‘kerametler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Kalecik Köyü (Kelehi) civarı kış manzarası Nusaybin

Abdullah bin mübârek (Radiyallah-u anh);

Devrinin en büyük âlimlerinden. Horasan’da 181 (M. 796) da vefat etti. Babası türk, annesi Harzemlidir. Tebe-i tabiin’den olup, büyük âlim, şaşıranların yol göstericisi, dinin senedi, Hanefi mezhebinin reisi İmâm-i A’zam (r.a.) dan ilim tahsil etti.

Ayrıca zamanın meşhur âlimlerinin derslerine devam ederek hadis ve fıkıh ilimlerinde söz sahibi oldu. Kitabları, kerametleri ve yetiştirdiği talabeleri pek çoktur. Bu talabelerden birisi de mezheb reisi Ahmed bin Hambel (r.a.) dır.

Bir yıl ticaretle uğraşır, kazancının hepsini fakirlere dağıtırdı. İkinci yıl İslamiyeti yaymak için harplere giderdi. İlmi, fıkhı, edebi, zühdü, fesahatı ve vera’i çok idi.

Geceleri ibadet ile geçirirdi. Az konuşmayı kendine âdet edinmiş olup, emin ve sözleri hüccet (senet) idi. Kitablarında yirmi binden ziyade hadis-i şerif vardı. Duası makbul olanlardı.

Bir gün bir a’mâ gelip;

-“Bana dua buyurun da Allah-u Teâlâ gözlerime görme kuvveti versin.” Dedi.

Bunun üzerine Abdullah bin Mübârek (r.a.) Allah-u Teâlâ’ya yalvararak dua eyledi ve derhal a’mâ’nın gözleri eskisi gibi görmeye başladı.

Abdullah bin Mübarek hazretleri (r.a.) Tabiinden bazı kimselerle görüşmüştür. İmâmlardan da bir çoğunun zamanına yetişmiştir. Senelerce İmâm-i A’zam (r.a.) sohbetinde bulunmuş, çeşitli hocalardan fıkıh ve hadis-i şerif dersleri almıştır.

Din düşmanlarına karşı ve nefisle cihad edenlerin başında gelirdi. ÂLİMLERİN SULTANI ismini almıştır. İlim ve yiğitlikte zamanının bir tanesi idi. DİNİMİZİN BÜYÜKLERİNİ GÖRMÜŞ SOHBET ETMİŞ VE ONLARIN MAKBULÜ OLMUŞTUR.

Merv’de senelerce hadis ve fıkıh okuttu. Kötü huylu bir kimse, yanına gelir giderdi. Bu gelen kimse birgün bundan ayrıldı, gelmez oldu. Bunun ayrılmasına çok üzüldü.

Kendisine;

-“Niçin üzülüyorsun?” dediklerinde,

Abdullah bin Mübârek (r.a.);

-“O zavallı gitti. O kötü huylar kendinden ayrılmadı. ONUN BU HALİNE ÜZÜLÜYORUM. BİZİM YANIMIZDA BİR MÜDET DAHA KALSAYDI AHLAKI DÜZELEBİLİRDİ.”

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kalecik (kelehi) köyü civarı Nusaybin

Abdullah bin mübârek (Radiyallah-u anh)- 2

Takvası (haramlardan kaçması) çok fazla idi. Bir defasında yolda bir yerde konakladı. İyi bir atı vardı. Kendisi namazda iken atı başkasına ait otlaktan yedi. Namazı bitirince atı otlak sahibine hediye edip, yaya olarak yoluna devam etti.

Hakkında söylenenler;

İbn-i Hibban (r.a.);

-“O’nda kendi zamanında, ilim ehlinden hiç bir kimsede bir araya toplanmamış olan güzellikler vardır.”

İsmail İbn-i İyas (r.a.);

-Yeryüzünde Abdullah bin Mübarek gibisi yoktur. Allah-u Teâlâ yarattığı her güzel hasletten O’na da vermiştir.”

Abdullah bin Mübârek (r.a.) in talabelerinden el-Fedl İbn-i Musa (r.a.) ve Muhalled İbn-i Hüseyn (r.a.) ve başkaları bir araya geldiler;

-“Haydi İbn’ül-Mübârek (r.a.) in güzel sıfatlarını sayalım.” Dediler.

Sonra hepsi de;

-“O ilmi,edebi, fıkhı, nahvi, lügati, şiiri, fesahati, zühdü, vera’ı, insafı, gece kalkmayı, haccı, gazâyı, biniciliği, kahramanlığı ve faydasız konuşmayı terk etmeyi, arkadaşlarına muhalefet etmemeyi bir arada toplamıştır.” Dediler.

Abbas İbn-i Mus’ab (r.a.) da ilave ederek;

-“Hadis, fıkhı, Arapçayı, şecaati, ticareti, cömertlik ve yanlarında yokken, arkadaşlarına muhabbeti bir araya getirmiştir.” Demiştir.

Abdullah İbn-i Muhammed-Addafif (r.a.);

-“Ben İbn-ül Mübârek (r.a.) i dinledim. O BİZE GÖRE İNSANLARIN EN YÜCESİ VE ONLARIN İÇİNDE KENDİ ZAMANINDAKİ İHTİLAFLARI EN İYİ BİLENDİR.”

Şuayb İbn-i Harb (r.a.);

-“Abdullah İbn’ül-Mübârek (r.a.) le kim karşılaşırsa, şeref kazanır. Çünkü o, zamanındakilerin hepsinden üstün vasıflara sahib bir insandır.”

Süfyan-i Servi (r.a.);

-“Bütün ömründe, tek bir sene Abdullah bin Mübârek (r.a.) gibi olmayı arzu ederim. Maalesef, üç gün bile öylesine geçim yetmez.”

Yahya İbn-i Main (r.a.);

-“Abdullah bin Mübârek zeki, iyi tesbit edici, güvenilir (sika) hadisleri sahih olan bir âlimdir. Rivayet ettiği yazılı hadisleri yirmi veya yirmibir bindir.” Demişlerdir.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Beşire Mecido (Girnavas civarı)

Abdullah bin mübârek (Radiyallah-u anh)- 3

Birgün Abdullah bin Mübârek (r.a.), Şam’a gitmek üzere sefere çıktı. Giderken yolda ölmüş bir merkep gördü. Yanıbaşında ayakta bir fakir de ağlıyordu.

Abdullah bin Mübârek (r.a.) ona;

-“Niye ağlıyorsun?” diye sordu.

Fakir cevab olarak;

-“Ben fakir bir kimse olup, çoluk çocuk sahibiyim. Bu merkebi üçyüz dirheme almıştım. Bundan sonra ne yapacağımı düşünerek ağlıyorum!” dedi.

Abdullah Bin Mübârek (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Sen bu merkebi sağ iken üçyüz dirheme almıştın. Şimdi ise bunu senden semeri ile beşyüz dirheme satın alıyorum.” Deyip beşyüz dirhemi sayarak eline verdi.

O gece fakir rü’yasında mahşeri gördü. Baktı ki, bahçeler, bağlar içerisinde bir merkep! Yullarını ve palanını altın ve mercanla süslemişler!

Yanı başında bir melek, şöyle nida ediyordu;

-“Kim buna binerse ona müjdeler olsun.”

Fakir bunu duyunca, meleğin yanına gelip der ki;

-“Bu benim ölen merkebimdir. Bunu bana verin!”

Melek;

-“Evet, bu senindi. Fakat ölüsüne sabır etmediğin için, şimdi başkasının oldu. Baksana, yular’ı üzerinde ne yazıyor?

Fakir yular’a bakınca bir de ne görsün;

-“Bu Abdullah bin Mübârek hazretlerinin bineğidir.” Yazılıydı.

Sonra fakir uykudan uyanıp, hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı.

Kendi kendine;

-“Bana yazıklar olsun bir hayvanın ölmesine bile sabredemedim.” Dedi.

Hemen beşyüz dirhemi alıp, doğruca Abdullah bin Mübârek hazretleri (r.a.) nin yanına gitti.

Parasını geri vermek istedi ve dedi ki;

-“Ben satıştan vazgeçtim.”

Abdullah bin Mübârek (r.a.);

-“Sen akşam gördüğün rü’ya üzerine geldin. Ben de vazgeçtim. Beşyüz dirhemi de Sana hediye ettim.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Beşire Mecido (Girnavas çivarı)

Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anh)- 4

Sehl bin Abdullah (r.a.), Abdullah bin Mübârek (r.a.) in derslerine devam ederdi.

Bir gün;

-“Artık senin derslerine gelmiyeceğim. Çünkü, bugün gelirken senin kızların dama çıkmış beni çağırıyorlardı. Benim Sehlim, benim Sehlim diyorlardı. Bunların terbiyesini vermiyor musun?” dedi.

Abdullah bin Mübârek (r.a.), o gece talabelerini toplayıp;

-“Sehl (r.a.) in cenaza namazına gidelim.” Dedi.

Gidip vefat etmiş buldular.

Talabeleri;

-“Sehl (r.a.) in vefatını nerden anladın?” dediklerinde.

Abdullah bin Mübârek (r.a.);

-“Benim hiç cariyem yok. O gördükleri cennet hurileri idi. Onu cennete çağırıyorlardı.” Dedi.

Abdullah bin Mübârek hazretleri (r.a.) buyurdular ki;

Bir ateşperestle çalışyorduk. Namaz vakti gelince ondan, namaz kılarken bana zarar vermiyeceğine dair söz aldım. Bunun üzerine namaz vaktinde rahatça namaz kıldım. Sonra ateşperest olan o şahsın ibadet zamanı gelmişti.

Ateşperest;

-“Şimdi sıra bende, ben ibadet ederken, sende zarar vermiyeceğine söz ver.” Deyince rahatça ibadetini yapacağını bildirdi.

Fakat ateşperest ateşe tapmak üzere secdeye varınca, gayrı ihtiyarı hemen üzerine atıldım.

Sözümde durmadım.

Şöyle bir ses duydum;

-“Söz verdiğin zaman ahdini yerine getir!

Bunun üzerine ona zarar vermeden geri çekildim.

Sonra ateşperest ibadetini bitirdiğinde bana sordu;

-“Evvelâ hucum etin. Sonra niye vazgeçtin?…”

Ben de;

-“Ben Allah’dan başkasına secde ettiğin zaman, dayanamadım, üzerine atıldım. Seni öldürmek istiyordum. Fakat tam o anda;

(-“Söz verdiğin zaman, ahdını yerine getir.”) diye bir ses beni o teşebbüsten alıkoydu.

Bunun üzerine ateşperest;

-“Rab, senin Rabbındır! Kendi düşmanı için, dostunu bile azarlıyor! İşte huzurunda Müslüman oluyorum.” Diyerek Kelime-i Şehadet getirdi.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Beşire Mecido (Girnavas civarı)

Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anh)- 6

Abdullah bin Mübârek hazretleri (r.a.) kul haklarına çok dikkat ederdi.

Buyurdu ki;

-“Birinin bir lira hakkını ödemek, bin lira sadaka vermekten daha hayırlıdır.”

Tekrar buyurdu ki;

-“Eğer gıybet etseydim, anamı, babamı gıybet ederdim. Çünkü sevablarımın onlara verilmesi daha hayırlı olur.”

Abdullah bin Mübârek hazretleri (r.a.) Allah için ilme çok ehemmiyet verirdi.

Buyrudu ki;

-“Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşek davranmak, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da ma’rifete, Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşamaz.”

Abdullah bin Mübârek (r.a.) tekrar buyurdu ki;

-“İnsanların sefili, dini, dünyalığa alet edendir. ”

Yine buyurdu ki;

-“Şu anda Edeb dinin üçte ikisini teşkil etmek üzeredir.”

Abdullah bin Mübârek hazretleri (r.a.) vefatının yaklaştığında bütün malını fakirlere verdi.

Hizmetinde bulunan bir talabesi dedi ki;

-“Efendim! Malumunuz üç çocuğunuz var. Onlara miras bırakmayacak mısınız?”

Buyurdu ki;

-“Onları Allah-u Teâlâ’ya emanet ediyorum. O en iyi bir vekildir. Eğer çocuklarım salih olurlarsa, Cenab-ı Hak, onları ummadıkları yerden rızıklandırır. Yok eğer, fasık olurlarsa malımın kötü insanlara kalmasını istemem.”

Vefatı anında gözlerini açtı, güldü ve (Saffat sûresinin 61) –“Amel edenler, bu ebedi ni’mete kavuşmak için çalışanlar” ayet-i kerimesini okudu.

Zamanın âlimleri Abdullah bin Mübârek (r.a.) i övmüşler ve kıymetini belirtmişlerdir.

Halid İbn-i Madân (r.a.) dan rivayet ettiği hadis-i şerif de Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem),

-“Şehidler Allah’ın emin kıldığı kimselerdir. İster öldürülsünler, isterlerse yataklarında ölsünler.”

Ebû Hureyre (r.a.) den rivayet ettiği hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“Bana Cennete girenlerin ve Cehenneme girenlerin ilk üçü arz olundu.”

-“Cennete giren ilk üç kişi;”

-“1-Şehid”
-“2-Rabbina ibadeti güzel yapan, efendisine de itaat eden bir köle,”
-“3-Ailesi çok olan, buna rağmen kötü iş ve sözden uzak duran namuslu bir adam.”

-“Cehenneme giren ilk üçe gelince;”

-“1-Zalim Sultan,”
-“2-Malı olup zekatını vermeyen zengin,”
-“3-Allah-u Teâlâ’ya isyan eden fakir.”

Eserleri;

Kitab-ül Cihad adlı kitabı,Cihad sahasında yazılmış İLK eserdir.
Kitab-üz-Zühd Ve’rrekîk, tasavvuf sahasında ilk eserlerdendir.
Kitab-üs sünen fı’l fıkh, fıkıh bablarına göre tasnif edilmiş hadis kitabıdır.
Kitab-ül birr ve’s-sıla yine tasavvuf la ilgilidir.
Kitab-üt-tefsir
Ve son olarak da hailse ilgili el-Erbain’ dır.

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Mübârek (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Resulullah (a.s.v.) tarafından Veysil Karani (r.a.) ye verilen HIRKA-İ ŞERİF

Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anh) – 1

Tabiin’nin büyüklerinden. İsmi Üveys bin Âmir Karni (r.a.) dir. Yemen’in Karn köyünde doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. 37 (M. 657) senesinde şehid edildi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in sağlığında Müslüman oldu. Fakat Resûlullah (a.s.v.) i göremediği için SAHÂBİ Olamadı.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) in zamanında Müslüman olduğu için Tabiin’in büyüklerinden olduğu Hadis-i Şerif’te bildirildi.

Hazreti Ömer (r.a.) in halifeliği sırasında Medine’ye geldi. Çok alâka ve hürmet gördü. Önceleri kendi memleketi Yemen’de yaşadı. Sonra Basra’ya gitti.

Veysel karani (r.a.), Yemen’de iken deve güder, geçimini onunla temin ederdi. Geçimi, yaşaması pek sade idi. Hasta, âmâ ve ihtiyar annesinden başka kimsesi yoktu.

Güttüğü develer için belli bir ücret istemez, ne verirlerse onu alırdı. Fakir olanlardan hiç ücret almazdı. Aldığının yarısını SADAKA OLARAK FAKİRLERE DAĞITIR, KALANINI DE KENDİ İHTİYAÇLARINA VE ANNESİNE HARCARDI.

Müslüman olduktan sonra bütün ömrü boyunca boyunca Sevgili Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in AŞKI İLE YANIP TUTUŞMUŞTUR. Bir an bile Rabb’ini unutmamıştır. Kulluğunda o dereceye ulaşmıştır ki, her hali, her haraketi ve her sözü İNSANLARA İBRET VE NASİHAT OLMUŞTUR.

Kimseden incinmemiş ve kimseyi incitmemiştir. ONUN EN ÖNEMLİ VASFI, PEYGAMBER EFENDİMİZ (Sallallahu aleyhi ve selem) E AŞKI, İBADETTE CANLA BAŞLA DEVAM ETMESİ VE ANNESİNE SAYGISIDIR. Annesine çok hizmet edip, hayır duasını almıştır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayehi ve selem) i görmeği çok arzu ediyordu. Defalarca Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i görmek için annesinden izin istedi. Annesi kendisine bakacak kimsesi olmadığı içi izin veremedi.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Üveys-i Karni ihsan ve iyilikte tabiinin hayırlısıdır.” Buyurdu.

Resulullah Efendimiz Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) zaman zaman mübarek yüzünü yemene döndürür ve;

-“Yemen tarafından rahmet rüzgarı estiğini duyuyorum.” Buyurdu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Kıyamette Allah-u Teâlâ (c.c.) Üveys sûretinde yetmişbin Melek yaratır ve üveys-i onların arasında ARASAT’A GÖTÜRÜRLER. Cennete gider ve Allah-u Teâlâ’nın dilediği (bildirdiği) nden başka mahluk hangisinin Üveys olduğunu bilmez.” buyurdu.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Geliye Şam’e Mevki-i Navale sipi (Nusaybin)

Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anh)- 2

Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ümmetimden bir kimse vardır ki, Rebi’a ve Mudar kabilelerinin koyunları kıllarının adedince kişiye kıyamette şefaat edecektir.” Buyurdu.

Arabistan’da bu iki kabilenin koyunları kadar kimsenin koyunu olmadığı söylenmiştir.

Eshab-i Kiram (Rıdvanıllahi aleyhüm ecmain);

-“Ya Resulullah (s.a.v.) bu kimdir?” dediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Allah’ın kullarından biri,” buyurdu.

Eshab-i Kiram (r.a.);

-“Ya Resulullah (a.s.v.) biz hepimiz kullarız, ismi nedir?” dediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“İsmi Üveys .” buyurdu.

Eshab-i Kiram (r.a.);

-“Ya Resulullah (a.s.v.) nerelidir? Nedir.” Dediler.

Resulullah (Sallahu aleyhi ve selem);

-“Karn’lidir.” Buyurdu.

Eshab-i Kiram (r.a.);

-“O sizi gördü mü?” dediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Baş gözü ile görmedi.” Buyurdu.

Eshab-i Kiram (r.a.);

-“Hayret, size bu kadar aşık olsun da, hizmet ve huzurunuza koşup gelmesin.” Dediler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“iki sebepten; Biri hallerine mağlubdur. İkincisi ise benim dinime bağlılığından dolayıdır. İhtiyar bir annesi vardır. İman etmiştir. Gözleri görmez, el ve ayakları haraket etmez. Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, aldığı ücreti kendisinin ve annesinin nafakasına harcar.” Buyurdu.

Eshab-i Kiam (r.a.);

-“Biz onu görür müyüz?” dediler.

Rsulullah (sallallahu aleyhi ve selem) Hazreti Ebû Bekir (r.a.);

-“Sen onu kendi zamanında göremezsin.”

Devam edecek

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Geliye Şam’e Navale (Nusaybin)

Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anh)- 3

Eshab-i Kiram (r.a.);

-“Biz onu görür müyüz?” dediler.

Rsulullah (sallallahu aleyhi ve selem) Hazreti Ebû Bekir (r.a.);

-“Sen onu kendi zamanında göremezsin.”

Ama Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Hazreti Ömer (r.a.) ve Hazreti Ali (r.a.) ye;

-“Siz onu görürsünüz. Bedeni kıllıdır. Sol böğründe ve avucunun içinde bir GÜMÜŞ MİKTARI BEYAZLIK VARDIR. Bu baras hastalığı beyazlığı değildir. O’NA VARINCA, BENİM SELAMIMI SÖYLEYİN VE ÜMMETİME DUA ETMESİNİ BİLDİRİN.” Buyurdu.

Veysel karani hazretleri (r.a.) gece gündüz ibadet ve tâatle vakit geçirirdi. Kendini halktan gizlerdi.

İlk zamanlar herkes ona DİVANE GÖZÜ ile bakıyordu. Sonradan onun büyüklüğünü anladılar, çok ikram ve hürmet göstermeye başladılar.

Bunun üzerine annesinin vefatından sonra karın köyünden çıkıp Kufe şehrine gitti.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) im vefatı yaklaşınca, Sahabe-i Kiram;

-“Hırkanızı kime verelim?” dediler.

Resulullah (Sallallahua aleyhi ve selem);

-“Üveys-i Karni (r.a.) ye verin.” Buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) in vefatından sonra Hazreti Ömer (r.a.) işle Hazreti Ali (r.a.) kufe’ye geldiklerinde,

Ömer bin hattap (r.a.) Irak’lılerı toplayıp minbere çıktı ve

-“Ey insanlar, Irak’lı olanlar otursunlar.” Buyurdu.

Hepsi oturdu, bir kişi oturmadı.

-”Sen karn’limi sin?” buyurdu

Adam;

-“Evet dedi .

Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.);

-“Üveysi tanır mısın ?” buyurdu:

Adam;

-“Tanırım, o sizin tarafınızden anılmaya layık olmayan bir kimsedir. Bizim aramızda, ondan ahmak (haşa) ondan akılsız, fakır ve kimsesiz bir kimse yoktur. Divanedir, insanlardan kaçar bir hali vardır” Dedi.

Ömer Bin Hattab (r.a.);

-“Onu arıyorum, nerededir? Buyurdu.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Geliye Şam’e Navale (Nusaybin)

Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anh)- 4

Ömer Bin Hattab (r.a.);

-“Onu arıyorum, nerededir? Buyurdu.

Adam;

-“Arne vadisinde develerimize çobanlık yapmaktadır, biz de karşılığına ona akşam yiyeceği veririz. Saçı sakalı karışıktır, şehirlere gelmez, kimse ile sohbet etmez, insanların yediğini yemez; üzüntü ve neşe bilmez, insanlar gülünce, o ağlar, insanlar ağlayınca o güler.” Dediler.

Hazreti Ömer (r.a.);

-“Onu arıyorum.” Buyurdu.

Sonra hazreti Ömer (r.a.) ile Hazreti Ali (r.a.), onun olduğu yere gittiler. Onu namaz kılarken gördüler. Allah-u teâlâ, develerini gütmesi için BİR MELEK VAZİFELENDİRMİŞTİ. Namazı bitirip selam verince,

Hazreti ömer (r.a.) kalktı ve selam verdi. Üveys Selamı aldı.

Hazreti Ömer (r.a.);

-“İsmin nedir?” diye sordu.

Üveys (r.a.);

-“Abdullah (Yani Allah’ın kulu)” dedi.

Hazreti Ömer (r.a.);

-“Hepimiz Allah’ın kullarıyız; esas ismin nedir?” diye sordu.

Üveys-ül Karani (r.a.);

-“Üveys.” Dedi.

Hazreti Ömer (r.a.);

-Sağ elini göster.” Buyurdu.

Üveys sağ elini gösterdi. Hazreti Ömer (r.a.),

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

geliye Şam’e Mevki-i (Navale) Nusaybin

Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anh)- 5

-“Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) size selâm etti. Mubarek hırkalarını size gönderip, (-“Alıp giysin, ümmetime de dua etsin.”) Diye vasiyet etti.”

Üveys-ül Karani (r.a.);

-“Ya Ömer! Ben zayıf, aciz ve günahkar bir kulum. Dikkat buyur, bu vasiyet başkasına ait olmasın?.” Deyince

Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.);

-“Hayır Ya Üveys, aradığımız sensin. Peygamber Efendimiz senin eşkalini ve vasfını belirti.” Cevabını verdi.

Bunun üzerine, ‘Hırka-i Şerifi’ hürmetle öptü, kokladı, yüzüne gözüne sürdü.

Sonra;

-“Siz burada bekleyin.” Dedi.

Yanlarından ayrildı. Biraz ileride ‘Hırkayı’ yere bırakıp, yüzünü yere koydu.

Cenab-i Hakka şöyle dua’da bulundu;

-“Ya Rabbi! Sevgili Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), ben fakir, aciz kuluna Hazreti ömer (r.a.) ve Hazreti Ali (r.a.) ile ‘Hırka-i’ şerif’lerini göndermiş.” Dedi.

GÜNAHKAR OLAN BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN AFFI İÇİN DUÂ ETTİ. BİR ÇOK MÜSLÜMANIN AFFOLDUĞU BİLDİRİLİNCE ‘Hırka-i Şerif-i’ HÜRMETLE GİYDİ.

Veysel Karani hazretleri (r.a.) ne hediye edilen ‘Hırka-i Şerif’ın bir parçası, Van cıvarında İRİSAN BEYLERİNE kadar gelmiş ve 1618 senesinde Osmanlı padişahlarından Osman Han’a getirilip hediye edilmiştir.

Sultan Abdülmecid Han, bu hırka-i şerif için Fatih civarında (Hırka-i Şerif) cami’ini yaptırmıştır. Her sene Ramazan ayında Camekan içinde Halka ziyaret ettirilmektedir.

Tasavvuf’ta büyüklerini görmedikleri hâlde onların ruhaniyetinden istifade ederek feyz alarak, yükselenlere ‘ÜVEYSİ’ denilir. Bu tabir, Veysel Karani hazretleri (r.a.) nin Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) i görmeden feyz alıp, O’na tabi olmak suretiyle tasavvufta yüksek derecelere kavuşmasına benzeterek söylenilmiştir.

‘Üveysi’ demek MURŞİDİ OLMAYAN DEMEK DEĞİLDİR. Görmediği halde Peygamber efendimiz (sallallahu alayhi ve selem) in, ve O’nun varisleri olan EVLİYANIN BÜYÜKLERİNDEN BİRİNİN RUHANİYETİNDEN FEYZ ALIP, YÜKSELMEK DEMEKTİR.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Üveys-ül Karani (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu