‘İslamiyetin yayılışı’ olarak etiketlenmiş yazılar

Süleyman (a.s.) tarafından yapılan ilk mabed (kudus)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 7

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“O, Yemen’de gördüğün ihtiyarın hikayesi delildir.” Buyurdu.

Ebû Bekir (r.a.);

-“Ben Yemen’de pek çok ihtiyar ve genç gördüm.” Dedi

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) cevabında;

-“O ihtiyar ki, sana oniki beyit emanet verdi ve bana gönderdi.” Diyerek o beyitlerin hepsini okudu.

Ebû Bekir (r.a.);

-“Bunu sana kim haber verdi,”deyince

Peygamber (a.s.v.) cevabında;

-“Benden evvelki peygamberlere gelen Melek haber verdi.” Buyurdular.

Bunu söyler söylemez;

-“Elini bana ver,”deyip,

Mübarek elini tutmuş;

-“Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah.” Diyerek Müslüman Olmuştur.

Hayatında ilk defa duyduğu, yüksek bir sevinçle evine Müslüman olarak dönmüştür.

Nitekim bir hadis-i Şerif’te;

-“Her kime İmânı arzettiysem, yüzünü buruşturur, tereddütle bakardı. Ancak Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.) İmânı kabul etmekte hiç tereddüt ve duraklama etmedi.” Buyurulmuştur.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Müslüman olunca, hemen çok sevdiği arkadaşlarına gitti. Onlara da, Müslüman olmaları için iknâ etti.

Eshab-i Kiramın ileri gelenlerinden ve cennetle müjdelenenlerden olan Osman bin Affan (r.a.), Talha bin Ubeydullah (r.a.), Zübeyr bin Avam (r.a.), Abdurrahman bin Avf (r.a.), Sa’d İbni Vakkas (r.a.), Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a.) gibi yüksek şahsiyetler onun tavsiyesi ile Müslüman olmuşlardır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Uhud dağı ve uhud şehidliği (Hz. Abdullah bin Cahş ile Dayısı Hz. Hamza’nın türbeleri)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 9

-“Sor bakalım, bir şey yer veya içer mi?”

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) ın yemeğe ve içmeğe ne isteği vardı ne de bir gücü!

Ev, tenhalaşınca Annesi O’na;

-Ne yersin, ne içersin?” diye sordu.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) gözlerini açtı ve;

-“Resulullah (a.s.v.) ne haldedir, ne yapıyor?” dedi.

Annesi;

-“Vallahi arkadaşın hakkında hiçbir bilgim yok!” dedi.

Ebû Bekir (r.a.);

-“Hattab’ın kızı Ümmü Cemil’e git. Resulullah (a.s.v.) i ondan sor!” dedi.

Annesi Ümmül-Hayr (r.anha.), kalkıp Ümmü Cemil (r.anha.) in yanına gitti. Ve;

-“Oğlum Ebû Bekir (r.a.), senden Abdullah’ın oğlu Muhammed (a.s.v.) i soryuyor. Acaba ne haldedir?”

Ümmü Cemil (r.anha.) de;

-“Benim ne Muhammed (a.s.v.), ne de Ebû Bekir hakkında bir bilgim var! İstersen seninle birlikte gidelim?” dedi.

Ümmül Hayr (r.a.);

-“Olur.” Deyince, kalktılar.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in yanına geldiler. Ümmü Cemil (r.anha.), Hazreti Ebû Bekir (r.a.) i böyle perişan bir vaziyette, yaralar ve bereler içine görünce, kendisini tutamiyarak çığlık kopardı.

Ve;

-“Sana bunu yapan bir kavim, muhakkak azgın ve taşkındır. Allah’tan dileğim, onlardan öcünü almasıdır.” Dedi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Ümmü cemil (r.anha) e;

-“Resulullah (a.s.v.) ne yapıyor, ne haldedir?” diye sordu.

Ümmü Cemil (r.anha.) ona;

-“Burada annen var, söylediğini işitir.” Dedi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) de;

-“Ondan sana bir zarar gelmez, sırrını yaymaz.” Deyince

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mscid-ül Kıbleteyn (Eski resim) Medine-i Münevvere

Mescid-ül Kıbleteyn (Yeni resim) Medine-i Münevvere

Osman-i Zınnureyn (Radiyallah-u anhu)- 3

Hazret-i Osman (r.a.) Müslüman olduktan sonra, diğer Müslümanlar gibi o da çeşitli işkencelere uğradı. Bilhassa amcası tarafından çok işkence yapıldı.

Müslüman olduğu için amcası ona ip ile belinden ağaca bağlayıp, yoruluncaya kadar kırbaç ile döverdi. O bütün işkencelere sabr eder hep kelime-i şehadet okurdu.

Müslüman olduktan sonra Peygamberimiz (a.s.v.) in kızı Rukkıyye (r.anha) ve Ümmü Gülsüm (r.anha) daha önce Ebu leheb’in oğulları Utbe ve Uteybe ile nişanlanmışlardı. Peygamberimiz (a.s.v.) insanları Müslüman olmaya davete başlayınca, Ebu leheb düşmanlık etmeye başladı.

Oğulları da düşmanlık edip, Resulullah (a.s.v.) in kızlarını almaktan vazgeçtiler. Böylece Resulullah (a.s.v.) ı sıkıntıya düşürmek istediler. Bunun üzerine vahiy gelerek Rukıyye (r.anha) Hazret-i Osman (r.a.) a nikah edildi.

Rukıyye (r.anha) Bedir savaşından sonra vefat edince, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in Diğer kızı Ümmü Gülsüm (r.anha) de Hazret-i Osman (r.a.) a nikah edildi. Bu bakımdan o’na Peygamberimiz (a.s.v.) in iki kızıyla evlenme ni’metine kavuşmuş olduğu için iki nur sahibi manasına “Z  i  n  n  û  r  e y n” denilmiştir.

Hazret-i Osman Müslüman olunca, müşrikler tarafından yapılan işkencelere uzun zaman tahammül edip, Habeşistan’a hicret etmeye izin verilince, hanımı Rukıyye (r.anha) ile Habeşistan’a hicret etti.

Böylece Habeşistan’a ilk hicret eden Müslümanlardan biri de Hazret-i Osman (r.a.) dır. Ayrıca Hud aleyhis selam’dan sonra ailesi ile birlikte   i l k    h i c r e t edenlerden oldu.

Bir müddet sonra Mekke’ye dönüp, ikinci olarak tekrar Habeşistan’a hicret etti. Bu ikinci hicretten sonra Mekke’ye dönüp, son olarak Medine’ye hicret etti. Böylece dini uğruna   ü ç    k e r e     h i c r e t etti.

Medine’ye hicret ettiği ilk günlerinde şehirde su sıkıntısı çekiliyordu. ‘Rume’ kuyusundan başka içecek su yoktu. Bu kuyu ise bir Yahudiye ait olup suyunu satardı.

Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Rume kuyusunu kim satın alır, kendi kovasını Müslümanların kovası ile beraber tutarsa, cenneteki kovası bundan hayırlı olur.”Buyurdular.

Hazret-i Osman (r.a.) kuyuya varıp, Yahudi ile pazarlık etti. Yahudi kuyunun hepsini satmadı. Hazret-i Osman (r.a.) a nöbetleşe bir gün kendisinin, bir gün yahudinin olmak üzere yarısını satın aldı.

Hazret-i Osman (r.a.) kendi nöbet gününde kuyuyu Müslümanlara serbest bırakırdı. Yahudi nöbetinde suyu para ile satardı. Müslümanlar Hazreti Osman (r.a.) ın nöbetinde iki günlük sularını alır, yahudinin nöbetinde kuyunun yanına uğramazdı. Yahudinin işi böylece bozuldu.

Sonra;

-“Ya Osman (r.a.) işimi bozdun.” Deyince

Hazret-i Osman (r.a.) kuyunun diğer yarısını da aldı. (İlk yarısını on iki bin dirheme almıştı. İkinci yarısını sekiz bin dirheme aldı.) hapsini Sebil yaptı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Osman-ı Zınnureyn (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i Aşke keşe (Baverne yolu)

Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anh)- 6

Ebû Zer Ğıfâri hazretleri (r.a.) İslamiyet’i uzun uzun açıkladı. Kabilesinin içinde bulunduğu sapıklığı bir bir sayıp, bunların zararlarını ve çirkinliklerini gayet açık bir şekilde anlattı.

O’nu dinleyenler arasında başta kabile Reisi Haffaf, kendi Kardeşi Üneys olmak üzere çoğu Müslüman oldu. Diğerleri ise daha sonra Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) i görerek Müslümanlığı kabul ettiler.

Ebû Zer Ğıfâri Hazretleri (r.a.) bu hizmetleri yaptığı sırada İSLÂMİYET Mekke’de ve civarında oldukça yayılmıştı.

Müşriklerin zulmü de o derece artmış, İslâm uğrunda kanlar dökülmüş, ilk şehidler verilmişti.

İki defa Habeşistan’a, daha sonra da Medine-i Münevvere’ye hicret yapıldı. Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) Medine’ye hicret etti.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) hicretten sonra Eshab-i Kiram (r.anhüm) arasında kurduğu kardeşlikte Ebû Zer Hazretleri (r.a.) ni Münzir bin Amr hazretleri (r.a.) ile kardeş yaptı. Daha sonra İslâm’ı anlatması için tekrar kabilesi arasına gönderildi.

Ebû Zer Ğıfâri (r.a.) hicretten sonra da kabilesi arasında islam’i yayma hizmetinde bulunduğu için Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında bulunamadı. Daha sonra O da Medine’ye gitti.

Ebû Zer Ğıfari (r.a.) Hendek savaşından sonra Medine’ye yerleşti. Bundan sonra Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Selem) in yanından ayrılmadı.

Önce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın hizmetini görür sonra da mescide gider başka bir işle meşgül olmazdı. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in evinden bir fert gibi oldu. Her haraketinde ve her işinde Resulullah (s.a.v.) a tâbi oldu.

Bütün zamanını dini öğrenmeye ayırdı. İlim öğrenmek hususunda büyük gayret sahibi idi. Her şeyi Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e sorardı.

İman, İhsan, emir ve nehiy hususunda, Kadir gecesi ve daha birçok hususların esrarını, izahını, namaza dair ince hususları ve ince şeyleri Resulullah (s.a.v.) a bizzat sorarak öğrenmiştir.

Resul-i Ekram Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de Ebû Zer Ğıfari (r.a.) yi çok sever ona hususi iltifat buyururdu. Çok zaman gece geç vakta kadar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın huzurunda kalırdı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in mahremi, sır dostu idi. Onunla mahrem meseleleri konuşurdu.

Ebû Zer (r.a.) ayrıca Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in ELİNİ ÖPMEK SEADETİNE KAVUŞMUŞTUR.

Kendisi şöyle anlatmışır;

-“Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile ne zaman karşılaşsak müsafeha ederdik. Hatta birgün beni aramış ben yoktum. Aradığını duyunca hemen huzuruna gittim. Çok neşeli oturuyor idi. Kucaklaştık.”

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Zer Ğıfâri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kâbe-i Muazzama

Muhammed (Aleyhis selam)- 47

Menfaatları sebebiyle putlara tapan ve İslamiyet’in zulümlerine, haksızlık ve ahlaksızlıklarına KESİNLİKLE SON VERECEĞİNİ GÖREN MÜŞRİKLER, buna mani olmak için ilk defa baş vurdukları şeylerin neticesiz kaldığını gördüler.

İleri gelenleri toplanıp peygamberimiz (s.a.v.) in amcası Ebû Talib’e giderek;

-“Ey Ebû Talib! Biz senden kardeşinin oğlunu susturmanı, O’na engel olmanı istiyoruz. Ya O’nu bildirdiği şeylerden vazgeçirirsin veya iki taraftan birisi yok oluncaya kadar O’nunla da seninle de çarpışırız… Bundan vazgeçsin ne isterse vereceğiz…” dediler.

Ebû Talib, müşriklerin söylediklerini Muhammed Aleyhis selam’a nekletti.

Bunun üzerine Muhammed Aleyhis selam;

-“Ey amca! Şunu bil ki, güneşi sağ elime, Ay’ı sol elime verseler (her ne vaad ederlerse etsinler) ben ASLA BU DİNDEN ve onu insanlara tebliğ etmekten, bildirmekten vazgeçemem. Ya Allah-u Teâlâ bu dini bütün cihana yayar, vazifem biter, veya bu yolda canımı feda ederim.” Buyurdu.

Bu sözleri dinleyen Ebû Talib, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in boynuna sarılarak;

-“İşine devam et, İstediğini yap! Vallahi, seni ASLA herhangi bir şeyden dolayı kimseye teslim etmeyeceğim…” dedi.

Ebû Talib yeğenini her şeye rağmen koruyacağını ve ASLA YALNIZ BIRAKMAYACAĞINI anlayan müşrikler, bundan da bir netice alamadıklarını görerek bizzat Muhammed Aleyhis selam’ı çağırıp şöyle dediler;

-“Eğer sen mal toplamak istiyorsan sana istediğin kadar verelim. Hükümdar olmak istiyorsan seni hükümdar yapalım. Daha her ne istiyorsan yapalım, verelim. Yeter ki bu davadan vazgeç.” Dediler.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevap verdi;

-“Sizin söylediğiniz şeylerin hiç birisi bende yoktur. Ben size mallarınızı istemek, içinizde şeref ve şan kazanmak, üzerinize hükümdar olmak için gelmedim. Fakat Allah, beni size Peygamber olarak gönderdi. Bana bir kitab da indirdi. İman ederseniz Cennetle müjdeleyici, isyanınızdan dolayı da âzâbla korkutucu olmamı Allah bana emretti. Ben de Rabimin bana vahyettiklerini size tebliğ ettim. Size öğüt de verdim. Size getirip tebliğ ettiğim şeyi kabul ederseniz o, dünyada ve ahrette nasibiniz ve saadetiniz olur. Onu reddederseniz Yüce Allah aramızda hükmü verinceye kadar tebliğ etmek, sabretmek ve buna katlanmak benim vazifemdir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu