‘Tabiin’ olarak etiketlenmiş yazılar
Mûsâ Kâzım (Radiyallah-u anhu);
10 Ocak 2010Ravda-i Mutahhara şerif (Medine)
Mûsâ Kâzım (Radiyallah-u anhu);
Eshab-i Kiram’ın sohbetinde bulunmakla şereflenen Tabiin devrinin yüksek âlimlerinden ve evliyanın büyüklerinden. On iki İmâm’ın yedincisidir. Ca’fer-i Sadık (r.a.) ın oğlu, İmâm-i Ali Rıza (r.a.) nın babasıdır.
Resulullah efendimiz (s.a.v.) ın torunu olup, Hazret-i Ali (r.a.) ile Hazret-i Fâtima (r.anha) ın evlatlarındandır. Hazret-i Hüseyin (r.a.) in çocuklarından olduğu için “Seyyid” dir.
Asıl adı, Musa bin Ca’fer-i Sadık bin Muhammed Bâkır bin Ali Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin ebi Tâlib’dir.
Künyesi, “Ebül-Hasan” ve “Ebû İbrahim’dir. Kâzım, Sabır, Sâlih, Emin… gibi birçok lakabları vardır. En meşhuru “Kâzım”dır. Hilminin (yumuşaklığının) çocukluğundan, kendisine kötülük yapanlara dahi kızmayıp bağışladığından, gazabına hâkim olduğundan “Kâzım” lakabı verilmiştir.
İmâmlığı yirmibeş sene üç ay sürmüştür. Erkek çocukları, Ali Rıza, Zeyd, İbrahim, Ukeyl, Hârun, Hasan, Hüseyin, Abdullah Ekber, Abdullah Asgar, Muhammed, Ahmed, Ca’fer, Yahya, İshak, Abbas, Ebül Kâsım, Hamza, Abdurrahman Kâsım, Ca’fer-i Ekber, Ca’fer-i asgar (r.anhüm) dır.
Kızları ise onsekizdir. Her biri zamanın en çok ibadet edenleri ve kerimeleri idiler.
Annesi cariye idi. Adı; “Humeyde-i Berberiyye” dir. Mekke ve Medine arasında bulunan “ Ebvâ” denilen yerde 128 (M. 745) senesinde Safer ayının yirmiüçüncü Pazar günü doğmuştur. 186 (M. 802) senesinde, Bağdad’da hapishânede iken vefat etti. Bağdad’ın on kilometre kuzeybatısında “Kazimiyye” mahallesinde defin olunmuştur.
Bu mahalle Dicle nehrinden beş kilometre içerdedir. Büyük ve çok süslü bir türbesi ve hemen yanında büyük bir cami vardır. Müslümanların en çok ziyaret ettiği türbelerden biridir. İmâm-i A’zam hazretleri (r.a.) nin türbesi de Dicle kenarındadır.
Mûsa Kâzım hazretleri yüksek bir âlim ve büyük bir evliyadır. Din bilgilerinde ictihad derecesine yükselmişti. Her ilimde imâm, üstâd, büyük bir rehberdi. Çok ibadet ederdi. Geceyi hep namazla geçirirdi. Bu hallerinden dolayı, kendisine “Salih kul” adını verilmişlerdi.
Tasavvuf ilminde, ehl-i sünnet’in gözbebeğidir. Bu ilme ait ma’rifetleri, isyteyen müslümanların kalblerine akıtan bir kaynaktır.
Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in üç vazifelerinden biri de, Tasavvuf ma’rifetlerini bilgilerini öğretmek ve kalblere yerleştirmekti.
Bu vazifeyi;
Kendisinden sonra dört halifesi tam olarak yerine getirdiler. Dört halifeden sonra İslamiyet her yere yayılmış ve Müslümanların sayısı çoğalmıştı. İslâm âlimleri, Resulullah (s.a.v.) ın vazifelerini yerine getirmekte aralarında vazife taksimi yaptılar.
Kelâm (akaid, imân) bilgilerini “mütekellimin” adı verilen âlimler yaydılar, öğrettiler. Fıkıf ya’ni amel, ibadetleri ve işleri öğreten âlimlere “Fukaha” denildi. Tasavvuf bilgilerini de on iki imâm ve diğer tasavvuf âlimleri öğretip kalblere akıttılar.
On iki İmâm’ın her biri, ehl-i sünnet i’tikadındaki Müslümanların gözbebeği olmuştur. Onları ve bu aileye mensub olanların hepsini sevmeyi, dünya ve ahret saâdetlerinin sermayesi bilmişlerdir.
Devam edecek…
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Mûsâ Kâzım hazretleri (Radiyallah-u anhu) nın yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Ahnef (Dahhak) bin Kays (Radiyallah-u anhu);
16 Mayıs 2013Eshab-i Suffa yeri
Ahnef (Dahhak) bin Kays (Radiyallah-u anhu);
Tabiinin büyüklerinden olup, hilmi (yumuşaklığı) darb-ı mesel haline gelmiş, güvenilir bir hadis âlimi. İsmi Dahhak olup, Sahra da denmiştir.
Künyesi;
Ebû Bahr, lakabı Ahnef’tir. Ayağı eğik veya ayaklarının arkası üzerine basarak yürümesinden dolayı “Ahnef” denilmiştir. Bu lakab ile de şöhret bulmuştur. Babası Kays, Ebû Malik künyesi ile tanınırdı. Cahiliyye devrinde Hâzin kabilesi tarafından öldürüldü. Annesi bir rivayete göre Amr bin Sa’lebe’nın kızıdır.
Basra’da doğdu. Meşhur olana göre 67 (M. 686) tarihinde, Küfe,de vefat etti. Küfe sırtlarında “Seviyye” denilen semtte, Ziyad bin Ebih’in kabrı yanında defnedilmiştir.
Abdurrahman bin Ukbe (r.a.) der ki;
-“Ahnef bin Kays (r.a.) ın Küfe’deki cenazesinde bulundum. Kabre ben de indim. Kabri düzeltiğim zaman, kabrin, gözün alabildiğine genişlediğini gördüm. Bu durumu arkadaşlarıma haber verdim. Fakat onlar, benim gördüğümü göremediler.”
Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında yaşadığı halde mübarek yüzlerini göremediği, gönüllere şifa olan sözlerini işitmediği için Sahabiden olamadı.
Ahnef Bin Kays (r.a.) hazretleri şöyle anlatırlar;
-“Hazret-i Osman (r.a.) zamanında Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ediyordum. Aniden Leys kabilesinden birisi ile karşılaştım.”
Benim elinden tuttu;
-“Sana bir müjde vereyim mi?”dedi.
Ben;
-“Evet.” Dedim.
Bana;
-“Hani hatırlarsın, Resulullah efendimiz (s.a.v.) beni İslâm’a çağırmak için senin kabilene göndermişti. Ben de, onlara İslâmı anlatıp, davette bulunuyordum.”
O zaman sen;
-“En güzel, en iyi bir şeye, güzel huylara çağırıyorsun, kötü huylardan uzaklaştırıyorsun. Bunları hiç duymamıştım.” Demiştin ve Müslümnan olmuştun.
Ahnef bin kays (r.a.) hazretleri kabilesi arasında tutulan, ilim , irfan sahibi, zeki bir kimse olduğu için, kendisi Müslüman olunca kabilesi de onun tavsiyesi üzerine Müslümanlığı kabul etiler.
Bu zat, Ahnef bin Kays hazretleri (r.a.) ne anlattığı sözüne devam ederek;
-“Bütün bu durumları, gidince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) e anlattım.
Resulullah (Sallallahu alyhi ve sellem) senin için;
-“Allahım Ahnef’i bağışla.” Buyurduğunu bildirdi.
Bunun üzerine Ahnef bin Kays hazretleri (r.a.);
-“Benim yanımda, ahiretim için Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in bu mübarek duasından daha ümit verici bir şey yoktur.” dedi ve çok sevindi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ahnef bin Kays (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ahnef (Dahhak) bin Kays (Radiyallah-u anhu) – 2
16 Mayıs 2013Eshab-i Suffa yeri
Ahnef (Dahhak) bin Kays (Radiyallah-u anhu) – 2
Ahnef bin Kays hazretleri (r.a.), halife iken Hazret-i Ömer (r.a.) i Medine’de ziyaret etti. Hazret-i Ömer (r.a.) ona karşı olan sevgi ve muhabbetinden, Medine’den bırakmadı Kalmasını istedi Bir sene Medine-i münevvere’de kaldı. Sonra izin alıp, Basra’ya döndü.
Hazret-i Ömer, Ebû Mûsa el-Eş’ari (r.anhüm) ye yazdığı mektubunda buyurdu ki;
-“Ahnef bin Kays’ı kendine yakın yap, işlerinde ona da danış, Onun sözlerine kulak ver.”
Ahnef bin Kays (r.a.) Horasan fetihlerinde de bulundu. Az hadis-i şerif bildirdi. Hazret-i Ömer, Hazret-i Ali, Hazret-i Osman, Hazret-i Sa’d, İbn-i Mesûd, Ebû Zer (radiyallah-u anhüm) ve başkalarından hadis-i şerif rivayet etti. Ondan da Hasan-ı Basrı, Ebul-Ala bin Şehir, Talk bin Habib (Radiyallah-u anhüm) bildirdiler.
Ahnef bin Kays (r.a.) Tabiinden olup, Allah’ın evliyalarındandı
Bir arkadaşiyle Hac farizasını yerine getirmek için sefere çıktı. Arkadaşiyle birlikte epey yol katettiler, bir şehrin yakınlarında konakladılar. Erzak almak için arkadaşı şehre indi, kendisi çadırında kaldı.
Bir müddet sonra Ay yüzlü bir kadın yanına gelerek;
-”Ver “dedi.
Ahnef bin kays (r.a.) da ekmek istiyor zanederek ona bir parça ekmek uzattı.
Kadın:
-”Bunu istemiyorum, senden kadınların erkeklerden istediğini istiyorum.”dedi
Bunun üzerine Ahnef bin Kays (r.a.) öyle bir çığlık atıp bağırdı ki kadın korkudan kaçmaya başladı, sonra abasını başına çekip ağlamaya başladı.
Bir müddet sonra arkadaşı döndüğünde onun çok ağladığını gördü, nedenini sorunca kendisinin çocuklarını özlediğini onun için ağladığını söyledi.
Arkadaşı:
-”Daha iki gün olmadı evden ayrılalı sende başka bir hal var deyip ısrar edince arkadaşına başından geçenleri anlatır.
Arkadaşı ondan daha çok ağlamaya başladı.
Ahnef bin kays (r.a.);
-” Benim başıma bir musibet geldi diye ağladım, sen ne için ağliyorsun?” dedi.
Arkadaşı;
-”Şayet ben senin yerinde olsaydım senin gibi sabredemezdim diye ona ağliyorum” dedi.
Ahnef bin Kays (r.a.) buyurdular ki;
-“Ben şu hususlara çok dikkat ederim. Bunları, istifade edeceklere söylerim başkalarına değil;
-“Birincisi; Beni aralarına almak istemiyenlerin aralarına girmem. İkincisi; beni çağırmayan makam ve mevki sahiplerinin kapısına gitmem, Üçüncüsü; İnsanların muhtaç oldukları şeyi bana bağışlamalarını uygun görmem.”
-“Size sıkıntı ve zorluğu olmayan, övülecek bir şey söyliyeyim mi? Güzel ahlak, çirkin ve beğenilmeyen şeyi terk etmek, en kötü hastalık da; alçak ve düşük ahlak, çirkin sözleri söylemektir.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ahnef bin Kays (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ahnef (Dahhak) Bin Kays (Radiyallah-u anhu) – 3
16 Mayıs 2013Eshab-i Suffa yeri
Ahnef (Dahhak) Bin Kays (Radiyallah-u anhu) – 3
-“Şerefli ve asil kimse, sözünde durur. Akıllı olan, yalan söylemez. Mü’min olan gıybet etmez.”
-“Edep ve fazilet sahiplerine göre; Babalar, çoluk çocuğuna, ölüler dirilere, sırf Allah-ü Teâlâ’nın rızası için, iyi ve yararlı şeyler hazırlanmaktan daha üstün bir şey bırakmamıştır.”
-“Çok gülmek, heybeti; çok şaka, vakar ve şahsiyeti giderir. İnsan ne ile beraberse, onunla bilinir: Mesele, çok güler ve şaka yaparsa, hafif olarak bilinir.”
-“Bizim bulunduğumuz yerde kadınlardan, yiyecek ve içeceklerden konuşmayınız. Çünkü, en kızdığım kimse, avret yerlerinden, karnından ve midesinden bana anlatandır.”
-Kişinin, sevdiği yemeği terkedebilmesi, ağırbaşlılık ve şahsiyet yüksekliğindendir.”
Ahnef bin kays (r.a.) a hilm’in ne olduğunu sordular.
Cevap olarak;
-“Alçak gönüllü ve sabırlı olmak.” Buyurdu.
Şöyle konuşurdu;
-“İnsan hilminden dolayı kendisini beğenir. Ben de içimden aynı şeyleri hissederim. Ancak ben sabırlıyım.”
-“Hilm bana insanlardan daha çok yardımcıdır.”
-“İdrar yolundan akıp gelen insan, nasıl kibirli olur, şaşırıyorum.”
-“Aranızdaki düşük ve bayağı kimselere ikram ediniz, onlara hadiyede bulununuz. Çünkü onlar, sizi dünyada ve ahirette, utanacak duruma düşmekte ve ateşten alıkoymaktadır. İnsan, utanılacak ve ateşe düşmeye sebep olan şeyleri onlarda görerek, bunlardan kendisini korur.”
-“Aslında ben halim değilim. Fakat halim olmaya çalışıyorum.
Ona,
-“Sen artık çok yaşlandın. Oruç seni çok zayıf düşürür.” Denildiğinde
Ahnef bin Kays (r.a.);
-“Ben onu uzun bir musibet için hazırlıyorum.” Buyurmuştur.
Ahnef bin Kays (r.a.) şöyle dua ederdi;
-“Allahım! Eğer beni bağışlarsan. Sen buna zaten layıksın. Eğer azab edersen ben de buna zaten layıkım.”
Ona;
-“Ey Ahnef bin Kays! Sen çok yavaşsın.” Denildi.
Buyurdu ki;
-“Fakat üç şeyde acele ediyorum. Namaz vakti geldiğinde, hemen vaktinde kılarım. Cenazem var ise, zamanında defn ederim. Kızımı dengi isteyince, onunla evlendiririm.”
-“Kardeşlik çok ince bir şeydir. Onu korumazsan zarar gelebilir. Daima kızgınlığın zamanında kendine sahip olarak onu koru ki, sana haksızlık eden gelip senden özür dilesin. Olan ile yetin. Fazlasını arama. Arkadaşının kusuruna bakma.”
Hazret-i Muaviye (r.a.) Ahnef binKays (r.a.) ı yanına çağırdı. Gelince;
-“Ey Ebü’l-Bahr! Çocuklar hakkında ne dersin? “ diye sordu.
Ahnef bin Kays hazretleri (r.a.);
-“Onlar gönlümüzün mevleridirler. Onlara her türlü şefkat ve kaloylığı gösteriniz. Onların sevgi dolu haraketlerinden memnun ol. Onlara bir şeyi zorlaştırma. Bu yüzden onları hayatlarından bezdirip, usandırma.” Buyurdu.
-“Şu üç hususa tahammül etmek, kardeşlik haklarındandır. Kızıldığında, azarlandığında, dil sürçmelerinde.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ahnef bin Kays (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Kaynaklar
(1-Vefayet-ül-a’yan cild 2 sahife 249)
(2-Tabakat-ı İbn-i Sa’d cild 2 sahife 93)
(3-Tehzib-üt-tehzid cild 1 sahife 191)
(4-Metâli-ün-Nucum cild 2 sahife 150)