‘kerametler’ olarak etiketlenmiş yazılar
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 7
11 Ocak 2009Girnavas tepesinden Nusaybin’nin görünüşü
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 7
İmâm-i Şafi-i (r.a.), ictihadlarında, İmâm-i A’zam (r.a.) ın kıyas işinde takib ettiği (Rey yolu) ile, İmâm-i Malik (r.a.) in takib ettiği (Rivayet yolu) nu birleştirerek, ayrı bir ictihad yolu kurdu.
Şafi-i mezhebinin reis’i olan İmâm-i Şafi-i (r.a.) usul-i fıkıh ilmindeki mes’eleleri ilk defa tasnif edip, kitaba yazan kimsedir. Bu ilmindeki eserinin adı “Er-Risâle fil-Usul”dür.
Şafi-i Mezhebi;
Hanefi mezhebinden sonra en çok yayılan bir mezhebdir. Mısır, Mekke, Medine’de, Endonezya’da, Aden’de, Filistin’de, Azerbeycan’da ve Semerkant’da, Doğu ve Güneydoğu anadolu’da ve diğer yerlerde yayılmıştır.
Şafi-i mezhebinin hükümlerini anlatan pek çok kitab yazılmıştır. Bunlar arasında en meşhurleri İbn-i Hacer-i Mekki Hazretleri (r.a.) nin yazdığı “Tuhfet-ül-muhtac” haşiyesi, “Muhtasar-ı müzeni”, “Mugn-il-muhtac” Ve imâm-i Nevevi (r.a.) nin yazdığı “Minhac” adlı eseridir.
Eserleri;
1-Ahkam’ül Kur’an. Matbudur.
2-İhtilaf-ül hadis,
3-Müsned-üş Şafi-i Matbudur.
4-Er-Risale fi’l-usul; Usul-i fıkha dairdir. Usul-i fıkhın kitab halında yazıldığı ilk eserdir. Matbudur.
5-El-Mevaris,
6-El-Ümm; Fıkıh ilmine dair olup,İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin ictihad ederek bildirdiği mes’eleleri içine alan bir eserdir.Yedi cild halinde basılmıştır.
7-Kitab-üs-Sünen ve’l Müsned; Hadis ilmine dairdir.
8-El-Emali el-Kübrâ,
9-El-İmlâ’ es-Sağir,
10-Ebed’-ül-Kadi,
11-Fadail-i Kureyş,
12-El-Eşribe
13-Es-Sebku ve’r-remyu,
14-İsbat-ün-Nübüvve ve Redd-i ale’l-berahime, gibi eserleri ve divanı vardır.
Menkıbeleri ve mehdi;
Süfyan-i Servi şöyle demiştir;
-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 8
11 Ocak 2009Girnavas şelalesi (Nusaybin)
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 8
Menkıbeleri ve medhi;
Süfyan-i Servi (r.a.) şöyle demiştir;
-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır.”
Abdullah-i Ensari (r.a.) buyurdu ki;
-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) yi çok severim. Çünkü evliyalıkta hangi makama baksam onu herkesin önünde görüyorum.”
İmâm-i Şafi-i (r.a.) az yer, az uyurdu;
-“On altı senedir doyasıya yemek yemedim.” Buyurdu.
Sebebi sorulunca;
-“Çok yemek bedene ağırlık verir, kalbi zayıflatır, anlayışı, idraki azaltır, çok uyku getirir ve böylece insanı ibadetten alıkoyar. Kulluğun başı az yemektir.”
İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin siması, gayet güzel ve sevimli idi. Üstün bir zekaya ve kabiliyete sahib idi.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in sünnetine son derece riayet ederdi. İlmi, tevazusu, heybet ve vekarı ile kalblere te’sir ederdi. Kur’an-i kerim okurken dinleyenler kendinden geçerdi.
Orta halli giyinirdi. Heybetli bir görünüşü vardı. O bakarken, yanındakiler su dahi içmezlerdi. Yüzüğünde, (El-bereketü fil-kana’ati) Yani “Bereket kanaat etmektedir.” yazılı idi.
Harun Reşid, her sene Bizans İmparatorundan vergi alarak çok para ve mal alırdı.
Bir sene İmparaotor, âlimlerle munakaşa etmek için ruhbanlar gönderdi.
-“Eğer bizi yenerlerse onlara vergimizi vermeye devam edeceğiz. YOK EĞER BİZ YENERSEK VERMEYİZ.” Dedi.
Bunun üzerine dörtyüz hiristiyan geldi. Halife bütün âlimlerin Dicle kenarında toplanmasını emretti.
İmâm-i Şafi-i (r.a.) yi çağırarak,
-”Hiristiyan ruhbanlara sen cevab ver!” Dedi.
Herkes Dicle kenarında toplandı. İmâm-i Şafi-i (r.a.) seccadeyi omzuna alıp nehre doğru gitti. Seccadeyi nehre atıp üzerine oturdu.
Ve;
-“Benimle munakaşa etmek isteyenler buraya gelsin.” Dedi
Bu hali gören ruhbanların hepsi Müslüman oldu. Bizans İmparatoru, adamlarının İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin elinde Müslüman olduklarını öğrenince;
Dedi ki;
-“İyi ki, o buraya gelmedi. YOKSA BURADAKİLERİN HEPSİ MÜSLÜMAN OLURDU, KENDİ DİNLERİNİ BIRAKIRLARDI.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 9
11 Ocak 2009Girnavas’tan bir göünüş (Nusaybin)
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 9
İmâm-i Şafi-i (r.a.) bir kere ders verirken, ders esnasında ON DEFA AYAĞA KALKTI. Sebebini sorduklarında,
Buyurdu ki;
-“Seyyidlerden bir çocuk, kapının önünde oynuyor. Kapının önüne gelip, kendisini gördüğüm zaman, ona hürmetten ayağa kalkıyorum. Resulullah (a.s.v.) ın torunu ayakta dururken oturmak reva değildir.”
Talebelerinden bir anlatır;
-“Bir bayram günü İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) ile berabr mescidden çıktık. Bir mesele hakkında sohbet ediyorlardı. Evlerinin kapısına gelince, bir hizmetçi kendisine bir kese altın getirip, efendisinin selamı olduğunu ve kabul buyurmasını rica etti. İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) keseyi kabul etti.”
Biraz sonra biri gelip,
-“Hanımım bir çocuk doğrudu. Yanımda hiç param yok. Sizen Allah Rızası için biraz para istiyorum.” Dedi.
İmâm-i Şafi-i (r.a.), keseyi hiç açmadan, olduğu gibi o şahse verdi. Halbuki biliyordum ki, kendisinin de hiç parası yoktu.
İmâm-i Şafi-i Hazretleri (r.a.), Yemen’e bir sefer yapmıştı. Dönüşünde onbin dirhemle gelip, çadırını Mekke’nin dışında kurdurarak, ziyaretçilerini orada kabul etti.
Halk topluluklar halinde İmâm-i şafi-i (r.a.) ye gelerek müşküllerini halediyordu. Ziyaretçiler arasında bulunan fakirlere de para dağıtıyordu. Böylece, Yemen’den getirdiği onbin dirhemin hapsini fakirlere dağıttı.
Ve ondan sonra da;
-“Oh şimdi rahatladım.” Buyurdu.
Mısır’ın ileri gelenlerden birnin hanımı, bir münakaşada kocasına;
-“Ey Cehenemlik.”dedi.
Bu cevap karşısında bu şahıs hanımına;
-“Ben cehennemlkik isem, seni boşadım.” Dedi.
Fakat hanımını da çok seviyordu. Âlimleri toplayıp bu mes’eleyi sordu. Kimse cevab veremedi.
-“Senin cehenemlik olup olmadığını Allah (c.c.) bilir.” Dediler.
Âlimler arasından henüz daha genç yaşta olan İmâm-i şafi-i Hazretleri (r.a.) kalkıp;
-“Ben senin mes’eleni çözerim.” Dedi.
Oradakiler şaşırdılar. Bu kadar âlimin cevab veremediğine, nasıl cevap verecek diye merak ettiler.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 10
11 Ocak 2009Bor-e beşire Mecido (Girnavas mevki-i)
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 10
İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) dedi ki;
-“Önce sen benim sorularıma cevab ver!”
Ve devam etti;
-“Bir günah işlediğin vakit, Allah korkusundan bu günahı terk ettiğin oldu mu?” dedi.
Adam;
-“Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki çok oldu.”
İmâm-i şafi-i hazrteleri (r.a.);
-“Bu halinle cennetlik olduğun anlaşılmaktadır.” Buyurdu.
Orada bulunan âlimler, hangi delil ile bu hükmü verdiğini sordular;
İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.);
-“Kur’an-i Kerimde; ‘Bir kimse Allah korkusundan nefsini günahlardan men ederse, onun yeri elbette cennettir.’ Buyurulmaktadır. Hükmünü bu ayet-i kerimeye göre verdim.” Buyurdu.
Oradaki âlimler susup kaldılar.
Abdullah bin Muhammed Bekri (r.a.) şöyle anlatmıştır.
-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) ile Bağdad’da nehir kenarında oturuyor idik. Bir genç gelip abdest almaya başladı.
Fakat abdesti yanlış idi.
İmâm-i Şafi-i (r.a.) o gence;
-“ABDESTİ TAM AL. ALLAH-U TEÂLÂ SANA DÜNYA VE AHİRET SAADETİ VERSİN.” Buyurdu.
Genç tekrar abdest alıp, yanımıza geldi, ve;
-“Bana nasihat et, öğret.” Deyince,
İmâm-i Şafi-i (r.a.) şöyle buyurdu;
-“Allah-u Teâlâ’yı bilen necat (kurtuluş) bulur. Dininde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden, saadete kavuşur. Biraz daha istermisin?.” Dedi.
Genç;
-“Elbet isterim.” Deyince,
İmâm-i Şafi-i (r.a.) şöyle devam etti;
-“Kim üç şey’i yaparsa İMÂNI KAMİL OLUR.”
-“1- Emr-i Bilma’ruf yapmak, yani Allah-u Teâlâ’nın emirlerini yapmak ve yaymak.
-“2- Nehy-i anil-münker yapmak, Ya’ni Allah-u Teâlâ’nın yasaklarını yapmamak ve yapılmaması için uğraşmak.”
-“3- Her şeyde Allah-u Teâlâ’nın dinde bildirdiği HUDUTLAR İÇİNDE BULUNMAK.” Buyurdu.
İmâm-i Şafi-i (r.a.) Sonra;
-“Biraz daha istermisin?” deyince,
Genç;
-“İhsan ediniz Efendim.” Dedi.
İmâm-i Şafi-i (r.a.) şöyle buyurdu;
-“Dünyaya bağlanıp, ona düşkün olma, ahreti iste. Bütün hal ve haraketinde Allah-u Teâlâ’yı hatırla ki, KURTULANLARDAN OLASIN.”
Bu nasihatları dinleyen genç, son derece memnun olup, benim yanıma yaklaşarak,
-“Bu zat kimdir?” dedi.
Ben de;
-“İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) dir.” Diye Tanıttım.
Bunun üzerine genç;
-“Bu gün NE BAHTİYARIM Kİ BÖYLE BÜYÜK ZATI GÖRÜP, NASİHATINI DİNLEDİM.” dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 11
11 Ocak 2009Girnavas mevki-i (Cin tepesi)
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 11
İmâm-i Şafi-i hazrteleri (r.a.) şöyle anlatmıştır;
-“Bir gece rü’yamda Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i görmekle şereflendim.”
Bana buyurdu ki;
-“Sen kimdensin?”
Cevabında;
-“Ben senin kabilendenim.” Dedim.
Resulullah (a.s.v.);
-“Bana yaklaş.” Buyurdu.
Yanına gittim. Mubarek ağzının suyunu dilime, ağzıma ve dudaklarıma sürüp;
-“Hadi, Allah-u Teâlâ sana bereket versin.” Buyurdular.
İmâm-i Şafi-i (r.a.) Kendisi anlatır;
-“Çocukluk zamanında, Mekke’de rü’yamda Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm.
Tam bir heybetle Mescid-i Haramda insanlara imâmlık yapıyorlardı.”
Namaz bitince yanlarına gidip,
-“Bana da ilim öğretiniz.”dedim.
Bunun üzerine kaftanının altında bir terazı çıkarıp;
-“Bu senin içindir.” Buyurup hediye ettiler.”
Bu rü’yamı tâbir ettirdim.
Dediler ki;
-“Sen İlim’de İmâm olursun ve sünnet üzere olursun. Terazı ise, Hakikat-ı Muhammed’diye ye kavuşacağın alâmetidir.”
Yine İmâm-i şafi-i hazretleri (r.a.) anlatır;
-“Bir gün rü’yamda Hazreti Ali (r.a.) efendimizi gördüm. Parmağından yüzüğünü çıkardı, parmağıma taktı. Bu haraketi, kendi ilminin ve Resulullah (a.s.v.) ın ilminin bana geçmesi alâmeti idi.”
İmâm-i Şafi-i (r.a.) altı yaşında iken mektebe gitmeye başladı. Zahide bir annesi vardı. İnsanlar emânetlerini ona bırakırlardı.
Bir gün iki kişi gelip, bir bohça verdiler. Daha sonra biri gelip bohçayı istedi. Annesi gelene bohçayı verdi. Biraz sonra diğeri gelip, bohçayı istedi. Bohçanın arkadaşına verildiğini söyleyince;
-“Biz ikimiz beraber gelmeyince bohçayı vermeyin demiştik. Bohçayı niçin verdiniz.” Dedi.
Annesi üzüldü. O sırada İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) geldi. Annesinin üzüntülü olduğunu görünce sebebini sordu.
Annesi olanları anlattı. Bunun üzerine annesine;
-“Sen üzülme ben şimdi bohçayı isteyanla konuşurum.”
Bohçayı isteyen şahsın yanına gelip dedi ki;
-“Sizin bohçanız olduğu yerde durmaktadır. Git arkadaşını getir.”
Adam aldığı cevab karşısında şaşırıp, geri dönüp giti. Bir daha da gelmedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 12
11 Ocak 2009Dara harabeleri (Mardin)
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 12
İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.), din-i İslama hizmet uğrunda tükettiği hayatının son anlarını Kur’an-i Kerim’i dinleyerek geçirmiştir.
ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR HER GÜN BİR HATİM OLMAK ÜZERE, Ayda otuz hatim okurdu. Ramazan-i şerifte ise GECE VE GÜNDÜZ BİRER HATİM olmak üzere, altmış hatim okurdu.
Artık vefatının yaklaştığı sırada takatsız düşmüştü. Önceki gibi okuyacak durumda değildi. Fakat okuyan birinden dinlemek arzu ediyordu. Bu halde iken, talebesi Ebu Musa Yunus bin Abdüla’la yanına girmişti.
Ona;
-”Ey Ebu Musa bana kur’an-i kerimden Al-i İmran suresinin yüzyirminci ayeti kerimesinden sonraki ayetleri yavaş yavaş oku.” Dedi. O da okumaya başladı.
İmâm-i Şafi-i (r.a.) okunan ayeti kerimelerin ma’nalarına dalmış, derin bir huşu içinde dinliyordu.
İmâm-i Şafi-i hazrteleri (r.a.) son nefeslerini vermek üzere iken halini sordular.
-“Dünyadan göçüyorum. Artık ondan ayrılıyorum. Ümit şerbetini içiyorum. Kerim olan Rabbime gidiyorum.” Buyurdu.
Vefatı İslam âlemi için büyük bir kayıp oldu. Duyulduğu her yerde, derin üzüntü ve gözyaşları ile karşılandı.
Kabri kazılırken etrafa misk kokusu yayıldı. Orada bulunanlar bu koku’nunun te’sirinde kalıp, kendilerinden geçtiler.
Kahire’de El Mukattam dağının eteğinde ‘Kurâfe kabristanına’ defn edildi. Daha sonra kabri üzerine bir türbe yapılmıştır. Türbesi üzerindeki şimdiki muhteşem kubbe, EYYUBİ SULTANLARINDAN el-Melikel-Kâim tarafından 608 (M. 1211) yılında yapılmıştır. SELAHHADDİN-İ EYYÜBİ tarafından da, türbesinin yanında büyük bir medrese yaptırılmıştır.
İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) nin kıymetli sözlerinden ve nasihatlarından bir kısmı şunlardır;
İmâm-i Şafi-i (r.a.) buyurdu ki;
-“Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahreti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allah-u Teâlâ’yı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat ve te’viller ile uğraşan âlimlerden fayda gelmez.”
İmâm-i Şafi-i (r.a.) buyurdu ki;
-“İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin, bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbını razı etmeye bakmalı, ıhlas sahibi olmalıdır.
-“İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi tevazu için, âlimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 13
11 Ocak 2009Girnavas mevki-i (Nusaybin)
İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 13
Biri İmâm-i şafi-i hazrteleri (r.a.) den nasihat isteyince buyurdu ki;
-“Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbadeti ve taatı çok olan kimselere gıpta et. Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyalıklarına özenmeğe değmez.”
-”Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Madem ki böyledir, o halde Allah-u Teâlâ’ya itaat edenlerle beraber bulun, onları sev.”
-“İlim ezber edilen şey değil, ezber edilen şey’den te’min edilen faydadır.”
-“Kalbine ilâhi bir nur penceresinin açılmasını isteyen şu dört şey’i yapsın;”
-“1-Günün belli bir vaktinde yalnız kalsın ve huzura dalsın.”
-“2-Mi’desini pek fazla doyurmasın.”
-“3-Sefih kimselerle düşüp kalkmağı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın.”
-“4-İlimleriyle yalnız dünyalık arzu eden kimselere yaklaşmasın.”
-“Sadık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır.”
-“İki kişinin, darıldıktan sonra birbirinin ayıplarını ortaya çıkarması, munafıklık alametidir.”
-“Allah-u teâlâ’yı sevdiğini söylersin, halbuki, ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allah-u Teâlâ’ya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder.”
-“Ey insan, dilini muhafaza et. Seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır. Kabirlerde, kahraman ve cesur kimselerin bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinip, dilinin kurbanı giden nice kimseler vardır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Fudayl Bin İyâd (Radiyallah-u anh);
11 Ocak 2009Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)
Fudayl Bin İyâd (Radiyallah-u anh);
Evliyanın büyüklerinden. Künyesi, Ebû Ali’dır. Semerkant’ta Ebyurd kasabasının Ferdin köyünde 107 (M.726) yılında doğdu. Bâverd’de büyüdü. Küfe şehrinde yerleşip, orada ilim tahsilini yaptı.
Ömrünün sonuna doğru Mekke’ye gelip yerleşti. 187 (M.803) yılında Mekke’de vefat etti.
Önceleri İslamiyete uygun olmayan hayatı vardı. Tevbe etti. Tasavvuf yoluna girdikten sonra, yüksek derecelere kavuşarak olgun veli oldu. İrşad makamına yükseldi.
Bişr-i Hafi (r.a.) nın ve Sırrı sekat-i (r.a.) murşididir. Allah-u Teâlâ’yı tanımakta (Ma’rifette), haramlardan ve şübhelilerden kaçmada zamanın en önde geleni idi.
Kerametleri çoktur. Abbası halifesi Harun Reşid’le çok sohbet etti. ONA NASİHATLARİ VE VA’ZLARI MEŞHURDUR(Hicabul-aktar) kitabı farsçadır.
Tevbe edenlerin önde gelenlerinden cömerdliği ve ihsanı bol olan, haramlardan ve şübhelilerden sakınmakta ve Allah-i Teâlâ’yı tanımakta emsali az bulunan bir zat idi.
Dünyadan yüz çevirmiş, tasavvuf yolunda yüksek derecelere kavuşmuş olan Fudayl bin İyâd (r.a.) nefsinin arzularını hiç yapmazdı.
Tevbe etmesi şöyle anlatılır;
Hazreti Fudayl (r.a.) Merv ve Ebyurd şehirleri arasında önceleri eşkiyalık yapardı. Sahranın tenha bir yerinde çadırını kurar, eşkıya reisi olduğu için içerde otururdu.
Arkadaşları yoldan geçen kervanları soyarlar, ele geçirdikleri malların hepsini getirip, Fudayl Bin İyâd (r.a.) a teslim ederlerdi. O da getirlen malları dilediği gibi arkadaşlarına taksim ederdi.
Eşkıyalık yaptığı halde, cemaatle namazı terk etmezdi, namaz kılmayan hizmetçilerini yanından kovardı.
Bir gün büyük bir kevran geldi. Fudayl bin İyâd (r.a.) ın arkadaşları kervanı fark edince, yolunu kesmek üzere hazırlanmağa başladılar.
Kervan içinde bulunan zengin birisi, eşkiyaları fark etti ve;
-“Altınlarımı öyle bir yere saklayayım ki, eşkıyalar eşyalarımızı alırsa geriye bunlar kalsın.”
Düşüncesiyle kervandan ayrılıp uygun bir yer aramağa başladı. Bir çadır gördü. Hemen oraya koştu. Orada, sırtında abası, başında külahı olan biri namaz kılıyordu.
Ona,
-”Bir miktar parasını olduğunu ve emanet etmek istediğini bildirdi.”
Fudeyl Bin İyad (r.a.), çadırın içine girip bir köşeye bırakıvermesini söyledi. Gelen kimse altınları bırakıp kervanın yanına dönünce, eşkıyaların kervandeki eşyaları alıp götürdüklerini gördü. Orada kalan eşyalarını da toparlayıp tekrar çadırın yanına döndü. Baktı ki, eşkiyalar kervandan aldıkları malları paylaşıyorlar.
Adam şaşırdı. Ve;
-“Demek altınları eşkıyaların reisine vermişim.” Deyip geri dönmek istedi.
<<<Fudayl Bin İyâd (r.a.) nın bir başka yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fudayl bin İyâd hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Fudayl Bin İyâd (Radiyallah-u anh)- 2
11 Ocak 2009Çağ-Çağ Barajı (Nusaybin)
Fudayl Bin İyâd (Radiyallah-u anh)- 2
Fudayl (r.a.) adama
-”Niçin geldiğini sordu.”
Gelen kimse şaşkın vaziyette;
-“Emanet bıraktığım altınları almak için gelmiştim.” Deyince,
Fudayl Bin İyâd (r.a.);
-“Bıraktığın yerden al.” Dedi.
Adam gidip altınlarını alınca diğer eşkıyalar;
-“Biz hiç para bulamadık, sen ise bunları geri veriyorsun.” Dediler.
Fudayl bin İyâd (r.a.);
-“O bana hüs-nü zan etti Ben de Allah-u Teâlâ’ya hüs-nü zan ediyorum. Ben o kimsenin, benim hakkımdeki iyi niyetini doğru çıkardım. Ola ki, Allah-u teâlâ da benim kendisi hakkındeki hüs-nü zannımı doğru çıkarır.” Dedi.
Bir gün yine bir kervanı soydular. Sonra yemek yemek için oturdular. Kervanın sahiblerinden birisi gelip;
-“Reisiniz kimdir? Diye sordu.
Haramiler;
-“O burada değil! Şu ağacın altında namaz kılıyor.” Dediler.
Kervancı;
-“Niçin sizinle beraber yemek yemiyor?” deyince,
Haramiler;
-“O oruçludur.” Dediler.
Gelen kervancı adam iyice şaşırdı ve yanına gitti. Huzur içinde namaz kıldığını gördü.
Namaz bitince;
-“Namaz, oruç ve haramilik bir arada nasıl bulunur.” Dedi.
Fudayl (r.a.);
-“Ben haramilerin reisi olabilirim ama Allah’la aramdaki bağı koparmiyorum.” Dedi
Ve hemen bu suale karşı ilave etti;
-“Onlardan bir kısmı günahlarını İTİRAF ettiler. Ve iyi bir amelle kötü bir ameli karıştırdılar. Ola ki, Allah tevbelerini kabul eder.. Çünkü Allah ğafurdur, rahimdir.” (Tevbe suresi102) ayeti kerimesini okudu.
Adam hayret etti. Fakat niçin tevbe etmiyorsun diyemedi.
Nakledildiğine göre,
Fuadyl bin İyad (r.a.) yaratılış olarak çok temiz, cömerd ve güzel huylu bir insandı. Bastıkları kafilede bulunan kadınlara kesinlikle dokunmaz, borçlu olanların ve sermayesi az olanların, ellerindeki mallarını ve hayvanlarını almazdı.
<<<Fudayl Bin İyâd (r.a.) nın bir başka yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fudayl bin İyâd hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Fudayl Bin İyâd (Radiyallah-u anh)- 3
11 Ocak 2009Çağ-çağ barajı (Nusaybin)
Fudayl Bin İyâd (Radiyallah-u anh)- 3
Bir gün yoldan bir kervan geçiyordu. Kervanda bulunan bir kişi sohbet esnasında;
-“İman edenlere vaktı gelmedi mi ki, kalbleri Allah’ın zikrine ve inen Kur’an-i Kerim’e saygı ile yumuşasın!…” (Hadid- 16)” ayet-i kerimesini okudu.
Bu ayet-i kerim’e kendisine öyle te’sir etti ki, gönlünden yaralandı.
İçinden;
-“Geldi, geldi. Hatta geçti bile!”diyerek kendinden geçti.
Ve;
Fudayl bin İyâd (r.a.) kendinden geçmiş bir halde, şaşkın ve mahcup olarak bir harabeye sığındı. Bu sırada kervan yola çıktı.
Giderlerken kervandekiler;
-“Fudayl (r.a.) yolumuzun üzerinde bulunuyor. Acabe nasıl gideceğiz?” diye birbirleri ile konuşurlarken,
Fudayl bin İyad (r.a.) bu konuşmaları duydu. Ve;
-“Size müjdeler olsun! Şimdi o, yaptıklarına pişman olup tevbe etti. Bundan önce, nasıl siz ondan kaçıyor idiyseniz, bundan sonra da o sizden kaçmakta, sakınmaktadır.” Diyerek tevbe ettiğini bildirdi.
Bundan sonra her tarafı gezerek, üzerinde hakkı olanları buldu ve fazlasıyla ödiyerek hepsi ile helalaştı.
Yalnız EBYURD şehrinde bir Yahudi hakkını helal etmiyordu. Hiçbir teklifi kabul etmiyor, Fuadyl bin İyâd (r.a.)ı zor durumda bırakmak için olmadık şartlar ileri sürüyordu.
Dedi ki;
-“Eğer hakkımı helal etmemi istiyorsan, filan yerde kayalık bir tepe var. O tepeyi kazarak oradan kaldır. Oralar dümdüz olsun!”
Fudayl bin İyâd (r.a.) hakkını helal ettirmek için buna razı oldu ve kazmaya başladı.
Hazreti Fudayl bin iyâd (r.a.) ın bu gayreti sebebiyle Allah-u Teâlâ (c.c.) nın ihsaniyle, bir seher vakti rüzgar çıktı. Allah-u Teâlâ’nın izniyle orayı dümdüz etti.
Yahudi bunu görünce hayretten dona kaldı. Bu sefer de;
-“Benden aldığın malımı iâde etmedikçe hakkımı helal etmiyeceğim.” Diye yemin etmiştim. Benim yastığımın altında altınlar var. Sana hakkımı HELAL edebilmem için oradan altınları alıp bana vermen lazım.” Dedi
Yahudi yastığının altına çakıl taşları koymuştu. Hazreti Fudayl bin İyâd (r.a.) elini yastığın altına soktu. Allah-u Teâlâ’nın izniyle, çakıl taşları altın olmuştu. Bir avuç altını yahudiye verdi.
Yahudi hayret içinde idi.;
<<<Fudayl Bin İyâd (r.a.) nın bir başka yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fudayl bin İyâd hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu