‘İmam Gazali’ olarak etiketlenmiş yazılar
Hac- 14 Arafat’tan sonra yapılacak olanlar)
13 Kasım 2008Çağ-Çağ deresi (Bor-e Gündük)
Arafat’tan sonra yapılacak olanlar:
Arafat’tan sonra Müzdelife’ye gitmeli ve gusül etmelidir. Çünkü Müzdelife Haremdendir.
Akşam namazını te’hir edip yatsı namazı ile cem’ etmelidir. Bir ezan iki kamet okumalıdır. Eğer mümkünse bu geceyi Müzdelife’de ihyâ etmeli, ibadetle geçirmelidir.
Çünkü çok kıymetli ve pek azizdir. Gece burada kalmak ibadettir. Burada kalmayan, bir koyun kesmelidir. Buradan yetmiş taş alıp, Mina’ye vardığında atmalıdır.
Çünkü burada böyle taşlar çok bulunur. Gece yarısından Mina’ya gitmeye niyet etmeli, sabah namazını erken vakitte kılmalıdır. “Meş’arü’l Haram” denen Müzdelife’nin sınırına gelince, ortalık ağarıncaya kadar durmalı ve dua etmelidir.
Sonra oradan “Vâdi-i Muhasser’e” gelmelidir. Bineği hızlı sürmeli, yaya ise daha sür’atlı gitmeli, vadiyi karşıdan karşıya geçmelidir. Sünnet olan da budur.
Bayram sabahı bazen tekbir, bazen telbiye (Lebeyk, Allahümme lebeyk demektir.) söyleyip “Cemerât” denen tepeye gelinceye kadar devam etmelidir.
Orayı da geçip yolun sağındaki tepeye gitmeli, yüzünü kıblaya dönmelidir. Ona Cemeretü’l Akabe denir.
Güneş bir mızrak boyu yükselinceye kadar durmalı ve oradaki bu cemrede yedi taş atmalıdır. Yüzü kıblaya gelmek iyidir.
Burada tekbir ve telbiyeyi kalbden söylemelidir. Bitirince telbiye ve tekbiri bırakmalıdır. Ancak farz namazlarından sonraki tekbirleri söylemelidir. Bu da bayramın dördüncü gününe kadar sürer.
Sonra yoluna devam eder. Kaldığı yerde kurban keser. Kurbanın şartlarına riayet etmelidir. Sonra tıraş olmalıdır. Eğer taş atmayı ve başını traş etmeyi bu bir günde yaptıysa, bir çözülme hasıl oldu ve ihramın bütün mahzurları kalktı sayılır. Ancak cima’ etmek ve ve avlanmak henüz halâl olmaz.
SONRA Mekke’ye gidip, şart olan tavafı yapmalıdır. Bayram gecesinin ilk yarısı geçtikten sonra, bu tavafın vakti başlar. Fakat en iyisi bayram günü yapmaktır. Sonu için belli bir vakit yoktur. Ne kadar tehir etse caizdir.
Teşrik (Kurban bayramında farz namazlarından sonra okunan tekbirlerdir. Bunun için bu dört güne Eyam-i teşrik –teşrik tekbiri söylenen günler- denir) günlerinde taş atmak ve mina’da geceyi geçirmek ihramdan çıktıktan sonra kalkar.
Tavafı ve Sa’yı bitirdikten sonra Bayram günü Mina’ya gelmeli ve o gece orada kalmalıdır. Burada kalmak vacibtir.
Ertesi günü öğleden sonra taş atmak için gusül etmelidir. Arafat’a yakın olan “İlk Cemre’de” yedi taş atmalıdır. Sonra kıbleye dönüp durmalı ve Bakara sûresi miktarınca dua etmelidir.
Sonra “Ortadaki Cemre’de” yedi taş atmalı ve dua etmelidir. Sonra da “Cemeretü’l Akabe’ ya de atmalıdır.
O gece Mina’da kalmalıdır. Bayramın üçüncü günü de aynı şekilde bu sıra ile üç Cemrede yirmi bir taş atmalıdır. İsterse bu kadarla iktifa eder ve maekke’ye gider. Güneş batıncaya kadar orada kalırsa, o geceyi de orada geçirmesi vacib olur.
İşte haccın tamamı bu anlattığımızdır. Vesselâm.
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hac farizesini zamanında yapan Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Umre Nasıl yapılır:
13 Kasım 2008Çağ-Çağ deresi (Bor-e Gündük)
Umre Nasıl yapılır;
Umre yapmak isteyince gusül etmeli, hacda olduğu gibi ihram giymeli ve umre “Mîkatına” gitmek üzere Mekkeden çıkmalıdır.
Mikat ise; “Ci’rane”, “Ten’im” ve “Hudeybiye’dır.” Umreye niyet etmeli ve “Lebbeyk bi Umre” demelidir.
Mescid-i Haram’ın kapısına gelince, telbiyeyi bırakıp, “Hac bahsi”nde (Tavafın edebleri, ve tavafın edebleri-2 yazılarımızda anlatılmıştır.) anlattığımız gibi tavaf ve sa’y (sa’yın edebleri yazımızda anlatılmıştır.) yapmalı.
Sonra saçını kesmelidir UMRE BUNUNLA TAMAM OLMUŞ OLUR.
Umre bütün bir sene içinde yapılabilir. Orada bulunan bir kimse yapabildiği kadar Umre yapmalıdır. Yapamazsa “tavaf” yapmalı, bunu da yapamazsa “Kâbe’ye bakmalıdır.”
Kâbe’ye girdiği zaman iki direk arasında namaz kılmalıdır. Yalınayak girmelidir. Tâzim ve hürmeti çok etmelidir.
İçebileceği kadar “Zem-Zem suyu” içmelidir. Midesi doluncaya kadar içmelidir. Çünkü hangi niyetle içerse, şifa bulur.
Zem-Zem İçerken;
-“Ya Rabbi! Bunu her hastalığa ilaç eyle, bana ihlas ve yakîn eyle. Dünya ve ahrette beni afv eyle.”
Demelidir.
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Umre yapan Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Vedâ Tavafı;
14 Kasım 2008Çağ-Çağ nehri (Bor-e Gündük )Nusaybin
Vedâ Tavafı;
Memleketine dönmeye karar verince, önce yol hazırlığı yapmalı ve en son olarak da, Kâbe’yi tabaf etmelidir. Veda tavafından da yedi defa dönmelidir.
SONUNDA Tavaf’ta anlatıldığı gibi iki rek’at namaz kılmalıdır. Bu tavafta “ıztıba’ ve koşar gibi yürümek yoktur.
Sonra “Mültezim’e” gidip dua etmeli ve geri dönmelidir. Mescid-i Haram’dan çıkıncaya kadar KÂBE’YE BAKMALIDIR.
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hac farizesini zamanında yapan Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Medine’yi Ziyaret;
14 Kasım 2008
Eski Medine resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)
Medine’yi Ziyaret;
Sonra Medine-i Münevverre’ye gitmelidir.
Bahusus Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Vefatımdan sonra beni ziyeret eden, beni hayatımda ziyaret etmiş gibidir.”
Ve Yine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu;
-“Beni ziyeretten başka bir niyet olmadan Medine’ye gelen kimsenin Allah-u Teâlâ katında bir hakkı olur, bu da, o kimseye şefaatçı olmamdır.”
Medine yolunda ilerlerken, çok salavat okumalıdır. Gözü Medine şehrinin surlarını alınca;
-“Ya Rabbi! Burası senin Peygamber (s.a.v.) ın haremidir. Onu, beni Cehennemden koruyucu, azâbdan ve hesabımın kötü olmasından emniyette tutucu eyle.” Demelidir.
Önce boy abdest almalı, sonra Medine’ye girmelidir. Güzel kokular sürmelidir. Temiz ve beyaz elbise giymelidir. Şehre girince tevazu göstermeli, tâzim etmelidir.
-“Ya Rabbi! Beni doğru olarak içeri koy, doğru olarak dışarı çıkar ve kendi tarafından yardımcı bir sultan ihsan et.” İsra suresi Ayet 80 demelidir.
Sonra mescid-i nebi’ye girmeli ve minberin yanında, minber direkleri sağ omuzu tarafında kalmak üzere iki rek’at namaz kılmalıdır.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) burada dururdu. Sonra ziyerete gitmeli ve yüzünü türbe-i saâdete çevirip, arkası kıblaya gelmelidir.
Elini duvara sürmek ve orayı öpmek sünnet değildir. Yani büyüklerimiz yapmamışlardır. Hatta biraz uzakta durmak hürmete daha muvafık olur.
SONRA;
-“Esselamü aleyke ya Resulallah. Esselamü aleyke ya Nebiyyallah. Esselamü aleyke ya Habiballah Esselamü aleyke ya safvatallah. Esselamü aleyke ya erkeme veladi Adem.”
-“Eselamü aleyke ya seyyidel-mürselin ve hateme’n- nebiyyin ve resule Rabbi’l-âlemin. Essalamü aleyke ve ala âlike ve eshabike’t-tahirin ve ezvacik’t-tahirati ümmehat’il-mü’minin, cezakellahu anna efdale ma ceza nebiyyen an ümmetihi ve salla aleyke küllema zekere’z-zakirune ve ğafele anke’l- ğafilin.” Demelidir.
Eğer bir kimse kendisine oraya selam götürmesini söylemişse,
-“Filan ve falanın sana selamları var.” Demelidir.
Sonra bir metre kadar ileriye gitmeli ve Hzreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer (Radiyallahü anhüma) e selam vermeli ve;
-“Essalamü aleyke, ey peygamberimizn (Sallallahu aleyhi ve selam) vezirleri
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Medine-i Müneverrayi edeble Ziyaret eden Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Medine’yi Ziyaret- 2
14 Kasım 2008
Revda-i Şerif Medine (Bab-ül Baki’ kapısı)
Medine’yi Ziyaret- 2
Sonra bir metre kadar ileriye gitmeli ve Hzreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer (Radiyallahü anhüma) e selam vermeli ve;
-“Essalamü aleyke, ey peygamberimizn (Sallallahu aleyhi ve selam) vezirleri, hayata kaldığı müddetçe onun en doğru yardımcılari siz idiniz. Ondan sonra ümmetin din işlerini siz güzel idare ettiniz.”
-”Bu işte ona uyan siz oldunuz. Onun sünneti ile amel siz eylediniz. Allah-u Teâlâ (c.c.) sizi peygamberine iki halife yaptığı gibi size en iyi karşılıklar versin.” Demelidir.
Sonra orada durup yapabileceği kadar dua yapmalıdır. Sonra dışarı çıkıp “Baki’” kabristanına gitmeli, ashab-i Kiramın büyüklerini ve oradaki diğer büyükleri ziyaret etmelidir.
Dönünce bir kere daha Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) i ziyaret etmelidir. (Orada kaldığı müddetçe bunları tekrar tekrar yapmalıdır.) Ve sonra veda edip ayrılmalıdır.
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Medine-i Müneverrayi edeble Ziyaret eden Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Hac’cın inceliklerin sırları
14 Kasım 2008Beyaz su (Kasyan)dağları (Nusaybin)
Hacc’ın inceliklerin sırları:
Buraya kadar anlattıklarımız haccın amel şeklidir. Bu amellerin, işlerin her birinde bir “sır” vardır. Bunlardan maksad ibret almak, hatırlamak ve ahret işlerini düşünmektir.
Bunun da aslı şöyledir;
İnsan, devamlı olan ahreti seçmedikten sonra, kendi saâdetinin kemâlini bulamiyacak bir fıtratta yaratılmıştır. Bunu “Müslümanlık “ unvanında izah etmiştik. Kendi havâ ve hevesine uyması helâkine sebeptir.
Kendi ihtiyarında kaldığı, şeriatın emriyle amel etmediği, arzu ve isteklerine uyduğu müddetçe, işler kula yakışır şekilde olmaz. Halbuki saâdeti kulluktadır.
Bu yüzen geçmiş milletler, insanlardan ayrılıp bir köşede ibâdet etmiş veya ibâdet için seyahat eylemişlerdir. Her Ümmetin zahidleri insanlardan ayrılır, dağ başlarına çekilir ve bütün ömrünü “Riyâzet ve Mücâhede” ile geçirirdi.
Bahusus Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e;
-“Bizim dinimize niçin ruhbanlık ve seyahet yoktur.” Diye sorulduğunda;
Resulullah (a.s.v.) ;
-“Bize buna karşılık cihad ve hac verildi.” Buyurdu.
Demek ki;
Allah-u teâlâ bu ümmete, içinde mücahede de bulunan rühbanlığa (Ruhbanlık; İbadet için insanlardan ayrılıp bir köşeye çekilmek.) karşılık Haccı emretti. Hac’da daha bir çok ibretlerin olduğu da açıkça bellidir.
Hususen Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Kâbe’yi şerefli kılıp kendine izafe eyledi. Onu, büyük bir padişahın huzur gibi eyledi. Etrafında harem sahası yaptı. Ona hürmet ve tâ’zim için avını avlamayı, ağacını kesmeyi “Haram” buyurdu.
Arafat’ı, padişahın dergahının meydanına benzetip, haremin önüne koydu. Allah-u teâlâ’nın bir eve ve bir yere inmekten münezzeh olduğunu bildikleri halde, büyük bir arzu olmak sebebiyle dünyanın her tarafındaki insanların bu eve, Yâni Beytullah’a gelmeleri tahakkuk etti. Çünkü dostla, sevgiyle alakalı her şey SEVGİLİ VE KIYMETLİ OLUR.
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hac farizesini zamanında yapan Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Hac’cın inceliklerin sırları- 2
14 Kasım 2008Girnavas Mevki-i (Nusaybin)
Haccın inceliklerin sırları- 2:
İşte, Müslümanlar bu şevk ve arzu sebebiyle çoluk çocuğunu, malını ve vatanlarını bırakıp, sahralardaki tehlikelere katlandılar ve kula yakışır şekilde o huzura çıkmaya yüz döndüler.
Bu ibadetle kendilerine, akılların almayacağı işler emredildi. Şeytanı Taşlamak! Sefâ ve Merve arasında koşmak gibi. Bunun de sebebi, aklın erebildiği ise nefsin de yakın olmasıdır.
Çünkü her işi ne için yaptığını bilmek ister. Zekatta fakirlere iyilik, namazda âlemlerin yaratıcısının karşısında küçülmek, oruçta nefsin isteklerini ve şeytanın askerini kırmak olduğunu bilir.
Tabiatı icabı akla uygun hareker etmesi mümkündür. Halbuki, kullukta en yüksek derece, kalbinde en ufak bir uygunsuzluk meydana gelmeden, yalnız emre uyarak iş yapmaktır.
İşte taş atmak ve sa’y etmek, yalnız kulluk etmekten başka bir şey değildir. Bunun için Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) hac hakkında ve bilhassa lebbeyk hakkında;
-“Hac için, doğru olarak kul ve köle gibi davran.” Buyurdu.
Bunun kulluk ve kölelik diye isim verdi. Bu gibi işlerden maksadın ne olduğunu merak edenler, işlerin hakikatından haberdar değildir. Çünkü bundan maksat, maksatsızlık; bundan haber, habersizliktir. Kulluk ancak böyle anlaşılır. Kul yalnız emrolunduğuna bakar.
Aklın ve yaratılışın bundan başka bir nasibi yoktur. Hatta kendini tamamen aradan çekmelidir. Çünkü saâdeti, yokluğundan ve nasibsizliğindendir. Böylece kendinden, Hak’dan ve O’NUN EMRİNDEN BAŞKA BİR ŞEY KALMAZ.
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hac farizesini zamanında yapan Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Hac’dan alınacak ibretler
14 Kasım 2008Navala sipi (kasyan dağları)
Hac’dan alınacak ibretler;
Hac’dan alınacak ibretler şöyledir: Bu yolculuğa, bir bakımdan ahret yolculuğuna benzetmişlerdir. Çünkü bu yolculuktan maksat hâne, yani Kâbe’dir.
Ahret yolculuğunda maksat ise kâbe’nin sahibidir. O halde, bu yolculuğun hazırlık ve hallerden, o yolculuğun hallerini akla getirmelidir.
Çoluk çocuğuna ve dostlarına Allah’a ısmarladık dediği zaman, bunun son nefesteki ayrılığa benzediğini düşünmelidir. Önce kalbi bütün bağlantılardan kurtarıp evden çıktığı gibi, ömrünün sonunda da böyle olacağını, yolculuk kolay gelse de, kalbin her şey’den ayrılacağını bilmelidir.
Yolda yemek için her türlü yiyecek aldığı gibi ve sahrada eziyet çekmemek için her ihtiyatı gözettiği gibi, Kıyamet sahrasının daha uzun ve tehlikeli olduğunu aklına getirmelidir.
Orada azığa ihtiyaç çoktur. Bu azığı tedârik etmelidir. Çabuk bozulan şeylerin bozulacağını ve işe yaramıyacağını bildiği için yanına almadığı gibi, riya ile karışmış olan her tâatın de ahret azığı olamıyacağını anlamalıdır.
Deveye (bineye) binip yürüdüğü zaman tabutu hatırlamalıdır. Çünkü, o yolculukta muhakak tabuta binme zamanı gelecektir. Bu yolculuğun o yolculuğa azık olması lazımdır.
Kâbe’ye yaklaşıp elbisesini çıkardığı zaman ve bir beyaz kumaş olan “ihrâmi” giydiği zaman, kefeni hatırlamalıdır. Çünkü o yolculuğun elbisesi de, bu dünyanın elbisesine uymayacaktır.
Ali Bin Hüseyin (r.a.) ın ihram giyerken yüzü sararır, vucudunu titreme alırdı. Ve “Lebbeyk” diyemezdi.
-“Niçin Lebbeyk diyemiyorsun?” dediklerinde
Ali Bin Hüseyin (r.a.);
-“Lebbeyk dersem, korkarım ki, Lebbeyk ve Sa’deyk kabul edilmez derler.”
Bunu dedi ve deveden düşüp, kendinden geçti.
Ahmed ibn Ebilhavari (r.a.) Ebu Süleyman-ı Darani (r.a.) ın müridi idi. Anlatır ki;
-“Ebu Süleyman (r.a.) o zaman Lebbeyk diyemeyip bayıldı. Bir mil gitikten sonra kendine gelince
Buyurdu ki;
-“Allah-u teâlâ (c.c.), Musa Aleyhis selam’a vahiy gönderip; ‘Ümmetinin zalimlerine söyle, ismimi dillerine almasınlar, beni anmasınlar. Çünkü beni ananı ben de anarım, eğer Zalim olursa, onu la’netle anarım.”Buyurdu.
Yine Ebu Süleyman-i Darani (r.a.) buyurdu ki;
-“Duydum ki, hac nafakası sübheli olup, lebbeyk diyene: Elinde olanları sahiblerine vermeyince Lebbeyk ve sa’deyk’ın kabul edilmez. Derler.”
Bir kimsenin bundan ibret yolunu anlayabilmesi için haccın ibret ve düşündürdüklerinden bu kadarını anlattık. Bu işte anlayışın temizliği, arzunun çokluğu ve uğraşmanın fazlalığı miktarınca böyle manalar herkese gösterilir ve her birinden nasibini alır. İbadetinin canlılığı bununla olup, sûretten uzak olur.
Kimyay-i Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri hac farizesini zamanında yapan Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Allah-u Teâlâ’yı zikir;( Hatırlamak, Anmak)
15 Kasım 2008Çağ-çağ deresi (Haci Latif bahçesi) -Bor-e Veysike-
Allah-u Teâlâ’yı zikir;( Hatırlamak, Anmak)
Bütün ibadetlerin özü ve aslı Allah-u Teâlâ’yı hatırlamaktır. İslamın direği Namaz’dır ve namaz’dan da maksat Allah-u Teâlâ’yı zikir ve anmaktır.
Allah-u Teâlâ buyuruyor;
-“Namaz’ı dosdoğru kıl (ve kıldır). Allah’ı zikretmek elbette en büyük (İbadet) tır. Ankebut suresi ayet 45.
Kur’an-i kerim okumanın ibadetlerin en faziletlisi olmanın sebebi, Allah-u Teâlâ’nın kelâmı, sözü olması, Allah-u Teâlâ’yı hatırlatıcı olması ve içerisindekilerin hepsinin Allah-u Teâlâ’yı anmayı, hatırlamayı tazelemesi, yenilemesidir.
Oruç’tan maksat, şehvet ve arzuları kırmaktır. Böylece şehvet ve istek sıkıntılarından kurtulan kalb, temizlenir ve “zikir” edilecek yer olur.
Kalb arzularla dolu olunca, zikir etmesi mümkün olmaz ve zikir ona te’sir etmez. Beytullah’ı (Kâbe’yi) ziyeret olan hacdan maksat, hâne (ev) sahibini hatırlamak ve O’nu görmeyi, O’nunla konuşmayı candan istemektir.
Kimyay-i saadet (İmam-i ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Dilleri ve kalbleri her zaman zikir’le iştigal eden Salih kullardan eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Allah-u Teâlâ’yı zikir;( Hatırlamak, Anmak)- 2
15 Kasım 2008bore veysike Şeş çavi deresi başı (Nusaybin)
Allah-u Teâlâ’yı zikir;( Hatırlamak, Anmak)- 2
Demek ki, bütün ibadetlerin başı ve aslı “zikir’dir.” Zaten Müslüman olmak için “La ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah” kelimesini söylemek lazımdır. Bu ise zikrin, Allah-u Teâlâ’yı anmanın ta kendisidir.
Diğer bütün ibadetler bu zikri kuvvetlendirmek içindir. Allah-u Teâlâ’nın seni anması, senin, O’nu anmanın neticesidir.
Bunun için Allah-u Teâlâ (c.c.);
-“Beni anınız ki, ben de sizi anayım.” Bakara suresi ayet- 142 buyuruyor. Bu hatırlamak, devamlı olmalıdır. Devamlı olmazsa, ekseri hallerde olmalıdır. Çünkü, kurtuluş buna bağlıdır.
Bunun için Allah-u Teâlâ (c.c.);
-“Kurtulmak istiyorsanız, Allah-u Teâlâ’yı çok zikrediniz.” Enfal Suresi ayet- 45 buyuruyor.
Kurtuluş ümidinin anahtarı; az değil, çok zikretmek, az hâlde değil, birçok hâllerde zikretmektir.
Yine bunun için Allah-u Teâlâ buyurdu;
-“Ayakta, otururken ve yanları üzerinde yatarken Allah-u Teâlâ’yı zikrediniz.” Âl-i İmran suresi ayet- 191.
Bu ayet-i kerim’e, ayakta iken, otururken ve yatarken Allah-u Teâlâ’yı hiç unutmayan insanları övmektedir.
Allah-u Teâlâ buyurdu;
-“Rabbini, içinden, yalvararak ve korkarak, (fakat) yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an. Gafillerden olma. ”A’râf suresi ayet- 205
Kimyay-i saadet (İmam-i ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Dilleri ve kalbleri her zaman zikir’le iştigal eden Salih kullardan eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu