‘Kur’an-i kerim’ olarak etiketlenmiş yazılar
Kur’ani kerim’in şefaati
29 Mayıs 2008Beyaz su başı -ava sipi- (Nusaybin)
Ebu Umame (r.a.) anlatıyor:
-”Hz.Peygamber (sallallahu aleyhi ve selam) şöyle dediğini işittim.”
-“Allah geceleğin Kur’an okuyan bir kula kulak verdiği kadar hiç bir şeye kulak verip dinlemez. Allah’ın rahmeti Namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar ondan çıktığı andaki kadar hiç bir zaman Allah’a yaklaşmış olmaz.” Tirmizi (sevabil kuran)
Sehl ibnİ muaz el cüheyni (r.a.) anlatıyor:
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellam) buyurdular kı:
-”Kim kur’an-ı okur ve onunla amel ederse, kiyamet günü babasına bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı, güneş dünya dakı herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse Kur’anla bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak düşünebiliyormusunuz?.” Ebu Davud. (salat.)
Hazreti Ali (r.a.) anlatıyor:
Resulullah (sallallahu aleyhi ve selam) buyurdular ki:
-”Kim kur’anı okur, ezberler, helal kıldığı şeyi helal kabul eder, Haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse Allah (c.c.) o kimseyi cennetine koyar, ayrıca hepsine cehennem şart olmuş bulunan ailesinden on kişiye şefatçı kılar.” Tirmizi. (sevabıl kur’an) kütüb-i sitte
Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)
Allah’u teâla hazretleri bizleri ve sizleri Kur’anı okuyan, Kur’an-i kerim le amel eden ve Kur’an-i kerimin şefaatına nail olan kullarından eylesin. AMİN
Fuad Yusufoğlu
Girnavas civarı (Nusaybin)
Abdullah bin Kesir (İmâm-i İbn-i Kesir) Radiyallah-u anh;
Tabiin devrinde Mekke’de yetişen meşhur kırâat âlimlerinden. Allah-u Teâlâ’nın kelâmı olan Kur’an-i Kerim’in kırâatini (okunuşunu), Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in okuduğu gibi bildiren âlimlerin ikincisi. Adı, Abdullah bin kesir bin Muttalib’dır. Künyesi, Ebû said veya Ebû Muhammed’dır. Ebû Bekir veya Ebus-Salt künyeleri de vardır.
“Darı” lakabı ile tanınmıştır. ‘Darı’ denmesinin sebebi, önce attar idi, yani güzel kokular satardı. Araplar, atara ‘Darı’ derler.
Bahreyn’de bulunan ve Dârın denen, koku getirlen bir yerin adıdır. Başka rivayetler de bildirildi. Ailesi Aslen İran’lıdır. Kisra, babalarını gemilerle Yemen’in San’a şehrine göndermişti. Habeşlilerin, kendilerini buradan çıkarması üzerine Mekke’ye göç etmişlerdir.
İmâm-i İbn-i Kesir (r.a.) 45 (M. 665) yılında Mekke’de doğdu. Orada Eshab-i Kiramın (r.a.) ve Tabiin (r.a.) in büyüklerinden Abdullah bin Zübeyr (r.a.), Halid bin Zeyd Ebû Eyyûb-l Ensarı (r.a.), Enes bin Mâlik (r.a.), Mücahid bin Cebr (r.a.) ve Abdullah ibn-i Abbâs (r.a.) ın kölesi Derbas (r.a.) a yetişip onlardan ilim aldı, hepsinden rivayette bulundu.
Kur’an-i kerim’in kırâatini arz yolu ile Abdullah bin Sâib (r.a.) den aldı. Yanı başından sonuna kadar ona okuyup hatim etti. Abdullah bin Sâib (r.a.) de, Übeyy bin Ka’b (r.a.) den, O da, Hazreti Ömer bin Hattab (r.a.) dan kıraat ettiler. Bu okuyuş Zeyd bin Sâbit (r.a.) ve Abdullah bin Abbas (r.a.) gibi Eshab-i Kiram vasıtası ile Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bildirmişlerdir.
İslâmı ilimlerden biri de, KIRÂAT İLMİDİR. Bu ilim sayesinde, Kur’an-i kerim’in okunuşu değiştirilmekten ve bozulmaktan korunmuştur.
İmâm-i İbn-i Kesir (r.a.) ve diğer kırâat âlimleri Kur’an-i Kerim’in okunuşu zabt hususunda çok büyük itina ve ihtimam göstermişler.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in okuduğu şekilde Müslümanlara ta’lim etmişler, öğretmişlerdir. Eshab-i Kiram’ın ve diğer büyük kırâat imâmlarının, akıllara şaşkınlık verecek derecedeki himmetleri, gayretli çalışmaları sayesinde Kur’an-i Kerim’in Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in kırâat ettiği şekil üzere okunması hususu, gayet sağlam ve esaslı bir suretle zabt olunarak emniyet altına alınmış ve NESİLDEN NESİLE İNTİKAL EDEREK ZAMANIMIZA KADAR HİÇ BİR DEĞİŞİKLİĞE UĞRAMADAN GELMİŞTİR.
Bu okunuş şekli, İnşallah KIYAMETE KADAR BÖYLE DEVAM EDECEKTİR.
İmâm-i İbn-i Kesir (r.a.), çok güzel Kur’an-i Kerim okurdu. Sesinin güzelliği ve kırâat bilgisinin yüksekliği sebebiyle okurken her kelimenin, her harfının hakkını verirdi.
Kur’an-i Kerim belaget ve fesahatını, yüksek mânasını canlandırmak hususunda öyle güzel bir edası, öyle bir okuyuş tarzı vardı ki, ZAMANINDAKİ İNSANLAR ARASINDA EŞİNE AZ RASTLANIRDI. O Mekke halkının ilimde önderi ve her zaman insanların, Kur’an-i Kerim’in okunmasını öğrenmek için yanında toplanmaktan vazgeçmediği imâmları idi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Kesir (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Girnavas tepesinden bir görünüş (Nusaybin)
Abdullah bin Kesir (İmâm-i İbn-i Kesir) Radiyallah-u anh; 2
İbn-i Kesir (r.a.) çok beliğ ve fasih konuşurdu. Hitabeti çok kuvvetli idi. Sözlerindeki te’sir çoktu. Beyaz sakalı, uzun boylu iri vucutlu olup, gözleri ve yüzü çok güzeldi. Tatlı esmer bir rengi vardı. Sakalını kına ile boyardı. Halinde sükunet ve vakar alametleri görünürdü. İlmi ve fazileti çoktu.
Birçok kimse, kendisinden ilim alıp kırâat ve hadis-i şerif rivayetinde bulunmuşlardır. Bundan kırâat rivayetinde bulunan iki ravisi vardı. İmâm-i Kunbul (r.a.) ve İmâm-i Bezzi (r.a.)…
İmâm-i İbn-i Kesir (r.a.) in birinci ravisi Kunbul (r.a.) un adı, Muhammed bin Abdurrahman bin Halid bin Muhammed el Mahzûmi (r.a.) dır. Künyesi Ebû ömer, Lakabı Kunbul’dur. 195 (M. 810) yılında Mekke’de doğdu ve 291 (M. 903) de Orada vefat etti.
Hicaz bölgesindeki kırâat âlimlerinin üstadı, hocası idi. Kur’an-i Kerim’in kırâatını, arz yolu ile Ahmed bin Muhammed bin Avn-ı Nebâl (r.a.) den almıştır. Kendisini Mekke-i Mükerreme’de kırâat için halef bırakan da O’dur.
Daha başka birçok âlimden Kur’an-i Kerim’in kırâatını öğrendi. İbn-i Kesir (r.a.) den bildirilen kırâatı da senet vasitesi ile rivayet etmiştir. Zira o Kavas (r.a.) tan, O da Kast (r.a.) dan, O da İbn-i Kesir (r.a.) den rivayet eder.
Hicaz bölgesinde Kur’an-i Kerim kırâatı Kunbul (r.a.) a dayanır. Her taraftan her şehir ve memleketten küçük ve büyük çok talebe, Allah-u Teâlâ’nın kelâmını okumak, öğrenmek ve ezberlemek için ona gelir, hizmetinde bulunarak yüksek derecelere kavuşurlardı.
Ebû Abdullah-ı Kussâ (r.a.) diyor ki;
-“İmâm-i Kunbul (r.a.), Mekke’de büyük vazifeyi üzerine almış bulunuyordu. Çünkü bu hizmet, elbette hayır, iyilik ve fazilet sahiplerinden birine verilirdi. Böylece yaptığı iş ve ona ait hükümler doğruce sağlam olurdu. Kunbul (r.a.) de, zamanında ilim, fazilet ve iyiliklerin hepsini kendisinde toplamış çok istifadeli bir imâm ve âlim olduğundan Mekke’de bu kırâat işine ehil olarak, bu hizmeti ona vermişlerdir.”
İmâm-i Zehebi (r.a.) der ki;
-“Bu hizmete başlaması, ömrünün ortalarında idi. Hizmette güzel bir yol takib etmesi ve yüksek bir ahlakı vardı. Yaşlılığı sebebiyle bu hizmetlerini ölümünden yedi veya on sene evvel bıraktı 291 (M. 903) yılında vefat etti.”
Ona ‘Kunbul’ lâkabının verilmesinin sebepleri ihtilaflıdır. Bazıları ismi olduğunu bildirdiler. Bazıları da, Mekke’de Sakinlerine “Kanabil=Kunbuller” denen bir evden dir dediler.
İslâm âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Kesir (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Aşke keşe Değirmeninden Girnavas’ın görünüşü (Nusaybin)
Bazıları da, İneklerde bir hastalık vardır o hastalığın ilacının adına “kunbul” denir. Eczacılar bunu bilmektedirler. Kendisinde de böyle bir hastalık bulunduğundan, bu ilacı kullanması sebebiyle onunla tanınıp sonra kısaltılarak uzatan (y) harfi kaldırılıp, kısaca “Kunbul” denmiştir. Dediler.
İmâmı Kunbul (r.a.) un bildirdiği kırât, İbn-i Mücahid ve İbn-i Şenbaz tariki ile bildirilmiştir.
İmâm-i İbn-i Kesir (r.a.) in İkinci ravisi Ahmed bin Muhammed bin Abdullah bin Kasem bin Nâfi’ bin Ebû Bezzi (r.a.) dır.
Mekke’deki kırâat imâmlarından olup, Mescid-i Haramın müezzini idi. 170 (M. 864) de vefat etti. İlmi sağlam, bilgisi kuvvetli bir imâm idi.
Babasından, Abdullah bin Ziyad (r.a.) den, ikrime bin Süleyman (r.a.) dan ve Veheb bin Vâdiha (r.a.) dan kırâat etmiştir.
Ondan çok kimseler Kur’an-i Kerim’in kırâatını öğrenip rivayet etmişlerdir. İbn-i Kesir (r.a.) den bildirilen kırâatı, senet vasitesi ile rivayet etmiştir.
Zira İmâm-i Bezzi (r.a.), İkrime (r.a.) den, o da Kast (r.a.) dan, o da İbn-i Kesir (r.a.) den rivayet etti. Bezzi (r.a.), bez yani kumaş satan kimse demektir. Başka, rivayetler de vardır. İmâm-i Bezzi (r.a.) nin kırâatı, Ebû Rebi’ (r.a.) a ve İbnü’l-Habbab Tariki (r.a.) ile rivayet edilmiştir.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Kesir (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha)- 14
24 Temmuz 2009Revda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha)- 14
Hazret-i Ali buyurdu ki;
-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın hanemize teşrif buyurduğu gün gerdekten dört gün geçmiş idi. Bizimle sohbet eyledi.”
Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana dedi ki;
-“Yâ Ali! Su getir.”
Kalktım su getirdim.
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir ayet-i Kerime okudu ve;
-“Bu sudan biraz iç. Bir miktar kalsın.” Buyurdu.
Öyle yaptım.
-“Kalan suyu başıma ve göğsüme serpti.”
Tekrar bana Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Su getir.” Buyrudu.
YİNE SU GETİRDİM.
-“Bana yaptığı gibi, Fatima (r.anha) ya da yaptı.”
Sonra beni dışarı gönderdi.
Fatima (r.anha) ya benden sual eyledi.
Fatima (r.anha) dedi ki;
-“Babacığım, bütün kemâl sıfatlar kendisinden mevcuttur. Lakin bazı Kuryeş hatunları bana;”
(-“Senin erin fakirdir.”) diyorlar.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Ey Kızım! Senin baban ve helalın fakir değildir. Bütün yer ve gök hazine ve definelerini bana arz ettiler. Kabul etmedim. Allah-u Teâlâ’nın katında makbul olanı kabul ettim. Ey kızcağızım. Eğer benim bildiğimi sen bilseydin, dünya senin nazarında hor ve aşağı olurdu. Allah-u Teâlâ’nın hakkı için, erin sahabe (r.anhüm) nin evvelidir. İslam’da büyüğüdür. İlimde en derinidir. Ey kızım! Allah-u teâlâ Ehl-i Beyt’ten iki kimse ihtiyar etti. Biri baban ve biri helalnıdır. Zinhar ona isyan eyleme ve emrine muhalefet etme.”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızına nasihat etikten sonra Ali (r.a.) yi davet etti.
O’na da Fatima (r.anha) yı ismarladı;
-“Yâ Ali! Fatima (r.anha) nin hatırına riayet eyle. O BENDEN BİR PARÇADIR. ONU HOŞ TUT. Eğer onu üzersen, beni ÜZMÜŞ OLURSUN.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Fatima-tüz Zehra (Radiyallah-u anha) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u Anh);
03 Ağustos 2009Mus’ab bin Umeyr (r.a.) nın mezarı Uhud şehidliği
Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u Anh);
Eshab-i Kiram (r.anhüm) ın büyüklerinden. İslam’ın ilk yıllarında Müslüman oldu. Habeşistan’a sonra da medine’ye ilk hicret edenlerdendir.
Birinci Akabe biatında Müslüman olan ONİKİ KİŞİ, Resulullah (Sallallahualeyhi ve Sellem) dan dini hükümleri ve Kur’an-i Kerim öğretmesi için bir Muallim (Öğretmen) istediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından Medine’ye Muallim olarak gönderildi.
Bedir ve Uhud savaşında Muhacirlerin sancağını taşıdı. 3 (M. 625) senesinde Uhud savaşında kırk yaşlarında iken şehid oldu.
Mus’ab bin Umeyr (r.a.) künyesi Ebû Muhammed olup, annesi ve babası tarafından Kureyş’in asil ve zengin bir ailesine mensub idi. Zengin oldukları için gayet rahat bir hayat yaşıyordu.
Orta boylu güzel huylu, nazik ve yumuşak huylu idi. Son derece zeki, fasih ve beliğ (güzel) konuşurdu. Akli selim sahibi olduğundan putlardan nefret ederdi.
Annesi tarafından en iyi şartlar altında refah ve bolluk içinde yetiştirilmişti. Güzel yüzlü ve zengin olduğundan Mekke’de ona gıpta ile bakarlardı.
Peygamberimiz efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurmuşlardır ki;
-“Mekke’de Mus’ab’dan daha zarif, daha narin, daha güzel kimse yok idi. Saçları kıvrım kıvrım idi.”
Bütün bunlara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hiseden Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) in bir MERKEZ OLARAK seçtiği, İslam’ı anlattığı ve o zaman Mekke’de Müslümanların toplandığı Erkam bin Erkam (r.a.) ın evine giderek Müslüman oldu.
Mus’ab bin Umeyr (r.a.) in ailesi durumu öğrenince, O’nu dininden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve sususz bıraktılar.
Arabistan’ın yakıcı güneşi altında uzun müddet bırakarak ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar. Fakat Mus’ab bin umeyr (r.a.), bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebat göstererek ASLA İSLAMİYET’TEN dönmedi.
İslamiyet’i kabul ettikten sonra, Mekke’deki hayatı değişen ve işkencelere maruz kalan Mus’ab bin Umeyr (r.a.), müşriklerin ağır işkenceleri ve zulümleri sebebiyle Habeşistan’a hicret etmelerine izin verilen Müslümanlarla birlikte Habeşistan!a HİCRET etti.
Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı. Daha sonra dönüp Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in yanına geldi.
Mus’ab bin Umeyr (r.a.) nın bu gelişini Hazret-i Ali (r.a.) şöyle anlatıyor;
Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile oturuyordum. Bu sırada mus’ab bin Umeyr (r.a.) geldi. Üzerinde YAMALI bir elbiseden başka bir şey yoktu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O’nun bu halini görünce mübarek gözleri yaşla doldu. Çünkü o Müslüman olmadan önce servet içinde idi. Dini uğruna bunları terk etti.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Mus’ab bin Umeyr (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Makbul dua’lar – 34
03 Şubat 2014Kasyane (Nusaybin)
Makbul dua’lar – 34
Rabbimiz! Nurumuzu arttır eksiltme ve bizi bağışla. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter.”
(Tahrim, 66/8)
(Kaynak)
(Diyanet İşleri Başkanlığı yayınevleri)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri bu dua’lar hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu