‘Nakşibendi silsilesi’ olarak etiketlenmiş yazılar
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 16
23 Haziran 2008Hacer-ül-Esved Kâbe-i Şerif
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 16
Bunun üzerine genç dedi ki;
-“Ben Rûm vilatyetindenim ve Emir Külâl hazretleri (r.a.) nin talebelerindenim. Bizim memleketimizde bir cami yapılıyordu ve bu cami inşâsı ile Seyyid Emir Külâl hazretleri ilgileniyordu. Cami bitince haber vermemizi emretti. Cami tamamlandı, bende haber vermek üzere geldim.” Dedi.
Bunları dinleyince, çok şaşırıp;
-“Nasıl olur? Biz onun talabeleriyiz ve hocamız Rûm diyarına hiç gitmedi.” Dediler.
Gelen genç;
-“Ben de o’unun talabesiyim, hergün arkasında namaz kılarım. Bizim memleketimizde çok talebesi ve tanıyıp seveni vardır.” Dedi.
Oradakiler;
-“Peki girince neden selam vermedin ve giderken neden izin istemedin?” dediklerinde;
Genç;
-“Bunları kalben söyledim.” Dedi
Ayrılırken de;
-“Bizim karşımıza mühim bir iş çıktığı zaman, Emir Külâl hazretleri gelir. Bizim memleketimizde, sizin burada olduğundan daha meşhur ve daha çok tanıyıp sevilmiştir.” Dedi.
Bunları dinleyen talabeleri, Emir Külâl hazretleri (r.a.) nin Tasavvuf’taki derecesinin yükseklkiğini ve tasarrufunun, çokluğunu görüp, o’na sevgi ve bağlılıkları kat kat artı.
Emir Külâl hazretleri (r.a.) nin talebelerinden biri, bir gece kendinde bambaşka bir hal hisedip;
-“Hocamın yanına gideyim, bakalım benim hakkımda ne emreder ve ne buyurur?” diye düşündü.
Sonra, Emir Külâl (r.a.) in yanına gitti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 17
23 Haziran 2008Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.) nin mübarek markadı şerifleri
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 17
Bu talebesi şöyle anlatmıştır.
-“Gece vakti varıp hocamın odasına girdiğimde, kalabalık bir cemâat vardı. Hayret ettim. Bunlar hiç görmediğim ve tanımadığım kimseler idi. Kalabalıktan oturacak yer kalmamıştı. Herkes başını eğmiş, sesizce oturuyordu. Ben de başka bir yere oturarak başımı yere eğip beklemeğe başladım. Bir müddet böyle durdum. Sonra başımı kaldırıp baktım ki; odada hocam Seyyid Emir Külâl (r.a.) dan başka hiç kimse görünmüyordu.”
Hocam bana bakıp;
-“Sana müjdeler olsun, şimdi sen artık maksada kavuştun, ama bunu gizli tut.” Buyurdu.
Bundan sonra hocama;
-“Burada gördüğüm, sonra da birdenbire kayıbolup görünmez olan zatlar kimler idi?” diye sordum.
Buyurdu ki;
-“B u n l a r r i c â l – ü l – ğ a y b denilen evliya zatlar idi, Aralarında Hâce gülân ve Abdülhalık ğoncdüvani (r.anhüm) de var idi. Bunlar öyle zatlardır ki, vefatlarından önce ve sonra, Allah-u Teâlâ’nın dinine hizmet ederler. Bugün sen de onların sohbetinden (feyzlerinden) pay aldın.
Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (r.a.) nin talebelerinden bir kısmı, Emir Külâl hazretlerine, evliyanın kerametınden sordular.
Buyurdu ki;
-“Evliyanın kerameti haktır. Aklen ve naklen caizdir. Bu hususta evliyadan çok nakiller vardır. Ma’lum ve meşhur olup, hiç şüphe yoktur. Kalbi imân nuruyla aydınlanmış olan herkes, evliyanın kerametine inanır ve bu hususta hiç şüphe etmez. Buna misal çoktur. Süleyman Aleyhis selam’ın veziri Âsaf’ın, Saba melikesi Belkis’ın tahtını bir anda Sana’dan Kudüs’e getirmesi gibi. Bir başka misal, Hazret-i Ömer (r.a.), bir defasında Medine-i Münevvere’de mescid’de, Peygamber efendimiz (s.a.v.) in minberi üzerinde hutbe okuyordu. Bu sırada çok uzaklarda düşmanla cihade çıkmış olan İslâm ordusunun tehlikeli bir durumda olduğunu görüp, ordu kumandanına; (-“Ya Sariye dağa dağa!”) buyurdu. Uzakta olan kumandan Sariyye ve ordusunun erleri, bu sesi duyup dağa çekildi. Düşmanın t e h l i k e l i h u c u m u n d a n korundu. Bu apaçık bir keramettir. Eğer bir kimse, bu keramet, mucizeden aşağı değil derse, bu yanlıştır. Çünkü hiçbir veli, Peygamber derecesinde olamaz.”
Evliyâ-i kiram buyurmuşlardır ki;
-“Evliyadan meydana gelen keramet, Peygamberlerimizin (s.a.v.) mucizesinden dolayıdır ve Peygamberin Peygamberliğini tasdik eder. Ona tabi olmayı gösterir. Eğer Peygamberler doğru sözlü olmasaydı, evliyanın kerameti de hasıl olmazdı. Çünkü evliya, Nebi’ye tabi olmuştur.”
Bayezid-i Bistami (r.a.) buyurdu ki;
-“Enbiya (Peygamberler), misk ve bal misalidir. Bunlardan bir damla evliyaya geliyor ve evliya’ya gelen bu damladan “misk” yayılıyor.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti;
23 Haziran 2008Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.) nin mübarek markadları
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti;
Emir Külâl hazretleri (r.a.), maraz-ı mevtinde (ölüm hastalığında) bulunduğu sırada talabelerine şöyle vasiyet etti;
-“Ey kıymetli talabelerim! İlim öğrenmekten ve Muhammed Aleyhis selam’ın yoluna tabi olmaktan aslâ ayrılmayınız. Bu mü’min için bütün saâdetlerin ve ni’metlerin vasıtasıdır.”
Bunun için Resulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem buyurdu ki;
-“İlim öğrenmek, her Müslüman erkek ve kadına farzdır.”
Yani;
-“Her Müslüman erkeğin ve kadının, kendine lazım olan din bilgilerini öğrenmesi farzdır.”
Bunlar;
-“Sırayla şu bilgilerdir.”
-“1-İman ve itikad bilgileri,”
-“2-Namazla ilgili bilgiler.”
-“3-Oruçla ilgili bilgiler,”
-“4-Zengin ise, zekat ile ilgili bilgiler.
-“5-Eğer zengin ise, hac ile ilgili bilgiler.”
-“6-Ana-baba hakkını öğrenmek. Allah-u Teâlâ’nın kendisinden razı olmasını isteyen, annesinin ve babasının rızasını kazanır.”
Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Allah-u Teâlâ’nın rızası, ana-baba’nın rızasını kazanmakla elde edilir.” Buyurdu.
-“Bu bakımdan, anne-baba’nın hakkını gözetmek mühimdir.”
-“7-Sıla-i rahm; (akrabayı ziyaret).”
-“8-Komşu hakkını gözetmek.”
-“9-Lazım olan aliş-veriş bilgilerini öğrenmek,”
-“10-Helâli ve haramları öğrenmek lazımdır. Çünkü; i n s a n l a r ı n çoğu, bilmediğinden v e b i l d i ğ i il e a m e l e t m e d i k l e r i n d e n helak olmuşlardır;”
Şiir;
-“Dünya talibleri, hep hırs ile mest oldular,
-”Para için, daim kendilerini bozdular,
-”Hüdaya yaptıkları ahidleri bozdular,
-”Hepsi Musa’ya (a.s.) düşman, Fir’van’a dost buldular.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 2
23 Haziran 2008Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.)nin inşaat halindeki mübarek türbeleri
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 2
Emir Külâl hazretleri (r.a.), maraz-ı mevtinde (ölüm hastalığında) bulunduğu sırada talabelerine şöyle vasiyet etti;
-“İyi biliniz ki, dünyayı ve dünyaya düşkün olanları sevmek, sizin Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu yolda yürümenize mani olan büyük bir engeldir.”
-“Daima Allah-u Teâlâ’yı hatırlayıp, O’nu zikrediniz ki, dininizi dünyaya değişmemiş olasınız. Her halükarda Allah-u Teâlâ’dan korkunuz, hiç bir ibadet Allah korkusundan daha tesirli değildir. Allah-u Teâlâ’dan korkan Allah-u Teâlâ’dan korkmayan kimseden ise, korkmayınız.”
-“Ey dostlarım! Daima Allah-u Teâlâ’yı z i k r e d i n i z . Allah-u Teâlâ’dan başka her şeyi bırakınız. “Lâ İlahe İllallah” Kelime-i tevhidini söylerken; “Lâ” derken nehyediniz, Allah-u Teâlâ’dan başka, hiçbir ma’bud olmadığını biliniz. “İllallah” derken, Allah-u Teâlâ’nın nokdsan sıfatlarından münezzeh olduğunu biliniz. Biliniz ki, elbiseyi temiz su temizler. Dili, Allah-u Teâlâ’yı zikretmek temizler. Bedeninizi namaz kılmak, malınızı zekat vermek temizler . Yolunuzu, insanların sizden hoşnut memnun olması temizler. İhlas sahibi oluncaya kadar ıhlası, kurtuluşa erinceye kadar da kurtuluşu arayınız.”
-“Biliniz ki; kalbin, dilin ve bedenin t e m i z o l m a s ı helâl lokma yemeye bağlıdır. Helâl lokma yiyen insanın mi’desi, içinde temiz su toplanan havuz gibidir. Bu havuzdan etrafa t e m i z s u ile ç i ç e k l e r yetişirir, ağaçlar meyve verir, ondan istifade edilir.”
Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte buyurdu ki;
-“Bir kimse hiç haram karıştırmadan k ı r k g ün helâl yerse, Allah-u Teâlâ O’nun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine nehirler gibi hikmet akıtır. Dünya muhabbetini kalbinden giderir.”
-“Tövbe ediniz. Tövbekar ve edebli olmak lazımdır. Tövbe ediniz ki, Tövbe, bütün tâatların başıdır. Tövbe sadece dil ile olmaz! Tövbe işlenen günahlara k a l b e n p i ş m a n l ı k ve bir daha günahı işlememektir. Allah-u Teâlâ’dan daima korkunuz. Kendi günahlarınıza bakıp, tövbe ediniz. Başkaları sizden hoşnut olsun. Günahlarınıza pişman olup, o kadar ağlayıp tövbe ediniz ki, gerçekten size t ö v b e k â r densin.”
-“Dünyada iken günahlara pişman olup, kulluk vazifesini yaparak ahreti kazanmak lazımdır. İşte, bütün işin aslı budur.”
-“Sevgi ve muhabbet; Allah-u Teâlâ’nın r ı z a s ı n ı aramak ve kötü işleri terk etmek, ahde vefâ göstermek, emante ihanet etmemek, kendi kusurlarını görüp, amelleri ile övünmemek, amellerini görmemek, daima Allah-u Teâlâ’yı zikretmekle meşgül olmaktır.”
-“Hiçbir işte Allah-u Teâlâ’nın ismini söylemeden (Besmelesiz) başlamayınız ki, ahirette yaptığınız o işten dolayı utanmayasınız. Bu bakımdan , bir şeye başlarken, önce B e s m e l e çekiniz, sonra işe başlayınız.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 3
23 Haziran 2008Seyyid Emir Külâl hazrteleri (r.a.) nin Mübarek markadları
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 3
-“Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itâat ediniz. Nerede olursanız olun, ilim öğrenmekten ve amel etmekten uzak kalmayınız. Her ne olursa olsun karşınıza her ne güçlük çıkarsa çıksın, ilmi ve ameli asla terk etmeyiniz.”
-“Emr-i ma’ruf ve nehy-i münker (iyilikleri emredip, kötülüklerden sakındırmak) vazifesini yerine getiriniz. Dinin yasak ettiği şeylerden, dine uygun olmayan işlerden ve bid’atlerden sakınınız.”
Ayet-i kerime’de meâlen buyuruldu ki;
-“Ey İmân edenler! Kendinizi ve evlerinizde ve emrinizde olanları ateşten (Cehennemden) koruyunuz ki, onun y a k a c a ğ ı insanlar ve taşlardır.” Tahrim suresi 6 ayet.” Ahirette bunlardan olmamak için çok korkup, sakınınız!”
-“Rivayet edilir ki; Fudayl bin İyâd (radiyallah-u anhu) şöyle anlatmıştır;”
-“Havanın çok sert ve soğuk olduğu bir gün, Şeyh Abdülallâm’i gördüm. Üzerinde ince bir elbise vardı. Soğuk olmasına rağmen, alnından buram buram ter damlıyordu.”
Dedi ki;
-“Birgün burada bir günah işleniyordu. Ben buna mani olmak istedim. Fakat mani olamadım. Bunun ızdırabından dolayı ve kıyamet günü bunun günahından nasıl kurtulurum diye düşünmekten böyle terliyorum.”
-“Ya sizi her gün hem kendiniz, hemde başkaları için nice emr-i ma’rufu kaçırıyorsunuz, halinize bir bakınız.”
-“İşlerinizi, dinimizin emirlerine uygun olarak yapınız. Bir iş yapacağınız zaman, bakınız, dinin emirlerine uygun ise, onu kabul edip yapınız. Uymuyorsa, o işden vazgeçiniz. Bütün işlerin başı, dinin emirlerine yapışmaktır ve Allah-u Teâlâ’nın koyduğu hudutları aşmamaktır.”
-“Akıllı kimse kendi halini düşünür. İnsanlar ile kendi arasındaki hududa, hakka riayet eder. Bunu gözetmeyenler için verilecek cezayı bildiren nice ayet-i kerimeler nazıl olmuştur.”
-“Her zaman ve her yerde, bakarken, konuşurken, dinlerken, gelirken yerken ve içerken, Allah-u Teâlâ’ya karşı ve insanlara karşı uyulması gereken bir hudut vardır. Fırsatı ganimet biliniz, yaptığınız işleri kurtuluşunuza vesile olacak şekilde yapınız.”
-“Helâl rızık kazanmak için çalışınız. Kafi miktarda kazanıp, ısraf ve cimrilik etmeyiniz. Nafakanızda dinimizin emrine uygun olarak ortalama davranınız.”
Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem;
-“İşlerin hayırlısı, vasat olanıdır.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 4
23 Haziran 2008Silötkin (Dara mirada) Nusaybin
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 4
-“Helalından ve kendi kazancınızdan yiyiniz. Eğer uykunuz gelirse, biraz uyuyunuz ki, ibadet ve tâat yapmak için dinlenmiş olasınız. Fakat Allah-u Teâlâ’yı zikretmeden uyumayınız.”
Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem;
-“Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır.” Buyurdu.
-“Oruç ile ilgili hususa gelince, oruç, senede bir aydır. Şu şartla ki, imsak vaktinden, akşam güneşi batıncaya kadar orucu bozan şeylerden sakınmak, şartlarına uymaktır. Bunlardan başka, bir de oruçda uyulması gereken batını şartlar vardır.”
-“Bunlar ise;”
-“Gözü harama bakmaktan korumak, kulağı haram olan şeyleri dinlemekten, eli harama uzatmaktan, ayağı harama gitmekten korumaktır.”
-“Orucun hakikarı ise şunlardır;”
Kalbi hased, tama’, nifak, kin, ucbdan korumak, her zaman bunlardan uzak yaşamak ve bilhassa oruçlu iken bu kötü huylardan sakınmak lazımdır.”
-“Diğer bir husus da, z e k a t ı s e v e s e v e vermek ve şartlarına uymaktır. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem), zekatını vermiyenin namazının, orucunun, haccının, cihadının ve hiçbir tâatının kabul edilmeyeceğini bildirmiştir.”
-“Cimri olan kimse, Allah-u Teâlâ’nın rahmetinden, insanların sevgisinden ve Cennetten uzak, Cehenneme yakındır. Cömerd olan kimse, Allah-u Teâlâ’nın rahmetine, kulların sevgisine ve Cennete yakın, Cehennemden uzaktır. Bizim yolumuz budur, dostlarımız bu vasiyete sarılsın. Bizim büyüklerimiz, talebelerine böyle buyurmuşlar ve maksada ulaşmışlardır. Ümid ediyorum ki; Allah-u Teâlâ’nın yardımı ile bizim dostlarımızda kavuşur.”
-“Ey talebelerim! İnsanların maksada, saâdete kavuşmaktan mahrum kalmalarının sebebi; ahret yolunu bırakıp, kötü olan dünyaya sarılmalarıdır. Ahret saâdetini isteyen kimsenin, doğru i’tikada sahip olup, bid’at ve dalalet olan şeylerden uzak durarak ve yaptığı her işten hesâba çekileceğini bilerek, ona göre hareket etmelidir.
-“Ey dostlarım! Gidaşıtınızdan habersiz olmak kadar kötü bir şey yoktur. Bu hâl, gaflet içinde olmanın delilidir. Başkalarının haberi olduğu şeyler, bu yolun büyüklerine açılmıştır. Onların maksadı Allah-u Teâlâ’nın rızasını aramaktır. Onlar buna kavuşmuşlardır. Allah-u Teâlâ, her asırda sevip seçtiği kullarından bir büyük zat yaratır Böylece herkesi belâlerden, felaketlerden korur.”
-“Ey Talebelerim! Böyle olan zat’a talebe olunuz. Böylece dünya ve ahret sâadetine kavuşursunuz. Ümmet-i Muhammed Aleyhis selam’ın aydınlatıcıları olan âlimlere yakın olunuz.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 5
23 Haziran 2008Silitkin “dara mirada” (Uzaktan) görünüşü
Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu)- 18 Vasiyeti- 5
Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem;
-“Âlimler, Peygamberlerin varisleridir.” Buyurdu.
-“S a k ı n, ilmi ve âlimleri sevmekten uzak kalmayınız. Bu kurtuluş vesilesidir.”
Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem;
-“Kim âlimi ve ilmi severse, hata işlemez.” Buyurdu.
-“Cahiller ile görüşmek, insanı Allah-u Teâlâ’dan uzaklaştırır. Sima’ yapıyoruz diyerek hoplayıp, zıplayan kimselerin meclislerinden uzak durunuz. Onlarla oturmayınız. Onlarla sohbet, kalbi öldürür.Bunun için bu yolun büyükleri, bu işten uzak durmuşlardır. Gerçekten sima’ halinde olan kimsenin hali öyledir ki, o anda bıçak çalsan haberi olmaz. Eğer böyle olursa o kimse sima’ halinde olduğunu gösterir.”
-“Ruhsatlardan uzak durup, azimet ile amel ediniz. Ruhsatlar ile amel etmek zaıf kimselerin işidir. Eğer bundan daha çok nasıhat isterseniz, Abdulhalık Goncdüvani hazretleri (r.a.) nin nasıhat ve yazılarına bakınız. Bu kadar kifayet eder. Akıllı olana bir işaret yetişir.”
Emir Külâl hazretleri vasiyetini yaptığı sırada, oğulları; Emir Burhan, Emir Şâh, Emir Hamza, Emir Ömer ve talebelerin çoğu (r. Anhüm) huzurunda bulunuyordu.
Bu oğullarından Emir Burhan (r.a.) ın yetirştirilmesini, en başta gelen talebesi ve halifesi Behâeddin-i Buhâri (r.a.) ye havale etti. Diğer oğlu Emir Şâh (r.a.) i, Şeyh Yâdigâr (r.a.) a, Emir Hamza (r.a.) yı, Mevlânâ Ârif Dehdigerâni (r.a.) ye, Emir Ömer (r.a.) i de, Mevlânâ Cemâleddin Dehkesyâni (r.a.) e yetiştirmeleri için havale etmişti.
Oğullarına buyurdu ki;
-“Hanginiz, Allah-u Teâlâ’nın kullarına hizmet etmek için benim vekilim olur?”
Oğulları;
-“En yakın yolunun rehberi, biz buna nasıl güç Yetirebiliriz? Fakat kim bu işi kabul ederse biz onun hizmetine girelim.” dediler.
Oğulları böyle deyince, Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.) başını eğip, murâkabeye daldı.
Bir müddet sonra başını kaldırdı.
-“Büyüklerin ruhaniyeti, Emir Hamza’nın bu işi kabul etmesini işaret buyurdular.” Dedi.
Emir Hamza (r.a.) kabûllenmiyeceğini arz etti ise de;
-“Bunu kabul etmekten başka bir çare göremiyorum. Kabul edeceksin. Bu iş bizim elimizde değildir. Sen ne biliyorsun.” Buyurdu.
Bundan sonra Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.), talebelerinden ayrılıp, hususi odasına geçti. Üç gün üç gece dışarı çıkmadı. Sonra dışarı çıktı.
Meclisinde toplananlar;
-“Neden üç gündür dışarı çıkmadığını sordular.”
Seyyid Emir Külâl (r.a.) Buyurdu ki;
-“Üç geceden beri, benim ve talebelerimin hali nasıl olur? diye düşünüyordum.”
Gaybden kulağıma bir ses geldi. Şöyle deniliyordu;
-“Ey Emir Külâl! Kıyamet gününde seni, senin talabelerini, dostlarını, sizin mutfağınızdan uçan bir sineğin üzerine konduğu kimseleri bile affettim .” Allah-u Teâlâ, fadlından ve kereminden ihsan etti.” Dedi.
Bunları söylediği Perşembe günü sabaha doğru vefat etti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Seyyid Emir Külâl (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend (Kadasallah-u sirreh) kabri
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh);
Evliyanın büyüklerinden ve Müslümanların gözbebeği olan yüksek âlimlerden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saadete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin onbeşincisidir. Muhammed Bâba Semmasi (k.s.) nin ve Emir Külâl (k.s.) in talebesidir.
İsmi Muhammed bin Muhammed’dir. Behâeddin ve Şâh-ı Nakşibend gibi lakabları vardır.
Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” denilmiştir. Seyyid olup, soyu şöyledir.
Babası Seyyid Muhammed Buhari, onun babası Seyyid Muhammed Celâl Burhaneddin, onun babası Seyyid Abdullah, onun babası Zeynel’abidin, onun babası, Seyyid Kasım, onun babası Seyyid Şa’ban, onun babası Seyyid Burhaneddin, onun babası Seyyid Tâki, onun babası İmâm-i Musa Kâzım, onun babası Ca’feri Sadık hazretleridir.
Behâeddin Şah-i Nakşibend hazretleri, 718 (M. 1318) senesinde Buhara’ya beş kilometre kadar uzakta bulunan Kasr-i Arifan’da doğdu. 791 (M. 1389) de Kasr-i ârifan’da Rebi’ul-evvel ayının üçüncü günü olan Pazartesi günü vefat etti. Kabri oradadır.
İslam âlimlerin en meşhurlarından olup, tasavvuf’da en yüksek derecelere ulaşmıştır. Hem zamanında, hem de kendinden sonraki asırlarda onun sebebi ile pek çok insan hidayete kavuşmuştur.
Zamanın büyük evliyası olan Muhammed Bâbâ Semmâsi (k.s.), henüz o doğmadan, doğduğu yer olan kasr-i ârifan’a gelmişti.
Bu gelişinde,
-“Burada bir büyük zatın kokusu geliyor. Bu beldede büyük bir evliya yetişecek,” diyerek işaret etmiş,
Tarikatın imâmı olacak emsalsız bir zatın buradan zuhûr edeceğini talebelerine ve sevenlerine müjdelemişti.
Babası şöyle anlatmıştır;
-“Oğlum Behâeddin’nin doğmasından üç gün sonra, Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (k.s.) bütün talabeleri ile Kasr-i ârifin’a gelmişti. Ben onu çok sever ve muhabbet beslerdim.”
Kasr-i ârifin’a teşrif edince,
-“Yeni doğmuş olan oğlum Behâeddin’i alıp huzuruna götüreyim ve himmet isteyeyim, böylece feyze kavuşur.” Dedim.
Bu niyetle Behâeddin’i kucağınma alıp, Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (k.s.) nin huzuruna götürdüm.
Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi (k.s.), Behâeddin’i elimden alıp, bağrına bastı,
Ve buyurdu ki;
-“Bu yavru, benim oğlumdur. Ben bunu, ma’nevi evlatlığa kabûl ettim.”
Sonra yüzünü talebelerine çevirip, talabeleri olan Seyyid Emir Külâl (k.s.) e şöyle dedi.
-“Size, bu yerde bir büyük zatın kokusu geliyor derdim. Bu defa bu tarafa gelirken de, buraya yaklaştığımızda size demiştim ki, daha önce duyduğum koku iyice arttı. Hakikat şudur ki, size bahsettiğim mübarek zat doğmuştur. İşte o mübarek koku bu melek yavrunun kokusudur. Bu yavru, büyük bir zat olsa gerektir” buyurdu.
Böylece henüz daha üç günlük çocuk iken, zamanın en büyük evliyası ve murşid-i kamil olan Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (k.s.) nin müjdesine, himmetine ve feyzine kavuştu.
Henuz daha küçük yaşta iken, evliyalığa ait yüksek nurlar ve eserler tamiz alnında açıkça görünür, hidayet ve irşad nişanları yüksek simasından belli olurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Muhammed bin Muhammed Behâeddin Buıhâri hazretleri (k.s.) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazaretleri (k.s.) nin mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 2
Annesi şöyle anlatmıştır;
-“Oğlum Behâeddin dört yaşında iken, evimizde yavruluyacak bir inek vardı. Behâeddin, doğumuna bir müddet daha olan o ineği göstererek;”
-“Öyle anlıyorum ki, bu inek beyaz başlı bir buzağı doğuracaktır.” Dedi.
-“Birkaç ay sonra inek, dediği gibi beyaz başlı bir buzağı doğurdu.”
Tahsili;
Behâeddin Bûhari hazretleri (r.a.) nin ilk hocası, daha doğar doğmaz kendisini ma’nevi evlatlığa kabul eden ve hakkında çok müjdeler veren Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi (r.a.) dir.
Önceleri o mübarek zat’dan istifade etti.
Daha sonra bu hocası, onun yetitştirilmesini en meşhur talebesi Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.) ne havale etti. Yedi sene Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.) in sohbetine devam etti.
Sonra da O’nun izni ile Mevlânâ Ârif Dikgirâ (r.a.) nın sohbetine devam etti.
Yedi sene de O’nun yanında kaldı.
Bundan sonra Kusam Şeyh ve Hâlil Atâ (r.anmhüm) nın sohbetlerinde bulundu. Bir müddet Hâlil Atâ (r.a.) nin yanında kaldı. Ayrıca Mevlânâ Behâeddin Kışlaki (r.a.) den hadis ilmini öğrendi.
Ayrıca Abdulhalık Goncdüvani Hazretleri (r.a.) nin rûhaniyetinden de Feyz aldı. Üveysi olarak yetiştirildi. Böylece Tasavvuf’da ve diğer ilimlerde çok iyi yetişti.
Kendisi (r.a.) şöyle anlatmıştır;
-“Çocukluk çağında büluğ çağına kadar, büyük hocam Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (r.a.) nin sohbetinde bulundum. Onsekiz yaşına girdiğim sırada, dedem beni evlendirmek istedi. Hocam Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (r.a.) yi düğünüme da’vet etmek için beni Semmâs’a gönderdi. Semmâs‘a varıp hocamı görmekle şereflendim ve elini öptüm.”
Sohbetinin bereketinden bende öyle bir hal hasıl oldu ki, hocamın sohbetine can atıyordum.
-“O gece kalbimdeki bu arzu ve istek ile gece yarısından sonra kalkıp abdest aldım ve hocamın mescidine gidip, iki rekat namaz kıldım. Başımı secdeye koyup çok dua ettim.”
Dilimden şu duâ çıktı;
-“Allahım, bana belâ yükünü çekmeye kuvvet ver. Mihnet ve muhabbetini çekmeye takat, güç ver.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) nin mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 3
Sabah olunca hocamın huzuruna vardım.
Bana bakıp, gece olup bitenleri söyledikten sonra;
-“Ey evladım duâ’da şöyle demek lazımdır.” (-“Ya Rabbi, razı olduğun şeyi bu zaif kuluna fazlın ve kereminle ihsan et.”) Çünkü Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanan kimseye belâ gelmez. Eğer Allah-u Teâlâ hikmeti ezelisiyle sevdiği bir kuluna belâ gönderirse, yine kendi inayetiyle o sevgili kuluna kuvvet ve tahammül ihsan eder ve o belâya tutulmasının hikmetini bildirir. Belâ istemekde güçlük vardır.”
Daha sonra sofra kurulup yemek yendi.
-“Hocam sofradan bir somun ekmeği alıp bana verdi. Ekmeği çekinerek aldım”
Bu çekingenliğimi görüp;
-“Bu ekmeği almakta çekiniyorsun. Fakat bu ekmek, yolda lazım olacaktır.” Buyurdu.
Nihayet da’vetimiz üzerine talabeleriyle birlikte köyümüze Kasr-i ârifan’a gitmek üzere yola çıktık.
-“Ben, hocamın bindiği hayvanın üzengeleri yanında yürüyordum. Ruhum öylesine zevkle dolu idi ki, kalbimde hiçbir “dünya düşüncesi” yoktu. Kalbim aşk ve şevkle dolu olarak heyecanla çarpıyordu. Allah sevgisinden başka her şey kalbimden çıkmıştı.”
Bu sırada kalbim dünyaya meyledecek olsa, hocam hemen;
-“Kalbini ayrılıktan koru.” Buyururdu.
Hocamın bu kerametini ve keşfini gördükçe muhabettim kat kat artıyordu.
-“Yolumuz üzere bir köye uğradık. O köyde hocamın dostlarından biri bizi karşılayıp evine da’vet etti. Hocam da bu da’veti kabul edip, o zatın evine indi. Ev sahibinin, mahcubiyetinden ızdırap içinde yüzü kızardı.”
Bu halini gören hocam o kişiye;
-“Senin ızdırabının sebebi nedir?” dedi.
O da;
-“Efendim size yemek ikram etmek istiyorum, fakat sütten başka bir şeyim yoktur.” Dedi
Bunun üzerine hocam bana;
-“Behâeddin, sana verdiğim ekmeğe ihtiyaç hasıl oldu. O ekmeği ver.” Buyurdu.
Ekmeği çıkarıp verdim.
-“Ev sahibi de sütü getirip sofraya koydu. Ekmeği süte batırıp yedik ve hepimiz doyduk. Bu kerameti karşısında hocamıza hayranlığımız arttı. Sonra kalkıp, Kassr-i ârifan’a gimek üzere yola devam ettik.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu