‘Şeyh-i Cezeri’ olarak etiketlenmiş yazılar

Zeynelâbidin cami-i külliyatı restore edilirken (Nusaybin)

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu);

Kırâat âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Muhammed Bin Muhammed bin Ali bin Yusuf el-Cezeri, ed-Dimeşkı, eş-Şirazı’dır.

Şafii mezhebinde büyük bir fıkıh âlimi idi. “İbn-i Cezeri” diye meşhur oldu. Ailesi, “Cezeri” nisbeti ile tanınırdı. Künyesi “Ebu’-Hayr” idi. Cezire, Musul’un yakınında bir beldedir.

Lakabı Şemseddin idi. 751 (M. 1350) senesi Ramazan ayının onbeşinde, teravih namazından sonra Şam’da dünyaya geldi. Mensup olduğu aileden çok âlim yetişti. Herbirisi, zamanının “bir tanesi” idi. Çeşitli dini ilimlerde büyük bir âlim olarak yetişen Şemseddin Muhammed Cezeri, “Şeyh Cezeri” diye de tanınırdı.

Osmanlı Sultanı Yıldırım Bâyezid ve Timur Hân’dan çok iltifat gördü. Çok kitab yazdı. Timûr Hân, Ankara Savaşından sonra onu Mâverâünnehr’e götürdü. Bu diyarda onun ilminden çok istifade ettiler.

Onun “Hısn-ül-hasin” adındaki duâ kitabı, Arabca ve Farsça şerhleri ile basılmış olup, çok kıymetlidir. Kirâat ilmine dâir eserleri de kıymetli ve pek meşhurdur.

833 (M. 1429) senesi Rabi’ul-evvel ayının beşinci günü Cuma namazı vaktinde Şiraz’da vefat etti. Orada kendisinin yaptırdığı mezarına defnedildi.

İbn-i Cezeri (r.a.) nin doğumu hakkında şöyle anlatılır;

-“Babası Muhammed Cezeri (r.a.) tüccar idi. Kırk senelik evli olduğu halde çocuğu olmamıştı. Bir sene hacca gitti. Mekke-i mükerreme’de Zemzem kuyusunun başına varınca, Allah-ü teâlâ’dan âlim olacak bir erkek evlad ihsan etmesini duâ ve niyaz ederek, Zemzem suyundan içti. Hac’dan döndükten bir müddet sonra, bu evladı dünyaya geldi.

Şeyh Cezeri (r.a.) daha 14 yaşında iken, 764 (M. 1362) senesinde Kur’an-i kerim’in tamamını hıfz etti, ezberledi. Erfesi sene, Kur’an-i kerim’in hatmi ile namaz kılmak şerefine kavuştu.

Bir müddet hadis ilmine çalıştıktan sonra, Kur’an-i kerim’in muhtelif kırâat usullerini tahsile başladı. Bazı meşayih ve âlimlere kırâatını arz etti. 768 (M. 1366) senesinde kırâat ilminde “Kırâat-ı Seb’a”yı öğrendi. Aynı sene içinde hac ibadetini yapmak için Mekke-i mükerreme’ye ve oradan da Kahire’ye gitti. Oradaki kırâat âlimlerinden de “Kırâat-ı Aşere”, “İsnâ-i aşere” ve “Selâs-i aşere” yi elde etti.

Bu kırâat usullerinde pek mahir oldu. Sonra Şam’a gidip, Dimyatı’nin Aberkuhi’nin ve Esnevi’nin talebelerinden ve İrkumi’den hadis-i şerif dinleyip, Esnevi ve başka âlimlerden fıkıh ilmini okudu. Sonra tekrar Mısır’a gidip, orada usûl, fıkıh, me’âni ve beyan ilimlerini kaynaklarından tahsil ettikten sonra İskenderiyye’ye geçti. Orada İbn-i Abdüsselam’in talebelerinin derslerinde bulunup, onlardan hadis-i şerif dinledi. Çok âlimdem ilim tahsil etti.

774 (M. 1373) yılında, Şeyhülislâm Ebü’l-Fida İsmail bin Kesir, fetva verebilmesi için ona izin verdi. 778 (M. 1376) yılında Şeyh Ziyâüddin ve 785 (M. 1383) de de Şeyhülislâm Bülkini tarafından fetvâ vermeye me’zün kılındı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i külliyaının restore edilme hali

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 2

Sonra Kuran-i kerim’i okutmakla meşgül oldu. Önce Şam’da Beni Ümeyye Camii’nde iki sene kırâat dersi verdi. Sonra Âdiliye Medresesi’nin başmüderrisliğini yaptı. Daha sonra da Eşrefiyye’deki Dar-ül-hadis’ın başmüderrislik makamına getirildi.

Şeyh İbn-i Seyâr’dan sonra, Ümm-i Salih türbesi yanındaki medresenin idareciliğine getirildi. Bu tedrisat dönemlerinde, birçok âlim huzurna gelip ondan ilim tahsil etmişlerdir.

Şihab bin Haci bunlardan birisi olup dedi ki;

-“O, çok güzel ders verirdi.”

Emir kutlu Bey ile araları açıldığından, birkaç kere Mısır’a gidip geldi. Emir Berkuk tarafından Şihab-i Hasabi’den sonra Tute Camii Hatibliğine tayin edildi. İbn-i Burhan bin Cemâ’a’dan sonra Selahiyyet-ül-Kudsiyye Medresesi’nin müderrisliğine tayın edildi. 797 (M. 1394) senesi başlarına kadar bu vazifede kaldı.

Emir Kutlu Bey ile aralarındaki ihtilaf yüzünden, bu vazifesinden alınıp, Şam’da yaptırılan medresnin kırâat müdderisliğine tayin edildi. Orada bir müddet ders okuttu. Birçok kimseler, ondan Kur’an-i kerimi kırâat eylediler. Bir ara Şam Kadılığına da getiridi.

İbn-i Cezeri (r.a.), 798 )M. 1395) de Mısır’dan ayrılıp, İskenderiyye’den bir gemiye binerek, deniz yolu ile Anadolu’ya, Bursa’ya geldi. O zaman, Osmanlı padişahı Sultan Yıldırım Bâyezid Hân idi. Âdil ve âbid bir zât olan Sultan Bâyezid’in ilme ve âlimlere çok hürmeti ve derin saygısı vardı.

Ona çok ikrâm ve ihsanlarda bulundu. Onun yanında birkaç sene kaldı. Bu zatın geldiği, kısa zamanda her yerde duyuldu. Bursa’dan ve diğer şehirlerden birçok kimseler, ondan “Kırâat-i aşere”yi tahsil edip, bu ilimde yetiştiler. O kırâat ve hadis ilmini Anadolu’ya yaydı. Çok kimseler onun ilminden faydalandılar.

805 (M. 1402) yılında Timur ile Yıldırım Bâyezid Hân arasında vuku bulan Ankara Savaşından sonra, Timur Hân Bursa’ya kadar geldi. O da, ilme ve âlimlere çok değer verirdi.

İbn-i Cezeri hazretleri (r.a.) ni alıp, Mâverâünnehr’e götürdü. Kaş şehrinde kaldı. Sonra Semerkand’a gitti. Her şehirde çok sayıda talebe, ondan kırâat dersi aldılar. Semerkand’da ders okuttuğu sırada, büyük âlim Seyyid Şerif Cürcâni hazretleri (r.a.) ile buluştu.

807 (M. 1404) senesinde Timur Hân vefat edince, Mâverâünnehr’den çıkıp, Herat şehrine geldi. Sonra Yezd’e, oradan İsfahan’a, sonra da Şiraz’a geldi. Her şehirde, her memlekette ilim talibleri, isteklileri, Şeyh Cezeri’den, Kur’an-i kerimin kırâatinden kimisi “Kırâat-ı seb’a”yı kimisi, “Kırâat-ı aşere”yi öğrendiler. Kırâat ve hadis ilimlerini her yere yaydı. Sonra Şiraz valisi Sultan Pir Muhammed tarafından, arzusu hilafına olarak, Şiraz ve etrafının kadılığına tayin edildi.

Timur oğullarının hakim olduğu birçok beldede kadılık yaptı. Sonra Hacca gitmek niyatiyle bu görevinden ayrılıp, Basra’ya geldi. Oradan Yenbu’ya gidip, bir müddet ikâmet etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin cami-i nin külliyatının restore halı

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 3

Nihayet 823 (M. 1420) yılının Rabi’ul-evvel ayında Medine-i münvvere’ye geldi. Sonra da Mekke-i mükerreme’ye geçti. Çok Kimseler yanına gelip, onun ilminden istifade ettiler.

Hac farizasını ifâ ettikten sonra, bir müddet daha bu mübarek beldelerde kaldı. Medine-i münevvere’de kaldığı sıralarda Şeyh-i Haremeyn Azizüddin Muhtaram de, ondan kırâat ilmini okudu. O yıllarda Kur’an-i kerimin kırâati, yani okunması üzerinde iki cildlik “Kitab-ülbeşer-fi kırâat-il aşer” adındaki eserini te’lif etti. Bu eserini ihtisar edip, kısaltıp, “Takrib” adını verdi.

Ayrıca, “Tahrib-üt-teysir fıl-kırâat-il-aşere” “Tabakât-ül-kurrâ ve “Tevârih-ül-kurrâ” kitablarını yazdı.

Belde-i Haremeyn’de birkaç sene kaldıktan sonra, Şiraz’a döndü. Bir müddet sonra da Şam’a geldi. Kahire’de kalabilmesi için kendisine izin verildi. Orada kalıp, Sultan Eşref ile çok sohbetlerde bulundu. Kendisine pek çok ikram ve iltifatlarda bulunulan Sultan, onu Kahire’de Kuran-i kerim’in kırâatını ve hadis-i şerif okutup öğretmesi için yaptırdığı medreseye tayin etti.

Bundan önce Kâtib Müeyyed bu vazifeyi yürütüyordu. Onun Kahire’ye gelişinde, Kâtib Müeyyed vefat etmişti. Şeyh Cezeri (r.a.), bir müddet sonra, hacılarla beraber Mekke’ye gitti. Hacdan sonra deniz yolu ile Yemen’e gitti. Orada kendisinden birçok âlim kırâat öğrendi. Yemen valisi çok ikram ve ihsanlarda bulundu. Orada ticaret yaptı ve çok miktarda mal ile Mekke’ye döndü. Tekrar hac farizasını ifâ edip, oradan Şam’a geldi. Oradan da Basra’ya gelip, Şiraz’a geçti. Vefatına kadar burada kaldı. 833 (M. 1429) senesi Râbi’ul-evvel ayının başında Cuma günü öğle vaktinde Eskâfiyyin çarşısında bulunan evinde vefat etti ve burada kendisinin bina ettirdiği medresesine defnedildi.

Cenaza namazında, görülmemiş bir kalabalık vardı. Eşaftan, âlimlerden ve halktan çok kimseler taşıyıp, tabutuna dokunmak şerefine kavuşmak için âdetâ yarış ettiler. Bu hizmete ve şerefe kavuşamayan, yanı onun tabutunun taşımasında bulunamayanlar, bu hizmet ve son vazife ile şreflenenlere imrenerek, gıbta ile baktılar. Onun vefatı ile, İslâm âleminde kırâat ilminin bir binası harab oldu.

Eserleri çok kıymetlidir;

Başlıcaları şunlardır;

1-Kitab-ün-neşr fil-kırâat-il-aşr
2-Tahbir-üt-teysir fil kırâat;
3-Tayyibet-ün-neşr fil-kırâat-il-aşr
4-Hısn-ül-hasin

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i minaresi

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 4

Hısn-ül-hasin kitabından bazı bölümler;

Duâ’nın kabul olması için, peygamberleri “Aleyhimüsselam” ve Salih kulları vesile etmelidir.

“Sahih-i Buhâri” deki hadis-i şeriflerde böyle bildirildi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Hayvanı kaçan kimse; Ey Allahın kulları! Bana yardım ediniz. Allahü teâlâ’da size merhamet eylesin.i desin.” Buyuruldu.

Bir hadis-i şerif’te;

-“Korkulu yerde, üç kere; Ey Allahın kulları! Bana yardım ediniz! Demeli!” buyuruldu.

Bu duâ tecrübe edilmiş, neticesi görülmüştür.

Bir Hadis-i şerifte;

-“Bir şeyden zarar gören, abdest alıp iki rekat namaz kılsın! Sonra Ya Rabbi! Senden istiyorum. Senin âlemlere rahmet olan Peygamberin Muhammed Aleyhis selam’ı vesile ederek sana yalvarıyorum. Ya Muhammed! (aleyhisselam) dileğimi kabul etmesi için Rabbime seni vesile ediyorum. Ya Rabbi! O’nu bana şefâatçı et. Desin!” buyuruldu.

Her Müslüman namaz kılarken (Esselamü aleyke eyyühen Nebiyyü!) diyerek Resululaha seslenmektedir. Tevesüle inanmıyanlara cevap olarak yalnız bu yetişir.

Evliyaya “Rabıta” yapmak, iyi görmiyen yaşlı kimsenin gözlük kullanmasına benzer.

“Vesile arayınız” Ayet-i kerimesi, Allah-ü teâlâ’dan feyz alabilmek için, büyük âlim aramak lazım olduğunu göstermektedir. Büyük âlim, Resulullah (s.a.v.) in varisidir.”

Müellif, Allah-ü teâlâ’ya hamd ve Resulullah (s.a.v.) a salât ve selamdan sonra şöyle der;

-“İşbu Hasin kitabı, Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in mubarek sözlerinden derlenmiştir. Müminler için yapılmış bir silah, Resul-i Ekrem (s.a.v) in mübarek sözlerinden meydana gelmiş kıymetli bir kitaptır.”

-“Bu kitap, müminler için nasihattir. Onları, Resulullah efendimiz (s.a.v.) in sahih hadis-i şeriflrinden seçtim. Bu kitap, her türlü şiddet ve sıkıntılara karşı güzel bir hazırlık ve kuvvettir. O, insan ve cinlerin şerlilerine karşı iyi bir kalkandır. Musibetlere ve zalimlere karşı, bu kitabın içindeki, hedefine isabet eden oklar gibi olan duâ’ları kendime kal’a edindim, onunla kendimi korudum.”

-“Muhtasar (kısa) olmakla beraber, Allah-ü teâlâ’dan bu kitabı faydalı kılmasını, onun vesilesi ile Müslümanlardan belâ ve sıkıntıları gidermesini dilerim. Kitaba, ihtiva ettiği mevzularla alakalı bütün sahih hadis-i şerifler alınmıştır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i nin külliyatının damdan restore halı (Nusaybin)

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 5

-“Bu kitabımı tamamlayınca, bana öyle bir düşman musallat oldu ki, onu ancak Allah-ü teâlâ defedebilir. Onun için bu düşmandan kaçtım ve gizlendim. Hısn-ül-hasin kitabını kendime kal’a edinerek, onu okumaya devam ettim. Onunla kendimi korudum.”

-“Bunun üzerine rüyamda Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm. Ben sol taraflarında bulunuyordum.”

Resul-i Ekrem (s.a.v.) bana sanki;

-“Ne istiyorsun?” diye buyuruyordu.

Ben;

-“Ey Allah’ın Resulü! Bana ve Müslümanlara duâ buyur” diye arz ettim

-“Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) mübarek ellerini kaldırıp, duâ buyurdular. Ben Resulullah (s.a.v.) mübarek ellerine bakıyordum. Resul-i Ekrem (s.a.v.) duasını bitirince, ellerini mübarek yüzlerine sürdüler.”

-“Ben o anda uyandım. O gece Perşembe gecesi idi. Pazar gecesi de o düşman benden kaçıp uzaklaştı. Allah-ü teâlâ, bu kitapta Resul-i ekrem (s.a.v.) den bildirilen hadis-i şeriflerin bereketi ile, benden ve Müslümanlardan sıkıntıyı giderip, rahata kavuştura.” Amin.

Duâ’nın fazileti;

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Duâ ibâdettir.”

Diye buyurduktan sonra, şöyle devam etti.

-“Rabbiniz buyurdu ki; Bana duâ edin, size karşılığını vereyim bana ibadet etmekten büyüklenip, yüz çevirenler, muhakkak ki küçülmüş kimseler olarak Cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min suresi ayet; 60)

-“Hiçbir sakınma takdiri değiştirmaz. Fakat duâ inmiş ve inmemiş olan şeylere fâide verir. Belâ iner, onu duâ karşılar. İkisi kıyamet gününe kadar mücadele ederler. (Kazâ-i mu’allak), Levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp, duâsı kabul olursa, o kazâ değişir.”

Hadis-i şerifte buyuruldu ki;

-“Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan duâ, o belâ gelirken korur.”

-”Duâ’nın belâyı def etmesi de, kaza ve kaderdir. Kalkan, oka siper olduğu gibi, su, yerden otun yeşermesine sebep olduğu gibi, duâ da, Allah-ü teâlâ’nın merhmetinin gelmesine sebepdir.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i nin külliyatı (Nusaybin)

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 6

Bir hadis-i şerfite;

-“Kaza-i mu’allakı hiçbir şey değiştiremez. Yalnız duâ değşitirir ve ömrü yalnız; ihsan, iyilik arttırır.” Buyuruldu.

Allah-ü teâlâ’nın takdirinin, Yani kaderin Levh-i mahfuz’da yazılması kazâdır. Bir kimseye takdir edilen belâ kazâ-i mu’allak ise, yani o kimsenin duâ etmesi de takdir edilmiş ise, duâ eder; kabul olunca, belâyı önler. Ecel-i kazâyı da, iyilik etmek geciktirir. Fakat Ecel-i müsemmâ değişmez. Ecel-i kazâ, bir kimse, eğer iyi iş yapar, yahut sadaka verir, hac ederse ömrü altmış sene, bunları yapmazsa kıkrk sene diye takdir edilmesi gibidir. Vakit tamam olunca, eceli bir ân gecikmez. Birinin üç gün ömrü kalmış iken, akrabasını, Allah rızası için ziyaret etmesi ile, ömrü otuz seneye uzar. Otuz sene ömrü olan kimse de, akrabasını terk ettiği için, ömrü üç güne iner.)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki;

-“Allah-ü teâlâ katında duâ’dan daha kıymetli birşey yoktur.”

(Yani sözle yapılan ibadet çeşitlerinden, duadan daha üstün bir şey yoktur. Çünkü duâ eden, duâ ederken Allah-ü teâlâ’ya hamd ve senâda bulunmakta O’na yalvarmaktadır.)

-“Allah-ü teâlâ kendisinden istemiyene gazab eder.”

(Yani kendisini Allah-ü teâlâ’ya muhtaç görmiyerek, gerek söz ve gerekse lisan-i hâl ile istemiyene Allah-ü teâlâ gazab eder.)

-“Duâ dinin direğidir.”

(Yani duâ etmekle, kul, kulluğunu izhar etmektedir.)

-“Duâ, Göklerin ve yerin nurudur.”

(Yani duâ, yerleri ve gökleri gaflet karanlığından kurtarıp, onları aydınlatıcıdır.)

Kul duâ edince, Allah-ü teâlâ onun dileğini bu dünyada ayni ile veya dileğinin yerine ondan daha güzelini karşılık olarak verir. Yahut büyük bir belâyı ondan def etmek suretiyle verir. Bu isteği ya hemen verir, vaya geciktirerek verir. Yahut Allah-ü teâlâ onun duasını ahrete saklar. Yani onun duâsına ahrette bol karşılık verir veya onun günahlarından bir kısmını, o duâsı sebebiyle af ve mağfiret buyrurur. Hülâsa; Allah-ü teâlâ, iyi amel yapanın ecrini asla zayi etmez.)

Allah-ü teâlâ, hadis-i kudside şöyle buyuruyor;

-“Ben kulumun beni zanına göreyim.”

(Yani kulum, benim onu afedeceğimi ümid ederse onu afederim.)

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i külliyatının restore halı (Nusaybin)

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 7

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Allah-ü teâlâ bir kulunun cehenneme gitmesini emretti. Cehennemin kenarına kadar gelip durunca,

O kul döndü ve;

( “Vallahi ya Rabbi! Benim senin hakkındaki zannım gerçekten iyi idi.”) dedi.

Bunun üzerine Allah-ü teâlâ (c.c.);

-“Onu geri çeviriniz. Muhakkak ki ben, kulumun beni zannına göreyim” buyurdu.

Yine bir Hadis-i kudside Allah-ü teâlâ şöyle buyurdu;

-“Kulum (ona merhamet eylemem, yardım etmem, muvaffak kılmam için) beni anarsa, ben onunla beraberim.”

Hadis-i şeriflerde;

-“Rabbini anan ile anmıyan kimsenin durumu, diri ile ölünün durumu gibidir.”

-“Kimi şiddetli sıkıntı zamanlarında Allah-ü teâlâ’nın duâsını kabul etmesi sevindirirse, genişlik zamnında çok duâ etsin.”

-“En faziletli zikir; Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki; -“Allah-ü teâlâ’yı zikirden daha üstün bir sadaka yoktur.”

-“Allah-ü teâlâ’nın yollarda dolaşan melekleri vardır.Bunlar, Allah-ü teâlâ’yı zikredenleri ararlar. Allah-ü teâlâ’yı zikreden (anan) bir topluluğu görünce, birbirlerine seslenirler. Geliniz, işte aradığınız (burada) derler. Onları, dünya semâsına kadar kanatları ile kuşatırlar.”

-“Allah-ü teâlâ’yı zikreden bir topluluk oturduğu zaman, melekler onları kuşatırlar. Onları rahmet bürür, Onalrın üzerine sekinet iner. Allah-ü teâlâ onları, indinde bulunanlar arasında zikreder.”

Mu’az bin Cebel (r.a.) şöyle rivayet etti.

-“Birgün,Ya Resulallah! Bana nasihat eyle.” Dedim.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu;

-“Gücün yettiği kadar takvaya sarıl. Her taşın ve ağacın yanında Allah-ü teâlâ’yı an. Gizli olarak yaptığın kötülük için gizli, açıktan yaptığın kötülük için açıktan tövbe et.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i nin nkülliyatı restor halı (Nusaybin)

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 8

Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ademoğlunu, Allah-ü teâlâ’yı anmaktan daha çok, Allah-ü teâlâ’nın azabından kurtaran bir amel yoktur.” Buyurunca

Eshâb-i kiram (r.a.);

-“Allah yolunda cihad damı, Allah-ü teâlâ’nın azabından ondan daha kurtarıcı değildir” diye sordular.

Resululllah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Evet, Allah yolunda cihad da… Fakat parçalanıncaya kadar kılıç ile dinsizlere karşı cihad ederse müstesnâ.”

-“Ademoğlundan herkesin kalbinde iki mekân vardır. Birisinde melek, diğerinde şeytan vardır. Allah-ü teâlâ’yı andığı zaman, bu şeytanın hoşuna gitmez ve bir tarafa çekilir. O kimsenin kalbine bir şey yapamaz. Allah-ü teâlâ’yı anmadığı zaman gagasını onun kalbine koyar ve ona vesvese verir.”

-“Gâfil (alışveriş ile ve başka işlerle meşgül olmak suretiyle Allah-ü teâlâ’yı anmaktan uzak kalan) kimseler arasında Allah-ü teâlâ’yı ananlar, dinsizlerle muharebeden kaçan kimseler arasında sabredip muharebe eden kimseler mesâbesindedir.”

-“Bir kimse Allah-ü teâlâ’yı anmadan yürürse, üzerinde noksanlık olarak yürümüştür. Bir kimse Allah-ü teâlâ’yı anmadan yatağa girerse, üzerinde bir noksanlık olarak yatağına girmiştir.”

-“Bir dağ (diğer) bir dağa (o mahalda bilinen) ismi ile (hitabederek) –“Ey falan! Sana Allah-ü teâlâ’yı zikreden (anan) birisi uğradı mı?” diye seslenir. –“Evet uğradı” derse, (Soru soran dağ, arkadaşı olan dağa böyle birisinin uğrayıp, onun için böyle bir hayırlı halın hasıl olmasından) sevinir. (Hatta ona hasıl olan faidelerden, kendisine de birazcık ulaşmasını ümid eder. Böyle bir halin kendisinde hasıl olmamasından dolayı da üzülür.)”

-“Cennet ehl-i, sadece dünyada iken Allah-ü teâlâ’yı anmadan geçirdikleri vakitlerine hasret çekerler. (niçin Allah-ü teâlâ’yı anmadan o vakit geçirdik, diye) pişman olup, üzülürler.”

Duâ âdâbı;

Duâ âdâbında bir kısmı rükndür. Unlar; Ehl-i sünnet i’tikâdında ve ihlâs sahibi olmaktır. Bir kısmı, haramlardan sakınmak gibi şartlardır. Bunların dışında kalanların bir kısmı müstehablar ve mekruhlardır. Diğer bir kısmı da; yapılması, terkinden evlâ olanlardır.

Bu edebler ve şartlardan bazıları şunlardır.

1-Yemede, içmede giyimde ve kazançta haramdan sakınmak.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin cami-i nin restore edilirken Cami imamı tarafında yapılan çalışaların

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 9

2-Ihlâslı olmak.
3-Duâ’dan önce Salih amel yapmak,. Şiddetli sıkıntı zamanında yaptığı Salih ameli zikretmek.
4-Kirlerden ve pisliklerden temizlenmek.
5-Abdestli olmak ve kıblaya yönelmek.
6-Rüku’ ve secdeli namaz kılmak. (Burada murad, kılınan namazdan sonra yapılacak duâ’dır.)
7-İki dizlerüzerine oturmak..
8- Duâ’nın başında ve sonunda önce Allah-ü teâlâ’ya hamd edip, Resulullah (s.a.v.) a salevat okumak.
9-Ellerini açmak (yani avuçlarını yummamak.
10-İki elleri kaldırmak (Yani elleri dizlerden uzaklaştırıp, semâya doğru kaldırmak. Çünkü semâ, duânın kıblasıdır.)
11-Elleri omuz hizasına kadar kaldırmak.
12-Edep üzere olmak (Yani zahiren, batınan, söz ve fiille edeb üzere olmak)
13-Huşu’ üzere olmak. Denilir ki, huşu’ korku demektir. Zahir odur ki, huşu’dan murad, batının sükunudur. Batının sükün bulmasından, zahirin sükunu meydana gelir. Bunu şu hadis-i şerif teyid etmektwedir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) sakalları birbirine karışmış birisini görünce;

-“Kalbinde huşu olsa idi, a’zalarda da huşu olurdu.” Buyurdu.

Allah-ü teâlâ, Müminün suresinde ilk iki ayetinde meâlen;

-“Müminler muhakkak kurtulacaklardır. Onlar, namazları huşu’ ile kılanlardır.” Buyuryor.

14-Bütün a’zaları tezellül ve hudu’ üzere olmak yani bütün a’zaların hudü’( boyun eğme) ile beraber, sükün üzere ve hareketsiz olamsı.
15-Namazda duâ edenin, gözlerini semâya kaldırmaması.
16-Allah-ü teâlâ’ya, esma-i hünsası ve yüce sıatları ile duâ etmek. Allah-ü teâlÂ, kurân-i kerimdemeâlen;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i avlusu

İbn-i Cezeri (Radiyallah-u anhu) – 10

-“En güzel isimler, Allah-ü teâlânındır. O halde Allah-ü teâlâ’ya bu isimlerle duâ edin. Allah-ü teâlâ’nın isimlerinde ilhad edenleri yani isimleri değiştirenleri terk edin. Onlar ahirette yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.” Buyuruyor. (A’râf suresi ayet 180)

17-Duâda edebi sözlerle duâ yapmaya zorlanmamalıdır..

18-Nâme yaparak duâ etmemek.

19-Peeygamberleri (a.s.) ve salih kimseleri vesile ederek duâ etmek, Çünkü onlar, hem Allah-ü teâlâ’ya ve hem de kullarına karşı hakları en kâmil şekilde yerine getirmektir..

20-Duâ ederken sesi alçaltmak. Yani gizli olarak duâ etmekteir. Gizli duâ etmek, Allah-ü teâlâ’nın katında makbuldur.

Allah-ü teâlâ Kurân-i kerimde meâlen;

-“Rabbinizi, yalvararak, gizli ve sessiz çağırınız.” Buyuruyor (A’râf suresi ayet 21)

21-Duâ ederken, günahını itiraf etmek.

22-Duâ ederken Resulullah efendimiz (s.a.v.) den bildirilen sahih duaları tercih etmek. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) den bildirilen duâlar, başka duâlâ’ra hacet bırakmamıştır.

23-Güzel ma’na ve maksadları veya Allah-ü teâlâ’ya senâyı ihtiva eden duâlarla duâ etmektir.

24-Duâ eden, önce kandisine, sonra ana-babaya ve diğer mi’minlere duâ etmelidir. Allah-ü teâlâ, İbrahim aleyhisselamin meâlen şöyle duâ ettiğini bildirdi.

-“Ey Rabbimiz! Hesap kurulacağı kıyamet günü, beni, ebeveynimi ve bütün mi’minleri bağışla.” (İbrahim suresi ayet 41) Nuh Aleyhis selam’ın duâsı, Kurân-i kerim’de meâlen şöyle bildirildi.

-“Ey Rabbim! Kafirlerden hiç kimseyi yer yüzünde bırakma.” (Nuh suresi ayet 28)

25-Eğer duâ eden imâm ise, yalnız kendisine duâ etmemelidir.

26-Allah-ü teâlâ’dan azimle istemektir.

27-İstekle duâ etmelidir.

28-Duâyı kalbden yapmalıdır. Duâ ederken kalbı hazır bulundurmalıdır. (Yani kalb başka düşüncelerden temizlemelidir.)

29-Allah-ü teâlâ’nın, duâsını kabul edeceğini ümid ederek duâ etmelidir..

30-Duâyı birkaç kere tekrar etmelidir. Duâyı en az üç kere tekrar etmelidir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan İbn-i Çezeri (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu