‘Kalblerin keşfi’ olarak etiketlenmiş yazılar
Riyazet ve Keramet ehlinin fazileti
18 Temmuz 2008Kasyane (Nusaybin)
Bil ki;
Cenabi Hak Teâla (c.c.) bir kula murad ettiği vakıt, Ona kendi nefsinin ayıplarını görecek basiret verir.
Kimin ki, basireti keskin olursa onun ayıpları kendisine gizli olmaz. Kişi kendi ayıplarını bildiği vakit tedavi etme imkânları elde eder.
Fakat insanların ekserisi kendi ayıplarını görmezler, cahildirler. Kişi kardeşinin gözündeki çöpü görür de, kendi gözlerindeki merteği görmez.
Kim ki,
Kendisinin ayıplarını görmek isterse onun için dört yol vardır.
Birinci yol:
Nefsin ayıplarını gören, nefsin sebep olduğu gizli afetlere muttali olan bir mürşide bağlanıp, onu kendi nefsi hakkında hakem yapmak ve nefsiyle mücadelede onun işaretine uymaktır.
İşte mürit ile şeyhin, talebe ile hocanın durumu budur. Hocası ve şeyhi nefsinin ayıblarını ona bildirir. Ona tedavinin yollarını öğretir. Bu zamanda bu birinci yolda, tarif edilen pek az bulunur.
İkinci yol:
Çok doğru, dürüst ve dindar birini kendisine arkadaş edinmeyi talep etmek, kendi ahvalini ve fiillerini kontrol altında bulundurmak için onu murakıp tayın etmek.
Zahiri ve Batıni ayıpların ve ahlakından çirkin bir huyunu gördüğünü onu ikaz eder.
İşte din bilginlerinden olan büyükler ve zeki, basiretli olanlar böyle yaparlardı.
Hazreti Ömer (Radiyallah-u anhu) der ki;
-“Bana ayıplarımı gösterene Allah (c.c.) rahmet eylesin.”
Hz. Ömer (r.a.) Selam-i Farisi (r.a.) ye sorardı.
Bir gün Selman (r.a.) Hz. Ömer (r.a.) e geldiğinde ona Hz.Ömer (r.a.) şöyle dedi;
-“Sana benim ayıplarımdan ve kusurlarımdan neler ulaştı?”
Selman-i Farisi (r.a.) Hz .Ömer (r.a.) in affını talep etti. Cevap vermedi.
Hz Ömer (r.a.) kendisine ısrar edince.
Selman-i Farısı (r.a.) ; şöyle dedi;
-“İşittim ki,…
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri her zaman ve her yerde kendini kontrol eden, Ayıpların giderilmesi için çalışan ve kendilerine muttaki arkadaşlar edinen kullarından eylesin. AMİN
Fuad Yusufoğlu
Riyazet ve keramet ehlinin fazileti- 5
18 Temmuz 2008Kasyane (Nusaybin)
Eğer biri bu vasıflarda bulunan birini bulursa o, tabibi bulmuş demektir. O, bu murşid’e sarılsın. Bu tabib onu manevi hastalıklardan tedavi eden ve onu manevi hastalıklardan tedavi eden ve onu içinde bulunduğu felaketten kurtaracak olanın ta kendisidir.
Bil ki,
Eğer bizim zikrettiğimizi ibret gözü ile bakıp düşünürsen, basiretin açılır. Kalblerin illet ve hastalıkları ve tedavi yolları, ilim ve yakin nuru ile sana ayan beyan olur.
Eğer bunlardan aciz olursan, taklide layık olan kimseyi taklit etmen ve ondan istifade etme hususunu tasdik etmen ve ona iman etmen gerekir. Ve sana yaraşan da bu fırsatı kaçırmamandır.
Çünkü;
İlmin derecesi olduğu gibi imanın da derecesi vardır. İlim imandan sonra hasıl olup, onun arkasından gelir.
Allah teala (c.c.) buyuruyor ki;
-“…Allah, içinizde iman etmiş olanlarla kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini artırır.” El Mücadile Ayet 58/ 11
Kim ki,
Şehevi isteklere muhalefet etmenin Allah (c.c.) a götüren yol olduğunu tasdik eder ve onun sebep ve sırrına muttali olursa o kimse iman edenlerdendir.
Şehevi isteklerin yardımcılarından zikrettiğimiz hususlara kim muttali olursa, o kimse kendisine ilim verilendendir.
Allah(c.c.) her iki taifeye de cennet va’detmiştir. Kur’anı kerimde, hadis-i şerifte ve bilginlerin sözlerinde bu hususu, iman etmeyi gerektiren deliller sayılmayacak kadar çoktur.
Allah-u Teala (c.c.) buyuruyor ki;
-“Amma, kim Rabının makamından korktu, nefsini heva (ve hevesinden) alıkoyduysa, işte muhakkak ki cennet onun varacağı yerin ta kendisidir.” En Naziât suresi Ayet 40-41
Ehli hikmetten bazıları şöyle der;
-”Kim ki, nefsi kendisine galebe çalıp ona hakim olursa, o kimse nefsin şehevi isteklerine esir olur.”
-”Onun heva ve heves zindanında mahsur kalır. Yulları nefsin elinde olarak kahrolur. Nefsi onu istediği yere çeker. Kalbini faydalı şeylerden men eder.”
Cafer bin Hamid (k.s.) der ki;
-”Alimler ve ehl-i hikmet, ahiret ni’metlerine ancak dünya nimetlerinin terk edilmesiyle ulaşılacağına ittifak etmişlerdir.”
Ebu Yahya el Verrak (r.a.) şöyle der;
-”Kim ki, azalarını şehevi istekleri yerine getirmek sûretiyle razı ederse kalbine pişmanlık ağacını dikmiştir.”
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri şehevi isteklerine uymayan kullarından eylesin. Amin…
Fuad Yusufoğlu
Dünya âlimlerinin cezası
18 Temmuz 2008Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)
Dünya Âlimlerinden kasdımız,
Kötü âlimlerdir ki, onların ilim tahsil etmekteki gaye ve maksatları, dünya ni’metleriyle ni’metlenmek, ilim’le makama ve makam sahibi olanların katına yükselmektir.
Resulüllah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki;
-“Kıyamet günü insanlardan en şiddetli azap çekeni, Allah(c.c.) ın ilmiyle kendisini faydalandırmadığı âlimdir.”
Tekrar Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“Kişi ilmiyle âmil olmadıkça âlim olamaz.”
Yine Resulüllah (a.s.v.) buyurdu:
-“İlim ikidir;
-“1- Lisandeki ilim. İşte bu ilim, Allah(c.c.) ın mahlukatı üzerine bir hüccettir.”
-“2- Kalbdeki ilim. İşte bu faydalı ilimdir.
Yine (a.s.v.) Buyurdu:
-“Ahir zamanda cahil âbidler ve fasık alimler olur.”
Yine (a.s.v.) buyurdu:
-“Siz ilmi, onunla, âlimlere karşı övünmek, cahillere karşı da münazara yapmak ve insanların sevgisini kazanmak için tahsil etmeyiniz. Kim ki, böyle yaparsa o cehennemdedir.”
Yine (a.s.v.) buyurdu:
-“Kim ki, kendisinde bulunan ilmi gizlerse, Allah(c.c) onu ateşten bir gem ile gemler.”
Tekrar (a.s.v.) buyurdu:
-“Ben sizin üzerine, deccalden, daha çok başkasından korkarım.”
Ashab (r.a.) sordu;
-“O nedir? ya Resulüllah (a.s.v.)”
Resulüllah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ;
-“Saptırıcı olan önderler.”
Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem;
-“Kimin ilmi artar da hidayeti artmazsa, onun ancak Allah (c.c.) tan uzaklığı artar.”
İsa (Aleyhis selam) der ki;
-“Siz kararsız olanlarla beraber oturduğunuz halde nasıl yolu kapıyanlar için yolu açarsınız.”
Bu ve bundan başka varid olan haberler, ilmin tehlikesinin büyüklüğüne delalet eder. Zira âlim ya ebedi felakete veyahut ebedi saadete uğrar. Alim eğer saadete ulaşmazsa, ilme dalmakla selameti kendisine haram kılar.”
Hz. Ömer (r.a.) der ki;
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri dünya alimlerinin şerrinden korusun. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Mümin kimdir, münafık kimdir
19 Temmuz 2008Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)
Mü’min kimdir, Münafık kimdir?
Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) e soruldu;
-“Mü’min kimdir, münafık kimdir?”
Resulüllah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdular;
-“Mü’min olanın gayesi, işi – gücü namaz ve oruçtur.”
-“Münafığın ise, gayesi hayvan gibi yemek, içmektir.”
-“Mü’min sadaka vermek ve afv-ü mağfiret taleb etmekle meşgüldür.”
-“Munafık ise hırsla dört bir yana saldırmakta ve uzun emeller
peşindedir.”
-“Mü’min ancak Allah (c.c.) a güvenir, Allah (c.c.) tan başka hiç bir kimseden bir şey istemez.”
-“Munafık ise, Allah (c.c.) tan başka herkesten ümit var olur.”
-“Mü’min dini uğruna malını mülkünü feda eder.”
-“Munafık ise mal ve mülk uğruna dinini feda eder.”
-“Mü’min ancak Allah (c.c.) tan korkar. Ondan başka kimseden korkmaz.”
-“Munafık ise, Allah (c.c.) korkmaz Allah (c.c.) tan başka herkesten korkar.”
-“Mü’min Allah (c.c.) güzel güzel ibadet eder. Ve ağlar.”
-“Münafık ise günahlar içinde yoğrulur ve güler.”
-“Mü’min yalnızlığı sever.”
-“Munafık toplum içine girmeyi sever.”
-“Mü’min islah etmeyi diler. Bozgunculuktan korkar.”
-“Münafık ise bozgunculuk yapar, bundan faydalanmayı umar.”
-“Mü’min dinde yasak olanları nehyeder, iyi olanları emreder.”
-“Münafık, kötülüğü emreder, iyiliği nehyeder.”
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Mü’min kullarının yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin….
Fuad Yusufoğlu