‘Müte savaşı’ olarak etiketlenmiş yazılar

 

 

 

 

Mü’te savaşının yapıldığını gösteren harita

Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu)-5

Kur’an-i Kerimde Eshab-i Kiram içinde Zeyd (r.a.) den başka hiçbir kimsenin ismi AÇIKÇA ZİKREDİLMEDİ. Sadece Zeyd’in ismi geçmektedir. Bu, O’nun için büyük şeref olmuştur.

Hazret-i Zeyd (r.a.), hicretin sekizinci yılında (M. 629) Şam bölgesinde “Müte” de şehid olmuştur.

Esasen kendisi bu savaş için hazırlanan ordunun kumandanı idi. Bu muharebede üçbin İslam askeri, Yüzbinden çok Rum ordusu ile savşmıştı.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Müte” savaşı için orduyu hazırladıklarında;

-“Ordunun kumandanı Zeyd’dir. O şehid olursa yerine Ca’fer, O’da şehid olursa, Abdullah bin Revâha kumandan olsun.” Buyurdular.

Gerçekten bunların üçü de peşpeşe bu savaşta şehadet şerbetini içerek şehidlik mertebesine yükselmişlerdir.

Sahih-i Buhari (r.a.) de ifade edilen rivayetle bu olay şöyle anlatılıyor;

-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Müte” ye orduyu gönderdikten epey sonra bir gün minberde konuşma yapıyorlardı. Birdenbire Efendimiz (s.a.v.) in gözlerinden YAŞLAR BOŞANMAYA başlamış ve konuşmalarını keserek;

-“İşte Zeyd şehid oldu! Bayrağı Ca’fer aldı. O’da şehid oldu. Bayrağı Abdullah aldı. O’da şehid oldu. Şimdi bayrağı Halid bin Velid aldı. Cenab-ı Hak zaferi Halid’e müyesser kıldı.” Buyurdular.

Hazret-i Zeyd (r.a.) in kumandan olduğu bu savaşta, ondan sonra kumandan olarak şehid edilen Ca’fer-i Tayyar (r.a.), Hazret-i Ali (r.a.) nin kardeşidir. Savaş sırasında iki kolu birden kesilmişti.

Ca’fer-i Tayyar (r.a.) için peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Cenab-ı Hak Ca’fer’e kesilen kollarının yerine iki kanad ihsan buyurdu. Cennette meleklerle birlikte uçtuğunu Rabbim bana gösterdi.” Buyurdular.

Bu sebeple vefatından sonra kendisi “Uçan Ca’fer” manasına gelmek üzere “Ca’fer-İ Tayyar” lakabiyle anılmıştır.

Hazret-i Zeyd (r.a.) Müte savaşında öldürülmesinin intikamını oğlu Üsame (r.a.) almıştır. Bir süre sonra bu defa mübarek şehidin oğlu Üsame (r.a.) kumandasında bir ordu daha hazırlandı, fakat Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in hayatının son günlerine rastlaması yüzünden onları uğurlayamadı.

Daha sonra bu ordu Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) tarafından Şam üzerine gönderilmiştir.

Zeyd (r.a.), beyaz, güzel idi. Usame (r.a.) ise esmer idi. Çünkü Ümm-i Eymen (r.anha) Resulullah (s.a.v.) a annesinden kalan Habeşli bir cariye idi.

O’nun fazileti hakkında Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Zeyd bana kavmimin en sevgilisidir.”

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;

-“Cennet’e baktım. Bir de gördüm ki, Cennet narlarının her biri deve derisinden yapılmış, şişirilen tulum gibi, kuşları, büyük develer gibi iri. Bunların arasındaki bir gence gözüm ilişti.

-“Sen kimsin?” diye sordum.

Oda; -“Zeyd bin Harise olduğunu söyledi. Sonra baktım ki, Cennette gözlerin görmediği kulakların duymadığı, hâtır ve hayale gelmeyen şeyler vardır.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Zeyd bin Harise (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

 

 

 

Müte savaşının yapıldığı yeri gösteren harita

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 10

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in amcası Ebi Talib’ın oğlu Hazret-i Ca’fer (r.a.) ve beraberindeki Müslümanlar, Habeşistan’dan Medine’ye geldiler. Dönüşleri hicretin yedinci yılında (M. 628), Hudeybiye’den sonra ve Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) hayber’de bulundukları sırada olmuştu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Ca’fer bin Ebi Talib (r.a.) ile karşılaşınca Hazret-i Ca’fer (r.a.) in alnından öpüp bağrına bastı.

Ve;

-“Ben Hayber’in fethine mi, yoksa Ca’fer’in gelişine mi sevineceğim bilmiyorum. Sizin hicretiniz iki defadır. Siz, hem Habeş ülkesine hem de yurduma hicret ettiniz.” Buyurdu.

Hazret-i Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), mescidinde, öğle namazından sonra Eshab-i Kiram (r.anhüm) ile birlikte oturdular.

Müslümanlar Allah yolunda cihad’a çıkacaklardı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Zeyd bin Harise (r.a.) yi cihade çıkacak olan şu insanların başına kumandan tayın ettim. O şehid olursa yerine Ca’fer bin Ebi Talib (r.a.) geçsin), O da şehid olursa yerine Abdullah bin Revâha (r.a.) geçsin. O da şehid olursa, Müslümanlar, aralarında uygun birini seçip onu kendilerine kumandan yapsınlar.” Buyurdu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) tarafından uğurlanıp yola çıkan mücahidler yollarına devam ettiler. Şam topraklarından (Maan) denilen yere varınca biraz dinlendiler. Mücahidler ilerlerken (Meşarid) diye anılan köyde düşman askerlerinin yaklaşmakta olduğunu görünce, hemen Mute’ye çekilip, savaş düzenine girdiler.

Hazret-i Ebû Hureyre (r.a.) buyuruyor ki;

-“Biz, Mute’ de müşrik askerlerinin sayısı bakımından silah ve at bakımından bizimle karşılaştırılmayacak kadar, çok olduklarını gördük. Bunlara karşı kimse dayanamaz gibi görünüyordu. Ayrıca müşrik askerleri, (altın, ipek ve atlas gibi) maddi bakımından bizden çok imkanlara sahipti.”

Bildirildiğine göre, Rum ordusu 100 bin, buna karşı İslâm ordusu sadece 3 (üç) bin kimse idi.

İki taraf arasında çok şiddeli bir muharebe başladı. Müslümanların başında bulunan Hazret-i Zeyd bin Harise (r.a.) nin elinde Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in sancağı bulunuyordu. Rum askerinin mızrak darbeleri ile, mübarek vücudu parçalanıp, kanlar fışkırıncaya kadar, kahramanca saldırıp dövüşmekten geri durmadı ve şehid oldu.

Bundan sonra Hazret-i Ca’fer-i tayyar (r.a.) hemen sancağı kaptı. Bu sırada, Mel’ûn şeytan geldi. Hazret-i Ca’fer (r.a.) i Allah yolunda cihaddan alıkoyabilmek için çeşitli vesveseler vermek istedi ise de Ca’fer (r.a.) hiç itibar etmedi.

Hemen zırhını giydi. Elinde sancak olarak atını düşmana doğru sürdü. Düşman askerleri Hazret-i Ca’fer (r.a.) in heybetinden korkup;

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

 

 

Müte savaşının yapıldığı alan

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 11

Hemen zırhını giydi. Elinde sancak olarak atını düşmana doğru sürdü. Düşman askerleri Hazret-i Ca’fer (r.a.) in heybetinden korkup;

-“Bunun hakkında kim gelecek.” Diye aralarında konuşmaya başladılar.

İçlerinden birisi;

-“Ben.” Dedi.

Hazret-i Ca’fer (r.a.), düşman askerlerinin arasına iyice dalmıştı. Şehid olacağını anladı, bir eli kesilince sancağı diğer eline aldı. Biraz sonra o eli kesilince, sancağı bırakmamak için pazılarıyla göğsüne kaldırdı. Nihayet mızrak ve kılıç darbeleriyle şehid oldu.

Ca’fer-i tayyar (r.a.) şehid olduğunda, mübarek vucudunda yetmişten fazla mızrak, kılıç ve ok yarası görülmüştü ve hepside vucdunun ön kısmında idi.

Rumlarla yapılan bu savaşta kumandanların şehid olduklarını, Cebrail (Aleyhis selam), Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) bildirmiş, Hazret-i Peygamberimiz de Müslümanlara haber vermişti. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) çok üzülmüşlerdi.

Eshab-i Kiram (R.anhüm);

-“Ya Resulullah (s.a.v.) sizi üzüntülü görmek bizi daha çok üzüyor.” Dediklerinde

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve selem), üzüntülerinin sebebinin Eshabının şehid düşmeleri olduğunu bildirmişler, bu üzüntülerinin, şehidlerin Cennette, karşılıklı tahtlar üzerinde oturduklarının kedisine gösterilmesine kadar devam ettiğini beyan etmişlerdi.

Ca’fer-i Tayyar (r.a.) ın hanımı Hazret-i Esma binti Umeys (r.anha) anlatıyor;

-“O gün ekmek yapacağım hamuru yoğurduktan sonra, çocuklarımı yıkadım, temizledim, güzel kokular sürdüm. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) teşrif etti.”

Çocukalerı getirdim onları sevdi, okşadı ve mübarek gözlrinden yaş aktı;

-“Ey Allah’ın Resulü! Niçin ağlıyorsunuz, Yoksa Ca’fer (r.a.) ve arkadaşlarından size bir haber mi geldi.” Diye sordum.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Evet, onlar bu gün şehid oldular.” Buyurdu.

Bunu duyunca ağlağa başladım. Kadınlar başıma toplandı.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ağzımdan uygun olmayan bir sözün çıkmamasını.” Tenbih edip, evlerine gittiler.

Kerimesi Hazret-i Fatıma (r.anha) nın yanına vardı. O da ağlıyordu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) hazret-i Ca’fer (r.a.) in ailesi için yemek yapılmasını emretti. Üç gün ev halkına yemek yedirdi ve bu sünnet oldu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara bızmara- Navale- (ayrıca bir de öyküsü var) Nusaybin

Ca’fer-i Tayyar (Radiyallahu anhu)- 12

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) hazret-i Ca’fer (r.a.) in ailesi için yemek yapılmasını emretti. Üç gün ev halkına yemek yedirdi ve bu sünnet oldu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) in üzüntüsü devam ederken, Cebrail (a.s.), gelerek, Hazret-i Ca’fer (r.a.) in kesilen iki eli yerine Allah-u Teâlâ tarafından yakuttan iki kanat ihsan olunduğunu, o kanatlarla cennette uçmakta olduğunu haber vermesi üzerine;

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), Hazret-i Ca’fer (r.a.) in ailesine;

-“Ey iki kanatlı mesûd kimsenin çocukları.” Diyerek bu durumu müzdelemişti.

Bunun için Hazret-i Ca’fer (r.a.), TAYYAR= Uçan= ismiyle tanınıştır.

Şehid olduğu sırada kırkbir yaşında idi. Sima olarak ve güzel huyları ile Hazret-i Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e çok benzerdi.

Eshab-i Kiram (r.anhüm) den Hazret-i Ebû Hureyre (r.a.) diyor ki;

-“Ca’fer-i Tayyar (r.a.), fakirleri sever, onlarla otururdu. Onlarla konuşur ve onları dinlerdi. Peygambr Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) O’nu (FAKİRLERİN BABASI) Diye künyelendirmişti.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Tayyar (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

19 Yüz yılın sonlarındaki Kâ’be görüntüsü
Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu)- 5

Hazret-i Ömer (r.a.);

-“Ey İbn-i Revâha! Sen Resulullah (s.a.v.) ın önünde ve Harem-i şerifte nasıl şiir okuyabiliyorsun?” deyince

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Ya Ömer! O’na mâni olma. Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, O’nun sözleri, bu Kureyş müşriklerine ok yağdırmaktan daha çabuk, daha çok tesirlidir. Ey İbn-i Revâha devam et.” Buyurdu.

Hazret-i Ömer (r.a.) sustu.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) biraz sonra Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) ya;

-“Allah-u Teâlâ’dan başka ilah yoktur! Bir olan O’dur. Va’dini gerçekleştiren O’dur! Askerlerini güçlendiren O’dur! Toplanmış olan kabileleri, bozguna uğratan da YALNIZ O’dur” buyurdu.

Abdullah bin Revâha (r.a.) da;

-“Allah-u Teâlâ’dan yoktur başka bir İlah,
Yoktur O’nun şeriki, Lâ ilâhe İlallal.
O’dur Müslümanların, askerine güç veren,
Ve O’dur kafirleri dağıtan, mağlub eden.”

Diye söylemeye başladı.

Müslümanlar da O’nun söylediği gibi söylediler.

Hicretin sekizinci senesi Cemaziyelevelinde, Mute gazası vuku buldu. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Busra reisi olan Emire bir mektup göndererek, O’nu İslamiyet’e davet etmişti. Bunlar, Resul-i Ekrem (s.a.v.) in elçisine husn-i kabul göstereceklerine elçiyi katletmişler, Müslümanlara karşı harp yapacaklarını ilân etmişlerdi.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) 3000 kişiden müteşekkil bir kuvvet hazırlamış O’nu Zeyd bin Harise (r.a.) nin kumandasına vermişti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mescidinde öğle namazını kıldırdıktan sonra oturdu. Eshab-i Kiram (r.anhüm) da oturdular.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Cihada çıkacak olan şu insanlara, Zeyd bin Harise’yi kumandan tayin ettim! Zeyd bin Harise şehid olursa, yerine Ca’fer bin Ebi Talib geçsin. Ca’fer bin Ebi Talib şehid olursa, Abdullah bin Revaha geçsin. Abdullah bin Revâha da şehid olursa, Müslümanlar aralarında münasip birini seçsin ve O’nu kendilerine kumandan yapsın!” buyurdu.

Bunun üzerine Eshab-i Kiram (r.anhüm) ağlamağa başladılar.

-“Ya Resulullah! Keşke sağ kalsalar da kendilerinden istifade etseydik.” Dediler.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) cevap vermeyip sustular.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Medine-i Münevvere’dan bir görünüş

Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu)- 6

Mücahidler, MEDİNE’DEN YOLA ÇIKACAKLARI SIRADA, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), beyaz bir sancak bağlayıp Hazret-i Zeyd bin Haris (r.a.) ye verdi. Haris bin Umeyr’in öldürüldüğü yere kadar gitmesini ve orada bulunanları İslamiyet’e davet etmesini, Müslümanlığı kabul ederlerse ne âlâ kabul etmedikleri takdirde, Allah-u Teâlâ’nın yardımına güvenerek onlarla çarpışmasını tavsiye etti.

Uğurlamak üzere Veda yokuşuna kadar mücahitlerle beraber gitti.

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.), yanındaki kumandan arkadaşlarıyla birlikte vedalaştıkları sırada, ağladı.

O’na;

-“Ey Revâha’nın oğlu! Niçin ağliyorsun?” diye sordular.

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.);

-“Ağlamamın sebebi, değil dünya sevgisi,
Ve değildir vallahi, özliyeceğim ben sizi.
Asıl sebep şudur ki, Kur’an-i Kerim’in de,
Şöyle buyurmaktadır, Rabbimiz bir ayette;
-“Muhakkak biliniz ki, sizlerin içinizden Hiçbir kimse yoktur geçmesin cehennemden.”
-“İşitim bu ayet-i, Resulullah okurken,
Cehenneme uğrarsam, nasıl sabrederim ben.”

Dedi.

Müslümanlar;

-“Allah-u Teâlâ, sizi sevgili kulları zümresine ilhak etsin, Salihlerden olun.” Diye duâ ettiler.

Sonra Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.);

-“Mağfiret diliyorum, Rahman olan Rabbim’den,
Vücudum baştan başa kan olsun darbelerden.
Naşıma uğrayanlar desinler; (Ne seâdet,
Kan revan yerde yatan, şehid olmuş nihayet)”

Diyerek duâ etti.

Ordu gitmeğe hazırlandığı sırada, Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in yanına varıp vedalaştıktan sonra;

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Senniyet-ül Veda’ (Resulullah Aleyhis selam Hicret esnasında burada durmuştur.)

Mescid-i Kıblateyn (Medine-i Münavera)

Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu)- 7

-“Ya Resulullah! Bana ezberliyeceğin ve aklımdan hiç çıkaramiyeceğim bir şeyi emr ve tavsiye buyurur musun?” dedi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) O’na;

-“Sen, yarın Allah’a pek az secde edilen bir ülkeye varacaksın, orada secdeleri, namazları çoğalt!” buyurdu.

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.);

-“Ya Resulullah! Bana, nasihatini artırır mısın?” dedi.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Allah-u Teâlâ’yı diama zikret, çünkü, Allah’ı zikr, umduğuna ermende sana yardımcı olur.” Buyurdu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Senniyet’ül Vedâ’da mücahidlerle vedâlaştı.

Onlara;

-“Haydi Allah’ın ismi ile gazâ ediniz. Allah’ın ve sizin Şam’da bulunan düşmanlarınızla çarpışınız! Orada Nasranilerin kiliselerinde, halktan ayrılmış kendilerini ibadete vermiş, bir takım kimseler bulacaksınız, SAKIN ONLARA DOKUNMAYINIZ! Onların dışında, başkalarında şeytanların yuvalandıkları daha bir takım kimseler bulacaksınız. Onların başlarını kılıçla koparınız! SİZ, NE BİR KADINI, NE SÜT EMEN BİR ÇOCUĞU, NE YAŞLANMMIŞ BİR PİR-İ FÂNİ’Yİ ÖLDÜRECEK, NE BİR AĞAÇ YAKACAK VEYA KESECEK, NE DE BİR EV YIKACAKSINIZ.” Buyurdu.

Peygamber efendimiz (s.a.v.), mücahidlerle vedâlaşıp, Medine’ye dönerken, Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i şu beyitlerle selâmladı;

-“Vedalaştım Nahil’de, Allah’ın Resulünden,
Selamet orda kaldı, O’ndan ayrılınca ben.
Eyvah! Arkada kaldı, Allah’ın sevgilisi.
Eyvah! Uzakta kaldı, dostların hayırlısı.”

Zeyd bin Erkam (r.a.) der ki;

-“Ben Hazret-i Abdullah bin Revâh (r.a.) nın terbiyesi altında yetişmiş bir yetimdim. Kendisi Mute seferine çıktığında, beni de devesinin terkesine bindirmişti.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Kıbleteyn (Medine)

Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu)- 8

-”Vallahi geceleğin gidince, O’nun şu beyitlerini okuduğunu işittim.”

-“Ey devem! Kumlukta, kuyuya eğer beni,
Oradan da dört konak, götürürsem ileri.
Çıkarmam artık seni, bundan başka sefere,
Sahipsiz kalacaksın, az sonra ona göre.
Ben herhalde evime, geri dönmeyeceğim.
Umarım ki bu harpta, ben şehid düşeceğim.
Son konakta müminlere, geçti beni hız ile,
Ey Revâha’nın oğlu, en yakınların bile,
Kardeşlik bağlarını, kopararak geçtiler,
Seni Hak Teâlâ’ya bırakıp da gittiler.
Artık düşünmüyorum, geride ne malım var?
Hiç umurumda değil, ağaçlarla hurmalar.”

-”Kendisinden, bunları işitince ağladım.”

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) bana kamçısıyla dokunarak;

-“Ey yaramaz! Sana ne oluyor, sana, ne zararı var? Allah-u Teâlâ bana şehidlik nasip ederse sen de, hayvan üzerinde geri dönüp, yerine ulaşırsın. Ben de, dünyanın dertlerinden tasa ve üzüntülerinden, hadiselerden kurtulmuş, rahata kavuşmuş olurum!” dedi.

Geceleyin inip iki rekat namaz kıldı. Sonunda uzunca bir duâ yaptı ve bana;

-“Ey çocuk.” Diye seslendi.

Ben;

-“Buyur!” dedim.

Abdullah bin Revâha (r.a.);

-“Bu seferde inşallah şehidlik nasip olacaktır.” Dedi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ravda-i Mutahhara (Sallallahu aleyhi ve sellem) Medine

Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu)- 9

İslâm mücahidleri, yollarına devam ederek, Şam topraklarında Maan’a varınca, orada konakladılar.

Orada, Kayser Heraklius’un, Rumlar’dan yüzbin askerle Belka topraklarından Maan’a gelip konduğunu ve Beliy kabilesinden Mâlik bin Zafile adında birinin kumandası altında Lahm, Cüzam, Kayn, Behrâ, Vâil, Bekr ve Beyil Hiristiyan Araplarından yüzbin kişilik bir kuvvetin de gelip onlara katıldığını haber aldılar.

İslâm mücahidleri, durumu görüşmek üzere, Maan’da iki gece kaldılar. Zeyd bin Harise (r.a.), Rumlar’ın kendileri için pek çok asker toplamış olduklarını haber verip, mücahidlerin bu yoldaki görüşlerini sordu.

Bazıları;

-”Rumlarla karşılaşmaktan vazgeçip memleketlere akın yap. Halklarını esir al, Medine’ye geri dön.” Dediler.

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) susuyor, konuşmuyordu. Hazret-i Zeyd bin Harise (r.a.), O’na, bu hususta ne düşündüğünü sordu.

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.);

-“Biz, ganimetler elde etmek için yola çıkmadık. Fakat, Rumlarla karşılaşmak için yola çıktık!”Dedi.

Diğer mücahidler ise;

-“Resulullah Aleyhis selam’a yazı yazıp düşmanımızın sayısını bildirelim. Bize, acele asker göndermesini veya bu yolda yapmak istediği şeyi bize emretmesini istiyelim.” Dediler.

Bu hususta söz ve görüş birliğine vardılar.

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.);

-“Ey kavmim ne sebepten, tereddüt edersiniz?
Şehid olmak kasdiyle, cenge gelmedik mi biz?
Silahca, süvarice, çokluk olduğumuzdan,
Dolayı savaşmadık, kafirlerle hiçbir an.
Allah-u Teâlâ’nın, bize ihsan ettiği,
Şu din kuvveti ile, savaştık aslan gibi.
Gidiniz, çarpışınız, muhakkak iyilik var,
Bu işin neticesi, ya
ŞEHADET ya ZAFER.
Bedir günü Vallahi, vardı iki atımız,
Uhud’da tek at ile, pek azdı silahımız.
Bu cenkte gâlip gelmek, varsa eğer kaderde,
Zaten böyle vaat etti, Allah ve Peygamber (s.a.v.) de.
Hak Teâlâ vâdinden, dönmez aslâ geriye,
Ey Mü’minler öyleyse, yürüyün ileriye.
Şehidlik varsa eğer, bizim kaderimizde,
Kavuşuruz cennette, şehid kardeşimize.” Dedi.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Ravda Kapısı (Bab-ül Baki’)

Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu)- 10

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) nın bu sözleri mücahidleri cesaretlendirdi.

-“Vallahi Revâh’nın oğlu, doğru söyliyor.” Dediler.

Ve Yollarına devam ettiler.

Meşarif köyünde rastladıkları düşman askerleri yaklaşmaya başlayınca, İslâm mücahidleri, ‘Müte’ diye anılan köyün önüne çekildiler ve hemen savaş düzenine girdiler.

Düşman askerlerinin üzerine yürüdüler. İki taraf, yeşil ekinler üzerinde, birbirleriyle amansızca çarpışmaya başladılar.

İslam ordusunun Başkumandanı Zeyd bin Harise (r.a.) Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in sancağını eline aldı. Vucudu, Rumların mızrakları ile delik deşik edilip, kanları saçılıncaya kadar çarpışmaktan geri durmadı. Ve en sonunda ŞEHİD oldu.

Sancağı Hazret-i Cafer bin Ebi Talib (r.a.) aldı. Zırh gömleğini giydi, atına bindi. Sncağı elinde olduğu halde ilerledi.

Hazret-i Ca’fer (r.a.), düşmanların ortalarına kadar dalmış bulunuyordu. Çarpışırken, düşmanlar tarafından vurulup bir eli kesildi. Sancağı, diğer eline aldı. O eli de kesilince, sancağı koltuğunun altına kıstırdı. O SIRADA BİR KAFİR, O’na mızrağını sapladı ve Hazret-i Ca’fer (r.a.) şehid oldu.

Hazret-i Ca’fer (r.a.) şehid olunca, Ebül Yüsr Ka’b bin Umeyr (r.a.) sancağı alıp, Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) ya verdi.

Hazret-i Abdullah bin Revâha (r.a.) sancağı alınca, atının üzerinde düşmanlara doğru ilerledi ve kendi kendine;

-“Ey Nefsim, bana boyun eğeceksin elbette,
Bugün şehid olurum, yemin ettim bu harpta.
Ya sen kendiliğinde, razı olursun buna,
Ya kabul ettiririm, bunu ben zorla sana.
Eğer öldürülmezsen, şayet sen bu savaşta,
Hiç ölmiyecek misin, ey nefsim söyle bana.
Ca’fer bin Ebi Talib ve Zeyd bin Harise’nin,
Yaptığını yaparsın, bil ki iyi edersin.
Onlar şehid oldular, ey nefsim durma geri,
Sonra bedbaht olursun, haydi atıl ileri.” Diye hucuma geçti.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Abdullah bin Revâha (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu