‘Menkıbeler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Navala sipi (Bayaz su) Nusaybin

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 15

Ali bin Ca’de (r.a.), Ebu Yusuf (r.a.) un şöyle dediğini nakleder;

Babam öldüğü zaman ben küçük idim. Annem san’at öğrenmem için beni bir terzinin yanına verdi. Ben terziyi bırakıp İmâm-i Â’zam (r.a.) ın ilim meclisine devam ettim.

Uzun bir zaman geçmişti. Annem hocama gelip;

-“Bu çocuğun senden başka üstadı yok mudur? Ona kendim bakıyorum, o bir yetimdir.” Dedi.

Hocam Buyurdu ki;

-“Sen onu kendi haline bırak! O, buraya tereyağı, fıstık, badem ezmesi yemesini öğreniyor.”

Bunun üzerine annem dönüp gitti. Ben ise daima hocamın yanında bulunur, hizmetinden ve meclisinden ayrılmazdım. Böylece Allah-u Teâlâ bana ilimden çok şeyler nasib eyledi.

Daha sonra bana kadılık vazifesi verdiler. Bir gün Abbasi Halifesi Harun Reşid ile sofrada oturuyordum. Sofraya tereyağı, fıstık ve badem ezmesi getirdiler.

Halife Harun Reşid;

-“Bundan ye, here zaman bize böyle yemek vermezler.” Dedi.

Ben güldüm;

-“Niçin gülüyorsun?” dedi.

Ben de İmâm-i Â’zam (r.a.) la ilgili olan o hadiseyi anlattım.

Halife Harun Reşid bunun üzerine;

-“Gerçekten ilim insanı yükseltir.” Deyip Hocama rahmet ile dua etti.

Ve;

-“Hakikatten kalb gözü açık olup daima huzur içinde idi. İnsanların baş gözü ile görmediklerini O KALB GÖZÜ İLE GÖRDÜ.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Siyah su ile beyaz suyun birleştiği yer (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 17

-“Yüz elli senesinde dünyanın zineti gider.” Hadis-i Şerifi’nin de, İmâm-i Â’zam (r.a.) için olduğunu islâm âlimleri bildirmiştir.

Çünkü o tarihta İmâm-i Â’zam (r.a.) gibi bir büyük vefat etmemişti. Mezhebi, İslam âleminin büyük bir kısmına yayıldı.

Selçuklu Sultanı melikşah’ın vezirlerinden Ebû said-i Harezmi, imâm-i Â’zam (r.a.) ın kabri üzerine mükemmel bir türbe ve çevresinde bir medrese yaptırdı. Daha sonra Osmanlı padişahları bu türbeyi defalarca tamir ettirdi.

Eserleri;

İmâm-i Â’zam (r.a.) eserleri çok olup zamanımıza kadar ulaşmış olanları bşlıca on tanedir. Aslında Akâid ve fıkıh ilimlerinde rivayet edilen bütün mes’eleler onun eseridir.

Bunlardan fıkıh bilgileri, Ebû yusuf (r.a.) un rivayeti ile ve bilhassa İmâm-i Muhammed Şeybani (r.a.) nin toplayıp yazdığı ‘Zahirur-rivaye’ denilen kitablarla nakledilmiştir.

1-Risale-i Reddi havariç ve reddi Kadariye; İmâm-i Â’zam (r.a.) usul-i dinde ilk yazdığı eserdir.
2-El Fıkh-ul-Ekber; Akâid’e dairdir. Bu eserin bir çok şerhi yapılmış olup, başlıca şunlardır.
El-Kavlulfasl;, Muhyiddin bin Behaaddin (r.a.) tarafından yapılan şerhidir.
Şerh-i Fıkh-ul Ekber li-ebil münteha,
İkd-ul cevher Nazm-ı Nesr-i fıkh-ul- ekber
Nazm-ı fıkh-ul ekber
El-İrşad
Şerh-i Fıkh-ul-ekber gibi çeşitli şerhleri vardır.
3-El-Fıkh-ül Ebsat; İmâm-i Â’zam (r.a.) bu eserinde istita-at (inan gücü) hayır ve şer, kaza ve kader mes’elelerini açıklamkatadır.
4-Er-Risale Osman-i Bustiye; Bu eserde iman, küfr, icra ve va’id mes’elelerini açıklamaktadır.
5-Kitab-ül-âlim vel-Müteallim; Bu eserde muhtelif mes’eleler hakkında Ehl-i sünnet i’tikadını bildirmek için tertiplenmiş soru ve cevapları vardır.
6-Vasiyyet-i Nukirru; Bu eserde EHL-İ Sünnet vel-Cmaat’ın husisiyetleri anlatmakta, akaid ve farzların hudutlarını açıklamaktadır. Bu vasiyetden başka Oğlu Hammad (r.a.)a ve talebesi Ebû Yusuf (r.a.) a yaptığı vasiyet olmak üzere onbeş kadar vasiyetnamesi vardır.
7-Kaside-i Nu’maniye
8-Ma’rifet-ul Mezahib
9-El-Asl
10-El-Müsned—l-İmâm-i â’zam li Ebi Hanife

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Navale -Möjdank civarı (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 18′Vasiyeti’

İmâm-i Â’zam (r.a.) vefatına yakın talabelerine şöyle vasiyet etti.

-“Kıymetli dostlarım Aziz kardeşlerim! Biliniz ki Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat mezhebi haktır. Ve on iki haslet üzeredir. (Ya’ni kurtuluş fırkası hak mezheb olan Ehl-i Sünnet ve’l-cematte on iki (12) husisiyet vardır;”

-“Bu on iki hususiyeti kabul edip bunlara uyanlar bid’atten uzak olur. Bu hasletlere riayet ediniz, bunlardan ayrılmayınız ki Peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in şefaatına nail olunuz.”

-“1- İmân, kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Kalb ile bilmek, yahut sadece dil ile ikrar etmek, değildir. Eğer dil ile ikrar, yalnız başına iman olsaydı, münafıklar da Mü’min olurdu.”

-“Sadece bilmek de iman olmaz. Çünkü sadece iman olsaydı, Yahudiler de, hiristiyanlar da mü’min olurdu. İmanda çoğalma ve azalma düşünülemez. Ancak İman’ın çoğalması, küfrün azalması ile, küfrün çoğalması imanın azalması ile olması gerekir.”

-“Bir kimseye bir anda hem mü’min ve hem kafir nasıl denilebilir. İman da şübhe caiz değildir. Nitekim Allah-u Teâlâ (c.c.) Kur’an-i Kerimde;”

-“İşte onlar hak mü’minlredir; işte diğerleri de tam kafirlerdir.” Buyuruyor.”

-“Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in tevhid sahibi (Ehl-i tevhid, ehl-i kıbla) ümmeti, günahı sebebiyle kafir değildir. İman amelden başkadır. Amel de İmandan cüz değil, ayrıdır.”

-“Çünkü amel ba’zı vakitlerde emr olunmuş, ba’zı vakitlerde ise kuldan istenmemektedir. Hayız ve nifas halinde olan kadının namaz kılmaması, oruç tutmamas, fakirin zekat vermemesi böyledir. Ama İmandan muaf tutulan an yoktur. Fakire iman lazım değildir denemez. Hayz ve nifas sahibi, oruçlarını kaza eder. İmanı kaza ederler denemez.

-“Hayrın ve şerrin takdiri Allah-u Teâlâdandır. Eğer şerrin kötülüğün takdirini Allah-u Teâlâ’dan başkasından bilirse, müşrik olur.”

-“2-Ameller üç kısımdır;”

-“Farz;”
-“Fâzilet;”
-“Günah;”

-“FARZ; Allah-u Teâlâ’nın emri, meşiyyeti, muhabbeti, rızası, kazası, kaderi, yaratması, hükmü, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”

-“FAZİLET; Allah-u Teâlâ’nın emri ile de değildir. Lakin iradesi, sevgisi, rızası, kazası, kaderi, ilmi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir.”

-“GÜNAHALAR; günahlara gelince, Allah-u Teâlâ’nın emri ile değildir. Sevgisi, rızası, teşviki ile değildir. Lakin iradesi, kazası, kaderi ve Levh-il-mahfuza yazması iledir. Bununla muhafaza olunur. Çünkü kulun fi’li iledir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mardin (uzaktan görünüşü)


-“3-Arş üzerinde İstiva, yerleşme ve oturma Ma’nasında değildir. Allah-u Teâlâ zamandan, mekandan münezzetdir. Arş mahlukdur. Önceden yok idi. SONRADAN YARATILDI.”

-“4-Kur’an-i Kerim, Allah-u Teâlâ’nın kelâmi, vahyi, tenzili ve sıfatıdır. (Bütün sübut sıfatları gibi,) kendi değildir. Gayri de değildir. Mushaflarda yazılıdır, dillerde okunur, gönüllerde saklanır. Yalnız bir perde, bir vasıta ile değil, mürekkep, kağıt yazma işi, harfler, kelimeler ve cümlelerin hepsi, kulların O’na ihtiyacları sebebi ile, kur’an’ın âletleridir. Allah-u Teâlâ’nın kelâmı mahluk, sonradan olma değildir. Zatı ile kaimdir. Ma’nası, bu sayılan şeylerde anlaşılmaktadır. Kur’an-i kerim mahluktur diyen kafir olur.”

-“5-Bu Ümmetin Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den sonra en üstünleri Hazreti Ebû Bekir sıdık (r.a.), sonra Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.), Sonra Hazreti Osman-ı zünnureyn (r.a.), sonra Hazreti Ali-yül Murteza (r.a.) dır. ‘Ridvanullahi teâlâ aleyhim ecmain).”

-“Ya’ni üstünlükleri hilafetteki sıralarına göredir. Allah-u Teâlâ onlar hakkında Vâkı’a suresi 10 ve 11. ayet-i kerimelerinde;

“İşte onlar sâbikundur, onlar mukarreblerdir.” Buyuruyor.

O halde içlerinde en esbâki, en önde ve en önce geleni en üstündür. Onları seven her mü’min muttaki, onlara düşman olan ise, munafık ve şakidir.”

-“6-Kul, bütün fiilleri, yaptıkları ile mahluktur. Amelleri, ikrarı, bilmesi de mahluktur. Fail, işi yapan mahluk olunca yaptıkları elbette mahluk olur.”

-“7-Yaratıcı ve rızık verici Allah-u Teâlâ’dır. Rum suresi kırkıncı ayetinde; “Sizi yaratan, rızık veren, sonra sizi öldüren ve dirilten Allah-u Teâlâ’dır.” Buyuruyor. İlimle kesb helâldır. Helâldan mal, para kazanmak helâl, haramdan kazanmak ise haramdır.”

-“İnsanlar üç kısımdır.”

-“Biri, imanda halis mü’minler;”
-“İkincisi, küfründe inkar üzere olan kafirler;”
-“Üçüncüsü, nifakında sabit olan münafıklardır.”

-“Allah-u Teâlâ, mü’mine amel ve ibadeti, kafire imanı, münafıka ihlası farz etmiştir. Nitekim Bekara suresi yirmibirinci ayetinde;

-“Ey insanlar, Rabbınıza ibadet ediniz.”

Bşka bir ayetinde;

-“Ey mü’minler taat ve ibadet ediniz.”

Ve

-“Ey kafirler iman ediniz, Ey münafıklar ihlas üzere olunuz. ” Buyuruyor.

-“8-Allah-u Teâlâ hiçbir şey’e muhtaç değildir.”

-“9-Mest üzerine mest câizdir; Mukim için müddeti yirmidört saat, misafir için üç gün, üç gece, Yâ’ni yetmiş iki sattır. Hadis-i şerifte böyle bildirilmiştir. Bunu inkar edenin kafir olmasından korkulur. Çünkü bu hadisi-i şerif ‘Mutevâtire’ yakındır. Yolculukta dört rek’atlı farzları iki rek’at kılmak ve oruç tutmak, Kur’an-i kerim ile sabittir.”

-“Nitekim Allah-u Teâlâ (c.c.); “Seferi olduğunuz zaman, namazı iki rek’at kılmakla, sizden zorluk kaldırıldı.” Ve bir başka ayet-i kerime’de “Sizden biriniz hasta olursanız, yahut seferde olursanız, bu haldeki oruçlarını sonra tutsun.” Buyuruyor.

-“10-Allah-u Teâlâ Kaleme yazmayı emredince, Kalem,; ‘Ya Rabbi ne yazayım.” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ Barajı (Nusaybin)

İmâm-i A’zam (Ebu Hanife)- Radiyallah-u anh- 21’Vasiyeti’

Talebesi Yusuf bin Halid es-Semti (r.a.) bir vazifeye ta’yin edilip, Basra’ya giderken, Ebû Hanife (r.a.) ona şu tavsiyelerde bulunmuştur.

-“Basra’ya vardığında halk seni karşılayacak, ziyaret ve tebrik edecek. Herkesin değer ve yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun, İlim sahiblerine hürmet et, yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster.”

-“Halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk, Sultanı küçümseme, hiçbir kimseyi hafife alma. İnsanlığında kusur etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme, cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma, kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme!”

-“Seninle başkaları arasında bir toplantı akdedilir veya insanlar mescit’de senin etrafını sarıp aranızda ba’zı mes’eleler görüşülürse, yahut onlar bu mes’elelerde senin bildiğinin hilafına iddia ederlerse onlar hemen muhalefet etme.”

-“Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver! Sonra bu mes’elede şu veya bu şekilde görüş ve delillerin de bulunduğunu söyle. Senin bu türlü açıklamalarını dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur.”

-“Sana, bu görüş kimindir? diye sorarlarsa, Fakihlerin bir kısmınındır, de. ONLAR, VERDİĞİN CEVABI BENİMSERLER VE ONU SÜREKLİ OLARAK YAPARLARSA, SENİN KADRİNİ DAHA İYİ BİLİR VE MEVKİİNE DAHA ÇOK HÜRMET EDERLER.”

-“Seni ziyarete gelenlere ilimden bir şey öğret ki, bundan faydalansınlar ve herkes öğrettiğin şey’i belleyip tatbik etsin. Onlara Umumi şeyleri öğret, ince mes’eleleri açma.”

-“ONLARA GÜVEN VER, BA’ZEN ONLARLA ŞAKALAŞ VE AHBAPLIK KUR. ZİRA DOSTLUK, İLME DEVAMI SAĞLAR. Bazen onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temine çalış, değer ve itibarlarını iyi tanı, kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et, müsamaha göster, hiçbir kimseye karşı bıkkınlık gösterme. ONLARDAN BİRİ İMİŞSİN GİBİ DAVRAN.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i A’zam Ebû Hanife hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik (radiyallahu anhu) nın mübarek kabirleri (Cennmet-ül Baki’)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu);

Ehli sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Mâlik-i mezhebinin imâm-i. Künyesi, Ebû Abdullah’tır. 95 (M. 711) senesinde Medine’de doğdu. 179 (M. 795) de yetmiş altı yaşında iken Medine’de vefat etti.

Soyu yemen kabilelerinden “Beni Esbah” kabilesine ve HİMYERİLERDEN BİR HÜKÜMDAR HANEDANINA DAYANIR. Dedelerinden biri Medine’ye yerleşmişti. Eshab-i Kiramdan olan dedesi Ebû Amr (r.a.) dır.

Tahsili;

Tebe-i Tabiinden (Tabiin’den sonra) olan İmâm-i Mâlik (r.a.), ilim ve hadis rivayetiyle meşgül olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Mâlik (r.a.), Babası Enes (r.a.) ve Amcası Süheyl (r.a.) hadis rivayeti yapmışlardır.

Yaşadığı muhit, Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve selem) in yaşamış olduğu ve İslam‘ın hükümlerinin va’z edildiği, Hazreti Ebû Bekr (r.a.), Hazreti Ömer (r.a.), ve Hazreti Osman (r.a.) zamanlarında İslam’ın merkezi olan ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i Münevvere idi.

Önce Kur’an-i Kerim’i ezberledi. Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir.

Annesine,

İlim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp;

-“Şimdi git, oku, yaz.” Demiştir.

Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Râbi’at’ur Rey (r.a.) in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir.

Bu teşvik üzerine Râbi’a bin Abdurrahman (r.a.) ın derslerine devam edip, genç yaşta Re’ye dayanan fıkıh ilmini öğrendi.

Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz (r.a.) ün derslerinden çok istifade etmiştir.

Genç bir talabe olan Mâlik (r.a.), hocasına karşı büyük bir hayranlık, muhabbet duyar ve üstün bir edep gösterirdi.

Bu hocası hakkında şöyle derdi;

-“İbni Hürmüz (r.a.) ün derslerine onüç sene devam ettim. Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söylemiyorum. O, bid’at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgisi idi.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00082   Fuad Yusufoğlu İmâm-i Nafi (Radiayallahu anhu) nın mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki' mezarlığı) İmâm-i Mâlik (r.a.) hemen yanında)

İmâm-i Nâfi (Radiayllah-u anhu) nın mübarek kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 2

İmâm-i Mâlik (r.a.), muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakarlık göstermiştir. Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve her şeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır.

İmâm-i Mâlik (r.a.) şöyle demiştir;

-“Öğle vakti Hazreti Ömer (r.a.) in oğlu Abdullah (r.a.) ın azatlısı olan Nâfi (r.a.) ye giderdim ve kapısında beklerdim. Nâfi hazretleri (r.a.) Hazreti Ömer (r.a.) den nakledilen ilimleri ve O’nun oğlu Abdullah (r.a.) ın ilmini biliyordu. Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiçbir gölge bulamazdım. Nafi (r.a.) dışarı çıkınca edeble selam verirdim.”

Ve onu kırmadan arkasından içeri girip;

-“Abdullah Bin ömer (r.a.) şu mes’elelerde ne buyurmuştur?” Diye sorardım. O’da suallerimi cevaplandırırdı.”

İmâm-i Mâlik, Nâfi (r.a.) vasitasiyle Hazreti Ömer (r.a.) ın ve Oğlu Abdullah (r.a.) ın ilimlerini öğrendi.

Ayrıca İbn-i Şihab ez-Zühri (r.a.) den ve Sâid bin el-Müseyyib (r.a.) gibi Tâbiin’lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalardan da ders almak için üstün gayret ve edeb gösterirdi.

İmâm-i Mâlik (r.a.) Şöyle anlatmıştır;

-“Bir bayram günüydü. Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbn-i Şihab (r.a.) ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önünde oturdum.”

Hizmetçisine;

-“Kapıda kim var bak.” dediğini duydum.

Oda;

-“Kumral yüzlü talabeniz var.” Deyince

İbn-i Şihab (r.a.);

-“Onu derhal içeri al.” Demesi üzerine beni içer aldılar.

Biraz bekledim.

İbn-i Şihab (r.a.) yanıma gelip bana;

-“Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00032  Fuad Yusufoğlu İmâm-i Mâlik (Radiayallahu anhu) nın mübarek hocaları'nın kabirleri (Cennet-ül Baki' mezarlığı

İmâm-i Mâlik (r.a.)  ile  mübarek hocalarının mezarları (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 3

İbn-i Şihab (r.a.) yanıma gelip bana;

-“Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi.

Daha ben ‘HAYIR’ demeden yemek hazırlanmasını emredince;

Ben;

-“Yemeğe, ihtiyacım yok.” Diye mukabalede bulundum.

Bunun üzerine İbn-i Şihab (r.a.),

-“Öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun?” dedi.

Ben;

-“Bana hadis-i şerif öğretmenizi istiyorum efendim.” Deyince,

-“Yazı yazacak sahifelerini çıkar.” Dedi.

Ben de çıkardım ve bana KIRK TANE HADİS-İ ŞERİF Rivayet etti. Ben biraz daha hadis-i şerif rivayet etmesini isteğince;

-“Şimdilik bu kadar yeter, bunları ezberleyip nakledersen sen de MUHADDİS olursun.” Dedi.

İmâm-i Mâlik (r.a.), ehl-i beyt’den Ca’fer-i Sâdık (r.a.) den de ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur.

Bu hususta kendisi şöyle anlatır;

-“Ca’fer Bin Muhammed (r.a.) e giderdim. O çok yumuşak huylu ve güler yüzlü idi. Yanında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) anılınca yüzü sararırdı. O’nun meclisine uzun zaman devam ettim. Her görüşümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya kur’an-i kerim okurdu.”

-“İmâm-i Ca’fer-i sadık (r.a.) abdestsiz hadis-i şerif rivayet etmezdi. Ma’nasız sözleri hiç ağzına almazdı. O takva sâhibi, zahid, âbid ve âlimlerdendi. Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi.”

imâm-i Mâlik (r.a.), Bir gün hocası Ebu’z Zinad (r.a.) a hadis rivayet ederken rastlamış ve halkasına katılmamıştır.

Daha sonra hocası;

-“Bizim halkamıza niçin oturmadın?” diye sorunca

Şu cevabı vermiştir.

-“Yer dardı, oturamadım. Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in hadis’ini ayakta dinlemek, edebsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

İmâm-i Mâlik ile hocaları (r. anhum) nin mezarları (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 4

Netice itibariyle İmâm-i Mâlik (r.a.) İlmini İmâm-i Zühri (r.a.) den, Yahya bin Said (r.a.) den, Muhammed ibn-i Münkedir (r.a.) den, Hişam bin Amr (r.a.) den, Zeyd ibn-i Elsem (r.a.) den, Rabi’a Bin Abdurrahman (r.a.) den ve daha bir çok büyük âlimlerden almıştır.

Üçyüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talabelerinden olmak üzere dokuz yüz hocadan hadis-i şerif aldı.

Ayrıca; Ashab-i kiramın büyüklerinden Hazreti Ömer (r.a.) in, Hazreti Osman (r.a.) ın, Abdullah bin Ömer (r.a.) den, Abdurrahman bin Afv (r.a.) ın, Zeyd bin Sabit (r.a.) in fetvalarını ve vahyın gelişine şahit olan, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) i görüp onun hidayet nurundan aydınlanarak, ondan öğrendiklerini nakleden diğer ashabin fetvalalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiin’in fetvalarını da öğrenmiştir.

Akaid’e dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup, ictihad derecesine yükselmiştir.

Dersleri ve talabeleri;

İmâm-i Mâlik hazretleri (r.a.), tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başlamıştır.

Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı.

Bu hususta kendisi şöyle demiştir;

-“Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz. İlim erbabı ve mescide itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir. Eğer onlar kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir.”

-“Ben ilim sahiblerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuna şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim.”

Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şehadetinden sonra ilk önce Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in mescidinde ders vermeye başladı. Hazreti Ömer-ül Faruk (r.a.) un oturduğu yere oturur ve Abdullah Bin Mesud (r.a.) un oturduğu evde otururdu.

Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede bulunurdu. İmâm-i Mâlik (r.a.) de İmâm-i A’zam (r.a.) gibi derslerini mescide verirdi.

El-Vakidi (r.a.) der ki;

-“İmâm-i mâlik (r.a.) mescide gelir, beş vakit namazda ve cenaza namazlarında bulunurdu. Hastaları ziyaret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu.”

-“Bu sırada talabeleri etrafında toplanır ders alırlardı. Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC00251  Fuad Yusufoğlu İmâm-i Mâlik (r.a.) ve saygideğer hocaları (Cennet-ül Baki') Medine

İmâm-i Mâlik ile hocaları (r.anhum) nın kabirleri (Cennet-ül Baki’ mezarlığı)

İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u Anhu)- 5

İmâm-i Mâlik (r.a.) in hadis-i şerif dersleri ve vukû bulmuş mes’elelerle iligili dersler ya’ni fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı.

Günlerinin bir kısmını hadis-i şerif öğretmeye, bir kısmını da sorulan mes’elelere fetva vermek için ayırırdı. Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetva için gelmişlerse dışarı çıkıp fetva verirdi.

Sonra gidip gusl eder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü. Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı. Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu’ içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı.

Hadisi-i Şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, güzel bir koku yayılırdı. Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medine’lilerden isteyen her kes onun dersine gelirdi.

Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı. Bunun için önce Medine’lileri kabul eder, bunlara hadis rivayeti ve fetva verme işi bitince, sonra diğerlerini içeri alırdı.

Hasan Bin Rebi’ (r.a.) der ki;

-“Bir def’asında İmâm-i mâlik (r.a.) in kapısında idim.”

Onun çağırıcısı;

-“Önce Hicazlılar içeri girsinler.” Diye çağırdı.

Onlar çıkınca;

-“Şam’lılar girsin.” Diye çağırdı.

Daha sonra;

-“Iraklılar girsin.” Diye çağırdı.

Yanına giren en son ben oldum. Ebu Hanife (r.a.) nın oğlu Hammad (r.a.) da aramızda idi.

İmâm-İ Mâlik (r.a.) derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzümsüz sözlerden tamamen uzak kalırdı. Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı.

Bir talabesi şöyle dediğini nakleder;

-“İlim tahsil edenlere vekarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir. İlim sahiblerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken âdâbdandır.”

Yine bir talabesi şöyle der;

-“İmâm-i mâlik (r.a.), bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı. Hadis-i şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İmâm-i Mâlik (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu