‘Şah-i Nakşibend’ olarak etiketlenmiş yazılar
Girnavas’tan Şanişe köyünün görüntüsü
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 15
Bir defasında Nesef’de büyük bir kuraklık oldu. Sıcaktan toprak çatlayıp, mahsuller kurumaya başladı. Halk günlerce yağmur beklediler. Fakat bir damla yağmur düşmedi. Nesef halkı, Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin duâsını almak için aralarından birini huzuruna gönderdiler.
O da gelip durumu arz etti.
-“Nesef ahalisi kuraklıktan dolayı mahzun ve kederlidir.” Dedi.
Bunun üzerine, Behâeddin Buhâri hazreleri (k.s.) buyurdu ki;
-“Üzülmesinler, Allah-u Teâlâ onlara y a ğ m u r gönderecek.”
Aradan kısa bir zaman geçmişti ki, Nesef’e yağmur yağmaya başladı. Yağmur bir gün ve bir gece devam etti. Kuraklık ortadan kalkıp bolluk oldu.
Bir talebesi şöyle anlatmıştır;
-“Ben küçük yaşta Cenânyan denilen yerden Buhâra’ya geldim. Âlimlerin derslerine devam ettim. Sonra kalbime Kâ’be’yi ziyaret etme arzusu doğdu. Mekke’ye gidip, Kâ’be’yi ziyaret etmek şerefine kavuştum. Buhâra’ya döndüm. Fakat nefsim çok azgındı Hatta eşkiyalık yapacak kadar kötü bir halde idi.
Ben bu halde iken, bende bir çekilme hali hasıl oldu. Bu hal, beni ister istemez, Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin huzuruna sürükledi. Huzuruna varınca, beni yanına yaklaştırdı. Sonra enseme öyle bir vurdu ki, yediyim sillenin te’sirinden neye uğradığımı bilemedim. İstemiyerek bağırdım
Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) bu halime öfkelenip;
-“Sus” dedi.
Sonra da;
-“Eğer sabredip o narayı atmasaydın, bir sohbetle işin tamam olurdu.” Buyurdu.
Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin talebelerinden Şeyh Ömer Taşkendi şöyle anlatmıştır;
-“Benim Behâeddin Buhâri (k.s.) ye muhabbetim ve talebe olmam şöyledir;”
-“Önce Taşkend’de talebelerinden bir kısmını tanımıştım. Onlar ile sohbet eder, hizmetlerinde bulunurdum.”
Sohbet sırasında;
-“Bana, Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin faziletini, hallerini anlatırlardı. Böylece görmediğim halde ona karşı içimde bir muhabbet hasıl oldu. Birgün Taşkend’deki talebelerinden birinin evine gittim. Hocasını hatırlıyor ve ona rabıta ediyordu. Bir müddet oturduktan sonra yemek getirdi.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhâri (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Veysike köyünden çevre köylerin görüntüleri (Cöke Bekiro)
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 16
O anda Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) gözüme göründü ve kulağıma;
-“Senin Horasan’a gitmen gerekir.” Diye söyledi.
Yemekten sonra Horasan’a gitmek üzere yola çıktım.
-“Horasan’a, oradan da, Behâeddin Buhâri (k.s.) nin yakın talebelerinden mevlânâ Celâleddin’in bulunduğu yere gittim. Evine varıp kapıda durdum, kandisi tarafından çağrılmamı bekledim. Bir saat sonra evden bir cemâat çıktı.”
Beni çağırıp huzuruna kabul ettiler ve;
-“Sen geldiğin sırada, gelişinden haberim var idi. Fakat seninle baş başa görüşmek istedim. Onun için beklettim.” Dedi.
-“Bundan sonra ben halimi ona anlattım ve çok ağladım, bana yardımcı olmasını istedim.”
Yemin ederek dedi ki;
-“Behâeddin Buhâri sana kafidir, teveccühüne kavuşursun.”
Sonra onun faziletinden, menkıbelerinden bahsedip, huzuruna kavuşmak için hemen yola çıkmamı söyledi.
-“Yolculukta başıma ba’zı hadiselerin geleceğini de işaret etti. Derhal “Nesef” tarafına doğru yola çıktım. Oradan da Horasan’a hareket etmek üzere bir gemiye bindim. Gemi bir müddet yol aldıktan sonra, sabah namazının vakti girdi. Gemide bir ezan okudum. Fakat yolcular namaza kalkmadılar. Bu duruma üzülüp, onmlara nasihat ettim. Fakat bana kızdılar.”
-“Bu durum karşısında bende öyle bir hal oldu ki, kendimi suya atmak istedim. Ayaklarımı suya uzatıp gemiden ayrıldım, Fakat suya batmadım. Öyle bir hal oldu ki, suyun üzerinde yürümeye başladım.”
Gemidekiler bu halimi görünce ağlamaya başladılar;
-“Biz yanlış bir iş yaptık, yaptığımıza tövbe ettik, Gemiye gel, sen ne dersen onu yapacağız.” Dediler.
Bunun üzerine ben tekrar gemiye bindim. Sabah namazını, gemideki yolcular ile cemâat olup kıldık.
-“Bir müddet yolculuktan sonra “Âmura kalesine” vardık. Orada da acaip hadiseler oldu. Behâeddin hazretleri (k.s.) ne iltica ettim. Şirmüşter denilen bir dergaha vardım. Yola devam ederken bir kervana rastladım.”
Bana dediler ki;
-“Bu çöle dalma, çok büyük bir çöldür, yolunu şaşırırsın. Burada dur, şayet yola devam edecek olursan sağ tarafa yönel, sol taraftan gidersen sonunu bulamazsın ve helak olursun.”
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhâri (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Sinne dize tepesinden navale’den görüntü
Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhari (Şah-i Nakşibend Kaddasallahu sirreh)- 17
Kervan geçip gittikten sonra, kendi kendime;
-“Ben, Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin huzuruna gitmek üzere yola çıkmış bulunuyorum. Ona tabi olup, hak yola gireceğim için bana tehlike gelmez.” Dedim.
Çöle dalıp yürümeye başladım. Bir müddet yürüdükten sonra aç olduğumu hatırladım. Kendi kendime ba’zı nefis yemekleri düşünerek;
-“Ah o yiyecekler olsa da yesem.” Dedim.
-“Ben böyle düşünürken , o anda önüme birdenbire bir sofra geldi, üzerinde tam arzu ettiğim yemekler vardı. Bu durum karşısında hâlim değişti.”
Ağlamaya başladım.
-“Ey Allahım, senin rızanı arayan kimseye her ne lazım olursa ihsan ediyorsun. Ben de senin rızandan başka bir şey asla taleb etmiyeceğim.” Dedim.
-“O yemekleri yiyip, çölde yola devam ettim. Yolda karşıma bir ceylan sürüsü çıktı, beni görünce sağa sola kaçışmağa başladılar;”
-“Eğer ben bu yoldaki arzum ve isteğimde samimi isem, ceylanlar benden kaçmazlar. Dedim. Ben böyle der demez, ceylanlar yanıma toplanıp bana yüzlerini sürmeye başladılar.”
Bu durum karşısında da halim değişti ve çok ağladım.
-“Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) ne karşı muhabbetim o kadar artı ki, huzuruna bir an evvel kavuşmak için can atıyordum. “Ehan” denilen yere vardığımda, yine Behâeddin Buhâri hazretleri (k.s.) nin bereketi ile acaib hallere kavuştum.”
Oradan “Serahs’a” vardım. Kendi kendime,
-“Her yerde Allah-u teâlâ’nın dostları, sevgili kulları bulunur. Bu civarda da vardır. Onlardan musâade almadıkça bu şehre girmeyeyim.” Dedim.
Ben böyle düşünürken, karşıma divâne halde bir kimse çıktı.
Halk onu görünce;
-“Divâne Dâvud geliyor.” Dediler.
Benim yanıma yaklaşınca, onu karşılayıp;
-“Selamunaleyküm, diyerek selam verdim.”
Bana;
-“Ve aleykesselâm” deyip selamımı aldı.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin ondördüncüsü olan Allah-u teâlâ’nın sevgisini kalblere nakşettiği için “Nakşibend” de denilen Behâeddin Muhammed bin Muhammed Buhâri (Şah-i Nakşibend Kadasallah-u sirrehu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu