‘Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu)’ olarak etiketlenmiş yazılar

Mihrabi Nebi Aleyhis selam( Revda-i Şerif)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 11

Bu mühteşem manzarayı seyredenler, büyük bir heyacana kapıldılar. Mevlânâ koşarak ilerledi, atın dizginlerine yapıştı. Göz göze geldiler. Şems(r.a.) in attan inmesine yardım eden Mevlânâ hazretleri (r.a.), üstadının ellerinden sevinç gözyaşları arasında doya doya öptü.

Bu arada yanık sesli hafızlar Kur’an-i kerim okumaya başladılar. Herkes büyük bir haz içinde Kur’an-i kerimi dinledikten sonra, sıra ile Şemseddin-i Tebrizi (r.a.) ellerini öptüler.

Sonra Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin medresesine geldiler. Şems-i Tebrizi (r.a.), Sultan Veled hazretleri (r.a.) in kendisine gösterdiği hürmeti ve yaptığı hizmetleri Mevlânâ’ya anlattı.

Bundan çok memnun olduğunu bildirerek;

-“Benim bir “serim” (başım), bir de “sırrım” vardır. Başım (serim) ı sana fedâ ettim. Sırrımı da oğlum, Sultan Veled’e verdim. Eğer Sultan Veled‘in “bin yıl” ömrü olsa da hepsini ibadetle, geçirse, ona verdiğim sırr’a, ya’ni avliyalıkta yükselmesine sebep olduğum derecelere kavuşamaz.” Dedi.

Mevlânâ Celâleddin hazretleri (r.a.) ile Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), eskisi gibi yine bir odaya çekilip sohbete başladılar. Hiç dışarı çıkmadan, yanlarına oğlu Sultan Veled’den başka kimseyi sokmadan, ma’nevi bir âlem’de ilerlemeye başladılar.

Halk, Şems (r.a.), gelince Mevlânâ hazretleri (r.a.) sâkinleşeceğini, aralarına katılıp, kendilerine nasihat edeceğini, sohbetlerinden istifade edeceklerini ümid ederlerken, tam tersine, eskisinden daha fazla Şems (r.a.) e bağlandığını ve muhabbetinin ziyadeleştiğini gördüler.

Siracettin anlatır;

-“Kış mevsiminin ortası idi. Bir kimse bahçesine gül dikmişti. Bunu Şems-i Tebrizi (r.a.) nin bulunduğu bir mecliste”

-“Efendim! Ben bu günlerde bahçeye gül ağacı diktim. Acaba tutup gül verir mi? Yoksa emeğim boşa mı gider?” diye sordu.

Bu kimsenin teredütlü halini gören Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Cenâb-i Hak isterse, böyle sebepsiz de yaratır.” Derken, hırkasının altından bir demet gül çıkardı. Orada bulunan bizler de bu kerâmeti görünce, hayretimizden şaşırıp kaldık.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Minberi Nebi Aleyhis selam (Revda-i Şerif)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 12

Sultan’ın bir oğlu vardı. Çok yiğit ve yakışıklı idi. Fakat her şeyi hemen ezberleyemez çok kısa zamanda da unuturdu.

Hocaları , onun unutkalığından usanmışlardı. Babası birgün Şems-i Tebrizi (r.a.) nin huzuruna gelip, oğlunun durumunu anlattı ve himmetini istirham edip, Kur’an-i kerim öğretmesini istedi.

Şems-i Tebrizi (r.a.) de kabul buyurup;

-“İnşallah hergün Kur’an-i kerim’in bir cüz’ünü (Yirmi sahife) ezberler.”dedi.

Orada bulunan herkes bu söze şaşırdılar. Ertesi günden i’tibaren, çocuk derse gelmeye başladı ve hergün yirmi sahife’yi ezberledi. Bir ayda Kur’an-i kerim’in tâmamını ezberlemiş oldu.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), Mevlânâ (r.a.) yı evliyalık makamlarının en yüksek derecelerine çıkarmak için elinden gelen bütün tedbirlere başvuruyor, her türlü riyazet ve mücâhedeyi yaptırıyordu. Günler bu şekilde devam ederken, halk, Mevlânâ (r.a.) nın hiç görünmemesinden dolayı Şems (r.a.) e kızmaya başladılar.

Birgün bu söylenenleri Şems-i Tebrizi (r.a.) işitince, sultan Veled (r.a.) e dedi ki;

-“Ey Veled! Hakkımda yine sû-i zan etmeye başladılar. Beni Mevlânâ’dan ayırmak için, söz birliği etmişler. Bu seferki ayrılığımın acısı çok derin olacak!”

645 (m. 1247) senesi Aralık ayının beşin’e rastlayan Perşembe gecesiydi. Mevlânâ hazretleri iler Şems (r.a.) yine odalarında sohbet ediyorlar. Allah-u Teâlâ’nın muhabbetinden ve çeşitli evliyalık makamlarından anlatıyorlardı.

Bir ara kapı çalındı ve Şems hazretleri (r.a.) ni dışarı çağırdılar.

Şems-i Tebrizi (r.a.) Mevlânâ (r.a.) ya;

-“Beni katletmek için çağırıyorlar.” Dedi. Ve dışarı çıktı.

Dışarıda bir grup kimse, bir anda üzerine hücum ettiler. Şems-i Terbrizi hazretleri (r.a.) nin “Allah!” diyen sesi duyuldu. Mevlânâ hemen dışarı çıktı, fakat hiç kimse yoktu. Yerde kan lekeleri vardı. Derhal oğlu Sultan Veled (r.a.) i uyandırıp, durumun tetkikini istedi. Yapılan bütün araştırmalarda Şems-i tebrizi (r.a.) nin cesedini bulamadılar.

Bu cinayeti işleyenler “yedi” kişi idi. İçlerinde Mevlânâ (r.a.) n ın oğlu Alâeddin de vardı.

Yedisi de kısa bir süre sonra çeşitli belâlara yakalanarak öldüler.

Bir gece Sultan Veled (r.a.), rü’yasında Şems-i Tebrizi (r.a.) nin cesedinin bir kuyuya atıldığını gördü. Uyanınca, yanına en yakın dostlarından birkaçını alarak, gördüğü kuyuya gittiler.. Cesed hiç bozulmamıştı. Mevlânâ (r.a.) nın medresesine defn ettiler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Minberi Nebi Aleyhis selam (Revda-i şerif içi)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 13

Şems-i Tebrizi (r.a.) nin kıymetli sözlerinden bazıları;

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ye bir kimse sordu;

-“Efendim! Ma’rifeti bana anlatır mısınız?”

Şems-i Tebrizi (r.a.) de;

-“ Bir gönül ki, Allah-u Teâlâ’nın muhabbetiyle yanıp, onunla hayat buluyorsa, bu ma’rifettir.”

Soruyu soran;

-“Peki ben ne yaparsam bu ma’rifeti elde edebilirim?” diye tekrar sordu;

Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Bedeni terk ederek. Çünkü Allah-u Teâlâ ile kul arasındeki perde, kişinin bedenidir. Allah-u Teâlâ’ya vasıl olacak, mâni olacak şey dört tanedir;”

-“1- Şehvet,”
-“2- Çok yemek,”
-“3- Mal ve makam,”
-“4- Ucb ve gurur.”

-“İşte bu dört şey, kulun cenab-i Hakka ulaşmasına manidir.”

Bir defasında de şöyle buyurdu;

-“Veliler, Allah-u Teâlâ’yı zikretmekten yorulmazlar ve O’nun muhabbetine doymazlar. Onların yanında dünyanın hiçbir kıymeti yoktur. Onlar, her ân Allah-u Teâlâyı zikr ederler, şükür ederler, ibadete devam ederler. Bir kalbden bütün arzu ve istekler çıkarsa, orada Allah-u Teâlâ’nın sevgisinden başka bir sevgi kalmaz.”

Gene Şems hazretleri (r.a.) buyurdu;

-“İlim olmayan bir bede, suyu olmayan şehre benzer.”

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne;

-“İnsanların en üstünü, kıymetlisi kimdir?” diye sordular.

Şems hazretleri (r.a.) cevabında;

-“Şu dört kimsenin kıymeti, Allah-u Teâlâ katında yüksektir.”

-“1- Şükr eden zengin,”
-“2- Kanâatlı ve sabr eden fakir,”
-“3- Allah-u Teâlâ’nın azabından korkan kimse,”
-“4- Takva, Ver’a, zühd sahibi; yani haramlardan sakınıp, şüpheli korkusuyla mübahların çoğunu terk ederek dünyaya zerre kadar meyletmiyen âlimdir.” Buyurdu.

-“Bu kıymetli insanların içinde en üstün olanı hangisidir?” diye sordular.

Şems-i Tebrizi (r.a.) buyurdu ki;

-“İlim ve hilm sâhibi âlimlerdir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mihrab-i Nebi Aleyhis selam( Revda-i şerif içi)

Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) – 14

Cömertliği sordular;

Şems hazretleri (r.a.) Buyurdu ki;

-“Dört türlü sehavet (cömertlik) vardır;”

-“1- Mal cömertliği; zahidlere mahsustur. Onlar malı verirler, ma’rifeti Allah-u Teâlâ’yı tanımayı alırlar.”
-“2- Beden cömertliği; müctehid olan âlimlere mahsustur. Onlar da Allâh-u Teâlâ’nın yolunda vucutlarını harcarlar ve hidayeti alırlar.”
-“3- Can cömertliği; şehidlere mahsustur. Onlar da canlarını vererek Cenneti alırlar.”
-“4- Klab cömertliği; âriflere mahsustur. Onlar da gönül vererek muhabbeti alırlar.”

Bir gün Şems-i Tebrizi (r.a.) dostlarına şöyle nasihatta bulundu;

-“Ahireti terk edip, dünyaya talib olup muhabbet edenlere, mal kazanıp zengin olmaktan başka çare yoktur.”

-“ Ahirete talib olan kimselerede, ölmeden önce ibadet yaparak, Din-i İslâm’a hizmet ederek gayretle çalışmaktan başka çare yoktur.”

-“Âllah-u Teâlâ’nın tâlibi olan kimselere, O’na kavuşmak arzusu içinde olanlara, mihnet, meşakkat, dert ve belâlara katlanmaktan başka çare yoktur.”

-“İlim taleb edenler, yâni âlim olmak isteyenlere, herkesin gözünde hakir olmak ve yalnız, kimsesiz, garip kalmaktan başka çare yoktur. Çünkü kim ilim öğrenmek arzusunda olursa, onun üzüntüsü çok olur. Onu rendice ederler. Her türlü derde, belâya sabretmesi lazımdır ki, huzura kavuşabilsin.”

-“Her kim kendini üstün görürse, onun sonu zillete düşmek olur.”

-”Hesapsız, sonunu düşünmeden malını sarfedenler, fakir olurlar. Her kim fakirliğe sabreder, kanâatkar olursa, sonunda zenginliğe ulaşır.”

Her kimsenin, kendisinde bulunan iki şeyin birisini öldürüp, birisini diri tutmaya çalışması lazımdır. Öldürmesi icab een şey nefsidir. Çünkü nefsi öldürmedikçe, rahata ermek düşünülemez. Diri tutması lazım gelen şey de, gönüldür. Çünkü gönlü ölü olanların mes’ud ve bahtiyar olması düşünülemez.”

Şems hazretleri (r.a.) yine Buyurdu;

-“Dünya, insanı hevâ ve hevesine kaptırır, nefsin arzularına uydurur. Neticede cehenneme götürür.”

-“Ahireti kazanmak için çalışmak lazımdır ki, bu, insanı Cennet’e götürüp, Allah-u Teâlâ’nın cemâlini görmekle şereflenmeye sebb olur.”

İslâm âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

(1-Tam ilmihal Seâdet-i Ebdiyye; sahife -1072)
(2-Rehber ansiklopedisi cild 16 sahife 69)
(3-Nefehat-ül-üns; sahyife 520)
(4- Hadikat-ül-evliya sahife 16)
(5-Kamus-ül-a’lâm cild-1 sahife 2872)
(6-Menakib-ül-ârifin cild; 1 sahife 82)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Şems-i Tebrizi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu