‘Nakşibendi silsilesi’ olarak etiketlenmiş yazılar
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) nin mübarek kabirleri
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 4
Muhammed Behâeddin Buhâri hazretleri (r.a.) anlatır;
-“Hocam Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (k.s.) vefat edince, dedem beni Semerkand’a götürdü. Orada bulunan büyük âlimleri ve evliya zatları ziyaret edip, benim için duâ ve himmet istedi.”
Sonra Kasr-i ârifin’a döndük.
-“O günlerde Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) nden gelip, emanetten saklanmakta olan tac bana verildi. O anda kalbim Allah-u Teâlâ’nın muhabbeti ile dolup taştı. Sonra hocam Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.), Kasr-i ârifan’a geldi.”
Bana çok iltifatta bulunup;
-“Hâce Bâbâ Semmâsi, bana; (-“Oğlum Bahâeddin’in yetişmesi ile ilgilen. Ondan şefaatını esirgeme! Eğer onun yetişmesinde kusur edersen, sana hakkımı helâl etmem.”) buyurdu. Ben de bu vasiyeti üzerine senin yetişmen ile ilgileneceğime söz verdim.” Dedi.
Seyyid Emir Külâl hazretleri Behâeddin-i Buhâri hazretleri (r.a.) nin yetişmesi ile t i t i z l i k l e meşgül olup, onu tasavvuf’ta yüksek derecelere ulaştırdı.
Hatta bir gün o’na şöyle buyurdu;
-“Yüce mürşidim Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi (r.a.) nin sizin terbiyeniz ile ilgili vasiyetini yerine getirdim. Sizi istenilen şekilde yetiştirdim, hem hâl bakımından, hem de ilim bakımından yüksek bir himmete sahib bulunuyorsun. Şimdi nereye gitmeyi arzu edersen gidebilirsin.”
Seyyid Emir Külâl hazretleri sözlerine şöyle devam etti;
Her kimden olursa olsun, sohbetinde bulunmak ve istifade etmek hususunda serbestsin. Tarafımızdan size izin ve ruhsat verilmiştir. Bizde olan hâl ve makamları size fazlasıyla verdim. Bostanı senin için k u r u ettim. Ya’ni göğsümde, kalbimde olanların hepsini sana verdim. Ruhaniyet kuşunu, insanlık yumurtasından (dar nefs çerçevesinden) çıkardım. Ama senin himmet k u ş u n yükseklerde uçuyor. Şimdiden sonra ,cazetlisin.” Buyurmuştur.
Bunun üzerine Mevlâna Ârif (r.a.) in sohbetine gidip, yedi sene de onun yanında bulundu. Sonra Halil Atâ hazretleri (r.a.) nin yanına gidip, oniki sene de onun sohbetinde bulundu.
İki defa haca gitti. İkinci haccında Herat’a gidip, Mevlânâ Zeynüddin hazretleri (r.a.) ile üç gün sohbet etti.. İkinci hacca gidişinde Hicaz’dan dönüp, bir müddet Merv şehrinde ikamet etti. Daha sonra Buhâra’ya dönüp orada yerleşti. Emir Külâl hazrdetleri (r.a.) nin vefatlarından sonra, insanlara doğru yoluı gösterip, rehberlik vazifesini yaptı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 5
Şah-i Nakşibend hazretleri (r.a.) şöyle anlatmıştır;
-“Bir gece rü’yamda büyük âlimlerden Hâkim Atâ hazretleri (r.a.), beni yetiştirmesi için talabelerinden birine havale etti.”
Saliha bir ninen var idi. Bu rü’yamı ona anlattım.
-“Oğlum senin büyük âlimlerin ilminden nasibin vardır.” Dedi.
Bunun üzerine ru’yamda gördüğüm o dervişin simasını hatırımda tuttum ve karşılaşacağım günü bekledim.
-“Bir gün Buhârâ pazarında, Hâkim Atâ (r.a.) nin rü’yamda beni yetiştirmesi için kendisine havale ettiği zat ile karşılaştım. İsmi Halil Atâ idi. Ben onu derhal hatırlayıp, tanıdım. Fakat bir türlü yanına yaklaşıp sohbet edemedim. Bundan dolayı üzgün bir halde ve döndüm.”
Akşam bir kimse evime gelip;
-“Halil Atâ (r.a.) seni çağırıyor.” Dedi.
Bu habere çok sevindim.
-“Ben bir miktar hediye bulup, hemen huzuruna gittim. Sohbetiyle şereflendim. Bana çok iltifat etti.”
Daha önce gördüğüm rü’yamı anlatmak isteyince;
-“Senin hatırında olanı biz biliyoruz, anlatmana gerek yok.” Buyurdu.
Bundan sonra uzun zaman sohbetine devam ettim.
-“Bir müddet sonra Mâverâünnehr sultanı’nın vefat etmesi üzerine, oranın halkı, Halil Atâ’yı sultanlık yapması için Buhâra’dan Mâverâünnehr’e da’vet ettiler. O da bunu kabul etti, ben de onunla beraber gittim. O tahta oturdu. Ben de onun hizmetine devam ettim.”
Muhammed Buhâri (r.a.) sözlerine şöyle devam etti;
-“Kendisinde çok kerametler görülüyordu. Bana şefkat ve muhabbet gösterip yetiştirdi. Böylece orada altı sene süren sultanlığı sırasında da hizmetinde bulundum. Kendisine o kadar yakın oldum ki, her sırrına vakıf olup, işlerinde idareci oldum.”
Görünüşte diğer hizmetçiler gibi çalışırdım. Halimi bildirmezdim.
-“Altı sene sonra bu büyük âlim tahttan indi. Sultanlığı sona erdi. Bundan sonra “Zeyvertûn” köyüne yerleştim.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) nin mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 6
Şah-i Nakşibend hazretleri (r.a.) yine şöyle anlatmıştır;
-“Tasavvuf hallerinden cezbeye tutulduğum ilk günlerde, mübarek bir zat ile yakınlığım oldu.”
Bu zat bana;
-“Seni Hakkın aşinalarından görüyorum.” Deyince
Ben de;
-“Umaraım ki, sizin teveccühünüz ve yardımınızla aşinalardan olurum.” Dedim.
Dedi ki;
-“Arzular karşısında nefsin ile ne haledersin.”
Ben;
-“Bulursam şükrederim, bulamazsam sabrederim.” Dedim.
Bana;
-“Bu kolay iştir. Asıl iş, nefsini bir yerde hapsedip, ekmek ve su vermeyeceksin ve nefsin o hale gelmiş olacak ki, sana “serkeşlik” etmesin, boyun eğsin.” Buyurdu.
Bunun üzerine o zata yalvardım.
-“Bu hale kavuşmam için teveccüh etmesini istedim.”
Buyurdu ki;
-“Nefsinin başkalarından ümitsiz ve yalnız kalacağı bir sahraya gideceksin. Allah-u Teâlâ’ya ibadet ile meşgül olacaksın ve orada üç gün kalacaksın, dördüncü gün ta’rif edeceğim bir dağa gideceksin, karşına çıplak ata binmiş bir kimse çıkacak. Sen o zata selam verip geç. Üç adım geçtiğin zaman,”
Sana o zat;
-“Ey genç! Dur sana ekmek vereyim.” Diyecek
Sen hiç aldırmayıp, ekmeği almadan geçip gideceksin.
-“Bu zatın emri üzerine, söylediği gibi üç gün sahrada yalnız kalıp ibadet ile meşgül oldum. Dördüncü gün ta’rif ettiği dağın eteğine gittim. Giderken ta’rif ettiği gibi ata binmiş bir zat karşıma çıktı. Selam verip geçtim..”
Bana;
-“Delikanlı sana ekmek vereyim.” Dedi.
Ben asla aldırmadım ve ekmeği almadan geçip gittim.
-“Sonra, bana bunları yapmamı tavsiye eden zatın huzuruna gittim.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) nin mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 7
Buyurdu ki;
-“Behâeddin! Bundan sonra insanların hatır ve gönüllerini alıp, düşkünlerin hizmetinde bulunup, zayıflara ve gönlü kırık olanlara ikram ve hürmette bulunacaksın! İlim öğrenme hususunda gayret ederek, kimsesizlere yoldaş olup, onlara karşı tevazu göstereceksin!”
Bu zatın emirlerini de yerine getirdim.
-“Uzun zaman bu yolda devam ettim. Sonra tekrar huzuruna çıktım.”
Buyurdu ki;
-“Behâeddin! Bundan sonra da hayvanlara bakacaksın. Onlar, seni yaratan Rabbinin mahluklarıdırlar. Eğer yük çeken hayvanların vucutlarında yara görürsen tedavi edeceksin.”
Bu emre de uyarak çok gayret gösterdim.
-“Yolda eğer önüme bir hayvan gelse, o geçinceye kadar dururdum. Hayvanın önünden geçmezdim ve geceleri izlerine yüzümü sürüp, Allah-u Teâlâ’ya yalvarırdım. Bütün bunlar, içimdeki nefs düşmanının kırılması, ıslah olması için idi. Yedi sene böyle devam ettim. Sonra tekrar o zatın huzuruna gittim.”
Buyurdu ki;
-“Behâeddin! Bundan sonra yolların hizmetiyle meşgül ol, yolları süpürüp temizle, yollarda gelip geçenlere eziyet veren şeyleri kaldır. İğrenç şeyleri yollardan alıp, görünmez bir yere at. Yollardan gelip geçenler zahmet çekmesinler ve rahatsız olmasınlar.”
Bu emrine da uyarak, bir müddet de bu işle meşgül oldum.
-“Bu zat ne emretmiş ise, büyük bir bağlılık ile yerine getirdim. Bu hizmetleri yaparken, Allah-u Teâlâ’nın nice ni’metleri ve ihsanları bana göründü. Nefsim iyice ezildi. Nefsaniyetten ve ma-sivadan (Allah-u Teâlâ’dan başka her şeyden) kurtulup, ruhaniyet derecesine eriştim. Bu sırada bana Allah-u Teâlâ’dan pek çok s ı r l a r t e c e l l i etti.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Buhâri Şah-i Nakşibend (r.a.) in mübarek kabirleri
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 8
Behâeddin Buhâri Şah-i Nakşibend hazretleri (kadasallah-u sirreh-u), tasavvuftaki ilk hallerini şöyle anlatmıştır;
-“Tasavvuf hallerinden cezbe hali çoğalıp kararsız düştüğüm günlerde, geceleri ay ışığında kabristanda dolaşırdım. Bir gece, devamlı ziyaret edilmekte olan üç büyük zatın mezarını gördüm. Her birinin kabrinde yanmakta olan birer kandil vardı. Kandillerin yağı ve fitilleri olduğu halde çok sönük yanıyorlardı. Fitillerini haraket ettirmek lazımdı ki, parlak yanıp, çok ışık versinler. O kandilleri öylece bırakıp, Hâce Muhammed Vâsi (k.s.) nin kabrinin başına gittim. Bana orada Hâce Ahmed Eçkarnevi (k.s.) nin kabrine gitmem işaret olundu. Oraya gittim. Onun kabrinin başına, bellerinde kılıç takılı olan iki kişi gldi. Beni tutup, bir hayvana bindirdiler. Hayvanın yönünü Mezdahin tarafına çevirip, gittiler.”
O gece sabaha doğru Mezdahin mezarlığına ulaştım.
-“Orada da diğer kabirlerdeki gibi bir kandil yanıyordu. Fakat oda sönük yanmaktaydı. Kıbleye karşı dönüp oturdum. Bu sırada bana kendimden geçme hali geldi. Kıbla tarafında bir duvar gördüm. Duvar yarılıp, yeşil örtüler ile süslenmiş bir taht üzerinde bir zat oturmuş idi. Etrafında ise kalabalık bir cemaat vardı. İçlerinde Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri de vardı. Sadece onu tanıyordum. Anladım ki, kürsünün etrafında bulunanlar, vefat etmiş olan ve bu yolun büyüklerinden olan zatlardır. Fakat kürsünün üzerinde oturan kimdir diye merak ediyordum.”
Ben böyle düşünürken, kürsü etrafında bulunan cemâatten bir bana şöye dedi;
-“Kürsü üzerinde oturan mübarek zat, Hâce Abdülhalık Goncdüvani (r.a.) dir. Etrafındaki cemâat ise, onun halifeleri, Hâce Ahmed Sıdık, Hace Evliya Gülân, Hace Ârif Rivegeri, Hâce Muhammed İncirfağnevi, Hâce Ali Ramiteni (r.anhüm) dir.
Onları ve Hocam Muhammed Bâbâ Semmâsi (r.a.) yi göstererek;
-“Sen bunların zamanında yetiştin, bunları bilirsin, bunlar sana icazet ve tac verdiler.” Dedi.
Ben;
-“Onları tanırım, fakat bıraktıkları t a c ı n n e r e d e o l d u ğ u n u bilmiyorum .” dedim.
Bana;
-“O senin evindedir. Onu sana kermaet olarak verdiler ki, bir belâ gelecek olsa, onun bereketiyle belâ def edilir.” Buyurarak müjdeledi.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (kadesallahu sirrahu) nın mübarek kabirleri
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 9
Cemâatten bana dediler ki;
-“Dikkat et, kulak ver, şimdi sana Abdülhalık Goncdüvani hazretleri (r.a.) nasihat edecek! O nasihatten başka bir şeyle hak yolunda ilerlenemez. Hâce hazretleri (r.a.) nin elini öpmek için izin istedim. Bana izin verildi. Kalkıp yaklaştım. Selam verip, edeble elini öptüm. Sonra huzurunda edeble ayakta durdum.”
Tasavvufda ilerlemek hususunda buyurdu ki;
-“Kabirlerin başında kandillerin sana öyle gösterilmesi, senin bu yolda kabiliyet sahibi olduğuna alâmettir. Fakat, fitil gibi olan kabiliyeti hareketlendirmek lazımdır ki, bu kabiliyet ortaya çıksın. Hakkın gizli sırları sana açık olsun. Her durumda dinimizin caddesinde yürümek, azimet ve sünnet-i seniyye üzere olmak lazımdır. Emirlere ve yasaklara uymak hususunda istikamet üzere olacaksın. Bid’atlerden ve ruhsatla amel etmekten uzak duracaksın. Hadis-i şerifleri öğrenip, amel edersin.” Buyurdu.
Sonra cemâatten bana dediler ki;
-“Yarın acele “Nesef” tarafına gideceksin. Seyyid Emir Külâl (r.a.) in hizmetinde bulunacaksın. Oraya giderken yolda ihtiyar bir zat ile karşılaşacaksın. O sana sıcak çörek verecektir. Ekmeği al, fakat onunla hiç konuşma. O ihtiyarı geçtikten sonra bir kervana, sonra da ata binmiş olan bir kimseye rastlayacaksın, o kimse senin önünde tövbe edecek. Sen, o evindeki mübarek tacını al, Emir Külâl (r.a.) a götür.”
Bu konuşmalardan sonra bendeki o hal gidip, eski halime döndüm.
-“Derhal başında bulunduğum kabrin yanından ayrılıp, “Zeyvertûn” tarafına gittim. Evime varıp, bana bırakılmış olan tacı istedim. Getirip verdiler. Onu giyince halim değişti. Bambaşka bir hale girdim.”
Tacı alıp yola çıktım.
-“Sabah namazı vaktinde Mevlânâ Şemseddin (r.a.) in mescidine ulaştım. Sabah namazını orada kılıp, o gün “Eyne” adındaki köyde kaldım. Ertesi gün güneş doğarken “Nesef” tarafına araket ettim. Yolda daha önce büyüklerin işaret ettiği gibi bir ihtiyara rastladım. Bana bir ekmek verdi. Ekmeği alıp, hiç bir şey söylemeden geçip gittim. Sonra bir kervana rastladım.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) nin mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 10
Kervanın başları bana;
-“Ey yiğit, nereden geliyorsun?” dediler.
Ben de;
-“Eyne köyünden geliyorum.” Dedim.
Bana
-“Ne zaman yola çıktığımı sordular.”
Ben;
-“Güneş doğarken yola çıktım.” Dedim.
Kervana rastladığım vakit kuşluk vakti idi. Kervandakiler bu sözümü işitince hayret edip;
-“Eyne köyü buraya dört fersah (yaklaşık 24 km.) mesafededir. Sabah vakti çıkılsa, ancak buraya ikindiden sonra gelinebilir.” Dediler.
Kervanı da geçip gittim. Kervanı geçtikten sonra bir atlıya rastladım.
Bana;
-“Sen kimsin? Seni görünce içime bir korku düştü.” Dedi.
Ben ona;
-“Ben öyle bir kimseyim ki, sen benim önümde tövbe edeceksin.” Dedim.
O atlı yanıma gelip tövbe etti.
-“Şarap yüklü bir beygiri vardı. Beygirin üzerindeki şarabı yere döktü. Onu da geçip yoluma devam ettim. “Nesef “ taraflarında bir köye uğradım.”
-“Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.) nin orada olduğunu öğrendim. Hâcegân büyüklerinin mübarek tacını çıkarıp arz ettim.”
Bir müddet sükut etti, sonra;
-“Bu tac, Hâcegân büyüklerinin mübarek taclarıdır.” Buyurdu.
Ben;
-“Evet efendim.” Dedim.
Seyyid Emir Külâl hazretleri bana;
-“Bu tac-ı şerifi almakta iki şart vardır. Birinci şart; bunu korumak, ikincisi; icabını yerine getirmek. Bu iki şart, büyüklerin (Hâcegân’ın) yolunda bulunmak ve bize hizmettir.”
Bundan sonra ben de bu şartlara uymak üzere tacı alıp kabul ettim.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (kadesallah-u sirreh) nin mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 11
Yine Behâeddin Buhari Şah-i Nakşibend hazretleri (r.a.) şöyle anlatmıştır;
-“Tasavvuf’da ilerlemek için çalıştığım ilk günlerde, bir yerde iki kişinin konuşup sohbet ettiğini görsem, gider onlara katılırdım. Onları dinlerdim. Eğer Allah-u Teâlâ’dan, Resulullah (s.a.v.) tan, Kur’an-i kerim’den konuşup, hayır olan işlerden bahsederlerse, memnun olur ferahlık duyardım. Boş şeyler konuşanlardan ise, keder ve üzüntü duyarak uzaklaşırdım.”
Şah-i Nakşibend hazretleri (r.a.) yine şöyle anlatmıştır;
-“Hak yolda ilerleyip, günahlardan arınmağa ve olgunlaşmağa çalıştığım günlerde, birgün yolum bir kumarhaneye uğradı. İnsanların toplanıp kumar oynamakta olduklarını gördüm. Bunlardan iki kişi kumara öylesine dalmışlardı ki, hiçbir şeyin farkında değildiler. Böylece bir müddet devam ettiler. Nihayet birisi kayıbettikçe kayıbetti. Neyi varsa ortaya koydu, onları da kayıbetti. Dünyalık neyi varsa hepsi bitti.”
Buna rağmen, kumar oynadığı kimseye şöyle diyordu;
-“Bu kadar kaybıma rağmen bu oyunda başımı dahi versem oyundan vazgeçmem.”
-“Kumarbazın, kumar oynayıp bu kadar zarar ve ziyan görmesine rağmen, o oyuna olan hırsı bana ibret oldu. Hak yolunda yürüryüp daha da olgunlaşabilmek için, bende öyle bir gayret hasıl oldu ki, o günden i’tibaren Hak yolunda talebim hergün biraz daha arttı.”
Şah-i Naskşibend hazretleri (r.a.) yine şöyle anlatmıştır;
-“Tövbe edip, Tasavvuf’a yönelişim şöyle olmuştur; Aileme ve çocuklarıma karşı kalbimde sevgi ve muhabbetim çok fazla idi. Birgün evimde otururken, aileme ve çocuklarıma pek fazla iltifat ve muhabbet gösterdim.”
Bu sırada aniden kulağıma gizli bir ses geldi.
(-“Her şeyi bırakıp Allah’a dönme zamanı daha gelmedi mi?”) denildi.
Bu sesi duyunca halim değişiverdi.
-“Oturduğum yerde duramaz oldum. Hemen yakındaki nehre gidip, elbisemi yıkadım ve gusl ettim. Sonra iki rek’at namaz kıldım. Bir daha günah işlememek üzere tam tövbe yaptım. Her şeyden el çekip, Allah-u Teâlâ’ya döndüm. Nice seneler kıldığım o iki rek’at namazın arzusundayım. Bu yola girdikten sonra “Zeyvertûn” köyünde oturdum. Beş vakit namazımı bu köyün camisinde kılıyordum. Birgün nasıl olduysa, bir vakit namazı cemâatle kılmayı kaçırmışım. Caminin, âlim ve takva sahibi bir imâmı vardı.”
Bana dedi ki;
-“Ben seni İbadet meydanının safını dolduran erlerinden zanederdim. Meğer sen saf dolduran er değil, saf kıran imişsin.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (kadesallah-u sirreh) nin mübarek makberleri
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 12
İmâma dedim ki;
-“Zat-i âliniz benim hakkımda böyle düşünüyorsunuz, fakat ben yaldızlı ve parlak bir tuncum.”
Ben böyle deyince, imâm efendi bana şu beyti okuyarak cevap verdi.
-“Kalbinin yönünü aşk pazarına çevir.
Demirin halis olması ateş iledir.”
-“Bu söz kalbimde öyle tesirli oldu ve içime öyle bir dert salıp, beni öyle bir aşka düşürdü ki, ben bu aşk ile kararsız kaldım.”
Bundan sonra Allah-u Teâlâ bana lütuf ve kereminden kapılar açtı.
-“Önceki dostlarımdan birkaçı, bir gece yoluma çıktılar. Bana her biri bir şeyler söyledi. Böylece benim kendilerine uymam için çok uğraştılar. Onlara tabi olmak isterken, Allah-u Teâlâ’nın inayet-i ile bir ayet-i kerime de bildirildiği gibi, Allah-u Teâlâ’nın açmış olduğu kapıyı kapatmaya ve kapamış olduğu kapıyı açmaya kimsenin gücü yetmez. Dedim.”
Bu söz, eski dostlarıma çok te’sir etti.
-“Onlar da benim bulunduğum yola girdiler. Benim bütün gayretim, Allah-u Teâlâ’dan başka her şeyi bırakıp, Allah-u Teâlâ’ya (rızasına) kavuşmaktı. Allah-u Teâlâ’ya sonsuz hamdü senâlar olsun ki, bana inâyet-i Rabbani erişerek maksadıma kavuşturdu..”
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) yine şöyle anlatmıştır;
-“Talebeliğimin ilk günlerinde, büyük kocam Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretleri (r.a.) nin emrettiği şeylerin hepsini yerine getirdim. Bunların faidelerini ve te’sirlerini kendimde gördüm.”
Hocam bana;
-“Resulullah (s.a.v.) ın ve Eshab-i kiram (r.anhüm) ın yolunda bulunmamı söylemişti. Ben bu vasiyeti tuttum. Bu hususta son derece dikkat ve gayret gösterdim. Âlimlerin meclisine devam edip, nasihatlarını dinledim. Âlimlerin eserlerini okuyup, bildirenlere göre amel ettim. Allah-u Teâlâ’nın ihsaniyle bunların faidesini gördüm.”
-“Tasavvuf’da en faydalı ve maksada çabuk kavuşturan şey, Allah-u Teâlâ’ya cân-ı gönülden, kendinden geçerek duâ ve niyaz etmek, yalvarmak ve Allah-u Teâlâ’nın rızasını istemek, nefsi ezmek, onu mağlup etmektir. İşte bizi bunun için bu kapıdan içeri aldılar. Her ne bulduksa, bu sebeple bulduk. Bu mekanda sarı yüz ve eski elbise ararlar. Atlas ve ipeğin pazarı buradan başka yerdedir. Bir Salih hakikat yolunda kendi nefsini Fir’avn’ın nefsiyle mukayese etmeli ve kendi nefsini onun nefsinden yüzbin defa aşağı görmeli. Eğer böyle olmazsa, o Salih hakikat yolunun ehli olamaz. O yolda yokluk, nefse tezkiye kolay değildir. Fakat bu, yolda maksada ulaşmak çin bir ipucudur. İşte ben de bunun için, nefsimi varlıkların her tabakasına nisbet edip, bu yolda yürüdüm. Nefsimi kainatteki her şey ile karşılaştırdım. Hakikatte her şeyi, her varlığı, her mahluku daha üstün ve daha hoş gördüm. O hale geldi ki, nefsim ile varlıklardan herhangi biri arasında kıyas yaparak düşündüm. Kendimi aşağı ve aciz gördüm. Bu, benim içimdeki her türlü kir ve pası temizledi. Kainatta ne varsa hepsinden faide gördüm. Fakat nefsimden hiçbir faide görmedim. Nefsimin önüne geçmemiş olsaydım, onu terbiye etmeseydim, beni bu kapıdan içeri almadıkları, bu makama koymadıkları gibi, nefsimin daha bana nice zararları olacaktı.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) nin mübarek markadları
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 13
Şah-i Nakşibend hazretleri (k.s.) yine şöyle anlatmıştır;
-“Bir kış günüydü. Beni bir cezbe hali kapladı, kendimden geçip, kırlarda, sahra ve dağlarda, yalın ayak, başı açık gezip, dolaşmaya başladım. Ayaklarım yarılıp, parçalandı. Bu halde iken bir gece hocam Emir Külâl hazretleri (r.a.) ile sohbet etmek arzusu uyandı. Bu arzu ile huzuruna gittim. Talebler etrafında toplanmış, hocam da baş tarafta oturuyordu. İçeri girdim, aralarına katıldım.”
Emir Külâl hazretleri (r.a.);
-“Bu kimdir?” dedi
Talebeleri;
-“Behâeddin’dir” dediler.
Talebelerine beni meclisten dışarı çıkarmalarını söyledi. Onlar da beni dışarı çıkardılar.
-“O zaman nefsim son derece azdı ve taşkınlık yapmak istedi. Az kalsın nfsim irâdeme gâlip geliyordu.”
Fakat Allah-u Teâlâ’nın ihsaniyle, nefsimi serkeşlikten ve i’tirazdan men ederek;
-“Ey Nefs! Ben bu horlamayı Allah için kabul ettim. Beni, Allah-u Teâlâ elbette bundan dolayı mükafatlandırır.” Dedim.
Sonra başımı Emir külâl hazret’leri (r.a.) nin kapısının eşiğine koydum.
-“Sabaha kadar öyle kaldım. Üzerime kar yağdığı halde kalkmadım. Sabah namazı vakti Emir Külâl hazretleri (r.a.) dışarı çıkarken, ayağını kapının eşiğine atınca karlar arasında kalan başıma bastı. Beni o halde görünce teveccühte bulunup müjde verdi. Beni içeri alıp teselli ederek ayaklarımdaki dikenleri mübarek elleriyle çıkardı.”
Yaralarıma ilaç sürdü;
-“Oğlum! Bu saâdet libası ancak sana layıktır.” Buyurdu.
Ruhanı feyz, işte bende o zaman hasıl oldu.
-“Ben de şimdi, her sabah evimden mescide çıkarken, bir talebemi o halde görmek isterim, fakat şimdi talebe kalmadı hepsi şeyh oldu.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu