‘Menkıbeler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Bor-e Veysike (Nusaybin) çağ-Çağ deresi

İbn-i Semmâk (Radiyallah-u anh)- 5

Muhammed Bin Semmak (r.a.), Süfyan-i Servi (r.a.) den rivayetle şöyle anlattı;

-“ Bir kadın muhtaç oldu. Elbiselerini giydi.

Kocası;

-“Nereye gidiyorsun.” Diye sordu.”

Kadın;

-“Yusuf Aleyhisselam’a gideceğim ve ihtiyacımı ona anlatacağım.” Dedi.

Kocası;

-“Biz sana bir kötülük gelmesinden korkarız.” Dedi.

Kadın;

-“Ben Yusuf Aleyhisselam’dan hiç korkmam. Çünkü O Allah-u Teâlâ’dan korkar.” Dedi.

Ve Yusuf Aleyhisselam’ın geçeceği yol üzerinde oturdu.

Yusuf Aleyhisselam geçerken ayağa kalktı ve;

-“Tâatı sebabiyle köleyi melik (Sultan) yapan ve isyanı (günahı) sebebiyle Melik’i köle yapan Allah-u teâlâ’ya Hamd ederim.” Dedikten sonra ihtiyacını söyledi.

Yusuf Aleyhisselam emretti ve kadının ihtiyacı olan şeyin temin edilmesini istedi.

İbn-i Semmak (r.a.) buyurdu ki;

-“Herkesin muhtaç olduğu kıyamet günü için hazırlanan, ölüm gelmeden evvel ölüme hazırlanıp; önceden bir şeyler gönderen, gençliği ve kuvveti kendisini aldatmayıp arzusuna koşan (Allah-u Teâlâ’nın emrine sarılan) gençlere müjdeler olsun.”

Muhammed İbn-i Semmak (r.a.) buyurdu ki;

-“İnsanlar üç kısımdır;”

-“Birincileri;”

-“Birincileri günahkarlar sınıfı olup, günahlarına tevbe edip bir daha günahlara dönmek istemeyenlerdir. Bunlar iyidir. Makbuldur.”

-“İkincileri;”

-“İkincileri, Günah işlerler sonra tekrar tekrar günah işlerler, sonra üzülürler, sonra yine günah işlerler, sonra da ağlarlar. Bunların kurtulması umulur. Fakat Helak da olabilirler.”

-“Üçüncüleri.”

-“Üçüncüleri, günah işlerlerken pişman olmazlar, pişman olurlar üzülmezler ve yine günah işlerler ağlamazlar. Bunlar cennet yolundan Cehennem yoluna sapmış olanlardır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Semmak hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin) Çağ-Çağ nehri

İbn-i Semmak (Radiyallah-u anh)- 6

İbn-i Semmak (r.a.) anlatıyor;

Irak’tan çıkıp sahil şehirlerinden birisine gitmek istedim. Karanlık bir gecede dağdan yürürken, dağın başında insanlardan uzaklaşıp kendi başına yaşayan ve Allah-u teâlâ ile ünsiyet (dostluk) eden bir adama rastladım.

Selam verdim, O da selamımı aldı,

Sonra bana;

-“Nereden geliyorsun? Diye sordu.

Ben de;

-“Irak’tan geliyorum, sahil şehirlerinden birine gitmek istiyorum.” Dedim.

Bana;

-“Orada işin mi var, yoksa gezmek için mi gidiyorsun?” dedi.

Ben;

-“Bir işim yok.” Dedim.

Adam ah-u figan eti. Ve ağladı;

Ben;

-“Ey Allah’ın kulu seni ağlatan, inleten şey nedir?” dedim.

Adam;

-“Kalbi rahatlayan, Allah-u Teâlâ’adan başka şeyleri unutan ve azabı İlahiden müstrih olan kişilerin yaşayışını hatırladım.” Dedi.

Ben de;

-“Kederli bir kimseyim.” Diye cevab verdim.

Bana;

-“Senin derdin, kederin nedir?” dedi.

Ben;

Üç sualdır.” Dedim.

Adam;

-“Onlar nelerdir? “ dedi.

Ben;

-“Allah-u Teâlâ’dan korkmanın âlameti nedir?” dedim.

Bana;

-“Hüzündür.”

Ben;

-“Allah-u Teâlâ’yı istemenin âlameti nedir?” dedim.

Bana;

-“Taleptir.” Dedi.

Ben;

-“Ümidin âlameti nedir.” Dedim

Bana;

-“Ameldir.” Dedi.

Ben;

-“Bizim zayıflığımızın (Allah-u Teâlâ’nın emirlerini yapmaktaki gevşekliğimizin) sebebi nedir?” dedim.

Bana;

-“Çünkü siz Allah-u Teâlâ’nın affına güveniyorsunuz. Eğer Allah-u Tâlâ size ceza vermekte acele eteseydi günahları bırakır itâata dönerdiniz. Fakat Allah-u Teâlâ sizin günahlarınızı örttü.”

Sonra şu şiiri okudu;

-“DİNLEYİP DÜŞÜNEREK ANLASAYDIN SÖZÜMÜ,”
-“ÖLMEDEN EVVEL ÖLÜP TANIRDIN SEN ÖZÜNÜ,”
-“İBADET EYLE DAİM, UY HELAL VE MUBAHA.”
-“BİR GÜN ÖLECEKSİN SEN DEVAM ET GÜNAHA.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Semmak hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi Bor-e Veysike (Nusaybin)

İbn-i Semmak (Radiyallah-u anh)- 7

İbn-i Semmak (r.a.) Abbasi halifelerinden birinin huzuruna girdi. Halife bu sırada bardak ile su içiyordu.

Halife İbn-i Semmak (r.a.) ya;

-“Bana nasihat et.” Dedi.

İbn-i Semmak (r.a.);

-“Sususzluktan ölecek bir halde olsan ve seni ölümden kurtaracak suyu bütün servetin karşılığında verecek olsalar ne yapardın?” diye sordu

Halife;

-“Bütün servetimi verir suyu alırdım.” Deyince,

İbn-i Semmak (r.a.);

-“O halde, bir bardak su kadar kiymeti olan servetinle ne diye öğünüp duruyorsun?”

Kendisinden nasihat isteyen bir kimseye;

İbn-İ Semmak (r.a.);

-“Gizli halinde sırdaşın, açık hallerinde koruyucun, gece ve gündüz her halinde seni gören ve bilen Allah-u Teâlâ’yı her an kalbinde bulundur. (Onu bir an unutma ve) O’nu sev. Mülk ve saltanat O’nundur. O’nun mülkünden çıkamazsın. O halde O’ndan korkman ve sakınman çok olsun.”

-“Biliniz ki akıllı olan kimsenin günah işlemesi ahmak kimsenin günah işlemesinden, âlimin günah işlemesi fasıkın günah işlemesinden, zenginin günah işlemesi, fakirin günah işlemesinden çok daha fenadır. Delinen bir kapta balın durmadığı gibi, delik olan (Allah-u teâlâ’dan başkasına bağlanan) kalbte de hikmet durmaz.” Buyurmuştur.

Yine İbn-i Semmak (r.a.);

-“İnsan günahlardan sakındığı kadar, Allah-u Teâlâyı tanır.” Buyurarak Allah-u Teâlâyı tanıyan kimsenin günah işlemeyeceğini bildirmiştir.”

İbn-i Semmak (r.a.), A’meş (r.a.) den, O da Süfyan-i servi (r.a.) den, O da Abdullah bin mes’ud (r.a.) dan Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir;

-“Hiçbir kul yoktur ki, atmış olduğu her adımdan ve onun lezzetlerinden hesaba çekilmiş olmasın.”

Yine Muhammed İbn-i Semmak (r.a.), Muhammed binAmr (r.a.) dan, O da Ebû Seleme (r.a.) den, O da Ebu Hüreyre (r.a.) rivayetinde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir;

-“Fakirler zenginlerden bin yıl evvel cennete girerler.”

Muhammed İbn-i Semmak (r.a.), Eş’ab bin Sa’d Ya’la bin ata (r.a.), Abdullah bin Ömer (r.a.) den rivayet etti ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu;

-“Allah-u Teâlâ’nın rızası, babanın rızasındadır. (rızasına bağlıdır.)

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Semmak hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e veysike Nusaybin

Süfyan-i Sevri (Radiyallah-u anh);

İslam âlimlerin büyüklerinden. Süfyan bin said bin Mesrûk el Kûfi. Künyesi, Ebû Muhammed veya Ebû Abdullah’tır.

95 (M. 715) senesinde Küfe’de doğdu 161 (M. 778) de Basra’da vefat etti. Tebe-i tabiinin büyüklerindendir. İlmini zamanınki büyük âlimlerden öğrendi.

Hadis ve fıkıh ilminde yüksek derecede olup müctehid idi. Mezhebi zamanla unutuldu. Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.), Hamdun Kasar (r.a.), bunun mezhebinde idiler.

Hadis, fıkıh, tefsir ve tasavvuf gibi ilimlerde zamanın eşsizlerindendi. Haramlardan kaçıp, şüpheli şeyleri yapmamakta nihayete erenlerdendi. Edeb ve tevazuda (alçak gönüllülükte) benzeri azdı. Cami-ul-kebir, Cami-us-sağir ve feraiz isimli kitabları meşhurur.

Mekke-i Mükerreme’ye gittiği zaman halk başında toplanır, bilmedikleri anlayamadıkları hususları sorarlardı. Hepsine teker teker cevab verir, müşküllerini halederdi. Hafizesi çok kuvvetli ve fevkâlde idi.

-“Hafızam, kendisine tevdi ettiğim, hiçbir şeyde bana ihanet etmedi.” Buyurdu. Ya’ni öğrendiğim hiçbir şeyi unutmadım, demek istedi.

Yirmi yıl geceleri uyumadı ve abdestsiz gezmedi. Ölümü hatırladığında kendinden geçerdi.

Kime rastlasa;

-“Ölüm gelmeden önce ona hazırlan.” Derdi.

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.) nin annesi O’na hamile iken bir gün dama çıkıp komşuya ait bir turşuyu ağzına koymuştu. Bunun üzerine henüz ana rahminde bulunan Hazreti süfyan, kafasını şiddetle annesinin karnına vurdu. O anda annesi, yediği turşuyu komşudan izinsiz aldığını hatırlayıp komşuya koştu. Onunla helalaştı.

Süfyan-i Sevri (r.a.) ana karnında bile haram lokmayı kabul etmeyip, hep helal lokma ile büyüdü.

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.) nin gençliğinde sırtı kamburlaşmıştı. Sebebini sordular;

Onlara;

-“Üç ustada talebelik yaptım. Hepsi de zamanın en iyileriydi. Ölüm zamanında üçü de DÜNYADAN İMANSIZ OLARAK GİTTİLER. Ben onların halini görünce, korkudan OMURGA KEMİĞİM EĞRİLDİ. Hele üstadımın birine uzun seneler hizmet ettim. Talebelik yaptım. Hiçbir edebi terk ettiğini görmedim. Dünyada ahrete göçeceği zaman başucunda idim.”

Gözünü açıp;

-“Ey Süfyan! Bana ne olduğunu görüyor musun?” Dedi.

Ben de;

-“Ey Üstadım, kendinizi nasıl buluyorsunuz?” dedim.

O;
-“Beni dergahından kovuyorlar, kabul etmiyorlar. Sen buradan git, bize layık değilsin diyorlar.” Dedi.

Sonra Hazreti Süfyan, yanındakilerden Kur’an-i Kerim istedi, ve elini kitabın üzerine koyarak;

-“Şahid olunuz ki o, bu müshaftan ve içinde bulunanlardan nasipsiz öldü. Yahudi dinini seçti ve can verdi. Allah-u Teâlâ dilediğini yapar.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

<<<Süfyan-i Sevri (r.a.) nın bir başka yazısı>>>


Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Süfyan-i Sevri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin) Çağ-Çağ nehri

Süfyan-i Sevri (Radiyallah-u anh)- 3

O zamanın en büyük âlimlerinden Hazreti İmâm-i A’zam (r.a.), Süfyan-i Sevri (r.a.), Hazreti Mıs’ar bin Kedam (r.a.) ve Hazreti Şüreyk (r.a.), Halife tarafından kadı ta’yin edilmek isteniyordu.

Lakin bunlar bu mes’uliyetli işten çekiniyorlardı. Halife Mansur bunları yanına çağırttı.

İmâm-i A’zâm (r.a.) yolda giderken arkadaşlarına buyurdu ki;

-“Neticenin nasıl olacağını size tahmin edeyim mi? Ben yolunu ve çaresini bularak, Süfyan firar ederek ve Mi’sâr kendini deli göstererek bu işten kurtuluruz. Şüreyk kadı olur.”

Nihayet yolda giderken Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Kadı tayın edilen kimse, bıçaksız boğazlanmıştır.” Hadis-i şerifini düşünerek kaçtı,

Bir vapura sığındı;

-“Beni gizleyiniz zira beni öldürecekler.” Buyurdu.

Onlar da kendisini gizlediler. Böylece kadı olmaktan kurtuldu. İmâm-i A’zâm (r.a.) ın buyurduğu gibi Şüreyk (r.a.) kadı oldu.

Birisi Süfyan-i Sevri (r.a.) ye iki altın gönderdi.

Ve;

-“Babam sizin dostlarınızdan ve talebelerinizden idi. Bu iki altını bana miras bıraktığı helal paradandır. Lütfen kabul ediniz.” Dedi.

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.) bu altınları çocuğuna geri götürmesini emretti.

Şöyle buyurdu;

-“Onun babasıyla dostluğum ve muhabbetim Allah içindi.” Dedi.

Çocuğu altınları iade edip gelince babasına;

-“Ey babacığım! Bizim çoluk çocuğumuz vardı. Bu durumda, siz yine o altınları kabul etmediniz.”deyince

Süfyan-i Servi (r.a.) de;

-“Ey oğlum! Sen yemeği, içmeyi düşünürsün. Ben, Allah için olan muhabbeti verip de, kıyamette zararını göreceğim dünya sevgisini düşünüyorum.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Süfyan-i Sevri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ nehri Bor-e Veysike (Nusaybin)

Süfyan-i Sevri (Radiyallah-u anh)- 4

Süfyan-i Sevri (r.a.) bir zaman yanında bir kimse ile beraber Mekke’ye gidiyorlardı. Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.) yolda hep ağlıyordu.

Yanındaki kimse O’na;

-“Günahların sebebi ile mi ağliyorsun?” dedi.

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Günahlarım çoktur. Lakin beni en fazla korkutan ve ağlatan şey acaba imanımı muhafaza edebilecek miyim? Korkusudur.” Buyurdu.

Mekke’ye vardılar. Hac esnasında bir genç, Allah korkusuyla öyle bir “Allah” dedi ki, dayanamadı düşüp vefat etti.

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.) bu hali görünce, gencin cesedinin yanına geldi ve;

-“Dört defa hac yaptım. Bunların sevabını senin ruhuna hediye ettim. Sen de bu söylediğin “Allah” sözünden meydana gelen sevabı bana versen.” Deyince

Gencin cesedinden;

-“Verdim.” Sesi duyuldu.

Süfyan-i Sevri (r.a.) o gece rü’yasında şöyle denildi;

-“Sen çok kâr ettin. Eğer bu aldığını bütün Arafat’ta bulunanlara taksim etsen, hepsi zengin olurlardı.”

Birisi şahid olduğu bir hadiseyi şöyle analtıyor;

Bir seher vakti zemzem kuyusunun yanında oturuyordum. Bir kimse geldi. Kuyudan bir kova zemzem suyu doldurup çekti, içti kalanını bırakıp gitti. Yüzünde örtü olduğu için kim olduğunu da anlıyamadım.

Kovada kalan artığını içtim. TADI BADEM EZMESİ gibiydi. O ana kadar o lezzette bir şey içmemiştim.

Bir seher vakti yina ayni yerde oturuyordum. Yine o zat geldi kovayı doldurup kuyudan çekti ve içti gitti. Artığını içtim TADI BAL ŞERBETİ gibiydi.

Geri döndüm gitmişti.

Başka bir sefer yine böyle oldu. Bu sefer TADI ŞEKERLİ SÜT gibiydi. Elbisesinden sıkıca tuttum;

-“Allah için söyle sen kimsin?” dedim.

O;

-“Ben hayatta olduğum müddetçe kimseye söylemiyeceğine söz ver.” Dedi.

Ben de kabul ettim..

Bana;

-“Ben Süfyan-i sevri’yim” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Süfyan-i Sevri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi Bor-e Veysike (Nusaybin)

Süfyan-i Sevri (Radiyallah-u anh)- 5

Süfyan-i Sevri (r.a.); mahluklara karşı çok şefkatliydi. Bir gün çarsıda kafeste ötüp duran bir kuş gördü. Satın alıp salıverdi. Bu kuş her gece evine gelir namaz kılarken onu seyrederdi.. Bazen da omuzuna konardı.

Süfyan-i Sevri (r.a.) vefat ettiğinde yine geldi. Bulamayınca kabrine gidip üstüne kendini attı. Ve orada öldü.

O esnada bir ses işitildi ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın mahlukuna olan aşırı merhametinden dolayı, Süfyan’a Allah-u Teâlâ çok merhamet etmiştir.”

Birgün elinde bulunan bir ekmekten hem kendinsin yediğini hem de yanında bulunan bir köpeğe yedirdiğini gördüler.

-“Niçin böyle yapıyorsunuz?” diye soranlara,

Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Sabaha kadar beni bekliyor, ben de namaz kılıyorum.” Cevabını verdi.

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.), sâde yaşamayı sever, aza kanaât eder, fakirlere çok itibar gösterirdi.

Süfyan-i Sevri (r.a.), dünyalık elle geçirmek için devlet adamlarına hizmet eden birine bu halden uzaklaşmasını, Allah-u Teâlâ’ya ibadet etmesini tavsiye etti.

O kimse;

-“Ailemin geçimi ne olacak?” diye sorunca,

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Sübhanallah! Kendisine asi olduğun hallerde bile rızkını kesmeyen Allah-u Teâlâ, kendisine itaatkâr olduğun zaman rızkını vermez mi?” buyurdu.

Hazreti Süfyan (r.a.), birisiyle birlikte evin kapısında duruyordu. Önlerinden, süslenmiş bir adam geçti. Arkadaşı, bu adama bakarken, Hazreti Süfyyan (r.a.) mani olup;

-“Eğer sizler bakmamış olsanız, böyle israf yapmazdı. Bunun israf günahına siz de ortak oluyorsunuz.” Buyurdu.

Birgün arkadaşları;

-“Ey Süfyan! Güç ve takatınızın üzerinde ibadet ve nefsinizle mücadele ediyorsunuz. Nefsinize biraz merhamet etseniz yine muradınıza erersiniz.” Dediler.

Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Ey kardeşlerim! Âlimlerden duydum ki; “Kıyamet günü cennet ehli Cennete girip, makamlarına vardıklarında bir nur görürler. Öyle ki o Nur cennetin yedi katını dahi aydınlatır. O kimseler zanederler ki, bu nur Allah-u Teâlâ’nın cemalinin nurudur. ONUN İÇİN SECDEYE KAPANIRLAR. Sonra Allah-u Teâlâ’dan bir ses gelir.-“ Siz başınızı secdeden kaldırın. Bu nur, Allah-u Teâlâ’nın cemalının nuru değildir. BİR HURİ’NİN, SAHİBİNİN YÜZÜNE KARŞI GÜLDÜĞÜNDE MEYDANA GELEN VE BU KADAR YÜKSELEN NUR’DUR.” Bu hurileri isteyenler kınanmazlarsa, Rabbini istiyenler nasıl kınanabilirler.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Süfyan-i Sevri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ nehri Bor-e Veysike (Nusaybin)

Süfyan-i Sevri (Radiyallah-u anh)- 6

Birisi gelip dedi ki;

-“Peygamber efendimiz bir Hadis-i şerifinde buyuryor ki;

-“Çok et yenen bir hâne halkından Allah-u Teâlâ nefret eder.” Buradaki hâne halkından murad nedir?”

Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Gıybet edenlerdir. Çünkü gıybet edenler başkalarının etini yerler.” Buyurdu.

Süfyan-i Sevri (r.a.) nin talabelerinden birisi sefere çıkacak olsa, ona;

-“Eğer gittiğiniz yerlerde, satılık bir ölüm görürseniz onu benim için satın alınız.” Buyururdu.

Vefati yaklaştığında çok ağliyordu.

-“Ölmeyi çok arzu ediyordum. Lakin şimdi ölümümün nasıl olacağını bilmediğim için çok korkuyorum. Bu sefere çıkmak gayet güçtür. Başka seferlere çıkmak gibi, bir âsâ ve bir su kabı yetmiyor.” Deyince

Dostları kendisine;

-“Cenneti beğeniyor musunuz?” diye sordular.

Bunlara cevaben;

-“Siz ne söyliyorsunuz? Benim gibi birine, hiç cenneti verirler mi?” buyurdu.

Bir zaman Süfyan-i Sevri (r.a.) hazretleri hastalandı. Mutahassıs bir hiristiyan doktor getirdiler. Doktor muayene edeceği şahsın Müslümanların büyüklerinden ve evliyasından olduğunu duymuştu. Hazreti Süfyan-i Sevri (r.a.) gelen doktor ile tıp ve diğer ilimler üzerinde bir süre sohbet etti.

Gelen şahıs, Tabib olmasına rağmen Süfyan-i Sevri (r.a.) nin tıp üzerine verdiği ma’lumat, hiç duymadığı, bilmediği şeylerdi. Hayretler içinde kaldı. Daha sonra muayene etti.

Muayeneden sonra dedi ki;

-“Sizin akçiğeriniz ve böbrekleriniz tamamen çalışmaz durumda olup, korkudan çiğerleriniz parçalanmış. Bu haliyle bir insanın yaşaması imkansızdır.”

Hazreti Süfyan (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ her şeye kadirdir..” buyurdu.

Bunun üzerine hiristiyan doktor;

-“Bir dinde, tıbben yaşamsı mümkün olmayan bir insanın yaşaması, o dinin yanlış batıl olmadığına açık delildir.” Deyip hemen kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu.

Devrin halifesi bunu duyunca;

-“Ben sandım ki, doktor hastanın yanına geldi. Meğer hasta doktora gönderilmiş.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Süfyan-i Sevri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike Çağ-Çağ nehri (Nusaybin)

Süfyan-i Sevri (Radiyallah-u anh)- 7

Süfyan-i Sevri (r.a.) Basra’da hastalandı. Karnı ağrıdığından devamlı abdesti bozuluyordu. Abdestsiz ölmek korkusuyla o gece altmış defa abdest aldı ve hasta haliyle namaz kıldı.

Vefatı yaklaştığında, Hazreti Abdullah bin Mehdi (r.a.) ye;

-“Beni yatağımdan indirip yüzümü yere koyunuz. ÇÜNKÜ VAKİT TAMAM OLDU.” Buyurdu.

Hazreti Abdullah (r.a.), Süfyan-i Sevri (r.a.) nin yüzünü toprğa koyup, dostlara haber vereyim diye dışarı çıktığında, herkesin hazırlanmış olarak beklediklerini gördü;

-“Size kim haber verdi?” deyince

Hepsi de, rü’yada “HAYDİ KALKIN SÜFYAN’IN CENAZA NAMAZINA HAZIRLANIN.” Diye bir ses işittik. Dediler.

Bazıları içeri girdiler Hazreti Süfyan (r.a.), son anlarını yaşıyordu. Yastığının altından içinde BİN ALTIN bulunan bir kese çıkardı;

-“Bunu sadaka olarak dağıtın.” Buyurdu.

Orada bulunanlar hayret edip;

-“Allah! Allah! Bu zat, dünya malına kıymet vermez, yanında dünyalık bulundurmaz, hatta dünyalık olan hediyeleri de kabul etmez idi. Bu kadar para biriktimesinin hikmeti nedir? Diye birbirlerine sordular.

Süfyan-i Sevri (r.a.) bu sözleri işitince, buyurdu ki;

-“BU PARA İLE DİNİMİ VE BEDENİMİ KORUDUM. ŞEYTAN ELBİSEN VE YİYECEK ŞEYLERİN YOK, BUNLAR İÇİN DÜNYALIK KAZAN .” Diye ne kadar vesvese vermiş ise,

Her defasında;

-“İşte altın.” Diyerek bu altınları gösterdim ve onu başımdan def ettim. Bu altınları ona karşı silah olarak kullandım.”

Bundan sonra kelime-i şehadeti söyledi ve ruhunu teslim etti.

Vefat ettiği gece, “Vera’ ve dinde hassasiyet sahibi olan Süfyan-i Sevri vefat etti. Diye bir ses duyuldu.

Vefatınden sonra kendisini rü’yada görenler, sordular ki;

-“Efendim, mezar daracık bir yerdir. Hem karanlık hem de yalnızlıktır. Buna sabrtemeniz nasıl mümkün oluyor?”

Cevabında Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“Benim mezarım Allah-u Teâlâ’nın izni ile çok genişledi ve CENNET BAHÇELERİNDEN BİR BAHÇE OLDU Kİ, O BAHÇEDE CENNET KUŞLARI ÖTÜŞÜYORLAR.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Süfyan-i Sevri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Barış parkı (Nusaybin)

Süfyan-i Sevri (Radiyallah-u anh)- 8

Dostalarından biri kendisini rü’yada görüp,

-“Allah-u Teâlâ sana nasıl muamele eyledi?” diye sordu.

Süfyan-i Sevri (r.a.) cevabında;

-“Allah-u teâlâ bana öyle ihsanda bulundu ki, iki adımda cennete vardım.” Buyurdu.

Diğer bir kimse;

Hazreti Süfyan (r.a.) i cennete NURDAN KANATLARLA UÇMAKTA OLDUĞUNU GÖRDÜ;

-“Bu dereceye nasıl ulaştın?” Diye sordu.

Süfyan-i Sevri (r.a.);

-“DİNİN EMİRLERİNE UYMAKTA ÇOK HASSAS OLMAKLA KAVUŞTUM.” Buyurdu.

Rivayet ettiği Hadis-i şeriflerden bazıları;

-“Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekati da oruçtur.”

Süfyan-i Sevri (r.a.) rivayet ettiği bir başka hadis-i şerif;

-“Her müslümanın hergün sadaka vermesi lazımdır.”

Eshab-i Kiram (Ridvanıllaı aleyhim ecmain);

-“Ey Allah’ın Resulu! Buna kimin gücü yetebilir?” diye sordular.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdular ki;

-“Müslüman kardeşinize selâm vermeniz SADAKADIR. Hastasını ziyaret etmek SADAKADIR, Cenaze namazını kılmanız SADAKADIR. Yoldan ona eziyet veren şeyi kaldırmanız SADAKADIR…”

Yine Resulullah (s.a.v.) ın başka bir hadis-i şerifi; Buyurdu ki;

-“Seha (Cömertlik) kökü Cennette, dalları dünyada olan bir ağaçtır. Kim dünyada bu ağacın dallarına tutunursa, bu dal onu CENNETE götürür. Buhl (Cimrilik) de kökü Cehennemde, dalları dünyada olan bir ağaçtır. Kim dünyada bu dallara tutunursa, bu dal onu CEHENNEME götürür.

Yine Resulullah (a.s.v.) in başka bir hadis-i şerifi; Buyurdu ki;

-“Misvak, ağız için temizlik ve Allah-u Teâlâ’nın RIZASINA sebebtir.”

Süfyan-i Sevri (radiayallah-u anh) ın bazı hikmetli sözleri;

Süfyan-i Sevri (r.a.) buyurdu ki;

-“Büyük bir kalabalık, bir yere toplansa ve biri, içinizden akşama kadar kim yaşayacak, bilen varsa ayağa kalksın dense, kimse kalkmaz, kimse bilemez. İşin şaşılacak tarafı şurasıdır ki, eğer o kimselere; (-“ Öyleyse, ölüm için gerekli hazırlığı yapan, ayağa kalksın,”) dense KİMSE AYAĞA KALKMAZ. Bu gafletten kurtulmağa çalışmalıdır.”

Devam edecek.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Süfyan-i Sevri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu