‘Riyazus-Salihin Murakabe’ olarak etiketlenmiş yazılar

Girnavas tepesinden bir görünüş (Navala bünüsre)

BABUL MURAKABE: 5-

 

MURAKABE’YA DAİR AYET VE HADİSLER

قَالَ اللَّه تعالى : { الذي يراك حين تقوم وتقلبك في الساجدين } .

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

-“Öyle Allah ki, (namaza) durduğunda ve secde edenler içinde halden hâle geçtiğinde seni görüyor.” Şuarâ suresi ayet-218, 219

وقَالَ تعالى : { وهو معكم أينما كنتم }

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

-“Her nerede bulunursanız bulununuz, O sizinledir.” Hadid suresi ayet: 4

وقَالَ تعالى : { إن اللَّه لا يخفى عليه شيء في الأرض ولا في السماء } .
Allah-u Teâlâ buyuruyor:

-“Muhakkak ki, yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah’a gizli değildir.” Âli İmran suresi Ayet:5

وقَالَ تعالى : { إن ربك لبالمرصاد } .

Allah-u Teâlâ buyuruyor:

-“Doğrusu, Rabb’ın hep gözetlemektedir.”Fecr suresi Ayet- 14

وقَالَ تعالى : { يعلم خائنة الأعين وما تخفي الصدور } .

Allah-u Teâlâ buyuruyor:

-“Allah-u Teâlâ, gözlerin hiyanetini ve kalblerin gizlediği şeyleri bilir.” Mü’min Suresi ayet- 19

والآيات في الباب كثيرة معلوم

60- وأَمَّا الأحاديثُ ، فالأَوَّلُ : عَنْ عُمرَ بنِ الخطابِ ، رضيَ اللَّهُ عنه ، قال: «بَيْنما نَحْنُ جُلُوسٌ عِنْد رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، ذَات يَوْمٍ إِذْ طَلع عَلَيْنَا رجُلٌ شَديدُ بياضِ الثِّيابِ ، شديدُ سوادِ الشَّعْر ، لا يُرَى عليْهِ أَثَر السَّفَرِ ، ولا يَعْرِفُهُ منَّا أَحدٌ ، حتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَأَسْنَدَ رَكْبَتَيْهِ إِلَى رُكبَتيْهِ ، وَوَضع كفَّيْه عَلَى فخِذيهِ وقال : يا محمَّدُ أَخبِرْنِي عن الإسلام فقالَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : الإِسلامُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لا إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، وأَنَّ مُحَمَّداً رسولُ اللَّهِ وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ ، وَتُؤتِيَ الزَّكاةَ ، وتصُومَ رَمضَانَ ، وتحُجَّ الْبيْتَ إِنِ استَطَعتَ إِلَيْهِ سَبيلاً.
قال : صدَقتَ . فَعجِبْنا لَهُ يسْأَلُهُ ويصدِّقُهُ ، قَالَ : فَأَخْبِرْنِي عن الإِيمانِ . قَالَ: أَنْ تُؤْمِن بِاللَّهِ وملائِكَتِهِ ، وكُتُبِهِ ورُسُلِهِ ، والْيومِ الآخِرِ ، وتُؤمِنَ بالْقَدَرِ خَيْرِهِ وشَرِّهِ . قال: صدقْتَ قال : فأَخْبِرْنِي عن الإِحْسانِ
. قال : أَنْ تَعْبُدَ اللَّه كَأَنَّكَ تَراهُ . فإِنْ لَمْ تَكُنْ تَراهُ فإِنَّهُ يَراكَ قَالَ :
ومعْنَى : « تلِدُ الأَمةُ ربَّتَهَا» أَيْ : سيِّدتَهَا ، ومعناهُ أَنْ تكْثُرَ السَّرارِي حتَّى تَلد الأمةُ السرِّيةُ بِنتاً لِسيدهَا ، وبْنتُ السَّيِّدِ في معنَى السَّيِّدِ ، وقِيل غيرُ ذَلِكَ و « الْعالَةُ » : الْفُقراءُ . وقولُهُ « مَلِيًّا » أَيْ زمناً طويلاً ، وكانَ ذلك ثَلاثاً
فَأَخْبِرْنِي عن السَّاعةِ . قَالَ : مَا المسْؤُولُ عَنْهَا بأَعْلَمَ مِن السَّائِلِ . قَالَ : فَأَخْبرْنِي عَنْ أَمَاراتِهَا . قَالَ أَنْ تلدَ الأَمَةُ ربَّتَها ، وَأَنْ تَرى الحُفَاةَ الْعُراةَ الْعالَةَ رِعاءَ الشَّاءِ يتَطاولُون في الْبُنيانِ ثُمَّ انْطلَقَ ، فلبثْتُ ملِيًّا ، ثُمَّ قَالَ : يا عُمرُ ، أَتَدرِي منِ السَّائِلُ قلتُ : اللَّهُ ورسُولُهُ أَعْلمُ قَالَ : فَإِنَّهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعلِّمُكم دِينِكُمْ » رواه مسلمٌ. .

Hadis: 60-

Ömer İbn-i Hattab radiyallah-u anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Günün birinde Peygamber Aleyhis-Selam’ın katında oturduğumuz sırada birdenbire yanımıza bir adam çıkageldi, elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı; üzerinde yolculuk eseri görülmüyordu. (Uzak yoldan gelmişe benzemiyordu). Hiç birimiz onu tanımıyorduk.

Nihayet Peygamber Aleyhis-Selam’ın önünde oturdu ve dizlerini peygamber Aleyhis-Selam’ın dizlerine dayadı, ellerini uyluklarına koyup:

-“Ya Muhammed, İslamın neden ibaret olduğunu bana söyle!” dedi.

Peygamber Aleyhis-Selam:

-“İslam: Allah’tan başka ilah yok, Muhammed de Allah’ın resûlüdür, diye şehâdet etmen, namazını kılman, zekatı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna gücün yeterse Hacc etmendir.” Buyurdu.

O adam:

-“Doğru söyliyorsun.” Dedi

Hem sorduğu, hem gerçeklediği için buna taacüb ettik. Ondan sonra:

-“İman nedir? Bana haber ver.” diye sordu.

Peygamber Aleyhis-Selam da:

-“İman, Allah’a ve meleklerine, kitablarına, peygamberlerine ve kıyamet gününe, kaderin hayır ve şerrine inanmandır.” diye cevab verdi.

Yine O adam:

-“Doğru söyliyorsun.” Dedi

Ve:

-“İhsan nedir?” diye sordu.

Peygamber Efendimiz Aleyhis-Selam de:

-“İhsan, Allah’ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Eğer sen O’nu görmüyorsan, O seni görüyor.” Buyurdu.

O yine:

-“Doğru söyliyorsun.” Dedi.

Sonra:

-“Kıyâmetin vaktınden bana haber ver.” Dedi.

Peygamber Aleyhis-Selam:

-“Bu hususta kendisinden sorulan kimse, sorandan daha âlim değildir.” Dedi.

Adam:

-“O halde, alâmetlerinden haber ver.” Deyince;

Resûl-i Ekrem aleyhis-Selam:

-“(Kıyamet alameti) câriyenin kendi hanımını doğurması, yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının binâları yükseltmekle birbirleriyle yarışmalarıdır.” Dedi

Sonra; O yabancı kimse gitti.

Ben bir müddet kaldım, sonra Peygamber Aleyhis-Selam:

-“Ey Ömer, soran kişiyi bilir misin?” dedi

-“Allah ve Resûlü bilir” dedim

Resûlullah Aleyhis-Selam da:

-“O, Cibrîl’dir, size dininizi öğretmek için gelmiştir.” Buyurdu.

(Hadisi, Müslim rivayet etmiştir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

Geliye Şam-e mevki-i (Nusaybin)

Hadis: 61
61- الثَّاني : عن أبي ذَرٍّ جُنْدُبِ بْنِ جُنَادةَ ، وأبي عبْدِ الرَّحْمنِ مُعاذِ بْنِ جبل رضيَ اللَّه عنهما ، عنْ رسولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، قال : « اتَّقِ اللَّهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحسنةَ تَمْحُهَا، وخَالقِ النَّاسَ بخُلُقٍ حَسَنٍ » رواهُ التِّرْمذيُّ وقال : حديثٌ حسنٌ .

Hadis: 61-
Ebû Zer Cündüb b. Cünâde ve Ebû Abdurrahman Muaz b. Cebel Radiyallah-u anhüme’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Aleyhis-Sealm:

-“Nerede olursan Allah’tan kork, fenalık yaparsan, arkasından iyilik yap, fena işi silip götürsün, insanlara karşı güzel ahlakla muâmele et.” Buyurdu.

(Hadisi, Tirmizi rivayet etmiş ve: Hadis hasendir, demiştir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

Cök’a Bekir’o-Bekir deresi- (Nusaybin’in kuzeyi)

Hadis: 62

62- الثَّالثُ : عن ابنِ عبَّاسٍ ، رضيَ اللَّه عنهمَا ، قال : « كُنْتُ خَلْفَ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يوْماً فَقال : « يَا غُلامُ إِنِّي أُعلِّمكَ كَلِمَاتٍ : « احْفَظِ اللَّهَ يَحْفَظْكَ احْفَظِ اللَّهَ تَجِدْهُ تُجَاهَكَ ، إِذَا سَأَلْتَ فَاسْأَل اللَّه ، وَإِذَا اسْتَعَنْتَ فَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ ، واعلَمْ : أَنَّ الأُمَّةَ لَو اجتَمعتْ عَلَى أَنْ ينْفعُوكَ بِشيْءٍ ، لَمْ يَنْفعُوكَ إِلاَّ بِشَيْءٍ قَد كَتَبَهُ اللَّهُ لَكَ ، وإِنِ اجْتَمَعُوا عَلَى أَنْ يَضُرُّوك بِشَيْءٍ ، لَمْ يَضُرُّوكَ إِلاَّ بَشَيْءٍ قد كَتَبَهُ اللَّه عليْكَ ، رُفِعَتِ الأقْلامُ ، وجَفَّتِ الصُّحُفُ».
رواهُ التِّرمذيُّ وقَالَ : حديثٌ حسنٌ صَحيحٌ .

وفي رواية غيرِ التِّرْمِذيِّ : « احفظَ اللَّهَ تَجِدْهُ أَمَامَكَ ، تَعَرَّفْ إِلَى اللَّهِ في الرَّخَاءِ يعرِفْكَ في الشِّدةِ ، واعْلَمْ أَنّ مَا أَخْطَأَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُصيبَك ، وَمَا أَصَابَكَ لمْ يَكُن لِيُخْطِئَكَ واعْلَمْ أنّ النَّصْرَ مَعَ الصَّبْرِ ، وأَنَّ الْفَرَجَ مَعَ الْكَرْب ، وأَنَّ مَعَ الْعُسرِ يُسْراً » .

Hadis: 62-

İbn-i Abbâs Radiyallah-u Anhu anlatıyor:

Günün birinde Peygamber Aleyhis-Selam’ın arkasında bulunuyordum, bana

-“Ey Genç! Sana birkaç kelime öğreteyim: Allah’ın emirlerini ve nehiylerini gözet ki, Allah da seni gözetsin. Evet Allah’ı gözet ki, O’nu karşında bulursun. Dileğin varsa Allah’tan dile, yardım isteğecek olursan Allah’tan iste ve bil ki, bütün ümmet toplanıp sana bir menfaat dokundurmaya çalışsalar, ancak senin için Allah’ın yazdığı bir şeyin menfaatını dokundurabilir. Keza, eğer bütün ümmet, sana zarar dokundurmaya kalkışırlarsa, ancak senin hakkında Allah’ın yazmış olduğu zararı dokundurabilirler, artık kalemler kaldırıldı, yazılar kurudu.

(Hadisi, Tirmizi rivayet etmiş ve: Hadis hasendir, sahihtir, demiştir.)

Tirmizi’den başkasının rivayetine göre:

Allah’ın emir ve nehiylerini gözet, O’nu karşında bulursun. Bolluk esnasında (iyilik yapmakla) Allah’ı tanımaya çalış ki, seni darlıkta tanısın. Bil ki, senden yan çizen şey (kader) sana erişek değildir. Sana erişecek şey, senden yan çizecek değildir. Bil ki, zafer sabre bağlıdır, kaygının sonu sevinçtir, zorluğun sonu kolaylıktır.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

Bor’e Gündük-Çağ Çağ deresi- (Nusaybin)

Hadis; 63

63- ا: عنْ أَنَس رضي اللَّهُ عنه قالَ : « إِنَّكُمْ لَتَعْملُونَ أَعْمَالاً هِيَ أَدقُّ في أَعْيُنِكُمْ مِنَ الشَّعَرِ ، كُنَّا نَعْدُّهَا عَلَى عَهْدِ رسولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم مِنَ الْمُوِبقاتِ » رواه البخاريو

Hadis: 63-

Enes Hazretleri radiyallah-u anh’den rivayet edildiğine, göre, şöyle demiştir:

-“Bir takım işler yapıyorsunuz ve onları kıldan daha ince görüyor, hiçe sayıyorsunuz. Halbuki Peygamber Aleyhis-Selam zamanında, biz bu işleri büyük günahlardan sayardık.”

(Hadisi, Buhari rivayet etmiştir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERI

Devam edecek…

Bor’e Gündük (Nusaybin)

64- الْخَامِس : عَنْ أبي هريْرَةَ ، رضي اللَّه عنه ، عن النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَغَارُ ، وَغَيْرَةُ اللَّهِ تَعَالَى ، أنْ يَأْتِيَ الْمَرْءُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ » متفقٌ عليه .
و « الْغَيْرةُ » بفتح الغين : وَأَصلهَا الأَنَفَةُ

Hadis:64-

Ebu Hüreyre radiyallah-u Anh’in rivayetine göre, Peygamber Aleyhis-Selam şöyle demiştir:

-“Allah-u Teâlâ gayrete gelir (zulmü kabul etmez) Allah’ın gayreti, haram kıldığı şeyleri insanın yapmasındandır.”

(Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

Bor-e Veysike (Haci latif bahçesi) Nusaybin

Hadis; 65

65- السَّادِسُ : عَنْ أبي هُريْرَةَ رضي اللَّه عنه أَنَّهُ سمِع النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : « إِنَّ ثَلاَثَةً مِنْ بَنِي إِسْرائيلَ : أَبْرَصَ ، وأَقْرَعَ ، وأَعْمَى ، أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَبْتَليَهُمْ فَبَعث إِلَيْهِمْ مَلَكاً ، فأَتَى الأَبْرَصَ فَقَالَ : أَيُّ شَيْءٍ أَحبُّ إِلَيْكَ ؟ قَالَ : لَوْنٌ حسنٌ، وَجِلْدٌ حَسَنٌ ، ويُذْهَبُ عنِّي الَّذي قَدْ قَذَرنِي النَّاسُ ، فَمَسَحهُ فذَهَب عنهُ قذرهُ وَأُعْطِيَ لَوْناً حَسناً . قَالَ : فَأَيُّ الْمالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ ؟ قال : الإِبلُ أَوْ قَالَ الْبَقَرُ شَكَّ الرَّاوِي فأُعْطِيَ نَاقَةً عُشرَاءَ ، فَقَالَ : بارَك اللَّهُ لَكَ فِيها .
فأَتَى الأَقْرعَ فَقَالَ : أَيُّ شَيْءٍ أَحب إِلَيْكَ ؟ قال : شَعْرٌ حسنٌ ، ويذْهبُ عنِّي هَذَا الَّذي قَذِرَني النَّاسُ ، فَمسحهُ عنْهُ . أُعْطِيَ شَعراً حسناً . قال فَأَيُّ الْمَالِ . أَحبُّ إِلَيْكَ ؟ قال : الْبَقرُ ، فأُعِطيَ بقرةً حامِلاً ، وقَالَ : بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا .

فَأَتَى الأَعْمَى فَقَالَ : أَيُّ شَيْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ ؟ قال : أَنْ يرُدَّ اللَّهُ إِلَيَّ بَصَري فَأُبْصِرَ النَّاسَ فَمَسَحَهُ فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيْهِ بصَرَهُ . قال : فَأَيُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِليْكَ ؟ قال : الْغنمُ فَأُعْطِيَ شَاةً والِداً فَأَنْتجَ هذَانِ وَولَّدَ هَذا ، فكَانَ لِهَذَا وَادٍ مِنَ الإِبِلِ ، ولَهَذَا وَادٍ مِنَ الْبَقَرِ ، وَلَهَذَا وَادٍ مِنَ الْغَنَم .
ثُمَّ إِنَّهُ أتَى الأْبرص في صورَتِهِ وَهَيْئتِهِ ، فَقَالَ : رَجُلٌ مِسْكينٌ قدِ انقَطعتْ بِيَ الْحِبَالُ في سَفَرِي ، فَلا بَلاغَ لِيَ الْيَوْمَ إِلاَّ باللَّهِ ثُمَّ بِكَ ، أَسْأَلُكَ بِالَّذي أَعْطَاكَ اللَّوْنَ الْحَسَنَ ، والْجِلْدَ الْحَسَنَ ، والْمَالَ ، بَعيِراً أَتبلَّغُ بِهِ في سفَرِي ، فقالَ : الحقُوقُ كَثِيرةٌ . فقال : كَأَنِّي أَعْرفُكُ أَلَمْ تَكُنْ أَبْرصَ يَقْذُرُكَ النَّاسُ ، فَقيراً ، فَأَعْطَاكَ اللَّهُ ، فقالَ : إِنَّما وَرثْتُ هَذا المالَ كَابراً عَنْ كابِرٍ ، فقالَ : إِنْ كُنْتَ كَاذِباً فَصَيَّركَ اللَّهُ إِلى مَا كُنْتَ .
وأَتَى الأَقْرَع في صورتهِ وهيئَتِهِ ، فَقَالَ لَهُ مِـثْلَ ما قَالَ لهذَا ، وَرَدَّ عَلَيْه مِثْلَ مَاردَّ هَذَّا ، فَقَالَ : إِنْ كُنْتَ كَاذِباً فَصَيّرَكَ اللهُ إِليَ مَاكُنْتَ .
وأَتَى الأَعْمَى في صُورتِهِ وهَيْئَتِهِ ، فقالَ : رَجُلٌ مِسْكينٌ وابْنُ سَبِيلٍ انْقَطَعَتْ بِيَ الْحِبَالُ في سَفَرِي ، فَلا بَلاغَ لِيَ اليَوْمَ إِلاَّ بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ ، أَسْأَلُكَ بالَّذي رَدَّ عَلَيْكَ بصرَكَ شَاةً أَتَبَلَّغُ بِهَا في سَفَرِي ؟ فقالَ : قَدْ كُنْتُ أَعْمَى فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيَّ بَصري ، فَخُذْ مَا شِئْتَ وَدعْ مَا شِئْتَ فَوَاللَّهِ ما أَجْهَدُكَ الْيَوْمَ بِشْيءٍ أَخَذْتَهُ للَّهِ عزَّ وجلَّ . فقالَ : أَمْسِكْ مالَكَ فَإِنَّمَا ابْتُلِيتُمْ فَقَدْ رضيَ اللَّهُ عنك ، وَسَخَطَ عَلَى صَاحِبَيْكَ » متفقٌ عليه .
« وَالنَّاقةُ الْعُشَرَاءُ » بِضم العينِ وبالمدِّ : هِيَ الحامِلُ . قولُهُ : « أَنْتجَ » وفي روايةٍ : «فَنَتَجَ » معْنَاهُ : تَوَلَّى نِتَاجَهَا ، والنَّاتجُ للنَّاقةِ كالْقَابِلَةِ لَلْمَرْأَةِ . وقولُهُ: « ولَّدَ هَذا » هُوَ بِتشْدِيدِ اللام : أَيْ : تَولَّى وِلادَتهَا ، وهُوَ بمَعْنَى نَتَجَ في النَّاقَةِ . فالمْوَلِّدُ ، والناتجُ ، والقَابِلَةُ بمَعْنى ، لَكِنْ هَذا للْحَيَوانِ وذاكَ لِغَيْرِهِ . وقولُهُ : « انْقَطَعَتْ بِي الحِبالُ » هُوَ بالحاءِ المهملة والباءِ الموحدة : أَي الأَسْبَاب . وقولُه : « لا أَجهَدُكَ » معناهُ : لا أَشَقُّ عليْك في رَدِّ شَيْءٍ تَأْخُذُهُ أَوْ تَطْلُبُهُ مِنْ مَالِي . وفي رواية البخاري : « لا أَحْمَدُكَ » بالحاءِ المهملة والميمِ ، ومعناهُ : لا أَحْمَدُكَ بِتَرْك شَيْءٍ تَحتاجُ إِلَيْهِ ، كما قالُوا : لَيْسَ
عَلَى طُولِ الحياةِ نَدَمٌ أَيْ عَلَى فَوَاتِ طُولِهَا .

Hadis: 65-

Ebu Hüreyre radiayllah-u anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Alayhis-Selam’in şöyle dediğini işittim, demiştir.

-“Beni İsrail’de ala tenli, kel ve kör üç kimse vardı.

Allah-u teâlâ bunları sınamak (yani mahiyetlerini kendilerine göstermek) istedi. Bunlara bir melek gönderdi.

Ferişte, ala tenliye geldi;

-“En ziyade ne istiyorsunuz?” diye sordu.

Ala tenli;

-“Güzel renk ve güzel deri, beni insanlara iğrenç gösteren şey’in benden giderilmesini isterim.” Dedi

Melek hemen onu sıvaladı, iğrenç hal ondan gitti ve rengi güzelleşti.

Melek ona;

-“Hangi malı en çok seviyorsun?” dedi.

Ala tenli adam;

-“Deveyi yahud ineği.” Dedi.(Bunun hangisini söylediğini hakkında râvi’nin şübhesi vardır.)

Ona on aylık bir gebe dişi deve verildi.

Ve melek;

-“Allah bunları senin için bereketli kılsın!” dedi.

Sonra kelin yanına gitti ve;

-“En ziyade arzuladığın şey nedir?” diye sordu.

Kel de;

-“Güzel saç ve insanları benden iğrendiren bu şey’in benden giderilmesi.” Dedi

Melek hemen onu sıvadı, iğrenç hal ondan gitti ve güzel saç bitti.

Sonra melek ona;

-“Hangi malı çok seviyorsun?” dedi.

Kel;

-“İneği çok seviyorum.” Dedi

Ona gebe bir inek verildi. Melek;

-“Allah bunu senin için bereketli kılsın.” Dedi

Melek sonra körün yanına geldi

Ve;

-“En ziyade ne arzu ediyorsun?” diya sordu.

Kör;

-“Cenab-ı Hak benim gözlerimi iade etsin de, insanları göreyim.” Dedi

Bunun üzerine melek bunun gözünü sıvadı, Allah-u Teâlâ körün gözünü iade etti.

Melek;

-“En ziyade HANGİ MALI SEVİYORSUN?” dedi

Kör;

-“En ziyade koyunu seviyorum.” Dedi

Bunun üzerine kendisine döllü koyun verildi.

Bu hayvanlardan deve ile inek yavruladı, koyun kuzuladı. Bu üç kimseden birinin bir vadiyi dolduran devesi, öbürünün bir vadiyi dolduran ineği ve diğerinin bir vadiyi dolduran koyunu oldu.

Sonra Melek tekrar dönüp ala tenli’nin eski kiyafetine bürünerek onun yanına geldi

Ve;

-“Fakir adamım, yoluma devam etmek imkanları kalmadı, binaenaleyh bugün ulaşmak istediğim yere, ancak Allah’ın sonra senin yardımın sayesinde varabileceğim. Rengini ve cildini güzelleştiren Zat’ın hakkı için senden bir deve istiyorum ki, onunla seferimi sonuna erdireyim.” Dedi

Ala tenli adam;

-“Verilmesi lazımgelen yer çok,” dedi.

Bunun üzerine Melek;

-“Ben seni tanır gibi oluyorum. Sen ala tenli idin, insanlar senden iğrenirlerdi; fakirdin, Allah sana mal verdi, değil mi?”dedi

Ala tenli adam;

-“Mal bana dededen, babadan miras olarak intikal etti.” Dedi

Melek;

-“Eğer yalan söyliyorsan, Allah seni evvelki kalına koysun.” Dedi

Melek sonra kelin kılık ve kıyafetine girerek onun yanına geldi, Buna da ötekine söylediği gibi söyledi.

Bu da öteki gibi cevab verdi

Melek buna da;

-“Eğer yalan söyliyorsan, Allah seni evvelki haline iade etsin.” Dedi.

Sonra Melek körün kılık ve kiyafetine girerek onun yanına geldi.

Ve;

-“Yolcu ve fakir bir adamım, seferimi devam ettirmek çareleri kalmadı. Bu gün ancak Allah’ın, sonra senin sayende maksada varabileceğim. Senin gözlerini iade eden Zat hakki için senden bir koyun isterim ki, onunla seferimi devam ettireyim.” Dedi

Bunun üzerine kör şöyle dedi;

-“Ben kördüm, Cenab-i Allah gözlerimi iade etti. Binaenaleyh istediğini al, istediğini bırak. Allah’a kasem ederim ki, Allah için aldığın hiçbir şeyde sana müşkülât çıkarmıyacağım.”dedi

Melek;

-“Malın senin olsun, bu sizin için bir imtihandır. Allah senden razı oldu ve arkadaşlarına gazâb etti.” Dedi.

(Hadisi, Buhâri ve Müslim rivayet etmişlerdir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

Bor-e veysike (Nusaybin)

66- السَّابِعُ : عَنْ أبي يَعْلَى شَدَّادِ بْن أَوْسٍ رضي اللَّه عنه عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : «الكَيِّس مَنْ دَانَ نَفْسَهُ ، وَعَمِلَ لِما بَعْدَ الْموْتِ ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَه هَواهَا ، وتمَنَّى عَلَى اللَّهِ الأماني » رواه التِّرْمِذيُّ وقالَ حديثٌ حَسَنٌ
قال التِّرْمذيُّ وَغَيْرُهُ مِنَ الْعُلَمَاءِ : مَعْنَى « دَانَ نَفْسَه » : حَاسَبَهَا .

Hadis: 66-

Ebû Ya’la Şeddad b. Evs radiyallahu anh’’in rivayet ettiğine göre, Peygamber Alayhis Selam şöyle buyurmuştur;

-“Akıllı kimse, kendisini sorguya çeken ve ölümden sonrası içim çalışandır. Âciz kimse, nefsini hevasına tabi kılar ve Allah’tan olmıyacak şeyler bekler.”

(Hadisi, Tirmizi rivayet etmiş ve; Hadis Hasen’dır, demiştir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

Bor-e Gündük (Nusaybin)

67- الثَّامِنُ : عَنْ أبي هُرَيْرَةَ رضي اللَّهُ عنهُ قال : قالَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مِنْ حُسْنِ إِسْلامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَالاَ يَعْنِيهِ » حديثٌ حسنٌ رواهُ التِّرْمذيُّ وغيرُهُ .

Hadis: 67-

Ebû Hüreyre Radiayallah-u anh’den rivayete göre Resûl-i Ekrem Aleyhis Selam şöyle buyurmuştur;

-“Kendisine faydası olmayan şeyi terk etmesi, insanın iyi Müslüman oluşundandır.”

(Hadis, hasendir. Tirmizi ve diğerleri rivayet etmişlerdir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…

Bor-e Veysike (Nusaybin)

68- التَّاسعُ : عَنْ عُمَرَ رضي اللَّهُ عنه عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « لا يُسْأَلُ الرَّجُلُ فيمَ ضَربَ امْرَأَتَهُ » رواه أبو داود وغيرُه .

Hadis; 68

Hazret-i Ömer Radiyllah-u Anh’den rivayete göre, Nebi Alayhis Selam şöyle buyurmuştur;

-“Adam’dan karısı niçin dövdüğü sorulmaz. (Çünkü bu, aile esrarıdır. Hükümete müracaata lüzüm görülmedikçe başkasının müdahalesi uygun değildir.)

(Hadisi, Ebû Dâvud rivayet etmişlerdir.)

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINEVLERİ

Devam edecek…