‘İmam Gazali’ olarak etiketlenmiş yazılar

dsc084048404baznetaka31.jpg

Sinne Dize mevki-i (Nusaybin)

Onun bu sözü, Cüneyd el Bağdadı (r.a.) ye anlatılınca, tasvib etti ve

Şöyle buyurdu:

-“İşte bu Allah (c.c.) velilerinden bir velidir. Uzun zamandan beri bu kadar güzel bir söz duymadım.”

Anlatıldığına göre, sonra bu adamın işi bozuldu, alışverişi bırakmak istedi. Cüneyd El Bağdadı (r.a.) bunu duyunca, ona bir miktar para göderip,

-“Al bunu sermaye yap, düzenini bozma. Çünkü ticaret senin gibisine zarar vermez.” Dedi.

Bu adam bakkallık yapardı, fakirlerden, satmış olduğu şeyle karşılık para almazdı…

İbnil- Mübarek (r.a.) da ehl-i ilmi tercih ederdi. Kendisine;

-“Bu zekatı daha şumülü bir şekilde dağıtsanız olmaz mı? Denildiğinde;

-“Ben Peygamberlik rütbesinden sonra, ülemânin rütbesinden daha büyük bir rütbe tanımam. Binaenaleyh, ehli ilimden birinin kalbı kendi maddî ihtiyaciyle meşgül olursa, kendisini ilme veremez, onların kendilerini ilme adamalarını sağlamak elbette ki çok daha iyi bir haraket olur.” Diye cevab verdi.

Zekât veya sadaka verirken, sakatları, bilhassa akrabayı gözetlemek de hem sıla-ı rahim, hem de sadaka sevabları vardır. Sıla-ı rahim’in İslamdeki yeri ve ecri muhakkak ki büyüktür.

Zekatı veya sadakayı gizli vermekte bir beis yoktur. Çünkü kişi, zekat vermek istediği kişiyi insanlar arasında çoğu zaman mahcup duruma sokmak istemez.

Allah(c.c.) Resulü (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuşlardır

-“Sadakanın gizlisi, Rabbının gazabını söndürür.”

Cenabbi Hakkın;

-“Ey İman edenler, sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyiniz.” El bakara suresi Ayet: 2/264

İyiliğin en büyük düşmanı ve âfâtı, başa kakmaktır. Kendisine iyilik yapılan kimsenin de, bu iyiliğe karşı şükranda bulunması gerekir.

Çünkü Hadisi şerifte;

-“İnsanlara şükranda bulunmayan, Allah (c.c.) a şükretmez.”

Maruf’un (iyiliğin) eli, nerede olursa olsun bir ganimettir. Onu ister nankör taşısın, isterse şükreden. Şükredenin şükrü karşılıksız kalmaz. Nankörün davranışı da Allah (c.c.) a gizli olmaz.

Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Zekatına hakkiyle riayet eden, Namazı dosdoğru kılan kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Komşu hakkı

19 Temmuz 2008

dsc07071baraj11-fuadyusufoglu.jpg

Çağ-Çağ Barajı (Nusaybin)

Şunu iyi bil ki;

İslam kardeşliğinden başka, komşunun diğer komşusu üzerinde bazı hakları da vardır.

Evet;

Müslüman komşunun istihkak ettiği şeyleri şöyle izah edebiliriz.

Peygamber (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurmuşlardır;

-“Komşu üç kısımdır; komşu vardır ki bir hakkı vardır, komşu vardır ki iki hakka sahibtir, komşu vardır ki üç hakka sahibtir.”

-“Üç hakka sahib komşuya gelince; akrabalığı bulunan Müslüman komşudur. Onun hem komşuluk hakkı, hem İslâmlık hakkı hem de akrabalık hakkı vardır. İki hak sahibi olan komşuya gelince, sadece Müslüman komşudur ki, onun hem İslâmlık hem de komşuluk hakkı vardır.”

-“Tek hak sahibi olan komşuya gelince, müşrik olan komşudur ki onun sadece komşuluk hakkı vardır.”

Görmüyor musun, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve selem) müşrike bile komşuluk hakkı tanımıştır.

Peygamber (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuşlardır;

-“Yanındaki komşuna iyi davran ki (gerçek) Müslüman olasın.”

Bir adam İbni Mesud (r.a.) ya gelerek komşusunun kendisine eziyet ettiğini şikayet etti. İbni Mesud (r.a.) ona şöyle dedi:

-“Eğer komşun senin yüzünden Allah(c.c.) a asi geliyorsa, sen de onun yüzünden Allah (c.c.) a itaat et.”

Şunu iyi bil ki;

Komşu hakkı yalnız ona eziyet etmekten kaçınmak değil, ondan gelen eziyete de katlanmaktır. Çünkü komşu komşusuna kötülük yapmadığında, bunda yerine getirilmesi gereken bir hakkı eda etmiş olamaz. (Zira O, zaten onun vazifesidir.) Sonra yalnız eziyete tahammül etmek de kafi gelmez. Ona ayrıca iyilikte bulunması da gerekir.

Çünkü fakir komşu kiyamet gününde zengin komşusunun yakasına yapışıp;

-“Ya Rabbi, sor şuna, kapısını yüzüme neden kapadı, niçin bana iyilikte bulunmadı?” diyecektir.

İbnil- Mukaffa (r.a.) a borç yüzünden evini satmak zorunda kalan bir komşusundan bahs edilince;

-“Alın şu parayı da ona verin (Borcunu ödesin) ve evi satmıyoruz desin.” Dedi.

Mücahid (r.a.) der ki;

-“Abdullah bin Ömer (r.a.) nın yanındaydım, kölesi bir koyun yüzüyordu. Ona komşumuz yahidi’ye ikramla başla.” Dedi.

Aynı sözü tekrarlayınca köle dayanamadı:

-“Niçin bu kadar tekrar ediyorsunuz bunu? Diye sorunca,

İbni Ömer (r.a.);

-“Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) komşuyu bize o derece tavsiye etti ki, onu bize varis kılacağından korktuk.”

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Komşu hakkına riayet eden kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

dsc07073baraj11-fuadyusufoglu.jpg

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Mü’min kimdir, Münafık kimdir?

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) e soruldu;

-“Mü’min kimdir, münafık kimdir?”

Resulüllah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdular;

-“Mü’min olanın gayesi, işi – gücü namaz ve oruçtur.”

-“Münafığın ise, gayesi hayvan gibi yemek, içmektir.”

-“Mü’min sadaka vermek ve afv-ü mağfiret taleb etmekle meşgüldür.”

-“Munafık ise hırsla dört bir yana saldırmakta ve uzun emeller
peşindedir.”

-“Mü’min ancak Allah (c.c.) a güvenir, Allah (c.c.) tan başka hiç bir kimseden bir şey istemez.”

-“Munafık ise, Allah (c.c.) tan başka herkesten ümit var olur.”

-“Mü’min dini uğruna malını mülkünü feda eder.”

-“Munafık ise mal ve mülk uğruna dinini feda eder.”

-“Mü’min ancak Allah (c.c.) tan korkar. Ondan başka kimseden korkmaz.”

-“Munafık ise, Allah (c.c.) korkmaz Allah (c.c.) tan başka herkesten korkar.”

-“Mü’min Allah (c.c.) güzel güzel ibadet eder. Ve ağlar.”

-“Münafık ise günahlar içinde yoğrulur ve güler.”

-“Mü’min yalnızlığı sever.”

-“Munafık toplum içine girmeyi sever.”

-“Mü’min islah etmeyi diler. Bozgunculuktan korkar.”

-“Münafık ise bozgunculuk yapar, bundan faydalanmayı umar.”

-“Mü’min dinde yasak olanları nehyeder, iyi olanları emreder.”

-“Münafık, kötülüğü emreder, iyiliği nehyeder.”

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Mü’min kullarının yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin….

Fuad Yusufoğlu

dsc08332grnavaskprs1.jpg

Ruh,

Adem (Aleyhis selâm) ın cesedine yerleştikten sonra zaman zaman Hak Teâlaya yakınlığını ve eski makamlarını hatırlayıp üzülürdü. Bu keder kafesini parçalayıp alışmış olduğu eski vatanına dönmek isterdi.

Onun için ruhu, çocuk avutur gibi kâh meleklerle beraber yaparlar, kâh bağlarda bostanlarda gezdirip oyalarlardı. Böylece eski vatanına olan iştiyakı biraz sâkin oldu.

Zaman zaman Hazreti Rabbil İzzetten selam getirirler ve çeşitli vaadlar ve türlü müjdeler verirlerdi. Böylece ruh, bu fani dünyada birkaç gün, âlemin kokuları ile diri kaldı.

Şeyh Verkanı (kuddise sirruh) Fatiha Suresinın şerhinde der ki;

-“Ruh, bu cisim ile hiç yakınlık peyda etmedi. Onu sevemedi. Çünkü aynı çinsten değildiler.

Biri Âlem-i emrden diğeri âlemi halktan idi. Lakin sonsuz kudret sahibi olan Allah-u Teala (c.c.) birbirine hiç benzemiyen, birbirinin zıddı olan ruh ve bedeni birbirine yaklaştırdı. Bu yaklaşma:

-“Âgah olun, Ruh da Emr de o Allah içindir..” kavliyle oldu.Ruh kuşu beden kafesine kendi isteğiyle girdi.

Tenbih:

Ruh güneşi, beden sarayına doğunca aza pencerelerinden bu güneşin ışıkları aksetmeye başladı. O kadar ki her aza bu nurları kendinden sandı.

Hepsi kendi güzelliğini ve kendi olgunluğunu söyleyip iftihat etmeye başladılar.

Göz:

-“Ben olmasam alemi kim görürdü.” Dedi.

Ayak;

-“Ben olmazsam nasıl ayakta durulurdu. Ve ne ile yürünürdü.” Dedi.

-“El tutması ile,
-“Kulak işitmesi ile,
-“Lisan konuşmasıyle,
-“Velhasıl her âzâ kendi özelliğini ileri sürüp övündüler.

O esnada ruh, bunların bu konuşmalarını işitip;

-“Eğer ben olmasaydım, hepiniz haraketsiz olur ve çürüyüp heba olurdunuz.” Dedi.

Ruh sözünü bitirir bitirmez gaybdan bir nida geldi;

-“Ey Ruh ve Can! Eğer Cânanın cemâlından sana nûr aksetmese, Celâl ve Cemâlım hakkı için sen de beden gibi hemen fani olurdun.”

Peygamberler Tarihi (Altıparmak)

Allah-u Teâla (c.c.) hazretleri bizleri ve sizleri son nefesimizde kelime-i şehadet ile ahrete intikal etmeyi nasib eylesin. Amin….

Fuad Yusufoğlu

Berat Kandili

21 Temmuz 2008

Berat gecesinde okunacak makbul dua:

Akşam namazı ile yatsı namazı arasında Üç yasini şerif okunur. her okunan yasini şeriften sonra bu makbul dua okunur, Birinci yasin okunduktan sonra uzun ve salih amel için niyet edilerek bu dau okunur, ikinci yasin-i  şerif okunduktan sonra dünyanın kötü ve afet ile belalarından korunmak niyetiyle bu dua okunur, üçüncü yasin-i şerif okunduktan sonra da HELAL RIZIK için ve insanların mallarından  gözlerinin  korunması (tamahtan ve açgözlülükten) için bu dua tekrar okunur.

Sevgili Canım Kardeşlerim…

Yüce rabbımız (c.c.) dan bu gece hürmetine Günahlarımızın kefareti olan BERAT ilam’ını elimize vermesini niyaz ediyorum.

Berat kandiliniz kutlu olsun…
Sevgilerimle
Fuad yusufoğlu

Denilir ki;

-“Yer yüzünde Müslümanların iki bayramı olduğu gibi meleklerin de iki bayramı vardır. Meleklerin birinci bayramı BERAT GECESİ’DIR, O da şaban’ın onbeşinci gecesidir. İkinci bayramları ise, KADİR GECESİDİR. Müslümanların bayramları ise Ramazan bayramı ile kurban bayramıdır. Bunun için Şa’ban’ın on beşinci gecesine meleklerin bayramı denir.”

Şibli (r.a.) tefsirinde der ki;

-“Şa’banın on beşinci gecesi (beraat gecesi) bir senenin günahlarına kefarettir.

Münziri (r.a.) rivayet eder:

-“Bayram gecesi ile Şa’banın on beşinci gecesini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.”

Bunun için bu geceye “İHYA GECESİ” de denir.

Bu geceye “ŞEFAAT GECESİ” dahi denilir.

Çünkü;

Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Şa’banın on üçüncü gecesi Ümmeti için Allah(c.c.) tan şefaat istedi. Allah (c.c.) ona üçte birini verdi.

Şa’banın on dördüncü gecesi istedi. Allah (c.c.) ona üçte ikisini verdi.

Şa’banın on beşinci gecesi istedi. Ma’siyete ısrarla Allah (c.c.) kaçan ve uzaklaşanlar hariç bütün ümmetine şefaat etmesini verdi.

Bu geceye “MAĞFİRET GECESİ” de denir.

Bu geceye “takdir ve taksim gecesi” de denilir.

Çünkü;

Ata’ bin Yesar (r.a.) rivâyet eder:

-“Şa’banın onbeşinci gecesi olduğu zaman, bu Şa’ban ayından gelecek Şa’ban ayına kadar her ölecek olanın isim listelerini ihtiva eden dosya Azrail (a.s.)’a verilir. Kulun ne ekip biçeceği, kimin evleneceği ve ne işler yapacağı bu gece takdir olunur.

Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; diğer bir adı ‘İhya gecesi’ de olan Berat gecesi hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. AMİN…….
Fuad Yusufoğlu

Oruc.3

21 Temmuz 2008

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Oruc, İslamın şartlarından biridir.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu:

-“Allah-u Teâla buyuruyor ki, her iyiliğe on misli karşılık verilir. Fakat oruc bana mahsustur, onun karşılığını ben veririm.” H. Savm.

Allah-u Teâla buyuryor;

-“Kendi arzu ve isteklerine sabredenler (canları istedikleri halde yapmayanlar) hesaba çekilmezler; ecirleri, sevabları hesabsızdır.” M. Siyam.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Sabır imanın yarısıdır. Oruc da sabrın yarısıdır.”

Ve yine Sallallahu aleyhi ve selem yine buyurdu:

-“Oruc tutanın ağzının kokusu Allah-u teâlanın indinde MİSK kokusundan daha güzeldir.” H. Savm.
Allah-u teâla buyuruyor;

-“Benim kulum yemekten ve içmekten yalnız benim için el çekti; onun mükâfatını ancak ben veririm.” H.Savm.

Peygambr efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Oruc uykusu ibadettir.”

Ve yine Sllallahu aleyhi ve selem buyurdu ki;

-“Ramazan ayı gelince, CENNET KAPILARINI açarlar, CEHENNEM KAPILARINI kapatırlar ve şeytanları bağlarlar ve bir ses der ki; “EY İYİLİK ETMEK İSTEYEN KİMSE, senin vaktindir, gel. EY KÖTÜLÜK YAPMAK İSTEYEN sana burada yer yoktur.” M. Siyam.

Faziletinin büyüklüğündendir ki, Allah-u teâla bu ibadeti, hassetsen kendine nisbet ediyor ve ;
-“Oruc benim içindir, karşılığını ben veririm.” Buyuruyor. H. Savm.

Her ne kadar bütün ibadetler onun için ise de bu, bütün alem onun mülkü olduğu halde, Kâ’beye” BENİM EVİM.” Buyurmasına benziyor…

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla (c.c.) henüz gelmekte olan Ramazan oruc’unu bi hakken tutanlardan eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Oruc. 4.

21 Temmuz 2008

Girnavas tepesinden bir görünüş (Cin tepesi)

Oruc’ta iki hususiyet vardır ve bu hususiyetler sebebiyle bu nisbete uygundur.

Biri;

Oruc’un hakikâti, yememektir. Bu ise bâtına ait bir şeydir. İnsanlar bunu görmez. Böylece riya da buna yanaşmaz.

Diğeri;

Allah-u Teâla’nın düşmanı şeytandır. Şeytanın askeri, arzu ve isteklerdir. Oruc onun askerini kırar. Çünkü oruc’un hakikati ARZULARI TERKTİR.

Bunun için Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Şeytan insan vucudunda, kan gibi dolaşır. O’nun geçiş yolu açlıkla tıkayınız.”H. İtikâf

Hazreti Aişe’ye (radiyallahü anhâ) buyurdu ki;

-“Cennetin kapısını çalmaya devam et.”

Hazreti Aişe (radiyallahü anhâ);

-“Ne ile?” sordu.

Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Acıkmakla.” Buyurdu.

Ve yine Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“Oruc kalkandır.” H.Savm.

Ve yine Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu;

-“İbadetin kapısı oruc’tur.”

Bu da bütün ibadetlere şehvetin mani olmasındandır. Şehvet yani arzulara yardım TOKLUKTUR.
Açlık ise ARZULARI KIRAR.

ORUC’UN FARZLARI;

1-Ramazan ayının ilk gününü aramaktır;

Yirmi dokuz veya otuz gün olduğunu ancak bununla anlayabilir. Adil bir şahidin sözüne güvenilir.
Bayram için ise İKİ ŞÂHİD’DEN az olmaz. Doğru sözlü olduğunu bildiği bir kimseden hilâli gördüğünü duyunca, oruc’a başlaması FARZ olur. İsterse Kadi o kimsenin sözüyle hükmetmiş olmsın.

On altı fersahlık (yaklaşık olarak 100 km.) uzakteki bir başka şehirde yeni ay görmüşlerse, burada olanlara, yani ayı görmeyenlere oruç farz olmaz. Mesafe bu kadardan az olursa oruca başlamaları farz olur.

2-Niyettir;

Her gece niyet etmek lazimdır. Hatırına, bunun ramazan oruc’u olduğunu, farz olduğunu ve farz edâ ettiğini getirmelidir.

Bunları hatırlayan Müslümanın kalbi niyetsiz olmaz. Şübheli gecede (Şaban ayının otuzuncu yahut Ramazanın birinci gecesi iyi bilinmezse); “Ramazan ayı gelmiş ise niyet ettim oruc tutmaya” dese, bu niyet doğru olmaz.

Şübhesini, sözüne güvendiği bir kimsenin sözü ile giderinceye kadar bu niyet olmaz. Son gece ise caizdir. Evet bu da şübhelidir ama, esas olan Ramazanın henüz geçmemiş olmasıdır.

Bir kimseyi karanlık bir yerde bıraksalar, düşünce ve gayretiyle vakti bulmaya çalışırsa ve buna göre oruc tutarsa doğru olur. Geceden niyet etse ve niyetten sonra imsaktan önce bir şey yese niyeti bozulmaz. Hattâ hayzının kesileceğini anlayan kadın, niyet etse ve sonra hayızı kesilse, oruc’u sahih olur.

3-Bile bile vucudun içine hiçbir şey sokmamaktır;

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri Bizleri ve sizleri gelmekte olan Ramazan-i şerif ayı hürmetine AFV eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Oruç- 8

21 Temmuz 2008

ORUÇ BOZDUKTAN SONRA LAZIM GELEN ŞEYLER:

Ramazan ayında orucu bozana kazâ, kefaret ve imsak lazımdır, fakat her birinin yeri ayrıdır.

Orucunu özürle veya özürsüz olarak bozanın, yahut hasta olmak, yolculuğa çıkmak, hayız görmek, yahut hamile olmak sebebiyle orucunu bozanın kaza etmesi farzdır. Mürted olanın da earzdır. Deli ve çocuğa farz değildir.

Kefaret yalnız cima’ etmekle, yahut bile bile meni çıkarmakla olur. Bunun kefareti, bir köle azad etmektir. Kölesi yoksa iki ay devamlı oruç tutmaktır. Eğer, hasta veya zayıf ise altmış miskina birer müd yemek yedirmelidir. Her müd bir menden üçte bir men noksandır.

İmsak, özürsüz oruç açana farzdır. Hayız görene imsak (akşama kadar yememek) farz değildir. İstrse gündüz ortasında temizlenmiş olsun.

Misafir, mukim olsa da farz değildir. Hasta iyi olsa da imsak farz değildir. Şübheli gün (Yani şabanın 29’üncü gününden sonraki gün) bir kimse ayı gördüğünü söylese, yemek yemiş olanların, duydukları andan akşama kadar yememeleri lazımdır.

Öğleyin sefere, yolculuğa çıkanın orucunu açması doğru değildir. Orucunu açmış olarak, öğle vakti şehre gelirse, tekrar yemesi doğru değildir. Eğer mümkünse yolcunun oruç tutması daha iyidir.

Fidye, miskine verilen bir müd yiyecektir. Çocuk korkusundan orucunu açan hmileye ve süt emzirene kaza ile beraber fidye de vermek farzdır.

Hasta daha fena olmak korkusuyla açarsa fidye vermez. Çok ihtiyar olup, oruç tutamayacak olan bir ihtiyara, kaza orucunun bedelini vermesi farz olur.

Bir Ramazanın kazâsını diğer ramazana kadar geciktirine kazâya kalmış her gün için bir müd yiyecek vermesi lazımdır.

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri Bizleri ve sizleri gelmekte olan Ramazan-i şerif ayı hürmetine AFV eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Oruc- 9

21 Temmuz 2008

KIYMETLİ GÜNLERDE ORUÇ TUTMAK…

Faziletli ve kıymetli günlerde oruç tutmak sünnettir.

Kıymetli günler şunlardır:

Arife günü (Zilhaccenin dokuzuncu günü, kurban bayramından önceki gün)
Muharremin onuncu günü Zilhaccenin ilk dokuz günü,
Muharremin ilk on günü,
Recep ve Şaban aylarının hepsi,

Hadisi şerifte geldi ki; Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem);

-“Eşhüür-i Hurum ( yani muharebenin haram olduğu aylar) da bir gün oruç, diğer günlerde bir ay oruçtan efdaldır. Ramazan ayındaki bir gün oruç tutsa, muhterem aylardaki bir ay oruçtan efdaldır.”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Muhterem aylarda üç gün, Perşembe, cum’a ve cumartesi günleri oruç tutana, yediyüz senelik ibadet sevabı yazılır.”

Muhterem aylar dörttür;

Zilka’de
Zilhicce,
Muharem,
Ve Receb
En faziletlisi Hac ayı olan Zilhiccedir.

Hadisi şerif’de bildirildi ki;

Resulülllah (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurmuştur;

-“Allah-u Teâla’nın indinde Zilhicce ayının ilk on günündeki ibâdetten faziletli ibâdet yoktur. Bu ayda bir gün oruç, bir senelik oruç gibidir..”

Sahabe-i Kiram(Aleyhimar rıdvan) dediler ki;

-“Ya Resulullah (a.s.v.) cihad da böyle değil midir?”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem)

-“Hayır, Cihâd da böyle değildir. Ancak Allah yolundaki harbde( Cihada) atı ölen ve kanı akan hariçtir.” Buyurdular.

Eshab-i Kiram (Ridvanallahı aleyhim) dan bir kısmı bütün Receb ayından oruç tutmak, Ramazana benzetmek olduğu için mekruhtur buyurdular. Bunun için Receb ayında bir gün veya daha fazla oruç tutmamalıdır.

Hadis-i Şerifte geldi ki;

Resulullah (Sallalahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“Şaban ayı onbeş olunca, Ramazan orucundan başka oruç yoktur.” Savm 12.

Şaban ayının son günleri oruç tutmamak iyidir. Böylece Ramazandan ayrılmış olur. Şabanın sonunda Ramazan ayını karşılamak için oruç tutmak mekruhtur. Karşılamaktan başka bir sebeple olursa mekruh değildir.

Devam edecek…

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri Bizleri ve sizleri gelmekte olan Ramazan-i şerif ayı hürmetine AFV eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu

Oruc- 10

21 Temmuz 2008

İstanbul’da Güneşin Doğuşu

BİR AY İÇİNDEKİ KIYMETLİ GÜNLER;

Eyyâm-ı beyd, yanı her Arabi ayının onüçüncü, ondördüncü ve onbeşinci günleridir. Yedi gün içinde ise kıymetli günler; pazartesi, Perşembe ve Cuma günleridir.

Ama, bütün seneyi oruçla geçirmek hepsini içerisine alır. Yalnız beş gün oruç tutmamak muhakkak kazımdır

Ramazan bayramı bir gün ve Kurban bayramı dört gün. Hiç oruç açmadan ertesi günü oruç tutmak mekruhtur. Devamlı oruç tutmayan, bir gün tutsun, bir gün tutmasın. Dâvud aleyhis selamın orucu budur. Ve fazileti büyüktür.

Abdullah inb Amr İbn-il As (r.a.) Peygamber efendimize oruçta en faziletli yol hangisidir diye sordu. Cevabında, yukarıdaki gibi, yani

-“Bir gün tutmak, bir gün tutmamak.” Buyurdu.

Abdullah ibn Amr İbn-il As (r.a.);

-”Bundan daha faziletlisini istiyorum,”dedi

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-”Bundan faziletlisi yoktur.” buyurdu.

Bundan aşağısı, Perşembe ve pazartesi günleri oruç tutmaktır. Bunlar Ramazan ayına eklenirse senenin üçte biri eder.
Orucun hakikatından maksadın, şehveti kırmak ve kalbi temizlemek olduğunun bilenin, kalbini kontrol etmesi lazımdır.

Böyle olunca, bazen oruçlu olmamak daha iyi olur. Bazen da oruçlu olmak daha iyi olur. Bu sebeptendir ki, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) bazen böyle çok oruç tutardı ki, hiç bozmayacak derlerdi. Oruç tutmasından belli bir sırası yoktu.

Alimler, dört günden fazla oruçsuz geçirmeye mekruh demişlerdir. Bu da Kurban bayramındaki dört gündür. Çünkü devamlı oruç tutmamanın, kalbi karartacağı, gafletin istila edeceği ve kalbin uyanıklığını azaltacağından korkulur.

Kimya-yi Saadet (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri Bizleri ve sizleri gelmekte olan Ramazan-i şerif ayı hürmetine AFV eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu