‘İmam Gazali’ olarak etiketlenmiş yazılar

Güzel bir dua…

KUR’AN OKUMAYA BAŞLAMA DUASI:

(-”Allah’ım, sen bu Kur’an-ı Kerim’i hak olarak indirdin; evet o hak olarak inmiştir.”

“Allah’ım ona karşı ilgimi artır; onu gözümün nuru, gönlümün ilacı kıl!”

“Allah’ım dilimi onunla süsle, yüzümü onunla güzelleştir ve bedenime onunla güç ver!”

“Sana ibadet için gece gündüz okumamı nasip et!”

“Beni Peygamberin (s.a.v) ile ve O’nun seçkin ev halkıyla birlikte haşret!”)

Allah-u Teala (c.c.) hazretleri bizleri ve sizleri; Kur’an-i kerim’i öğrenen, Kur’an-i Kerim’i öğreten ve kur’an-i kerim’le amel eden salih kullarından eylesin…AMİN….

Fuad YUSUFOĞLU

dsc06153-fuadyusufoglu-kasyane.JPG

Kasyane (Nusaybin)

3-Kur’an okumanın mikdarıdır. Onun üç derecesi vardır; en ednası ayda bir kere hatm etmektir. En alası ise üç günde bir hatm etmektir.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Kim ki kur’an’ı üç günden daha az bir zamanda hatm ederse O, Kur’an’ı anlamaz.” buyurmuştur. (Tirmizi.)

Kur’an okumanın mikdarı, haftada bir hatmetmektir. Her gün bir hatim yapmak ise sevablı ve iyi bir şey değildir.

Ey kardeşim,

Aklınla bir mantık yürütüp, hayırlı ve menfaatlı olan her şey ne kadar çok olursa o kadar yararlı ve faideli olur deme.

Çünkü;

Senin aklın ilahi işlerin sırlarına ulaşamaz. İlahi işlerin sırlarını ancak PEYGAMBERLİK kuvveti kavrayabilir. Sana; yapması gereken şey peygambere uymaktır.

Görmüyormusun ki, sen namaz kılmakla emrolunduğun halde bütün gün namaz kılmaktan menedildin, Sabah namazı vaktindan sonra, güneş doğarken ve batarken zeval vakti (Öğle vaktinin yaklaşması anı) namazı kılmamakla emrolundun.

Senin bu kıyasindeki, yanı;

-“Nekadar çok namaz kılarsan o kadar çok sevab alırım” demenin fasıd ve doğru olmadığı zahirdır.

Zira senin bu sözlerin, ilaç hastaya yararlıdır, ne kadar çok kullanırsa o kadar çok fayda görür diyen gibidir. Halbukki sen bilirsin ki, ilacı çok almak bazı kere insanı öldürür.

Kur’an okumanın batını sırları ise beştir.

1- Kur’an okumağa başladığın ilk an, Allah (c.c.) ın büyüklüğünü, anlıyarak okuduğun kelamın alametini büyüklüğünü anlamandır. Arşı, kürsü, gökleri, yeri, gökler ve yer arasında bulunan melekleri, insanları, cinleri, hayvanları, bitkileri ve madenleri kalbine müşahede ederek bunların tümünün yaratıcısının Allah (c.c.) olduğunu ve bunların hepsinin Allah (c.c.) ın kudret kabzesinde bulunduğunu ve yine bunların hepsinin Allah (c.c.) ın fadlı ve rahmeti ile yaşadığını hatırlarsın.

Sen Allah (c.c.) ın kelamını okumak ve onunla Allah (c.c.) ın zatına bakmak ve Allah(c.c.) ın ilminin, hikmetinin güzelliğine muttali olmak istersin. Ve sen bilirsin ki, Kur’an’ın sahifelerinden ibret olan zahiri kısmına ancak zahirleri temiz olanlar el sürebilir. Zahirleri temiz olmayanların Kur’an’a el tuıtmaları yasaklanmıştır.

2- Eğer anlayabilirsen Kur’an-ı okurken manasını düşünerek
Okuman dır. Gaflet içinde okuduğun her parçasını amelinden saymayarak onu tekrarla. Çünkü: zahirde Kur’an-ı talim ve tecvid üzere okumak manasını anlamağa imkân hazırlamak içindir.

Resul-i Ekrem (salllallahu aleyhi ve selem);

-“Şuursuzca yapılan ibadette, düşünmeden okunan da (Kur’an okumada) hayır yoktur.”

Hatim sayısının çokluğuna haris olmaktan sakın. Zira bir gecede manasını düşünerek okuduğun bir ayet senin için manasını düşünmeyerek okuduğun iki hatımden daha hayırlıdır.

Resulullah (Sallalllahu aleyhi ve selem) besmele-işerifi okudu ve aynı ayeti  yirmi defa tekrarladı.

Said bin Cübeyr de bütün bir geceyi,

-“Ey günahkarlar bugün siz bir tarafa ayrılın.”Mealindeki ayet-i kerimeyi okumakla geçirdi. Yasin suresi Ayet: 59

Ey Okuyucu:

Ümit edilir ki, senin için en layık olanı, Arif kişilerin bazısının söyledikleri şu sözdür:

Zira arifin biri der ki;

-“Benim her cuma bir hatmim vardır. (Her hafta bir hatim yaparım) ve benim her ay bir hatmim vardır, benim her yıl bir hatmim vardır. Ve benim otuz seneden beri henüz bitirmediğim bir hatmim vardır.

Bunlar Kur’an-i okurken düşünme derecelerine göredir. Zira vakitlerin bir kısmında uzun düşünmeye kalbin tahammülü olmaz. Bunu içindir ki uzun düşünme için özel bir hatmin olması gerekir.

3- Kur’an okuma esnasında düşünürken irfan meyvelerini kendi dallarından toplaman, ve onları kendi menbalarından iktibas etmendir.

4-Kur’an-ı anlamaya engelleyenlerden kendini kurtarmaktır ki o engeller, anlamayı men eden bir perdedir.

Devam edecek…

Dinde Kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri kur’an-i kerimi anlayarak okuyan ve onunla amel eden kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc09185-bori-veysike-fuad-yusufoglu.JPG

Çağ-Çağ deresi (Nusaybin)

Yüca Allah (c.c.) buyuruyor:

-“Allah’ı çok zikredin. Ta ki, umduğunuza kavuşasınız.” Cuma suresi ayet: 10

Ve Allah (c.c.) Peygamber’i Muhammed Mustafa (Salallah-u aleyhi ve selem) e şöyle buyurdu:

-“Rabbının adını an. (İbadetinde ondan başka her şeyden kesilerek) yalnız O’na yönel.” El-Müzzemmil suresi. ayet: 8

-“Sabah, akşam Allah (c.c.) ı zikretmek, Allah (c.c.) yolunda kılıç çalmaktan ve çok mal tasadduk etmekten efdaldır.”

AÇIKLAMA:

Irak’ı der ki:

Bu hadis, Enes (r.a.) zayıf bir mesnedle rivayet ettiğimiz hadistir. O, İbni Abd-ül-Berrin Temhid ve rivayet ettiği gibi İbn-i Ömer (r.a.) in sözü olduğu malumdur,

Hakim, Tirmizi ve ibni Mace’nin, Ebi Derda (r.anhüm) den rivayet ettikleri Hadisi şerifte:

Resulullah (Salallah-u aleyhi ve sellam): şöyle buyurmuştur:

-“Size, amellerinizin, Rabbinizin katında en hayırlı ve en temiz olanı, derecelerinizi çok yükseltecek olanı, para ve altın tasadduk etmekten daha iyi olanı ve düşmanlarınızla karşılaşıp, onların boyunlarını vurmanızdan, onların da sizin boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olanı size haber vereyim mi?”

Ashab (r.anhüm):

-“Nedir o, Resulullah (s.av.).” dediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem:

-“Allah (c.c.) zikretmek.” buyurdular.

Resulullah (s.a.v.) yine buyurdular ki:

-“Tekliyenler ilerledi, tekliyenler ilerledi.”

Ashab (r.anhüm);

-“Onlar kimdir? Ey Allah (c.c.) ın Resulü?”

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) buyurdular:

-“Allah (c.c.) ın zikri ile dolu olanlar ve Allah (c.c.) ın zikri onların günahlarını yok eder. Onlar da kiyamet’te hafif olarak gelirler.”

Bil ki:

Basiret sahiblerine aşikardır ki ZİKİR, AMMELLERİN EN EFDALIDIR. Lakin, zikrin de üç dış kabuğu vardır. Bu zahiri olan üç şeklin bazısı özel diğerinden daha yakındır. Onun da üç kabuğun bir özü vardır.

Dış şekillerin faziletli olmaları, zikre bir yol, bir vesile olmalarındandır.

Birincisi; Dildir.

Zikr’e vesile olan dış şeklin en üstte olanı yalnız dildir.

İkincisi: KALB’DIR.

Bu da kalbin zikirle bulunabilmesi için lisana uymasına muhtaç olduğu vakit olur. Zira kalb kendi halinde bırakılırsa düşünceler vadisinde yuvarlanır.

Üçüncüsü ise,

Zikr’in kalb de yerleşmesi ve kalbi tam manasiyle ihata etmesi ile olan zikirdir. Öyle ki; Kalbi zikirden ayırıp başka tarafa yönelmesi için külfete ihtiyaç hasıl olur. Zikr’in dış şekillerinden ikincisi şekilde kalbin zikr’e devam etmesi ve onunla karar kılması için külfete ihtiyaç hasıl olduğu gibi.

Zikrin dördüncü şekli,

Zikr’olanın kalb’de yerleşmesi ve zikr’in mahv olup gizlenmesi ile olan zikirdir.

İstenilen zikirde budur. Bu şekilde zikr’eden kişinin bütün benliğini zikrolunanı sarar ve ihate eder. Ona zikr’e ne de kalbe iltifat etmez. O esnada, zikr’edenin zikr’e iltifat etmesi onun için kndini meşgül eden bir perdedir. İŞTE BU HALETE ARİFLER ‘FENA’ (YOK OLMA HALİ) DERLER.

Eğer sen Ey okuyucu:

Allah (c.c.) ı zikr etme yolunda yok olma halını anladınsa, bilki, O, (yani) yok olma hali yolun başlangıcıdır ki o da Allah (c.c.) a gitmektir. Hidayet ondan sonradır. HİDAYETTEN KASDIMIZ ANCAK Allah (c.c.) ın hidayetidir.

Resulullah (sallallah-u aleyhi ve selem) şöyle buyuruyor:

-“Kim, cennet bahçelerinden ni’metlenmek, yemek, içmek isterse, Allah (c.c.) ı çok zikretsin.’ GİZLİ ZİKİR KORUYUCU MELEKLERİN İŞİTTİKLERİ ZİKİRDEN YETMİŞ KAT DAHA EFDALDIR.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Daime zikir’le uğraşan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc09192fuadyusufoglu-bor-e-veysike.JPG

Çağ-Çağ deresi (Nusaybin)

Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) Şöyle buyuruyor:

-“Kim, cennet bahçelerinden nimetlenmek, yemek, içmek isterse, Allah (c.c.) ı zikretsin.

Ey okuyucu: Bil ki;

Kalbinin duyduğu her zikri koruyucu melekler işitir. Zira onların şuuru senin şuuruna yakındır. Onda da bir sır vardır. Hatta zikir olunana (Allah’a tam manasiyle varmanla zikrin şuurundan uzaklaştığı vakit, meleklerin şuurundan da uaklaşır. Senin zikrinden haberin olmadığı gibi meleklerin de olmaz. Kalb zikri anlayıp ona iltifat ettiği müddetçe o, Allah (c.c.) tan kaçınmış olup gizli şirkten kurtulamaz. Taki bir ve hak olan Allah(c.c.) olan aşkı ile kendinden geçmiş, kendini yok etmiş ola. İşte o hale TEVHİD HALİ denir.

Bil ki: Ey okuyucu!

Şübhesiz, iman, ilim ve zevk birbirinden uzak üç derecedir.

Mesele: Cinsi munasebete kudreti olmayan kimsenin, başkasına da cinsi münasebete bulunma kudretinin bulunduğunu ve cimadan zevk aldığını hakkında hüsnü zanda bulunduğu ve kendisini yalanla itham etmediği kimseden duyması ile tasdik etmesi düşünülür. İŞTE BU İMANDIR.

Ve yine cima zevkinin başkasında bulunduğunu delil ile bilmesi mümkündür. O da İLİMDİR. Ki, Onun kaynağı KİYASTIR.

Mesele, yemeğe olan isteğine ve yemekten aldığı zevke bakar, onunla cinsi munasebette ki zevki karşılaştırarak kıyas eder. İşte bu kıyasla bilişine İlim denir.

Bütün bunlar zevkin hakıkatının kendisinde bulunmasını idrak etmekten uzaktır. Hastalık ta böyledir, onu sıhhatlı ve cahil olan bilir ve ona inanır. Bu iman olduğu gibi, hata olmayan doktorun hastalığı delille bilmesi de ilimdir. Hasta olmayan kimse için zevk hasıl olmaz, Hastalığın zevkini (acısını) ancak hasta olan tadar.
Devam edecek….

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri Konuşmaları ZİKİR susmaları ZİKİR Bakışları ZİKİR olan kullar hürmetine Afv eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc09214-gunesin-dogusu-tan-yeri-fuadyusufoglu.JPG

Nusaybin’de güneşin doğuşu…

Allah’ü Subhanehü (c.c.) buyuruyor ki;

-“Ey Resüller, temiz ve helal olan şeylerden yiyin, güzel amel (ve haraket) lerde bulunun. Çünkü ben ne yaparsanız Hakkiyle bilenim.” Mü’minun Suresi: Ayet -51

Haram, pistir, habistir, temiz değildir. Allah (azze ve celle) temiz şeyleri yemeği ibadetlerin yanı başında zikretti.

Resülullah (Selallahu aleyhi ve selem) buyuruyor ki;

-“Her Müslüman için farzdan sonra (İMAN VE NAMAZ FARİZESİNDEN SONRA) Helal taleb etmek (helalınden kazanmak farzdır.”)

Resulüllah (selallahu aleyhi ve selem) diğer bir hadisinde şöyle buyuruyor:

-“Kim kırk gün helal yerse Allah (c.c.) onun kalbini nurlandırır, onun kalbinden lisanına hikmet pınarlarını akıtır.”

Bir rivayette:

-“Allah (c.c.) onu dünyada Zahid kılar.” diye varid olmuştur.

Ve yine Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Beyti Makdiste Allah (c.c.) ın bir meleği vardır; Her gece: ‘Kim haram yerse farzları da nafileleri de ondan kabul olunmaz.” Diye nida eder.

Başka bir hadisi şerifinde Resülullah (s.a.v.) buyuruyor ki;

-“İçinde bir dirhem haram para bulunan on dirhemle bir elbise alan kimsenin, üzerinde o haramdan bir şey bulunduğu sürece Allah (c.c.) O’nun namazını kabul etmez.”

Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle der:

-“Eğer siz kına gibi sararıncaya kadar namaz kılsanız, ok kirişleri gibi incelinceye kadar oruç tutsanız, Allah (c.c.) onu sizden ancak, sizi haramlardan men’eden ver’a ve takva ile kabul buyurur.”

Denilir ki;

-“Haram yemekle yapılan ibadet, hayvan gübresi üzerine yapılan bine gibidir.”

Hazreti Ömer (r.a.) der ki:

-“Biz harama düşmek korkusundan HELAL olanlardan onda dokuzunu terk ederdik.”

Halife Ömer bin Abdulaziz (r.a.) yanında hazineye ait olan misk tartılırken burnunu tıkadı ve şöyle dedi:

-“ONUN ANCAK KOKUSUNDAN FAYDALANILIR.”

İsa (Aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:

-“Siz dünya ehlinin mallarına bakmayınız. Çünkü onların mallarının parlaklığı ve şirinliği sizin imanınızın tadı ve güzelliği ile yok olup gider.”

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri HELAL lokma peşinde koşan, HELAL lokma yiyen ve Ailesine HELAL lokma yediren Kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc09181-bor-e-veysike-fuadyusufoglu.JPG

Çağ-Çağ dersei -BOR- (Nusaybin)

Bil ki;

Yenilen besin maddelerinin helal olmasının sübhesiz, kalbin tasfiyesinde ve tenvirinde ve marifet nurlarını kabullenmedeki istidadının kuvvetlenmesinde büyük rölu vardır.

Onda öyle bir sır vardır ki, bu kitabın hacmı onu zikretmeğe kafi değildir. Fakat anlaman gerekir ki, Ver’an’ın (günah ve yaramaz işlerden sakınmanın) dereceleri dörttür;

a- Birinci derece öyle bir derecedir ki, onun içinden bulunmak ile bir nizam, bir sistemde bulunmak vacib olur. O’nun zevali ile adalet zail olur. O da fıkıh bilginlerinin haklarında- haramdır- diye fetva verdikleri şeylerden kaçınmaktır.

b- Salihlerin vera’ sıdır. O harama karışma ihtimali bulunan şeyden kaçınmalıdır.

Bu husus hakkında Resûlüllah (s.a.v.) buyuruyor ki;

-“Sana şübhe veren şeyi, şübhe vermiyecek şeye kadar terk et.”

c- Müttakilerin dereceleridir.

Resûlüllah (s.a.v.) buyuroyor:

-“Kul, mahzurlu olan şeyden korktuğu ve kaçındığı için mahzurlu olmayan şey’i terk edinceye kadar müttakiler derecesine ulaşamaz.” (İbni Maceh, Taberani, Hakim. Tirmizi.)

Hazreti Ömer (r.a.) der ki;

-“Biz, harama düşmek korkusundan helal olanlardan onda dokuzunu terk ederdik.”

Bu esasa binaen, bazı Müslümanlar yüz dirhem (lira) hak ettikleri zaman doksan dokuz lirasını alır ve fazla olma korkusundan, kendisi ile cehennem arasında bir perde olsun diye bir lirayı terk ederdi.

Ve yine bu korkudan ötürü, bazıları, aldığından bir tane noksan alırdı. Verdiği şeyde de bir tane fazla olarak verirdi.

d- Dördüncü derece ise, sıdıkların vera’ ıdır. O da bazı sebeplerine masiyet karışması ihtimalı olduğu vakit, Allah’a ibadet etme için kuvvet sağlamayı murad etmiyererk alınan her türlü gıdadan kaçınmaktır.

Ve gene bu esaslar cümlesindendir ki,

Zunnun-i Mısrı (r.a.) nın mahpus iken aç kaldığında, Muridi olan Saliha bir kadın gardiyan vasitasiyle ona helal olan malından yemek göderdiğinde, yemekten yemeyip,

-”O yemek bana zalim olan gardiyan eliyle geldi.” diyerek kendisini mazur görmesini istediği rivayet edilir.

Bişri Hafi (r.a.) de aynı sebeplerden ötürü, devlet adamlarının yaptırdıkları çeşmelerden su içmez idi.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri haram lardan kaçınan kullarından eylesin.Amin….

Fuad Yusufoğlu

dsc09191-fuadyusufoglu-bor.JPG

Çağ-Çağ deresi (BOR) Nusaybin

Müslümanların haklarına riayet etmek ve onlarla iyi, güzel geçinmek dinin erkanından bir RÜKÜNDÜR.

Çünkü:

Dinin manası –Allah (c.c.) a sefer etmek değildir.- Yolculuğun rükünlerinden biride, yolculukta konaklanan yerlerde diğer yolcularla güzel sohbette bulunmak, onlarla iyi geçinmektir. Mahlukatın tümü birer yolcudur. Bir geminin yolcuları ile seyretmesi gibi ömürde canlılarla, ecelleri gelinceye kadar seyreder.

Bil ki, İnsanın ömrü dünyada üç halde geçer.

1- İnsan yalnız olarak ömrünü geçirir.
2- Aile efradi, akrabaları ve komşuları ile geçirdiği zamanlar.
3- Umum halk ile geçirdiği zamanlar

İnsanın, bu üç halde beraber yaşadığı kimselerin hukukuna riayet etmesi ve onlarla hüsnü sohbette bulunması vaciptir.

Birinci hal:

Kişinin yalnız başına yaşadığı halidir.Yanlız başına yaşıyan insan bilsin ki, kendisi başlı başına bir alemdir, iç aleminde muhtelif ahlak ve yaradılışta çeşitli yaratıklar vardır. Eğer onlarla hüsn-ü sohbette bulunup haklarına riayet etmezse helak olur. İnsanın iç aleminde bulunan ordular (yaratıklar) ın çeşitleri çoktur.

-“Rabinin ordularını kendisinden başkası bilmez.” Müddesir: Ayet -31

Ey insan sende:

a- bir şehvet vardır. Onunla kendin menfaatli gördüğün şeyi çekersin.
b- Sende bir gazab, öfke vardır. Onunla da kendine zararlı olanı def edersin.
c- Bir de AKIL VARDIR Kİ, Onunla ise işlerini idare eder, onunla kendi himayende bulunanları korursun.

İkinci Hal:

Umum halkla sohbet etmendir. Umum halkla beraber yaşadığın zaman Hüsn-ü sohbetin derecelerinin en az olan derecesi, insanlardan eza’yı men etmektir.

Resülullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) şöyle buyuruyor:

-“Müslüman, müslümanların onun elinden ve dilinden korunan ( eza ve zarar görmeyen) kimselerdir. “(Ahmed, Tirmizi, Hakim, İbn-i hıbban ve taberani rivayet etmişlerdir.)

İnsanlara kötülük etmeyip, onlarla iyi geçinmenin en az derecesi olan bu derecenin üstündeki derece,onlara iyilik yapman ve ihsan, ikramda bulunmandır.

Resulullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) buyuryor ki;

-“Mahlukatin hepsi, ALLAH (C.C.) FAKİR KULLARIDIR. Onların, Allah (c.c.) katında en sevimli olanı, Allah (c.c.) ın fakir kullarına en faydalı olandır.”

İnsanlara faydalı olma derecesinin üstündeki derece ise onlardan gelen eza ve cefa’ya tahammül etmek ve onların eza’da bulunmalarına rağmen onlara iyilikte bulunmandır. O da sıddıkların derecesidir.

Resülullah (sallallah-u aleyhi ve selem) Hazreti Ali (r.a.) ye buyurmuştur ki;

-“Eğer sıddıklar derecesine aşmak istersen, seni ziyaret etmiyen akrabalarını ziyaret et, sana bir şey vermiyene sen ver. Sana zülüm edenleri bağışla.” (İmam-i Ahmed ve Taberani. rivayet etmişlerdir.)

Müslümanın, Müslümanlara karşı riayet etmesi gereken HAKLAR ÇOKTUR. Onların cümlesi yirmi vazifede huluse edilebilir.

1- Vazifeden birincisi, kendin, için hoş görmediğini, insanlar içinde hoş görmemendir.

Resülullah (Sallallah-u aleyhi ve selem) şöyle buyurmuştur:

-“Kim cehennemden uzaklaşmak sevindirirse, ona ölümü, Allah (c.c.) tan başka ilah yoktur, Hazret-i Muhammed (a.s.v.) Allah (c.c.) ın resüludur.” Diye şehadet ederek gelsin ve kendi nefsi için hazırladığını başkaları için de arzulasın.”

2- Her kese karşı alçak gönüllü bulunmak, Kimseye karşı ASLA KİBİRLENMEMEKTİR. Çünkü Cenabi hak (c.c.) kendini beğenen ve çok çok kibirlenen kimseyi sevmez.

Eğer başkası kendisine karşı kibirlenirse ona katlansın. Yüce olan Allah (c.c.) buyuruyor ki;

-“(Habibim) sen (Güçlüğü değil) kolaylığı (sağlayan) yolu tut. İyiliği emret. Cahillerden yüz çevir.”EL A’raf Sresi: Ayet 199

3- Büyüklere hürmet, küçüklere merhamet etmektir.

Devam edecek…

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanlara hizmet eden Ve Müslümanların hoşnut dualarını alan kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc00054-fuadyusufoglu-cag-cag-barajinusaybin.JPG

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

9- Her sınıfa, sahip olduğu ahlak anlayışı ile muamele etmen ve âlim, takva sahibi olan kimseden beklediği cahil ve kabih olandan beklememendir. (Davud rivayet etmiştir.)

Resulullah: (a.s.v.) Şöyle buyurmuşlardır:

-“Allahım, kendimi insanlara nasıl sevdireyim? Ve seninle benim aramda olan şeyde nasıl selâmet bulurum?”

Bunun üzerine Allah(c.c.) ona vahy buyurdu.

-“Dünya ehline dünya ahlakı ile, ahiret ehline ahiret ahlakı anlayışı ile muamele et.”

10- İnsanlara, toplum içinde ibraz ettiklerini seviyelerine göre muamelede bulunup, yüksek seviye sahibi olana fazla ikramda bulunmaktadır. Bu yüksek seviyesi dünya yönünden olsa da.

Çünkü:

Resulullah (s.a.v.) abasını onların bazısına sererek, şöyle buyurdu:

-“Size kavmin büyüğü geldiğinde ona ikram ediniz.”

11- Müslümanların ayıplarını örtmendir.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Müslüman kardeşinin kusurunu, ayıbını görüp onu örten kimse yoktur ki cennete girmesin.”(Taberani rivayet etmiştir.)

Resülullah (s.a.v.) buyurmuştur ki;

-“Ey, dili ile iman edip, kalbine iman getirmeyenler! Müslümanların arkasından konuşmayınız, onlar hakkında gıybet etmeyiniz, onların ayıp ve kusurlarını araştırmayınız.

Çünkü;

Müslüman kardeşinin aybını, kusurunu araştırıp ortaya dökerse, Allah (c.c) da onun ayıbını ortaya döker – evinin içinde olsa bile- rezil ve rüsvay eder.” (Ebu Davud, Tirmizi rivayet etmişlerdir.)

12- İnsanların dillerini gıybetten, kelblerini de su-i zandan şüpheler doğuracak yerlerden kendini de korumalıdır.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

-“Töhmetlere yol açacak olan yerlerden sakınınız.”

Resulullah (s.a.v.) zevcelerinden biri ile konuşurken bir adam ona uğrayıp selâm verdi, adam geçtiğinde Resulullah (s.a.v.) ona çağırdı ve:

“-Ey filan bu konuştuğum, zevcem Saffiye’dir buyurdu.

Adam dedi ki:

-“Ya Resulullah (s.a.v.) başkası hakkında zannettiğimi senin hakkında zan etmem.”

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

-“Şeytan, Adem oğlunun kanının dolaştığı yerde dolaşır.” Buyurdu.

13- Şefaat ve vasıta ile de olsa Müslümanların ihtiyaçlarını gidermek için çalışmandır.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

-“Benim katımda (ihtiyacı olan için) şefaat ediniz ki, sevap alasınız. Çünkü ben, işi yapmak istediğimde, benim nezdim de şefaat edip sevap alasınız diye o işi te’hir ederim.”

Gene Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır:

-“Kim Müslüman kardeşinin hacetini yerine getirmek için geceden veya gündüzden bir saat yürürse hacetini yerine getirsin veya getirmesin onun için iki ay i’tikaftan hayırlıdır.”

Resulullah (a.s.v.) buyurmuşlardır ki;

-“Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek için onunla bir saat kalman bir sene itikafta kalmandan hayırlıdır.”

14- Başlangıç fazileti senin olması için her müslumana selam verip onunla musafahada bulunmaya acele etmendir.

Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

-“İki Müslüman karşılaşıp el sıkıştıkları vakit aralarında yetmiş rahmet taksim edilir, altmış dokuzu onların doğruluk bakımından en iyi olanındır.”

15- Din kardeşine bulunmadığı vakit yardım edip onun malına, namusuna ve şerefine gelecek zararı gidermek.

Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyuruyor:

-“Hiç kimse yoktur ki, ırzı, namusu ve şerefine tecavüz edildiği yerde Müslüman kardeşine yardım etsin de, Allah (c.c.) ona, kendisinden yardım istediği yerde yerdım etmesin.

-“Ve hiçbir kimse yoktur ki, ırzı, namusu ayaklar altına aldığı yerde ona yardım etmeyip onu ümitsiz bıraksın, Allah (c.c.) da onu, Allah’ın yardımını istediği yerde ümitsiz bırakmasın.”

16- Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (radiyallah-u anha.) demiştir ki:

-“ Bir adam Resulullah’ın (s.a.v.) yanına girmek için izin istedi. Resulullah (s.a.v.) “ona izin verin, o kabilenin adamıdır.” Buyurdu

Aişe (radiyallah-u anha.) devamla der ki:

-“ Bir adam Resulullah (s.a.v.);

Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri KUL HAKKINA RİAYET EDEN kullarından eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu

dsc08383-fuad-yusufoglu-bazne-taka.JPG

Bazne taka mevki-i (Nusaybin)

16 – Kötü kimselerin şerrinden kurtulmak için onları idare etmendir.

Hazret-i Aişe (r.a.) demiştir ki:

-“Bir adam Resulullah (s.a.v.) ın yanına girmek için izin istedi.

Resulullah (s.a.v.):

-“Ona izin verin, o kabilenin kötü adamıdır.” Buyurdu.

Aişe (r.a.) devamla der ki:

-“Bir adam Resûlullah (s.a.s.) ın yanına girdiğinde, Resûlallah (s.a.v.) ona yumuşak bir dille konuştu hatta ben o adamın Resûlullah (s.a.v.)ın katında bir yeri bulunduğunu zan ettim.

Adam çıkıp gittiği vakit ben Resûlullah (a.s.v.) tan bu hususta malumat istedim, bunun üzerine;

Resulullah (a.s.v.):

-“Ey Aişe, kıyamet gününde Allah (c.c.) katında insanların en kötüsü, kötülüğünden korunmak için kendisine İKRAM EDİLEN KİŞİDİR. “buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) buyurdu:

-“Kişinin şeref ve haysiyetini koruduğu şey onun için sadakadır.”

Resulullah (a.s.v.) gene buyurdu:

-“İnsanlara amelleriyle karışınız (onlarla ihtilat ediniz) kalplerle onlardan uzaklaşınız.”

17 - Zenginlerle oturmaktan kaçınman ve fakirlerle oturmağı çok kere tercih etmendir.

Resul-i Ekrem (Salallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu:

-“Ölülerle oturmaktan kaçınınız.”

Denildi ki:

-“O, ölüler kimdir?”

Resulullah (a.s.v.):

-“Zenginlerdir” buyurdular.

Resulullah (s.a.v.) şöyle duada bulunurlardı:

-“Allah’ım, beni FAKİR olarak yaşat, FAKİR olarak öldür ve beni FAKİRLER zümresinde haşr et.”

Süleyman (Aleyhis selam), mescitte fakir gördüğü zaman onun yanında oturur ve:

-“Fakir, Fakir olanın yanında oturuyor.”derdi

Musa (aleyhis selam) dedi ki;

-“EY Allah’ım ben seni nerede arayayım?”

Allah (c.c.) buyurdu:

-“Kalbleri benim için parçalananların yanında.”

18 – Kendisinden din hususlarında faydalandığı veya kendisinin fayda verdiği kimselerle oturmak ve hiçbir faydası olmayan gafil kimselerin meclisinde oturmaktan kaçınmaktır.

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyuryor ki:

-“Yalnız olmak, kötü arkadaşla oturmaktan HAYIRLIDIR,”
-“İyi arkadaşla oturmak yalnızlıktan HAYIRLIDIR.”
-“Sükut ertmek kötü konuşmaktan HAYIRLIDIR.”(Hakim rivayet etmiştir.)

Gafil olan kimselerle oturmayı çoğaltığı zaman her oturuşta onun dininden bir şey noksanlaşır.

FARZ EDİLSİN Kİ;

Onlardan her biri, her oturuşta, onun elbisesinden bir iplik veya sakalından bir kıl almış olsa yakın bir zamanda ÇIPLAK TÜYSÜZ kalmaktan korktuğu için o meclisten kaçınmaz mı idi? Öyle ise DİN için kaçınmak evladır.
Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Müslümanların hakkına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…….

Fuad Yusufoğlu

dsc08405-8405-kasyan4.JPG

Sinne diza Mevki-i (Navala sipi)

19 – Hastalarını ziyaret etmek, cenazelerine katılmak, kabirlerini ziyaret etmek, onlara arkalarında HAYIR DUA ETMEK, aksırana YERHAMUKUMULLAH (Hayır ve bereketle ) dua’da bulunmak.

Kısaca:

İhsanda bulunmak, ihtimam etmek, ezayı defetmek gibi iyi haraketlerden kendin için yapılmasını sevdiğin şeylerle insanlar hakkında yapman, sana muamele ettiklerinde hoşuna gidenlerle sen de muamelede bulun.

20 – Umum Müslümanlar dışında, komşu, akraba veya hükümdar gibi beraber bulunduğu kimselerle konuşmak ve onlarla muamelede bulunmak:

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuşlardır ki;

-“Komşunun köpeğine taş attığın vakit komşunu incitmiş olursun.”( İmami Ahmed ve taberani rivayet etmişlerdir.)

Gene Resulallah (a.s.v.) buyurdular ki;

-“Kiyamet günü ilk muhakeme edilecekler KOMŞULARDIR.” (Ahmed Taberani rivayet etmişlerdir.

Resulullah(a.s.v.) enildi ki;

-“Felan (kadın) gündüz oruç tutar, gece de namaz kılar, bununla beraber komşusuna eziyet eder.”

Resulallah (a.s.v.):

-“O cehennemdedir.” Buyurdu.

Resulullah(a.s.v.) gene buyrudular ki;

-“Komşunun hakkı nedir biliyor musunuz?

-“Senden yardım isterse ona yardım edersin. Senden borç isterse ona borç verirsin. Muhtaç olursa ona yardım elini uzatırsın. Hastalandığında onu ziyaret edersin. Ölürse cenazesinde bulunacaksın.”

-“Hayırlı bir şeye kavuştuğunda onu kutlar, bir musibete düştüğünde taziyede bulunursun, izni olmadıkça, evinin havasını engelliyecek şekilde, evini, evinden yüksek yapmazsın.”

-“Bir meyve aldığında ona da hediye edersin. Eğer vermiyorsan aldığını evine gizli olarak getirirsin. Çocuğunu meyve ile dışarı çıkarmayasın.”

-“Olur ki, komşunun çocuğu meyve alamadığından kindar olur. Evinde kaynayan tencerenin kokusu ile komşuna eziyet etme. Ancak kaynattığın şeyden ona vermekle eziyet etmemiş olursun.”

-“Komşunun hakkı nedir biliyor musunuz?

-“Nefsin yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Komşu hakkını ancak Allah (c.c.) ın rahmetine mazhar olmuş olanlar ödeyebilir.”

Akrabalığa gelince;

Bu Hususta Resulullah (Sallalah-u aleyhi ve selem) şöyle buyuruyor:

-“Hadisi kûdsi de Yüce Allah(c.c.) buyuruyor ki;

-“Ben rahmanım, bu sıla-i rahim (akrabalık) için ismimden bir isim ayırdım. Akrabasını ziyaret ederek, ona iyilik yapana ben de iyilik yaparım, kim akrabasını unutursa bende onu unuturum.”

Resulullah (sallallahu alyehi ve selem) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

-“Akrabayı ziyaret etmek ömrü ziyadeleştirir.”

Resulullah (a.s.v.) Şöyle buyuruyor:

-“Cennetin kokusu beş yüz senelik mesafede bulunur. Ana – Babasına asi olan ve akrabasının ziyaretini kesen kimse onun kokusunu duyamaz.” (Taberani rivayet etmiştir.)

Kadının hakları bunlar ve bunlardan daha fazla olarak sayılabilir. Çünkü kadına, bütün kendisine vacip olanları yerine getirmekle beraber, kocası ile iyi geçinmek ve onu hoş tutmak vaciptir.

Resul-i Ekrem (a.s.v.) şöyle buyuruyor:

-“Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme en hayırlı olanınızım.”
Devam edecek…..

Dinde kırk esas (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Akrabalık hakkına riayet eden Salih kullarından eylesin. AMİN…..

Fuad Yusufoğlu