‘nikah kıymak’ olarak etiketlenmiş yazılar
Kutlu doğum – 2
29 Haziran 2008Çağ-çağ deresi (Bor)
Kutlu doğum – 2
Naklolunur ki,
Abdulmattalib Abdullah (r.a.) ile birlikte bir arife gecesi Eb-u Talib’ın evine geldiler. Burada NİKAH kılmak istediler. Yolda Ummü Kital adında bir kadına rastladılar. Hüsnü cemal sahibi çok zengin ve alim idi. Ahır zaman Peygamberi (a.s.v.) nin alametlerini kitablarda okumuş idi.
Abdullah (r.a.) ın alnında parlayan NURU gördü. Kitablarda okuduğu alametin bu olduğunu anlayıp,
Abdullah (r.a.) a;
-“Beni helalığa kabul edersen sana yüz deve veririm.”dedi.
Abdullah:
-“Şimdi babam ile bir işi için gidiyoruz. Sonra sana bir cevab veririm.”dedi.
Ebu Talib’ın evinde o gece NİKAH kıyıldı. Düğünler oldu. O gece NUR Amina (Radiyallahu-anha) hatuna intikal etti. ERTESİ GÜN Abdullah (r.a.) Ümmül kital’ın hanesine geldi. Lakin alnındeki NUR yok idi Ümmül Kital nur’u görmeyince :
-“Ne oldu “dedi.
Abdullah(r.a.);
-“Dün gece evlendiğini söyledi.”
Ümmül Kital:
-“Ben o NUR ile şereflenmek için seninle evlenmek istemiştim. Yoksa evlenmeye niyetim yok idi. Nasib değilmiş” değip üzüldüğünü bildirdi.
Bunun gibi Şam hakimlerinden birinin cemal sahibi bir kızı var idi. Semavi kitabları okumuş olup bir çok ilimlere vakıf idi. Akli ve nakli deliller ile AHIR ZAMAN PEYGAMBERİNİN Zuhurunu yaklaştığını anladı. Abdulmattalib evladından teşrif edeceğini de tahmin edip bu arzu ile Mekke-i Mükkereme’ye geldi. Çadırını kurup bekledi.
Bir gün Abdullah (r.a.) avdan dönüyordu. Bu çadırın yakınından geçti. Fatima Abdullah (r.a.) ın alnındaki NURU gördü. Kitablarda okuduğu alametleri Abdullah (r.a.) ın cemalında müşahede etti. Çadırdan çıktı. Abdullah (r.a.) ı yanına çağırdı. Abdullah (r.a.) kabul edip geldi. Fatima ta’zim ve hürmet gösterip arzusunu söyledi.
-“Beni helallığa kabul et “dedi.
Abdullah (r.a.):
-“Bu devlete kavuşmayı herkes istiyor pederime danışmam lazımdır” dedi. Akşam yaklaştığı için kalkıp giti. O gece Amine (Radiyallah-u Anha) ile gerdeğe girdi. Nur Amina (Radiyallah-u Anha) hatuna nasıb oldu. Sabahlayin Fatimanın teklifini babasına söyledi. Abdulmuttalib kabul edip munasib gördü. Abdullah (r.a.) Fatima’nın çadırına geldi. Babasının rızasını bildirdi. Fatima baktı. ALNINDA NUR’U GÖREMEDİ:
-“Ya Abdullah (r.a.) benim seninle evlenmek istemem nefsimden ötürü değil idi. Bütün kainatın onun şerefine yaratıldığı o server (a.s.v.) in nur’una kavuşmak istiyordum. Bütün arzum bu idi. Kısmet değilmiş. Ey Abdullah (r.a.) bu kadar yollar katettim. Çok zahmetler çektim. Geldim. Lakin muradına erişemedim. Hasret ile ayrılmam lazım oldu. Hak Teala’den dilerim ki, sen daima şen ve Şadan olasın. Her türlü belalarden emin olasın” dedi.
Sonra Şam’a döndü. Ömrünün sonuna kadar bu üzüntü ile yaşadı.
Nakolunur ki;
Abdullah (r.a.) Amine (Radiyallah-u anha ) ile evlendiği gece iki yüz kadın üzüntülerinden helak oldular. Çok Kadınlar hasta oldular. Gerdek arife günü akşamı oldu. Cuma gecesi idi. Melekler göklerde şenlik ytaptılar. Cebrail (a.s.) yere indi. Kabe üzerine yeşil bir alem dikti. Bütün dünya insanlarına;
-“ Serverlerinin (a.s.v.) nuru Amine (Radiyallah-u anha) hatuna geçti. İnsanların hayırlısı, Peygamberlerin efendisi olan hazreti Muhammed (Aleyhisselat-u veselam) yakın zamanda teşrif edilecektir.” Diye müjde verdi.
O gece İBLİS‘IN BAŞI AŞAĞI DÜŞTÜ. Kırk gün deryalarda şaşkın şaşkın dolaştı. Ne yapacağını şaşırdı. yüzü simsiyah oldu.
Sonra EBU KUBEYS DAĞININ DİBİNE GELDİ. Feryada başladı. Bütün evladını yanına çağırdı. Gelip etrafında toplandılar.
Dedi ki;
-“Ey oğullarım bizim helak olmamız yaklaştı. Çünkü önce ve sonra ki gelenlerin seyidi canlı ve cansız her şey’in Peygamberi olan Muhammed bin Abdullah (sallalahu aleyhi vesellem) Amine (r.a.) ın rahmina düştü. Bu zat (a.s.v.) Peygamber olunca putlar kırar. Adeleti getirip zülmü def eder. YERYÜZÜNÜ MESCİDLERLE DONATIR İMANI YAYAR, KÜFRÜ YOK EDER. Bütün hayırlı işleri yapar. Her iyiliği emreder. Ona tabi olanlar da onun izinde gitmekle SAADETE ererler. Ne zaman yemek yeseler, yahut su içseler, Allah-u Teala (c.c.) nın ismini zikrederler. BİRBİRLERİNE NASİHAT EDERLER. Emr-i ma’ruf ve nehy-i münkeri bırakmazlar.
Mearicin Nübüvve (Altiparmak)
Allah (c.c.) bizleri ve sizleri serveri kainat efendimiz Muhammed Mustafa (Sallallah-u Aleyhi vesellem) in Şefaatına nail eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Kutlu doğum – 8
30 Haziran 2008(seramdan yetiştirdiğim güzel bir gül)
Kutlu doğum – 8
Mektub şudur:
-“Humeyr ibni Redi’den Alemlerin Rabbının Resülu ve peygamberlerin sonuncusu olan Abdulmuttalib oğlu Hazreti Muhammed (a.s.v.) e mektubdur. Ben sana ve Rabbına iman ettim. HAK TEALA (c.c.) nın sana göndereceği kur’’an-i kerime de iman ettim. Ben senin dinin ve sünnetin üzereyim. Ben senin nübüvettine iman ettim. Senin Rabbın her şeyin Rabbıdır. İslam’dan ve imandan ne getirdin ve söyledinse hepsini kabul ettim. İnandım.
-“Eğer senin zamanına yetişemezsem kiyamet günü beni unutma ve şefaatından mahrum eyleme. Ben senin ve İbrahim (a.s.) in milleti üzereyim.”
Mektubu yazdıktan sonra kağıdı mühürledi ve kapattı. Alimlerden ŞAMÜL ismindeki alime teslim etti. Muhafafazası için sıkı vasiyet eyledi ve dedi ki:
-“O hazretin zaman-ı şerifine erişirsen bu mektubu kendilerine teslim eyle. Eğer o zamana yetişmez isen evladına verip, iyi saklamaları için vasiyet et. Onlar da kendi evlatlarına böyle vasiyet etsinler. Böylece bu emaneti babadan oğla teslim ederek, Hazret-i Seyyidil murselin (sallallahu aleyhi vesellem) ın huzur-i şerifine ulaştırsınlar.”
Melik bu vasiyeti yaptıktan sonra o alimlere veda edip Medine’den ayrıldı.
Derler ki;
O melik’in ölümünden Resulullah (a.s.v.)ın doğum gününe kadar bin yıl var idi. Eshabi kiramın (Rıdvanullahı aleyhım ecmain) o dört bin alimin evladı olduğu rivayet edilir. O mektub elden ele geçerek, en son EBA EYYUBE’L-ENSARI (Radiyallahu teala anhu) ya erişti. Bu mübarek zat, Şamul’un yirmibirinci evcladıdır. O zaman Resul-i Ekrem (selallahu aleyhı vesselam) efendimiz Medine’ye hicret etmeğe karar vermiş ve yola çıkmış idi. Medine’liler çok itimamlı bir zat olan ve ismi Ebi leyli olan kimseye mektubu teslim edip o hazreti karşılamak için gönderdiler. Resulullah (a.s.v.) a bini selim kabilesinde rast geldi, fakat tanımıyordu.
Resulullah (a.s.v.) bunu görür görmez
-“Ebi leyli sen değimlisin?” Buyurdu.
Ebi Leyli;
-“Evet benim” dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)
-Teb’in mektubu hani?” buyurdu. Ebi leyli şaşırdı zira o hazreti (a.s.v.) tanımamış idi
Ebi Leyli;
-“Siz kimsiniz? Yüzünüzde büyüklük alameti, sözünüzde büyüleyici tesir vardır.”dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)
-“Ben Muhammed Resulullah (a.s.v.) ım mektubu getir.”buyurdu.
Ebi Leyli elbisseine saklamış olduğu mektubu arz etti. Okudular. Resulullah (a.s.v.) Tebi’den razı olup üç defa,
-“Merhaba Salih kardeşim” buyurdular. Ebi Leyli Medine’ye döndü. O hazret (a.s.v.) ın yolda olduğunu, yakında Medine’ye şereflendireceğini müjdeledi. YOLDA RASTLADIĞI HER MEDİNE’LİYE BU MÜJDEYİ TEKRARLADI. Herkes bu müjdeye karşılık Ebi Leyli’ye büyük ihsanlarda bulundular.
Naklolunur ki;
Süleyman (Aleyhisselam) vezirleri ve askerleriyle Yemen’e gidiyordu. Havada giderken Medine-i Münevverenın üzerine geldi;
-“Bu Mübarek şehir ahır zaman peygamberinin hicret ettiği şehirdir. Mesüd o kimsedir ki ona iman eder ve ona tabi olur.” Dedi ve geçip gitti.
Dönüşte Kabe-i Şerife uğradı. Civarında arap müşriklerin yaptığı putları ve insanların o putlara taptıklarını havadan gördü. Ve geçip gitti. Kabe-i Şerif ağlamağa başladı.
Hak Teala Hazretleri (c.c.) buyurdu ki;
-“Ey Kâbe niçin ağliyorsun?”
Kâbe;
-“İlahi, Peygamberlerden biri benim üzerimden geçti. İnip bana uğramadı. Ve
yanımda ibadet edip seni zikretmedi. Etrafımda putlara tapiyorlar diyerek şikayet etti.”
Hak Teala Hazretleri (c.c.) Kâbeye buyurdu ki:
Mearicun Nübüvve (Altiparmak)
Allah-u Teala Hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri O Habib-i Kibriya (Aleyhisselatu vesselam) Şefaatına Nail eylesin. AMİN….
Fuad Yusufoğlu