‘Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar
Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 11 Hudeyniye antlaşması
Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) ile müşrik elçiler arasında geçen konuşmalardan sonra karara bağlanan maddelerden MÜHİMLERİ şunlardır;
1-Müslümalarla müşrikler huzur ve emniyet içinde yaşamalarını devam ettirmek için birbirleriyle 10 yıl harp etmeyecekler.
2-Peygamberimiz ve Sahabiler bu yıl Mekke’ya girmeyip, geri dönecekler, ancak gelecek yıl yanlarına yalnız yolcu silahı olan kılıç bulundurmk şartıyla gelip Kâ’be’yi tavaf edecekler ve ancak Mekke’de ÜÇ GÜN kalacaklardır. Müşrikler ise, o sırada şehri boşaltacaklardır.
3-Medine’deki Müslümanlardan Mekke;’ye iltica edenler Müslümanlara iâde edilmeyecek, fakat Mekke’den Medine’ye velev Nüslüman dahi olsalar iltica edenler, istendiği takdirde geri verileceklerdir.
4-Arap kabilelerinden isteyen Peygamberimizle, isteyen de Kureyş’le birleşmekte serbest olacaklardır. (Sira, 3;332 Tabakat, 2;97; Müsned, 4;325; Taberi, 3;79)
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her ne surette olursa olsun Kureyş müşriklerini bir musalaha yazısı ile bağlamak ve bu surette İslam’ın siyası kudret ve mevcudiyetini hem onlara hem de bütün Arabistan halkına göstermek ve tanıtmak istiyordu. (Tecrid-i sarih, Terc; Kamil Miras, 8;164)
Bu sebeple, Kureyş heyet başkanı Süheyl’in zahiren Müslümanların aleyhinde görülen teklif ve maddelerini de kabul ediyordu. Bu inceliği bir anda kavramayan Eshab-i Güzin (r.anhüm) başından beri hem hiddetleniyor, hem de zaman zaman itiraz ediyordu.
Hatta, Kureyş heyet başkanı Süheyl, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e;
-“Sizden biri bize gelirse redetmeyelim. Amma bizden size biri gelirse MÜSLUMAN OLSA BİLE GERİ VERECEKSİN.” Diye teklifte bulunduğu zaman,
Müslumanlar birden hiddete gelerek;
-“Sübhanallah! Müslümanların yanına gelmiş bir Müslüman , müşriklere tekar nasıl geri çevrilir?” diye itiraz etmişlerdi.
Sonra da Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)e;
-“Ya Resulallah! BU ŞARTI DA KABUL EDCEK MİSİN?” diye hayretle sormuşlardı.
Her şeye rağmen bir sulh akdedip, Kureyş müşriklerine İslâm devletini resmen tanıtmak arzusunda olan Peygamber efendimiz (Sllallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanların bu itiraz ve suallerine şöyle cevap vermişti.
-“Evet, bizden onlara gidecek olanları Allah bizden uzak etsin! Onlardan bize gelip, geri çevirceğimiz kimseleri de MuhAkkak Allah biliyor! ONLAR İÇİN ELBETTE BİR GENİŞLİK, Bir çıkar yol bulacaktır.” (Müslim, 3;1411; Müsned,3;268)
Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 12 Ebû Cendel vak’ası
15 Ağustos 2009Mescid-i Şemis (Hudeybiye) Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 12
Ebû Cendel (r.a.) hadisesi;
Antlaşma maddelerinin yazılması bitmişti. Fakat taraflarca henüz imzalanmamıştı.
Tam o sırada, zincire vurulmuş birinin kendini Müslümanların arasına attığı görüldü.
Gariptir ki bu, Kureyş murahhas heyeti başkanı Süheyl bin Amr’in oğlu Ebû Cendel (r.a.) idi.
İslam şerefiyle şereflenmesine, müşriklerin, ayaklarını zincire vurmakla karşılık vermiş ve O’nu hapsetmişlerdi.
Ebû Cendel (r.a.) hapsedildiği yerden bir fırsatını bularak kaçmış ve Mekke’nin alt tarafından kimsenin göremiyeceği yollardan binbir zorlukla Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın huzurna çıkagelmişti.
O sırada babası Süheyl henüz Müslümanların karargahında bulunuyordu.
Ebû Cendel (r.a.), bizzat babasının kendisine reva gördüğü dayanılmaz işkence ve eziyetlerden kurtulmak için kendisni Hazret-i Fahr-i Âlem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in ayakları dibine atmış, O’na iltica etmişti.
-“Ya Resulallah beni kurtar! Diyordu.
Ne var ki, az evvel yapılan anlaşma buna imkân vermiyordu. Nitekim, oğlunun geldiğini gören Süheyl, O’nu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) den geri istedi.
-“İşte! Sulh şartları gereğince bana geri vereceğin kişilerden ilki budur.” Dedi.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Biz sulh antlaşmasını henüz imzalamış değiliz.” Buyurdu.
Süheyl diretti;
-“Vallahi” dedi “Ben de sizinle hiçbir madde üzerinde sulh olmam!”
Resul-i Kibriye Efendimiz (Sllallahu aleyhi veSellem);
-“Haydi, bu seferlik bunu bana bağışla veyazıyı imza et.” Buyurdu
Süheyl’in bunu kabule asla niyeti yoktu;
-“Ben, bunu asla anlaşma dışında tutamam ve sana bırakamam.” Dedi
Peygambr Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tekrar;
-“Hayır! Bunu benim hatırım için yapacaksın.” Buyurdu.
Buna rağmen Süheyl inadından vazgeçmedi;
-“Ben bunu asla yapamam!” (Sire, 3;332; Müsned, 4;325)
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem), iki müşkil durumla karşı karşıya kalmıştı. Ebû Cendel (r.a.) i geri vermek demek, O’nu bile bile eziyet ve işkence çemberi içine atmak demekti. Vermediği takdirde, Kureyş heyeti anlaşmayı fesedeceklerdi. Halbuki o bir çok sebeplerden dolayı bunu istemiyordu. Ama her şeyden önce söz vermiş, anlaşma yapmıştı.
Elinde başka çaresi kalmayan Peygamber Efendimiz (s.a.v.) teessür içinde Ebû Cendel (r.a.) i babasına teslim etmek zorunda kaldı.
Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 13 Ebû Cendel vak’ası
16 Ağustos 2009Mescid-i Şemis (Hudeybiye) Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 13 Ebû Cendel vak’ası
Ebû Cendel (r.a.) in feryadı Müslümanların yüreğini dağlıyordu.
-“Ya resulallah! Ey Müslümanlar! Siz beni bana eziyet etsinler, işkencelere ağratsınlar diye mi, bunlara teslim ediyorsunuz? Siz benim eziyet çekmeme rıza mı gösteriyorsunuz?” (Sire, 3;333; Tberi, 3;79)
Fakat ne çare Ebû Cendel (r.a.) artık babasının merhametsiz pençesinde bulunuyordu. Acıklı feryadı, İMDAD DİLEMESİ, Müslümanların gözlrini yaşlarla doldurdu. Ama, Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teslim etti diye seslerini çıkarmiyorlar, yapılan zulmü sinelerine çekiyorlardı.
Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teslim etmemiş olsaydı Ebû Cendel (r.a.) in bu feryad ve fıganını imkanı yok cevapsız bırakmazlardı. Canları pahasına da olsa O’nu insafsız ellerden kurtarırlardı.
Peygamber efendimiz (s.a.v.), babası tarafında alınan Ebû Cendel (r.a.) e şöyle buyurdu;
-“Biraz daha sabret! Biraz daha maruz kldıklarına göğüs ger! Bunların ecrini mükafatını Allah’tan dile’ Muhakkak Allah, senin ve yanında bulunan kimsesiz Müslümanlar için bir ferahlık, bir çıkar yol yaratır. Onlara vermiş olduğumuz söze vefasızlık emdeyiz.” Buyurdu. (Sire, 3;333)
Ebû Cendel (r.a.), Kureyş müşrikleri tarafından geri alınırken Hazret-i Ömer (r.a.), Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) huzuruna çıktı ve;
-“Ya Resulallah! O’nu Kueyşlilere ne için geri veriyoruz? Dinimiz uğrunda bu hraketi ne diye kabul ediyoruz?” dedi.
Resul-i Ekrem Efendimiz (Sallallahu aleyhi veSellem) şöyle buyurdu;
-“Biz bu iş hakkında anlaşma yapmış bulunuyoruz! Dinimzde ahde vefasızlık yoktur.” (Ensab, 1;221)
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu cevabı alan Hazret-i Ömer (r.a.), bu sefer Ebû Cendel (r.a.) ın yanına sokuldu ve kılıcını O’na doğru yaklştırarak şu teklifi yaptı;
-“Ey Ebû Cendel! Şüphesiz, müşriklerinkanı köpeklerin kanı gibi değersizdir. İnsan Allah yoluna babasını da öldürebilirş. Öldür gitsin şu babanı.”
Ebû Cendel (r.a.);
-“Sen, neden öldürmüyorsun?” diye sordu.
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Resulullah (s.a.v.), O’nu ve başkalarını öldürmeyi bana yasakladı.” Cevabını verince;
Ebû Cendel (r.a.);
-“Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a itaatte senden geri kalmak istemem.” Dedi. (Megazi, 2;609)
Hudeybiye antlaşmasından sonra Müslüman olarak Medine’ye gelen, fakat Kureyşlilerin isteği üzere iade edilen Ebû Basır (r.a.) ın müşrik muhafızlardan birini öldürerek Kızıldeniz sahilindeki Sifül’bahr’e kaçtığını haber alan Ebû Cendel (r.a.), kendisi gibi hapsedilmiş 70 kadar müslümanla oraya kaçtı. (Türkiye diyanet vakfı İslam ansiklopedisi 10;119)
Sifül’bahr’deki Müslümanların müşrik ticaret kervanları için tehlikeli bir güç haline geldiğini gören Kureyşliler, Müslüman olup Medine’ye gidenlerin iadesini öngören maddeden vazgeçtiklerini, özellikle de Ebû Basır ile Ebû Cendel ve arkadaşlarının (r.anhüm) Medine’ye kabul edilebileceklerini Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e bildirdiler. Buna karşılık ticaret kervanlarının vurulmasına meydan verilmemesini istediler. (Türkiye diyanet vakfı İslam ansiklopedisi 10;119)
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebû Basır ve arkadaşlarına bir mektup göndererek Medine’ye gelmelerini emretti. Mektup Sifül’bahre ulaştıktan az sonra Ebû Basır (r.a.) vefat etti. O’nun ölümünden sonra ordaki Müslümanların reisi durumunda olan Ebû Cendel (r.a.) arkadaşlarıyla birlikte Medine’ye geldi. (Türkiye diyanet vakfı İslam ansiklopedisi 10;119)
Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 14
Sahabiler, çok arzuladıkları halde, Kâ’be’yi Muazzama’yı ziyaret ve tavaf etmekten alıkonulmuşlardı. Bunun yanında Hazret-i Resulullah (s.a.v.) anlaşma ile, görünüşte aleyhlerine olan bir takım ağır hükümleri de kabul etmiş ve altına imza atmıştı.
Sebep ve hikmetlerine gereği gibi nüfuz edemediklerinden dolayı bu durum, son derece Sahabeler (r.anhüm) ın güçlerine gitti. Manen rahatsızlık duydukları, hal ve davranışlarından belli oluyordu.
Kendi âleminde, böylesine ağır şartlara evet demenin bir türlü izahını bulamayan Hazret-i Ömer (r.a.), huzura varmadan edemedi
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e;
-“Sen Allah’ın hak Peygamberi değil misin?” diye sordu.
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Evet, ben Allah’ın hak Peygamberiyim.” Buyurdu.
Sonra da aralarında şöyle konuşma bir oldu.
Hazret-i Ömr (r.a.);
-“Biz Müslümanlar hak, düşmanlarımız olan müşrikler ise bâtıl üzere bulunmuyorlar mı?”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Evet, öyledir.” Buyurdu.
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Bu halde dinimizi küçük düşürmeye niçin meydan veriyoruz?”
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Ey Hattab’ın oğlu, Ben Allah’ın kulu ve Resulüyüm. Allah’ın amirlerine aykırı harakette bulunamam. Bu muâhede maddelerini kabul etmekle de Allah’a isyan etmiş değilim. O, beni hiçbir zaman zarara uğramiyecektir.”
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Siz bize Allah’ın nusret buyuracağını, gidip Kâ’be’yi hep beraber tavaf edeceğimizi va’d etmiş değil miydin?”
Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Evet Vaad etmiştim. Ancak, bu yıl gidip tavaf edeceğimizi söylemiş miydim?”
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Hayır.”
Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“O halde tekrar ediyorum; Sen muhkkak Mekke’ye gidecek ve Kâ’be’yi tavaf edeceksin.” (Sira, 3;331; Müsned, 4;330; Müslim, 3;1412)
Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Biat-i Rıdvan’ın yapıldığı yer (Hudeybiye)
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 15
Hazret-i Ömer (r.a.), buna rağmen iç âleminde kabarmış duygularını teskin edemiyordu.
Bu sefer Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in yanına gitti. O’nunla da aralarında şu konuşma oldu.
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Ey Ebû Bekir, bu zat Allah’ın Hak Peygamberi değil midir?”
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);
-“Evet, O Allah’ın Hak Peygamberidir.”
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Peki biz Müslümanlar hak üzere, düşmnlarımız ise batıl üzere değiller mi?”
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);
-“Evet, bizler hak üzereyiz, düşmanlarımız ise batıl üzeredirler.”
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“O halde dinimizi küçük düşürmeye niçin meydan veriyoruz?”
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);
-“Ey Ömer! O, Allah’ın Resuludür. Bu muâhedeyi yapmakta Rabbine âsi olmuş değildir. Allah O’nun yardımcısıdır. Sen O’nun emrine itat et!”
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“O, Bize Medine’de; ‘Beyt-i şerife varacağız, tavaf edeceğiz’ demedi mi?”
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);
-“Evet, ama, sana ‘Beytullaha bu yıl gidecek ve tavaf edeceksin’ diye mi haber verdi?”
Hazret-i Ömer (r.a.);
-“Hayır. ‘Sen yakın bir zamanda Beytullaha gidecek ve onu tavaf edeceksin’ dedi.”
Hazret-i Ömer (r.a.), o günkü halet-i ruhiyesini ve sonradan duyduğu NEDAMETİ ŞÖYLE anlatır;
-“Ben hiçbir zaman o günkü gibi bir musibete uğramadım. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e hiçbir zaman başvurmadığım bir biçimde başvurmuştum. Eğer O gün, kendi görüşümde bir topluluk bulsaydım, bu musalaha ve muâhede yüzünden hemen bunların içinden ayrılır, onların yanına varırdım.”
Kainatın Efendisi (Peygamberimizin Hayatı)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 16
17 Ağustos 2009Mescid-i Şemis (Hudeybiye)
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 16
Hazret-i Ömer (r.a.) sözlerine şöyle devam etti.;
-“Nihayet, Allah-u Teâlâ, işin sonunu hayır ve rahmet kıldı. Resulullah (s.a.v.) ise, işin böyle olacağını çok iyi biliyormuş.”
-“O gün, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a karşı sarfetmiş olduğum sözlerimden duyduğum korkudan dolayı neticenin hayır olmasını ümit ederek oruçlar tutmaktan, sadakalar vermekten, namazlar kılmaktan ve köleler azâd etmekten geri durmadım. (Radü’l-Ünf, 6;490;Uyunü’l-Eser, 2;119)
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem), muahede ve musalaha işini bitirdikten sonra,
Sahabilere;
-“Artık kalkınız, kurbanlıklarınızı kesip sonra başlarınızı traş ediniz.” Diye seslendi. (Müsned,4;326; Buhari, 3;182)
Ne var ki, Hazreti Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a sonsuz hürmet ve muhabbetlerine rağmen Sahabelerin hiçbirinde bu emir karşısında bir haraket görülmedi.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), emrini ikinci bir kez tekraralamak zorunda kaldı.
-“Kalkınız, kurbanlıklarınız kesip, sonra başlarınızı traş ediniz.”
Fakat Sahabiler aynı şekilde sanki bu emri duymamış gibi davranıyor, kurban kesme ve traş olma işine başlamıyorlardı.
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrini üçüncü kere tekrarladı;
-“Kalkınız, kurbanlıklarınız kesip, sonra başlarınızı traş ediniz.” Buyurdu (Müsned, 4;326; Buhari, 3;182)
Yine Sahabilerden bu konuda bir haraket görülmedi. Emrini üç kere tekrarlamasına rağmen, Eshab (r.anhüm) dan kimsenin kalkmadığını gören Hazret-i Fahr-i Âlem (s.a.v.), dönüp hanımı Hazret-i Ümmü Seleme (r.anha) nın yanına gitti.
-“Ümmü Seleme! Nedir şu halkın tutumu? Onlara; ‘Kurbanlıklarınızı kesiniz, başlarınızı traş ediniz diye tekrar tekrar söyliyorum. Fakat hiç biri emrime icabet etmiyor” diyerek Sahabilerin bu durumundan şikayet etti. (Megazi, 2;613)
Müstesna zekâ ve fazilet sahibi olan Hazret-i Ümmü Seleme (r.anha) şöyle dedi;
-“Ya Nebiyallah! Bu işi yapmak istiyor musunuz? O halde şimdi dışarı çıkınız, sonra kurbanlık develeri kesinceye ve berberini çağırtıp o seni traş edinceye kadar Eshab (r.anhüm) den hiç birisine bir kelime bile söylemeyin. Çünkü, sen kurbanını kesecek ve traş olacak olursan halk da öyle yapar.” (Müsned, 4;326, Buhari, 3;182)
Kainatın Efendisi (Peygamberimizin hayatı)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 17
18 Ağustos 2009Biat-i Rıdvan’nın yapıldığı yer (Hudeybiye)
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 17
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), dışarı çıktı. Hiç kimseyle görüşmeden ve hiç kimseye bir şey söylemeden, ihramını sağ koltuğu altından çıkarıp sol omzuna attı. Kurbanlık develerini kesti Ve berberi Husaâli Hiraş bin Ümeyye (r.a.) yi çağırıp traş oldu. (Sire, 3;3339)
Bunu gören Sahabiler (r.anhüm) de derhal kurbanlık develerini kesmeye ve başlarını traş ettirmeye başladılar.
Hazret-i Ümmüe Selemle (r.anha) der ki;
Kurbanlıklara öylesine koştular, öylesine yığıldılar ki, neredeyse birbirlerini ezeceklerdi.” (Vakidi, 2;613)
Sahabiler (r.anhüm) in, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a muhalefet etmek için tekrarlanan emrini yerine getirmeyip bekledikleri elbette söylenemez.
Belki onlar, çok ağır buldukları muâhede ve musalaha hükümlerinin vahiy il ortadan kaldırılacağını düşünüyor ve bu vahiy ile Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in, verdiği emirden vazgeçeceğini umuyorlardı. En azından, umre amellerini tamalayabilmek için Mekke’ye girmelerinin temin edilebileceğini ümit ediyorlardı. Bunun gerçekleşmesi için de bekliyorlardı.
Nitekim, bu hususta herhangi bir vahyin inmediğini ve Hazret-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın da kurbanlık develerini kesip, mübarek başlarını tiraş etirdiği görünce, onların da Resul-ü Kibriya (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ya, muhalefet etmiş duruma düşmemek için süratle kurbanlık develrini kesmeye ve başlarını traş etmeye başladıkları görülüyordu.
Bu hadiseden, ayrıca Hazret-i Ümmü Seleme (r.a.) nin de müstesna bir zekâ ve fazilete sahib olduğunu anlıyoruz.
Hatta,
‘Ümmü Seleme (r.anha) nin Hudeybiye’de gösterdiği dirayet ve fetâneti İslam tarihinde hiçbir kadın göstermemiştir.’ denilmiştir. (Tecrid-i sarih, Terc; Kamil Miras, 8;171)
Sahabilerden bir kısmı başını kazıttırıyor, kimisi de kısalttırıyordu. Bunu gören Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Allah başlarını kazıttıranlara rahmet eylesin.” Diye duâ etti. (Sire, 3;334)
Saçlarını kısalttıran Sahabiler (r.anhüm) bu duâ karşısında bir an tereddüt geçirdiler. Aynı duâ’yı kendilerine de yapmalarını Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) den rica ettiler.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine;
-“Allah başlarını kazıttıranlara rahmet etsin.” Diye duâ etti.
Sahabiler (r.anhüm), üç kere;
-“Ya Resulullah (s.a.v.) kırptıran, kısaltranlara da duâ et.” Deyince
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
-“Allah saçlarını kırptıran, kısaltıranlara da rahmet etsin.” Diyerek onları da duâ’sının içine dahil etti. (A.g.e., 3;334)
Sahabiler traş olduktan sonra, Allah tarafından estirilen bir rüzgar, saçlarını Harem-i Şerife doğru uçurup götürdü. Onlar bunu Umre’lerinin kabulüne bir işaret sayarak birbirlerini müjdelediler.
Server-i Kâinat Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Eshabiyle birlikte yirmi gün kadar kaldıktan sonra Medine’ye dönmek üzere Hudeybiye’den ayrıldı.
Kainatın Efendisi (Peygamberimizin hayatı)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Biat-i Rıdvan Sahabeleri (Radiyallah-u anhüm) nın şefaatına nail eylesin. Onların yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 18
18 Ağustos 2009Resulullah (s.a.v.) ın Uhud’da dişleri şehid olunca kaldığı mağara
Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu)- 18
Hudeybiye antlaşmasına şahit olarak imza atan sahabelerden biri de Muhammed bin Mesleme (r.a.) dir.
Bundan sonra Hayber gazvesinde Heyber kalelerine yapılan hucumlarda en önde bulunuyordu. Henüz Hayber fethedilmemişti.
Muhammed bin Mesleme (r.a.);
-“Ya Resulallah! Bugün çok üzgünüm. Yahudiler kardeşim Mahmud bin Mesleme (r.a.) yi şehid etti.” Dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem;
-“Düşmanlarla karşılaşmayı istemeyiniz. Allah’dan sağlık ve afiyet dileyiniz. Çünkü, siz onlardan başınıza neler geleceğinizi bilemezsiniz. Düşmanla karşılaştığınız zaman, ‘Ey Allah’ım! Bizim de Rabbimiz onların da Rabbi sensin. Hepimiz senin kudretin altındayız. Onları öldürecek, ancak sensin’ diye duâ ediniz, ondan sonra oturunuz.” Sizi sardıkları zaman tekbir getiriniz. Ey Muhammed bin Meslme! Sana müjde! Yarın, inşallah kardeşini öldüren öldürülecek ve Yahudi savaşçıları kaçacaklar.” Buyurdu.
Hicretin yedinci senesinde Umret-ül kazâda Mekke’ye giden Müslümanların keşif kuvvetlerinin kumandanlığı yapan, Huneyn savaşında ve Vedâ Haccı’ında bulunan Muhammed bin Mesleme (r.a.), Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) in halifeliği sırasında mürtedlerle ve Suriye taraflarında yapılan savaşlara katılıp, fiilen ve malıyla cihad etmiştir.
Hazret-i Ömer (r.a.) in halifeliği sırasında da zekat amirliği yaptı. Kimseden fazla bir şey almazdı. Sadece kendisine verilen koyunları kabul ederdi.
Zaman zaman Vali’leri teftiş ve kontrol için gönderilirdi. Bir gün Hazret-i Ömer (r.a.), Muhammed bin mesleme (r.a.) ye kendi tutum ve davranışlarını nasıl bulduğunu, sorunca;
-“Seni istediğim gibi buluyorum. Zekatın toplanma ve taksiminde adâlet’e riayet ediyorsun.” Cevabını verdi.
Hayatı muharabe meydanlarında geçti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) a olan sevgi ve muhabbeti çok fazlaydı. O’nun için muharabelerde Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) in etrafında Pervane olurdu.
Hazret-i Osman (r.a.) ve Hazreti Ali (r.a.) nin halifelikler sırasında artık ihtiyarlamış olduğundan, Medine’de sakin bir hayat yaşadı. Hazret-i Muaviye (r.a.) nin halifeliği sırasında yetmiş yedi yaşında iken Medine’de vefat etti. Baki kabristanına defnedildi.
Muhammed bin Mesleme (r.a.) den az hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları;
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki;
-“Bir kimse, bir müslümanın bir ayıbını örterse, Allah-ü Teâlâ O’nun dünyada ve ve Ahiret’te ayıbını örter. Bir sıkıntısını giderirse, Allah-u Teâlâ KIYAMET GÜNÜNÜN sıkıntılarını ondan giderir. Kim Müslüman kardeşinin hacetini görürse, Allah-u teâlâ da onun hacetini görür.”
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki;
-“Bir kimse bir müslümanın günahını öğrenip de gizlerse Allah-u Teeâlâ da Kıyamet günü onun günahını örter.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed bin Mesleme (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu