‘İmâm-i Ahmed Rabbani (Radiyallah-u anhu);’ olarak etiketlenmiş yazılar
İmâm-i Rabbani Ahmed Faruk-i Serhendi (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008İmâm-i Rabbâni hazretlerinin (Radiyallah-u anhu) mübarek türbeleri
İmâm-i Rabbani Ahmed Faruk-i Serhendi (Radiyallah-u anhu);
Hindistan’da yetişen meşhur âlimi ve büyük veli. Âriflerin ışığı, velilerin önderi, İslâm’ın bekçisi, Müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslâm âlimlerinin gözbebeğidir.
İnsanların i’tikad, ibadet ve ahlak hususunda doğruyu öğrenmelerini, öğrendikleri bu bilgiler ile âmel etmelerini sağlayan, insanları Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşturmak için rehberlik eden, ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen İslâm âlimlerinin “yirmiüçüncüsüdür.”
İsmi, Ahmed bin Abdülehâd bin Zeynel’âbidin’dir. Lakabı Bedreddin, künyesi Ebü’l-Berekât’dır. 971 (M. 1563) senesinde Hindistan’ın Serhend (Sirhind) şehrinde doğdu. 1035 (M. 1624) de Serhend’de 63 yaşında iken vefat etti. Türbesi oradadır. İmâm-i Rabbâni ismiyle tanınmıştır.
İmâm-i Rabbâni, Rabbâni âlim demektir. Rabbâni âlim de; kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilim ile âmel eden, ilim ve âmel bakımından kâmil olan âlim demektir.
Hicri ikinci bin yılının “müceddid-i elf-i sâni”, ahkamı islâmiye ile tasavvufu vasletmesinden, birleştirmesinden dolayı da, “Sıla” ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer (r.a.) soyundan olduğu için, “Faruki” nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, “Serhendi” nisbeti verilmiştir.
Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi, İmâm-i Rabbani, Müceddid-i elf-i sâni, Şeyh Ahmed-i Fâruki Serhendi’dir (Kadesallah-u sirrehu)
İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.), Peygamber efendimiz (s.a.v.) in hadis-i şerifte;
-“Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer bin Hattab Peygamber olurdu.” Buyurarak methettiği ve Hazret-i Ebû Bekr (r.a.) den sonra insanların en üstünü olan Hazret-i Ömer (r.a.) in soyundan olup, “yirmidokuzuncu torunudur.”
Yine Hadis-i şerif’de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Ümmetimin âlimler, İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.” Buyurularak bildirilen, ilmini nübüvvet kaynağından alan ve “Ülemâ-i râsihin” denilen âlimlerin en meşhurlarındandır.
Babası ve dedelerinin hepsi, zamanlarının büyük âlimleri, Salih ve faziletli kimseleri idiler. Babası Abdülehad zahiri ve batını ilimlerde yetişmiş, tasavvuf hallerinde kemâl derecede büyük bir âlim ve mürşid-i kâmil idi.
Gençliğinde ilmi yaymak insanlara hizmet etmek, doğru yolu göstermek için seyehat ettiği sıralarda Hindistan’ın meşhur kasabalarından Skendere’ye gitmişti. O memleketin asil bir âilesine mensub Saliha bir hanım, firasetiyle Abdülehâd (r.a.) ın mübarek bir zat olduğunu anlayıp,
Ona;
-“Kendi kucağımda terbiye edip büyüttüğüm, iffet ve ismet cevheri bir kızkardeşim vardır. Böyle Saliha bir kızın sizinle nikahlanmasını arzu ediyorum. Ümid ederim ki bu ricamı kabul edersiniz.” Diye haber göndermişti.
Abdülehâd (r.a.) bir müddet düşündükten sonra teklifi kabûl edip, o kızla nikahlandı. Bu evliliklerinden İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.) doğdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İmâm-i Ahmed Rabbani (Radiyallah-u anhu) (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu