‘İmam-i Sa’lebi (r.a.)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Kutlu doğum – 6

29 Haziran 2008

dsc064991-kalecik-koyu-nusaybin-fuadyusufoglu.jpg

Kalecik Köyü (Nusaybin)

Kutlu doğum – 6

İmam-i Sa’lebi (r.a.) tefsirinde şöyle zikr etmiştir:

İsa Aleyhis selam’ın havarileri ona inanmadan önce bir gün balık avlamağa çıkmışlardı. İsa (a.s.) yanlarından geçti. Balık avlamakta olduklarını görüp, buyurdu ki:

-“Niçin bana tabi olmiyorsunuz ki beraberce insan avlayalım?”

Havariler:

-“Senin adın nedir? Ne iş yaparsın?” Dediler.

Buyurdular ki;

-”Ben Meryem oğlu İsa (a.s.) yım. Allah-u Teala(c.c.) nın kulu ve peygamberiyim”

Dediler ki;

-“Peygamberlik mertebesi senden yüksek bir peygamber varmıdır?”

Buyurudu ki;

-“Evet vardır. İsmi Muhammed (a.s.v.)dır. Benim başım onun ayağı altınadadır.”

Havariler İsa Aleyhis selam’a iman ettiler. Ve ona tabi oldular. Onun yoluna girdiler. Ne vakit acıksalar mübarek elini yere vururdu.Vurduğu yerden ekmek peyda olurdu. Ne vakıt susasalar, elini yere vururdu. Vurduğu yerden su çıkar ve kana kana içerlerdi.

Havariler bu mucizeleri görüp dediler ki;

-“Hak teala (c.c.) sana bu mucizeyi, bize de seni tanımayı nasib etti. Aç olsak ekmek verirsin, susuz olsak su verirsin. Bizden Efdal kimse varmıdır?”

İsa Aleyhis selam buyurdu ki:

-“Kendi elinin emeği ile yiyen daha efdaldır.”

O günden sonra balık avlamaya başladılar.

İncil’de İsa Aleyhis selamn ağzından naklolunur ki;

-“Ben Rabbıma giderim. Benden sonra AHMED gelir (Ahmed, Muhammed (a.s.) ın göklerdeki ismidir.) Ben onun hakkında nasıl şehadet ettimse o da benim hakkımda Şehadet eder.”

İbni Abbas (r.a.) rivayet eder. Hak Teala Hazretleri (c.c.) İsa (a.s.) buyurdu ki;

-“Ya İsa Muhammed (a.s.v.) a iman et ve ümmetine söyle onlar da İMAN ETSİNLER. Eğer o olmasaydı Adem (a.s.) i ve cenneti yaratmazdım. Arşı yarattığım vakit su üzerine koydum. Durmadı. Üzerine (Leilaha illallah Muhameddün Resulullah) yazdım. benim ve Habibim (a.s.v.) ın bereketiyle ARŞ durdu. Ve sakin oldu. Nitekim Mü’minlerin kalbleri de Allah-u Teala (c.c.) nın isminin zikriyle sukün itmi’nan bulur.”

Siyer alimleri şöyle naklederler ki;

Bir büyük Padişah var idi. Mecusi olup çok memleketlere hükmederdi. İsmi Humeyr ibni Redi idi. Lakin kendisine Melik Tebi ( veya Tübbe ) derler idi. Askeri, Süvarı ve piyade olup o kadar çok idi ki Haddı hesabı yok idi. Çok sayıda vezirleri ve yardımcıları var idi. Halkında dördbin kişi var idi ki, bunlar alim ve Fadıl idiler. Mühim işlerinde bunlara danışırdı.

Bu Hükumdar bir gün Mekke’ye geldi. Etrafta insanlar gelip gereken ta’zim ve hürmeti yapmadılar. Melik vezirlerini çağırıp:

-“Bu insanların tekebbürü nedendir. Niçin bana ta’zim etmezler “dedi.

Vezirleri:

-“Ey Padişahımız. Buranın halkı Arabdır. Asıl ve şerefli insanlardır. Burada bir ev vardır ki, KABE derler. Allah (c.c.) ın evidir. Bu mukaddes hanenin imarı ve muhafezası bunlara ısmarlanmıştır. Bu bakımdan şeref ve kiymetleri artmıştır. Gururlarının sebebi bu olsa gerektir.”Dediler.

Padişah Gazaba geldi. Arabın gururuna sebep olan bu haneyi yıkmak, ehalisini öldürüp mallarını yağma, etmek fikri aklına geldi.

Kafasına bu kötü fikir girer girmez, şiddetli bir baş ağrısı da beraber girdi. Ağrının şiddetinden gözleri ve burnu sulanıp çeşme gibi akmağa başladı. Çirkin bir koku peyda olup, kimse yanına yanaşamaz oldu. Ağrı her nefeste ziyadeleşti. Hayattan ümidini kesen Padişah veziri çağırdı.

-“Ey Vezir, alimlere söyle benim bu hastalığıma bir çare bulsunlar.”dedi.

Alimler günlerce çalıştılar, bir ilaç bulamadılar. Bunlardan biri vezire dedi ki;

Devam edecek..

Mearicün nübüvve (Altiparmak)

Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri o Habibi Kibriye (sallallahu aleyhi ve sellem) Aşkı için Afv eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu