‘Nakşibendi silsilesi’ olarak etiketlenmiş yazılar
Ârif-i Rivegeri (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008Ârif-i Rivegeri (Radiyallah-u anhu) nın mübarek kabirleri
Ârif-i Rivegeri (Radiyallah-u anhu) nın mübarek kabirleri
Ârif-i Rivegeri (Radiyallah-u anhu);
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in ve eshabının yolunu insanlara öğreten büyük âlim ve veli. İslâm âlimlerinin büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, onları doğru yolu gösterip, hakiki saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin onuncusudur. Aslen Buhâralıdır. Buhârâ’ya 30 km. uzaklıkta bulunan Rivgir kasabasında doğmuştur. Doğum tarihi kat’i olarak bilinmemektedir.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) den sonra insanlara doğru yolu gösteren âlimler silsilesinin onuncusudur.
Medrese tahsili görüp, zahiri ilimlerde büyük gayret ve çalışma gösterirdi. Hocası kendisini çok sever ve takdir ederdi.
Bu tahsil sırasında Ârif-i Rivegeri (r.a.), birgün çarşıda büyük âlim Abdulhâlık-ı Goncdüvâni (r.a.) ye rastladı.
Baktı ki, şeyh yüklenmiş evine erzak götürüyor. Edeple yaklaşarak eşyaları taşımak için izin istedi. Şeyh hazretleri yükünü Ârif (r.a.) e verdi ve beraberce eve gittiler.
Eşyaları bıraktıktan sonra, Abdulhâlık-ı Goncdüvâni (r.a.);
-“Bir saat sonra gel, yemeği beraber yiyelim” da’vetini aldı.
Rivegeri (r.a.) evden ayrıldıktan sonra, kendisinden bir boşluk hissetti. Kalbindeki bu boşlukta, sadece Abdulhâlık-ı Goncdüvani (r.a.) ye karşı hizmet aşkı vardı.
Bir saat sonra eve gitti. İltifatlar görüp, evlatlığa kabul edildi. Hocası tarafından ma’nevi ilimler ve evliyalık yoluınun esasları öğretilmeye başlandı. Ârif-i Rivegeri (r.a.), hep bunlarla meşgül olup medreseye ve eski hocasına dönmedi.
Ârif-i Rivegeri (r.a.) yi her gördükte eski hocası azarlıyor, hakaret ediyor, medreseye dönmesi için baskı yapıyordu. O her seferinde mukabele etmiyor, hiç sesini çıkarmıyordu.
Bir gece eski hocası, kendisine ve müslümana yakışmayacak bir günah işledi. Ertesi gün Ârif-i Riveger (r.a.) i gördüğünde, yine hakârete başlayınca Ârif-i Riveger (r.a.) ona şunları söyledi;
-“Hocam, niye hep benim gibi bir gariple uğraşırsın? Sen, dün gece büyük bir günah işledin; kendi hatanız yetmiyormuş gibi, beni de doğru yoldan ayırmak istiyorsun.”
Bunu duyan eski hocası çok utandı. Eski talebesinin durumunu anladı, tevbe etti. Abdulhâlık Goncdüvan hazretleri (r.a.) ye gidip talebe oldu.
Ârif-i Rivegeri hazretleri (r.a.), hocasının derslerini büyük bir dikkatle takib eder, onun her söylediğini ezberlerdi. Böylece zahiri ilimlerde büyük bir âlim, batini ilimlerde ise çok üstün bir veli oldu.
Hocası Abdulhâlık Goncdüveni (r.a.) nin hayatları boyunca hizmetiyle şereflendi. Onun pek çok feyz ve bereketlerine kavuştu. Hocasının vefatından sonra, yerine geçip talebelere ders vermeye başladı.
Pekçok talebenin hidayete ve evliyalık makamlarında yüksek derecelere kavuşmalarına vesile oldu. Herkese çok iyi ve yumuşak davranır, kimsenin kalbini kırmazdı. Nefsinin istediklerini hiçbir zaman yapmaz, istemediklerini yapmak, ruhunu yükseltmek için çok çalışırdı.
Haramlardan şiddetle kaçar, hatta harama düşmek korkusu ile mübahların fazlasını terk ederdi. Geceleri vaktini hep ibadetle, gündüzleri talebe okutmakla geçirir, sünnet olduğu için; gündüz öğleden önce bir miktar “kaylûle” yaparak uyurdu.
Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in sünnet-i seniyyesini çok iyi bilir, O’nun unutulmaması için nasıhatlerde üzerinde durur, tarif ederdi. Sünnet-i şeriflerin yaşanması için çok gayret gösterirdi. O’nun böyle gayretine karşılık Cenab-ı Hak da kendisine büyük makamlar ihsan etti.
Uzun bir ömür yaşadı 606 (M. 1209) senesinde Rivgir’de vefat etti. Kabri oradadır Ziyaret edenler, onun feyz ve bereketlerine kavuşmaktadır. O’nu vesile ederek Allah’u Teâlâ’ya yapılan duâları kabul olmaktadır.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri silsile-i âliye’nin onuncusu olan Ârif-i Rivegeri (Radiyallah-u anhu) hazretlerinin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Mahmud-i İncirfağnevi (Radiyallah-u anhu)
23 Haziran 2008Mahmud İncirfağnevi (Radiyallah-u anhu) nin mübarek türbeleri
Mahmud-i Encirfağnevi (Radiyallah-u anhu);
İslâm âlimlerinin büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, onları doğru yolu gösterip, hakiki saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin onbirincisidir.
Mâverâünnehr ilinin (bölgesinin) Tûr-i Sinâ gibi mukaddes bir yer olmasına vesile olan, oarayı nûrlandıran büyük âlim ve velilerden olan Mahmud-i İncir fağnevi (r.a.), Buharanın Fağne köyünde doğdu ve Akbeni nahiyesinde yerleşti. Doğum tarihi tesbit edilememiştir. 715 (M. 1315) senesinde vefat etti. Mi’marlık ile geçinirdi.
Hâce Ârif-i Rivergeri hazretleri (r.a.) nin derslerinde ve sohbetlerinde yetişip, kemâle geldi. Maddi ve ma’nevi ilimlerde zamanın en büyük âlimlerinden oldu. İnsanları irşad etmek (onlara saâdet yolunu göstermek) için hocasından icazet aldı.
Bir çok âlim yetiştirdi. Binlerce kimsenin, delâletten hidayete (doğru yola, saâdete) kavuşmasına vesile oldu. Yetiştirdiği âlimlerin en büyüğü ve kendisinden sonra halifesi Hâce Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) dir
Hocası Ârif-i Rivegeri (r.a.) den icazet alıp, insanları doğru yola irşad ile vazifelendirilince, vaktin gereği olarak sesli zikre başladı. Sesli zikre ilk başlaması, Hocası Hâce Ârif-i R ivegeri (r.a.) nin vefat hastalığı sırasında olmuştu.
Hâce Ârif-i Rivegeri (r.a.) bu zaman;
-“Şimdi vaktidir” buyurdu. Bu sözünü, kabûlüne işaret tutmuşlardır.
Hâce Ârif-i Rivegeri (r.a.) nin vefatından sonra, kale kapısı önündeki mescid’de sesli zikre devam eyledi. Vaktinin büyük âlimlerinden olan Hâce Muhammed Pârisâ (r.a.) nın dedelerinden Mevlânâ Hafızuddin (r.a.), âlimlerin üstadi Şemsüleimme Hulvanı (r.a.) nın işareti ile, Buhara’da, o zamanın en büyük imâm ve âlimlerinin huzurunda, Hâce Mahmud (r.a.) a;
-“Siz hangi niyetle “cehri” (sesli) zikr ile meşgül oluyorsunuz?” diye sordu.
Cevabında;
-“Uyuyanları uyandırmak, gafillere işittirmek ve insanları dinin ana caddesi ve doğru yolu üzerinde yürütmek, hakikate teşvik etmek, böylece insanların, bütün iyiliklerin anahtarı, her saâdetin esası olan tevbe’ye ve bir büyüğe bağlanmalarına sebep olmak istiyorum.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin onbirincisi olan Mahmud-i Encirfağnevi hazretlerinin (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Mahmud-i Encirfağnevi (Radiyallah-u anhu)- 2
23 Haziran 2008Mahmud-i Encirfağnevi hazretleri (r.a.) nin mübarek kabirleri
Mahmud-i Encirfağnevi (Radiyallah-u anhu)- 2
Bunu duyunca Mevlânâ Hafizuddin (r.a.) ona;
-“Niyetiniz böyle dürüst olunca, böyle zikr etmeniz helâl olur.” Dedi.
Ve hakikatın mecazdan ayrılma hududunun olması için, sesli zikrin sınırını (şartını) rica etti.
Bunun üzerine Mahmud-i İncirfağnevi (r.a.) şöyle buyurdu;
-“Sesli zikir ancak, dili yalandan ve gıybetten, boğazı, mi’desi haram ve şüpheliden temiz, kalbi riyadan ve gösterişten uzak, sırrı Rabinden başka her şeye teveccühden münezzeh olan yapabilir.” Buyurdu.
Büyük âlim Ali Râmiteni (r.a.) anlatır;
-“Hâce Mahmud-i İncir fağnevi zamanında, dervişlerden biri Hızır Aleyhis selam’ı gördü.”
Ve O’na;
-“Bu zamanda kendisine uyulacak şeyh kimdir?” diye sordu.
Hızır Aleyhis selam;
-“Şimdiki halde, bu dediğiniz sıfatları taşıyan Hâce Muhammed-i İncirfağnevi hazretleri (r.a.) dir.” Dedi.
Ali Ramiteni hazretlerini (r.a.) nin önde gelen talebelerinden ba’zıları, Hızır Aleyhis selam ile görüşüp o sualı soran zatın, Ali Ramiteni hazretleri (r.a.) nin kendisi olduğunu bildirmişlerdir.
Bir gün Hâce Ali Râmiteni (r.a.), Hâce Muahmud-i İncirfağnevi (r.a.) nin bağlıları ile Râmiten sahrasında zikr ile meşgül olurken, havada uçan büyük beyaz bir kuş gördüler.
Onların başlarının üzerine gelince, açık bir dille;
-“Ey Ali, kâmil er ol!” sözlerini söyledi.
Bu kuşu görmek, söylediklerini duymakla, arkadaşlarını bir hal kapladı, kendilerinden geçtiler. Sonra kendilerine geldiklerinde, kuştan ve konuşmasından sordular.
Ali Ramiteni (r.a.);
-“O, Hâce Mahmud-i İncirfağnevi (r.a.) idi. Allah-u Teâlâ ona bu kerameti ihsan eyledi. Evliyalık yolundaki çok yüksek makamında, binlerce söz ve kelâm ile daima uçmaktadır. Şimdi Hâce Dıhkân hazretleri (r.a.) hastadır, son anlarını yaşamaktadır. O’nu ziyarete, yoklamağa gidiyor. Çünkü o, Allah-u Teâlâ’dan son nefeste, kendisine yardımcı olması için evliyasından birini göndermesini istemişti. Hâce Mahmud (r.a.), bu sebeple onun yanına gidiyor.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onbirincisi olan Mahmud-i Encirfağnevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nın mübarek türbeleri
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu);
İslâm âlimlerinin büyüklerinden. “Hâce Azizân” ve “Pir-i Nessac” isimleri ile meşhurdur. Mahmud-i İncirfağnevi (r.a.) talebesidir. Buhara’ya onbeş kilometre olan Ramiten köyünde doğdu. Ramiten’de ilim tahsiline başladı. Çok zamanda ilim yolunda mertebeler katetti.
O devrin en büyük âlimi olan Hâce Mahmud-i İncirfağnevi (r.a.) nin derslerine büyük bir aşkla devam etti. Hocasının iltifatlarına kavuştu. Ma’nevi ve maddi ilimlerde kemâle erdi.
Böylece zamanın en büyük âlimlerden, yol göstericilerden oldu. Öyle ki, şaşırmışların sığınağı, doğru yoldan ayrılanların rehberi, hakka da’vet edenlerin büyüklerinden oldu.
Ali Râmiten (r.a.) “silsile-i âliye” denilen büyüklerin teşkil ettiği altın halkalar diye isimlerinden halk yolu zincirinin “onikinci” halkası olma şerefine kavuştu. Helâl lokma kazanmak için dokumacılık yapardı.
Yüksek makamlar, şaşılacak kerâmetler sahibi idi. 721 veya 728 (M. 1328) de yüzotuz yaşında Hârezm şehrinde vefat etti. İhtiyaç sahipleri kabrini ziyaret ederek, mübarek r u h a n i y e t i n d e n istifade etmektedir.
Ali Râmiteni hazretlerine, “Azizen” denmesinin sebebi şöyle anlatılır;
Bir zaman Ali Râmiteni (r.a.) nin evinde iki-üç gün yiyecek birşey bulunmadı. Evdekiler açlık sebebiyle çok üzülüyorlardı. Gelen misafire de evde ikram edecek bir şey yoktu.
O sırada Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) nin talebelerinden yiyecek satan bir genç, pirinç doldurulmuş bir horoz hediye getirdi
-“Bu yemeği, sizin ve yakınlarınız için hazırladım. Eğer hediyemizi kabul buyurursanız bizi memnun edersiniz.” Diyerek yalvardı.
Bu nazik anda gelen yemekten son derece hoşnut olup, o talebesine iltifatlarda bulundu. Bu yemeği, misafirine ikrâm ederek ağırladı.
Misafir gitikten sonra o talebesini çağırtarak;
-“Getirdiğin bu yemek, sıkıntılı bir ânımızda imdada yetişti. Sen de bizden her ne muradın var ise iste. Çünkü hâcet kapısı şu anda açıktır.” Buyurdu.
Genç de;
-“Zahirde ve batında size benzemekten başka bir arzum yoktur. Beni bu hale kavuşturmanızı istirham ediyorum efendim.” Dedi.
Ali Râmiteni hazretleri (r.a.);
-“Çok zor ve yükü ağır bir iş arzu ettin. Bunun yükünü kaldıramazsın. Üzerimizdeki yük, senin omuzlarına çökecek olursa ezilirsin. İstersen başka bir arzuda bulun.” Buyurdu.
Genç ise;
-“Dünyada tek muradım, aynen sizin gibi olmaktır. Size benzemekten başka bir şey beni teselli etmez. Buna rağmen, siz nasıl arzu buyurursanız, ona razıyım efendim.” Dedi.
Bunun üzerine Ali Râmiteni (r.a.);
-“Pek a’lâ” buyurup, elinden tutarak beraberce hususi halvethânesine girdiler.
Yüzyüze oturarak o şahsa teveccüh etmeye başladı. O genç, bir müddet sonra zahir ve batında Allah-u Teâlâ’nın izniyle Ali Râmiteni (r.a.) nin şekline girdi. O’nun derecelerine kavuştu. Fakat aşk’tan sarhoş olup, kendinden geçti.
Öylece k ı r k g ü n daha yaşayıp vefat etti.
O’na bir anda kendi makamlarını verip, kendisi gibi yaptığı için, iki aziz ma’nasında hazret-i ustadın ismi “Azizân” olarak kalmıştır.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i âliye âlimlerin onikincisi olan, ayriyetten de kendisine Âzizân” de denilen Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 2
23 Haziran 2008Ali Ramiteni hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 2
Azizân hazretleri (r.a.) Seyyid Atâ ismindeki zat ile görüşür, aralarında yazışmalar olurdu. Buna rağmen Seyyid Atâ (r.a.), Ali Râmiteni (r.a.) nin büyüklüğünü anlayamamıştı. Bu sebeple kendisinde ona karşı, zahirde edebe uymaz gibi görünen bu hâl meydana geldi.
O sıralarda Kıpçak sahrasındaki Türklerden bir grup, Seyyid Atâ (r.a.) nın bulunduğu havaliyi yağmaladılar. Oğlunu da esir ettiler. Seyyid Atâ (r.a.), bu üzüntünün, Azizân hazretlerini üzmenin cezası oladuğunu anladı. Yaptığına pişman oldu.
Büyük bir ziyafet hazırladı. Özür dilemek için Ali Râmiteni (r.a.) yi da da’vet etti. Azizân (r.a.), Seyyid (r.a.) in maksadını anlayıp, ricasını kabul etti ve da’vetine geldi. Bu mecliste çok sayıda âlim ve evliya var idi.
Bugün Ali Râmiteni (r.a.) nin üzerinde büyük bir rahatlık vardı. Sofralar kuruldu. Herkes buyur edildiğinde;
Ali Râmiteni (r.a.);
-“Seyyid Atâ (r.a.) nin oğlu gelmeyince, Ali bu sofradan ağzına tuz koymaz ve elini yemeklere uzatmaz.” Dedi
Ve sonra bir müddet sesiz beklediler.
Orada bulunanlar, bu sözün ne demek olduğunu düşünürken, birden kapı çalındı, içeriye Seyyid Atâ (r.a.) nın oğlu giriverdi. Bu hali görünce meclisten bir feryad-ü figandır koptu. Oradakiler şaşırdılar, dona kaldılar.
Gelen gençten nasıl kurtulduğunu sordular.
Genç de;
-“Şu anda bir gurup kimsenin elinde esir idim. Elim ayağım iplerle bağlı idi. Şimdi ise kendimi yanınızda görüyorum. Nasıl oldu, ellerim nasıl çözüldü, beni kim kurtararak on günlük yoldan yanınıza geldim, hiçbir şey bilmiyorum.” Dedi.
Meclistekiler bunun Azizân hazretleri (r.a.) nin bir kerâmeti ve tasarrufu ile olduğunu anladılar. Her biri onun talabesi olmakla şereflenmenin büyük bir ni’met olduğunu anladılar.
Ali Râmiteni hazretleri (r.a.), Harezm şehrine göç etmek istedi. Yakınlarıyla birlikte Hârezm’e gelip, oranın sultanına iki talabesini gönderdi.
Talabelerine;
-“Sultan’a gidiniz. Fakir bir dokumacı şehrinize gelmiştir. Musaade ederseniz burada kalacak, izin vermezseniz tekrar geri gidecektir deyiniz. Şayet izin verirse, Sultanın elinde mühürlü bir “vesika” alınız.” Buyurdu.
Talebeleri de gidip sultan’a durumu arz ettiler. Sultan böyle bir isteği ilk defa duyduğu için tuhaf karşıladı. Fakat gelen talebeleri de kırmayarak mühürlü bir “vesika” verdi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i âliye âlimlerin onikincisi olan, ayriyetten de kendisine “Âzizân” de denilen Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 3
23 Haziran 2008Ali Ramiteni Hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 3
Bu “vesikayı” talebeler hocalarına getirdiler. Azizân hazretleri (r.a.) şehrin kenarında bir semte yerleşti. Hergün işçilerin toplandığı pazara gidip, içlerinden birkaç kişiyi alırdı.
Onlara günlük yevmiyelerini verdikten sonra;
-“Şimdi abdestlerinizi alıp, ikindi namazına kadar sohbetimize katılınız. İkindiden sonra da ücretlerinizi alıp evlerinize dönünüz.” Buyururdu.
İşçiler çalışmadan oturmak suretiyle, hem de ibadetlerini yaparak hiç işitmedikleri şeyleri öğreniyorlar, akşama doğru da ücretlerini almayı ganimet biliyorlardı.
Ali Râmiteni (r.a.) nin sohbetine bir katılan kimse, sohbetin lezzetine doyamayıp, bir daha Azizân hazretleri (r.a.) nden ayrılamıyordu. Bu durum bütün şehre yayıldı. Harkes Ali Râmiteni (r.a.) nin talebesi olmak, câna can katan sözlerini işitmekle şereflenmek için kapısına koştular.
Hergün evi dolup dolup boşaldı, onun duâsını almak için herkes birbiriyle yarıştı.
Nihayet ba’zıları durumu sultana şöyle anlattılar;
-“Şehirde bir hoca türedi, herkes akın akın ona koşuyor. Onun yolunda yürüyör, bir dediği iki edilmiyor. Bir arzusunu, emirmiş gibi yapmak için yarış ediyorlar. Bu gidişle şehirdekiler, onu başlarına sultan seçerler de saltantınızdan olursunuz. Şimdiden çaresine bakmazsanız, sonu iyi olmaz. Yine de siz bilirsiniz…”
Sultan, Ali Râmiteni (r.a.) nin şehirden çıkması için bir ferman yazdırıp adamlarıyla gönderdi.
O da gelen adamlara;
-“Biz, koynumuzda şehre girebileceğimize ve orada yerleşeceğimize dair altı imzanlanmış, mühürlenmiş bir ferman taşıyoruz. Sultan, eğer kendi imzasını, mührünü ve müsâadelerini inkar ediyorsa, biz çıkıp gitmeye razıyız.” Cevabını verdi.
Bu cevabı sultana bildirdiler. Sultan, verdiği müsâadeyi geri almak küçüklüğüne düşmedi Ayrıca Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) ni ziyaret edip sohbetine katıldı. Onun sohbetindeki lezzeti, nasıhatlerindeki inceliği iyi anlayan sultan, onun en önde gelen talebelerinden oldu.
Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) anlatır;
-“Hocam Mahmud İncirfağnevi (r.a.) zamanında, talebelerinde biri Hızır aleyhis selam’i gördü.”
-“Ve Ona;
-“Bu zamanda kendisine uyulacak rehber, üstad kimdir?” diye sordu.
Hızır aleyhis selam;
-“Şimdiki halde, bu dediğiniz vasıfları taşıyan Hâce Mahmud İncirfağnevi hazretleridir.” Diye cevap verdi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 4
23 Haziran 2008Ali Ramiteni hazretleri (r.a.) nin mübarek kabirleri
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 4
Birgün Azizân Ali Râmiteni (r.a.) talebe arkadaşları ile Râmitan sahrasında Allah-u Teâlâ’nın zâtı ve sıfatları hakkında sohbet ederlerken, havada uçan büyük beyaz bir kuş gördüler.
Kuş onların üzerine gelince, açık bir lisan ile;
-“Ey Ali! Kâmil bir er ol! Sözlerini söyledi.
Bu kuşu görmek, söylediklerini duymakla, arkadaşlarını bir hal kapladı, Kendilerinden geçtiler. Sonra kendilerine geldiklerinde, kuştan ve konuşmasından sordular.
Ali Râmiteni hazretleri (r.a.);
-“O hocam Mahmud İncirfağnevi hazretleri (r.a.) idi. Allah-u Teâlâ, ona bu kerameti ihsan eyledi. Kelimullah Musa aleyhisselam’in makamında, binlerce söz ve kelâm ile daima uçmaktadır. Şimdi Hâce Dihkân (r.a.) hastadır, son anlarını yaşamaktadır. Onu ziyarete, yoklamağa gidiyor. Çünkü o, Allah-u Teâlâ’dan, son nefeste yardımcı olması için evliyasından birini kendisine göndermesini istemişti. Hocam Mahmud İncirfağnevi (r.a.), bu sebeple onun yanına gidiyor.”diye anlattı.
Azizân hazretleri (r.a.) nin dört büyük halifesi olup, hepsi de fazilet ve kemâl sahibi idiler. Her biri onun vefatından sonra, cenab-ı Hakkı isteğen talabeye ders öğretmekle meşgül oldular.
Dört halifesinin de adları “Muhammed’dır”
Birincisi;Hâce Muhammed Külâhdüz (r.a.) dır. Harezm’de medfundur.
İkincisi; Hâce Muhammed Hallac-ı Belhi (r.a.) dir. Belh şehrinde medfundur.
Üçüncüsü;Hace Muhammed Bâverdi (r.a.) dir. Harezm’de medfundur.
Dördüncüsü; Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsi (r.a.) olup, Halifelerin en büyüğüdür.
Vefatı yaklaştığında bütün talabelerini yetiştirmesi için onu vazifelendirdi. Yerine Muhammed Bâbâ Semmâsi hazretlerini “vekil” olarak bıraktı.
Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“Allah-u Teâlâ, mü’min bir kulunun gönlüne bir gecede ”üçyüzaltmış defa” nazar eder.”
Sözünün ma’nası şudur;
-“Kalbin, vücuda açılan “üçyüzaltmış” penceresi vardır. Gönül Allah-u Teâlâ’nın zikriyle kaynayıp coşunca, Allah-u Teâlâ o kalbe nazar eder. Bu nazar ile kalbe doğan feyzler ve nûrlar vücuda yayılır. Böyle nûrların ve feyzlerin yayıldığı bir uzuv, kendi haline göre zevkle ibadet eder, yapılan tâat ve ibadetlerden zevk alınır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 5
23 Haziran 2008Ali Ramiteni hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 5
Yine Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“Talebenin maksadına kavuşması için çok çalışması, nefsini terbiye etmek için çok uğraşması lazımdır. Fakat bir yol vardır ki, nefsi itminâna kavuşturup, ruhu kısa zamanda yüksek derecelere kavuşur. O da; Allah-u Teâlâ’nın sevgili kullarından birinin gönlünü kazanmaktır. Zira onların kalbi, Allah-u Te;âlâ’nın nazar ettiği yerdir.”
Rükneddin Alâüddevle Semnani (r.a.) Azizân hazretleri (r.a.) nin zamanında yaşamış idi. Birbirlerine mektup yazarlardı.
Derler ki;
Bir defasında Rükneddin (r.a.) bir kimse gönderip, suallaerinin cevabını istedi.
Suâllerinden birisi şöyle idi;
-“Biz gelenlere her hizmeti yaptığımız halde, gelenler size gelir. Biz mükellef sofralar, çeşit çeşit yemekler ikram ettiğimiz halde, sizde böyle bir şey yok iken, gene de insanlar sizden razıdırlar, bizden değillerdir. Bunun sebebi nedir?”
Cevap olarak Ali Râmitenei hazretler (r.a.İ) şu karşılığı vermiştir;
-“Minnet karşılığı hizmet edenler çoktur. Hizmetini minet bilenler ise azdır. Çalışınız ki, hizmetinizi minnet bilesiniz. O zaman şikayetçiniz olmaz.”
İkinci suâl;
-“Duyduğumuza göre, sizi Hızır aleyhisselam terbiye etmiş; bu nasıl olmuştur?”
İkinci suâla karşı verdiği cevap şöyle olmuştur;
-“Allah-u Teâlâ’nın, zatına aşık olan kulları vardır ki, Hızır da onlara aşıktır.”
Buyurdu ki;
-“Hallac-ı Mensur (r.a.) zamanında, büyük mürşid Abdulhalık goncdüvâni hazretleri (r.a.) nin talebesinden birisi bulunmuş olsa, elbette ona imdâd edip, tasavvuf’un en yüksek makamlarına çıkarır idi.”
Hallac-i Mensûr (r.a.) o hallere düşmezdi. Buyurdu ki;
-“Allah-u Teâlâ’ya hiç isyan etmediğiniz bir dille duâ ediniz ki, duânız kabul olsun.”
-“İki halde kendinizi sakının; Söz söylerken ve yemek yerken.”
-“Halkı hakka da’vet eden kimse, canavar terbiyecisi gibi olmalıdır. Canavar terbiyecisi, nasıl uğraştığı hayvanın huyunu ve istidadını bilip de ona göre davranırsa, o da öyle…”
Farisi şiirlerinden bir kıt’a;
-“Birisiyle oturup kalbin toparlanmazsa,
Kalbindeki dünya derdini senden almazsa,
Onun ile sohbetten etmez isen teberi,
Sana yardıma gelmez azizân’dan hibiri.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 6
23 Haziran 2008Ali Ramiteni Hazretleri (r.a.) nin mübarek makamları
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 6
Hâci Azizân hazretleri (r.a.) nin iki oğlu olup, ikisi de maddi ve ma’nevi ilimlerde söz sahibi idiler. Hâci Azizân (r.a.) vefatından sonra bulunduğu yerdeki talebelerle meşgül olmayı küçük oğlu İbrahim (r.a.) e bıraktı.
Büyük oğlu da maddi ve ma’nevi ilimlerde büyük âlimdi. (-“İnsanlara doğru yolu gösterme vazifesi, niye büyük oğluna verilmedi?”) Diye, bunları tanıyanlarda bir düşünce hasıl oldu.
Büyük âlim Hâci Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) bu düşünceleri anlayıp buyurdu ki;
-“Büyük oğlum bizden sonra fazla yaşamaz. Kısa zamanda bize kavuşur.” Gerçekten onun vefatından “ondokuzgün” sonra büyük oğlu da babasına kavuştu.
Ali Râmiteni hazretleri (r.a.) nin yazdığı, Süleymâniye Kütübhanesinin Tâhir ağa kısmında, 265/2 nolu risalede buyuruyorlar ki;
-“Allah-u Teâlâ’nın sevdiği kul olabilmenin on şartı vardır.”
-“Birincisi; temiz olmaktır.”
-“Temizlik de iki kısıma ayrılır;”
-“1- Zahiri temizlik; Dış görünüşün temiz olmasıdır ki, bütün insanların dikkat edeceği hususlardandır. Giyecek, yiyecek, içeceklerin ve kullanılacak bütün eşyaların temiz olmasıdır.”
-“2- Batın temizliği; Kalbinin iyi huylarla dolu olmasıdır. Hased etmemek, başkaları hakkında kötülük düşünmemek, Allah-u Teâlâ’nın düşmanlarından nefret etmek, dostlarına da muhabbet etmek gibi Cenâb-ı Hakkın beğendiği iyi huylardır. Kalb Allah-u Teâlâ’nın “nazargahıdır.” Bu sebeple kalbe “dünya sevgisi” doldurmamalıdır. Haram olan yiyeceklerle beslenmemelidir.”
Nitekim Hadis-i şerifte;
-“Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse ellerini göğe doğru uzatıp duâ ediyor.(-“Ya Rabbi! Diye yalvarıyor. Halbuki, yediği içtiği haram gıdası hep haram. Bunun duâsı nasıl kabul olur?” Ya’ni haram yiyenin duâsı kabul olmaz.” buyurdu.
-“Gönül ya’ni kalb temiz olmazsa ibadetlerin lezzeti alınamaz, ma’rifet’e, Allah-u Teâlâ’ya ait bilgilere kavuşulamaz.”
-“İkincisi; dilin temizliğidir.”
-“Dilin münasebetsiz ve uygun olmayan sözleri söylemeyip susması, Kur’an-i kerim okuması, emr-i ma’ruf ve nehy-i münker’de bulunması, yani Allah-u Teâlâ’nın emirlerini yapmayı ve yasaklarından kaçınmayı bildirmesi, ilim öğretmesi gibi.”
Zira sevgili Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“İnsanlar dilleri yüzünden Cehennem’e atılırlar.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 7
23 Haziran 2008Ali Ramiteni hazretleri (r.a.) nin mübarek türbeleri
Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu)- 7
-“Üçüncü şart;”
-“Mümkün olduğu kadar insanlardan uzak durmağa çalışmalıdır. Bu sebeple göz haram olan şeylere bakmamış olur. Zira kalb, göze tabidir. Her “harama bakış”, kalb aynasını karartır.”
Nitekim Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
-“Yabancı kadınların yüzlerine şehvet ile bakanların gözlerine, kıyamet günü ergimiş kızgın kurşun dökülecektir.”
Yabancı kadınlara bakmak haramdır. Allah-û Teâlâ, Nûr suresinin otuzuncu ayet-i kerimesinde meâlen;
-“Ey Resulüm müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar! İmânı olan kadınlara da söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haram işlemekten korusunlar!” buyurdu.
-“Dördüncü şart;
-“Oruç tutmaktır. İnsan oruç tutmak suretiyle meleklere benzemiş nefsini kahretmiş olur.”
Bununla ilgili hadis-i Kudsi’de;
-“Oruç bana aittir. Oruc’un ecrini ben veririm. Sevabı nihayetsizdir. Muhakkak, sabrederek ölenlerin ecirleri hesapsızdır.” Buyurulmaktadır.
Yine hadis-i şerif’te;
-“Oruç, Cehennem’e kalkandır.” Buyuruldu.
-“Oruç tutarak gönlü huzura kavuşturmalı ve şeytanın yolunu kapatıp, siper hâsıl etmelidir.”
Yine hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurudu ki;
-“Oruçlu için iki ferahlık (sevinç) vardır. Birincisi iftar anında, ikincisi de Rabbine kavuştuğunda.”
-“Oruç tutarak sıhhate kavuşulur. Bilhassa Receb, Zilka’de, Zilhacce ve Muharrem aylarında tutulan orucun faziletleri hakkında hadis-i şerifler pek çoktur.”
-“Beşinci şart;”
-“Allah-u Teâlâ’yı çok hatırlamak, ismini çok söylemektir. En faziletli olan zikir, “Lâ İlâhe illalah” tir. Lâ İlâhe illalah diyen kimse “ihlas sahibi” olur. İhlas, bütün işlerini Allah-u Teâlâ’nın rızası için yapmak, dünyaya ait mal ve makamlardan hevesini kesip ahreti taleb etmektir.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin onikincisi olan Ali Râmiteni (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu