‘putperest’ olarak etiketlenmiş yazılar
Her insan fıtrat üzerine doğar
30 Haziran 2008Hürmüz nehri (Hop barajı)
Her insan fıtrat üzerine doğar:
Bu hallerin Peygamberlere mahsus olduğu zan edilmesin. Zira bütün insanların cevheri, fıtratta buna uygundur.
Şöyle ki;
Hiç bir demir yoktur ki, kendisinden saf halında iken alemin görüntüsünü içine alan bir ayna yapılmasın. Ancak pas, onun cevherine işler ve onu ziyan eder.
Bunun gibi, dünya hırsı, şehvet ve günahların gaalib geldiği ve yerleştiği bir kalb, buna kavuşamaz. Kir ve pas derecesine iner. Böylece bu liyakat ve uygunluğu gider.
Hadisi şerif’te;
-“Her çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra babaları ve anneleri Yahudi, hiristiyan ve putperest yaparlar.”
Bu liyakatın umumi olduğunu Allah-u Teala (c.c.) şöyle haber veriyor:
-“Ben sizin Rabbınız değimliyim? Hepsi: Elbette şehadet ederiz ki, sen bizim Rabbımızsın.” dediler.”A’raf-172.
Şöyle ki;
Aklı olan bir kimseye birisi dese ki;
-“İki birden çok değimlidir?”
Cevabında;
-“Şüphesiz çoktur.” der.
Her ne kadar aklı olan kimse bunu kulağiyle hiç duymamış olsa da, dilli ile hiç söylememiş olsa da, içi bununla doludur, bunu tasdik ve kabul etmektedir.
Bu insanların fıtratında olduğu gibi, Allah-u Teala (c.c.) ‘yı bilmek de aynı fıtrattandır.
Şöyle ki, Allah-u Teala (c.c.) buyuruyor:
-“Eğer kafirlere, gökleri ve yerleri kim yarattı diye sorarsan, onlar, Allah (c.c.) yarattı diyeceklerdir” A’raf: 172 buyuruluyor.
Bu aklı deliller ve tecrübe ile bilinmektedir. Sadece Peygamberlere mahsus değildir. Zira, Peygamber de, bir insandır. Ayeti Kerime de
-“De ki: Ben ancak sizin gibi bir beşerim.”Kehf:110 buyuruldu.
Fakat kendisine bu yol açılan kimseye, eğer bütün insanların kurtuluşunu gösterirlerse, kendisine gösterilen yola insanları çağırır, davet ederse, kendisine gösterilen bu yola ŞERİAT denir.
O kimseye de, PEYGAMBER Denir. Ondan hasıl olan hallere MUCİZE denir.
İnsanları davetle meşgul olmazsa, ona VELİ denir. Hallerine de KERAMET denir.
Keramet sahibi olan her velinin, insanlarla ve davetle meşgul olması vacib değildir. Belki, kudret-i Hak onun davetle meşgul olmaması yolundadır.
Fakat bu şeriatın kuvvetli ve yeni olduğu, başkalarının davetine lüzum kalmadığı zamanlar için doğrudur. Yahut da davetin başka bir şartı vardır ki, bu velide yoktur. O halde evliyanın velayetine ve kerametine itikadın sağlam olsun.
Biliniz ki, ilk yapılacak iş mücahededir. (nefse,istemediklerini yaptırmak, çok ibadet yapmak gibi.) İrade, istek burada işe yarar. Fakat her eken biçemez, her giden ulaşamaz, her arayan bulamaz.
Şu kadar var ki, daha kıymetli olan işin, şartlarıda (elde edilme yolları) çoktur. Onu bulmak daha güçtür.Bu ise, marifet makamında insanın en şerefli derecesidir.
Mücahede etmeksizin (bu yollardan geçmeden ve pişmeden) bir mürşid (yol gösterici.) olmaksızın, bunu istemek doğru olmaz. Bu ikisi olur, fakat bir uygunsuzluk varsa yahut ezelde o kimseye bu saadeti nasip etmemişler ise, maksadına kavuşamaz.
Zahiri ilimlerde imamlık derecesine kavuşmak ve bütün ihtiyarı (kendi isteği ile) olan işlerde böyledir.
Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali)
Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Veli Kullarını seven ve onların kalbinde yer alan kullarından eylesin. AMİN…
Fuad Yusufoğlu