‘Nakşibendi silsilesi’ olarak etiketlenmiş yazılar
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 3
23 Haziran 2008Bahçe başı köyü (Nusaybin)
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 3
Buhârâ’ya altı fersh (36 km. kadar) kalmıştı ki, yolun bir kısmında şiddetli bir göz ağrısına tutuldum.
-“Günlerce orada kaldım. İyilieşince yola çıktım. Bu sefer hummâ hastalığına tutuldum.
-“O zaman anladım ki, eğer yola devam edersem helâk olacağım! Gitmekten vazgeçip, Ubeydüllah-i Ahrâr (r.a.) in yanına dönüp, onun sohbetinde ve hizmetinde bulunmaya karar verdim ve geri döndüm. Taşkend’e vardığım zaman, kitablarımı eşyamı ve binek hayvanımı bir arkadaşıma bıraktım.”
-”Bu sırada Ubeydullah-i Ahrâr (r.a.) ın talebelerinden biriyle karşılaştım.”
Ona;
-“Gel beraberce Ubeydüllah-i Ahrâr (r.a.) ziyaretine gidelim.” Dedim.
Bana;
-“Binek hayvanın ve kitabların nerede?” dedi.
-“Bir arkadaşıma emânet olarak bıraktım.” Dedi.
Bana;
-“Git onları benim eve getirip, bırak. Sonra berâberce ziyarete gideriz.” Dedi.
Ben onları almak üzere giderken, bir de baktım ki, birisi bana;
-“Hayvanın ve eşyaların kayıboldu!” dedi
Hayret ettim, oturup düşünmeye başladım ve kalbimden;
-“Herhalde gelir gelmez ilk önce ziyaretine gitmediğim için, Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.) bana kırıldı. Bu sebeple bineğim ve eşyalarım kayıboldu.” Düşüncesi geçti. Herşeyden önce onu ziyarete gitmeye karar verdim.”
Tam bu sırada birisi gelip;
-“Binek hayvanın ve eşyaların bulundu.” Dedi.
Emânet bıraktığım kimsenin yanına gittim.
Bana dedi ki;
-“Ey Muhammed! Senin binek hayvanını emânet aldığımda, onu bir yere bağladım. Biraz sonra gözden kayıboldu. Aramaya başladım, bulmadım. Üzgün üzgün geri döndüm. Dönerken bir de gördüm ki, senin binek hayvanın sokak ortasında insanlar arasında üzerinde eşya ile berâber aynen duruyordu. Hayret ettim, bu kadar kalabalık arasında ona kimse dokunmamıştı.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 4
23 Haziran 2008Bahçe Başı köyü yolu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 4
Sonra binek hayvanımı ve eşyalarımı alıp Semerkand’a Ubeydüllah-i Ahrâr (r.a.) ın yanına gittim. Huzuruna varınca bana bakıp tebessüm ederek;
-“Hoş geldin.” Dedi.
Bundan sonra sohbetine ve hizmetine devâm edip, yanından ayrılmadım.
Kâdı Muhammed Zâhıd Hazretleri (r.a.) asrının âlimlerinin en büyüklerinden olup, tasavvuf ilminde ve hâllerinde mütehassıs ve ilâhi sırların gizliliklerine vakıf idi. Kendinden sonra Kız kardeşinin oğlu Derviş Muhammed, yetiştirdiği veliler arasında en büyüğüdür.
Muhammed Zahıd (r.a.) ın “Mesmûât-ı Mevlânâ Kâdı Muhammed Zâhıd” ve “Silsilet-ül-ârifin” adlı eserleri meşhurdur.
“Mesmûât” adlı eserinde, hocası Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.) nin sohbetlerinde dinlediklerini toplamıştır. Fârisi lisânda yazdığı bu eseri 155 varak olup, Süleymâniye kütüphânesi’nde vardır.
Bu eserinden bazı bölümler;
-“İnsanın yaratılmasından maksad, kulluk yapmasıdır. Kulluğun aslı ve özü ise, her hâlukârda Allah-u teâlâ’yı unutmamak, gâfil olmamak, tazarru (yalvarma) ve huşu’ (korku) içinde bulmaktır.
-“İbâdet ile ubûdiyet (kulluk) arasındaki fark; İbâdet, dinin emrettiği vazifeleri yapmak, ubûdiyet ise, kalbin gâfletten uzak ve dâimâ, Rabbini ta’zim eder hâlde olmasıdır.”
-“Temkin makamına kavuşmak için, zarûratsız söz söylememek lazımdır. Çok gülmek ve çok konuşmak kalbi öldürür. Temkin makâmı, huzur ve âgâhi (gafletten uzak) olmaktan ibarettir ki, bu hâl, gözdeki görme, kulaktaki işitme vasfı gibi hiç kayıbolmamalıdır. Kendisini Allah-ü teâlâ’nın her ân gördüğünü bilmelidir. Böyle bir hâle gelen kimsenin konuşması gerekir. Bu hâle kavuştuktan sonra, (insanları irşâd için) konuşmaması gaflettir. Gaflet ise, kalbin ölmesi demektir. Kalbin gafletten uzak olamsı, huzur ve âgâhi olmasıyladır. Bu nisbetin sahibi çok çalışmalı, ihtimam göstermeli ve bu nisbet zamanını iyi muhafaza etmelidir.”
Ubeydullah-i Ahrâr hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“”Emr-i ma’rufu ve nehyi münkeri öyle yapmalı ki, ondan netice alınsın. Bunu yaparken insanların anlıyacağı şekilde yapmak lazımdır.
Hadis-i şerif’te;
-“İnsanlara akılları derecesinde konuş.” Buyuruldu.
Bir defasında Moğol Hânlarından biri Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.) in huzuruna gelmişti. Müslüman olmayan bu Hân, domuz eti yerdi. Ona domuz eti İslâmiyette haramdır dese, yemekten vazgeçmeyecekti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 5
23 Haziran 2008Bahçe Başı köyü (Nusaybin)
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 5
Ona dedi ki;
-“Domuz eti yemek birçok haysiyeti kayıbettirir. Çünkü hayvanlardan sâdece domuz dişisini kıskanmaz. Onun etini yemek, insanda gayret ve hâmiyeti yok eder.” Dedi.
-“Ve gayretin üstünlüğünü anlattı. O Hân bunu çok makul bulup, kendisi yemekten vezgeçtiği gibi askerlerinin de domuz eti yemelerini yasakladı.”
-“Gençlik zamanı fırsat ve gânimettir. Bu kıymetli zamanı ve nefesleri saâdet vesilesi yapmayana yazıklar olsun. Saâdet arayan kimse, Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in ahlâkı ile ahlâklanmalıdır. Hilm (yumuşaklık), kerem, cömertlik, tevâzu, isâr ve diğer ahlâk-ı hamide olan şeylerle ahlâklanmalıdır.”
-“Hususen kalbde Allah’tan başka hiçbir şeye bağlılık kalmamasına (mâsivânın terkine) çok çalışmak lazımdır.”
Büyükler;
-“Kalbi mâsâviden korumak lazımdır.” Buyurdular.
Bunun için de;
-“Kalb bir ayna gibidir. Karşısına gelen her şeyi gösterir. Kalbde mâsivâ silinip atıldığı zaman, kalbde Allah sevgisinden başka hiçbir şey kalmaz.” Buyurmuşlardır.
-“Nefsinin isteklerinden, hevâsından uzak dur. Başkasının (nefsinin) emri altına girme ki, Allah-ü teâlâ’nın rızasına kavuşasın.”
-“Akıllı kimse, bir işi bir haftada veya bir ayda bitiren, dünyâya ait fâideleri kısa zamanda elde eden kimse değildir. Akıllı o kimse ki, bütün çalışmasını ve gayretini dinin emirlerine uymaya sarfeden, işlerini ahrette fâide verecek şekilde yapandır. Bundan daha akıllı kimse ise, bütün gayretini sarfederek, Allah-ü teâlâ’dan başka her şeyden yüz çeviren, onları kalbinden çıkarandır. Böyle yapan kimse, Allah-ü teâlâ’nın rızasına kavuşur. Himmet, bütün düşünceyi bir iş üzerinde toplamaktır.”
Büyükler buyurdular ki;
-“Bir işin nasıl olması veya bir belâ’nın kalkması için tamâmen Allah-ü teâlâ’ya yönelip istenirse, maksada kavuşulur.”
Mesele;
-“Hasta olan veya hastası olan kimse;
(-“Ya şafi”) diyerek
-“Allah-ü teâlâ’ya yalvarır, himmetini şifâ hasıl olması için sarfederse, şifâ bulur.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 6
23 Haziran 2008Bahçe Başı küyü (Nusaybin)
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 6
-“ Fakir düşüp çaresiz kalınca Allah-ü teâlâ’nın isimlerinden olan “Gani” ismini,
(-“Ya Gani”) diyerek söyleyip yalvarırsa, fakirlikten kurtulur.
Allah-ü teâlâ’nın isimlerini söyleyerek O’na yönelmek, kurtuluşa erdirir. Himmetin te’siri çok büyüktür. Eğer bir kimse yükselmek ve hakiki saâdete kavuşmak için himmet sarfetse, buna kavuşur. Fakat himmetini dünya lezzetleri için sarfederse, yolunu şaşırır.”
Büyükler buyurmuşlardır ki;
-“Kur’an-i kerime ve himmete karşı durmak mümkün değildir. Durulamaz!”
-“Eğer bir kâfir bile düşüncesini, himmetini bir işin hasıl olması için toplayıp devamlı o işin hasıl olmasını isterse, taleb ettiği şeye gösterdiği himmet sebebiyle kavuşur.Himmet, te’sirini gösterir.”
-“Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) bütün varlıkları ile Allah-ü teâlâ’ya yönelerek himmetlerini sarfedip, savaşlarda düşmanlarını perişan etmişlerdir. İbrahim Aleyhis selam’ın ateşe atılırken gösterdiği tam himmet üzerine,
Allah-ü teâlâ ateşe;
-“İbrahim’e serin ve selâmet ol!” (Enbiyâ syresi ayet 69)-“Dervişlik, yalnız bir yere çekilip oturmak, gökte uçmak, dağda ve mağarada bulunmak değildir. Dervişlik; gönlü, mâsivâdan, yani Allah-ü teâlâ’dan başka her şeyden çevirmektir.”
-“Dünyaya olmayanlarla, ahret adamlarıyla oturmak, berâber bulunmak, çok te’sirli ve fâidelidir. Önce te’siri anlaşılmasa bile, doğan bir çocuğun hergün yavaş yavaş büyüdüğü gibi, insan yavaş yavaş dünyaya düşkün olmaktan kurtulur.”
(-“Her ki yek câ heme câ, her ki heme câ hiç câ”)
Bir yerde bulunan (bir yere bağlanan), her yerde bulunur. Her yerde bulunan (her yere bağlanan) hiçbir yerde bulıunamaz.”
İbn-i Abbas (radiyallah-u anhu);
-“Halbuki sen (Ey Resûlüm) onların içinde iken Allah onlara azab verecek değildi. İstiğfar ettikleri hâlde de Allah onlara azâb edecek değil.” (Enfâl suresi ayet 33) meâlindeki ayet-i kerimeyi tefsir ederken şöyle buyurmuştur;
-“İslâmiyetin mevcud olması, Resulullah (s.a.v.) in mevcut olması mesâbesindedir. Nasıl ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) hayatta iken azâb kaldırılmış, insanlara azâb gelmemişse, İslâmiyetin bir yerde mevcud olması ile de (İslâmiyete uymak sebebi ile de) azâb kalkar. İstiğfar etmek sebebi ile de azâb inmez. İstiğfar azâbın gelmesine mâni olur”
-“Bir yandan Allah-ü teâlâ’nın emirlerine uymayıp, bir yandan da “Estağfirullah, Estağfirullah” demek istiğfar değildir.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 7
23 Haziran 2008Nusaybin barajının görünüşü
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 7
İstiğfar’ın manası;
-“Allah-ü teâlâ’nın emirlerine uymak, yasak ettiği şeylerden sakınmaktır. Allah-ü teâlâ’nın rahmetine ve mağfiretine yol açaçak sebeplere yapışmak lâzımdır. Zulüm ve isyân olan işleri yapmaktan sakınmalıdır.”
Kâdı Muhammed Zâhıd hazretleri (r.a.) “Silsilet-ül-ârifin” adlı eserinden de bazı bölümler şöyledir;
Evliyânın büyüklerinin hâlleri;
Zünnûn-i Mısrı hazretleri (r.a.) şöyle buyurmuştur;
-“Tasavvuf yolunda, Cenâb-i Hakkın dostlarından, sevgili kullarından ba’zıları o hâle gelmiştir ki, eğer bir büyük zât onlara Allah-u teâlâ’nın muhabbetinden, azâmet ve celâli ile ilgili sözler söylerse, muhabbetleri sebebiyle o hâle gelirler ki, can verirler.”
Şeyh Abdülvâhid bin Zeyd (k.s.) buyurduki;
-“Bir defasında gazâ’ya gitmeye niyet ettim. Bütün talebelerimi topladım. Mecliste bir şahıs meâlen;
-“Allah yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen mü’minlerin canlarını ve mallarını Allah Cennet karşılığında satın aldı.” (Tövbe suresi Ayet 111) buyurulan âyet-i kerimeyi okudu.
-“Bunun üzerine onbeş yaşında bir genç ayağa kalktı. Bu gencin babası vefât etmiş, kendisine pek çok mal miras kalmışti.”
Âyet-i kerimeyi okuyan zat’a dedi ki;
-“Ey Şeyh! Allah-ü teâlâ mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın aldı mı? Allah yolunda canını ve malını fedâ edene cennet verilecek mi?” dedi.
O zât da;
-“Evet. Allah-ü teâlâ’nın kelâmi doğru ve va’di haktır.” Dedi.
Genç;
-“ Şahid ol ki, ben nefsimi ve malımı Allah-ü teâlâ’ya sattım.” Dedi.
O zât ;
-“Valllahi bu büyük bir iştir. Sen küçüksün. Korkarım ki sabredemezsin ve çâresiz kalırsın.” Dedi. Bunun üzerine o genç;
-“Ey Şeyh! Bir kimse Cenâb-i Hak’la ahitleşsin ve çaresiz kalsın! Hâşâ ve kellâ. Hiç böyle bir şey olur mu? Şahid ol hakikatten ben nefsimi ve malımı Allah için fedâ ettim, Allah yoluna adadım ve pişman olmayacağım.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 8
23 Haziran 2008Nusaybin Barajı
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 8
Sonra bütün malını sadaka olarak dağıttı. Bizimle birlikte cihad için sefere çıktı. Bize ve hayvanlarımıza hizmet etmeye başladı. Biz uyurken o nöbet tutardı. Gündüz oruç tutar, geceleri namaz kılardı. Hepimiz onun bu hâlına hayran kalırdık. Tâ ki, Rum diyarına vardık. Biz harp hazırlıklarını yaparken, o genç kendinden geçmiş ve hayran bir vaziyette;
-“Aynâ-yı merdiyye’ye müştâkım, ona kavuşmak istiyorum.” Der dururdu.
O hâle gelmişti ki, arkadaşlarımız onun aklının gittiğini zanediyorlardı..
Birgün onu çağırdım ve;
-“Bu söylediğin sözün manası nedir?” diye sordum.
Dedi ki;
-“Bir gün uyumuştum. Rü’yamda gördüm ki, birisi bana; (-“Aynâ-yı merdiyye’ye git!”) diyordu.
Sonra birdenbire bir bahçe karşıma çıktı. Bu bahçenin içinde suyu berrak ve saf akan bir ırmak vardı. Irmağın kenarında huriler duruyordu. Hepsi de öyle süslenmişler ve öyle güzel idiler ki, dilim onu anlatmaktan âcizdir.”
Beni görünce birbirlerine;
-“Müjde! İşte Aynâ-yı merdiyye’nin zevci” dediler.
Onlara selam verdim ve;
-“Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mı?” dedim.
-”Bizim aramızda değil, biz onun hizmetçileriyiz, daha ileri git.” Dediler.
-”İlerledim. Bir başka bahçe gördüm. İçinde her türlü güzellikler vardı. Halis sütten bir nehir gördüm. Nehir kenarında, benzerini o ana kadar görmediğim güzellikte hûriler vardı. Onların güzelliğine hayran kaldım.”
Beni görünce birbirlerine baktılar ve;
-“Müjde olsun ki, bu Ayna-yı merdiyye’nin zevcidir.” Dediler.
Onlara da selam verdim ve;
-“Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mıdır? Diye sordum.
Bana;
-“Hayır biz onun hizmetçisiyiz.” Dediler. İlerledim. Bir Cennet ırmağına rastladım. Etrafında hûriler vardı. O kadar güzeldiler ki, bunları görünce önceki gördüğüm hûrilerin güzelliğini unuttum.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 9
23 Haziran 2008Nusaybin Barajı
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 9
Onlara da selam verdim;
-“Sana da selam olsuın ey Allah-u teâlânın veli kulu.” Dediler
-”Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mı?” dedim.
-“ Hayır, biz onun hizmetçileriyiz, ileriye git.” Dediler.
İlerledim. Bu ırmağın da etrafında hûriler vardı. Bu hûriler güzellikte öncekilerden daha üstün idi. Öyle ki, öncekilerin hepsini unuttum.
Selam verdim ve;
-“Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mı?” diye sordum.
-”Hayır, bu gördüklerinin hepsi onun hizmetçisidir, ileri git.” Dediler.
-”İlerledim. Tek bir inciden yapılmış, ipleri duûrdan bir çadır gördüm. Kapısında ay yüzlü bir hizmetçi bekliyordu. Bu hizmetçi öyle güzeldi ki, göz hayrette kalıyordu. Bunu görünce;
-“Ey Aynâ-yı merdiyye! İşte sana eş olacak kimse geldi.” Dedi.
Çadıra yaklaşıp içeri girdim. Aynâ-yı merdiyye (hûri) inci ve yakut kaplı altın taht üzerindeoturuyordu. Onu görür görmez meftun oldum.
Bana;
-“Hoş geldin ey Allah’ın veli kulu.” Dedi.
-”Yaklaştım. Boynuna sarılmak istedim.
-”Sabret, sen dünyadasın, henüz vakit var. Yatrın gece bizim yanımızda olacaksın.” Dedi.
Bu rü’yadan sonra birden bire uyandım.
-“Ey Şeyh! O güzelliğe kavuşmak için sabırsızlanıyorum. Hiç sabrım kalmadı.” Dedi.
Sonra savaş başladı. Genç de savaşıp kahramanlıklar gösterdi. Büyük bir yara alıp yere düşmüştü. Onu kaldırıp baktıklarında gülüyordu. Gülerek ruhunu teslim edip, şehid oldu.”
Abdullah bin Zeyd (r.a.) şöyle anlatmıştır;
-“Bir gemi ile yolculuğa çıkmıştık. Gemi rüzgara kapılıp bir adaya doğru sürüklendi. Adaya yaklaşınca, yanaşıp indik.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 10
23 Haziran 2008Çağ-Çağ barajının bahçesinden görünüm
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 10
Adada puta tapan bir adam gördüm.
-“Neden bu puta tapıyorsun? Bu put, ne fayda sağlar, ne de zarar.” Dedim.
Bana;
-“Siz kime taparsınız?” dedi.
Ben de;
-“Herşeyi yaratan, her şeye mâlik olan ve her şeye gücü yeten Allah-uü teâlâ’ya ibadet ederiz.” Dedim.
Bana;
-“Bunu size kim bildirdi?” dedi.
Ben de;
-“Allah-ü teâlâ bize kerim bir peygamber gönderdi. Onun vasıtasıyla biz bildirdi.” Dedim.
Bana;
-“O peygamber nerededir?” derdi.
Ben;
-“Allah-ü teâlâ’nın gönderdiği dini bildirip tebliğ vazifesini tamamladıktan sonra vefât etti. Allah-ü teâlâ’ya kavuştu.” Deyince
Bana;
-“Ondan size hiçbir âlemet kaldı mı?” dedi.
Ben;
-“Evet, O Allah-ü teâlâ’dan bir kitap getirdi. Şimdi o Kitab (Kur’an-i kerim) bizim yanımızdadır.” Dedi.
Kendisi;
-“Bana gösterin.” Dedi.
Kur’an-i kerimi ona gösterdim;
-“Ben bunu okumasını bilmiyorum.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 11
23 Haziran 2008Çağ-Çağ barajının bahçesi
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 11
Kur’an-i kerimi açıp ona bir sure okudum. Ben okudum o ağladı. Sureyi okuyup bitirince;
-“Layık olan odur ki, kimse bu kelâmın sahibine asi olmasın.” Dedi.
Ve hemen Müslüman oldu.
Kur’an-i kerimden birkaç sureyi okumayı ve kendisine yetecek kadar din bilgisi öğrendi. O gece yatsı namazını kıldıktan sonra yatma zamanı geldi. O yatmayıp sabaha kadar ibâdet etti.
Talebelerime dedim ki;
-“Bu yeni Müslüman oldu Buna aramızda biraz para toplayıp verelim ki, sıkıntı çekmesin.”
Parayı toplayıp götürdüğümüzde;
-“Bu nedir?” dedi.
Ben;
-“Bunu al, kendine nafaka yap ki sıkıntı çekmeyesin.” Dedim.
Bana;
-“Lâilâhe illallah. Ben daha önce bu adada iken puta tapardım. Allah-ü teâlâ’yı bilmezdim, fakat O beni zâyi ertmedi, korudu. Şimdi ise O’nu tanıyorum. Beni hiç zâyi eder mi?” dedi.
-“Üç gün sonra bir haber aldım ki, o yeni Müslüman olan kimse hastalanıp yatağa düşmüş.”
Hemen yanına koştum;
-“Bir isteğin bir hâcetin var mıdır?” dedim.
Kendisi;
-“Benim ihtiyacımı, her ihtiyacı gideren Allah-ü teâlâ karşıladı.” Dedi.
Bundan bir sonra da vefat etti.
O gece onu rüyamda gördüm. Bir bahçe içinde duruyor. Bahçenin üzerinde yüksek bir kubbe, kubbe’nin altında bir taht üzrine oturmuş. Yanına da bir hûri oturmuş;
Meâlen;
-“…Melekler de her kapıdan yanlarına vurarak şöyle diyeceklerdir. (“Sabrettiğiniz için. Size selâm olsun! Ahiret saâdeti ne güzeldir!” Ra’d suresi ayet 23- 24) buyurulan ayet-i kerimeyi okuyordu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Kaynaklar;
1-Tam ilmihâl seâdet-i Ebediyye (sah. 1047)
2-Behcet-üs-seniyye (sah. 11)
3-Hâdaik-ül-Verdiyye (sah.174)
4-Umdet-ül-Makamat (sah. 82)
5-Mesmuat, Süleymanıye kütüphânesi Es’ad efendi bölümü No1715 varak; sa. 13a. 18a, 24a, 29b, 55b, 56b.
6-Silsilet-ül-Arifin, Süleymaniye kütüphânesi Haci MAHMUD BÖLÜMÜ No;2830 varak; 188a, 190a-b, 191a-b.
7-K-Hadikat-ül – Evlliya (sah.86)
8-İmgam-ül-merid (sah. 68)
9-Reşehât Zeyli (sah. 5)
10-Rehber ansiklopedisi (cild 12, sah, 300)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008Derviş Muhammed (radiyallah-u anhu) ın mübarek kabirleri
Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu);
Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmincisidir.” Doğum tarihi bilinmemekte olup, 970 (M. 1562) senesinde vefat etti.
Ruh ilimlerinde mütehassıs idi. Büyük âlim ve kâmil bir “veli” olan dayısı Kâdı Muhammed Zahid (r.a.) den ders alarak yetişti. Dayısına talebe olmadan önce onbeş sene nefsinin isteklerinden kurtulmak için mücadele etmiş ve insanlardan uzak yaşamıştı.
Birgün ellerini açıp, âcizliğini ve çaresizliğini Allah-u Teâlâ’ya yalvararak arz etmişti.
Aniden Hızır Aleyhis selam gelip;
-“Eğer sabır ve kanâat istiyorsan, Muhammed Zahid (r.a.) in hizmet ve sohbetlerin kavuşmakta acele et. O sana sabır ve kanâati öğretir.” Buyurdu.
Hemen Muhammed Zâhid (r.a.) in yüksek huzuruna varıp, orada ilim tahsil etti. Güzel terbiye görüp, kemâle geldi.
Hocasının vefatından sonra yerine geçip, Semerkand’da, doğru yoldan ayrılanlara ve dine sonradan sokulan bid’atlerle uğraştı. Bid’atleri yok etti. Çok “veli” yetiştirdi. İnsanları Allah-u Teâlâ’nın yoluna çağırmada çok gayret gösterdi.
Talebelerinin terbiyesi hususunda, insan üstü bir kuvvet ve gayrete sahipti. 970 (M. 1562) senesinde, ikinci binin yenileyicisi İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.) nin dünyaya gelmesinden bir sene önce, Buster kasabasının Dasferar köyünde vefat etti.
İnsanları irşad için yetiştirdiği yüksek talebeleri pek çok olup, en büyüğü oğlu Hâce Muhammed İmkenki (r.a.) dir.
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
1–Tam ilmihal Seâde-i Ebediyye (sah.. 997)
2-Umdet-ü-Makamat (sah. 75)
3-Hadaik-ül-verdiyye (sah. 177)
4-Reşehât zeyli (sah. 5)
5-Hadikat-ül-evliyâ (sah. 88)
6-Behcet-üs-seniyye (sah. 8)
7-İrgâm-ül-merid (sah. 67)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu