‘İmam Gazali’ olarak etiketlenmiş yazılar
Sila-i Rahim
09 Temmuz 2008Eşke keşe (Bavarne köyü civarı)
Bezzar (r.a.) şu hadisi rivayet etmiştir:
-“Rahim (Sıla-i Rahim) Arşa bağlı bir demir kabzesidir. O, kendi dili ile şöyle konuşur:
-“Allah’ım, beni ifa edenden RAZI OL, beni kesenden UZAK OL,”
Bunun üzerine Allah(c.c.) şöyle buyurur:
-“Ben Rahmân ve Rahîmim. Ben Rahmi, kendi ismimden böldüm. Onu kim ifâ ederse ona yaklaşırım. Onu kim keserse ondan uzaklaşırım.
Gene Bezzar (r.a.) şöyle rivâyet eder:
-“Üç şey Arş’ta asılıdır:
1- Sıla-i Rahim,
2- Emanet,
3- Ni’met,
Sıla-i Rahim,
Der ki:
-“Ey Allahım, ben seninleyim, ayrılmam.”
Emânet;
Der ki:
-“Ey Allahım, ben seninleyim, ben ihânet olunmam.”
Ni’met;
Der ki:
-“Ey Allahım, ben seninleyim, bana nankörlük olunmam.”
Beyhâki (r.a.) rivayet ediyor:
-“Mühür, arşın direğinde asılıdır. Sıla-i Rahim şikayet ettiği zaman ve kişi, Allah Teâla’ya karşı cesaretli olup günahlarla iştigal ettiğinde, Allah, o mührü gönderip o kimsenin kalbini mühürler. Bundan sonra o bir şey anlamaz.”
Buhâri ve Müslim (radiyallahu anhuma) rivayet eder:
-“Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa misafirlerine ikram etsin. Kim Allah’a ve ahiret gününe imân ediyorsa sıla-i rahimde bulunsun. Ve âhiret gününe iman ediyorsa hayır söylesin, yoksa sukût etsin.”
Gene Buhâri ve Müslim (radiyallahu anhuma) rivayet ediyorlar:
-“Kim rızkının çoğalmasını ve ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahimse bulunsun.”
Buhâri ve Tirmizî (radiyallahu anhuma) de şöyle varid olmuştur:
-“Siz soyunuzdaki akrabalarınızı ziyâret etmeyi bilirsiniz. Çünkü akrabayı ziyâret etmek, aile arasındaki sevgiyi sağlar, malın çoğalmasına ve ecelin uzaklaşmasına vesiledir.”
Hâkim (r.a.) rivâyet ediyor:
-“Kim ki, ömrünün uzun olmasını rızkının geniş olmasını ve son nefesinde imansız gitmekten korunmasını isterse, Allah’tan korksun ve akrabalarını ziyâret etsin.”
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sıla-i rahmı kesmeyen kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Sıla-i rahim- 2
09 Temmuz 2008Girnavas şelalasi uzaktan görünüşü (Nusaybin)
Gene Hâkim (r.a.) Resulullah (s.a.v.) in şöyle buyurduğunu rivâyet eder:
-“Tevratta şöyle yazılıdır:
-“Kim ki, ömrünün uzun olmasını, malının çoğalmasını isterse akrabalarını ziyâret etsin.”
Ebû Ya’lâ (r.a.) der ki:
-“Sıla- i rahim ve sadaka. Allah bu ikisi ile ömrü ziyâdeleştirir ölüm ânında îmansız gitmeyi çirkin ve mahzurlu şeyleri def eder.”
Gene Ebû Ya’lâ (r.a.) Has’amlı (r.a.) a isnat ederek der ki:
Has’amlı (r.a.) der ki:
-“Peygamber (s.a.v.)’e geldim. O eshabından birkaç kişinin yanında bulunuyordu.
Dedim ki:
-“Sen Allahın Resûlu olduğunu iddia eder misin?
Resulullah (s.a.v.);
-“Evet.” Buyurdular.
Dedim;
-“Ey Allahın Resulu, amellerden hangisi, Allahın katında daha sevimlidir.
Resulullah (s.a.v.):
-“Allaha imâne etmek.” Buyurdu.
Dedim:
-“Sonra? Ya Resulullah (s.a.v.);
Resulullah (s.a.v.);
-“Sıla-i Rahim.” Buyurdu.
Dedim:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.) ameller arasında hangisi, Allah katında daha kötüdür?”
Resulullah (s.a.v.):
-“Allah’a şirk koşmak.” Buyurdu.
Dedim:
-“Ya Resulullah (s.a.v.) sonra hangisi?”
Resulullah (s.a.v.):
-“Akrabalık bağlarını koparmak.” Buyurdu.
Dedim:
-“Sonra hangisi Ey Allahın elçisi?”
Resulullah (s.a.v.);
-“Kötülüğü işlemeyi emretmek, iyiliği işlemekten men etmek.” Buyurdu.
Buhari ve Müslim (radiyallahu anhuma) rivâyet eder:
-“Resulullah (s.a.v.) bir seferdeyken, karşısına bir Arabi (köylü arap) çıktı, Resulullah (s.a.v.) devesinin yularına tutunarak;
Dedi ki:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.), beni cennete yaklaştırıp, cehennemden uzaklaştıracak şeyi bana bildir.”
Resulullah (s.a.v.) cevap vermedi, sonra ashabına baktı.
Daha sonra şöyle buyurdu:
-“Bu muvaffak olmuş, bu hidâyete ermiş.”
Arabi:
-“Nasıl?” Dedi.
Resulullah (s.a.v.) Tekrar buyurarak;
-”Bu muvafak oldu, bu hidayete ermiş.”
-“Allaha ibadet edersin. Ona hiçbir şey ortak koşmazsın. Namazı dosdoğru kılar, Zekâtı verirsin. Akrabalarını ziyâret edersin. Deveyi bırak.”
Ârabi ayrıldıktan sonra Resululla (s.a.v.) buyurdu ki:
-“Eğer emrettiklerime yapışırsa Cennete girer.”
Tabarâni rivâyet eder:
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri sıla-i rahmı kesmeyen kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Sıla-i rahim- 3
09 Temmuz 2008Girnavas şelalesi bir başka görünüşü (Nusaybin)
Tabarânî (r.a.) rivâyet eder ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki;
-“Şüphesiz, Allah (c.c.) bir kavmin ülkesini ma’mur kılar. Onların mallarını ziyadeleştirir. Onları yarattığından beri onlara öfkeli bakmış da değildir.”
Sahabe (radiyallahu teala anhuma) sordu:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.) bu nasıl olur?”
Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
-“Akrabalarını ziyaret ettikleri için.”
Ahmed (r.a.) rivayet eder:
-“ Kendisine rifk (yumuşak huyluluk) verilen kimseye dünya ve ahiret iyiliğinden nasibi verilmiştir. Sıla-i Rahim, güzel komşu ve güzel huy ise ülkeleri ma’mur kılar, ömürleri de ziyadeleşir.”
İbni Hıbban ve Behyaki (radiyallahu anhuma.) rivayet eder:
-“Ey Allahın Resulu (s.a.v.), insanların hayırlısı kimdir?”
Resulullah (s.a.v.) buyurur:
-“Allah (c.c.) dan en çok korkan, Sıla-i Rahimi en çok yapan, iyiliği en çok emreden, kötülükten en çok nehyeden.”
Tarebani, İbni Hıbban (radiyallahu anhuma) Ebu Zer’den (r.a.) rivayet ederler,
Ebu Zer (r.a.) der ki:
-“Bana dostum, Peygamber (s.a.v.) hayırdan güzel öğütledi:
“Kendimden üstte olana bakmamamı, kendimden aşağıda olana bakmamı bana öğütledi.”
(A.s.v.) Öğütledi ki:
-“Düşkünleri seveyim, onlara yakın olayım. Bana öğüt verdi ki, akrabalarımı ziyaret edeyim. Onlar benden uzaklaşsalar da. Allah (c.c.) yolunda bulunduğum için beni levm’edenlerin levm’inden korkmamamı öğütledi. Acı olsa da gerçeği söylemem hususunda bana öğüt verdi.“
(A.s.v.) Bana öğüt verdi ki:
“Lâ havle ve’lâ kuvvete illa Billahi” sözünü çok söyliyeyim.
Çünkü bu söz: Cennet hazinelerinden bir hazinedir.”
Buhari, Müslim ve onlardan başkaları, Peygamberin (s.a.v.) zavcelerinden Meymûne (r.a.) den rivâyet ederler:
-“Meymûne (r.a.) Resulullah’a (s.a.v.) danışmadan cariyesini azad eder. Kendilerine sıra geldiğinde Resulullah’ın (s.a.v.) yanlarına gelince;
Meymuna (r.a.) der ki:
-“Anladın mı, Ya Resulullah (a.s.v.) ben cariyemi azad ettim.”
Resulullah (s.a.v):
-“Sen mi yaptın?” buyurdular.
Meymûne (r.a.):
-“Evet.” Dedi.
Resulullah (s.a.v.):
-“Eğer sen onu dayılarına vereydin daha çok sevab alırdın.” Buyurdu.
İbni Hibban ve Hakim (radiyallahu anhuma) rivayet ederler:
Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
Bir Adam gelip dedi ki:
-“Ben bir günah işledim. Tevbe edersem, Allah (c.c.) kabul edip beni bağışlar mı?”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu:
-“Annen var mı?
Adam:
-“Hayır” dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Teyzen var mı?”
Adam:
-“Evet.” Dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Ona iyilik yap.” Buyurdu.
Buhari (radiyallahu anhu) ve başkası rivâyet eder:
-“Akrabalarını ziyaret eden kimse, ziyaretine karşılık verilen değildir. Fakat sila-i rahim’i yapan kimse, AKRABALIK BAĞLARINI KOPARAN KİMSEYİ, ZİYARET EDEN KİMSEDİR.”
Tirmizi (r.a.) Rivayet eder:
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sıla-i rahmi kesmeyen kullarından eylesin. AMİN……
Fuad Yusufoğlu
Sila-i Rahim- 4
09 Temmuz 2008Girnavas Şelalesi.(Nusaybin)
Buhari (r.a.) ve başkası rivâyet eder:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Akrabalarını ziyaret eden kimse, ziyaretine karşılık verilen değildir. Fakat sila-i rahim’i yapan kimse, AKRABALIK BAĞLARINI KOPARAN KİMSEYİ ZİYARET EDEN KİMSEDİR.”
Tirmizi (r.a.) Rivayet eder:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Başkalarının fikriyle gezenler gibi olmayın. Onlar şöyle derler:
-“Eğer insanlar bize iyilik ederlerse, biz de onlara iyilik ederiz, insanlar bize zulmederlerse, biz de onlara zulmederiz.”
-”Fakat, siz insanlar iyilik yaparlarsa, onlara iyilik etmeye, eğer size kötülük yaparlarsa onlara zulmetmemeye kendinizi alıştırınız.”
Müslim (r.a.) rivayet eder:
Sahabelerden biri (r.a.) der ki;
-“Ya Resulullah (a.s.v.), ben onları ziyaret ediyorum, onlar akrabalık bağlarını koparıyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar ise bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana cahilce kaba davranıyorlar.”
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
-“Eğer sen dediğin gibi isen, sen ancak onlara sıcak kül serpmişsin. Sen bunun üzerine devam ettikçe, Allahın yardımı daima seninle olur.”
Taberani,İbni Hüzeyme ve Hakim rivayet ederler:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Sadakanın en üstünü içinde düşmanlığını gizleyen akrabaya verilen sadakadır.”
Bu hadisi şerif,
-“Seninle akrabalık bağlarını kesen akrabalarını ziyaret et.” Hadisi şerifinin manasını ifade eder.
Taberani ve hakim (r.a.) rivayet ederler:
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“üç şey vardır ki, kimde bulunursa, Allah (c.c.) onu kolay bir hesabla hesabe çeker ve rahmetiyle CENNETİNE SOKAR.”
Eshab-i kiram (radiyallah-u anhuma) dediler.
-“Nedir onlar ? Ey Allah (c.c.) ın elçisi?”
Resulullah(a.s.v.) buyurur:
-“1-Akrabana sadaka vermen,
-“2-Akrabalık bağlarını kesenlere sıla-i Rahim yapman,
-“3-Sana zülmedeni afetmendir. İşte bunları yaptığın zaman, Allah (c.c.), seni CENNET’E SOKAR.”
Ukbe bin Amir (r.a.) den Ahmed (r.a.) rivayet eder ki,
-“Ben Resulüllah (a.s.v.) rastladım ve mübarek elinden tutarak şöyle dedim.
-“Ey Allah (c.c.) ın Resulü, bana amellerin en faziletlisini bildir.”
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Ey Ukbe, akrabalık bağlarını koparanı sen ziyaret et. Akrabana sadaka ver, sana zülm edeni affetmendir.”
Gene Taberani (r.a.) rivayet eder:
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Allah (c.c.) ın bünyeleri şereflendiren ve dereceleri yükselten şeyi size haber vereyim mi?”
Eshab (radiyallahu anhuma):
-“Evet ey Allah (c.c.) Resulü.” Dediler.
Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Sana cahilane, kaba davranana yumuşak davranman, sana zülmedeni bağışlaman, akrabana sadaka vermen ve akrabalık bağlarını koparanı ziyaret etmendir.”
İbni Mace (r.a.) rivayet eder:
Resulullah (a.s.v.) buyurur ki:
-“Sevab bakımından en süratlı hayır, anaya babaya iyilik etmek ve sıla-i rahimde bulunmaktır. Azap bakımından şerin en süratlisi de zülmetmek ve akrabalık bağlarını koparmaktır.”
Taberani (r.a.) rivayet eder ki;
Resulüllah (a.s.v.) buyuruyor ki;
-“Allah (c.c.) ın sahibine dünyada – ahrette vereceği azabla beraber—azap vereceği günahdan, akrabalık bağlarını koparmak, yalan söylemek ve emanete ihanet etmekten, daha büyük günah yoktur. Sevab bakımından en evvel geleni de Sıla-i rahimdir. Hatta akrabalar birbirlerini ziyaret ettikleri vakit aile arasında kaynaşma olur. Malları ziyadeleşir, adedleri çoğalır.”
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazrteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Akrabalık bağlarını kesmeyen ve sıla-i Rahime titizlikle riayet eden kullarından eylesin. AMİN….
Faud Yusufoğlu
Anna ve babaya iyilik
09 Temmuz 2008Girnavas şelalesinden başka bir kesit (Nusaybin)
Buhari (r.a.) ve Müslim (r.a.) İbni Mes’ud (r.a.) rivayet ederler
İbni Mes’ud (r.a.) der ki:
-“Ben Resulüllah (a.s.v.) e Allah (c.c.) katında hangi amelin daha sevimli olduğunu sordum.”
Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem):
-“Vaktinde kılınan namaz .” buyurdular.
Ben:
-“Sonra hangisi?” dedim.
Resulüllah (a.s.v.):
-“Anaya ve babaya iyilik.” buyurdular.
Ben:
-“Sonra hangisi?”dedim.
Resulüllah (a.s.v.):
-“Allah (c.c.) yolunda yapılan cihad.” Buyurdu.
Müslim (r.a.) ve başkası rivayet eder:
-“Evlad babasının hizmetinde hiçbir surette bulunamaz. Ancak onu köle olarak bulup, satın alıp azad ederse o zaman tam bir hizmette bulunabilir.”
Müslim (r.a.) rivayet eder:
Peygamber (a.s.v.) e bir adam gelerek şöyleder:
-“Ben Allah (c.c.) tan sevap dilemek için sana cihad ve hicret etmek üzere biat ediyorum.”
Bunun üzerine Resulüllah(a.s.v.) şöyle buyurdular:
-“Annene, babana dön, onlara iyi bak, hoş tut.”
Ebu Ya’la (r.a.) ve Taberani (r.a.), rivayet ederler:
-“Bir adam gelerek Resulüllah (a.s.v.) a dedi ki;
-“Ben cihad etmek istiyorum. Fakat buna gücüm yetmiyor.”
Resulüllah (a.s.v.):
-“Anan ve babandan hayata olan var mı? “ buyurdu.
Adam:
-“Anam hayatadır.”dedi.
Resulüllah (a.s.v.):
-“Allah (c.c.) tan ananın gönlünü hoş etmeyi iste. Bunu yaptığın vakit, hac, umre ve cihad yapmışça Sevab alırsın.”
Mukaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri EBEVEYİN’LERİN Haklarına riayet eden kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Şaban-ı Şerif Ayının fazileti
10 Temmuz 2008Şahinşah (Şanişe köyü)
Bu ayaŞa’ban denildi.
Çünkü:
Bu ayda çok hayırlı yollar meydana çıkar.”Şa’ban” kelimesi dağ yolu anlamına gelen ŞAİBDEN alınmıştır ki, manası HAYIR YOLUDUR.
Ebu Ümame el- bahiliden (r.a.) rivayet edilmiştir:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;
-“Şaban (ayı) girdiği vakit, nefislerinizi temizleyiniz. Şa’ban ayında niyetlerinizi güzelleştiriniz.”
Hz. Aişe (r.a.) den rivayet edilmiştir ki;
-“Resulullah (s.a.v.) oruç tutuğunda biz iftar etmez derdik. İftar ettiğinde de (oruç tutmadığında) biz onu oruç tutmuyor derdik”
Denilir ki;
-“Yer yüzünde Müslümanların iki bayramı olduğu gibi meleklerin de iki bayramı vardır. Meleklerin birinci bayramı BERAT GECESİ’DIR, O da şaban’ın onbeşinci gecesidir. İkinci bayramları ise, KADİR GECESİDİR. Müslümanların bayramları ise Ramazan bayramı ile kurban bayramıdır. Bunun için Şa’ban’ın on beşinci gecesine meleklerin bayramı denir.”
Şibli (r.a.) tefsirinde der ki;
-“Şa’banın on beşinci gecesi (beraat gecesi) bir senenin günahlarına kefarettir.
Cuma gecesi, haftanın günahlarına,
Kadır gecesi de bütün ömür boyunca yapılan günahlara kefarettir.
Yani, bu gecelerin ihyası günahların bağışlanmasına sebebtir. Bunun için Şa’banın on beşinci gecesine ‘Kefaret gecesi’ de denilir.”
Münziri (r.a.) rivayet eder:
-“Bayram gecesi ile Şa’banın on beşinci gecesini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.”
Bunun için bu geceye “İHYA GECESİ” de denir.
Bu geceye “ŞEFAAT GECESİ” dahi denilir.
Çünkü;
Resülullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Şa’banın on üçüncü gecesi Ümmeti için Allah(c.c.) tan şefaat istedi. Allah (c.c.) ona üçte birini verdi.
Şa’banın on dördüncü gecesi istedi. Allah (c.c.) ona üçte ikisini verdi.
Şa’banın on beşinci gecesi istedi. Ma’siyete ısrarla Allah (c.c.) kaçan ve uzaklaşanlar hariç bütün ümmetine şefaat etmesini verdi.
Bu geceye “MAĞFİRET GECESİ” de denir.
Zira İmam Ahmed (r.a.) rivayet ediyor,
Resulullah (salllallahu aleyhi ve selem) buyuruyor ki;
-“Şa’banın on beşinci gecesi Allah (c.c.) kullarına nazar kılar ve yeryüzündeki insanların hepsini yarlığar. Allah (c.c.) şirk koşan ve düşmanlık yapan hariç. Bu geceye “AZAD GECESİ” dahi denir.”
Enes (r.a.) rivayet edilmiştir:
Der ki;
-“Resulullah (sallalahu aleyhi ve selem) beni bir iş için Aişe (r.a.) nin evine göndermişti. Ben, Aişe (r.a.) ye ‘Çabuk ol, Çünkü ben Resulullah (a.s.v.) ı Şa’ban’ın on beşinci gecesini anlatırken bıraktım’ dedim.
Bunun üzerine Aişe (r.a.) bana şöyle dedi:
-“Ey enes (r.a.),otur, ben sana Şa’banın on beşinci gecesinde vaki olan hadiseyi anlatayım.
-“O gece Resulullah (a.s.v.) ın sırası bende idi. Resulullah (a.s.v.) geldi. Benimle beraber yatağıma girdi. Gece uyandığımda onu yanımda bulamadım. Kendi kendime, belki diğer ailesinin yanına gitti dedim. Bunun üzerine evden çıkıp mescide uğradım. Onu (a.s.v.) mescide secdede şöyle dua ederken gördüm:
-“Ey Allahım, sana bütün azalarım ve hayalım secde etti. Kalbim senden emin oldu. İşte şu elimdir. Onunla ben kendime bir kötülük yapmadım. Ey Yüce olan Allah, her büyük olan için ümit edilir. Büyük günahı affet. Yüzüm kendisini yaratan ve suretlendiren, kendisine görme ve işitme organları yaratana secde etti.”
Sonra Resulullah (a.s.v.) başını kaldırarak şöyle niyazda bulundu:
-“Ey Allah’ım, bana şirkten arınmış bir kalb ver, kafir ve şaki olmasın, her türlü kötülükten beri olsun.”
Sonra tekrar secde etti. Resûlullah’ın (s.a.v.) secdeye şöyle dediğini işittim:
-“Senin öfkenden, rızana, azabından afvına, senden sana sığınırım. Sen kendine sena ettiğin gibi ben sana sena edip, senin senalarını sayamam. Ben kardeşim Davud’un “yüzünü toprağa ulu Allahım için koydum. Ulu Allah’ım beni bağışlaması yaraşır.” Dediği gibi derim.
Sonra başını kaldırdı. Bu sırada kendisine şöyle dedim:
-“Anam, babam sana feda olsun. Sen bir vadidesin, ben bir vadideyim.” Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
-“Ey kırmızı kadın, sen bu gecenin Şa’banın onbeşinci gecesi olduğunu bilmiyormusun? Allah Azze ve Cellenin bu gecede Benî kalb kabilesinin koyunlarının kılları adedince cehennemden azabları vardır. Bu azablardan, altı zümre istisna edilmiştir:
Devamlı içki içenler.
Ana babasına âsi olanlar.
Zîna yapanlar.
Bir Müslüman bir şey satın alırken üzerine varıp fiat arttıranlar.
Suret yapanlar.
Koğuculuk yapanlar.”
Bu geceye “takdir ve taksim gecesi” de denilir.
Çünkü Ata’ bin Yesar (r.a.) rivâyet eder:
-“Şa’banın onbeşinci gecesi olduğu zaman, bu Şa’ban ayından gelecek Şa’ban ayına kadar her ölecek olanın isim listelerini ihtiva eden dosya Azrail (a.s.)’a verilir. Kulun ne ekip biçeceği, kimin evleneceği ve ne işler yapacağı bu gece takdir olunur.
Kalblerin keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; diğer bir adı ‘İhya gecesi’ de olan Berat gecesi hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. AMİN…….
Fuad Yusufoğlu
Ramazan-ı şerif ayı orucu’nun fazileti
10 Temmuz 2008Baverne köyü (Bahçe başı)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) buyuruyor ki;
-“Ey iman edenler sizden evvelki (ümmet) lere yazıldığı gibi sizin üzerinize de ORUC yazıldı (farz edildi) Ta ki, koranasınız.” El bakara suresi – Ayet: 2/183
Said bin Cübeyr (r.a.) den rivayet edilmiştir,
Der ki;
-“Bizden önceki ümmetlerin oruc’ları, yatsı vaktınden gelecek günün akşamına kadar idi. Nitekim İslam’ın ilk günlerinde de böyle idi.”
Alimlerden bir cemaat şöyle derler:
-“Oruc hırıstiyanlara da farz olunmuş idi. Oruc ayı bazen sıcak aylara, bazen da soğuk aylara rastlardı. Bu durum onlara yaşantılarında ve yolculuklarında zor gelirdi. Sonra onların büyüklerinin rey’leri üzerine oruçlarının kış ile yaz arasında bir mevsimde olmasını kararlaştırdılar ve orucu İLK BAHAR da tuttular.
Yapmış oldukları bu işe kefaret olarak oruca on gün ilave ettiler. Sonra onların hükümdarı hastalandı. Hastalığında eğer iyileşirse, oruc’larına on gün daha ilave edeceğini Allah (c.c.) a nezreti. Hastalığından iyi olunca, oruc’a bir hafta ilave etti.
Bu hükümdar ölüp onun yerine başka bir hükümdar geçince oruc’u elli gün tutun diye emir verdi. Sonra onların hayvanlarına hastalık gelip kırıldığında, Hükümdar, ORUC’UNUZU FAZLALAŞTIRIN diye emir verdi. Onlar da on gün oruc’tan önce ve on gün de sonra olmak üzere oruc’u ziyadeleştirdiler.
Denilir ki;
-“Hiçbir ümmet yoktur ki, onlara oruc farz edilmesin. Ancak onlar FARZ KILINAN ORUC’TAN SAPITTILAR.”
Oruc hicretin ikinci senesinde farz kılınmıştır. Orucun farziyeti Kat’i delille sabittir. Onun varlığını kim İNKAR EDERSE KAFİR OLUR.
Oruc’un fazileti hakkında bir çok hadis-i şerifler varid olmuştur. Onlardan bazıları şunlardır.
Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selem) buyuruyor ki;
-“Ramazanın ilk gecesi geldiği zaman, bütün cennet kapıları açılır. Bu kapılardan hiç biri Ramazan ayı boyunca kapanmaz. Allah (c.c.) bir münadiye şöyle nida etmesini emreder.
-“Ey hayır isteyen, gel.”
-”Ey şer yolundan olan azğın (azğınlığından) vazgeç.”
Sonra der ki:
-“İstiğfar eden yokmu? İstiğfar eden bağışlanacak.”
-“İsteyen yok mu? İstediği kendisine verilecek.”
-“Tevbe eden yok mu? Tevbesi kabul olunacak.”
Bu çağırmalar şafak atıncaya kadar devam eder. Allah (c.c.) her Ramazan bayramı gecesi azaba müstehak olan bir milyon kişiyi cehennem azabından AZAD EDER.”
Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)
Ramazan-i Şerif ayımız KUTLU OLSUN…MUTLU OLSUN…Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Ramazan-i şerif ayı hurmetine günahlarımızı afv eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Ramazan-ı şerif ayı orucu’nun fazileti- 2
10 Temmuz 2008Çağ-Çağ deresi (şelale)
Selman-i Farisi (r.a.) rivayet edilir.
Der ki;
-“Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selem) Şa’ban ayının son gününde bize hitab ederek şöyle buyurdular:
-“Ey insanlar, sizi öyle bir büyük ay gölgesi altına almaktadır ki, O ayda
KADİR GECESİ vardır. Kadir gecesi (kendisinde kadir gecesi bulunmayan) bin aydan hayırlıdır.”
-”Allah (c.c.) o ayda oruc tutmayı farz gece ibadetini nafile kılmıştır O ayda kim bir hayır yaparsa, Ramazan dışında farzı eda eden kimse gibi SEVAB ALIR.
-“Kim ki, Ramazan da bir farzı eda ederse, Ramazan dışında yetmiş farzı eda eden kimse gibi SEVAB ALIR. “
-”Ramazan, sabır ayıdır. Sabrın mükafati ise CENNETTİR.
-“O LÜTÜF AYIDIR. O öyle bir aydır ki, o ayda Mü’minin rızkı artar. Kim ramazanda bir oruc’luya iftar ettirirse, bir köle azad etmiş gibi SEVAB alır ve bütün günahları BAĞIŞLANIR.”
Biz dedik ki;
-“Ey Allah (c.c.) Resulü, bizim hepimiz bir oruc’luya iftar ettirecek gücde değiliz.”
Resulüllah (sallallahu aleyhi ve selam) buyurdular:
-“Allah Teâlâ bu sevabı, bir yudum süt, su veyahut bir hurma ile oruc’luyu iftar ettirene verir. Kim bir oruc’luyu doyurursa, bu onun bütün günahlarının bağışlanmasına sebeb olur.”
-”Rabbi onu benim havzımdan (Havza-ı Kevser) öyle bir içirir ki, ondan sonra ebediyen susamaz. Onun sevabından hiçbir şey eksiltmeden aynı mükâfatla mükâfatlandırır.”
-“Ramazanın, evveli RAHMET, ”
-”Ortası MAĞFİRET, ”
-”Sonu ise CEHENNEMDEN AZAD’DIR.”
-”Kim o ayda kölesinin işini hafifletirse Allah (c.c.) onu cehennem ateşinden azad eder.”
-”Ramazan ayında dört hasedi çoklaştırırız. İki haset ile Rabbinizi kendinizden razı kılarsınız. Diğer iki hasetten müstağni olamazsınız.“
-“Rabbinizi kendinizden razı kılacak olduğunuz iki hasetten biri, “Lâ ilâhe illallah” demek, ikincisi ise Allah (c.c.) tan af dilemek üzere “tevbe-i istiğfar” etmektir.”
-“Kendisinden müstağni olamıyacağınız iki haset ise “Rabbinizden cenneti istemek ve cehennem ateşinden ona sığınmaktır.”
-“Kim inanarak ve sevabını isteyerek, Ramazanda oruc tutarsa, onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır.”
Allah-u Teâlâ (c.c.) (hadisi kutside) buyuruyor ki:
-“Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir. Oruc müstesna. O benim içindir. Onun mükâfatını ben vereceğim.”
Allah-u Teâlâ’nın kendi nefsine izafe ettiği ibadet sana kâfidir.
Resulullah (s.a.v.) buyuruyor:
-“Benim ümmetime Ramazan ayında beş haslet verildi. Bu hasletler onlardan önce geçen ümmetlere verilmemiştir:
1- Allah katında, oruc tutanın ağzının kokusu misk kokusundan daha güzeldir.”
2- İftar edinceye kadar melekler onlar için istiğfar eder.”
3- Ramazan ayında bütün şeytanlar bağlanır.”
4- Allah (c.c.), her gün cenneti zinetlendirir”
Ve:
“Salih kullarım, kendilerinden kötülüğün ve ezânın men edilmesini istiyorum.” Buyurur.
5- Ramazan ayının son gecesinde Allah (c.c.) onları afveder.”
Resulullah (s.a.v.) a soruldu:
-“Ey Allahın Resulü (s.a.v.), o gece kadir gecesi midir?
Resulullah (s.a.v.);
-“Hayır. Fakat her amel eden amelini bitirdiğinde mükâfatını alır.” buyurmuştur.
Mükaşefe-tül Kulub (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Ramazan-i şerif hurmetine, günahlarımızı afv eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Ramazan-i Şerif bayramınız kutlu olsun…
HOŞ GELDİN
YA ŞEHRİ RAMADAN…
HOŞ GELDİN
YA ŞEHRİ ĞUFRAN…
Ramazan-ı şerif ayımız bizlere, sizlere, Bütün İSLAM ALEMİNE birlik beraberlik ve Hayırlar getirmesini YÜCE RABBİMİZ’DEN Niyaz ediyorum…
Allah-u Teala Hazretleri(c.c.) Yaklaşmakta olan Mübarek Ramazan-i şerif ayı hurmetine bizlere ve sizlere sıhhatlı, afiyetli ve huzurlu günler ihsan eylesin….Amin….
Günahlarımızı mağfiret eylesin…..AMİN….
Sevgilerimle…
Fuad Yusufoğlu
Gıybet;
10 Temmuz 2008beyaz su başı (Nusaybin)
Gıybet;
Bu da ekseriye dil ile olur. Allahu- Teâlâ (c.c.) nın korudukları hariç bundan kimse kurtulamaz. Çok büyük günahtır.
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Kur’an-i kerim’de bunu, ölü kardeşinin etini yemeye benzetiyor.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Gıybetten sakınınız; zira gıybet, zinadan daha şiddetlidir. Çünkü zina eden kimse tevbekâr olur, Allah da kendisini afv eder. Fakat gıybet edilen, afv edinceye kadar, gıybet eden afv edilmez.”
Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu;
-“Mi’raç gecesi bir gurup insanlar gördüm, tırnakları ile yüzlerinin etlerini kazırlardı. Bunlar kimdir? Dedim. İnsanları gıybet edenlerdir, dediler.”
Süleyman ibn Cabir (radiayallah-u Anh) anlatır;
Resulullah (Alayhis selam) a bana, beni koruyacak bir şey öğretiniz, dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Kendi kovandan başkasının kabına su doldurmak olsa bile iyi işi küçük görme, Müslüman kardeşine doğru ol, yanından kalkınca gıybet etme.” Buyurdu.
Allah-u Teâlâ Musa Alayhis selam’a vahiy gönderdi;
-“Gıybet edip tevbe etmeyen Cehenneme girenlerin birincisi olur. Tevbe edip de ölen ise Cennete girenlerin sonuncusu olur.”
Cabir (Radiyallahu anh) anlatır Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile seferde idik. İki kabre uğradı ve;
-“İkisi de azabtadır. Biri gıybet ettiği için, diğeri de elbisesini bevilden (sidikten) korumadığı için.” Buyurdu.
Sonra yaş bir dalı ikiye böldü, mezarların üzerine koydu. Ve;
-“Bu dallar yaş kaldıkları müddetçe bunların azabı hafifler.” Buyurdu
Kimyay-i saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Dilleri, kalbleri her zaman zikir’le iştigal eden ve Gıybet etmeyen Salih kullardan eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Gıybet- 3
10 Temmuz 2008Beyaz su ile siyah suyun birleşmesi görüntüsü (Nusaybin)
Gıybetin çeşitleri;
Gıybet, doğru olsa bile bir kimsenin arkasında ondan bahsedip, duyudğu zaman üzeleceği şekilde konuşmasıdır. Yalan söylerse, iftira ve bühtan olur.
Bir kimsenin kusurunu, noksanlığını ifşa etmek gıybet’tir. Soyunda, elbisesinde, hayvanında, evinde, işinde de olsa aynıdır.
Şöyle ki;
Bedeni için söylenen; uzun boludur, siyahtır,
Soyda ise; Hindu’dır, hamamcı çocuğudur, dokumacı çocuğudur.
Ahlâkta ise; kötü huyludur, gururludur, uzun dillidir, kötü kalblidir, acizdir ve bunun gibi şeyler.
İşinde ise; Hırsızdır, haindir, namaz kılmaz, rükû ve secdeyi tam yapmaz, Kur’an-i Kerim’i yanlış okur, temiz elbise giymez, zekat vermez, haram yer, dilini korumaz, çok yer, çok uyur, yerinde oturmaz
Giydiği elbisede; Yenleri geniş, eteği uzun ve çirkin demek
Ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Bir kimse hakkında bir şey söylendiğinde o kimse onu duyduğunda rendice olacaksa olacaksa o sözü doğru bile olsa gıybettir.” Buyurduğu şekilde olan her şey gıybettir.
Aişe (Radiyallah-u anha) buyuryor;
-“Bir kadın için, kısadır” dedim.
Resullullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Gıybet ettin, tükür bakayım.” Buyurdu.
-“Tükürdüm, bir parça kan geldi.”
Bazıları demişlerdir ki; Bir kimsenin günahını söylemek gıybet olmaz. Zira bu kötü işi bildirmek de dindendir.
Bu iş hatâdır, Fakat fasıktır,içki içer ve namaz kılmaz demeleri doğru değildir. Ancak bundan sonra anlatacağımız özürle olabilir.
Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) gıybetin sınırını, o kimseye kerih gelmek şartıyle çizmiştir. Bunlar ise üzer ve kerih gelir. Söylemekte fayda yoksa söylememelidir.
Kimyay-i saadet (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Dilleri, kalbleri her zaman zikir’le iştigal eden Gıybet etmeyen Salih kullardan eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu