‘Kadın Sahabeler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Bab-üs Selam kapısı Mescid-i Nebevvi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha)- 24

Fatima-tüz Zehra (r.anhu) nun Vefatı;

Hazret-i Fatima (r.anha), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettikten sonra HİÇ GÜLMEMİŞTİR. Ayrılık ateşi ile daima yanmış ve Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in verdiği müjde zamanını bekler olmuştur.

Gündüzleri oruç tutarak geceleri ibadetle geçirmiştir.

Vefat edeceğine yakın;

-“Ölünce beni erkekler arasına perdesiz çıkaracaklarını düşünerek çok utanıyorum.” Buyurmuştur.

O zaman kadınları tabuttan kefene sarılı olarak perdesiz çıkarmak adet idi.

Esma binti Ümeyr (r.anha) buyuruyor ki;

-“Habeşistan’da iken hurma dallarını çadır gibi ördüklerini görmüştüm.” Dedi

Hazret-i Fatima (r.anha);

-“Bunun yanımda yapda göreyim.” Dedi.

Esma (r.anha) yaparak gösterdi, çok hoşuna gitti. Ve güldü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettikten sonra güldüğü hiç görülmemişti.

Hazret-i Fatima (r.anha);

-“Öldükten sonra beni sen yıka, Ali de bulunsun. Başka kimse içeri girmesin.” Diye vasiyet etti.

İşte bunun için Hazret-i Ali (r.a.) cenazesine kimseyi çağırmadı.

Bir habere göre;

Hazret-i Abbas (r.a.) Ehl-i Beyut’den birkaç kişi ile cenaze namazını kılıp, gece defn ettiler.

Başka haberlere göre, Ertesi gün Ebû Bekri Sıddık (r.a.), Ömer Faruk (r.a.) ve bir çok sahabi hasta ziyareti için, Hazret-i Ali (r.a.) nin evine geldiler.

Hazret-i Fatima (r.anha) nın vefat’nı anlayınca;

-“Bize niçin haber vermedin? Namazını kılardık. HİZMETİNİ GÖRÜRDÜK,”Diyerek üzüldüklerini bildirdiler.

Hazret-i Ali (r.a.);

-“Kendisini erkeklerin görmemesi için gece defn olunmasını vasiyet ettiğini, vasiyeti yerine getirmek için böyle yapıldığını söyliyerek özür diledi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu


Ravda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha)- 25

Hazret-i Fatima (r.anha), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın vefatından altı ay sonra, Ramazan-ı Şerif’in 3.Salı gecesi akşam ile yatsı arasında vefat etmiştir.

Rivayet ettiği Hadis-i Şerifler;

Raviler, Hazret-i Fatima (r.anha) nın çok hadis-i şerif rivayet ettiğini bildirmişlerdir.

Bunlardan bazıları;

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki;

-“Kızım Fatima, dikkat et, bütün mü’min kadınların veya bu Mühammed ümmeti kadınların büyüğü olmana razı değil misin?”

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki;

Ey benim kızcağızım, kalk Rabbinin rızkına hazırlan, gafil olma. Zira âlemleri rızıklandıran Cenab-ı Hak insanların rızıklarını şafağın sökmesiyle güneşin doğması arasında dağıtır.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki;

-“Hadid, Vakia ve Rahman surelerini okumağa devam eden kimse yerde ve göklerde ‘Firdevs Cenneti yerlisi’ diye anılır.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki;

-“Kızım Fatima Allah-u Teâlâ şüphesiz sana azab etmiyeceği gibi, senin çocuklarına da azab etmiyecektir.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdular ki;

-“Dikkat ediniz, bir kimsenin eli bulaşık olduğu halde yatıp sabah kalktığında o yüzden kendine bir belâ ve rahasızlık gelirse, kendisinden başkasına kabahat bulup kötülemesin.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);

-“Cuma gününde öyle bir saat vardır ki; Mü’min ve Müslüman olan bir kimse tam o saatte Cenab-ı Hak’tan bir şey dilerse, âlemlerin Rabbi olan Allah-u Teâlâ O’nun duasını kabul buyurarak dileğini verir.” Buyurdular.

-İlahi! Fatima evladı hatırına,
Son sözüm Kelime-i Tevhid ile ola!
Eğer bu duamı edersen red ya kabul!
Sarıldım, Ehl-i Beyt-i nebi eteğine.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Suffa yeri

Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha);

Kadın sahabilerden. Medine-i Münevvere’de güzelliği ve ahlakı ile meşhurdu. Tevekkül sahibi, kazaya rıza gösteren ve Hazret-i Resulullah (s.a.v.) a çok bağlı olup, her sözünü dinlerdi. Ahireti çok düşünüp, hiç aklından çıkarmazdı. Hep ahirette hazırlanıp, ona yarar ameller işlemeye çalışırdı.

Hifâ Hatun, bir gün Peygamber efendimiz (s.a.v.) in huzuruna gelerek;

-“Ey Allah’ın Resulü! Bana, beni Cennet’e götürecek bir iş (amel) öğret.” Dedi.

Bu arzu ve isteği üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Önce bir erkekle evlenmen lazımdır. Bununla, dinin yarısını emniyete alırsın.” Buyurdu.

Hifâ Hanım, bu emir üzerine;

-“Ey Allah’ın Resulü! Küfvüm, (dengim) kim olabilir? Bana Habeşistan hükümdarı Melik Necaşi evlenme teklifinde bulundu . Fakat ben onun bu teklifini kabul etmeyip, geri çevirdim. Hatta yüz deve ile birçok zinetler veren de oldu. Onu da kabul etmedim. Bu gün ise ahirette kurtuluşun evlenmekte olduğunu buyuruyorsunuz. Ya Resulullah! Siz kimi beğenip, uygun görürseniz, ben ona razıyım.” Dedi.

Resulullah (s.a.v.), Hifâ Hatun (r.anha) a Eshabinden kimin ismini verirse, diğerleriin ümidsiz olacağını anlayıp;

-“Mescide en evvel kim gelirse, onunla evlen.” Buyurdu.

Sahabelerin hepsi bu duruma razı oldu. Allah-u Teâlâ, onlara (Eshaba) öyle bir uyku verdi ki, hiçbir sahabi erken uyanamadı. Resulullah (s.a.v.) önce kimin geleceğini merakla bekliyordu. Birdenbire Süheyb (r.a.) göründü.

Süheyb (r.a.), künyesi olmayan, fakir, rengi siyaha yakın, görünüşü güzel olmayan uzun boylu , zayif ve çelimsiz, ince yapılı bir sahabiydi.
Hifâ hatun (r.anha) ise, son derece güzel ve zengindi. Resulullah (s.a.v.) namazdan sonra Hifâ Hatun (r.anha) çağırarak durumu bildirdi.

Hifâ (r.anha), Allah-u Teâlâ’nın kazasına razı olduğunu, Hazret-i Resulullah (s.a.v.) a arz etti.

Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) bu durum üzerine hutbe okudu, nikah akdı yapıldı ve;

-“Ey Süheyb! Kalk bu hanımın için bir şey al. Hanımının elinden tut, evine götür.” Buyurdu.

Süheyb (r.a.);

-“Ya Resulullah! Dünyalık olarak yanımda ne bir dirhem gümüşüm, ne de içinde yatacak ve barınacak bir evim var. Benim evim mesciddir.” Dedi.

Bunları işiten Hifâ Hatun (r.anha) Süheyb (r.a.) e onbin dirhem gümüşlük bir kese göndererek, filance yerdeki hazır konağı da O’na hediye ettiğini bildirdi. Süheyb (r.a.) in kendisini götürmesini istedi.

Resulullah (s.a.v.) onlara çok dua etti. Eshab-i Kiram (r.anhüm) da, Hifâ Hatun (r.anha) un bu haraketini çok övüp, Allah-u Teâlâ’ya hamd ettiler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Suffa yeri

Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) – 2

Süheyb ve Hifâ Hatun kalkıp, konağa gittiler. Yemekten sonra, yatma vaktinde, Hifâ Hatun (r.anha);

-“Ey Süheyb! İyi bil ki, ben sana nimetim, sen bana (sıkıntı veren) mihnetsin Sen bu nimete şükür, ben de bu mihnete sabır için, gel, bu geceyi ibadet ve taatle geçirelim. Sen şükür ediciler, ben de sabr ediciler sevabına kavuşalım.”

Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Cennet’te yüksek çardaklar vardır. Burda yalnız şükr edenler ve sabr edenler bulunur.” Buyurdu, dedi.”

Zifaf gecesi ikisi de Allah-u Teâlâ’ya karşı ibadet ve taatta bulundular.

Sabahlayın Süheyb (r.a.) Mescide geldi. Cebrail (a.s.) geceki durumdan Hazret-i Resulullah (s.a.v.) i haberdar etti. Cennet ve Cemâl-i İlahi ile müjde verdi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ey Süheyb, geceki halini sen mi anlatırsın, ben mi söyliyeyim?” buyurunca

Süheyb (r.a.);

-“Ya Resulullah siz söyleyiniz.” Dedi

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Siz Cennetliksiniz ve Allah-u Teâlâ’yı göreceksiniz.” Müjdesini verdi.

Süheyb (r.a.) sevincinden ve Allah-u Teâlâ’yı görmek ve O’na kavuşmak aşkından secdeye kapanarak şöyle dua etti;

-“Ya Rabbi! Eğer beni mağfiret ettiysen, günahlara bulaşmadan ruhumu al.” Dedi.

Allah-u Teâlâ, O’nun bu duasını kabul ederek, secdede ruhunu aldı.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) bu duıruma ağladı.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Daha şaşılacak şey Hifâ’nın da bu anda ruhunu Hakka teslim etmiş olmasıdır.” Buyurdu.

Her ikisinin de namazını kılarak yanyana defn ettiler. Başları ucuna iki tahta diktiler.

Tahtanın birine;

-“Bu Allah-u Teâlâ’nın nimetine şükr edenin kabridir.”

Diğerine de;

-“Bu Allah-u Teâlâ’nın mihnetine sabr edenin kabridir.” Diye yazdılar.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın Allah-u Teâlâ’ya karşı aşkları ve Resulullah (s.a.v.) karşı bağlılıkları bu kadar kuvvetliydi.

Hifâ Hatun (r.anha) ın tevekkül, kazaya rızası ve sabrı asırlardır anlatılıp, herkes tarafından sevilip, imrenilmesine rağmen nesebi ve başka hayat menkıbesi bilinmemektedir. O gönüllerde taht kuan bir sultandı.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1-Riyad-ün-nasihin; sahife – 225)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Suffa (r.anhum) yeri

Ümmü Ümâre (Nesibe binti Ka’b) Radiyallah-u anha;

Gazlarda gösterdikleri kahramanlıklarıyla meşhur olan, kadın sahabilerden, Hazrec kabilesinden olup, Medine’nin ileri gelen ailelerinden Mâzin bin Neccar’ın evladlarındandır.

Annesi, Rebâb binti Abdullah’tır. Tahminen Miladi 573 yılında doğdu. İkinci Akabe biatında bulunarak zevciyle birlikte Müslüman olmakla şereflendi.

İlk önce Müslüman olan Medineli iki kadından biridir. Zevci Ensar’dan Zeyd bin Âsım (r.a.) dır.

Zeyd (r.a.) den, Abdullah ve Habib ismindeki iki oğlu vardı. Her iki oğlu da Bedir savaşına katıldılar. Diğer gazaların hepsine birlikte iştirak ettiler. Hazret-i Zeyd (r.a.) vefatından sonra, Ümmü Ümâre (Radiyallah-u anha) Ğuzeyye ibni Amr’la evlendi. Bu zattan da oğlu Temim ve kızı Havle dünyaya geldi. Müseylemetü’l-Kezzab’la yapılan savaşa da katılan Ümmü Ümâre (r.anha) nin ne zaman vefat ettiği bilinmemektedir. Ancak Medine’de vefat etmiş, Baki kabristanına defnedilmiştir.

Uhud gazasına zevci Zeyd bin Âsım, oğulları Habib ve Abdullah (r.anhüm) ile birlikte katılarak, şecaat ve kahramanlıklar gösterdi. Gazilere su dağıtmak ve yaralarını sarmak vazifesiyle katıldığı savaşın en şiddetli bir anında, Resulullah (Sallallahu aelyhi ve sellem) a saldıran bir müşriki (Puta tapıcı) atından aşağı düşürüp öldürdü. Ok, kılıç ve kalkan kullanarak düşmana saldırırken kendisi de birkaç yerinden yaralandı. Yaralı haliyle zevci ve oğullarını savaşa teşvik etti. Düşman, Resulullah (s.a.v.) a hangi istikametten saldırırsa, hemen zevci ve oğullarıyla oradan müdâfâ ederdi.

Nesibe (Ümmü Ümâre) Radiyallah-u anha der ki;

-“Gündüzün başlangıcında Uhud’a vardım. Halk ne yapıyor bir bakayım dedim. Yanımda bir kırba ve içinde su vardı. Resulullah (s.a.v.) in yanına kadar gittim. Kendisi, o sırada Eshâbi arasında bulunuyordu. Bu zamanda Müslümanlar savaş üstünlüğünü devam ettiriyorlardı. Müslümanlar dağılmağa başlayınca, Resulullah (s.a.v.) ın yanına vardım. Çarpışmağa koyuldum. Kılıçla, okla müşrikleri Resulullah (s.a.v.) tan uzaklaştırmağa çalıştım, yaralandım. Resulullah (s.a.v.) ın yanında on kişi kalmamıştı. Ben oğullarım ve kocam, Resulullah (s.a.v.) ın önünde çarpışıyor, müşrikleri ondan uzaklaştırıyorduk. Resulullah (s.a.v.) benim yanımda kalkan bulunmadığını gördü.”

Yanında kalkan bulunanlardan birisine;

-“Ey kalkan sahibi kalkanını, çarpışana bırak.” Buyurdu.

-”Kalkan sahibi kalkanını bırakınca, onu Resulullah (s.a.v.) aldı. Ben de Resulullah (s.a.v.) dan alıp onunla korundum.”

-“Bize ne yaptılarsa süvariler yaptılar. Atlı bir adam gelip, bana vurdu. Kalkanımla korundum. Ben de onun atının ayaklarına kılıç çaldım.At arka üstü yıkılınca”

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve seellem);

-“Ey Ümmü Ümâre’nin oğlu! Annene, annene yardım et!” buyururarak oğlum Abdullah’a seslendi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Sufa (r.anhum) yeri

Ümmü Ümâre (Nesibe binti Ka’b) Radiyallah-u anha)- 2

Ümmü Ümâre (r.anha) nın oğlu Abdullah bin Zeyd (r.a.) anlatır;

-“Uhud günü sol kolumdan yaralanmıştım. Beni hurma ağacı gibi upuzun bir adam vurmuştu..

Resulullah (s.a.v.);

-“Yaranı sar.” Buyurdu. Anam yanıma geldi. Yanında yaraları sarmak için bulunan hazır bezlerle yaramı sardı. Resulullah (s.a.v.) durmuş bana bakıyordu. Annem yaramı sardıktan sonra.”

Bana;

-“Kalk yavrucuğum! Müşriklerle çarpış.” Dedi.

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) de;

-“Ey Ümmü Ümâre! Senin katlandığın, dayanabildiğin şeye, herkes katlanabilir dayanabilir mi?” buyurdular.

-“Beni yaralayan müşrik o sırada oradan geçiyordu.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“İşte oğlunu vuran şu adam!” dedi.

Annem, hemen onun önüne geçip bacağına vurup çökertti. Resululah (s.a.v.) ın mübarek dişleri görünecek kadar gülümsediğini gördüm.

-“Hamd olsun Allah’a ki, seni düşmanına muzaffer kılıp, gözünü aydın etti. Öcünü almaya sana gözünle gösterdi.” Buyurdu.

Peygamber efendimiz (Salallahu aleyhi ve sellem) Ümmü Ümâre (r.anha) nın oğlu Abdullah’a;

-“Ey Ümmü Ümâre’nın oğlu” diye seslendi.

Hazret-i Abdullah (r.a.);

-“Buyur Ya Resulullah (s.a.v.)” deyince

Resulullah (s.a.v.) ona;

-“At” dedi.

Abdullah (r.a.), önünde gitmekte olan atlı müşrike bir taş attı. Taş, atın gözüne değince at ürktü ve at da atlı da yere yıklıdı. Abdullah (r.a.) taşa tutup o müşriki yaraladı.

Ümm-ü Ümâre (r.anha) Uhud’dan başka, Hudeybiye, Hayber Umret-ül kaza, Huneyn ve Yemâme gazalarına da katıldı.

Biatü’r-rıdvan’da hazır bulunmakla şereflendiler. Oğlulları Habib ve Abdullah (r.anhüm) de Peygamber efendimiz (s.a.v.) in bütün gazalarına iştirak ettiler. Uhud savaşı sırasında İbni Kâmia ismindeki bir müşrik Peygamberimiz (s.a.v.) e saldırdı. Peygamberimiz (s.a.v.) i mübarek başından yaraladı. Ümmü Ümâre (r.anha) İbni Kâmia’ya saldırdı. İbni Kâmia, Ümmü Ümâre (r.anha) nin darbesiyle ağır yaralnadı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Eshab-i Suffa (r.anhüm) yeri

Ümmü Ümâre (Nesibe binti Ka’b) Radiyallah-u anha)- 3

Nesibe hatun bu savaşta oniki-onüç yerinden yaralanmıştı. Bunlardan en ağırı, İbn-i Kâmia’nın boynunda açtığı yaraydı. Resulullah efendimiz (s.a.v.) oğlu Abdullah’a bu yarayı sarmasını emrettiler.

-“Ev halkınızı Allah mübarek kılsın; senin annenin makamı filan ve filanların makamından hayırlıdır. Allah sizin ev halkınıza rahmet etsin!” buyurdu.

Bu yara bir sene tedavi gördükten sonra iyileşti.

Nasibe hatun (r.anha), Peygamberimiz (s.a.v.) e;

-“Ya Resullah Allah-u teâlâ’ya dua et de Cennette komşu olalım!” dedi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Allahım! Bunları, Cennette bana komşu ve arkadaş et.” Diye dua etti.

Bunun üzeine Ümmü Ümâre (r.anha);

-“Bu bana kafidir. Artık dünyada ne musibet gelirse gelsin! (Hiç ehemmiyeti yok) dedi.

Müseylemet-ül Kezzab, yalancı peygamberlik iddiasiyle ortaya çıkınca, Ümmü Ümâre (r.anha) nin oğlu Habib ibn-i Zeyd (r.a.) elçi olarak gönderdi. (Veya Amman’dan Medine’ye gelirken esir düştü.) Müseyleme, kendisinin Peygamberliğini kabul etmesini istedi. Habib (r.a.), onu tasdik etmeyince, tek tek uzuvları kesilerek şehid edildi.

Ümmü Ümâre (r.anha) Müseyleme’nin ölümünü göstermesi için Allah’a dua etti. Yaşı altmışın üzerinde olmasına rağmen oğlu Abdullah ile beraber Yemâme savaşına iştirak etti. Savaşın şiddetli bir anında Müslümanların dağılmaya başlamaları üzerine, kılıcını çekerek düşmana hücüm etti. Oniki yrinden yara aldı. Müseyleme’yi de yaraladı.Ümmü Ümâre (r.anha) nin oğlu Abdullah (r.a.) ın da buluınduğu bir grup müslümanın önünde atla kaçmaya çalışan Müseylemet-ül Kezzab, Hazret-i Vahşi (r.a.) tarafından mızrakla vurularak öldürüldü.

Ümmü Ümâre (R. Anha) bu savşta kolunun birini kaybetti. İslâm ordusunun kumandanı Halid bin Velid (r.a.) kendisiyle yakından alakadar oldu. Yaralarını sardırdı.

Bir gün Resulullah (s.a.v.) Ümmü Ümâre (r.anha) nin evine teşrif ettiler. Hazret-i Ümmü Ümâre (r.anha) de yemek ikram etti.

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Sen de ye.” Buyurdular.

O da oruçlu olduğunu arz etti.

Bunun üzerine Resulullah efrendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Oruçlu kimsenin evinde ne yenirse, hep melekler kendisine selâm gönderirler.” Buyurdular.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) de hilafeti zamanında kendisini evinde ziyeret eder, halini hatırını sorardı. Hazret-i Ömer zamanında, bir savaşta elde edilen ganimetler içinde kıymetli kumaşlar vardı. Bunların en kıymetlisi olan altın sırmalı bir gömlek-şalvar Hazret-i Ömer (r.a.) e isabet etti. Herkes gelinine veya hanımı Haret-i Ali (r.a.) nin kızı Ümmü Gülsüm (r.anha) e verecek diye beklerken

Ömer (r.a.);

-“Bu elbiseye Ümmü Ümâre herkesten daha layıktır.” Buyurdu ve arkasından;

-“Resulullah efendimizden duydum buyurdular ki;

-“Savaşta ne tarafa baktımsa hep Ümmü Ümâre, hep Ümmü Ümâre’yi gördüm.” Dedi.

Elbiseyi Ümmü Ümâre (r.anha) ya gönderdi.

Ümmü Ümâre (r.anha) den, Abbad İbni Temim, Hâris İbni Abdullah İbni Ka’b, İkrime ve Leylâ hadis rivayet etmişlerdir.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1-İbn-i Hişam, cild-3; sahife 82)
(2-Tabakat-ı İbn-i Sad cild 8 sahife- 412)
(3-el-İsabe cild 4- sahife 479)
(4-el-İstiab cild 4 sahife 475)
(5-V^kidi cild 1 sahife- 209)
(6-Müsned-i Ahmed bin Hanbel, cild 6 sahife 439)

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hifâ Hatun (Radiyallah-u anha) nın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu