‘Nusaybin cinleri’ olarak etiketlenmiş yazılar

Girnavas (Cintepesi)

Nusaybin bir başkentmiydi; ( 5)

Fahreddin-i Razı (r.a.) der ki;

-“O sırada Hazret-i peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke halkının kendisine uymalarından ümitsiz olarak İslam’a davet için Taif’e çıkmıştı. Mekke’ye dönmek üzere bulunduğu zamana tavaffuk ediyordu. “Batnı Nahil” (Nahle vadisi, nahil deresi ki Mekke’ye bir gecelik kadar mesafededir) denilen vadi’de kalkmış sabah namazında Kur’an okuyordu.

İşte oraya Nusaybin cinlerinin ileri gelenlerinden bir bölük Cin uğramıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)

-“İşte bunlar Nusaybin cinleri.” Diye buyurmuştur.

Taberi tefsirinde der ki; Allah-u Teâlâ;

-“Hani biz cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik.” Buyurduğu cin gurubunun kaç kişi olduğu hakkında tefsirciler ihtilaf etmişlerdir.

Bazısı yedi kişi idi, Bu cümleden olarak İbn-i Abbas (r.a.) tan İkrime (r.a.) rivayet ederek demiştir ki Bu cinler Nusaybin halkından yedi kişi idiler. Dediler.

Resulullah (s.a.v.) onları kavimlerine elçi yaptı., diğer bazıları da dokuz kişi idi, dediler. Bunlardan Zir bin Hubeyş (r.a.) demiştir ki,

Hazret-i Peygamber (s.a.v.) Nahle vadisinde iken –“Onun huzuruna vardıkları zaman.” Ayet-i kerime indirildi.

Alûsi (r.a.) da şunları kayıd etmiştir.

İbnü Ebi Hatim (r.a.) in Mücahid (r.a.) den rivayet göre Bu cinler yedi kişi idiler. Üçü Harran’dan, dördü Nusaybin’den, isimleri Hassâ, mesâ, Şasır, Masır, Ellerdevanyan, Serme, el-Ahkam yahut el-Ahkab idi.

Dokuz kişi olduğunu söyleyen müfesirler ise şöyle rivayet ediyorlar;

Elmalılı Hamdı Yazır efendinin (r.a.) tefsirinde Her ne kadar Yemendeki Nusaybin cinlerinden bahsedilse de buraya gelen ve iman eden cinlerin Ninova yakınlarındaki Nusaybin cinleri olduğu rivayet edilir. Hem Yemene bağlı Nusaybin cinleri olduğunu söyleyen müfessirler olduğu gibi Ninova Yakınlarındaki Nusaybin cinleri olduğunu söyleyenler de var…

İslâm âlimleri ansiklopedisi kitabında Nusaybin cinleri hakkında bazı bilgiler mevcuttur. Şöyle devam ediliyor;

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Tâif’den Mekke’ye döndüğü sırada Mekke’ye varmadan Nahle adındeki bir yerde bir müddet istirah ettiler.

Bu sırada Namaz’a durmuştu.

Nusaybin cinlerinden bir grup oradan geçerken Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in okuduğu Kur’an ayetlerini duydular ve durup dinlediler.

Sonra Bu Nusaybin cinleri Peygamber efendimiz (s.a.v.) ile görüşüp Müslüman oldular.

Muhammed Aleyhis selam, onlara;

-“Kavminize varınca benim imana davetimi onlara da söyleyin, onları iman’a davet edin.” Buyurdu.

O Nusaybin cinleri Kavimlerine gidip bunu bildirince, işiten cinniler Hepsi iman ettiler. Bu husus Kur’an-i Kerim’de Cin Sûresi’nde’ bildirilmektedir.

Bu hadiseden sonra Mekke’ye yürüdüler.

Kurtubi tefsirinde;

Peygamber Efendimiz (a.s.v.) e gelen 7 cinlerden 3′ü Harran civarında geriye kalan 4 cin’nin de Nusaybin cinleri olduğunu ve Nusaybin de Yemen’deki cinler ile Nusaybin’e kadar olan cinlerin lideri olan Ninova yakınlardakı Nusaybin de ikamet ederlerdi…

Nusaybin yöre insanın da araştırma ve inceleme neticesinde cinlerin liderinin Nusaybin (Girnavas) da ikamet eden Mir Osman olduğu kanı yaygındır.

Merkezi;

Nusaybin şehrın’nın kuzeyınde bulunan, bir tepecik üzerine kurulan girnevas veya gire’nevvas (cin tepesi) inde ikamet ederdi..

Başka muteber tefsir olan İbni Kesir tefsirine göre Peygamber Efendimiz (a.s.v.) a Nahle Vadisinde iman eden cinlerin Ninova yakınlarında bulunan Nusaybin Cinleri olduğu rivayet edilir..

Devam edecek…

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi)

Nusaybin bir başkentmiydi; ( 6 )

Ruhulbeyan tefsirinde şöyle izah ediliyor;

Nusaybin cinlerinden ileri gelenlerden yedi veya altı kişilik bir gurup, liderleriyle birlikte kalkıp yola çıktı. Nusaybin,Rabia diyarı (Diyari Bekir) Mıntıkasında bir yerdir. Oranın Suriye veya Yemen’de bir yer olduğu da söylenmiştir. İşte bu cinler Tihame’ye kadar vardılar. Orada Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tan kur’an-i Kerim’i dinlediler.

Yukarıda izah edildiği gibi Nusaybin Cinleri hakkında Çeşitli rivayetler olmasına rağmen Mühim olan Cinlerin Varlığı ve İman eden ciniler olduğunun tesbitidir.

Nusaybin yakınlarında 2-3 km. uzaklıkta bulunan Cin tepesi (Gire nevvas ) adıyle bir küçücük tepe vardır.

Hatırlıyorum :

Salı gününü Çarşamba gününe bağlayan gecelerde Girnevas tepesı bir başka şekılde Fanus ve çıralarla aydınlanırdı. Çeşitli rahatsızlığı olanlar (deli, felç, v.s.) Salı gecesini çarşambaya bağlayan gecelerde bu tepede yatarlar ertesi sabah Allah (c.c.) izniyle şifa bulup geri dönerlerdi. Buna karşın felç olanların Girnavas’a gidip şifa buldukları gibi Sağlam olarak da giden ama kalbi kötülükle dolu olan insanların da felçli olarak oradan geri döndükleri de görülmüştür ve de isbat edilmiştir.

Sa’do oğluİsmail (rahmatullah-i aleyh) den rivayetle;

-”Bizler Sa’da köyünde ikamet ederken bir gün kafile halinde yolumuz Girnavas’a düştü. Bizler  bu bahçeleriyle bağlariyle meşhur olan bu yöreye geldikten sonra başımızda bulunan bir orta yaşlı adam (Abdulaziz-e Fermano) bizlere şöyle seslendi;

-”Hayra! biz bahçeleriyle, bağlarıyla meşhur olan Girnavas’a gelmiş bulunuyoruz hayatımızda böyle bahçeli ve nefis yemişleri bulunan bir yer daha görmedik. Bizler yabancıyız buraya geldik kimse bizleri tanımıyor bana uyun ben ne dersem siz ona itaat edin ki ben sizlere nasıl ikramda bulunacak insanalrı ayaklarınıza getireyim sadece ben Girnavas’a girerken sanki hastamız varmış gibi yapacağız ve sizler benim ellerime sarılacaksınız o kadar. dedi

Arkasında da hemen başına yeşil bir sarık bağlayarak vakarlı bi şekilde yürümye başladı.

Bizler henüz genç olduğumuz için o’nun dediğin yaparak ellerinden öpüyor ve onun arkasında sıra halinde ellerimiz birbirlerine bağlı olarak yavaş yürüyorduk.”

Yöredeki insanlara da;

-Bu çok büyük bir şeyh’tır.” diye hafifçe sesleniyorduk.

Yöre halkı Dindar ve emanete hiyanet etmediği için de bizlerin sahta olarak yaptığımız bu haraketlere karşı bizleri gören halk da bu arkadaşımızın ellerine sarılyor ve arkasından da;

-”Buyrunuz efendim bahçemizde misafir olun.” diyenler adete sıraya girmişlerdi.

Bizler de bu fırsattan istifade ederek bizlere ikram edilen yemiş ve meyvelerden yiyiyor rahatlığın tadını çıkarıyoruz. Geç saatlara kadar bizleri ziyerete gelen insanlar la dolup taştı.

En sonunda epey vakit geç olmuştu ve ozaman o yerede dört direk üzerine kurulmuş ağaçtan yapılmış  ve üzerine de kamış örtülerek kurulmuş kölük de denilen (anzel) e onun yatağını serdiler, bizlerde altta yatmaya başladık gerçi  kalabalık olduğundan çoğu insanlar geceleri yatmıyorlardı. Sabahlaeyin sabah namazına epey bir zaman varken kendini  (sahte) büyük şeyh olarak tanıtan adam (Abdülaziz’e Fermanö) sabah erkenden kalkınca yüzünün bir kısmı felç olmuş ve bu telaşla bizleri uyandırarak;

-”Hayra! Galiba çarpıldım. Hemen daha henüz kimse uyanmamış iken buradan gidelim yavaş yavaş ben arkadaşımı arkadaşım da diğer arkadaşını hafifçe sarsarak birbirimize haber verdik ve ani bir şekilde daha bahçe sahibi uyanmadan bizler oradan kaçarcasına ayrıldık.  Kerndini (sahte) şeyh olarak tanıtan köylümüz takriben 3-4 ay öyle felçli kaldıktan sonra iyileşti.

Hala Abdülaziz’e Fermanı kişi de sağ ve sıhhattadır. Ben de bu olayın canli şahidiyim.

Devam edecek…

Fuad Yusufoğlu

Batn-i nahle olayının gerçekleşmesi olayının geçtiği mekan

Muhammed (Aleyhis selam)- 53

Addas (r.a.);

-“Sen Yunus’u nereden tanıyorsun? Onu, buralarda kimse bilmez.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);

-“O benim kardeşimdir. O da, benim gibi Peygamber idi.” Buyurdu.

Addas (r.a.);

-“Bu güzel yüzün, bu tatlı sözlerin sahibi yalancı olmaz. Ben inandım ki, Sen Allah’ın Resulüsün,“ dedi.

Addas (r.a.) Müslüman oldu.

Ve arkasından;

-“Ya Resulullah (s.a.v.), yıllarca bu zalimlere, bu yalancılara kölelik ediyorum. Herkesin hakkını yiyorlar. Herkesi aldatıyorlar. Hiç iyi tarafları yok. Dünyalık toplamak, şehvetlerini tatmin etmek için her alçaklığı göze alıyorlar. Onlardan nefret ediyorum. Sizinle birlikte gitmek, size hizmetle şereflenmek, cahillerin, ahmakların size yapacağı saygısızlıklara hedef olmak, mübarek vucudunuzu korumak için fedâ olmak istiyorum.” Dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) tebessüm buyurdu;

-“Şimdi efendilerin yanında kal! Az zaman sonra, adımı her yerde işitirsin. Ozaman bana gel.” Buyurdu.

Bir müddet Orada istirahat edip, Mekke’ye yürüdüler.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Tâif’den Mekke’ye döndüğü sırada Mekke’ye varmadan Nahle adındeki bir yerde bir müddet istirah ettiler.

Bu sırada Namaz’a durmuştu.

Nusaybin cinlerinden bir grup oradan geçerken Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in okuduğu Kur’an ayetlerini duydular ve durup dinlediler.

Sonra Bu Nusaybin cinleri Peygamber efendimiz (s.a.v.) ile görüşüp Müslüman oldular.

Muhammed Aleyhis selam, onlara;

-“Kavminize varınca benim imana davetimi onlara da söyleyin, onları iman’a davet edin.” Buyurdu.

O Nusaybin cinleri Kavimlerine gidip bunu bildirince, işiten cinniler Hepsi iman ettiler. Bu husus Kur’an-i Kerim’de ‘Cin Sûresi’nde’ bildirilmektedir.

Bu hadiseden sonra Mekke’ye yürüdüler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu