‘Nuh Aleyhis selam’ olarak etiketlenmiş yazılar

DSC06196  Fuad Yusufoğlu Girnavas (Cin tepesi)

Girnavas (cin tepesi) tan bir görünüş

Meşhur Seyyah olan Evliya Çelebi (Allah ondan razı olsun) seyahetnamesinde şunlara yer veriyor
Diyar-i Rabia’dan güneye yaptığı bir seyahetinde özet olarak şunları zikretmişlerdir.

-”Mardin, Hasenkeyf, Hastepe, Sencar, Telhuvar, Musul, Nusaybin, Cizre İmadiye ve Akra kaleleri de Şatt’ın doğu tarafında ve Dicle havzasının dışında kalırlar.”

-”Hulasa, Diyar-i Bekir’den kalkarak arkadaşlarımızla El’Cezire’ye yollanarak Göksu köyüne geldik Bu köy gelişmiş bir köydür. Diyarbakır’a bağlıdır.

Cenab-i Hakk yeryüzünü yarattığından beri bu cezir mamur olup, Fırat ile Şattü’l-Arab’ın arasında bir cennet toprağı vardır.

-”İstirahat ettiğimiz köyden kalkarak kıble tarafına kayalıklar içinden şiddetli sıcak altında gidip, Zerzivan boğazına menzil aldık. Burası korkulu, tehlikeli dar ve amansız bir boğazdır. Allah korusun.”

-”Güney ve kıble tarafları Mardin ve Sencar çölleridir. Oradan Malun köyü’ne sonra güney tarafına giderek yedi saat’te Şeyh hazret-i Zoli ziyaret yerine geldik. Buradan da Mardin kalesine geldik. Mardin kalesi hakkında, Rum ve Yunan tarihçileri kendi hiristiyan inançlarına göre bir çok özellikler ve hayaller yazmışlardır.”

Ama tarihçi Makdisi’ye göre bu kaleyi Hazret-i Yunus Aleyhis selam yaptırtmıştır.

Zira Yunus Aleyhis selam kış mevsiminde Musul yakınındaki Beled El-Hatib şehrinde otururdu. Yaz günlerinde yaylaya çıkıp, bu Mardin dağ’ında istirahat edip ibadet ederdi. Hâlâ Mardin dağı’ndaki büyük bir mağaraya Yunus Nebi Aleyhis selam ‘savması’ derler.

O sırada bu dağa ‘Şahika dağı’ derlerdi. Bu mağaralarda bir ejderha çıkıp, Hazret-i Yunus Aleyhis selam’a iman edenlerden binlerce ümmeti yemişti.

Sonra nice inanmayanlar Hazret-i Yunus aleyhis selam’dan mucize isteyip;

-“Bu dağdaki ejder’i öldürürsen sana iman ederiz” dediler.

Hazret-i Yunus Aleyhis selam hemen Peygamberlik kuvveti ile o ejder’e bir taş vurup öldürdü.

Üçbin inanmayan imân edip, dağda oturan Hazret-i Yunus aleyhis selam’a komşu oldular. Günden güne de zengin ve bey olmaya başladılar. İşte bu dağda ‘ejder’olduğu için dağ’a Mar (yılan) dağı ve şehre de Mardin dediler.

Bu görülmeye değer Mardin kalesi nice hükümdarlar eline geçip, sonunda bir müddet Dara Şah’a (İran hükümdarı) taht merkezi oldu. Dâra buranın avcılığından hoşlanmıştı. Temmuz ayında burada, kışın ise Nusaybin yakınındaki Kara (Dara) şehrinde kalırdı.

Evliya Çelebi Nuh Aleyhis Selam gemisi hakkında da özetle şöyle buyurmuştur;

-“Hazret-i Nuh Aleyhis selam tufanında gece karanlığında yüzerken. Nuh Aleyhis selam’ın gemisi dalgalar ile bu sencar dağı’nın bir köşesine gelmiş ve gemi biraz zedelenmiş buna Nuh aleyhisselam son derece üzülmüştü. Ama sonra gemi selametle denizde yüzerek Cudi dağına oturmuştur.

Bu hal üzere Nuh’un (Aleyhis Selam)  gemisi selametle denizde yüzerek, Sencar dağı’nın gemiyi yaraladığı yere gelince -”Hâzâ cebelu sincar”

Yanı;

-“Bu sin kayası bizi yaraladı.” Derler. Onun için Sin Cur’dan yanlış olarak ‘Sencar’ denmiştir.

Hakikatten Sencar kayaları diş diş, sivri sivri olduklarından ‘Sin dağı derler. Car kelimesini de ona ekleyince ‘Sincar’ olur. Nuh aleyhis selam’in gemisini yaralayan yere ‘Sin kayası’ derler ki, diş gibi bir kaya olup Sencar kalesi’nin kuzey tarafında ve Nusaybin kalesi tarafındadır.

Nuh Aleyhis Selam gemisinin bu sencar dağı’na oturduğu muhakkaktır. Makdisi Tarihi’nde burası genişçe anlatılmıştır.

Gemi deniz yüzünden gezerek Sencar’ın iki menzil’i kadar kuzey tarafında, Musul ve Nusaybin kaleleri arasında Cudi dağı adında yüksek bir dağın tepesine oturmuştur.

Sonra gemide bulunanlar dışarı çıkıp, temiz toprağa yüz sürerek Cenab-i Hakk’a şükür secde’si ettiler. Bunu için de yanlarında yiyecek olarak ne varsa bir kazana koyup pişirerek yediler. O yemeğe ‘Aşure aşı’ derler. Bu da Muharrem ayının Onun’cu gününe rastladığı için “Aşure” denmiştir.

Devam edecek…

Fuad Yusufoğlu

dsc08244-fuadyusufoglu-nusaybin.JPG

Girnavas Mevki-i (Nusaybin)

Rivayet olunur ki;

Şeytan (aleyhil’lanet) İmamı Şafi-i (r.a.) ye sorar:

-“Ne dersin, beni seçtiği gibi yaratan ve istediği gibi beni kullanan ve bundan sonra, dilerse beni cennet’ine koyar, isterse cehennemin’e. Bu, işinde adalet sahibimıdır, yoksa zalim mıdır?”

İmam-i Şafi-i (r.a.), Şeytanın bu sözlerine baktı, sonra şöyle cevab verdi:

-“Ey mahluk. Eğer Allah (c.c.), senin istediğin husus için seni yarattı ise sana zülmetmiş olur. Amma eğer O kendi dilediği şey için yarattı ise, O’nun işinden sual sorulmaz.”

Bu cevap üzerine şeytan (aleyhilla’net) perişan oldu. Sonra şöyle dedi.

-“Ey Şafii Allah (c.c.) a yemin ederim ki; bu sorum ile yetmiş bin ibadet edeni, ubudiyet divanından çıkardım.”

Bil ki ey okuyucu;

Kalb bir kale gibidir. Şeytan da oraya girip işgal etmek sureti ile malik olmak isteğen düşman gibidir. Kalenin düşmandan korunması, ancak kalenin kapıları, giriş noktaları ve gediklerinin korunması ile olur.

Kalenin kapılarını korunmasını bilmeyen kimsenin kaleyi muhafeze etmeye gücü yetmez.

Kalbin, şeytanın vesvelerinden korunması vaciptir. her mükellef Müslüman üzerine farzı ayındır. Vacibi bilmeye vesile olan hususlar da vaciptir. Şeytanın iğvasını defetmek, ancak onun giriş yollarını bilmekle olur. Öyleyse şeytanın giriş yollarını bilmek insan üzerine vaciptir.

Şeytanın giriş yolları ve kapıları kulun sıfatlarıdır. Bunlar ise çoktur. O sıfatlardan bazıları şunlardır.

1-ÖFKE VE ŞEHEVİ İSTEKLER
2-HIRS VE HASAD
3-DOYASİYE YEMEK YEMEK
4-EV EŞYASI VE GİYİM SEVGİSİ
5-TAMA
6-İŞLERDE TEENİYİ TERK ETMEK, ACELECİLİK
7-MAL, MÜLK VE PARA
8-CİMRİLİK VE FAKİR OLMA KORKUSU
9-MEZHEBLERDEKİ TAASSSUP

1-Öfke ve şehevi istekler:

Öfke, aklı giderir, zayıflatır. Akıl zayıfladığı zaman şeytan (aleyhilla’net) nın vesvesesi oraya hücüm eder. İnsan her ne zaman öfkelenirse, küçük çocuğun topla oynadığı gibi, Şeytan (aleyhilla’net) da onunla oynar.

Rivayet edilir ki;

Velilerden bazısı şeytan (aleyhilla’net) a Adem oğluna nasıl galebe çalarsın, bana göster, der.

Şeytan şu cevabı verir;

-“Onu, öfkelendiği ve heva ve hevese kapıldığı zaman yakalarım.”

2-Hırs ve Hased;

Kul her şeye haris olduğu zaman HIRSI onu kör ve sağır yapar. İşte bu anda Şeytan (aleyhila’net ) ona vesvese vermeye fırsat bulur. Böylece Haris olan kimsenin katında, şehevi isteklerine ulaştıracak her şey, haram ve münker olsa da güzel görünür.

Rivayet edilir ki;

Nuh (Aleyhisselam), Allah-u Teala (c.c.) nın kendisine emrettiği üzere her canlıdan bir çift alıp gemiye bindiği zaman, gemide bilmediği bir ihtiyarı görür.

Bunun üzerine Nuh (Aleyhisselam) ona der ki;

-“Seni buraya kim soktu?”

İhtiyar;

-“Ben buraya senin eshabının kalblerine vesvese vermek için girdim. Onların kalbleri benimle, bedenleri seninle olur.”

Nuh (Aleyhisselam);

-“Gemiden çık, ey Allah (c.c.) ın düşmanı. Çünkü sen Allah (c.c.) ın la’netine uğrayan şeytansın.”

Bunun üzerine şeytan ( aleyhilla’net) şöyle der;

-“Beş şey vardır ki, ben onlarla insanları, saptırır HELAK ederim. Onların sana üçünü söylerim, ikisini söylemem.”

Tam bu sırada, Allah (c.c.) Nuh (Aleyhisselam) a şöyle vahy eder.

-“Senin o üçe ihtiyacım yoktur. Sana ikisini söylesin yeter.”

Bunun üzerine, Nuh (Aleyhisselam) şeytana sorar;

-“O iki nelerdir?”

Şeytan (aleyhilla’net ) der;

-“Onlar öyle iki şeydir ki, beni yalancı çıkarmazlar. Onlar öyle iki şeydir ki, beni geride bırakmazlar. Ben insanları onlarla HELAK ederim. Onlar hırs ve Hased’dır.”
-“Hased sebebiyle ben Allah (c.c.) ın La’netine uğrayıp, koğuldum. Hırsa gelince; Adem (a.s.) e Cennette bir ağaç hariç her şey Mübah kılındı. Adem (a.s.) e Hırs sebebiyle dilediğimi yaptırdım. Bu yüzden, Adem (a.s.) kendisine yasak kılınan meyveye yaklaştı.”

3-Doyasiye yemek yemek;

Devam edecek………….

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah-u Teâla hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Koğulmuş Şeytanın şerrinden Muhafeze eylesin. AMİN….

Fuad Yusufoğlu