‘silsile-i Aliyye’ olarak etiketlenmiş yazılar
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 11
23 Haziran 2008Çağ-Çağ barajının bahçesi
Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 11
Kur’an-i kerimi açıp ona bir sure okudum. Ben okudum o ağladı. Sureyi okuyup bitirince;
-“Layık olan odur ki, kimse bu kelâmın sahibine asi olmasın.” Dedi.
Ve hemen Müslüman oldu.
Kur’an-i kerimden birkaç sureyi okumayı ve kendisine yetecek kadar din bilgisi öğrendi. O gece yatsı namazını kıldıktan sonra yatma zamanı geldi. O yatmayıp sabaha kadar ibâdet etti.
Talebelerime dedim ki;
-“Bu yeni Müslüman oldu Buna aramızda biraz para toplayıp verelim ki, sıkıntı çekmesin.”
Parayı toplayıp götürdüğümüzde;
-“Bu nedir?” dedi.
Ben;
-“Bunu al, kendine nafaka yap ki sıkıntı çekmeyesin.” Dedim.
Bana;
-“Lâilâhe illallah. Ben daha önce bu adada iken puta tapardım. Allah-ü teâlâ’yı bilmezdim, fakat O beni zâyi ertmedi, korudu. Şimdi ise O’nu tanıyorum. Beni hiç zâyi eder mi?” dedi.
-“Üç gün sonra bir haber aldım ki, o yeni Müslüman olan kimse hastalanıp yatağa düşmüş.”
Hemen yanına koştum;
-“Bir isteğin bir hâcetin var mıdır?” dedim.
Kendisi;
-“Benim ihtiyacımı, her ihtiyacı gideren Allah-ü teâlâ karşıladı.” Dedi.
Bundan bir sonra da vefat etti.
O gece onu rüyamda gördüm. Bir bahçe içinde duruyor. Bahçenin üzerinde yüksek bir kubbe, kubbe’nin altında bir taht üzrine oturmuş. Yanına da bir hûri oturmuş;
Meâlen;
-“…Melekler de her kapıdan yanlarına vurarak şöyle diyeceklerdir. (“Sabrettiğiniz için. Size selâm olsun! Ahiret saâdeti ne güzeldir!” Ra’d suresi ayet 23- 24) buyurulan ayet-i kerimeyi okuyordu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Kaynaklar;
1-Tam ilmihâl seâdet-i Ebediyye (sah. 1047)
2-Behcet-üs-seniyye (sah. 11)
3-Hâdaik-ül-Verdiyye (sah.174)
4-Umdet-ül-Makamat (sah. 82)
5-Mesmuat, Süleymanıye kütüphânesi Es’ad efendi bölümü No1715 varak; sa. 13a. 18a, 24a, 29b, 55b, 56b.
6-Silsilet-ül-Arifin, Süleymaniye kütüphânesi Haci MAHMUD BÖLÜMÜ No;2830 varak; 188a, 190a-b, 191a-b.
7-K-Hadikat-ül – Evlliya (sah.86)
8-İmgam-ül-merid (sah. 68)
9-Reşehât Zeyli (sah. 5)
10-Rehber ansiklopedisi (cild 12, sah, 300)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008Derviş Muhammed (radiyallah-u anhu) ın mübarek kabirleri
Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu);
Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmincisidir.” Doğum tarihi bilinmemekte olup, 970 (M. 1562) senesinde vefat etti.
Ruh ilimlerinde mütehassıs idi. Büyük âlim ve kâmil bir “veli” olan dayısı Kâdı Muhammed Zahid (r.a.) den ders alarak yetişti. Dayısına talebe olmadan önce onbeş sene nefsinin isteklerinden kurtulmak için mücadele etmiş ve insanlardan uzak yaşamıştı.
Birgün ellerini açıp, âcizliğini ve çaresizliğini Allah-u Teâlâ’ya yalvararak arz etmişti.
Aniden Hızır Aleyhis selam gelip;
-“Eğer sabır ve kanâat istiyorsan, Muhammed Zahid (r.a.) in hizmet ve sohbetlerin kavuşmakta acele et. O sana sabır ve kanâati öğretir.” Buyurdu.
Hemen Muhammed Zâhid (r.a.) in yüksek huzuruna varıp, orada ilim tahsil etti. Güzel terbiye görüp, kemâle geldi.
Hocasının vefatından sonra yerine geçip, Semerkand’da, doğru yoldan ayrılanlara ve dine sonradan sokulan bid’atlerle uğraştı. Bid’atleri yok etti. Çok “veli” yetiştirdi. İnsanları Allah-u Teâlâ’nın yoluna çağırmada çok gayret gösterdi.
Talebelerinin terbiyesi hususunda, insan üstü bir kuvvet ve gayrete sahipti. 970 (M. 1562) senesinde, ikinci binin yenileyicisi İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.) nin dünyaya gelmesinden bir sene önce, Buster kasabasının Dasferar köyünde vefat etti.
İnsanları irşad için yetiştirdiği yüksek talebeleri pek çok olup, en büyüğü oğlu Hâce Muhammed İmkenki (r.a.) dir.
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
1–Tam ilmihal Seâde-i Ebediyye (sah.. 997)
2-Umdet-ü-Makamat (sah. 75)
3-Hadaik-ül-verdiyye (sah. 177)
4-Reşehât zeyli (sah. 5)
5-Hadikat-ül-evliyâ (sah. 88)
6-Behcet-üs-seniyye (sah. 8)
7-İrgâm-ül-merid (sah. 67)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Hâce Muhammed İmkenki (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008Hâce Muhammed İmkenki radiyallah-u anhu’nun mübarek kabri şerifleri
Hâce Muhammed İmkenki (Radiyallah-u anhu);
Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden; doğru yolu göstererek, saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmibirincisidir.” 918 (M. 1512) senesinde Buhara’nın İmkene kasabasında doğdu. 1008 (M. 1599) de 90 yaşında ilken İmkene’de vefat etti.
Evliyanın büyüklerinden Derviş Muhammed hazretleri (r.a.) nin oğlu ve Muhammed Bâki-billah hazretlerinin hocasıdır. Zahiri ve batını ilimleri babasından öğrendi. Babasından feyz alarak tasavvuf’da yetişip kemâle erdi. Ruh ilimlerinin mütehassısı idi.
Bütün ömrü; İslamiyetle ve Peygamberimiz (s.a.v.) in güzel ahlakını insanlara duyurmakla ve öğretmekle geçti. Çok veli yetiştirdi.
Yetiştirdiği veli zatlardan en başta gelen talebesi, kendisinden sonra halifesi olan Muhammed Bâki-billah’dır. Muhammed Bâki-billah (r.a.) bir gece ru’yasında Hacegi Muhammed İmkenki hazretleri (r.a.) ni gördü.
Ona;
-“Ey oğul! Senin yolunu gözlüyorum.” Buyurdu.
Bâki-billah hazretleri (r.a.) buna çok sevindi. Hemen huzuruna gitti. Huzuruna varınca ona çok iltifat ve inayet gösterip, yüksek hallerini dinledi.
Sonra üç gün üç gece birlikte bir odada baş başa kalıp, sohbet ettiler. Hacegi hazretleri ona feyz verip, yüksek faidelere kavuşturdu.
Sonra Bâki-billah hazretleri (r.a.) ne;
-“Sizin işiniz, Allah-u Teâlâ’nın yardımı ve yüksek yolun büyüklerinin ruhlarının terbiyeleri ile tamam oldu. Tekrar Hindistan’a gitmeniz icâb ediyor. Çünkü bu Silsile-i âliyye’nin, oradan sizin sayenizde parlayacağını görüyorum. Bereket ve terbiyenizden çok istifade edip, büyük işler yapacak olanlar gelecek.” Buyurdu.
Hâce Bâki-billah (r.a.) kendilerini bu işe layık görmediğinden, özür dilediyse de, Hâcegi İmkenki (r.a.), ona istihare yapmasını emretti.
Ruyalarını imkenki hazretleri’ne anlattığı zaman şu karşılığı aldılar;
-“Derhal Hindistan’a gidiniz. Orada sizin bereketli nefeslerinizden bir aziz meydana gelecek, bütün dünya onun nûruyla dolacak. Hatta, siz de ondan nasibinizi alacaksınız.”
Hâce Bâki-billah hazretleri (r.a.); Hindistan’da Serhend şehrine geldiği zaman,
Kendisine;
-“Kutbun etrafına geldin.” Diye ilham olundu.
Bu kutub, İmâm-i Rabbâni hazretleri idi. Demek ki, bu kıymetli tohum, Semerkand ve Buhârâ’dan getirilmiş, Hindistan toprağına ekilmiş oluyordu.
Hâcegi Muhammed İmkenki hazretleri (r.a.), ömrünün sonlarına doğru şu şiir’i çok okurlardı.
-“Zaman zaman ölümü hatırlarım.
Bugün ne olacak ben de bilmem.
İsteğim Rabbimde dûr (uzak) olmıyayyım.
Başka ne olursa ona razıyım.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
1-Tam ilmihâl Seâdet-i Ebediyye (sah. 1008)
2-Umdet-ül-Makamat (sah. 83)
3-Hadaik-ül-verdiyye (sah. 177)
4-İrgam-ül-merid (sah. 68)
5-Reşehât zeyli (sah. 6)
6-Zübdet-ül-makamat (sah. 14)
7-Behcet-üs-seniyye (sah.8) 8-Hadikat-ül-evliya (cild 1 sah.90)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hâce Muhammed İmkenki (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008Nuhammed Baki-billah radiyallah-u anhu’nun mübarek türbeleri
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu);
Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmiikincisidir.” İkinci bin yılının “müceddidi’ni” ve İslam âlimlerinin gözbebeği olan İmâm-i Rabbanı Ahmed-i Faruki Serhendi hazretleri’nin hocasıdır.
Babsının ismi Abdüsselam olup, faziletli bir zat idi. Annesi ise Hazret-i Hüseyn (r.a.) ’in soyundan olup, seyide ve mübarek bir hanım idi.
Muhammed Baki-billah hazretleri (r.a.) 971 (M. 1563) senesinde Kâbil şehrinde doğdu. 1012 (M. 1603) de Delhi’de kırk yaşında iken vefat etti. Türbesi, “Kutabrol” denilen yerdeki kendi mescidinin yanında olup, ziyaret edilmektedir.
Muhammed Baki-billah (r.a.) ın büyüklük hâli daha çocukluk zamanlarında simâsından belli olurdu. Yüksek bir zat olacağının işaretleri ve büyük fâidelere sebep olacağının alâmetleri, işlerinden, çalışmalarından ve gayretinden anlaşılırdı. Bazen bütün gün odanın bir köşesinde başını eğip sesizce oturur, tefekküre dalardı.
Gençliğinde, ilim tahsili için Kâbil’den Semerkand’a gidip, zâhiri ve akli ilimleri, zamanın en büyük âlimlerinden olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvani (r.a.) den öğrendi. Yüksek yaradılışı ve kabiliyeti ile kısa zamanda hocasının talabeleri arasında en yüksek seviyeye ulaştı.
Zâhiri ilimleri öğrenip bitirmeden tasavvuf’a yönelip, batını ilimleri oğrenmek için, bu yolun büyük âlimlerinin sohbetlerine ve derslerine gitti. Yaratılışındaki zekasının ve kabiliyetinin üstünlüğü ile, ilimlerde yüksek bir dereceye ulaştı.
Sâlih ve doğru sözlü bir zat şöyle anltmıştır;
-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), akli ilimleri bırakıp, tasavvufa yöneldiği ilk zamanlarda, büyük zatlardan birinin huzuruna gitmişti.”
O zât, Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.) a;
-“Eğer Hazret-i Hâcemiz birkaç gün daha ilim mütâlaası ile meşgül olup, kemâl ve ikmâl sahibi olsalardı ne güzel olurdu!” diyerek, Muhammed Baki-billah (r.a.) ın, bir müddet daha zahiri ilimleri tahsil etmiş olmasını temenni ettiğine işaret etmişti.
Bunun üzerine Muahmmed Baki-billah hazretleri (r.a.) şöyle dedi;
-“Kemâl sahibi olmaktan maksat (zahiri ilimlerde) uzun ve zor kitabları, hakkı ile mütâlaa ve izah etmek ise, iddiasız diyebilirim ki; keskin görüşlü âlimlerin anlayabileceği hangi kitabı bize getirseler, getirenlerin hepsi tatmın olur ve tam bir faide elde ederler.
Muhammed Baki-billah (r.a.) ın zâhiri ilimlerde hocası olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvâni (r.a.) talebelerinden faziletli bir zat, Muhammed Haşimi Keşmi (r.a.) ye şöyle anlatmıştır;
-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), zahiri ilmi bırakıp tasavvuf’a rağbet ettiğini işittiğimizde”,
Biz hep birden dedik ki;
-“Bu gençte öyle bir fırtrat ve öğle bir himmet, gayret gördük ki, imkanı yok bir işe başlasın da onu bitirmesin. Başladığı işi mutlaka bitirir.”
Nihayet düşündüğümüz gibi
-“Her ne kadar zahiri ilimleri bırakmışsa da, bu ilimlerde kemâle ulaşmıştır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 12
27 Şubat 2009Hazreti Hamza (r.a.) nin türbesi UHUD DAĞI (şehidlik)
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 12
Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah (a.s.v.) ın en yakın dostu idi. Ondan hiç ayrılmazdı. Onların bu beraberliği Mekke’den Medine’ye hicret’te de devam etti.
O’na mağara arkadaşı oldu. Mağarada üç gün kaldıktan sonra, ikisi bir deveye binerek yolculuk ettiler. Medine’ya varıncaya kadar Resûlullah (a.s.v.) in bütün hizmetini O gördü.
İnsanları hakka da’vet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki ssâdete kavuşturan ve kendilerine “silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve “velilerin BİRİNCİSİDİR.
Medine’deki mescid yapılırken, O’nunla beraber çalıştı. Hiçbir hizmetten, fedakarlıkten geri kalmadı.
Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah efendimiz (s.a.v.) le birlikte bütün harplarda bulunmuş, bir kısmında ordu kumandanlığı vazifesi kendisine verilmiştir.
Çok şiddetli muharebelerde, peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in muhafızlığını yapmış, Efendimiz (s.a.v.) e karşı bedenini siper etmiştir.
Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te müşriklere karşı büyük kahramanlıklar göztermiştir. Tebük harbinde, sancaktarlık görevini yürütmüştür.
İslam’ın zuhurundan 21 yıl sonra Mekke şehri, Müslümanlar tarafından fethedildi. Mekke halkı Hazreti Peygamber (a.s.v.) in huzuruna gelerek islam’ı kabul etmeye başladılar.
Hazreti Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Safa tepesine oturmuş, yeni müslüman’ların Biat’ını kabul ediyordu.
Hazreti Ebû Bekir (r.a.) babasının yanına gelerek;
-“Babacığım! Artık İslam’ı kabul etme zamanı geldi. Haydi, seni Res’ulullah (a.s.v.) in yanına götüreyim.” Dedi.
Ebû Kuhafe’nin kabul etmesi üzerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.), babasının koluna girerek onu, iki cihanın Efendisi Muhammed (Alayhis selam) ın huzuruna getirdi.
Ebû Kuhafe gayet ihtiyardı ve gözleri de görmüyordu.
Hazreti Peygamber efendimiz (a.s.v.) onları görünce ayağa kalktı ve muhabbet dolu bir sesle;
-“Ey Ebû Bekir! İhtiyar babana niçin zahmet verdin? O’nu buralara kadar yordun. Biz onun ayağına giderdik.” Diye iltifat etti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 17
02 Mart 2009Hazreti Ca’fer Teyyar (r.a.) nın makamı
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 17
Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Eshabi Kiram (r.anhum) in en çok ilim sahibi olanlarındadır. Her ilimde muracaat kaynağı olmuştur.
İslâmi ilimlerin bütün meselelerini bilirdi. Nitekim Resulullah efendimiz onun hakkında
“Allah-u Teâlâ’nın kalbime attıklarını, Ebu Bekir (r.a.) in kalbine akıttıklarını, Ebû Bekir’in kalbine akıttım.”
Böylece O, Muhammed aleyhisselam’dan sonra insanların en üstünü oldu. Hicrette O’nun yol arkadaşı idi. Mağarada beraber idiler. Hayatı boyunca peygamber efendimizin yanından hiç ayrımlamadı.
Her işinde O’nun veziri oldu. Bir mes’elede Eshab-i Kiram (r.anhum) ile istişare ederken Hazreti Ebû Bekir (r.a.) i sağına, Hazreti Ömer (r.a.) i soluna oturtturdu.
Görülecek mes’ele hususunda, önce bü ikisinin rey’ini, görüşünü sorar, sonra da diğer sahabilerin (r.anhum) görüşlerine yer verirdi. Çünkü Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in ilmi o kadar yüksekti ki, Eshab-i Kiram (r.anhum) in en yükseklerinden olan Hazreti Ömer (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in Hazreti Ebû Bekir (r.a.) seviyesinde anlattığı şeyleri anlayamazdı.
Hareti Ömer (r.a.) birgün geçerken, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in Eb’u Bekir Sıddık (r.a.) a bir şey anlattığını gördü. Yanlarına gidip dinledi. Sonra, başkaları da, gördü ise de, gelip dinlemeye çekindiler.
Ertesi gün, Ömer (r.a.) i görünce;
-“Ya Ömer (r.a.) Resulullah (a.s.v.) dün size bir şey anlatıyordu. Bize de söyle, öğrenelim.” Dediler.
Çünkü daima;
-“Benden duyduklarınızı, din kardeşlerinize de anlatınız! Birbirlerinize duyurunuz!” Buyururyordu.
Hazreti Ömer (r.a.);
-“Dün Ebû Bekir (r.a.) Kur’an-i Kerim’den anlıyamadığım bir ayetin manasını sormuş, Resulullah (a.s.v.) onu anlatıyordu. Bir saat dinledim, Bir şey anlıyamadım.” Dedi.
Çünkü Ebû Bekir (r.a.) in yüksek derecesine göre anlatıyordu.
Ömer (r.a.) o kadar yüksek idi ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);
-“Ben Peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra Peygamber gelmiyecektir. Eğer, benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer peygamber olurdu.” Buyurdu.
Böyle yüksek olduğu halde ve arabiyi çok iyi bildiği halde, Kur’an-i Kerim’in Hazreti Ebû Bekir (r.a.) e anlatılan tefsirini anlayamadı.
Çünkü Resulullah (a.s.v.) herkesin derecesine göre anlatıyordu. Ebû Bekir (r.a.) in derecesi, ondan çok daha yüksekti.
Fakat, bu da, hatta Cebrail aleyhis selam dahi, Kur’an-i Kerim’in manasını, esrarını, Resulullah (a.s.v.) a sorardı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 18
02 Mart 2009Hazreti Hüseyin (r.a.) türbesi
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 18
Resulullah Kur’an-i Kerim’in hepsinin tefsirini Eshab (r.anhum) ine bildirmiştir. Kur’an-i Kerim’in tefsiri için lazım olan bütün ilimleri, Hazreti Eb’u Bekir (r.a.) de mevcuttu.
Yaşadığı zamanda Kureyş’in âlimi olarak tanınırdı. Gayet güzel konuşur, Arap dilinin belâgatına da vakıftı.
Resulullah (a.s.v.) çok feyizlere kavuşmuş, Kur’an-i Kerim’in manasına ve hakikatına ait bütün bilgileri bizzat O’ndan almıştır. Kur’an-i Kerim’den hüküm çıkarmak hususunda üstün bir kudret ve maharet sahibi idi. Ayet-i Kerimelerin ve hadis-i şeriflerin mana ve hakikatlarına hakkıyla muttali (öğrenmiş) idi.
Eshab-i Kiram’ın ve Tabiinin âlimleri, birçok ayet-i kerimelerin tefsirini O’ndan alıp bildirmişlerdir.
Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in hadis ilminde de üstün bir hizmeti olmuştur. Resulullah (a.s.v.) in her haline ve her işine pek yakından vakıf bulunuyordu.
Eshab-i Kiram (r.anhum), birçok mes’elede Resulullah (a.s.v.) ın nasıl haraket etiğini Ebû Bekir (r.a) den soruyordu. Kendisinden, Hazreti Ömer bin Hattab, Osman bin Affan, Aliyyül-Mürteza, Abdurrahman bin avf, Abdullah bin Mesud, Abdullah ibni Abbas, Abdullah ibni Ömer, Hüzeyfetül-Yemâni, Zeyd bin Sabit (r.anhum.) ve daha bir çok sahabi hadis-i şerif rivayet etmişlerdir.
Resul-i Ekrem (Sallallahu alayhi ve selem) in vefatından sonra hemen hilafet işlerine başlaması ve meşgüliyetinin çok olması ve her işittiğini rivayet edecek kadar uzun yaşamamış olması sebebiyle rivayet ettiği hadis-i şeriflerin sayısı azdır. Bunların 142 adet olduğu kaynak eserlerde zikredilmektedir.
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şeriflerin bazıları şunlardır;
-“Misvak ağız temizlemeğe, Cenab-i Hakk’ın rızasına kavuşmağa vesiledir.”
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;
-“Allah-u Teâlâ’dan ömrünüzün başında ve sonunda afiyet ve yakîn isteyiniz.”
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;
-“İmamlar (halifeler) Kureyştendir.”
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;
-“Doğruluğa ve iyiliğe dikkat edin, zira bu ikisi Cennete götürür. Yalandan ve kötülükten sakının, zira bunlar cehenneme götürür.”
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;
-“Peygamberler miras bırakmazlar. Onların bıraktıkları sadakadır.”
Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;
-“Peygamberler, ruhunun kabz olunduğu yere (vetaf ettikleri yere) defin olunurlar.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 19
02 Mart 2009Bi’a-tür-Rıdvan (Hüdeybiye)
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 19
Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.) ın, Fıkıh ilminde üstün bir yeri vardır. Eshabi Kiram (r.anhum) ın en büyük fakihlerindendi. Resul-i Ekrem (a.s.v.) in zamanında bile Fetva verirlerdi.
Resulullah (a.s.v.) tan yayılan bütün ilimlere ve feyizlere Ayna olmuştu. İslami ilimlerin her mes’elesini bilirdi. (ve hükümlerinin hepsine hakkıyla vakıftı) Eshab-i Kiram (r.anhum) in içinde“Fukaha-i seb’a” adı ile meşhur olan yedi büyük âlimden biri de Hazreti Ebû Bekir (r.a.) idi.
Fetvalarının adedi itibariyle bunların mutavasıtlarındandı. Kendi hilafeti devrinde kurulan dini müesseselerden (kuruluşlardan) biri de, “iftâ makamı” (fetva makamı) idi.
Bu kuruluşun en önemli görevi, fıkhı (dini meseleleri araştırıp, tetkik ve tahkik edip), dini hükümlerden icma’ ın (birliğin) hasıl olmasına çalışmaktı.
Müslümanların sorularına cevap vermek suretiyle, hem onlara faydalı olunuyor, hem de, ilmin gelişmesi temin ediliyordu (sağlanıyordu) İslamiyetin zimmılere (gayri Müslim vatandaşlara) tanıdığı bütün haklar eksiksiz yerine getirilmekteydi.
Hazreti Ebû Bekir (r.a.), tasavvuf iliminin bütün yüksek marifetlerine kavuşmuştu.
Resulullah (a.s.v.) ın kalbine akıtılan feyizlerin, marifetlerin hepsi O’na da verilmişti. Resulullah (a.s.v.) tan sonra Allah-u Teâlâ’yı en iyi tanıyan ve en çok ibadet eden O’dur.
Tasavvuf, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın izinde bulunmak, O’nun gösterdiği yoldan ayrılmamaktır. İnsanların yaratılışları ayrı ayrı olduğu için Tasavvuf Yoları da ayrılmıştır.
Bu ümmetin sonra gelen evliyası, Resulullah (a.s.v.) tan gelen feyizlere, nurlara iki yoldan kavuşmuştur. Birisi nübüvvet yolu, diğeri de vilayet yoludur.
Müslümanlar, nübüvvet yolunun bütün marifetlerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) Vasitesi ile kavuşmuşlardır. Eshab-i Kiram (r.anhum) in hepsi, Allah-u teâlâ’ya bu yoldan kavuştular.
Ebû Bekir sıddık (r.a.), neseb ilminde de yükselmişti. Arapların soylarına ait vak’aları (olayları) en iyi bilendi. Aralarındaki kan davalarını haleder, O’nun hakemliğine ve kararlarına itirazları olmazdı.
Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in faziletleri, üstünlükleri çoktur. Bunların her biri, Kur’an-i Kerim’in, hadis-i şeriflerin ve eshab-i Kiram (r.anhum) ile diğer din âlimlerinin haber vermesiyle anlaşılmıştır.
Bu ümmet içinde, Peygemberimiz (a.s.v.) den sonra olma seadetinin sahibi, Ebû Bekir sıddık (r.a) dır. çünkü dini kuvvetlendirmek ve Peygamberlerin efendisine yardım etmek için, malını dağıtmakta, cihad etmekte ve şanını, şerefini kaybetmekte, öncelerin öncesi odur.
Ebû Bekir Sııdık (r.a.) ın diğer müslümanların en üstünü olmasının sebebi, imana gelmekte, malının çoğunu ve canını feda etmekte ve her türlü hizmette, başkalarının önünde bulunmasıdır.
Hadid suresinin onuncu ayetinde;
-”Mekke-i Mükerreme’nin fethinden önce malını veren ve cihad eden kimseye, fetihden sonra malını dağıtan ve cihad edenden daha büyük derece vardır. Allah-u Teâlâ hepsine Cennet’i va’d etti.” ayeti kerimesi, onun için indirilmiştir.
Ve yine Tevbe suresinin yüzüncü ayetinde;
-”Önce iman’a gelenlerden, her fazilette öne geçenlerden, hem Mekke’den gelen Muhacirlerden, hem de Medine’de bunları karşılayıp, yardım eden Ensar’dan, önde olanlardan ve iyilikte bunların izinde gidenlerden Allah-u Teâlâ razıdır. Onlar da, Allah-u Teâlâ’dan razıdır. Allah-u Teâlâ, onlara cenneti hazırladı. Cennette sonsuz kalacaklardır.” buyuruldu.
Fetih Suresi onsekizinci ayetinde;
-“Ağaç altında, sana söz veren mü’minlerden, Allah-u teâlâ elbette razıdır.” Müjdesine, Ebû Bekir (r.a.) da dahildir.
Nitekim resulullah (a.s.v.) de;
-“Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri cehenneme girmez!” Buyurdu.
Bu sözleşmeye “Bi’at-ür-Rıdvan” denir. Çünkü Allah-u teâlâ, bunlardan razıdır. Bunlar, bindörtyüz kişi idi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anhu)-20
03 Mart 2009Sevr Mağarası (Mekke)
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallahu anh-u)-20
Bedir Gazâsında, Ramazan-i Şerifin onyedinci Cuma günü, Ramazan ayının öğle sıcağında, iki taraf hucum etmişti.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem), Ebû Bekir, Ömer, Ebû Zer, Sa’d ve Sa’id ile (r.anhum) kumanda yerine oturmuştu. İslam askeri sıkıntı çekiyordu. Sa’d ve Sa’id (r.anhum) i yardıma gönderdi. Sonra Ebû Zer (r.a.) i gönderdi. Sonra Hazreti Ömer (r.a.), gönderdi. Bir saat geçti Ebû Bekir (r.a.), sıkıntının azalmadığını görerek, kılıcını çekip, atını sürerken,
Resul-i Ekrem (Sallallahu alaeyhi ve selem) elinden tutup;
-“Yanımdan ayrılma Ya Ebâ Bekir! Bedenime ve kalbime gelen her sıkıntı, senin mübarek yüzünü görmekle hafifliyor. Seninle kalbim kuvvetleniyor.” Buyurdu.
Hicretten evvel altı köle âzad etmiştir. Yedinci olarak Bilâl-i Habeş (r.a.) i azad edince, hakkında ‘Leyl suresi’ onyedinci;
-“Takva sahibi olan Cehennem ateşinden uzaklaştırılacaktır.” Ayet-i kerimesi indirildi.
İbn-i Ömer (r.a.) Resulullah (s.a.v.) dan bildirdi. Rsulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e;
-“Sen benim havuz başında ve mağarada arkadaşımsın.” Buyurdu.
Resulullah (a.s.v.) kafirlerden mağarada saklanınca, gizli ve aleni her şeyine vakıf olan sadece Ebû Bekir (r.a.) idi. O ise, Sadık, sıddık, muhlis nü’minlerdendi. Halini bildiği için, bu korkulu yerde onunla arkadaşlığı o tercih etti.
Demek ki, Allah-u Teâlâ Habibine, başka akraba ve yakınlarını değil, özelikle Hazreti Ebû Bekir Sıddık (r.a.) ı arkadaş etti. Bu özellik Ebû Bekir (r.a.) in şerefini ve diğerlerinden üstün olduğunu göstermektedir.
Hazerde ve seferde Resulullah (s.a.v.) dan hiç ayrılmadı, hep yanında bulundu. Bu da Resulullah (s.a.v.) a olan sevgisinin doğruluğunu, O’nun arkadaşı olduğunun açık delilidir. Resulullah (s.a.v.) ı o kadar severdi ki, malını, canını, her şeyini O’nun için feda etmiş ve her an fedâya hazır halde idi.
Tevbe suresi kırkıncı;
-“Mekke kafirleri onu mekke’den çıkardıklarında ikinin ikincisi, (Yani Hazreti Ebu Bekir) ile mağaradaydılar.” Ayeti ile Allah-u Teâlâ onu, Resulullah (a.s.v.) in ikincisi kıldı. Bunda Hazreti Ebû Bekir (r.a.) için son derece üstünlük vardır.
Bazı âlimler,
-“Hazreti Ebû Bekir (r.a.), çoğu zaman Resulullah (a.s.v.) in yanında idi,” dediler.
Resulullah (s.a.v.) insanları iman’a davet etti. Ebû bekr-i Sıddık (r.a.) iman edenlerin birincisi oldu. Böylece iman’da O’nun ikincisi oldu. Sonra Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) insanları Allah’a ve Resulü (s.a.v.) ne iman’a çağırdı. Birçokları bu çağrıyı kabul etti. Böylece davette de ikincisi oldu. Her savaşta Resulullah (s.a.v.) ın yanında idi. Bedir’de de O’nun ikincisidir. Resulullah (s.a.v.) hastalanınca O’nun yerine insanlara imâm olup, öne geçti. Bu hususta da ikinci oldu. Resulullah (s.a.v.) dan sonra O’nun türbesine defin olunmada da ikincisi oldu. Bunlar hep O’na en yakın olma delilleridir.
Allah-u teâlâ Resulü (a.s.v.) nün arkadaşı olarak, hazreti Ebû Bekir (r.a.) i Kur’an-i kerim’de bilhassa bildiriyor ve;
-“O vakit Peygamber, arkadaşına, Mahzun olma!” diyordu. Buyuruyor.
Üçüncüleri Allah-u teâlâ idi. Allah-u Teâlâ’nın kendisiyle olduğu bir kimse ise, şüphesiz, şeref ve fazilet yönünden diğerlerinden üstündür.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)- 61
01 Aralık 2009Ğaris-Sevr (Sevr mağarası) Mekke
Ğaris-Sevr’den Mekke’nin görünüşü
Muhammed (Aleyhis selam)- 61
Mühim işleri görüşmek için bir araya geldikleri “Darü’n-Nedve’de” toplandılar, ne yapacaklarını konuşmaya başladılar. Şeytan, Şeyhi Necdi kılığında, ihtiyar bir Necd’ili şeklinde müşriklerin yanına geldi. Konuşmalarını dinledi. Çeşitli teklifler öne sürüldü. Hiçbiri beğenilmedi.
Sonra şeytan da söze karışıp, onlara;
-“Sizin düşündüklerinizin hiçbiri O’na karşı çare değildir. Çünkü O’nun öyle güler yüzü tatlı dili vardır ki, her tedbiri bozar. Başka çare düşününüz.” Diyerek fikrini söyledi.
Kureyş’in Reisi ve en azılı İslam düşmanı olan Ebû Cehil;
-“En doğru fikir şudur ki, her kabileden bir kuvvetli kimse seçelim. Her biri ellerinde kılıçları ile Muhammed (s.a.v.) ın üzerine saldırsın. Kılıç vurup kanını döksünler. Böylece kimin öldürdüğü belli olmaz. Zaruri olarak diyete razı olurlar. Biz de O’nun diyetini verir, bu sıkıntıdan kurtuluruz.” Dedi.
Şeyhi Necdi kılığında aralarında katılan Şeytan da bu fikri beğendi ve hararetle tasdik etti.
Onlar bunun hazırlığı içindeyken Allah-u Teâlâ, Resulü (s.a.v.) ne Hicret emri verdi. Cebrail aleyhis selam gelerek müşriklerin kararını ve o gece yatağında yatmamasını bildirdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hazret-i Ali (r.a.) yi kendi yatağında yatmasını ve bıraktığı emanetleri sahiplerine vermesini söyledi;
-“Bu gece yatağımda yat uyu, şu hırkamı da üzerine ört! Korkma sana hiçbir zarar gelmez.” Buyurdu.
Geceleyin Yâsin suresinin ilk sekiz ayetini okuyarak, kendisini öldürmek için evini sarmış kafirlerin üzerine bir avuç toprak saçtı ve evinden çıktı. Müşriklerin hiçbiri O’nu göremedi. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in saçtığı topraktan o gün kime isabet ettiyse daha sonra Bedir savaşında öldürüldü.
Safer ayının yirmiyedinci Perşembe günü, Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) yanlarına bir miktar yiyecek alarak, bir kılavuz ile birlikte yola çıktılar. Bir saatlık mesafedeki Sevr dağında bulunan mağaranın önüne geldiler.
Mağraya Resulullah (s.a.v.) tan izin alarak önce Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) girdi, içeriyi dikkatlice gözden geçirdi. Gördüğü çok sayıdaki delikleri, yılan ve akrep çıkmaması için, gömleğini parçalayarak kapattı. Açık kalan bir deliği de ayağı ile kapayıp Peygamber efendimiz (s.a.v.) i içeri davet etti.
Resulullah (s.a.v.) ın içeri girmesinden sonra Allah-u Teâlâ’nın emriyle bir örümcek kapıya ağını ördü ve bir çift güvercin yuva yaparak yumurtladı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri son Peygamber olan Habibi Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ın şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu