‘nefs’ olarak etiketlenmiş yazılar

Girnavas Şelalesi (Uzaktan görünüşü) Nusaybin

Sulatanil Arif’in Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.) ne bir kimse gelip;

-“Efendim, ben Taberistan’da idim. Bir zatın cenaza namazını kılıyorduk. Siz de orada idiniz., cenaze namazından sonra Hızır aleyhis selam’ın elinden tuttunuz. Daha sonra sizin havada uçtuğunuzu gördüm.” Dedi.

Sultanil Arifin Bayezid-i Bistam-ii hazretleri (r.a.) ona:

-“Doğru söyliyorsun.” Buyurdu.

Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.) ıne bir gün bir kimse gelip dedi ki;

-“Efendim. Ben otuz senedir. Gündüzleri oruç tutup, geceleri namaz kılıyorum. Ama, kendimde hiçbir ilerleme göremiyorum. Halbuki İ’tikadım da düzgündür.”

Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.):

-“Sen bu halde üçyüz sene daha devam etsen bir şey’e kavuşamazsın. Çünkü nefs engelin var.”
Buyurdu.

O kimse:

-“Efendim. Bunun hâl çaresi yok mu?” diye sordu.

Sulatanil Arifin Bayezid-i Bistam-i (r.a.):

-“Var ama sen kabul etmezsin.” Buyurdu.

O kimse ısrar edip;

-“Aman efendim, lütfen bildiriniz ve beni talebeliğinize kabul ediniz. Ne emrederseniz yaparım.” Dedi.
Bayezid (r.a.) buyurdu ki;

-“Öyle ise şimdi evine git. Bu kıymetli elbiseleri çıkarıp, âdi ve eski elbise giy. Boynuna bir torba asıp içine ceviz doldur. Seni en iyi tanıyanların bulundukları sokağa git. Çocukları başına topla, (Bana bir tokat vurana bir ceviz, iki tokat vurana iki ceviz veriyorum.) de”

O kimse bunları duyunca:

-“SUBHANALLAH, LÂ İLÂHE İLLALLAH. Ben bunları yapamıyacağım. Bana başka bir şey emretseniz.” Dedi.

Hazreti Sultanıl Arifin (r.a.);

-“Senin ilacın ancak budur ve biz de baştan (Sen bunları kabul etmezsin) diye söylemiştik, Yolumuzun esası nefsi terbiye etmektir.” Buyurdu.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) nın Mecusi olan bir komşusu ve süt emme çağında bir de çocuğu vardı. Bu Mecusi sefere çıktı. Evlerini aydınlatacak bir şeyi bulunmadığı için çocuk ağliyordu.

Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) her gün bir çıra alıp, komşusunun evine götürürdü. Mecusi sefreden dönünce durumu haber alıp, kendisinde değişiklikler hiseti.

Hazreti Bayezid (r.a.) e karşı kalbinde bir sevgi hasıl olduğu hâlde,

-“ O zatın aydınlığı varken bizim karanlıkta bulunmamız hiç uygun değildir.” Dedi.

Ve hemen Bayezid-i Bistam-i (r.a.) nın huzuruna gelip MÜSLÜMAN oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazrteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Beyazid-i Bistami hazretleri (radiyallah-u anhu) nın yüzü hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

dsc02077kkellale1.jpg

Navala BÜNÜSRE  Küçük bir şelale (Nusaybin)

Bilginlerden bir kısmı der ki;

-“Birisinin, havada uçtuğunu, veya denizde yürüdüğünü, veyahut ateşi yediğini, veyahut da bunlara benzer başka bir şey yaptığını görürsen, fakat bu adam Allah-ü Teâlâ (c.c.) nın farzlarınden birini veya kasden Resûlüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın sünnetlerinden birini terk ederse, bil ki o adam da’vasında yalancıdır. Onun yaptığı kerâmet değil, belki sihirbazlıktır.”

Böyle kimselerden Allah (c.c.) a sığınırız.

Cüneyd-i Bağdadi (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) in inayeti olmadan, kimse Allah (c.c.) a ulaşamaz. Allah (c.c.) a erişmenin yolu ise Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi vesellem) tabi olmaktır.

Ahmed el- Havâri (r.a.) de şöyle der:

-“Resûlüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın sünnetine uymaksızın yapılan her amel batıldır.”

Nitekim Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurmuştur:

-“Kim benim sünnetimi terk ederse ona şefaatım haramdır.”

Sehl (r.a.) şöyle der:

-“Allah (c.c) ı sevmenin alameti, Kur’an-ı kerim’i sevmektir. Allah (c.c.) ı ve Kur’an-ı Kerim-i sevmenin alameti de Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve selem) ı sevmektir. Onun sünnetini sevmenin alâmeti de âhireti sevmek, ahireti sevmenin alameti, dünyayı sevmemektir. Dünyayı sevmemenin alâmeti, ondan yeteri kadar istifade etmek, ahiret hazırlığında bulunmaktır.

Rivayet edilir ki, Amr ibni Ubeyde (r.a.) evinden ancak üç şey için çıkardı.

1- Cemaatle namaz kılmak için
2- Hasyayı ziyaret etmek için.
3- Cenazede hazır bulunmak için.

Ve şöyle derdi

-“İnsanlari, hırsız, yankesici ve soyguncu olaark gördüm. Ömür, kıymeti biçilmez; nefis bir cevherdir. Ona layık olan, ahiret için ebedi ve kıymetli olan hususları dolduran bir hazine olmasıdır.”

Müslüman, daime temiz ve abdestli olmalıdır.

Mü’min;

Eza ve cefâya tahammül göstermeli. Kötülüğe, kötülükle mukable etmemeli, kötülük yapanların ıslahı ve bağışlanması için, Allah (c.c.) a yalvarmalı. Nefsi ve ameli ile kendini beğenmeye düşmemeli.

Çünkü;

Ucüp şeytanın sıfatındandır. Kendini daima hakir görmeli. Salih kimseleri ise hürmet ve ihtiramla karşılamalı. Salih olan kimselere hürmet etmeyi bilmeyen kimseye, Allah (c.c.) onların sohbetini haram kılar. Kim ibâdet ve teâtın büyüklüğü ve merhametliğini bilmezse, Allah (c.c.)onun kalbinden ibadet ve taat zevkini alır,

Fudeyl bin İyad (r.a.) a sorulur ve denir ki;

-“Ey Ebu Ali, kişi ne zaman Salih olur?”

Fudeyl bin İyad (r.a.) şu cevabı verir;

-“Niyetinde nasîhat,
-“Kalbinde korku,
-“Dilinde doğruluk,
-“Azalarında amel-i Salih bulunduğu zaman.”

Mükaşefetil Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri İbretle nasıhatleri dinleyen, dilinde doğruluk ve kalbinde korku bulunan kullarınden eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu

dsc06173kelebek1.jpg

Kasyane (Nusaybin)

Eğer biri bu vasıflarda bulunan birini bulursa o, tabibi bulmuş demektir. O, bu murşid’e sarılsın. Bu tabib onu manevi hastalıklardan tedavi eden ve onu manevi hastalıklardan tedavi eden ve onu içinde bulunduğu felaketten kurtaracak olanın ta kendisidir.

Bil ki,

Eğer bizim zikrettiğimizi ibret gözü ile bakıp düşünürsen, basiretin açılır. Kalblerin illet ve hastalıkları ve tedavi yolları, ilim ve yakin nuru ile sana ayan beyan olur.

Eğer bunlardan aciz olursan, taklide layık olan kimseyi taklit etmen ve ondan istifade etme hususunu tasdik etmen ve ona iman etmen gerekir. Ve sana yaraşan da bu fırsatı kaçırmamandır.

Çünkü;

İlmin derecesi olduğu gibi imanın da derecesi vardır. İlim imandan sonra hasıl olup, onun arkasından gelir.

Allah teala (c.c.) buyuruyor ki;

-“…Allah, içinizde iman etmiş olanlarla kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini artırır.” El Mücadile Ayet 58/ 11

Kim ki,

Şehevi isteklere muhalefet etmenin Allah (c.c.) a götüren yol olduğunu tasdik eder ve onun sebep ve sırrına muttali olursa o kimse iman edenlerdendir.

Şehevi isteklerin yardımcılarından zikrettiğimiz hususlara kim muttali olursa, o kimse kendisine ilim verilendendir.

Allah(c.c.) her iki taifeye de cennet va’detmiştir. Kur’anı kerimde, hadis-i şerifte ve bilginlerin sözlerinde bu hususu, iman etmeyi gerektiren deliller sayılmayacak kadar çoktur.

Allah-u Teala (c.c.) buyuruyor ki;

-“Amma, kim Rabının makamından korktu, nefsini heva (ve hevesinden) alıkoyduysa, işte muhakkak ki cennet onun varacağı yerin ta kendisidir.” En Naziât suresi Ayet 40-41

Ehli hikmetten bazıları şöyle der;

-”Kim ki, nefsi kendisine galebe çalıp ona hakim olursa, o kimse nefsin şehevi isteklerine esir olur.”

-”Onun heva ve heves zindanında mahsur kalır. Yulları nefsin elinde olarak kahrolur. Nefsi onu istediği yere çeker. Kalbini faydalı şeylerden men eder.”

Cafer bin Hamid (k.s.) der ki;

-”Alimler ve ehl-i hikmet, ahiret ni’metlerine ancak dünya nimetlerinin terk edilmesiyle ulaşılacağına ittifak etmişlerdir.”

Ebu Yahya el Verrak (r.a.) şöyle der;

-”Kim ki, azalarını şehevi istekleri yerine getirmek sûretiyle razı ederse kalbine pişmanlık ağacını dikmiştir.”

Devam edecek….

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teala hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri şehevi isteklerine uymayan kullarından eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu