‘Menkıbeler’ olarak etiketlenmiş yazılar
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 2
28 Aralık 2008Çağ-çağ barajı Sonbahar mevsimi (Nusaybin)
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 2
Sonra beni mektebe gönderdiler. Kur’an-i Kerim öğrendim. Yedi yaşında iken oruç tuttum. Yiyeceğim sadece arpa ekmeği idi. ONİKİ YAŞINDA İKEN, BİR MES’ELEYE TAKILDIM. Kimse çözemedi. Basra’ya gitmek istedim. Gönderdiler. Basra âlimlerinden sordum. Hiç kimse cevab veremedi.
Sonra Abadan’a gittim. Habib ibni Hamza (r.a.) ya sordum. O cevablandırdı. Yanında fazla kalmadım ama, ondan çok istifade ettim. Sonra Tüster’e geldim. İbadet, riyazet ve mücahede’ye koyuldum.
Ömrünün sonunda, el ve ayakları haraket etmez olmuştu. Namaz vakti gelince, el ve ayakları açılır, namaz bitince eskisi gibi haraketsiz olurdu.
Birgün zikirden bahsederken;
-“Allah-u Teâlâ’yı hakkiyle zikreden, ölüyü diriltmeyi kasd ederse, dirilir.” Dedi ve elini, önünde duran bir sakata sürdü. Sakat iyileşip, ayağa kalktı.
İmâm-i Yafi-i (r.a.), Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.) nın bir talebesinden şöyle nakleder.
-“Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.) ye otuz sene hizmet ettim. Gece veya gündüz yatıp uyuduğunu görmedim. Sabah namazını yatsı namaznın abdesti ile kılardı.”
İnsanlardan ayrılıp, Basra ile Abadan arasındaki bir adaya gitti. Bunun sebebi de şu idi. Bir sene hac’dan dönen birisi, bir kardeşine;
-“Ben Sehl bin Adullah Tüsteri (r.a.) yi Arafat’ta vakfe’de gördüm.” Dedi.
Kardeşi o kimseye;
-“Arafe’den önceki gün, ben onun yanında idim.” Dedi.
Diğeri ise;
-“Ben Sehl (r.a.) Arafat’ta vakfe’de gördüm, yalan söyliyorsam karım boş olsun.” Dedi.
Kardeşi;
-“KALK, GİDİP KENDİSİNE SORALIM.” Dedi.
Kalkıp yanına gitiler hadiseyi anlattılar ve
-“Bu yeminin hükmü nedir?” dediler.
Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.);
-“Niçin böyle şeyler konuşuyorsunuz? Allah-u teâlâ ile meşgül olun.” Deyip haccıya döndü
Ve;
-“Hanımından boş değilsin ama gördüğünü kimseye anlatma.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 3
28 Aralık 2008Ceviz çeşmesi (Babıs-sor çeşmesi) Mardin
Ceviz çeşmesi (Babıs-sor çeşmesi) Mardin
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 3
Sehl-i Tüsteri Hazretleri (r.a.) Basrada bir gün parmağını sarmıştı. Bu durumu gören birisi;
-“Niçin parmağını sardın?” diye sorunca
Sehl-i Tüsteri (r.a.);
-“Ağrıyor da onun için.” Diye cevab verdi.
Bunu soran kimse bir müddet sonra Mısır’a gitmişti. Burada Zünnün-i Mısrı (r.a.) gördüğünde, onun da parmağı sarılı idi.
Aynı soruyu onada sordu;
-“Niçin parmağını sardın?”
Zünnün-i Mısrı (r.a.);
-“Falan zamandan beri ağrıyır, o sebepten sardım.” Diye cevab verdi.
Soran zat diyor ki;
-“Ben o zaman anladım ki, Zünnün-i Mısrı (r.a.) nın parmağı ağrıyordu. Sehl-i Tüsteri (r.a.) de hocasına uymak için parmağını sarmıştı.”
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.) bir yolculuğunda abdest almak istedi. Suyu yoktu. Üzüldü. O anda birisi, içi su dolu yeşil bir ibrik getirdi. Önüne koydu ve gitti.
Bir Cum’a namazından önce evine bir kimse geldi. İçeride büyük bir yılan gördü. Durkladı.
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.);
-“İçeri gir! Kişi, yeryüzündeki yılandan bu kadar korkarsa, ahretteki yılanlardan daha çok korkması lazım gelir değil mi?” buyurdu.
Sonra yılanı tuttu. Beni başka bir odaya aldı.
-“Kişi dünyada yılanlarla arkadaşlık edebilirse, mezarda diğer yılanlarla, çiyanlar ona dokunmaz.”
Buyurdu.
Ve;
-“Cum’a namazı kılar mısın?” buyurdu.
O zat;
-“Cami ile aramız bir günlük mesafedir.”dedi.
Sel-i Tüsteri (r.a.) onun elini tutup, hemen camiye getirdi.
O kimse dedi ki, namaz kıldık. Sonra çıktı. Camiden çıkanlara bakıp;
-“Lâilâhe illallah diyen çoktur, ama ‘ihlas’ sahibleri azdır.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 4
28 Aralık 2008Dara harabelerin’in kuzey kısmı (Mardin)
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 4
Birgün Müslüman olmayan biri yoldan geçiyordu. Sehl-i Tüsteri (r.a.) talebelerine onu gösterip buyurdu ki;
-“Bu adamda Müslüman âlemeti var!”
Aradan birkaç sene geçtikten sonra Sehl-i Tüsteri (r.a.) vefat ettiler.
Talebelerinden biri hocasının mezarını ziyaret ederken, o adam da yakından geçiyordu.
Hocasının sözleri hatırına gelerek hemen yanına vardı. Ona hocasının kendisi hakkındaki sözlerini anlattı.
Bunun üzerine o adam dedi ki;
-“Gel bakalım! Mezarına varalım. Bana Müslüman ol desin, ben de Müslüman olayım.”
Beraberca kabre vardılar. O anda kabirden şöyle bir ses işittiler;
-“Ey falan! Cehennem ehlinden, Cennet ehli daha üstündür.”
Adam bu sözü işitince, şehadet getirip Müslüman oldu.
Talebesi Abdurrahman bin Ahmed (r.a.);
-“Efendim, abdest alınca ekseriye uzuvlarımdan akan su, altın ve gümüşten bıçak oluyor.” Deyince
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.);
-“Bilmez misin ki, çocuklar ağlayınca, meşgül etmek için ellerine sılah verirler.” Buyurdu.
Sehl-i Tüsteri (r.a.) nın yanına köse bir adam geldi. Sakalının çıkması için ‘dua’ istedi.
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“EY GENÇ! ELİNİ YÜZÜNE SÜR!”
Bu sözü birkaç def’a tekrarladılar. Adam söyleneni aynen yaptı. Hemen o anda eline bir tutam sakal geldi.
Kendisi (r.a.) anlatıyor;
Anamdan bana çok para kalmıştı. Hemen fukarayı çağırıp hepsini onlara dağıttım. Kimde alacağım varsa, onları da bağışladım.
Ondan sonra da Kabe’ye girmek için yola çıktım. Yolda kendi kendime;
-“Ey nefis! Artık iflas ettin. Benden isteğeceğin hiçbir şey kalmadı. Zaten isteyecek olsan da, bir şey bulamıyeceksin.” Dedim.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 5
28 Aralık 2008Dara harabeleri’nin kuzey tarafı (Mardin)
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 5
Kûfe şehrine uğradığında, nefsi balık ile ekmek istedi. Her ne kadar bu isteği yapmamaya çalıştı ise de, nefsinin arzusu çok şiddetli idi.
‘Nefsimi Mekke’ye kadar incitmiyeceğim’, diye düşündü. Şehirde bir un değirmenine rastladı.
Değirmenciye yaklaşarak;
-“Bu iş için at’a günde ne kadar kira veriyorsunuz?” dedi.
Değirmenci;
-“Günde iki akçe ödiyoruz.” Deyince,
Sehl-i Tüsteri (r.a.);
-“Bu işi bu gün de ben yapayım, bana da bir akçe verirmisiniz?” dedi.
Değirmenci buna razı oldu. Akşama kadar nefsine eziyet için dolabı döndürdü. İşi bırakınca ona bir akçe verdiler. Gidip onunla balık ile ekmek aldı.
Ve nefsine;
-“Her ne zaman benden bir şey istiyecek olursan sana layık olan böyle bir hizmeti gördürür, ondan sonra da makul isteklerini yerine getiririm.” Dedi.
Ölüm döşeğinde yatarken Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.) bir zat;
-“Efendim! Senden sonra minbere kim çıksın?” diye sorunca,
Sehl-i Tüsteri (r.a.) gözlerini açıp;
-“Şadidil adındaki bir kafirin adını söyledi.”
Etrafindakiler;
-“Şeyh’ın aklı gitmiş, bu kadar Müslüman âlim varken yerine bir Kafir’i geçirdi.” Diye söylerlerken
Sehl-i Tüsteri (r.a.);
-“Başımda kavga gürültü etmeyiniz. Vaktim azdır. Gidin bana şadidil’i çağırın, gelsin.” Dedi.
Şadidil gelince;
-“Ya Şadidil, iyi dinle, üç gün sonra minbere çık ve Müslümanlar’a va’z et. Bu sana vasiyetimdir.” Dedi.
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.) nin vefatından üç gün sonra, ikindi namazından akibinde, başında kafir nişanesi, belinde zünnar olmak üzere, Şadidil minbere çıktı.
-“Ey Müslümanlar, Ey Sehl-i tüsteri (r.a.) nin talebeleri, bana bir vakit şeyhınız; ‘Ey Şadedil, zünnarı çıkarıp atma zamanı gelmedi mi?’ demişti. İşte bu gün bu emrini yerine getiriyorum.” Dedi.
Daha sonra sorgucu ve zünnarı çıkarıp attı. Dili ile Kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu. Cemaat bunu görünce ve o sözleri duyunca ağladılar.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 6
29 Aralık 2008Çağ-çağ barajı (Nusaybin)
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 6
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.) vefat edince, insanlar cenaza nazmı için toplandılar. O şehirde bir Yahudi vardı. Yaşı yetmişi aşmıştı. İniltiler duyunca,’ne oluyor’ diye dışarı çıktı.
Cenazeye doğru bakınca yanındakilere;
-“Benim gördüğümü siz görüyor musunuz?” dedi.
Oradakiler;
-“Ne görüyorsun?” dediklerinde
Yahudi;
-“Gökten inip, cenaze ile giden kimseler görüyorum.” Dedi.
Ve ardından Kelime-i Şehadet getirip Müslüman oldu.
Şöyle nakledilir ki;
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.) bir talebesinin yanında;
-“Basra’da veli’lik derecesine ulaşmış bir fırıncı var” diye söylemişti.
Talebesi bunun üzerine Basra’ya gidip, fırıncıyı görmüştü. Fırıncı, fırınlarda adet olan, saçını ve sakalını ateşten korumak için, yüzüne peçe bağlamıştı.
Bunu gören talebe aklından;
-“Şayet bu zat velilik derecesine ulaşmış olsaydı, ateşten bu kadar sakınmazdı.” Diye geçirdi.
Sonra ‘Selam’ verip bir sual sorunca, fırıncı;
-“Önce beni küçümseyip horladığından, artık sözümün sana faydası olmaz.” Dedi.
Kendisi (r.a.) anlatır;
Ru’yamda kıyamet kopmuş, insanları da Arasat meydanında gördüm. Bir beyaz kuş, topluluğun çeşitli yerlerinden birkaç kişi alıp, Cennete götürüyordu.
-“Bu ne kuşudur?” Dediğimde
Aniden havada bir kağıt peydah oldu. KAĞIDI ELİME ALIP AÇINCA ÜZERİNDE ;
-“Vera’ kuşu dedikleri işte budur.” Diye yazdığını gördüm.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 7
29 Aralık 2008Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 7
Yine kendisi (r.a.) anlatır;
Bir gün çölde giderken, başında sarık ve elinde âsâ bulunan pir-i fâni bir zatın gelmekte olduğunu gördüm
-“Galiba kafileyi kaçırmış.” Diye aklımdan geçirdim.
Ve cebimden para çıkararak, ona;
-“Gideceğin yere ulaşıncaya kadar bununla idare et..” dedim.
Daha sonra bu zat elini havaya kaldırınca, eli altınla doldu ve bana;
-“Sen cebinden alıyorsun, ben ise gaybden.” dedi ve kayıboldu.
Kâbe’ye varınca tavaf esnasında o zatı gördüm. Bana;
-“Ey Sehl! Bir kimse Kâ’be’nin cemalını için yola çıkarsa, onun muhakkak Kâ’be’yi tavaf etmesi lazımdır. Fakat her kim Allah-u Teâlâ’nın cemalını görmek için, nefsini ayaklar altına alırsa, Kâ’be’nin onun tavaf etmesi lazım gelir.” Dedi.
Sehl-i Tüsteri (r.a.) birgün bağdaş kurup oturmuş ve sırtını da duvara yaslamış bir şekilde;
-“Aklınıza geleni sorun, suallerinize cevap vereyim.” Dedi.
Bu durumu görenler;
-“Daha evvel siz böyle yapmazdınız, şimdi ne oldu?” diye sorduklarında
Kendisi (r.a.) buyurdu ki;
-“Üstad hayatta olduğu müddet zarfında, talebenin edebe riayet etmesi lazımdır.” Dedi.
Bu günün Zünnün-i Mısrı (r.a.) nın vefat ettiği gün olduğunu daha sonra öğrendiler.
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.) nin yanına yırtıcı hayvanlar da gelirdi. Yanında rahat ve sâkin dururlardı. Halk bunun için onun evine “beyt-üs-Sibâ” ya’ni (yırtıcı hayvan evi) derdi.
Ebu Ali Dakkak (r.a.) şöyle anlatmıştır;
Ya’kub bin leys, doktorların tedavi edemedikleri bir hastalığa yakalanmıştı. Ona;
-“Senin Vali olduğun bölgede Sehl bin Abdullah Tüsteri isminde Sâlih bir zat vardır. Eğer, o sana ‘dua’ ederse, Hak Teâlâ’nın bu ‘dua’yı kabul etmesi ümid edilir.” Dediler.
Vali, Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.) yi çağırtı ve;
-“Benim için Allah-u teâlâ’ya dua et.” Deyince
Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.);
-“Zindanlarda suçsuz insanlar yatarken, senin için yaptığım dua nasıl kabule mazhar olur?” dedi.
Bunun üzerine Vali, zindanda yatan bütün suçluları salıverince, Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.) ;
-“İlahi, bu zata ma’siyet ve musibetteki zilleti gösterdiğin gibi, tâattaki izzeti de göster, onu dert ve sıkıntıdan kurtar.” Diye dua etti.
Vali hemen iyileşti ve Sehl-i Tüsteri (r.a.) ya çok mal vermek istediğse de, bunu Sehl-i Tüsteri (r.a.) kabul etmedi.
Arkadaşları arasında;
-“Keşke bunu alıp fakirlere dağıtsaydı.” Diyenler oldu.
Sehl-i Tüsteri (r.a.), yolda çakıl taşlarına bakınca, hepsi mücevher halına geldi. Arkadaşlarına bunları göstererek;
-“Böylesi bir ihsana nail olan kimse, Ya’kub bin Leys’in malına muhtaç olur mu hiç.” Diye buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 8
29 Aralık 2008Çağ-Çağ deresi Bor-e gündük (Nusaybin)
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 8
Sehl-i Tüsteri (r.a.) nin bir çocuğu vardı. Çocuk ne zaman annesinden yiyecek isterse,
annesi ona;
-“Bunu Allah-u Teâlâ’dan iste.” Derdi.
Bunun üzerine çocuk secde için yere kapanırdı. Bu arada annesi çocuğun istediklerini hazırlar, gizlice yanına koyardı. Çocuk annesinin bunu hazırladığını bilmezdi. Onun için Allah-u Teâlâ’nın dergahına dönerdi.
Birgün annesi evde yokken çocuğun canı bir şeyi istedi. Her zamanki gibi secdeye kapandı. Allah-u Teâlâ ona lazım olan şeyi gönderdi.
Annesi geldiğinde duruma şaşırdı.
-“Yavrucuğum bu nereden geldi?” Diye sorunca,
Çocuk;
-“Her zamanki yerden.” Diye cevab verdi.
Sehl-i Tüsteri hazretleri (r.a.), birgün talebelerinden birine bir iş buyurunca
Talebesi;
-“Söz olur, halkın dilinden çekindiğim için yapmam.” Dedi.
Bunun üzerine sohbetinde bulunanlara dönüp,
-“Bir kimse şu iki vasfı kazanmadığı müddetçe, bu yolun hakikatine eremez. Allah-u Teâlâ’dan başkasını görmeyecek şekilde halk senin gözünden düşmeli. İkincisi, nefis gözünden düşmeli ve halkın kendisinde gördüğü hiçbir sıfattan çekinmemelidir. her şeyi Hakdan görmelidir.” Dedi.
Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.) bir talebesine;
-“Gün boyunca SÜBHANALLAH!… ALLAH!… ALLAH!… Demek için, bütün gücünü harca.” Dedi.
Talebe âdet hâline gelinceye kadar, bu sözü söylemeye devam etti.
Sonra Sehl-i Tüsteri (r.a.);
-“Buna geceleri de devam et.” Dedi.
Talebe buna devam ederek, devamlı Allah-u Teâlâ’yı zikr eder bir hale sahıp oldu.
Birgün evinin bahçesinde ağaçtan düşen bir dal parçası başını yardı. Başından akan kanın yere damlayan her damlasının;
-“ALLAH” İsmini yazdığı görüldü.
-“Bedbahtlığın alameti olan şeyler nelerdir? Diye sorulduğunda
Şöyle cevab verdi;
-“İlmi olup, onunla amel edememek, ameli olup, ihlaslı olmamak. Bunun alameti de ibadet ve hizmetleri zorlukla yapmak ve Hak Teâlâ’nın verdiğine razı olmayıp, başka şeyler peşinde koşmaktır. Bedbahtlığın bir alameti de, ALLAH-U TEÂLÂ’NIN DOSTLARININ SOHBETİNE KAVUŞAMAMAK VE ONLARDAN HÜZN-Ü KABUL GÖRMEMEKTİR.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 9
29 Aralık 2008Çağ-çağ deresi (Bor-e Gündük) Nusaybin)
Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu)- 9
Sehl-i Tusteri (r.a.) nın romatizmal ve başka hastalıkları vardı. O getirilen hastalara ‘dua’ ederdi. ‘Dua’ ettiği kimseler iyi olurdu.
Ebû Nasr-i Terşizi (r.a.) bir gün âlim zatlarden birine;
-“Sehl-i Tüsteri (r.a.), başka hastalara ‘dua’ ettiği ve kendisi veli olduğu halde, niçin bu hastalıklar kendisinde vardır.” Diye sorunca,
O zat;
-“Sehl-i Tüsteri velidir. Veliliği de o hastalıktan dolayıdır. O bu hastalığın Allah-u Teâlâ’dan geldiğine inandığı için hastalığın kendisinden gitmesi için dua etmez.” Dedi.
Birgün Sehl-i Tüsteri (r.a.) ye;
-“Günde bir def’a yemeğe ne dersin?” diye sorduklarında;
Sehl-i Tüsteri (r.a.);
-“Bu SIDDIKLARIN YEME tarzıdır.” Dedi.
Tekrar;
-“Günde iki öğün yemeğe ne dersin?” dediklerinde
Sehl-i Tüsteri (r.a.);
-“Bu MÜ’MİNİN yeme tarzıdır.” Dedi.
Tekrar;
-“Günde üç öğün yemeğe ne dersin?” dediklerinde
Sehl-i Tüsteri (r.a.) cevabı biraz ağır oldu Buyurdu ki;
-“Bütün ÂFETLERİN BAŞI, doyuncaya kadar yemektir.”
Sehl-i Tüsteri (r.a.) bazı mubarek sözleri şunlardır;
-“Haram yiyenin yedi uzvu günaha girer. Helal yiyenin uzuvları da ibadette olur.”
Sehl (r.a.) buyurdu ki;
-“Tam helâl; kazanırken, Allah-u teâlâ’yı hiç unutmadığın şeydir.”
Sehl (r.a.) tekrar buyurdu ki;
-“Takvasının doğru olmasını isteyen, bütün günahlardan el çeksin.”
Sehl-i Tüsteri (r.a.) buyurdu ki;
-“Kırk gün İhlaslı olan, dünyada zahid olur, kerameti görülür.”
Sehl (r.a.) buyurdu ki;
-“Bizim yolumuzun esasi altı şeydir;
-“1-Allah’ın kitabına sarılmak,”
-“2-Resulullah (a.s.v.) ın sünnetine uymak,”
-“3-Helal yemek,”
-“4-İnsanları incitmemek,”
-“5-yasaklardan uzak durmak,”
-“6-hakkı ve borcu ödemede acele etmek.”
Sehl-i Tüsteri (r.a.) buyurdu ki;
-“Allah-u Teâlâ’yı unutmaktan büyük günah yoktur.”
Sehl (r.a.) tekrar buyurdu ki;
-“Eğer Musa aleyhisselam ve isa Aleyhisselamın ümmetinden, İMÂM-İ A’ZEM EBU HANİFE Gibi bir zat bulunsaydı, bunlar Yahudiliğe ve hiristiyanlığa dönmezdi.”
Sehl-i Tüsteri (r.a.) tekrar buyurdu;
-“Hakiki imana kavuşmak için dört şey lazımdır;”
-“1-Bütün farzları edeple yapmak,”
-“2-helal yemek,”
-“3-Görünen ve görünmeyen bütün haramlardan sakınmak.”
-“4-Ve bu üç’üne, Ölünceye kadar devam etmeğe sabır etmek.”
Sehl-i Tüsteri (r.a.) tekrar buyurdu ki;
-“Âlimin üç ilmi var;”
-“1-İlmi zahiridir; bunu herkese açıklar
-“2-İlm-i Batınıdır; Bunu ancak ehline açıklar.”
-“3-Bu üçüncüsü ise, kimseye anlatılması caiz olmayan bir ilimdir ki, bu ancak kendisiyle Allah-u teâlâ arasındadır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sehl bin Abdullah Tüsteri (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Zünnun-i Mısrı (Radiyallah-u anhu)
29 Aralık 2008Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin
Zünnun-i mısrı (Radiyallah-u anhu)
Evliyanın büyüklerinden. Künyesi, Ebü’l feyz, adı Sevban bin İbrahimdir. Doğum tarihi bilinmemektedir. 245 (M. 860) senesinde Mısırda Vefat etti. Amr Bin As (Radiayallah-u anh) ın yanında defn edildi.
Bir deniz yolculuğu sırasında, bindiği gemide bir Tüccara ait mücevher dolu bir kese kayıbolmuştu.
Gemide bulunanlar;
-“Sen aldın.” Diyerek ona iftira edip, hakarete ve işkence yapmaya başlamışlardı.
Suçsuz olduğundan, ‘dua’ ederek kurtulmak istedi.
Zünnun-i Mısrı (r.a.) Allah-u Teâlâ’ya ‘dua’ edince, HEMEN SUYUN YÜZÜNE, AĞIZLARINDA BİRER MÜCEVHER BULUNAN BİNLERCE BALIK ÇIKMIŞTI. O balıkların ağzındaki mücevherden bir tane alıp gemidekilere verdi.
Bu durumu gören esas hırsız keseyi getirip vermişti. Böylece Zünnun-i Mısrı (r.a.) işkencelerden kurtulmuştu. Bu sebeple ismine, BALIK SAHİBİ, BALIKÇI ma’nasında “ZÜNNÜN” denilmişir.
Mısır’da tasavvuf ilmini İLK DEF’A o açıklamıştır. Yüksek din ilimlerinin sekizincisi olan tasvvuf (ahlak) ilmi, onun açıklamasından ve izahlarından sonra Mısır’da yayılmış ve nice kimselerin dünya ve ahiret saadetine kavuşmasına sebep olmuştur.
Hocası Maliki mezhebinin İmâm-i, Mâlik bin Enes (R.A.) tır. Onun eseri ‘MUVATTA’YI bizzat kendisinden okumuş ve fıkıh ilmini ondan öğrenmiştir.
Tasvvuf İlminin şeyh İsrafil (R.A.) den öğrenip kemâle ulaştı. Fakat halini bilmeyen pek çok kimse, ona düşman oldular. Ve vefatına kadar onun değerini anlayamadılar.
Zünnun-i Mısrı (r.a.), Cenabı Hakkın aşığı idi. O’nun sevgisi ile deli divane olurdu. Darda kalanların dostu, dehşet içinde olanların tesellisi ve hasrette kalanların arzusu idi.
Zünnun-i Mısrı (r.a.) nın doğru yolu bulması şöyle anlatılır;
-“Bir ağaç altında otururken, iki gözü kör bir kuşun ağaçtan indiğini, yeri eşerek altın bir kutu çıkardığını gördü. Dikkat edince kutunun içinde susam olduğunu ve kuşun bunu yediğini gördü. Daha sonra kuşun başka bir yeri gagası ile eşti ve başka bir kutuda bulunan suyu içti. Tekrar gagası ile toprağı eşeyerek kutuyu gömdü. Tekrar yerden uçup ağaca kondu. Topraktaki kutu yerleri belirsiz hale geldi.”
Bu hali gören Zünnun-i Mısrı (r.a.), Allah-u teâlâ’ya tevekkül etmenin gerçeğini anladı ve tevekkül etmeye karar verdi.
Biraz ileride, bir viranede fakir insanlarla karşılaştı. Birkaç gece orada yattılar. Ertesi gün, Zünnun-i Mısrı Hazretleri (r.a.) bir küp altın buldu. Bu küpün ağzında bulunan tahta kapakta, Allah’ın ismi yazılı idi.
Altınları fakirlere dağıttı, kendisi de tahtayı alıp, o gece de orada yattı. Uykudan uyandıkça Kapak üzerindeki yazı’yı öpüp, başına koyup gözüne sürüyordu.
Gece rü’yasında şöyle söylediler;
-“Arkadaşların altınları aldılar. Sen Allah-u Teâlâ’nın ismini “Aziz” tuttun. Sende dünya’da “Aziz” ol.”
Hemen uyandı. O anda gönlü ve içi nûr ile doldu.
<<< Zünnün-i Mısrı hakkında başka bir yazı>>>
İslâm âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Zünnun-i Mısrı (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Zünnun-i Mısrı (Radiyallah-u anhu)- 2
29 Aralık 2008Çağ-Çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin
Zünnun-i Mısrı (Radiyallah-u anhu)- 2
Şeyh-ül İslam Abdullah-i Ensari (r.a.) buyurdu ki;
-“Zünnün, ne kerametle bilmek mümkün olan ve ne de makamları medh edilebilen bir zümrenedendir. O zamanın İmâm-ı ve tasavvuf’ta önder idi.
Zünnün-i Mısrı hazretleri (r.a.) anlatıyor;
Beni İsrail’de bir âbid, yediyüz sene Allah-u Tâlâ’ya ibadet etmiş ve;
-“Ya Rabbi! Senin rızanı isterim!” diyordu.
O Sırada Danyal Aleyhis selam’a vahiy geldi ki;
-“O ABİD’E SÖYLE, EĞER GÖKLERİN VE YERDEKİLERİN İBADETİNİ YAPSA, YERİ CEHENNEMDİR!”
Danyal Aleyhis selam bunu o abide bildirdi.
Abid bunu duyunca sevindi ve;
-“Ey Rabbimin hükmü! Ne hoşsun! O’nun kazâsı hoş geldi!” dedi.
Sonra da;
-“Ey Allah’ın Peygamberi! Yedi yüz sene Hakkın rızasını istedim. O’nun mülkünde kendimi sivrisinekten aşağı kabul etim Şimdi cehennem odunu olmaya layık olduğumu ve O’nun rızasının bunda bulunduğunu, yani cehenneme gideceğimi anladım. Artık O’nun rızası olan yeri ister oldum.” Dedi.
Yine vahiy geldi;
-“Ey Danyal! O kuluma söyle ki, o benden razı olunca, ben de ondan razıyım. Onu cennet ve Cemâlima lâyık eyledim.”
Birgün Zünnün-i Mısrı (r.a.) nın yanına birisi geldi ve;
-“Borcum var; hiç param yok ki ödeyeyim.” Dedi.
Zünnün-i Mısrı (r.a.) yerden bir taş aldı ve o borçluya verdi.
-“Bunu çarşıya götür sat. Borcunu öde.” Buyurdu.
O da taş’ı çarşıya götürdü, cebinde taş ZÜMRÜD olmuştu. Dörtyüz altına sattı ve borcunu ödedi.
Bir genç, Allah dostlarını, velileri inkar ederdi. Zünnun-i Mısrı yüzüğünü ona verip,
-Bunu çarşıya götür, bir altına sat.” Buyurdu.
Genç yüzüğü çarşıya götürdü. Çarşıdakiler bir gümüşten fazla vermediler. Genç geri gelip durumu anlattı.
Zünnün-i Mısrı (r.a.);
-“Yüzüğü mücevheratçılara götür bakalım ne verirler.” Buyurdu.
Genç yüzüğü mücevheratçı dükkanına gösterince, Mücevheratçılar ‘BİN’ altına o yüzüğü satın almak istediler. Genç geri gelip durumu haber verdi.
O zaman Zünnün-i Mısrı hazretleri (r.a.) gence;
-“Senin tasavvuf ehlini anlamadaki ilmin, çarşıdakilerin bu yüzüğü bilmeleri ve ona değer biçmeleri gibidir.” Buyurdu.
Genç bu söz üzerine Tevbe ederek kalbinden o inkarı attı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Zünnun-i Mısrı (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu