‘Kıssadan Hisse’ olarak etiketlenmiş yazılar
Riyazet ve Keramet ehlinin fazileti
18 Temmuz 2008Kasyane (Nusaybin)
Bil ki;
Cenabi Hak Teâla (c.c.) bir kula murad ettiği vakıt, Ona kendi nefsinin ayıplarını görecek basiret verir.
Kimin ki, basireti keskin olursa onun ayıpları kendisine gizli olmaz. Kişi kendi ayıplarını bildiği vakit tedavi etme imkânları elde eder.
Fakat insanların ekserisi kendi ayıplarını görmezler, cahildirler. Kişi kardeşinin gözündeki çöpü görür de, kendi gözlerindeki merteği görmez.
Kim ki,
Kendisinin ayıplarını görmek isterse onun için dört yol vardır.
Birinci yol:
Nefsin ayıplarını gören, nefsin sebep olduğu gizli afetlere muttali olan bir mürşide bağlanıp, onu kendi nefsi hakkında hakem yapmak ve nefsiyle mücadelede onun işaretine uymaktır.
İşte mürit ile şeyhin, talebe ile hocanın durumu budur. Hocası ve şeyhi nefsinin ayıblarını ona bildirir. Ona tedavinin yollarını öğretir. Bu zamanda bu birinci yolda, tarif edilen pek az bulunur.
İkinci yol:
Çok doğru, dürüst ve dindar birini kendisine arkadaş edinmeyi talep etmek, kendi ahvalini ve fiillerini kontrol altında bulundurmak için onu murakıp tayın etmek.
Zahiri ve Batıni ayıpların ve ahlakından çirkin bir huyunu gördüğünü onu ikaz eder.
İşte din bilginlerinden olan büyükler ve zeki, basiretli olanlar böyle yaparlardı.
Hazreti Ömer (Radiyallah-u anhu) der ki;
-“Bana ayıplarımı gösterene Allah (c.c.) rahmet eylesin.”
Hz. Ömer (r.a.) Selam-i Farisi (r.a.) ye sorardı.
Bir gün Selman (r.a.) Hz. Ömer (r.a.) e geldiğinde ona Hz.Ömer (r.a.) şöyle dedi;
-“Sana benim ayıplarımdan ve kusurlarımdan neler ulaştı?”
Selman-i Farisi (r.a.) Hz .Ömer (r.a.) in affını talep etti. Cevap vermedi.
Hz Ömer (r.a.) kendisine ısrar edince.
Selman-i Farısı (r.a.) ; şöyle dedi;
-“İşittim ki,…
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri her zaman ve her yerde kendini kontrol eden, Ayıpların giderilmesi için çalışan ve kendilerine muttaki arkadaşlar edinen kullarından eylesin. AMİN
Fuad Yusufoğlu
Kırk Hadis: (33) :Kolaylık gösteriniz, zorlaştırmayınız
21 Temmuz 2008Mescidil haram (Kabe)
يَسَّرُوا وَلاَتُعَسّرُو اوَبَشَّرُوا وَلاَتُنَفَّرُوا
Meali:
Resulüllah Sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur:
-“Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”
Buhari (r.a.) Müslim (r.a.)
Sevgili Pippa Bacca. Üzgünüz
21 Temmuz 2008Pippa Bacca (İtalyan vatandaşı)
İtalyan vatandaşı olan Pippa Bacca’dan bahstemek istiyorum….
Evet….
Sanatçı Pippa Baca’dan bahsetmek istiyorum…Bu kızcağız ne umutlarla kendi vatanından yola çıkmıştı…
Barışa katkıda bulunmak amacıyla kendi akrabalarından vedalaşıp yola çıktı…
Evet…
Pippa çok ülkeler kat etti. Ne yazık ki, bizim memleketimizde Hanı kendimizi Müslüman olarak tanımlıyoruz ya, Hanı ne derler yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayız ya, İşte bu masum kızcağız gele gele bizim şirin ülkemize geldi. Çok da destek gördü.
Ama…
Evet işte bu ama olmazsa daha da çok sevinirdim. Evet gele gele bizim güzel ülkemize geldi ve ülkemizin güzelliklere belki de hayran kaldı. Kimbilir?
Çünkü o şimdi yaşamiyor önce tecavuza uğradı sonra da hunharca öldürüldü.
Az da olsa katili çok kısa zamanda yakalandı. (Allah bilir ya asıl katil o ise) Evet bu güzel bir gelişme, içimizi serinleti.
Ama gene de üznüntülüyüz. Çünkü yabancı bir kızcağız kendi memleketinden uzakta yabancı bir ülkede önce tecavüze uğradı ve sonra da öldürüldü.
Yazık… çok çok yazık…
İşte bundan emin değilim. Belki bu yakalanan şahıs ( ki asıl katil o ise Allah bilir ya) cezasını çekmek için hapiste yatacak ve belki de bilemiyorum birkaç yıl sonra cezasını çektikten sonra serbest kalacak. Orasını ben bilmem Çünkü kanunlar var nizam var artık o da yargının işi…
Ama benim bu işi yapan şahsa veya daha da bu gibi işlerle uğraşan insanlara bir çift sözüm var…Sen ne yaptığının farkında mısın? Bu işin peşinde koşanlar bunu önce tasavvur etsinler de sonra o kötü çirkin işi yapsınlar..Acebe bir başkası onların hanımına veya kızlarına tecavüz etse hoşlarına gider miydi?
İşte bunu düşünsünler de sonra bu çirkin işi yapsınlar. Bu çirkin işi kendilerine meslek yapanlar; veya bu işi her zaman yapan ey şahsiyetsiz ve hayvanlardan da beter olan yaratık; Devletine, milletine, Memleketinin insanlarına ne kadar zarar verdiğinin farkında mısın? Nereden anlayacaksın… Çünkü bu işi yapan şahıs insanlıktan nasibini almamıştır ki anlasın…
Ne derece doğruluk payı vardır bilmiyorum ama ben bir yerden okudum Bu okuduğum kıssayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Lütfen okuyun:
Eski zamanlarda bir padişah varmış Padişah ihtiyarlamış ve vefat etmiş onun yerine 18 – 19 yaşlarındaki oğlu yerine padişah seçilmiş.
Zamanla genç padişah etrafında vezirleriyle memleketini gezmeye çıkmış bir bina görmüş ve vezirlerine sormuş;
-“Bu etrafı yüksek duvarlarla örülmüş binada ne var?”
Veziri:
-“Padişahım bu etrafı yüksek duvarla örülü olan bina hapishanedir.”
Genç padişah merakla sormuş;
-“Bu ne işe yarar, Buraya kimleri koyuyorsunuz?”
Veziri;
-“Padişahım hırsızlık yapanları, birbirini öldürenleri, Devlete ası olanları burada haps ediyoruz.”
Genç padişah vezirine hemen bu hapistekilerin hepsini serbest bırakmalarını ve hapisleri yıkmaları emri için bir ferman hazırlamış
Vezir;
-“Padişahım bu kadar sabıkalıyı nasıl serbest bırakacağız ülkemizde kargaşa olur.”
Genç padişah vezirine;
-“Tez zamanda benim fermanımı halka bildir.” Demiş
Vezir istemiyerek Padişahın fermanını yazıp halka ilan etmiş ve ülkede ne kadar hapis varsa yıktırmış.
Aradan uzun bir zaman geçmiş bir gün askerler bir adamı bir diğer adamı öldürdüğü için yakalamışlar ve Genç padişahın huzuruna getirmişler;
Vezir Padişaha;
-“Padişahım sen hapisleri yıktırdın. Bu vatandaş bir vatandaşı öldürdü ve askerler de cesed yanında onu yakaladılar bu adamı ne yapalım?”
Padişah;
-“Bu adam mı diğer bir adamı öldürdü?”
Veziri;
-“Evet padişahım.” Dedi
Genç padişah;
-“Peki bu adamı bir camı minaresinin en yüksek şerefisine çıkarın ve ona her gün ekmeğini ve suyunu verin orada kalsın.” Dedi.
Vezir istemeye istemeye padişahın emrini yerine getirmek için bu katil’ı Minarenin şerefesine çıkardı ve ona ekmeğini suyun yanına bırakıp geri döndü.
Aradan kısa bir zaman geçmeden gene vezir padişahın yanına gelerek;
-“Padişahım bu adam da bir diğer adamı öldürdü ve askerler bunu da cesed yanında yakaladılar emriniz nedir? Dedi.
Padişah;
-“Ahaliyi çağırdı sonrada halkına seslendi;
-“Bu adamı diğer katilin yanına getirin eski katili bu minarenin şerefesinden kendi elleriyle aşağıya atsın.”
İkinci katli işleyen adam yukarı çıktı ve eski katili kendi elleriyle aşağıya attı birinci katil paramparça oldu.
Önceki katili aşağıya atan adama da ekmeğini ve suyunu verip aşağıya indiler.
İkinci katil artık ne uyuyor ne de yemek yiyebiliyor avazı çıktığı kadar halka sesleniyor
Ve ;
-“Ey ahalı sakın kimse kimseyi öldürmesin… Allah (c.c.) rızası için kimse kimseye fenalık etmesin.” Diye gece gündüz bağırmaya başladı.
Derler ki;
O ülkede bir daha herhangi bir cinayet işlenmedi bu genç padişah 98 yıl yaşamış ve ülkesi de huzur ve güven içinde kalmış…
Evet anlayana…
Üzgünüm… Çok üzgünüm sevgili Pippa baca…
Üzgünüm…
Sadece siz yeğenlerimle bu yazımı paylaşmak istedim…
Sevgilerimle…..
FuadYusufoğlu
Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 8
27 Ekim 2008Çağ-Çağ baraji Sonbahar manzarası (Nusaybin)
Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 8
Hâtim (r.a.) dedi ki;
-“Ey hocam!”
-“Yedinci faydam;”
-“İnsanlara baktım. Gördüm ki, herkes yiyip içmek, para kazanmak için uğraşıyor. Bu yüzden haram ve şübheli şeyleri de alıyorlar ve zillete, hakâretlere katlanıyorlar.”
-“Şu ayet-i Kerimeyi düşündüm;”
-“Allah-u Teâlâ tarafından rızkı gönderilmeyen yeryüzünde bir canlı yoktur.”
-“Kur’an-i kerimin Allah kelâmi olduğunu ve elbette doğru olduğunu ve o canlılardan biri olduğumu bildim. Rızkımı göndereceğine söz verdiğine, elbette göndereceğine güvenerek, O’nun emrettiği gibi çalıştım .” deyince
Şakik-i Belh-i (r.a.);
-“Ya Hâtim! Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söyliyorsun. Sekizinci faydayı da söyle!” dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli veli kulların şefaatına nail eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 9
27 Ekim 2008Çağ-Çağ baraji Sonbahar mevsimi) Nusaybin
Hâtim-i Esâm (Radiyallah-u anh)- 9
Hâtim (r.a.) dedi ki;
-“Ey hocam!”
-“Sekizinci faydam;”
-“İnsanlara baktım. Herkesin, bir kimseye veya bir şeye güvendiğini, sırtını ona dayadığını gördüm.”
-“Bazıları altınlarına, mal ve mülküne ba’zıları san’atına ve kazancına, bazıları mevki ve rütbelerine, ba’zıları da kendi gibi insana güveniyor.”
-“Sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm;”
-“Allah-u Teâlâ, yalnız kendisine güvenenlerin her zaman imdadına yetişir.”
-“Her zaman ve her işimde yalnız Allah-u Teâlâ’ya güvendim. O emrettiği için çalıştım, sebeplere yapıştım. Fakat yalnız O’na güvendim. Ondan istedim ve O’ndan bekledim.” Deyince
Şakik-i Belhi (r.a.) bu sözleri işitince;
-“Ya Hâtim! Allah-u Teâlâ, her işinde imdadına yetişsin! Hazreti Musa aleyhisselamin Tevrat’ına, Hazreti İsa Aleyhisselamin İncil’ine, Hazreti Davud Aleyhisselamin Zebûr’una ve Hazreti Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın Kur’an-i Kerim’ine baktım.”
-“Bu dört kitabın bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz esâsı ezberleyip bunlara uyanlar, hayatlarını bunların üzerine kuranlar, bu dört kitaba uymuş, emirleri yapmış olurlar.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlaâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Tasavvuf ehli olan sevgili veli kullar hürmetine Dünyada sıhhat ve afiyet üzere Salih amelli uzun bir ömür, insanlara faydası çok dokunan kullarından eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Bişr-i Hafi: (Radiyallah-u Anh)
18 Kasım 2008Gely’e Şam’e Navala sipi (Nusaybin)
Bişr-i Hafi: (Radiyallah-u Anh)
Evliyanın büyüklerinden, künyesi Ebû Nasr olup, asıl adı Bişr bin Hâris Abdurrahman el Hafi’dir.
Bişr-i Hafi (r.a.) Merv şehrinin Bekird bölgesinde 150 (M. 767) senesinde doğmuş, Bağdad’da yaşamıştır.
Hadis, fıkıh ve tasavvuf ilminde büyük âlimlerden olmuştur. Yedi sandık dolusu hadis kitabını ezberlemişti.
Tasavvuf ilminde yüksek makamlara erişmiş olan Bişr-i Hafi (r.a.) 227 (M. 841) yılında Bağdad’da vefat etmiştir.
Bişr-i Hafi (r.a.), devrinin ileri gelen alimlerinden ilim tahsil etmiş ve hadis-i şerif öğrenmiştir. İbrahim Sa’d, Abdurrahman bin Zeyd, Şüreyk bin Abdullah, Muâfa bin İmran Mûsul-i, Abdullah bin Mübarek, Ali bin Müşhir, İsa bin Yunus, Abdullah bin Dâvûd el-Hayri, Ebû Muâviye ed-Darir,Zeyd bin Ebi’z Zerga (Allah onlardan razı olsun) ve daha bir çok alimlerden ilim öğrenmiş ve Hadis-i şerif rivayet etmiştir.
Bişr-i Hafi (r.a.) den, Nuayım bin Heydâm, Muhammed bin Heydâm, İbrahim bin Haşim bin Mûskan, Nasr İbn-i Mansûr, El Bezzar, Muhammed bin el-Müsenna, Sırrı-yi Sekati, İbrahim bin Hâni en Nişabûri, Ömer bin Musa el-Celâ (Allah onlardan razı olsun) gibi bir çok âlimler ders almış ve hadis-i şerif okumuştur.
Gençliğindeki hatâlarından dönüp doğru yola girmesi şöyle anlatılır;
-“Bir gün sarhoş bir halde giderken,
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bu mübarek zat hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad yusufoğlu
Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 2
18 Kasım 2008gely’e Şam’e Navala sipi (Nusaybin)
Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 2
Gençliğineki hatalarından dönüp doğru yola girmesi şöyle anlatılır;
-“Bir gün sarhoş bir halde giderken, üstünde ‘BESMELE’ yazılı bir kağıt buldu. İçi sızlayıp yerden aldı. Öpüp, çamurlarını silip, temizledikten sonra, güzel kokular sürüp, evinin duvarına astı.”
-“O gece âlim evliya bir zat’a rü’yada,
-‘Git Bişr’e söyle! İsmimi temizlediğin gibi seni temizlerim. İsmimi büyük tuttuğun gibi, seni büyütürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığın gibi, seni güzel ederim. İzzetime yemin ederim ki, senin ismini dünyada ve ahrette temiz ve güzel eylerim.’ Dendi.
Bu rü’ya üç defa tekrar etti.
Sabah Bişr-i Hafi (r.a.) yi arayıp meyhanede buldu.
-“Mühim haberim var.” Diye içerden çağırdı.
Bişr-i Hafi (r.a.) geldiğinde;
-“Kimden haber vereceksin.” Dedi.
Allah’ın evliyası;
-“Sana Allah-u Teâlâ’dan haber vereceğim.” Deyince
Ağlamaya başladı. Ve;
-“Bana kızıyor mu, şiddetli azap mı yapacak?” dedi.
Rü’yayı dinleyince arkadaşlarına;
-“Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremiyeceksiniz.” Dedi.
O zatin yanında hemen tevbe etti. Bu anda ayağında ayakabbı bulunmadığı için, hiç ayakkabı giymedi.
Sebebini soranlara;
-“Söz verdiğim zaman yalın ayaktım, şimdi giymeye haya ederim.” Derdi.
Ayakkabi giymediği için kendisine “Hafi” (yalınayak) denilmiştir.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Bu mübarek zat olan Bişr-i Hafi rehimehullah hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad yusufoğlu
Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 3-
18 Kasım 2008Galy-e Şam’e navala sipi (NUSAYBİN)
Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 3-
Hambeli Mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hambel (r.a.) Bişr-i Hafi (r.a.) yi çok sever, devamlı yanına giderdi.
Talebeleri;
-“Siz Âlimsiniz. Hadis’te, Fıkıhta, İctihadda ve bütün ilimlerde eşiniz yoktur. Niye Bişr-i Hafi (r.a.) gibi birini sık sık ziyaret ediyorsunuz?” dediklerinde
-“İmam-i Hambeli (r.a.);
-“Evet dediğiniz ilimleri ondan iyi bilirim. Fakat o, kalb ilimlerini benden iyi bilir.” Derdi.
Bişr-i Hafi (r.a.) ye,
-“Bu ilme, yüksek derecelere nasıl kavuştun?” diye sorduklarında;
Bişr-i Hafi (r.a.);
-“Az yemekle.” Deyip
-“Yiyip gülen ile, yiyip ağlayan aynı olmaz.” Buyurdu.
Bütün ömrünü ilim öğrenmekle ve öğretmekle geçirdi. Son derece şübhelilerden sakınırdı. Konuştuğu zaman etrafa ilim, ahlak, hikmet kokuları yayılırdı.
Vefat ettiğinde cenazesini sabah evden çıkardılar. Fakat o kadar çok kalabalık vardı ki, ancak gece kabristana varabildiler,
Kendisini rü’yada görüp;
-“Allah-u Teâlâ sana ne muamele etti?”
Diye soruldukalrında;
-“Benim cenazemde bulunanı ve kıyamete kadar beni seveni affeyledi.” Buyurdu.
Bişr-i Hafi Hazretleri (r.a.) hayatta olduğu süre içinde bağdad’daki hayvanlar, yalın ayak gezdiği için onun hürmetine yolda pislemezlerdi.
Birisinin hayvanı bir gece yolda pisledi. Üzülerek
-“Bişr-i Hafi (r.a.) vefat etti.” Dedi
Baktılar ki gerçekten vefat etmiş.
Bir gün Bişr-i Hafi (r.a.) rahatsızlanarak tabîb Abdurrahman’a gitti. Ne gibi yemekler yiyeceğini sordu.
Tabib de,
-“Bana soruyorsun, fakat tavsiye ettiğim zaman tavsiyeme uymuyorsun.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi.
Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bişr-i Hafi rahimahulalah’ı seven Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 6
19 Kasım 2008Bor-e Gündük (Nusaybin)
Bişr-i Hafi (Radiyallah-u anh)- 6
Ben;
-“Burası Bağdad’a ne kadar uzaklıktadır.”diye sordum.
Bana
-“40 fersahdır (240 km)” dedi.
Ben bunu duyunca,
-”Benim bu yolu gidecek param yok. Burada kimseyi tanımam ve bu yolu yürüyemem.” Dedim
Hasta şahıs;
-“Bekle Bişr-i Hafi (r.a.) haftaya gelir.” Dedi.
Ertesi hafta;
-“Cuma günü tekrar geldi. Hastayı ayni şekilde tekrar doyurdu.”
Bişr-i Hafi (r.a.) giderken,
O hasta şahıs Bişr-i Hafi (r.a.) ye;
-“Bu adam Bağdad’dan senin arkadaşın, geçen hafta seninle beraber gelmiş. Bir hafta burada kaldı. ONU TEKRAR YERİNE GÖTÜR.” Dedi.
Bişri Haf-i (r.a.) bana;
-“Sen benimle niye buraya geldin?.” Dedi.
Ben;
-“Ben özür dileyerek hatamı söyledim ve af diledim.”
Bişr-i Hafi (r.a.);
-“Haydi kalk ve yürü.” Dedi.
Hemen kalktım;
-“Akşama kadar yürüdük.”
Akşam olmak üzere iken bana;
-“Sen Bağdad’ın hangi mahallesine oturursun?” dedi
Ben;
-“Falan mahallede otururum.” Deyince
Bişr-i Hafi (r.a.);
-“O mahallenin yolu burasıdır. Git ve arkana bakma.” Dedi.
-“Bende ondan sonra tevbe ettim ve bir daha böyle işlere karışmadım.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi.
Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bişr-i Hafi rahimahulalah’ı seven Salih kullarından eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Fatıma-i Nişaburiyye (Radiyallahu anha)
27 Kasım 2008Bor-e Gündük (Nusaybin)
Fatıma-i Nişaburiyye (Radiyallahu anha)
Hatun evliyaların büyüklerinden olup, Horasanlıdır. Mekke-i Mükerreme’de otururdu. Bâyezid’-i Bistamı hazretlerin (r.a.) nın medh ve iltifatına mazhar olmuştur.
Zünnun-i Mısrı (r.a.) kendisine birçok mes’elelerde danışmıştır. 203 (Miladi. 818) senesinde Mekke-i Mükerreme’de vefat etmiştir.
Bayezid-i Bistami hazretleri (r.a.) onun hakkında der ki;
-“Ömrümde bir hatun tanıdım. O Fatima-i Nişaburiyye (Radiayallahu anha) dir. KENDİSİNE HERHANGİ BİR KONUDA HABER VERMEK İSTESEM, ONA ÂYÂN OLUR VE O ŞEYİ BANA BİLDİRİRDİ.”
Zünnun-i Mısrı (r.a.) ise onun için şunları söylemiştir;
-“Mekke-i Mükerreme’de bir hatun vardır. Adı Fatima-i Nüşaburiyye’dir. Bu veliye hanım, Kur’an-i kerim’in mâ’nâ ve esrarından öyle şeyler söylerdi ki, bana hayret verirdi.”
Bu Eyliyâ hâtun, Allah-u Teâlâ’ya öyle aşık ve Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e öyle sevgi beslerdi ki, bir sohbet esnasında olanlardan bahsedilirken dayanamayıp vefat etti.
Fatıma-i Nişaburiyye (Radiyallahu anha) Buyurdu ki;
-“Allah-u Teâlâ’yı zikr ettiğin, andığın zaman, Allah-u Teâlâ’nın seni gördüğünü düşün ve zikre devam et.”
Yine Fatima-i Nişaburiyye (Radiayallah-u anha) buyurdu;
-“Sıdk ve takva sahibleri bu zamanda bir derya içindedirler. O deryanın dalgaları onlara çarpmaktadır. O derya içinde boğulmuşçasına Allah-u Teâlâ’ya “dua” ve feryad ederler. Kâdir-i mutlak olan Hak Teâlâ’dan saâdet ve necât taleb ederler. Kim, Allah-u Teâlâ’yı düşünerek amel ve ibadet yaparsa, o kimse ihlas sahibidir.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri bu Veliye Hatun olan Fatima-i Nişaburiyye hatırı için günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufığlu