‘Nakşibendi silsilesi’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 12

Bir şahıs, imâm-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) den Allah-u Teâlâ’nın kendisine çok mal verip, çok hac yapması için dua buyurmasını istedi;

Ca’fer-i sadık (r.a.);

-“Ya Rabbi! Buna “elli” hac yapacak kadar mal ver!” diye dua etti.

O şahıs “elli”hac yaptı. Ellibirinci hac için Cüfe denilen yerde gusül edecekti. Sel geldi ve orada vefat etti.

Hakem bin Abbas-i kelbi (r.a.) Buyururyor ki;

-“Benim Zeyd isminde bir amcam var idi. O Ca’fer-i Sadık hazretleri (r.a.) ne çok itirazda bulunurdu.
Bir gün bir hurma mevzusu açıldı. O anda çok itirazda bulundu

Ve dedi ki;

-“Ca’fer-i sadık nerde, böyle işler nerde?”

Ca’fer-i sadık (r.a.) ın bu işden haberi oldu ve şöyle buyurdu;

-“Ya Zeyd-i Kelbi, eğer böyle bir şey varsa, Allah-u teâlâ sana, KELB BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR HAYVAN MUSALLET ETSİN Kİ O HAYVAN SENİ HELAK ETSİN.”

Birgün Zeyd-i Kelbi bir yere giderken, yolda köpek büyüklüğünde bir arslan saldırdı ve onu öldürüp çiğerlerini söktü. Bu olaydan sonra kimse Ca’feri Sadık (r.a.) a itirazda bulunmadı.

İmâm-i Ca’fer-i Sadık hazretleri (r.a.), Ehl-i Beyt’in en büyüklerindendir. Nurlu kalbine akıp gelen ilmin ve feyzin çokluğu akıl ve dil ile anlatılamaz. İnce ma’rifetleri bildiren sözler, nükte ve latifeleri çok meşhurdur. Sayılmayacak kadar hikmetli sözleri vardır.

Ca’fer-i sadık (r.a.) Buyurdu lar ki;

-”Beş kimsenin sohbetinden, yani beş kimse ile beraber bulunmaktan sakın;”

-“1-Yalan söylayanden sakın. Çünkü ona daima aldanırsın. Çünkü sana iyilik yapayım derken, kötülük yapar.”
-“2-Cimriden sakın.”
-“3-Ahmaktan ya’ni aklı az olandan sakın. Çünkü en çok işine yarıyacağı zaman, seni bırakır.”
-“4-Kötü kalbli kimseden sakın. Çünkü işin bozulunca (düşünce) seni harcar.”
-“5-Fasıktan Ya’ni günah işlemekten utanmayan kimseden sakın! Çünkü, seni bir lokma ekmeye satar.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 13

Ca’fer-i sadık Hazretleri (r.a.) buyurdular ki;

-“Bir mü’min kardeşine ait hoş olmayan bir iş duyarsan, birden yetmişe kadar özür kapısını araştır. Bulamazsan belki benim anlamadığım bir özür kapısı vardır de ve kapa.”

Yine Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Müslüman kardeşinizden ma’nasını anlamadığınız bir söz duyarsanız, iyiye yorunuz. Daha iyisi kâbil olmayacak kadar iyiye yorumlayınız. Anlayamamaktan dolayı kendinizi ayıplayın.”

Yine Buyurdu ki;

-“Bir hata işlediğiniz zaman istiğfar edin, hatada ısrar helak olmaya sebeptir. Bir kimse geçim darlığı çekiyorsa istiğfare devam etsin.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.) anlatıyor;

-“Allah-u Teâlâ, dünyaya emretti ki; Ey dünya, bana hizmet edene, sen hizmetçi ol! Senin peşinde koşana da zahmet, sıkıntı ver!”

Ca’fer-i sadık (r.a.) yine buyurdu;

-“Bu dört şey’i, her şerefli kimsenin yapması gerekir. Yapmaması ona yakışmaz;

-“1-Bulunduğu meclise babası gelirse ayağa kalkmak,”
-“2-Misafire hizmet etmek.”
-“3-Yüz tane hizmetçi olsa, muhtaç olmadığı zaman bineğine yardım istemeden binmek.”
-“4-İlim eğrendiği hocasına hizmet etmek.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyuruyor ki;

-“Bir kimse, sevdiği bir malının elinde devamlı kalmasını isterse, ona baktıkça, “Maşallah, la havle vela kuvvete illa billah (Ya’ni, Allah’ın dilediği olur, kuvvet O’nundur.) desin.

Yine Buyurdu;

-“Malı ve evladı çok olmasını isteyen nebati (sebze) yemek çok yesin.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Din âlimleri (fakıhler) sultanların devlet adamlarının kapısına gidip, onlara yaltaklanmadıkça Peygamberlerin vekilleridi.”

Ca’fer-i Sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Namaz, her takva sahibi için yakınlıktır. Hac, her güçsüzün cihadıdır. Bedenin zekati oruçtur. Amel (İbadet, hayırlı iş) yapmadan karşılık bekleyen, yaysız ok atana benzer.”

Ca’feri sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekat vererek mallarınızı koruyunuz. İktisat eden, tasarrufa riayet eden aldanmaz. Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır. İnsanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ barajı (sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 14

Ca’fer-i Sadık (r.a.) in hikmetli sözleri;

Buyurdu ki;

-“Ana-babasını üzen, onlara isyan etmiş olur. Musibet zamanında dizini döven, sevabından mahrum olur. Allah-u Teâlâ sabrı, musibet miktarınca indirir.”

-“Takvadan (Allah-u Teâlâ’dan korkup, haramlardan, sakınmaktan) daha üstün azık yoktur. Susmaktan güzel şey yoktur. Bilgisizlikten zararlı düşman yoktur. Yalandan büyük hastalık yoktur.”

Ca’fer-i sadık (r.a.) buyurdu ki;

-“İyilik üç şeyle tamam olur.”

-“1-O iyiliği yapmakta acele etmek.”
-“2-Yaptığı iyiliği gözünde büyütmemek, daima küçük görmek.”
-“3-İyiliği yaparken, gizlice yapmak.”

Yine Buyurdu ki;

-“Günahlara tevbe etmeyi geciktirmek. Allah-u teâlâ’ya karşı mağrur olmak, kibirli olmaktır.”

-“Kız evletlar, ana-babası için hayır ve hasanettirlar. Oğlanlar ise, Ni’mettirler. Hasenat sahibi olanlar sevap kazanır. Ni’metlerden ise hesaba çekilir, sual sorulur.”

-“Bir kimse, kusur, günah işlediği zaman utanmıyorsa, yaşlandığı zaman pişmanlık duyup kötü işlerinden vazgeçmezse ve tenha bir yerde olduğu zaman Allah-u teâlâ’dan korkmazsa, onda hayır yoktur.”

Yine Buyurdu ki;

-“Üç şey vardır ki, Müslümanları çok aziz eder;”

-“1-Kendisine zulüm edeni afv etmek,”
-“2-Kendisine bir şey vermeyene, iyilikte bulunmak.”
-“3-Kendisni aramayanları, arayıp hallerini sormak.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin

Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh)- 15

Hazret-i Ca’fer-i Sadık (Radiyallah-u anh) ın oğlu Musa Kazım için olan nasihati pek meşhurdur;

Oğluna buyurdu ki;

-“EY OĞLUM!”

-“Kendi rızkına razı ol! Kendi rızkına razı olan, kimseye muhtaç olmaz. Gözü başkasının malında olan, fakir olarak ölür. Allah-u Teâlâ’nın taksim ettiği rızka razı olmayan, O’nu kazâ ve kaderinde, dilediğini yaratmakta töhmet altında tutmuştur. Kendi kusurlarını küçük gören, başkasınınkilerini büyütmüş olur. Her zaman kendi kusurlarını büyük gör.”

-”EY OĞLUM!”

-“Başkasının gizli bir şeyini açığa vuranın, evindeki gizli şeyler herkesçe bilinir. Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya kendisi düşer. Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arasında bulunan hürmet görür.”

-“EY OĞLUM!”

-“İnsanlara kızmaktan sakın. Yoksa sana da kızarlar. Boş iş ve söze karışmaktan sakın, sonra aşağılanırsın.”

-“EY OĞLUM!”

-“Lehinde veya aleyhinde de olsa, hakkı, doğruyu söyle! Böyle yaparsan herkes seninle istişare eder (danışır, fikrini alır).”

-“EY OĞLUM!”

-“Arkadaşlık yaptığın, ziyaretine gittiğin kimse, iyi ahlak sahibi olsun. Kötü ahlaklı olanlarla arkadaşlık etme, onlarla görüşme! Çünkü onlar, suyu olmayan çöl, dalları yeşermiyen ağaç, ot bitmeyen topraktırlar.”

-“EY OĞLUM!”

-“Allah-u Teâlâ’nın kitabını okuyucu, iyilikleri emredici, kötülüğü nehyedici, sana gelmeyene sen gidici, seninle konuşmayanla konuşucu ol! İsteyene ver, Gıybet’ten, koğuculuktan sakın. Çünkü söz taşımak, insanların kalbinde düşmanlığı artırır. İnsanların ayıplarını gören, onların hedefi olur.”

Ca’fer-i sadık Hazretleri (r.a.) nin rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır.

Peygamber Efendimiz (Sallallah-u Aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’nın ni’metlerine kavuşan, bu ni’mete hamd ve şükür etsin! Rızkı azalan kimse, çok tevbe ve istiğfar yapsın. Sıkıntıya düşen, bir musibete yakalanan kimse de ”La havle vela kuvvet illâ billah” desin.

-“Allah-u Teâlâ’nın hidayete kavuşturduğu kimse saptıramaz. Allah-u Teâlâ’nın hidayet vermediğini, kimse hidayete erdiremez. Sözlerin en iyisi, Allah-u teâlâ’nın kitabıdır. YOLARIN EN İYİSİ, Muhammed Aleyhis selam’ın gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüsü, bu yolda yapılan değişikliklerdir. Bid’atların hepsi, delalettir, sapıklıktır.”

-“İlim hazinedir. Anahtarı, sorup üğrenmektir. İlmi isteyiniz ki, Allah-u Teâlâ size merhamet etsin. İlim öğrenmekte dört kişiye sevab vardır. Talebeye, Hocaya, Dinlayenlere ve onlara icabet edenlere.”

-“Rivayet ettiği hadis-i kudsi’de;-“La ilâhe İllallah Kal’amdır. Bunu okuyan Kal’aya girmiş olur. KAL’AMA GİREN DE, AZABIMDAN KURTULUR.” Buyurdu.

İmâm-i Ahmed bin Hanbel hazretleri (r.a.) Müsned’inde buyuryor ki; CEBRAİL (a.s.) Allah-u Teâlâ’dan naklen, Peygamber efendimiz (s.a.v.) e; -“La ilahe illallah hısnı, men dehale hısnı, emine min azabi. Şeklindeki dua’yı her kim rivayet edenlerin isimleriyle, inanarak ihlasla bir deliye veya hastaya okursa şifa bulur.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ca’fer-i Sadık hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

05- Fuad Yusufoğlu Bayezid-i Bistami (r.a.) nin mübarek türbeleri

Bâyezid-i Bistami Radiyallah-u anhu’nun münbarek kabirleri

Sultan-ül Arifin lakabı ile meşhür olan Bayezed-i Bistami (r.a.):

Evilyanın büyüklerindendir. İnsanları hakka davet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki saadete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliye” denilen büyük alim ve velilerin beşincisidir. “Sultan-ül ârifin” lakabiyle meşhürdür.

Künyesi, Ebu Yezid’dir. İsmi Tayfur, babasının adi İsa’dır 160 veya 188 (Miladi 803) de İran’da Hazar denizi kenarında Bistam’da doğdu. 231 veya 261 (Miladi 874) senesinde vefat etti. Hanefi mzhebinde idi.

Annesi diyor ki:

-“Kendisine hamile iken şübheli bir şeyi ağzıma alacak olsam, onu geri atıncaya kadar karnıma vururdu.” Üveysi olup, imam-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın vefatından kırk yıl sonra doğdu.

İmam-i Ali Rıza (r.a.) nın sohbetinde ve bunun bereketiyle İmam-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın ruhaniyetinden istifade etmiştir. Hazreti Bayezid (r.a.), İmam-i Cafer-i Sadık (r.a.) ın ruhaniyetinden feyz almakla meşhür olmuştur.

Otuz sene Şam civarında bulunup, yüz onüç âlimden ilim öğrenmiştir. Aşkı İlahide o kadar ileri ve ibadette o derece yüksekte idi ki, Namaz kılarken Allah korkusundan ve İslamiyete saygısından göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirlerdi. Son derece âlim, fâdil ve edib idi.

Şiirleri meşhurdur.

Hazreti Bayezid Bıstamı (r.a.) hazretleri, ilim tahsil ettiği üstadlarından birine olan hürmet ve muhabbettinden dolayı, onun kabrinin yanına defn edilmeyi ve kabrinin, hocasının kabrinden daha derin yapılmasını, kendi vucudunun, hocasının vucudundan aşağıda olmasını vasiyet etti.

Hocalarının en büyüğü, Allah-u Teâlâ’ya kavuşmak yolunda çok yüksek derecelere kavuşmasına vesile olan, İmam-i Cafer-i Sadık (r.a.) hazretleridir.

Feyz ve ma’rifeti, İmam-i Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın mübarek ruhaniyetinden, O da, Medine-i Münevvere’nin yedi büyük âlimden biri olan Kasım Bin Muhammed (r.a.) den, O da, Selman-i Farisi (r.a.) den, O da, Eshabi Kiramın en yükseği Sıdık-i Ekber (r.a.) den, O da, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) den almıştır.

Çocukken bir gün camı avlusunda oynarken, Orada geçmekte olan Şakik-i Belhi (r.a.) kendisini görüp,

-“Bu çocuk büyüyünce zamanın en büyük velisi olacaktır.” Buyurdu.

Küçük yaşta iken annesi, kendisini mektebe gönderdi. Bayezid (r.a.) büyük bir dikkatle derse devam ediyordu. Bir gün Kur’an-i Kerim okumak için gittiği mekteb de, okuduğu bir ayet-i kerimenin (Lokman suresi-14) tesiri ile erkenden eve döndü.

Annesi merak edip; niçin erken döndüğünü sual edince,

Şöyle cevab verdi;

-“Bir ayeti kerime gördüm Allah-u Teâlâ o ayeti kerime de kendisine ve sana hizmet ve itaat etmemi emrediyor. Ya benim için Allah-u teâlâ’ya dua et, sana hizmet ve itaat etmem kolay olsun, Veyahut da beni serbset bırak, hep Allah-u Teâlâ’ya ibadet ile meşgül olayım.” Dedi.

Devam edecek…

İslam alimleri ansiklopedisi

Allah-u TeâlâHazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Bu mubarek zatlar hürmetine Dünyada kimseye muhtaç olmayacak, kadar helal rızık, Her zaman zikirle uğraşan bir dil ile Tâat ve ibadetle meşgül olan sıhhatlı bir beden müyyeser eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Geliye Şam’e -Navale- (Nusaybin)

Annesi:

-“Seni Allah-u Teâlâ’ya emanet ettim. Kendini O’na ver.” Dedi.

Bundan sonra Bayezid (r.a.), kendini Allah-u Teâlâ’ya verdi. Emirlerinin hiç birisini yapmakta gevşeklik göstermedi. Ama annesinin hizmetini de ihmal etmedi. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Çünkü Allah-u teâlâ’nın emri de böyle idi.

Soğuk ve dondurucu bir kış gecesi idi. Annesi yattığı yerden oğluna seslenip su istedi. Bayezid-i Bıstamı (r.a.) hemen fırlayıp su testisini almaya gitti. Fakat testide su kalmamış olduğundan çeşmeye gidip, testiği doldurdu. Buzlarla kaplı testi ile annesinin başına geldiğinde, annesinin tekrar uykuya dalmış olduğunu gördü. Uyandırmaya kıyamadı. O halde bekledi.

Nihayet annesi uyandı ve:

-“Su, su” diye mırıldandı.

Bayezid (r.a.), elinde testi bekliyordu. Şiddetli soğok te’siri ile eli donmuş parmakları testiye yapışmış idi.

Bu hali gören Annesi:

-“Yavrum, testiği niçin yere koymuyorsun da elinde bekletiyorsun?” dedi.

Bayezid-i Bıstamı (r.a.):

-“Anneciğim uyandığınız zaman, suyu hemen verebilmek için testi elimde bekliyorum.” Dedi.

Bunun üzerine Annesi:

-“Ya Rabbi! Ben oğlumdan razıyım. Sen de razı ol!” diye can-ü gönülden dua etti.

Belki de annesinin bu duası sebebiyle, Allah-u Teâlâ ona evliyalığın çok yüksek mertebelerine kavuşmağa ihsan etti.

İstanbul’a geldiği, papazların bir toplantısında bulunduğu ve aralarında yüzlercesinin imanla şereflenmesine vesile olduğu rivayet edilmektedir.

Menkibeleri, kerametleri ve hikmetli sözleri meşhurdur.

Nakledildiğine göre;

Bayezid-i Bıstamı (r.a.) hocalarından birinin huzurunda bulunuyordu.

Hocası:

-“Şu rafdaki kitabı getir.” Dedi.

Bayezid (r.a.):

-“Hangi rafdaki kitabı istiyorsunuz efendim?” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Sultan-ül arifin olan bu mubarek Bayezid-i Bistamıı yüzü suyu hürmetine Günahlarımızı afv eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Navale Reş (Nusaybin)

Hocası:

-“Bunca zamandır buraya gelip gidiyorsun. Dershânede oturduğun yerin üstüneki rafı diyorum.” Deyince,

Hazreti Bayezid-i Bıstamı (r.a.);

-“Efendim, mubarek sohbetinizi dinlemekteki dikkat ve edebe riayetten dolayı şu ana kadar başımı kaldırıp etrafa bakmış değilim.” Diye cevab verdi.

Hocası bu söz karşısında:

-“Madem ki durum böyledir senin işin tamamdır. Şimdi artık Bistam’a dönebilirsin ve bizden öğrendiklerini başkalarına öğretebilirsin.” Buyurdu.

Bir gün kendisine:

-“Murşidin kimdir?” diye sordular.

Bayezid-i Bıstami (r.a.):

-“ Bir kadın.” Dedi.

-“Bu nasıl olur?” dediler.

Bayezid-i bıstami (r.a.) cevabında şöyle buyurdu:

-“Bir gün Allah-u Teâlâ’nın sevgisi ile, kendimden geçmiş olarak yolda yürüyordum. Bir kadın gördüm. Elinde bulunan bir çuval unu, taşımam için bana ricada bulundu. Gücüm yetmez diye düşündüm.
Orada kafes içinde bulunan bir arslana işaret ettim. Kafes açılıp, arslan geldi. Un çuvalını yükledim.

Fakat açıktan keramet göstermiş olduğum için de çok korktum. Ve mahcup oldum.

Kadının beni tanıyıp tanımadığını öğrenmek için;

-“Pazara varınca kimi gördüm diyeceksin?” dedim.

Kadın:

-“Zalim Bayezid-i Bıstam (r.a.) ı gördüm diyeceğim.” Dedi.

Ben hayretle:

-“Neden?” diye sordum.

Kadın şöyle cevab verdi;

-“Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bu aslanı yük taşımak için yaratmadığı halde, sen niçin yük yükledin? Bu zülüm değil de nedir? Bunu, insanlar sana kerâmet sahibi desinler diye yapmış isen çok fena.”

Bunun üzerine çok ağlayıp istiğfar ettim. Bundan sonra benden fevkalâde bir hal meydana gelse,

-“Lailâhe illallah Muhammedün resûlullah, Nuh neciyullah, İbrahim Halilullah, Musa kelimullah, İsa Ruhullah, yazısını veya bir nur görüyorum. Böylece, benden meydana gelen hallerin doğru olduklarının, Allah-u Teâlâ tarafından tasdik olunduğunu anliyorum.”

Hazreti Bayezid-i Bıstamı (r.a.) Allah-u Teâlâ’nın aşkı ile öyle bir halde idi ki, O’ndan başka hiçbir şeyi tanımazdı.

Yırmı yıl yanında bulunan ve hiç ayrılmayan talebesine her çağırdığında;

-“Yavrum ismin nedir?” diye sorardı.

Bir defasında, o talebe dedi ki;

-“Efendim. Yirmi yıldır hiç ayrılmadan, hizmetinizde bulunmakla şerefleniyorum. Lâkin her defasında ismimi sormanızın hikmetini amlıyamadım.”

Hazreti Bayezid Bistani (r.a.);

-“Evladım kusura bakma her defasında ismini soruyorum. Allah-u Teâlâ’nın muhabbeti kalbime gelince, beni öğle bir hal kaplıyor ki, O’ndan başka her şeyi unutuyorum. Senin ismini de hatırımda tutmaya çalışıyorum. Fakat böyle hal olunca unutuyorum. Sen hiç üzülme.” Buyurup talebesinin gönlünü aldı.

Devam edecek…

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri Bizleri ve sizleri Sultan-ül Arifin Bayezid-i Bistamı (r.a.) nın yüzü suyu hürmetine İbadetle geçen Huzur dolu günler ihsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Divana -Navala reş- (Nusaybin)

Bir gün yakınları kendisine,

-“Efendim, filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir velidir.” Dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok medh ettiler.

Bunun üzerine Hazreti Bayezid-i Bistamı (r.a.),

-“Madem öyledir. O halde o büyük zâtı ziyarete gitmemiz lazlm oldu.” Buyurdular.

Talebelerinden bazıları ile birlikte tarif edilen zatın bulunduğu yere geldiler. Bayezdi-i Bistami (r.a.) bildirilen zatın mescide gitmekte olduğunu gördü ve kıblaya karşı tükürdüğünü müşahade etti. GÖRÜŞMEKTEN VAZGEÇİP DERHAL GERİ DÖNDÜ.

Sonra o kimse hakkında şöyle buyurdu:

-“Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünneti seniyeye uymakta ve edebe riayette zayıf olan birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teâlâ’nın evliyasından olması mümkün değildir.”

Bayezid-i Bistami hazretleri (r.a.) ya:

-“Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular.

Cevabında şöyle anlattı:

-“Bir gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistam’dan çıktım. Ay her tarafı aydınlatıyordu. Gidiyor iken, aniden karşıma çok heybetli bir makam gördüm. Onsekiz bin alem O’nun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan gitti. Beni fevkalade bir hal kapladı. O halde iken

-“Ya Rabbi, bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergah acebe niçin böyle boş?” dedim.

Bir nida geldi ki:

-“Bu dergahın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin layık olmadığı ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabul etmeyişimizdendir.”

Bir an, herkesin bu huzura kavuşması için şefaatçi olayım diye kalbime geldi. Fakat, bu şefaat makamının Sultan-ül Enbiyâ Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) efendimize mahsus olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefaat makamına karşı edebe riayetsizlik olacağını anlayıp, o düşüncemden vazgeçtim.

Bir ses duydum:

-“Ey Bayezid, Sultan-ül Enbiya’ya olan muhabbetin ve edebe riayetin sebebiyle, biz de senin edebini ve mertebeni yükseltiyoruz. Kıyamete kadar (‘Sultan-ül Arifin’ diye anılırsın).” buyuruyordu.

Sultan-ül Arifin, Bayezid-i Bistam (r.a.) yi bir gece uyku bastırıp, sabah namazına uyanamadı. Namazını kaza edip o kadar ağladı ki, bir ses işitti.

-“Ey Bayezid, bu günahını afv eyledim. Bu pişmanlık ve ağlama da, ayrıca yetmişbin namaz sevabı ihsan eyledim.” Diyordu.

Aradan birkaç ay geçtikten sonra onu yina uyku bastırdı. Şeytan gelip, Hazreti Bayezid (r.a.) ın mubarek ayağından tutarak uyandırdı

Ve:

-“Kalk namazın geçmek üzeredir.” Dedi.

Bayezid (r.a.) Şeytan’a:

-“Ey Mel’un! Sen hiç böyle yapmazdın. Herkesin namazının geçmesini, kazaya kalmasını isterdin. Şimdi nasıl oldu da beni uyandırdın?” buyurunca

Şeytan (Aleyhil’lanet) şu cevabı verdi:

-“Birkaç ay önce Sabah namazını kaçırdığında, pişmanlığın ve üzüntünün sebebiyle çok ağlayıp inladiğin için ayrıca yetmiş bin namaz sevabı almıştın. Bu gün, onu düşünerek seni uyandırdım ki, sadece vaktin namazının sevabına kavuşasın. Yetmiş bin namaz sevabına kavuşmayasın.”

Devam edecek….

İslam  âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizlere ve sizlere Gizli bir hazine olan Kanaat ihsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

 

Navala reş  Divana (Nusaybin)


Bayezid-i Bistamı hazretleri (r.a.) şöyle anlatıyor:

-“Benim zamanımda binlerce veli vardı. Hepsi de ibadet, riyazet, keşif ve keramet sahibi idi. Fakat asrın kutubluğu, ümmi bir demircinin üzerinde idi. Ben bu işin sır ve hikmetine karşı hayretler içindeydim. Çoluk çocuğunun nafakası için geceli gündüzlü örs başından ayrılmayan demirciyi görmek istedim.”

-“Bir gün dükkanına gittim. Selam verdim. Beni görünce çocuklar gibi sevindi. Ellerime sarıldı, uzun uzun öptü ve benden dua rica etti. Henüz keşif âlemine girmemiş olduğu için kendi makamından habersizdi.

Benden dua isteğince dedim ki:

-“Ben senin ellerinden öpeyim de, sen bana dua et! Sizin duanıza muhtaç olan benim!”

O ise cevab verdi:

-“Benim sana dua etmemle, içimdeki dert hafiflemez ki!”

Bunun üzerine ben de:

-“Derdin nedir? Söyle bir çare arayalım?” dedim.

Kendisi:

-“Acaba kıyamet gününde, bunca insanın hali ne olur? Bunu düşünmekten, buna yanmaktan başka derdim yok.” Dedikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başladı. Beni de ağlattı.

O vakit içimden bir nidâ duydum:

-“Bunlar nefsim, nefsim diğenlerden değil, ümmetim, ümmetim diyenlerdendir.”

Hemen içimdeki, hayret silindi. Kutupluk makâmının bu demirciye niçin verildiğini sezdim. Anladım ki, böyleleri, sevgili Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) in kalbine her an bağlıdır. Onun hakikatıne mazhardır.

Demirciye dedim ki;

-“İnsanların azap çekmesinden sana ne?”

Demirci de:

-“Bana mı ne? Benim fıtratımın mayası, şefkat suyuyla yoğrulmuştur. Cehennem ehlinin bütün azabını bana yükleseler de, onları bağışlasalar, ben saadete ererim ve derdimden kurtulurum.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizlere ve sizlere Sultan-ül Ârifin olan Beyazid-i Bistami hazretleri (radiyallah-u anhu) nin yüzü hürmetine Salih ameller ihsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Navala reş sonu (Nusaybin)

O, namazda okunmak için, farz miktarından fazla sûre âyet bilmiyordu.

Bilmediklerini öğrettim. Ben de kırk yıldır elde edemediğim ma’navi derecelere yükseldim. İçim feyz-i ilahi ile doldu. O vakit iyice anladım ki, kutupluk sırrı başka bir ma’na imiş.”

Bayezid-i Bistami Hazretleri (r.a.), kabristanda çok dolaşırdı. Bir gece yine Kabristanda gezerken, gece bekçisi elindeki sopayla vurdu.

Bayezid (r.a.):

-“Lahavle vela kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.” Dedi.

Bekçi birkaç kere daha vurunca sopa kırıldı.

Bayezid hazretleri (r.a.) eve dönünce talebelerine sopanın fiatını sordu. O kadar parayı bir keseye koyarak, bir miktar da tatlı ile beraber bir talebesiyle, o bekçiye gönderdi. Bir de mektub yazarak bekçiye vermesini söyledi.

Mektub şöyle idi:

-“Muhterem bekçi efendi, belki beni hırsız sanarak dövdün. Kabahat bendedir. Gece kabristanda gezmasaydim, dövmezdin. Gönderdiğim parayla kendine bir sopa al! Sopanın kırılma üzüntüsünün kalbimden gitmesi için de,YOLLADIĞIM TATLIYI YE! Allah-u Teâlâ’nın Selami üzerine olsun.”

Genç bekçi mektubu okuyunca, gelip özür dileyerek tevbe etti. Onunla birlikte birkaç bekçi daha hak yola girdi.

Bir gün Yusuf-i Bahirani isminde bir zat kendi kendine düşündü ki,

-“Bayezed-i Bistam-i hazretlerinin (r.a.) yanına gideyim. Eğer açıktan bir keramet gösterirse veli olduğunu kabul edeyim, böylece O’nu imtihan etmiş olayım.”

Bu düşünce ile Hazreti Bayezid-i Bistam-i Hazretleri (r.a.) nin bulunduğu yere geldi.

Hazreti Bayezid (r.a.) onu görünce buyurdu ki;

-“Biz kermaetlerimzi, talebelerimizden Ebû Sa’id Râi (r.a.) ye havale ettik. Sen ona git.”

Bu kimse gidip Ebû Sa’id Râi (r.a.) yi sahrada buldu. Kendisi namaz kılıyor, koyunlarına da, kurtlar bekçilik ediyordu.

Namaz bitince, gelen kimse kendisinden taze üzüm istedi. Oralarda üzüm bulunmazdı. Ve zamanı da değildi.

Ebû Sa’id Râi (r.a.) asasini ikiye bölüp, bir parçasını gelen kimsenin tarafına, diğer kısmını da kendi tarafına dikti. Allah-ü Teâlâ’nın izniyle, hemen o parçalar asma oldu ve taze üzüm verdi.

Fakat Ebû Sa’id (r.a.) tarafında bulunan üzümler beyaz, gelen kimsenin tarafında bulunan üzümler siyah renkte idi. O kimse, üzümlerin renklerinin farklı olmasının sebebini sordu.

Ebû Sa’id Râi (r.a.):

-“Ben Allah-u Teâlâ’dan, yakin yolu ile istedim. Sen ise imtihan yolu ile istedin. Dolayısıyle, renkeleri de niyetlerimize uygun olarak meydana geldi.” Buyurdu.

Ve O kimseye bir kilim hediyye edip, kayıbetmemesini tenbih etti. O kimse kilimi alıp, Hacca gitti. Fakat kilimi, Arafat’da kaybetti. Çok aradı ise de bulamadı.

Hacdan dönüşünde, Bistam’a Bayezid hazretleri (r.a.) nin yanına uğradı. Bakti ki kaybettiği kilimi Hazreti Bayezid(r.a.) in önünde duruyor.

Bu hadislere şahid olduktan sonra, böyle yüce bir zattan, keramet istediğine çok pişman oldu. Tevbe ve istiğfar edip, Bayezid-i Bistam-i hazretleri(r.a.) nin talabeleri arasına katıldı.

Bayezid-i Bistam-i Hazretleri (r.a.) Bir sene hacca gitmek üzere yola çıktı. Bir devesi vardı. Azığını ve eşyasını o deveye yüklemişti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bzilere ve sizlere Evlyaullah hakkında Sağlam ittikad’a sahib olan kullarından eylesin. Amin..

Fuad Yusufoğlu