‘kerametler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Mevsimlik çiçek

Habib-i Acemi (Radiyallah-u anh)- 9

Ve sonra Buyurdu ki;

-“Senin için Rabbim’den, CENNETE BİR KÖŞK SATIN ALDIM Kİ SOFALARI, NEHİRLERİ FEVKALÂDEDİR.”

Horasanlı bunları dinletikten sonra, tekrar hanımın yanına döndü. Olanları anlattı. Her ikisi de bu duruma çok sevindiler.

Horasanlı adam Habib-i Acemi (r.a.) ın yanına gelip;

-“Bizim için SATIN ALDIĞINI KABUL ETTİK. LAKİN BİZE BUNUN SENEDİNİ DE YAZARSANIZ.” Dedi.

Hazreti Habib-i Acem-i (r.a.);

-“Peki.”buyurdu.

Ve bir Kâtip istedi.

ŞÖYLE YAZDIRDI..

-“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. BU, EBÛ MUHAMMED HABİB-İ ACEMİ’NİN, AZİZ VE CELİL OLAN RABBINDEN, ŞU HORASANLI İÇİN SATIN EV ALDIĞININ SENEDİDİR. HABİB-İ ACEMİ, BU KİMSE İÇİN RABBİNDEN ONBİN DİRHEME CENNET’TE ÖYLE BİR EV SATIN ALDI Kİ, O EVİN KÖŞKLERİ, NEHİRLERİ, AĞAÇLARI, SOFALARI VE DAHA NİCE GÜZEL SIFATLARI VARDIR. ALLAH-U TEÂLÂ BU GÜZEL EVİ BU HORASANLIYA VERECEK, BÖYLECE HABİB-İ ACEMİ’Yİ ONBİN DİRHEM BORCDAN KURTARACAKTIR.”

Horasanlı bu yazıyı alıp hanımının yanına döndü. Böylece Horasanlı kırk (40) gün daha yaşadı. Nihayet vefat ânı geldi.

Hanımına vasiyet etti;

-“Beni yıkayıp kefenliyenlere bu yazıyı ver, kefenime koysunlar.”

Horasanlı adam vefat edince, vasiyeti yerine getirildi, ve defn edildi.

Ertesi sabah bu horasanlı kimsenin kabrinin üstünde bir kağıt buldular.

Kağıtta bulunan yazılar parlıyordu.

VE ŞÖYLE YAZILIYDI;

-“EY EBÛ MUHAMMED HABİB-İ ACEMİ’NİN, ALLAH-U TEÂLÂ’DAN ŞU HORASANLI İÇİN ONBİN DİRHEME SATIN ALDIĞI KÖŞKÜN BERATIDIR. ŞÜBHESİZ Kİ ALLAH-U TEÂLÂ HORASANLIYA HABİB’İN ARZU ETTİĞİ KÖŞKÜ VERDİ. VE HABİB-İ ACEMİ’Yİ ONBİN DİRHEM BORÇTAN KURTARDI.”

Habib-i Acemi (r.a.) mektubu alınca, hem okuyor, hem öpüyor, hem ağlıyor, hemde dostlarının bulunduğu yere doğru yürüyordu.

Ve;

-“Bu Rabbimden bana berattır.” Diyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habib-i Acemi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ barajı (Nusaybin)

Habib-i Acemi (Radiyallah-u anh)- 10

Hasan-i Basri hazretleri (r.a.), Habib-i Acemi hazretleri (r.a.) yi çok sever ve ona çok iltifat ederdi. Hatta bazen meclisinde Habib (r.a.) in sohbet etmesini söyler, Habib (r.a.) de emredildiği için sohbet ederdi.

Bazi kimseler bu durumu merak ederler;

-“Siz burada bulunduğunuz halde, O’nun sohbet etmesini istemenizin hikmeti nedir?” diye sual ederlerdi.

Hasan-i Basri Hazretleri (r.a.);

-“Habib, kalbinden konuşur ve konuştuğunu insanların kalbine yerleştirir.. ben onun için onu konuşturuyorum.” Buyururdu.

Habib-i acemi Hazretleri (r.a.), çok ibadet ederdi. Devamlı TEFEKKÜR HALİNDE İDİ. Ba’zan bu halde iken kendinden geçer ve öyle olurdu ki, yanındakiler uyuyor zanederlerdi.

Komşularından, İsmail bin Zekeriyya (r.a.) diyor ki;

-“Ben akşam olduğu zaman Habib (r.a.) in ağlamasını duyardım. Hal böyle devam edince, yoksa mali bir sıkıntıları mı vardır diye düşünüp evlerine sual ettim.”

Evinden;

-“O hep ölümü düşünür de onun için ağlar. Sabah olunca da artık (‘Ben akşama ulaşamam.’) der. AKŞAM OLUNCA DA (‘Ben sabaha ulaşamam.’) der. Onun için ağlar.” Dediler.

Hanımı Umrete (r.anha) da Saliha bir hanımefendi idi. Kendisi ile beraber ibadete devam ederdi. Ba’zan gece yarısı Habib (r.a.) i uyandırır, ibadet ederlerdi.

Habib-i acem (r.a.) Basra çarşısında ticaret yapar, kazandığını fakirlere verirdi. Bir defa sabit bin Elsem el-Benan (r.a.) sadakanın faziletini anlatıyordu. Habib-i acemi (r.a.) oraya geldi. Sohbetten sonra bir kese altın çıkarıp Sabit hazretleri (r.a.) ne verdi.

Ve;

-“Bunu fakirlere dağıtın.” Dedi.

Sabit (r.a.) çok memnun olup, dua etti. Habib-i Acemi (r.a.) az kâra kanâat eder, doğruluğu sebebiyle herkes tarafından sevilirdi.

Habib-i Acemi (r.a.) Allah-u teâlâ’dan nasıl korkmak lazım ise öyle korkardı. O’na nasıl ta’zim etmek lazım ise öyle Ta’zim ederdi.

Dünyada ve dünyada olan şeylerin hiç birisinde gözü yoktu. Hep Allah-u teâlâ’yı düşünür, dünya zevklerinden uzak dururdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habib-i Acemi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ barajı (Nusaybin)

Habib-i Acemi (Radiyallah-u anh)- 11

Ahret ticareti ile meşgül olurdu. Yanına ticaret ehli kimseler gelirdi. Onlara önce ticaretten, dünya işlerinden bahseder, sonra ahret bilgilerini anlatırdı. Böylece o kimseler çok istifade ederlerdi.

Bir gün bir kimse, Habib-i Acemi hazretleri (r.a.) ne gelip;

-“Sende üçyüz dirhem alacağım vardır.” Dedi

Habib-i acemi (r.a.);

-“Ben hatırlayamadım. Nerede, ne zaman borcum oldu?” buyurdu.

O Kimse;

-“Ben de bilmiyorum. Fakat benim sende üçyüz dirhem alacağım vardır.” Dedi.

Habib (r.a.) o kimseye;

-“Bu gün gidin de yarın gelin.” Buyurdu.

Gece olunca, abdest alıp iki rek’at namaz kıldı ve namazdan sonra şöyle dua etti;

-“Ya Rabbi! Eğer o kimse doğru söyliyorsa, borcumu ona ödememde bana yardım et. Şayet yalan söyliyorsa sen bilirsin.”

Sabah olunca o kimsenin bir tarafının felç olduğunu gördüler.

Habib (r.a.) o kimseye;

-“Sana ne oldu?” diye sordu.

O kimse;

-“Tevbe ettim, tevbe ettim. Ben sizden alacağım olmadığı halde üçyüz dirhem istedim. Bunun için bana bu hastalık geldi. Ben tevbe ettim.” Dedi.

Habib-i acemi (r.a.);

-“Peki niçin böyle yaptın?” buyurdu.

O kimse;

-“Kendi kendime dedim ki; (Habib Allah-u teâlâdan ve kullardan çok utanır. Ben bu parayı istersem bana verir.)” dedi.

Habib-i acemi (r.a.) merhametinin çokluğundan o kimseye acıdı ve;

-“Ya Rabbi! Doğru söyliyorsa ona şifa ihsan eyle.” Diye dua etti.

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.a.) o kimseye şifa verdi. Ve felç olmamış gibi ayağa kalktı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habib-i Acemi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Aynı resim (yazın)  Çağ-çağ barajı

Aynı resim (Sonbahar) Çağ-Çağ barajı

Habib-i Acemi (Radiyallah-u anh)- 12

Bir kimsenin bir ayağında şiddetli ağrı vardı. Bir mecliste Habib-i Acemi hazretler (r.a.) ne bu durumu arz etti. Habib ona oturmasını söyledi.

Diğer kimseler kalkıp gittikten sonra ayağa kalkıp, o kimsenin şifa bulması için dua etti.

Ve;

-“Ya rabbi! Habib’in yüzünü KARA ÇIKARMA, şifa ihsan eyle.” Dedi.

O kimsenin ayağında hiç ağrı kalmadı. Diğer ayağından daha sağlam oldu.

Bir def’a kapılarına bir fakir geldi. O sırada hanımı, hamur yoğurmuştu. Ekmek pişirmek için komşudan ateş istemeye gitmişti.

Habib-i Acemi (r.a.) gelen fakira;

-“Hamuru al.” Buyurdu.

O fakir hamuru alıp gitti. Habib (r.a.) in hanımı gelip hamuru sorunca;

-“Hamuru ekmek yapmaya götürdüler.” Buyurdu.

Biraz sonra bir kimse bir sepet dolusu ekmek ve et getirdi. Habib-i Acemi  (r.a.) ın hanımı ekmek ve eti hazırladı.

Ve;

-“Hamurlar ne çabuk ekmek oldu?” diye hayretini bildirdi.

Hammad (r.a.), Habib-i Acemi (r.a.) hakkında, şâhid olduğu bir hadiseyi şöyle anlatıyor;

-“Bir kadın gelerek Habib-i Acemi (r.a.) ye dedi ki;”

(-“Hiç ekmeğimiz yok.” )

Habib (r.a.) de;

-“Aileniz kaç kişidir?” diye sordu.

Kadın söyledi. Sonra Habib (r.a.) kalktı abdest aldı. Huzur içinde namaz kıldı.

Namazı bitince;

-“Ya Rabbi! İnsanlar benim hakkımda hüsn-ü zan ediyorlar, güzel düşünüyorlar. Sen ise benim günahlarımı örtüyorsun. Beni insanların hüs-nü zanlarına layık eyle.” Diye dua etti.

Sonra namaz kıldığı hasır seccadeyi kaldırdığında orada elli dirhemin olduğunu gördüler. Elli dirhemi kadına verdi.

Ve bana;

-“Ey Hammad! (r.a.) Bu gördüğün şeyi ben hayatta iken kimseye söyleme.” Dedi.

Kıyamet günü Allah-u Teâlâ bana;

-“Ey Habib! Şeytanın vesvesinden uzak olarak, bir gün namaz kıldın mı? Bir gün oruç tuttun mu? Bir tesbih çektin mi?” diye sorarsa

Ben;

-“Evet Ya rabbi.” Demeye gücüm yetmez. Evet Ya Rabbi.” Demeye yüzüm olmaz. Böyle bir söz diyemem.”

Habib-i Acemi Hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Boş oturmayınız. Çünkü ÖLÜM PEŞİNİZDEDİR.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Habib-i Acemi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Barajı (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh);

Tabiinin en büyüklerinden. Adı el-Hasan ibni Ebil-Hasan Yesar el Basri’dir. 21 (M.641) senesinde Medine’de doğdu. Bu sırada Hazreti Ömer (r.a.) halife idi. 110 (M.728) 88 yaşında iken bir Cuma’ günü Basra’da vefat etti.

Babası; Eshab-i Kiramdan Zeyd bin Sabit (r.a.) kölesi Ca’ferdir. Annesi, Peygamberimiz (Sallallahu alyehi ve selem) in hanımlarındanHazreti Ümmü Seleme anamız (r.anha) nin cariyesi idi.

Oğulları Hasan-i basri (r.a.) doğunca azâd edildikleri rivayet edilmektedir. Ümmü Seleme anamız (r.anha) ın evine gidip hizmetinde bulunan annesi, bu hizmetleri sırasında çocuğunu (Hasan-i Basri) da yanında götürüyordu.

Bir iş için dışarı çıkınca yalnız kalan küçük Hasan’ı Hazreti Ümmü Seleme anamız (r.anha) kucağına alarak bağrına basıp ona dua ediyor, hatta oyalamak için emzirdiği de oluyordu. Hazreti Ümmü Seleme anamız (r.anha) nin ihtiyar olduğu halde sütünün gelmesi ile, Hasan-i Basri (r.a.) o’nun sütünü emmiştir.

Böylece büyük bir berekete ve bu bereket sebebiyle de ni’metlere kavuşmuştur.

Medine’de bulunduğu sırada ilimde önemli bir unsur olan Arapçayı iyice öğrendi. Oniki On üç yaşlarında iken Kur’an-i Kerimi ezberledi. Birçok önemli hadiselere şâhid oldu.

Eshab-i Kiram (r.a.) ın büyüklerinden, Hazreti Osman bin Affan (r.a.) Hazreti Ali Eb-i Talib (r.a.),Hazreti Abdullah bin Abbas (r.a.) ve daha bir çok Eshab-i kiram (radiayallah-u anhüm) ile görüştü.

Görüştüğü Eshab’ın sayısı 120 veya 130 kişi civarındadır. Medine mescidinde Hazreti Osman (r.a.) ın hutbelerini dinledi.

Hasan-i Basri (r.a.) onbeş yaşından sonra medine’den Basra’ya gitti. Orada Eshab-i Kiram’dan İbn-i Abbas (r.a.), Enes Bin Mâlik (r.a.), Abdurrahman ibn-i Semura (r.a.), Semura ibn-i Cundeb (r.a.), iyad ibn-i Hımâr (r.a.), Ma’kıl ibn-i Yesar (r.a.) ve EL-Esvad İbn-i Seri (r.a.) gibi büyüklerin derslerine ve sohbetlerine devam etti.

Bundan sonra Abdurrahman ibn-i Semura (r.a.) komutasındaki orduyla Sicistan’a giden Hasan-i Basri (r.a.) ilmi çalışmalarının yanında fetih ordularına da katıldı.

Yine İbn-i Ziyad Horasana vali olunca onunla birlikte Horasan’a gitti. On sene kadar, süren faaliyetleri sırasında da bir çok sahaba-i Kiram (r.a.) la görüştü. onlardan ilim öğrendi. Ve rivayetlerde bulundu.

Daha sonra Basra’ya dönüp, orada bulunan Sahab-i’lerden ve tabiinin büyükleri (r.anhüm) den ders almaya devam etti. Böylece Eshab-i Kiram (r.a.) in Peygamberimiz Efendimiz (sallallahu alayehi ve selem) den naklen bildirdiği itikad, İman, Zahır ve Batın ilimlerini iyice öğrendi. Ve yetişti.

İlimde, Rivayetlerine çok başvurulan âlimlerden oldu. İlim aldığı kaynağın sağlamlığı ve Asr-i Saadete yakınlığı sebebiyle ilimde çok yüksek seviyeye ulaştıktan sonra fetva vermeye ve talebe yetiştirmeye başladı.

İlimdeki şöhreti, ahlakı, ders vermedeki üstünlüğü her tarafa yayıldı. Derslerine ve va’zlarına pek çok insan toplanırdı. Hatta sohbetlerinden istifade etmek için gelenlerle evi dolup taşardı.

O zamanın devlet adamları da ilminden istifade etmek için ona başvururlardı. Bir müddet Basra Kadılığı yaptı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ barajı (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh)- 2

Yetiştirdiği talebeierinden ikiyüz altısının ismi kitaplara geçmiş olup, bunlardan altmış sekizinin hadis rivayetleri Kütüb-i sitte denilen meşhur hadis kitablarında yer almaktadır.

Talabelerinin en meşhurları;

Hasan-i Basri (r.a.) nin tefsirlerini nakleden talabelerinin başında gelen Katâde (r.a.), hadisteki rivayetlerini en iyi bilen Hişam ibn-i Hassan (r.a.), Hadis naklında “Hüccet” derecesine gelen Yunus bin Ubeyd (r.a.) “Basra gençlerinin seyidi” buyurduğu ve hadis’de ‘hüccet’ derecesine yükselen talabesi Eyyub İbn-i Ebû Temime (r.a.) gibi kıymetli âlimlerdir.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın, Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) den bildirdiği din bilgilerini ve doğru inanış olan Ehl-i sünnet itikadını naklederek insanların hidayete kavuşmasına hizmet eden hasan-i Basri hazretleri (r.a.) nin konuşması, ilmi, vakarı, süküneti ve görünüşü Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) e çok benzerdi.

Tasavvuf hakkında söylediği sözler, diğer evliyadan işitilmezdi;

-“Bu ilmi kimden aldın?” diye soranlara

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Eshab-i Kiramdan olan Hazreti Huzeyfet-ül Yemânı (r.a.) den aldım.” Dedi.

Soranlar;

-“O kimden aldı?” tekrar sorulunca;

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“Hazreti Huzeyfe (r.a.) bana dedi ki; (“Bu Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) in bana bir ikramıdır. Çünkü herkes Resulullah (s.a.v.) a hayırdan sorarlar, ben ise şer’den sorardım. Çünkü, kötülükleri yapmağa korkar ve kötü şeylerden sakınırsam iyilikleri yapabileceğimi düşünürdüm.”)

Hayatının son yıllarında kendisinden faydalanmak için bir şeyler soranlara;

-“Size üç şey söyliyeceğim.” Buyurdu.

Ve şunları söyledi;

-“1-Size haram edilen şeylerden, insanların en çok sakınanı olunuz.”
-“2-Emredildiğiniz şeyleri de iyi şekilde amel etmeye çalışınız.”
-“3-Yapacağınız işler zararlı ve faydalı olmak üzere iki kısma ayrılır. SİZ FAYDALI OLANINA YÖNELEREK BU HUSUSTA KENDİNİZİ İYİ KONTROL EDİNİZ.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ barajı (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh)- 3

Ömrünün son yılları hastalık ile geçti. Ölüm döşeğinde iken;

Devamlı;

-“Biz Allah’ın kuluyuz ve (öldükten sonra) yine ona döneceğiz. Derler.” Mealindeki ayet-i kerimeyi okumuştu.

Vefat etmeden önce şöyle buyurmuştur;

-“İnsanoğlu sıhhatlı günlerinde ve hasta olduğu günlerde faydalı olan şeyler yapmış olsa (ömrünü iyi değerlendirirse) ne iyi olur.”

Bundan sonra da vasiyyetini şöyle yazdırmıştır;

-“Hasan ibn-i Ebil-Hasan şehadet eder ki; Allah-u Teâlâ’dan başka ilah yoktur. Muhammed (Aleyhis selam) O’nun resûlüdür.” Dedikten sonra, Muaz bin Cebel (r.a.) den şu hadis-i şerifi rivayet etti; (“Bir kimse ölüm anında sıdk ile Kelime-i şehadet getirerek ölürse cennette girer.)”

Vefat etmeden az önce, bir müddet kendinden geçti ve tekrar ayıldı;

-“Beni cennetlerden, pınarlardan ve güzel konaklardan uyandırdınız.” Buyurdu.

Bundan sonra vefat etti.

Eserleri;

1-Tefsir-i Hasani’l Basri; Bu kitabı bir bütün olarak zamanımıza kadar ulaşmıştır.Ancak kaynak tefsir kitablarında dağınık rivayetler halında bulunmaktadır.
2-Kitabü’l-Hasan ibni Ebi’l Hasan fil aded; Kur’an-i kerimin ayetlerinin adedi ile ilgilidir.
3-Risale fi Faldı harami mekketi’l mükerreme; Mekke’nin faziletine dairdir.
4-Risale Abdi’l Melik ibni Mervan ile Hasanil Basri ve cevabihi aleyha; Halife Abdül Melik’e yazılmış bir risaledir.
5-Risale Erbea ve hamsin farida; Elli dört farzı anlatan bir kitabdır.
6-İmande aranılacak elli fazilet hakkında bir risalesi
7-El-İstiğfaratu’l munkıza mine’n nar (Bu kitabın bir adı da ’Errad-ı hıfzıyye’ dir)
İstiğfar yanitövbe hakkındadır. Bunlardan başka eserlerinin de olduğu kaynaklarda bildirilmektedir.

Menkıbelerinden bir kısmı şöyledir;

Hasan-i Basri (r.a.), Allah korkusu ile çok ağlardı. Bir defasında dostlarından birinin cenazesinde bulundu. Cenaze defn edilince kabir başında ağlayıp, çok göz yaşı döktü.

Sonra orada bulunanlara şöyle dedi;

-“Ey Müslümanlar! Kabir dünya konaklarının sonu ahret menzilinin ilkidir. Madem ki hepimiz ölüp kabre gireceğiz, o halde nasıl zevk, sefaya dalıp, gezebiliriz.” Orada bulunanlar bu sözlerinden dolayı ağladılar.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Suriye’nin Türkiye’den yakın görünüşü (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh)- 6

Hasan-i Basri hazretleri (r.a.) nin Ömer bin Abdulaziz (r.a.) e yazdığı başka bir mektup da şöyledir;

-“ŞÜPHESİZ Kİ DÜNYA, GEÇİP GİDİLECEK BİR KONAKTIR. EBEDİ KALACAK YER DEĞİLDİR. Dünyada zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar her an BİRER BİRER ÖLMEKTEDİR ONU ÜSTÜN TUTAN ZİLLETE, TOPLAYAN FAKİRLİĞA DÜŞER. Dünya zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helak eder (öldürür). “

-“Dünyada, yaralı olup da yarasını tedavi ile uğraşan kimse gibi ol. Yaralı kimse yarasının azmasından korkarak perhiz yapar, daha şiddetli acıya düşmemek için çektiği acıya sabreder. Tuzakları süsler altında gizlenmiş olan şu gaflet dünyasından sakın. ONA DALMA!

-“Bitmeyen arzularla gönüller çeken sözleri süslenmiş, niceleri aldatıp, kendine meftun etmiştir. SÜSLENMİŞ GELİN GİBİDİR. Gözler ona bakmakta, kalbler ona hayran, nefsler ona aşık, O ise AŞIKLARINI HELAK EDİYOR.

-“Yaşayanlar ölenlerden, sonrakiler öncekilerden ibret almıyor. Ârif olanlar bu hususta dalgındır. Ona düşkün olan, ondan dünyalık elde eder. Fakat aşırı giden aldanır, ahrete gidecğini, dönüşünü unutur. Kalbi dünyaya dalar ve ayağı kayar. Sonra da büyük bir pişmanlığa ve derin bir hasrete düşer.”

-“Dünyaya düşkün olan, duradına kavuşamaz. Birgün olsun rahat nefes alamaz. Hergün ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyaya o kadar dalar ki, ömrü biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda azıksız ahret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle bir duruma düşmekten sakın.”

-“Ey Mü’minlerin Emiri! Dünyada kendini muhafaza edebildiğin müddetçe, sevinçli ol! Yoksa, ne kadar üzülsen yeridir. Dünya kimi sevindirirse, sonunda mutlaka beğenilmeyen bir şey vardır. DÜNYAYA SEVİNEN ALDANMIŞTIR. Bu gün faideli görünen dünya yarın zarar verir.”

-“Dünyada, ümit, belâ beraberdir. Dünyada kalmanın sonu yok olmaya gider. Onun sevinci hüzün ile karışıktır. Dünyada ne geleceği belli olmaz ki, beklenip tedbir alınsın. DÜNYADAKİ ARZULAR YALANCIDIR. EMELLERİ BOŞTUR. ONUN İYİLİĞİ KEDERDİR.”

-“Eğer iyi düşünürse, ademoğlu, onda her an tehlike ile karşı karşıyadır. İnsan, rahatlık halinde de, musibet zamanında da, tehlikeli durumlara düşmemeğe gayret göstermelidir.”

-“İnsan öleceğini Allah-u Teâlâ ve peygamberleri (Aleyhimüsselam) bildirmemiş olsa bile, dünya onu uykudan mutlaka uyracaktır. Bununla beraber, yine Allah-u teâlâ’dan azap ile korkutan, cennet ile müjdeleyen rehbetler geldi.”

-“Allah-u Teâlâ’nın indinde dünyanın zerre kadar kıymeti yoktur. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) e dünya hazineleri arz olundu da, o kabul etmedi. Verilmiş olsaydı bile, Allah-u Teâlâ’nın nezdindekinden sivrisinek kanadı kadar bir şey eksilmezdi.”

-“Dünya imtihan için sâlih ve ibadet edenlerden alındı. Aldatmak için de, Allah-u Teâlâ’nın düşmanlarına verildi. Dünya verilerek aldatılanlar, dünyayı elde etmekle, ele geçirmekle, kendilerine İKRAM EDİLDİĞİNİ ZANEDERLER.”

Allah-u Teâlâ’nın, Musa (aleyhis selam) a şöyle buyurduğu rivayet edilir;

-“Zenginliğin geldiğini gördüğün zaman, (Bu cezası çabuklaştırılmış bir günah) de, fakirliğin geldiğini görsen, (Hoş geldin ey Salihlerin şiâri, alâmeti) de, istersen rahatlık sahibini öv.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Barış Parkı (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 3

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nın keramet ve menkıbeleri çoktur. Cömertlik ve kerem sahibi olup, SAĞLIĞINDA VE VEFATINDAN SONRA DA YARDIM YAPAN DÖRT BÜYÜK EVLİYADAN BİRİDİR.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) ye;

-“Muhabbet nedir?” diye sordular.

Cevabında buyurdular ki;

-“Muhabbet, öğrenmek ve öğretilmekte elde edilen bir şey değildir. Ancak Allah-u Teâlâ’nın bir ihsanı ile elde edilir.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) Buyurdu ki;

-“Kulun mâlâya’nı (boş ve faidesiz) konuşması Allah-u teâlâ’nın onu zelil ve yalnız bırakmasının âlametidir.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ye;

-“Tasavvuf nedir?” diye sorduklarında,

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

TASAVVUF; HAKİKATLARI ALMAK VE HALKIN ELİNDE OLAN DÜNYA MALINDAN ÜMİDİNİ KESMEKTİR, UZAKLAŞMAKTIR.” Buyurdu.

Yine Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

Evliyanın üç âlameti vardır;”

-“1-Düşüncesi Hak ola,”
-“2-İşliyeceği işi Hak ile işleye,”
-“3-Meşgûliyeti daima Hak ile ola.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) bir gün namaz kılmak için ikamet okudu ve sonra Muhammed bin ebi Tevbe (r.a.) ye öne geçip namaz kıldırmasını istedi. Kendisi imâm olmadı. Müezzinlik yaptı.

Muhammed bin Ebi Tevbe (r.a.) İmâmlık yapmaktan çekindi ve Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ye;

-“Eğer bu namazı kıldırırsam başka namaz kıldırmam.” Dedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) bu sözü beğenmedi ve;

-“Nefsinden konuşuyorsun başka bir namaz kıldıracağını düşünmek (başka bir namaz vaktine kadar yaşayacağım diye konuşmak) Tul-i Emel (uzun arzu) sahibi olmaktır. Tul-i emel sahibi olmaktan Allah-u Teâlâ’ya sığınırız. Çünkü tul-i emel, hayırlı âmel yapmaya mani olur.” Buyurdu.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Dilini (başkalarını) kötülemek ve aşağılamaktan koruduğun gibi, medh etmekten de koru.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Veysike’den Nusaybin’in görünüşü (Bizim Mahalle)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 4

Ma’rûf-i Kerhi (r.a. buyurdu ki;

-“Dünya dört şeyden ibarettir.”

-“1-Mal,”
-“2-Söz,”
-“3-Uyku,”
-“4-Ve yemek.”

-“Mal; İnsanı Allah-u Teâlâ’ya isyan ettirir.”
-“Söz; İnsanı Allah-u Teâlâ’dan oyalar,”
-“Uyku; İnsana Allah-u Teâlâ’yı unutturur.”
-“Yemek ise, İnsanın kalbini katılaştırır.”

Sırrı-yi Sekati (r.a.), buyurdu ki;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) yi şöyle söylerken işittim;

-“Kim kibirli olur, kendini büyük görürse, Allah-u Teâlâ onu yere vurur, Kim ki, Allah-u Teâlâ ile münazea ederse (karşı gelirse) Allah-u Teâlâ ona gazab eder. Kim Allah-u Teâlâ’ya hile yapmaya kalkarsa, O Allah-u Teâlâ’ya boyun eğer (hilesinden vazgeçer) Kim Allah-u Teâlâ’ya Tevekkül eder o’na sığınır ve güvenirse; Allah-u Teâlâ (c.c.) onun yardımcısı olur. Kim Allah-u Teâlâ’ya tevazu ederse, Allah-u Teâlâ onu yükseltir.”

Ma’rûf-e Kerhi (r.a.) ye;

-“Dünya sevgisi kalbden nasıl çıkar?” diye sorulduğu zaman;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) Buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’ya karşı HALİS SEVGİ, TAM BİR MUHABBET VE HÜSN-Ü MUÂMELE Ya’ni; Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu işleri yapmak ve men ettiklerinden sakınmak ile.” Cevab verdi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Mertliğin âlameti üçtür;”

-“1.Hilafsız tam bir vefa,”
-“2.İstenmeden vermek ve kendisine cömertlik,”
-“3.İyilik yapılmadan başkalarını medh etmek.”

Bir adam Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.) ne gelerek;

-“Ey Efendim. Benim Allah-u teâlâ’ya nasıl kavuşacağımı bana öğretir misin?” dedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) onun elinden tuttu ve padişahın kapısına getirdi. Kapının önünde ayağı kırık duran bir adam buldular.

Soru soran zat’a o kimseyi gösterip;

-“İşte bunun gibi olursan Allah-u Teâlâ’ya vasıl olursun.” Buyurdu.

Bununla, ayağının ikisi de kırık bir köle, efendisinin kapısının önünde nasıl durur hiçbir yere ayrılmazsa; bir kul da Allah-u teâlâ’nın kapısından her an bekler hiç ayrılmaz ve isyan etmezse, Allah-u Teâlâ’ya kavuşur demek istedi.

Bir kimse gelip kendisinden kalbının yumuşaması için dua etmesini istedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) Ona;

-“Ey Kalbleri yumuşatan Allahım! Ölüm benim kalbimi yumaşatmadan sen benim kalbimi yumuşat. Diye dua et.” Buyurdu

Sırrı-yi Sekati hazretleri (r.a.);

-“Kavuştuğum bütün ni’metlere Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a) nin BEREKETİYLE KAVUŞTUM.”Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu