‘İmam Gazali’ olarak etiketlenmiş yazılar
Muhabbet: Bayezid-i Bistami (Radiyallah-u anh)
29 Ekim 2008
Yahya bin Mu’az (r.a.) buyuruyor ki;
-“Bir gece Bayezîd-i Bıstamı (r.a.) gördüm. Akşam ve yatsı namazlarını kıldıktan sonra sabaha kadar iki ayağının üzerine oturdu. Tabanı yerden kesilmiş, ayaklarının ucuna basıyor, gözü dalgın ve hayran bir halde kaldı.”
-“Sonunda, uzun bir secde etti, başını kaldırdı ve “ Ya Rabbi, bir çok kimseler seni aradı; onlara su üstünde yürümek ve havada uçmak kerâmetlerini verdin. Ben bunlardan sana sığınıyorum. Bazısına yeryüzündeki hazineleri verdin. Bazısına bir gecede uzak mesafelere gitmeyi ve buna sevinmeyi verdin. Ben bunlardan sana sığınıyorum.” Dedi.
Sonra geri dönüp beni gördü.
-“Ya Yahya, burada mısın? Dedi.
Ben:
-“Evet.” Dedim.
Bayezîd-i Bıstamı ( r.a.):
-“Ne zamandan beri.”dedi
Ben:
-“Çok oluyor.” Dedim.
Bunun üzerine;
-“Bu hallerden bana bir şeyler anlat.” Dedim.
Bayezîd-ı Bıstami (r.a.);
-“Sana uygun olanları söyliyeyim.” Dedi.
Devamla Bayezîd-i Bıstamı (r.a.):
-“Beni en yüksek ve en alçak melekûtta dolaştırdılar. Arş, Kürsi, gökler ve bütün cennetleri gezdirdiler ve,
-“Bunlardan hangisini istersen iste verelim .”dediler.
–“Bunlardan hiç birini istemem. dedim.
Bunun üzerine Allah-u Teala (c.c.):
-“Sen benim hakiki kulumsun.” Buyurdu.
Ebu Türâb-i Nahşebi (r.a.) nin hallere gömülmüş bir mürîdi vardı. Bir gün Ebu Turab (r.a.) kendisine
-“Bayezîdi Bıstamı (r.a.) yı görsen iyi olur.” Dedi.
Mürîdi:
-“Ben Bayezîd’den çok meşgülüm.”Dedi.
Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazterleri (c.c.) bizleri ve sizleri hakiki kulları olan Bayezîd-i Bistam-i Hazretleri (r.a.) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Muhabbet: 2 Bayezid-i Bistami(Radiyallah-u anh)
29 Ekim 2008Muridi;
-“Ben Bayezîd’den çok meşgülüm.” Dedi.
Ustâdi birkaç defa söyleyince;
Mürîdi:
-“Ben Bayezîdin Rabbını görüyorum Bayezîd’ı ne yapayım.” Diye cevab verdi.
Ebu Türâb (r.a.):
-“Bir defa Bayezîd (r.a.) i görsen yetmiş defa Allah (c.c.) ı Görmenden daha iyidir.” Dedi.
Mürîdi hayret edip:
-“Bu nasıl olur?” dedi.
Ustâdi (r.a.) Buyurdu ki:
-“Ey zavallı, sen Allah (c.c.) ı görüyorsan, sana kendine göre tecelli ediyor. Bayezîd (r.a.) ı Allah-ü Teâla (c.c.) katında görürsen onun mertebesinde görürsün.”
Mürîd söylenileni anladı ve:
-”Gidelim.” dedi.
Gittiler. Bayâzid (r.a.) meşelikte idi. Sırtında bir post olduğu halde meşellikten çıkınca mürid onu gördü ve feryad edip CAN VERDİ.
Ebû Türab (r.a.):
-“Ey Bayezîd (r.a.), onu bir bakışta öldürdün.” Dedi.
Bayezîd (r.a.):
-“Hayır, o mürîd sadık bir mürîd idi. Onda açığa vurulmayan bir sır var idi. Bizi görünce birden bire açıldı, fakat zayıf olduğu için dayanamadı, öldü.” Buyurdu.
Bayezîd Bıstamı (r.a.) buyurdu ki;
-“İbrahim aleyhisselâm’ın hilletini. Musa aleyhisselâm’ın munâcaatını ve isa aleyhisselâm’ın ruhaniyetini sana verseler, bu yoldan dönme, bunların ötesinde daha başka şey’ler vardır.
Bayezîd (r.a.) in kendinden bahseden bir arkadaşı vardı. Bayezîd (r.a.) e dedi ki;
Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâla Hazterleri (c.c.) bizleri ve sizleri hakiki kulları olan Bayezîd-i Bistam-i Hazretleri (r.a.) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. AMİN
Fuad Yusufoğlu
Muhabbet:3 Bayezid-i Bistami (Radiyallah-u anh)
29 Ekim 2008Çağ-Çağ deresi (Nusaybin)
Bayezîd (r.a.) in kendinden bahseden bir arkadaşı vardı. Bayezîd (r.a.) e
Dedi ki;
-“Otuz senedir geceleri namaz kılar, gündüzleri oruç tutarım. Fakat sizin bu söylediklerinizden bende bir şey hasil olmuyor.”
Bayezîd (r.a.):
Üç yüz sene böyle yapsan yine bir şey hasil olmaz.” Buyurdu.
Adam:
-“Niçin?” deyince
Bayezîd (r.a.):
-“Sen kendini seviyorsun.” Buyurdu.
Adam:
-“Bundan kurtuluş çaresi nedir?” dedi.
Bayezîd (r.a.):
-“Yapamazsın.” Buyurdu.
Adam:
-“Buyurun yapacağım.” Deyince,
Bayezîd (r.a.);
-“Yapamazsın .”buyurdu.
Adam:
-“Söyleyin yaparım.” Deyince:
Bayezîd (r.a.):
-“Git sakalını kestir, elbiselerini çıkar, üstüne bir örtü al, bir ceviz tablesini boynuna as ve pazarda, hangi çocuk boynuma bir tokat vurursa ona şu kadar ceviz vereceğim diye bağır. Bu halde Kadı ve sultanın yanına git.” Buyurdu.
O kimse:
-“Subhanallah! Neler söyliyorsunuz,” dedi.
Bayezîd (r.a.) : buyurdu ki;
-“Bu söz ile şirke düştün. Subhanallah dedin. Bunu, kendini beğendiğin için söyledin.”
Adam:
-“Başka bir şey söyle bunu yapamam.” Dedi.
Bayezîd (r.a.);
-“Birinci ilaç budur.” Buyurdu.
Adam:
-“Bu elimden gelmez.” Dedi.
Bayezîd (r.a.):
-“Ben de sana yapamazsın dememiş mi idim?” buyurdu.
Ona böyle buyurmasının sebebi kibir ve makam isteme ile meşgül olduğunu ve bu arzulara esir olduğunu, bunlardan kurtulmak için çârenin bu yolla elde edileceğini bildiği için idi.
Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazterleri (c.c.) bizleri ve sizleri hakiki kulları hatırına günahlarımızı afv eylesin. AMİN
Fuad Yusufoğlu
Dinde kırk Esas: (Akaid)
01 Kasım 2008çağ-Çağ deresi (bor) Nusaybin
Akâid ilmi;
Akâid “akide” kelimesinin çoğuludur. Akid ise sözlükte düğüm bağlamak, düğümlemek ve kesinlikle inanılan şey anlamına gelir.
Buna göre;
“İslam akâidi” İslam dinin’de kesinlikle inanılan hususlar manasına gelir ki bunlara; “İman esasları” da denir.
Buna göre iman esaslarını ihtiva eden ilme de “akaid ilmi” denir.
Nitekim Seyyid Şerif Cürcanı (r.a.) de “Akaid”i tanımlarken “İslam dininin ameli değil, itikadi hükümlerini ihtiva eden ve bunlardan bahseden bir ilim” olarak ifade etmiştir. (Ta’rifat).
Hangi devirde ve hangi metodla olursa olsun iman esaslarından bahseden ilim “akaid ilmi”dir. Bu tür kitablara da “akaid kitabları” denir. Fakat hususi ma’nada “akaid” iman esaslarından kısa olarak bahseden bir ilim olmuştur.
Akaid ilmi, Allah’ın varlığından, sıfatlarından, fiillerinden bahseden bir ilimdir. Her ne kadar nübüvvet ve ahret ile ilgili konular da anlatılmakta ise de bunlar, İlah’i fiilere râcidir. Zira bütün itikadi meselelerin konusu Yüce Allah’tır.
Akaid ilminin gayesi, taklidden kurtulmak, tahkiki iman derecesine ulaşmaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları (Dini kavramlar sözlüğü)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri tam bir imanla ve halis bir akide ile Ahrete gitmeyi nasıb eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Bütün hamdü Sena Alemlerin Rabbi olan Allah (c.c.) a mahsustur. Salat-u Selam da Muhammed aleyhis selam’a, bütün aline olsun.
Belki dersin ki;
İkinci kısımda beyan ettiğin ayetler, çeşitli ilimler ve amellere müştemildir. Onların maksatlarını ayırt etmek, başlıbaşına onlardan her birinde düşünmek mümkün olması onların cümlelerini tafsilatlı olarak şerh etmek mümkün değil mi? ki, İnsanlar ilim ve ameldeki saadet bablarını tafsilatlı olarak bilsin ve düşünmek, çalışmakla onların anahtarlarını elde etmek müyesser olsun.
Derim ki;
Evet o mümkündür. Zira ayetlerin maksadının tümü:
1-İlimler,
2- Amellere taksim olunur.
Ameller de zahir ve batın olarak iki kısımdır.
Batını ameller de ikiye ayrılır.
a) Tezkiye
b) Tahliye.
O ayetlerin maksadı dört kısımdır.
1- İlimler
2-Zahiri ameller
3-Onlardan uzaklaşıp temizlenmek vacib olan ahlak-ı mezmume
4-Benimsenmesi vacib olan güzel ahlak.
Her kısımda ON asıl vardır. Bu kısmın da ismi (Dinde kırk esas kitabı) dır. Dileğen onu başlıbaşına yazar, zira o, Kur’an ilimlerinin hülâsasına müştemildir.
Birinci kısım, ilimler ve esasları hakkındadır ki, onlar da: ONDUR.
1-Allah(c.c.) ın zatı
2-Allah’ın noksan sıfatlardan tenzih,
3-Allah’ın Kudret sıfatı,
4-Allah’ın ilim sıfatı,
5-İrade sıfatı,
6-Allah’ın işitme ve görme sıfatları,
7- Allah’ın kelam sıfatı,
8-Fiiller,
9-Ahiret günü,
10-Nübüvvet. Yani Peygamberlik.
DİNDE Kırk Esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Kelime-i Tevhid üzere Ahrette göç etmeyi nasib eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Dinde kırk Esas- Birinci esas- (Akaid)- 1
01 Kasım 2008Çağ-Çağ deresi (Bor) Nusaybin
Birinci ESAS : ALLAH (C.C.) IN ZAT’I
Hamd edenlerin Hamdi, gönderilen peygamberinin lisanı üzerine indirilen kitab (Kur’an) ile kullarına kendini tanıtan Allah (c.c.) a mahsustur ki,
O:
-“Zatında BİR’dir. Ortağı yoktur. TEK’dir. Onun benzeri yoktur.
Samed’dir. (Herkesten zengindir, kimseye muhtaç değildir, bütün yaratıklar O’na muhtaçtır) O’nun hakkında bunun zıddı tasavvur olunmaz. Yalnızdır, Dengi ve Naziri yoktur.
Kadim’dir, varlığının başlangıcı yoktur.
Ezeli’dir bidayeti yoktur. Varlığı devamlıdır, sonu yoktur.
Ebedidir, nihayeti yoktur.
Kayyumdur (Her şey onunla kaim ve her şeyin varlığı ondandır.) Kendisine ınkıta arız olmaz.
Daimdir. O’nun için Helak yoktur. Daima Celal sıfatları ile muttasıftır. Zamanların bitimi ve ecellerin munkarız olması ile, O’nun hakkında yokluk ve ayrılık ile hükmedilemez bilakis O, evvel, ahır, zahir, batın ve her şeyi hakkiyle bilendir.
Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sağlam bi ittikad üzere kılsın. Amin…
Fuad Yusufoğlu
Dinde Kırk Esas (Akaid)- 2
01 Kasım 2008Çağ-Çağ nehri (nusaybin) -BOR-
İkinci ESAS: TAKDİS HAKKINDADIR.
Allah musavver bir cisim değildir. Mahdud ve mukadder cevher de değildir. O, ne miktarda ve ne de parçalanmayı kabul etmekte cisimlere benzemez. O, cevher olmadı ve kendisine cevherler de hulûl etmez.
Allah (c.c.) araz olmadığı gibi arazlara da mahal olmaz. Hiçbir varlığa benzemez, hiçbir varlık da ona benzemez. O’nun gibi bir şey olmadı, o da bir şeyin benzeri değildir. O’nu mikdar, hudud almaz, canibler ihtiva etmez ve cihetler ihata edemez. Gökler O’nu kucaklayamaz. O, irade ettiği anlamda ve buyurduğu vechile arşa istiva etmiştir.
Öyle ki, Allah (c.c.) bu istivada temastan ve istikrardan, mekan tutmak ve ayrılıp intikal etmekten münezzehtir. Arş O’nu taşımaz, bilakis Arş ve hamelei arş onun kudretinin lutfu ile taşınırlar. O’nun kudretinin penceresindedirler. O, Arşın fevkinde ve toprağın nihayetine kadar her şeyin fevkindedir. O, fevkinde oluşla Arşa ve göğe yakın olmaz. Bilakis O, dereceleri toprağa yükseltip yaklaştırdığı gibi Arşa dereceleri yükseltip yaklaştırır.
Bununla beraber O, her varlığa yakındır. O, Kullarına şah damarından da yakındır. O, her şey’e şahittir. Zira zatı cisimlerin zatına benzemediği gibi yakınlığı da cisimlerin yakınlığına benzemez. O, hiçbir şeye ve hiçbir şeyde kendisine hulûl etmez.
Zaman onu içine almasından münezzehtir, mekanın da onu ihtiva etmesinden beridir. O, zaman ve mekân yaratılmadan evvel vardı. O, zaman ve mekân yaratılmadan önce ne idiyse şimdi de O’dur.
Yarattıkları O’nu sıfatları ile tanır. Zatında kendisinden başka varlık bulunmadığı gibi kendisinden başkasında Zâti bulunmaz.
Tağyir ve intikalden münezzehtir. Sonradan var olanlarla mahal olmaz, kendisine arızı şeyler gelmez. Bil’akis Celal sıfatlariyle daim ve ve zevalden münezzehtir.
Sıfatları tam olup daha fazla KEMAL İSTEMEKTEN MÜSTAĞNİDİR. Zatında varlığı akıllarla bilinmiştir. Kendisinden, iyi kişilere bir lütuf ve ni’met olarak, ve Zati İlahiyesine bakmakla ni’metleri tamamlanmaş olmak üzere, Zati ahirette, gözlerle görülecektir.
Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Sağlam bir itikatla Ahrete göç etmeyi Müyyeser eylesin. Amin…
Fuad Yusufuğlu
Dinde Kırk Esas: (Akaid)- 4
01 Kasım 2008Girnavas civari görüntüsü (Nusaybin)
Dördüncü ESAS: İLİM
Cenab-i Allah (c.c.) Ma’lumatın tümünü bilicidir. Allah’ın ilmi yerlerin dibinden göklerin zirvesine kadar cereyan eden her şey’i kuşatmıştır. Yerde ve gökte zerre kadarı (dahi) O’nun ilminden haric ve uzak kalamaz.
Hatta Allah, kara karıncanın karanlık gecede katı taşın üzerindeki hareketini bilir, zerrenin hava içindeki uçuşunu idrak eder. O, açık – kapalı her şey’i bilendir.
Allah Kadim ve ezeli ilmi ile gönüllerde gizlenenlere ve hatıralardan geçenlere muttali olur. O, daima bu sıfatla mevsuftur.
O’nun bilmesi, zatında yeni hasıl olan ve değişen bir ilimle değildir. O’nun bütün olup, olacağı bilmesi ezeli ve ebedi ilmiyledir.
Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizlere ve sizlere her zaman zikirle çarpan salim bir kalb ihsan eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu
Dine kırk Esas: (Akaid)- 5 (ikinci bölüm)
01 Kasım 2008Çağ-ÇAĞ DERESİ (NUSAYBİN) -Bor-
Beşinci ESAS: İRADE- 2
Şübhesiz, bu makam, yani: İrade ve kader bahsi ayakların kaydığı bir konudur. O’nda bir çokların ayakları kayarak, sapıtmışlardır. Zira bu konunun tahkikinin tamamı, tevhid denizinin arkasındeki büyük bir denizinin dalgasına uzanır.
Onlar, münakaşa ve çekişme ile o dalgayı taleb ettiler.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ise, buyurdu ki;
-“Bir kavim hidayete erdikten sonra, ancak (Kader ve İrade hakkında) münaklaşaya tutuşurlarsa sapıtırlar.”
Onlar (Kader ve İrade konusunda münakaşa edenler) Te’vil ehlinden olmadıkları halde Kur’an ayetlerini te’vil ederek deliller getirdiler.
Eğer herkes te’vil makamına nail olsaydı, Resulullah(Sallallahu aleyhi ve selem) İbni Abbas (r.a.) a dua ederek:
-‘Ey Allahım, onu dinde Fakih yap ve o’na te’vili öğret.’ Buyurmazdı.
Hazreti Yakub (a.s.), Hazreti Yusuf (a.s.) için:
-“Rabbin seni öğlece (ruyada gördüğün gibi) beğenip seçecek, sana hadiselerin te’vilini öğretir.” Yusuf suresi ayet 6 Buyurmazdı
Bu ayetin tefsirinde Kellaf (r.a.) der ki;
-“Hadiselerin te’vilinden Allah(c.c.) ın kitablarının manaları ve Peygamber(a.s.v.) ın sünnetleri ve insanların ayetlerdeki anlıyamadıkları incelik ve derinliği murad edilmesi caizdir. O (Yusuf) insanlara ayetleri ve peygamberlerin sünnetlerini tefsir ve şerh eder. İhtiva ettikleri hükümleri öğrenmekte insanlara rehber olur. Ancak bu konuda bir çoklarının ayakları kaydı ve sapıttılar.”
-“Çünkü onlar, sırf fitne aramak ve te’viline yeltenmek için O’nun müteşabih olanlarına tabi olanlara uyarlar. Halbuki, onun te’vilini ancak Allah (c.c.) bilir ve bir de ilimde RUSUH bulunanlar bilir. Başkaları bilemez. Kader ve irade konusunda münakaşada bulunanlar ilimde rusuh bulmuş yani yüksek derecelere ulaşmış değillerdir. Bilakiz onlar aciz ve ilimde noksandırlar.”
-“İlimde noksan oldukları için bu işin künhünü düşünmeye takatları yetmedi. Ve diğer ilimde noksan ve kusurlu olanlarla ağızları gemlendi ve takatlarının yetmediği konulara dalmaktan men’edilerek onlara : “
Denildi ki;
-“Susun, siza bunun için yaratılmadınız -‘Allah (c.c.) işlediği şeyden sorulmaz, inanlar ise sorulurlar.’
Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri bilgi sahibi olmadan boş konuşmayan diline sahib olan Salih kullarının yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Dinde kırk esas: (Akaid)-5 (üçüncü bölüm)
01 Kasım 2008Çağ-Çağ deresi Gündük köyü
Beşinci ESAS: İRADE-3
Ebu Hüreyre (r.a.) den rivayet edilmiştir. Demiştir ki;
-“Biz kader hakkında münakaşa ederken Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) üzerimize çıkageldi. Resülullah (Sallallahu alyehi ve selem) kızdı, hatta mübarek yüzü kızardı;
Buyurdu ki;
-“Siz bununla mı emrolundunuz? Yahud ben size bununla mı gönderildim? Sizden önce geçenler ancak bu mevzuda münakakaşa ettikleri zaman helak oldular. Size bu hususta yeminle söylerim ki, Kader ve irade hakkında münakaşa ve müneza’a etmeyiniz.”
Ebu Cafer (r.a.) den rivayet edilmiştir. Demiştir ki;
Ben Yunus bin Ubeyda (r.a.) ya şöyle dedim.
-“Ben bir kavme uğradım ki onlar kader hakkında münakaşa ve münaza’a ediyorlardı.”
Bunun üzerine Yunus bin Ubeyd (r.a.) dedi ki;
-“Onlar eğer günahlarının kaygısına düşmüş olsalardı Kader hakkınde münakaşa ve münaza’ada bulunmazlardı. Bir kısım insanların kalbi Allah (c.c.) ın nurunda iktibas edilen bir nur ile doludur. Kandillerin yağları çok parlaktır, hatta ona ateş dokunmadan ziye verir.Işık üzerine ışık olarak parlar. Rablarinin nuru ile önlerine Mâna aleminin bütün semtleri aydınlanır. Hadisatı oldukları gibi idrak ederler.”
Onlara denir ki;
-“Suküt edin, Allah’ın adabiyle edeblenin. kaderden bahs edildiği vakit diliniz tutun, konuşmayın.”
Bunun içindir ki Hazreti Ömer (r.a.) Kaderden sorulduğu vakit, cevab vermedi,
ve sorana dedi ki;
-“Kader çok derin bir denizdir. Sakın ona dalma.”
Soruyu soran tekrarlayınca,
Hazreti ömer Radiyallah-u anh şöyle cevab verdi.
-“O, karanlık bir yoldur. O yola sulük etme.”
Vatka ki, adam soruyu üçüncü defa tekrarladı
Hazreti Ömer radiyallah-u anh O’na dedi ki;
-“Kader Allah(c.c.) bir sırrıdır. Onu araştırma.
Gayıp aleminin sırlarını öğrenmek isteğen kimse, muhabbet, ihlas, sıdk, düşmanlarından kaçınmak ve emirlerine boyun eğmekle, onları razı edecek şeylerde gayret ederek kapılarında dursun, izlerinden gitsin.
Dinde kırk Esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Kadarle ilgi konulara dalmadan, münakaşa ve münaz’a etmeden kader hakkında sağlam bir itikada sahib olan kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Dinde kırk esas: (Akaid)-5 (dördüncü bölüm)
01 Kasım 2008Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)
Beşinci ESAS İrade- 4
Rububiyetin sırlarını bilmek arzu eden kimsede, muhabbet, sevgi, ihlas, sıkd, ta’ zim hayâ, emirlerine imtisal, günahlardan uzaklaşmak, (nefsi ile) mücahede etmek, himmetin künhüne yönelmek, Allah’ın nefehatına koşmakla Allah Azze ve Celle’nin kapısına yapışsın.
Resûllullah, (S.A.V.) buyurdu ki:
-”Zamanlarınızın günlerinde Rabbinizin nefehatı vardır. Uyanın, O, nefehata koşun.”
Melekütün sırlarına vakıf olmak isteyen, Allah (c.c.) ın razı olduğu hususlarda çalışsın.
Buna kudreti olmayan ise bu konuda İmam-i A’zam (Allah ona rahmet eyledsin) ve ashabının dedikleri şey üzere itihad etmesi gerekir.
Onların bu hususta temel fikirleri şudur:
Kulda kudreti ihdas etmek Allah(c.c.) ın fiiflidir. Allah (c.c.) ın kulda yarattığı kudreti kullanma ise hakîki olarak (mecazı değil) kulun fiilidir.
Kadriyyeciler, Allah (c.c.) ınkaza ve takdirini inkar ettiler. Hayrı ve şerri kendi nefislerinden olduğu görüşündedirler.
Bununla Allah (c.c.) ı zulümden ve kötü ile çirkini yaratmaktan tenzih etmeği dilediler. Fakat onlar sapıttılar. Zira, bu sözlerinin zımnında Allah (c.c.) a ACZ isnad ettiler, bunu anlıyamazlar.
Cebriyeciler ise, kaza ve kadari kabul ederler. Hayrın ve şerrin Allah (c.c.) tan olduğu görüşündedirler. Fakat, işlenen fiilde cansız varlıklarda olduğu gibi, kendilerinin hiçbir rolü olmadığını itikad ederler.
Cebriye taifesi bu sözleri ile Allah (c.c.) ı acz’den tenzih etmeği kasdettiler, fakat kandileri sapıttılar. Zira onlar, bu sözlerin zımnında Allah (c.c.) a zulüm isnad ettiler. Kendi sefihlerini de dalalete soktular, çünkü onlar Allah (c.c.) a isyan ediyor ve isyanlarını Allah (c.c.) a isnad ederek kendilerini şeytanın yaptığı gibi suçlu olmaktan ve sorumluluktan temize çıkarıyorlar.
Şeytan (Aleyhil’lanet) Allah (c.c.) a karşı dedi ki;
-“Öyle ise dedi (Madem ki) sen beni azgınlığa mahkum ettin, ben de bu sebeple and olsun ki, onarlı (sapıtmak) için senin doğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.” A’raf suresi Ayet- 16
Hulasa;
Devam edecek…
Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Kadarle ilgi konulara dalmadan, münakaşa ve münaz’a etmeden kader hakkında sağlam bir itikada sahib olan kullarından eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu