‘Menkıbeler’ olarak etiketlenmiş yazılar

Aşke keşe yeri -Baverne yolu- (Girnavas) Nusaybin

İmâm-i Tirmizi (Radiyallah-u anh)- 3

İmâm-i Tirmizi (r.a.) rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bir kısmı şunlardır;

-“Bir kimse, insanların kızacakları şeyde Allah ın rızasını ararsa, Allah u Teala onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allah u Teala nın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa, Allah u Teala onun işini insanlara bırakır.”

-“Cennete gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz! Zaifdirler, güçleri yetmez. Bir şey yapmak için yemin ederlerse, Allah u telala bunların yeminini muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları da biliyorum. Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendilerini üstün görürler.”

-“Kuranı kerimde kendi arzusuna göre tefsir eden, cehennemdeki yerini hazırlasın.”

-“Kıyamet gününde, Allah katında insanların en kötüsü, iki yüzlü olanıdır.”

-“Haya imandandır. İmanı olan Cennettedir. Fuhuş kötülüktür. Kötüler Cehennemdedir.”

İmâm-i Tirmizi (r.a.) nın GÜZEL SÖZLERİNDEN bir kısmı şunlardır;

Buyurdu ki;

-“Aziz; kendisini günahın zelil kılmadığı kimsedir.”
-“Hür; kendisini tamahın kötüleştirmediği kimsedir.”
-“Hoca; kendisini şeytanın esir olmadığı kimsedir.”
-“Zeki; Allah-u Teâlâ’dan sakınan ve nefsini bizzat hesabe çeken kimsedir.”
-“Hakka giden yola düşen ve hakikati bilen bir kimsenin, günahlara hiç ihtirası kalmaz.”

Bir sohbet toplantısında,;

-“Bize insan’ı ta’rif eder misiniz?” dediler.

Bunun üzerine İmâm-i Tirmizi (r.a.) şöyle buyurdu;

-“İnsanda daimi bir zaaf hali görülür. Bununla beraber, o bir da’vâ peşindedir, hem de büyük iddia. Bu zayıf haliyle, o büyük iddiasını nasıl gerçekleştirebilir ki? İnsan dikkat etmeli. Yaptığı her işe bakmalı. Hayrını, şerrini bilmelidir. Dikkat etmezse, yanılabilir. Belki de, zararına olan bir şeye bilmeden sevinir. Büyüklerin nazarında onun bu işi, zor affedilen bir hatadır.”

-“Namaz bir ziyafettir. Allah-u Teâlâ kendine, inanlara, mü’minlere merhamet ederek, namaza da’vet eder. Namaz içinde, onların önüne rahmet sofrasını yayar. Ni’metlerini onlara bol bol dağıtır. Sevdiği kulların, bu ni’metlere nâil olmasını diler.”

-“Herkesin terbiye ve ıslah şekli başkadır. Çocukların terbiye yeri mekteb, yolkesenlerinki zindan, kadınların terbiye yerleri ise evleridir.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Tirmizi radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas Mevki-i Nusaybin

Ebû Dâvûd (Radiyallah-u anh)

Meşhur altı hadis kitabından biri olan Sünen-i Ebi Davud’un sahibi. İsmi, Süleyman bin Eş’aş bin İshak bin beşir es-Sicistani’dır. Künyesi Ebi Dâvûd’dır. 202 (M. 817) senesinde Hindistan’ın sınır komşusu SİCİSTAN’DA doğup, 275 (M. 889) tarihinde Basra’da vefat etmişir.

Zamanın en büyük hadis âlimlerindendi. Aynı zamanda tefsir ilminde de derin âlim idi. Hanbeli mezhebindendir.

Gençliğinde hadis-i şerif öğrenmek için uzun yolculuklar yaptı. Horasan, Şam, Irak, Hicaz, Mısır gibi ilim merkezlerine giderek, zamanın tanınmış âlimlerinden hadis-i şerif dinlemiştir.

İlmi derecesi bakımından Buhâri ve Müslim’den sonra gelir. Hadis hususunda sika (güvenilir) bir âlimdir.

Müslim bin İbrahim (r.a.), Süleyman bin Harb (r.a.), Ebu Velid Tyalisi (r.a.),Ebu Ma’mer el Makad (r.a.), Yahya bin Main (r.a.), Ahmed bin hanbel (r.a.) gibi büyük âlimlerden rivayetlerde bulunmuştur.

Ondan da oğlu Abdullah (r.a.), Ebu Abdurrahman en-Nesei (r.a.), Ahmed bin Muhammed bin el-Harun (r.a.) ve daha başka âlimler rivayette bulunmuştur.

Ebû Dâvûd (r.a.) beşyüz bin hadis-i şerif yazdı. Bunlardan seçtiği 4800 (Dörtbin sekizyüz) Hadis-i Şerif-i İle meşhür SÜNEN kitabı meydana geldi.

Bu kitabında özellikle fıkıhla ilgili hadis-i şerifler vardır. Fıkıh sahasında pek kıymetli bir kaynaktır.

Ebû dâvûd (r.a.) bu kitabını Ahmed bin Hanbel hazretleri (r.a.) ne arz ettiği zaman, onu çok beğenmiştir.

Ebû Dâvûd (r.a.);

-“Bu kadar Hadis-i şerif arasında, özellikle şu dört hadis-i Şerif insanlar için kafi gelir.” Buyurmuştur.
-“1-Ameller, niyetlere göredir.”
-“2-İnsanın kendisine faidesi olmıyan şeyleri terk etmesi, Müslümanlığının güzelliğindendir.”
-“3-Bir Mü’min, kendisi için istediği ve sevdiği bir şey’i, kardeşi için de istemedikçe, imanı kâmil bir mü’min olamaz.”
-“4-Helâl meydanda, haram da meydandaır. Bunların arasında şübheli şeyler vardır. Harama düşmemek için, bu şübhelilerden sakınmak lazımdır.”

Ebû Dâvûd (r.a.) Sicistanlı olmasına rağmen, Basra’ya geliş sebebini, hizmetçisi Ebû Bekir bin Cabir (r.a.) şöyle anlatır;

Ben Ebû Dâvûd (r.a.) ile beraber Bağdad’da bulunuyordum. Birgün akşam namazını kılmıştık.
Bu sırada kapı çalındı. Açtım, Emir-ül-müminin Ebû Ahmed el-Muveffak idi. İzin isteyip içeri girdi. Ebû Dâvûd (r.a.) onu karşıladı.

Sonra münasip bir yere oturtu. Hoş geldin deyip, hal hatır sorduktan sonra, geliş sebebini öğrenmek istedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Bu veli kullar hürmetine ahrette iman la gitmeyi müyesser eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Beşire Mecido (Girnavas) Nusaybin

İbn-i Mâceh (Radiyallah-u anh);

Hadis âlim ve hafızlarının büyüklerinden. Meşhür altı hadis kitabı (Kütüb-i sitte) nin müelliflerinden birisidir.

İsmi Muhammed bin Yezid el-Kazvini, Künyesi Ebû Abdullah’dır. 209 (M. 824) tarihinde Kazvin’de doğup, 273 (M.886) senesinde vefat etmiştir.

Özllikle Hadis-i şerif ve onun ile alakalı ilimleri elde etmek için, Basra, Bağdad, Küfe, Mekke-i Mükerreme, Şam, Mısır, Horasan ve Rey gibi zamanın tanınmış ilim merkezlerine gitmiştir.

İbn-i Maceh hazretleri (r.a.), gitmiş olduğu bu yerlerde, büyük hadis âlimleriyle karşılaşmış, onlardan çok istifade etmiştir.

Leys, İbrahim bin el- Münzir, Muhammed bin Abdullah bin Numeyr ve daha başka âlimlerden Hadis-i Şerif öğrenmiştir.

Kendisinden de, Ebul Haan el- Kattan, Ahmed bin Rahv el- Bağdad’i, Muhammed bin isa el- Ebheri gibi âlimler rivayette bulunmuşlardır.

İBN-İ Maceh (r.a.) nin büyük bir hadis âlimi olduğu hususunda ittifak vardır.

Meşhûr Hadis âlimi Ebû âlimi Ebû Ya’la el- Halil (r.a.) der ki;

-“İbni Mace (r.a.) sika (güvenilir), ilmi âlimlerin ittifak ettiği, delil ve sened kabul edilen, büyük bir âlimdir.”

İbn-i Mace (r.a.) nın Süneni İbn-i Mace ismiyle meşhür pek kıymetli bir hadis kitabı vardır. İçerisinde DÖRT BİN HADİS-İ ŞERİF bulunmakta, Kütüb-i sitte’nin altıncısı sayılmaktadır.

Bu altı kıymetli kitabe “Sahih-i Sitte” de denir. Bu altı kitabta, Sahih-i Buhari ile Sahih-i Müslim’e “sahiheyn” denir. Kalan dört tanesine “Sünen-i Erbaa” denir.

Hadis âlimleri, bir hadis-i şerif için bunu cemaat rivayet etmiştir dedikleri zaman, Kütüb-i sitte sahibi âlimlerin bu hadis-i şerifi, altı hadis kitabında rivayet ettikleri anlaşılır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan bu veli kulların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cöke Kanika (Gündük) Nusaybin

İbn-i Mâceh (Radiyallah-u anh)- 2

İbn-i Maceh (r.a.) tefsir ilminde de derin âlim idi. (tefsir-i Kur’an) isimli eseri ile, doğduğu ve büyüdüğü yer olan “Kazvin’in tarihi ile ilgili kitabları pek kıymetlidir.

İbn-i Maceh (r.a.) bildirdiği hadis-i şeriflerden bazıları;

-“Allah-u Teâla, annelerinize iyilik etmenizi emrediyor. Sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor, Sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor. Sonra babalarınıza iyilik etmenizi emrediyor. Sonra en yakın akrabaya, ondan sonra en yakınlık derecesine göre iyilik etmeyi size emrediyor.”

İbn-i Maceh (r.a.) bildirdiği bir başka hadis-i şerif;

-“Allah-u Teâlâ, merhameti yüz parça etti. Doksandokuzunu kendi katında alıkoydu. Yeryüzüne bir tek parça indirdi. Bu bir tek parça yüzünden mahlûkat (yaratıklar) birbirine merhamet ederler. Hatta at, isabet etmesi korkusundan, ayağını yavrusundan kaldırır, onu muhafaza eder.”

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Sürâka ibni Cu’şûm’e şöyle buyurdu;

-“Sana sadakaların en büyüğünü göstereyim mi?”

Sürâka (r.a.);

-“Evet Ya Resûlallah.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Sana dönmüş olan, senden başka da kendisine bakacak kimsesi olmayan kızındır.”

-“Müslümanlar hakkında en hayırlı ev, içinde yetime ihsan olunan evdir. Müslümanlar hakkında en kötü ev, yetime kötülük yapılan evdir. Ben ve yetimin bakıcısı, cennette şu iki gibiyiz.” Resulullah (s.a.v.) iki parmağını gösteriyordu.

-“Kimin, henüz bülûğa ermemiş üç çocuğu vefat ederse, Allah-u Teâlâ onu ve çocuklarını rahmeti ve ihsani ile cennete koyar.”

Ebu Berze el- Eslemi (r.a.), şöyle bildirmişir;

-“Ey Allah’ın Resûlü! Cennete koyacak bir ameli bana gösterir misiniz?” dedim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz;

-“İnsanların yolundan, zarar veren şeyleri gider.” Buyurdu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) a;

-“İnsanı en çok cennete hangi şey koyar?” diye sorulduğunda

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“’Takva’ (Allah korkusu) ve ‘güzel ahlak’” buyurdu.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu;

-“Üç kimsenin duâsı kabul olur. Mazlumun duâsı, Misafirin (yolcunun) duâsi, Babasının çocuğuna duâsi.”

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu;

-“Sizin hayırlılarınız Kur’an-i kerim’i öğrenen ve öğreten kimselerdir.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara yayan bu veli kulların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i Yakın köylerin görüntüsü

Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)

Zühd ve takvası, kerem ve cömertliği ile meşhur hanım evliyadan. İsmi, Nefise binti Hasen olup, Hazreti Ali (r.a.) nin dördüncü göbekte torunudur. ‘Tâhire ve Kerimet-üt-dareyn’ lakabları vardır.

145 (M. 762) senesinde Mekke-i Mükerrem’de doğdu. Annesi, Lübâne binti Abdullah bin Abbas bin Abdülmuttalib’dir. 208 (M. 823) de Mısır’da Kahire şehrinde vefat etti.

Medine-i münevvere’de yerleşti. Seyyidet Nefise (r.a.), İmâm-i Cafer-i Sadık (r.a.) ın oğlu İshak-i Mu’temen (r.a.) ile evlendi. Bu evlilikten Kasım ve Ümmü Gülsüm isminde iki çocukları oldu.

Tefsir, Hadis ve başka ilimlerde âlim idi. Halk bunun büyüklüğünü kabul ederdi.

Seyyidet Nefise (r.a.) ümmi olmasına rağmen çok hadis-i şerif öğrenmişti. Kur’an-i Kerim’i ezbere bilirdi. Çok kerametleri görüldü. Kabr-i şerif-i zamanımıza kadar ziyaret edilmekte ve istifade edilmektedir.

Seyyidet Nefise (r.a.), otuz def’a Hacca gitti. Gündüzleri oruç tutar, geceleri ibadetle geçirirdi ve üç günde bir yemek yerdi. Efendisinden ayrı hiçbir şey yemezdi.

Seyyidet Nefise (r.a.) nin zamanında günümüze kadar Mısır’da bulunanlar ve bütün mü’minler için BEREKET OLDUĞU İSLÂM ÂLİMLERİ BUYURMUŞLARDIR.

Kendini, günahı çok ve dua etmeğe yüzü yok bilerek;

-“Hastam iyi olursa veya şu işim hasıl olursa, sevabı Seyyidet Nefise (r.a.) hazretlerine olmak üzere, Allah rızası için üç yasın okumak veya bir koyun kesmek nezrim (adağım) olsun.” Deyince, bu dileğin kabul olduğu çok tecrube edilmiştir.

Burada Allah-u Teâlâ’nın rızası için Kur’an-i kerim okunup veya fakirlere dağıtılmak üzere koyun kesip sevabı Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) ye bağışlanmakta, onun şefaatı ile, Allah-u Teâlâ hastaya şifa vermekte, kazayı belayı gidermekte, dua’yı kabul etmektedir.

Zevci ve evladı ile beraber Mısır’a yerleşmek için Medine-i Münevvere’den ayrıldılar. Gelmekte olduğunu haber alan halk yollara dökülüp, kendilerine çok hürmet gösterdiler.

Herkes onların kendi evlerinde misafır etmek istiyorlardı. Abdullah-ı Cessas (r.a.) adında veli bir zatın kullanılmayan boş bir evi vardı.

Oraya yerleştiler.

Herkes bereketlenmek ve kıymetli sözlerinden istifade etmek için, Mısır’ın her tarafından ziyarete gelirlerdi. Ziyaretine gelenlerin sayısı haddı aşınca, onlarla mşgül olmanın, her an Allah-u Teâlâ’ya ibadet etmesine ma’ni olabileceğini düşündü. Tekrar memleketi olan Hicaz’a dönmeye karar verdi.

Herkes çok üzülüp yalvardılar ise de kabul etmedi. Nihayet bu durumu Mısır emiri Sırrı bin Hakem’e azrettiler. Mısır emiri bu durumu haber alınca doğruca Hazreti Seyyidet Nfise (r.a.) nin yanına gelip, Mısır’dan ayrılmak istemesinin hikmetini sordu.

Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) cevabında;

-“Mısır’da ikamet etmek istiyorum. Lakin ziyaretçilerim çok fazladır. Ben zaif bir kimseyim. Evimiz de dardır. Ayrıca gelen ziyaretçilerle meşgül olmak mecburiyetinde kalmam, her an Allah-u Teâlâ’ya ibadet yapmama mâni oluyor.” diye cevap verdi.

Bunu dinleyen Mısır emiri;

-“Falan yerde şahsıma ait geniş bir evim vardır. Onu size hediye ettim. Lütfen kabul ediniz.” Dedi.

Seyyidet Nefise (r.a.) bunu kabul edince, Mısır emiri çok sevindi.

Seyyidet Nefise (r.a.);

-“Haftada sadece Çarşamba ve Cumartesi günleri ziyaretime gelsinler. O iki gün onlarla meşgül olurum. Diğer günlerde hep ibadet yapmakla meşgül olamak istiyorum.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Barajı (Sonbahar’a geçiş manzarası)

Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 2

Rivayet edilir ki;

Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) zamanında Mısır’da, dört tane kız çocuğundan başka kimsesi bulunmayan ihtiyar bir kadın vardı. Bunlar iplik eğirirler, her Cum’a ihtiyar kadın ipliği pazara götürüp, yirmi dirheme satardı.

On dirheme, iplik yapmak için pamuk, kalan on dirhem ile de yiyecek bir şeyler satın alır, gelecek Cum’a’ya kadar bunlarla idare ederlerdi.

Yine bir Cum’a günü, ihtiyar kadıncağız bir hafta müddetince eğirdikleri ipliği, kırmızı bir beze sarıp, çarşıda satmak için yola çıktı.

Bohçeyı başında taşıyordu. Yolda giderken büyükbir kartal gelip, ipliklerin bulunduğu bohçayı kaparak kaçtı. Kadıncağız da düşüp bayıldı. Kadın kendine geldiğinde olanları hatırlayıp ağlamağa başladı.

Başına toplananlara halini anlatıp;

-“Bir hafta boyunca çocuklarım nafakasız ne yaparlar.” Diye sızlandı.

Oradakiler kendisine;

-“Falan yerde Seyyidet Nefise isminde bir hanım evliya vardır. Sen halini ona arzet, bakalım ne diyecek.” Dediler.

Kadın gelip Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) ye durumu anlattı.

Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) , ellerini açıp dua etti.

Kadına da;

-“Sen şimdi evine git. Allah-u Teâlâ her şeye kâdirdir.” Buyurdu.

Kadıncağız da evine gitti.

Kısa bir müddet sonra Seyyidet Nefise (r.a.) ye bazı kimseler gelerek;

-“Biz deniz yolculuğunda idik. Gemimiz bir ara su almaya başladı. Ne yaptıysak su giren yeri kapatamadık. Sizi vesile ederek, Allah-u Teâlâ’ya dua edip bizleri o sıkıntıdan kurtarmasını istedik. O sırada büyük bir kartal göründü. Pençesinde büyük kırmızı bir bohça vardı. Gemimizin üzerine gelince, bohçayı bırakıp gitti. Bohçayı açtık. İçinde çok miktarda iplik vardı. Bunlarla gemimize su sızan yeri iyice kapattık. Bundan sonra selametle memleketimize geldik. Bu hâlimize şükür için, size hadiye olarak şu beşyüz dirhemi getirdik.”

Seyyidet Nefise (r.a.) , Allah-u Teâlâ’ya şükredip ağladı. Sonra o ihtiyar kadını yanına istedi.

Kadın gelince Ona;

-“Kartalın kaptığı iplikleri kaça satacaktın?” dedi.

Kadın;

-“Yirmi dirheme.” Deyince,

Seyyidet Nefise (r.a.) ona beşyüz dirhemi verip hadiseyi anlattı. Ve;

-“Allah-u teâlâ senin her dirhemine 25 kat ihsan etti.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ barajı (Sonbahar manzarası)

Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 3

Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) nin, Yahudi olan bir kadın komşusunun, haraket edemiyen kötürüm bir kızı vardı.

Annesi hamama gitmek istedi. Kızı da onunla gitmek arzusu edince

annesi;

-“Olmaz, sen evde yalnız kal, otur.” Dedi.

Çocuk;

-“Bari sen gelinceye kadar komşumuzun yanında kalayım.” Dedi.

Kadın Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) ye gelip çocuğunun arzusunu bildirince o da izin verdi.

Kadın çocuğunu getirip gösterilen bir odaya bıraktı ve kendisi de hamama gitti. Kötürüm kız otururken Hazreti Seyyidet nefise (r.a.) diğer tarafta abdest alıyordu ve abdest suyu kötürüm kızın yanından akıyordu.

Allah-u teâlâ’nın hikmeti, o kızın aklına yanından akıp giden abdest suyundan biraz alıp ayaklarına sürmek geldi.

Ve düşündüğünü yaptı.

Hemen sıhhate kavuştu. Sanki hiç hasta değilmiş gibi ayağa kalkıp yürümeye başladı. Seyyidet Nefise (r.a.) bu olanlardan habersiz, öbür tarafta namaz kılıyordu.

KIZ GELEN SESLERDEN, ANNESİNİN HAMAMDAN GELMİŞ OLDUĞUNU ANLAYINCA, HEMEN EVLERİNİN KAPISINA GİDİP, KAPIYI ÇALDI.

Annesi kapıya gelip, kim olduğunu sorunca;

-“Senin kızınım.” Dedi.

Hemen kapıyı açıp, kızını sapa sağlam olarak karşısında görünce;

-“Nasıl oldu da iyileştin? Anlat!” dedi.

Kız olanları anlatınca, kadın hüngür hüngür ağlayıp;

-“Vallahı bizim dinimiz batıl’dır. Onun dini haktır.” Dedi.

Hemen gidip Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) in elini öptü, ayaklarına kapandı kelime-i Şehadet getirip Müslüman oldu.

Hazreti Seyyidet Nefise (r.a.) de bu hâle sevinip, bu ihsanından dolayı Allah-u Teâlâ’ya hamd sena etti.

Sonra kadın evine gitti. Kızının babasının ismi Eyyub olup, kavminin ileri gelenlerden idi. Akşama eve gelip kızının sağlam hâlini görünce, sevincinden aklı gidecek gibi oldu.

Hanımı Hadiseyi ve Müslüman olduğunu anlatınca kendisinden geçer gibi oldu

Ve;

-“Ya Rabbi! Sen dilediğine hidayet verirsin. Vallahi, İslam dini haktır. Bizim şimdiye kadar bulunduğumuz din batıldır.” Dedi.

Sonra Hazreti Seyyidet nefise (r.a.) nin hânesine gelip, yüzünü gözünü kapının eşiğine sürdü ve kelime-i Şehadet getirip Müslüman oldu.

Kızının iyileşmesi ve annesinin, babasının Müslüman olmaları hadisesi, kısa zamanda her tarafa yayıldı ve komşu yahidilerden bir çoğu da iman etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu


Baverne Yolu (Nusaybin)

Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 4

Hiristiyan bir kadının genç bir oğlu vardı. Bu genç, bir sefere çıktı ve yolda esir düştü. Annesi kiliselere gidip çok araştırdı ise de, oğlundan bir haber alamadı.

Bir gün kocasına;

-“Bu şehirde Seyyidet Nefise (r.a.) isminde, dua’sı makbul olan bir hanım varmış, ona git. Belki çocuğumuzun bulunması için dua eder. Eğer onun duası hürmetine oğlumuz bulunursa, ben de o hanımın dinini (İslâmiyeti) kâbul edeceğim.“ dedi.

Kocası gelip, Hz. Seyyidet (r.a.) i buldu ve durumlarını anlattı.

O da, dua etti.

Adam eve gelip hanımına;

-“Oğlumuzun bulunması için dua etti.” Dedi.

Gece olunca evlerinin kapısı çalındı. Kadın kalkıp kapıyı açınca, oğluyla yüz yüze geldi. Kadın hem hayret etti, hem de çok sevinip, nasıl geldiğini sordu.

Genç:

-“Nasıl geldiğimi ben de bilmiyorum. Ancak, beni bağladıkları zincirin üzerinde bir el gördüm ve, “BUNU SALIN. BUNA SEYYİDET NEFİSE ŞEFAAT ETMİŞTİR” diye bir ses duydum. Zincirlerim çözüldü ve birden kendimi burada gördüm.” Diye anlattı.

Gencin anlattıklarını dinleyen annesi hemen Müslüman oldu.

Bir zaman Nil nehrinin suyu iyice çekildi (azaldı). Öyle oldu ki, Mısırlılar ihtiyaçlarını karşılayamaz oldular, susuz kaldılar.

Kendisine müracaat edip,

-“Ne yapalım?” diye sordular.

Onlara bir parça bez verdi. Bezi nehre sokup çıkardıklarında, su çoğalmaya başladı ve normal seviyesine yükseldi.

Zalim bir kimse, eziyet etmek için bir adamı çağırttı. O adam Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) nin gidip yardım istedi. Kurtulması için dua ettikten sonra:

-“Gidiniz. Allahu Teala, seni zalimlerin gözünden saklar.” Buyurdu.

Adamcağız, zalim kimsenin adamları ile beraber, onun huzuruna vardılar.

Zalim:

-“O kimse nerdedir?” diye sordu.

Muhafızları;

-“Huzurunuzda duruyor.” Dediler.

Zalim;

-“Benimle alay mı ediyorsunuz? Ben onu göremiyorum.” Dedi.

Adamları:

-“Bu adam buraya gelmeden önce Hz. Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) nin yanına gidip dua istedi. O da, buna dua etti ve GİDİNİZ ALLAHU TEALA SENİ ZALİMLERİN GÖZLERİNDEN SAKLARBuyurdu” dediler.

Zalim kimse bunları duyunca:

-“Demek ben zalimim.” Dedi.

Yaptığı işlere çok pişman oldu. Başını eğip tevbe ve istiğfar etti. Biraz sonra başını kaldırdığında, o kimseyi karşısında duruyor gördü. Yanına çağırıp ona sarıldı. Kendisine kıymetli elbiseler ve başka hediyeler verip yolcu etti. Sonra da Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) hazretlerine yüz bin dirhem gönderip:

-“Bu, Allahu Teala’ya tevbe etmesine vesile olduğunuz kulun şükran borcudur.” Dedi. O da bu paranın hepsini fakirlere dağıttı.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi (Bar-e Gündük) Nusaybin

Seyyidet Nefise (Radiyallah-u anha)- 5

İmam-ı Şafiî (r.a.) ve başka âlimler, kendisini perde arkasından ziyaret eder ve sohbetlerinden istifade ederlerdi.

Bir zaman İmam-ı Şafiî hazretleri (r.a.) hastalandı. Talebelerinden birisini Seyyidet Nefise’ye (radiyallahu aleyha) gönderip, hasta olduğunu, şifa bulması için, Allahu Teala’ya dua etmesini istedi.

O talebe gelip Seyyidet Nefise’ye (radiyallahu anha) durumu arzetti. O da, dua etti. Talebe henüz hocasının yanına dönmeden İmam-ı Şafiî iyileşti.

Başka bir zaman İmam-ı Şafiî yine hastalandı. Yine bir talebesini, dua için Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) ye gönderdi.

Hz. Seyyidet Nefise (radiyallahu anha):

-“Allahu Teala ona çok rahmet etsin.” Buyurdu.

Talebe gelip bunu hocasına arzedince İmam-ı Şafiî (r.a.), bu hastalığının vefat hastalığı olduğunu anladı vasiyetini yaptı.

Cenazesinde Hz. Seyyidet Nefise’nin (radiyallahu aleyha) bulunmasını da vasiyet etti. Hz. İmâm-ı Şafiî (r.a.) vefat ettiğinde, Seyyidet Nefise (radiyallahu aleyha) çok zayıf olduğu için gelemedi. Cenazeyi Seyyidet Nefise  (radiyallahu anha) nin bulunduğu yere getirdiler. Cemaatin en gerisinde durup, cenaze namazında imama uydu.

Namazdan sonra bir ses duyuldu ki:

-“Allahu Teala, İmam-ı Şafiî (r.a.) nin ve onun namazında bulunan Seyyidet Nefise (r.a.) nin hatırı için, cenaze namazında bulunan bütün kimseleri affetti.” Diyordu.

Seyyidet Nefise’nin (radiyallahu anha) kardeşi Yahya’nın, Zeyneb isminde bir kızı vardı. Bu Zeyneb dâima, halası Seyyidet Nefise (radiyallahu anha) nin hizmetinde bulunurdu.

Şöyle anlatıyor:

-“Kırk sene hizmetinde bulundum. Lakin bir defa uyuduğunu ve bir defa yemek yediğini görmedim.”

Bir gün kendisine:

-“Halacığım, nefsine çok zorluk veriyorsun.” Dedim.

O da bana:

-“Ben nefsime çok zorluk vermiyorum. Nefs çok zorluk çeker, beden çok ibadet ederse, kurtulmak ümidi çoğalır.” Buyurdu.

Evinin önünde, kendisi için bir kabir kazmıştı. Kabre iner, orada namaz kılardı. Orada altı bin (6000) hatim okumuştu. Vefatı yaklaştığı sırada oruçlu idi. Hastalığı ağırlaşınca kendisine, orucunu bozabileceklerini söylediklerinde

Onlara:

-“Siz ne diyorsunuz? Ben otuz senedir oruçlu olarak vefat etmem için dua ediyorum.” Buyurdu.

En’am Sûresini okumaya başladı:

-“Düşünen ve hakkı kabul edenlere, Rableri katında Cennet vardır. (En’am-127) ayet-i kerimesine gelince vefat etti.

Cenazesi çok kalabalık oldu. Şehirli- köylü, büyük-küçük toplanıp ağladılar ve kendi eliyle kazdığı kabrine defnettiler. Derb-üs-Siba’ denilen yerde medfundur. Kabri üzerinde bir nûr ve heybet vardır. Her taraftan ziyaretine gelinir.

İmam-ı Şafi hazretleri (r.a.):

-“ Ehl-i beyt içinde tasarrufu en fazla olanı, Hz. Seyyidet Nefise (r.a.) dir.” Buyurdu.

Zevci, cenazesini Medine’ye götürmek istedi ise de, halk çok ısrar edip vazgeçmesini istediler. Nitekim rü’yada Peygamber Efendimizi (sallallahu aleyhi ve selem) görüp, kendisine:

-“Mısır’lıları kırma. Seyyidet Nefise’nin (radiyallahu anha) bereketi ile ora halkına rahmet iner.” Buyurunca, cenazeyi Medine’ye nakletmekten vazgeçti.

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)

Evliyanın büyüklerinden. Künyesi Ebu Muhammed’dır. 200 (M. 815) de doğdu. Dayısı Muhammed bin Süvâr’ın sohbetlerinde yetişti. Hacca gidince orada Zünnun-i Mısrı (r.a.) yi gördü ve ona tabi oldu.

Tasvvuf ehlinin büyüklerinden ve müctehidlerinden olup, zamanın sultanı, hakikatın delili idi. Az yemek, az uyumak, çok ibadet yapmak, riyazet ve keramet’te eşi yoktu. 283 (M. 896) de Basra’da vefat etti.

Kendisi şöyle anlatır;

Üç yaşında iken gece kalkardım. Dayım Muhammed bin Süvar (r.a.) gece ibadet eder, ağlar ve bana;

-“Sehl yat uyu, kalbimi meşgül ediyorsun.” Derdi.

Ben ise onu yatağın altında yine gözetlerdim. Öyle bir hal aldım ki, dayıma;

-“Bana garip bir hal oluyor, başımı arşın önünde secde’de buluyorum.” Dedim.

Dayım Muhammed bin Süvar (r.a.);

-“Oğlum bu halini kimseye söyleme, bundan sonra yatağında dil ile değil kalb ile üçer def’a ‘(Allah-u teâlâ benimledir, Allah-u Teâlâ beni görüyor, Allah-u Teâlâ her sözümü duyuyor.)’ de!” buyurdu.

Bir süre sonra, bana;

-“Dediklerimi yapıyor musun?.” Buyurdu.

Ben de;

-“Evet buna devam ediyorum.” Dedim.

Bir gece Dayım Muhammed bin Süvar (r.a.) bana;

-“Bu söylediklerimi her gece yedi def’a söyle.” buyurdu.

Dayım her bana sorduğumda, ‘Yine devam ediyorum’ dedim.

Tekrar bana;

-“Sana söylediğim sözleri onbir def’a söyle.” Dedi.

BUNLARA DEVAM ETTİM Ve kalbimde bir tatlılık buldum.

Aradan bir sene geçince, dayım bana;

-“Sana öğrettiğimi iyi muhafaza et ve hep o halde ol! Ölünceye kadar bırakma. Dünya ve ahrette mükafatını alırsın.” Buyurdu. Yıllarca devam ettim,

Sonra dayım Muhammed bin Süvar (r.a.) bana;

-“Sehl, Allah-u Teâlâ’nın kendisiyle olduğunu bilen, hiç günah işler mi? Hep böyle bil, günah işlemezsin.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu