‘Tabiin’ olarak etiketlenmiş yazılar

Çağ-çağ deresi Bor-e Veysike (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh)- 8

Hasan-i Basri (r.a.) Yine buyurdu ki;

-“Küçük yaşta ilim öğrenmek TAŞ ÜZERİNE ZÜMRÜTTEN NAKIŞ YAPMAK GİBİDİR. Yaşlandıktan sonra ilim öğrenmek ise SU ÜZERİNE YAZI YAZMAK GİBİDİR.”

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“Âlimler olmasaydı, insanların diğer canlı varlıklardan farkı kalmazdı. Çünkü onların öğretmesiyle insanlar iyi insan olma seviyesine ulaşır.”

Hasan-i Basri (r.a.) diğer bir zösü;

-“Kur’an-i kerim, ÖĞRENMEKTEN DAHA ÜSTÜN ZENGİNLİK ve Kur’an-i kerimi UNUTMAKTAN DAHA AŞAĞI FAKİRLİK OLAMAZ.”

Birisi Hasan-i Basri (r.a.) den nasihat istediğinde;

-“Allah-u Teâlâ’nın emrini ÜSTÜN TUT Kİ Allah-u Teâlâ’da SENİ İZZETLİ KILSIN.” Buyurdu.

Başka birisi nasihat istediğinde;

-“Büyük güçlükler ve korkunç hadiseler önündedir. Bunlarla muhakkak karşılaşacaksın, ya kurtulacak veya helak olacaksın. İyi bil ki; hesaba çekilmeden önce nefsinin muhasebesini yapan kazanır, nefsinden gafil olan zarar eder. SONUNU DÜŞÜNEN KURTULUR. Heva ve hevesinin peşimden giden sapıtır. Yumuşak ve mülayım olan kazanır, ALLAH’TAN KORKAN EMİN OLUR. EMİN OLAN İBRETLE BAKAR VE BASİRET SAHİBİ OLUR. Basiret sahibi olup, gören anlar. ANLAYAN BİLİR. Ayağının kaydığı yerden hemen geri çekil, pişman olduğu şeyi at. Unuttuğunu sor ve kızdığın vakit, nefsine hâkim ol.” Dedi.

Bir mecliste bir genç bol bol kahkahalar ile gülüp dururken, Hasan-i Basri (r.a.) oraya uğradı ve delikanlıyı çağırdı;

-“Oğlum Sırat’ı geçtin mi?” deyince

Delikanlı;

-“Hayır.” Dedi.

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Gideceğin yerin cennet veya cehennem olduğunu biliyor musun?” dedi

Delikanlı;

-“Hayır.” Dedi.

Yine Hasan-i Basri (r.a.);

-“O halde bu kahkaha nedir?” dedi

Gencin Bu hadiseden sonra BİR DAHA GÜLDÜĞÜ GÖRÜLMEDİ…

Hasan-i Basri (r.a.) ya;

-“Gece namaz kılanların yüzleri niçin güzel olur?” diye sorduklarında,

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Çünkü onlar Rahman ile baş başa kalmışlar ve Rahman da onlara kendi nûrundan nûr vermiştir.” Buyurdu.

Hasan-i Basri (r.a.) ye güzel ahlaktan sorulduğunda;

-“Güzel ahlak; güler yüz, tatlı söz, iyilik yapmak ve kötülük etmemektir.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Hasan-i Basri (Radiyallah-u anh)- 9

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“İyi komşuluk sadece komşuya eziyet etmemek değildir. Komşunun verdiği sıkıntıya da sabretmek gerekir.”

Adamın biri Hasan-i Basri (r.a.) ye gelip;

-“Bana nasihatta bulununuz.” Deyince

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Sakın günah işleme. Aksi halde kendini ateşe atmış olursun. Hlbuki sen, bir kimsenin pireyi ateşe attığını görsen, iyi karşılamazsın. O HALDE, HER GÜN KENDİNİ DEFALARCA ATEŞE ATMAYI NASIL İYİ KARŞILARSIN.” Buyurdu.

Hasan-i Basri (r.a.) Buyurdu ki;

-“İnsanlar arasında kendisini zem eden (kötüleyen) kimse, hakikatta kendisini övmüş olur. Bu ise riya âlemetlerindedir.”

Hasan-i Basri (r.a.) tekrar buyurdu;

-“Kul bütün ilimleri elde etse, kuru ağaç gibi oluncaya kadar ibadette bulunsa, fakat midesine giren şeyin haram olup olmadığına dikkat etmezse, Allah-u Teâlâ onun hiç ibadetini kabul etmez. Şu üç şeyi unutmak mü’mine yalkışmaz;”
-“1-Dünyanın fani olduğunu,”
-“2-Ni’metlerinin geçici olduğunu,”
-“3-Ve ölünün MUTLAKA geleceğini.”

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“Dünya üç gün gibidir.”

-“Birinci gün GEÇEN GÜNDÜR. Geçip gitmiştir. Geri döndüremezsin. Ondan ümit kesilmiştir”
-“İkinci gün İÇİNDE BULUNDUĞUN GÜNDÜR Kİ, Bu günü ganimet ve fırsat bil.”
-“Üçüncü gün ise GELECEK GÜN OLAN GÜN Kİ, sen ona ulaşırmısın belli değil, belki de gelecek olan güne kavuşamadan ölürsün.”

Hasan-i Basri (r.a.) buyurdu ki;

-“EY İnsan!, İnsanların çokluğuna bakıp da aldanma! Çünkü sen yalnızsın, yalnız öleceksin, kabre yalnız gireceksin, yalnız kabirden kalkacaksın ve kendi hesabını vereceksin.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Hasan-i Basri hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Termik Santral (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)

Tabiinin büyük hanım evliyalarden. Babası İsmaildir. Dünyaya düşkün olmaması ve ibadetleri ile meşhur olan bir hatundur. 135 (M.752) de Kudüs civarında vefat etti.

Babası İsmail’in üç kızı vardı. Bir tane daha doğunca adını Rabi’a (Dördüncü) koydu. Babası İsmail efendi çok fakir olduğundan, Rabi’a (r.a.) doğduğu gece evde ihtiyaç olan şeylerden hiç biri yoktu. Bu duruma annesi çok ağlayıp mahzun oldu.

Efendisine;

-“Filan komşuya gidip, bir miktar kandil yağı isteyebilir misin?” dedi.

Hazreti Rabi’a nın babası, Allah-u Teâlâ’dan başka kimseden bir şey istememeğe söz vermişti. Bununla beraber hanımını üzmemek için o komşunun evine giti. Kapıya elini sürdü ve geri dönüp,

Hanımına;

-“Kapı açılmadı.” Deyince hanımı ağladı.

O da çok üzüldü. Babası, başını dizine dayadı ve öylece uyuya kaldı. RÜ’YASINDA Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) i gördü.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) kendisine buyurdu ki;

-“Hiç üzülme. Bu kızın öyle bir hanım olacak ki, ümmetimden YETMİŞBİN Kişiye şefaat edecek. Yarın bir kağıda şöyle yaz; (-“Sen her gece Pygamber efendimiz (a.s.v.) e yüz salavat-i şerife, Cuma’ geceleri de dört yüz salavat gönderirdin. Bu Cum’a gecesi unuttun. Bunun kefareti olarak, bu yazıyı sana getiren zatta dörtyüz altını HELAL PARANDAN ver.” Sonra; -“Basra valisi İsa Zadan’a git. O yazıyı ver.”)

Hazreti Rabi’a (r.a.) nın babası uyandığında, peygamber efendimiz (a.s.v.) i görmenin şevkiyle ağlıyordu.

Hemen kalktı, denileni yaptı. Vali mektubu alınca, Resulullah (a.s.v.) ın kendisini hatırlamanın şükrü için, binlerce altını fakirlere sadaka olarak verdi. Hazreti Rabi’a (r.a.) nın babası İsmail efendiye de mektubta yazılanı ve ona ilave olarak pek çok altını da sadaka verip, bir ihtiyacı olursa tekrar gelmesini tenbih etti.

Hazreti Rabi’a (r.a.) nın babası, altınları aldıktan sonra lüzümlü ihtiyaçlarını temin etti. Böylece geçimleri rahatlamış oldu, Ve kızlarına rahatça bakıp çok güzel edeb ve terbiye ile büyüttüler.

Rabia-tül Adaviyye (r.anha.) biraz büyümüştü ki, annesi ve babası vefat etti. Üstelik Basra’da kıtlık ve fevkalade pahalılık oldu. Bu hengamede Rabi’a-tül Adaviyye (r.a.) nın ablaları dağıldılar. KİMSESİZ KALAN RABİ’A’YI ZALİM BİR KİMSE YAKALADI VE HİZMETÇİ OLARAK İŞ GÖRDÜRDÜ. Daha sonra da köle olarak altı gümüş karşılığında bir ihtiyara sattı.

O ihtiyarın hizmetçisi olarak, gösterilen zor işleri dahi sabırla yapmağa çalışıyordu. Çok sıkıntılı günler geçirdi. Çok zahmetler çekti. Fakat isyan etmedi. ALLAH-U TEÂLÂ’NIN TAKDİRİNE RAZI OLDU.

Edebi fevkalade idi. Bir gün karşısına bir na mahrem (yabancı) çıktı. Ondan sakınayım diye hızla giderken düşüp kolu kırıldı.

Acz ve kırıklık içinde, mahzun olmuş bir kalb ile Allah-u Teâlâ’ya yalvardı.

-“Ya Rabbi!… Garib ve kimsesizim….

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kelehke şeyh Atman (Navale) Kara tajdin kalesi

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 2

Acz ve kırıklık içinde, mahzun olmuş bir kalb ile Allah-u Teâlâ’ya yalvardı.

-“Ya Rabbi! Garib ve kimsesizim. Yetim ve öksüzüm. Köle edindim. Bir de kolum kırıldı. Lakin ben bunların hiç birine üzülmüyor, yalnız senin rızanı istiyorum. Bilemiyoruım ki, acaba, sen benden razı mısın?”

Bu sırada bir ses duyuldu;

-“Üzülme, sen ahrette meleklerin bile imreneceği bir makamda bulunacaksın.” Diyordu.

Rabi’a (r.a.nha) tekrar efendisinin evine geldi. Günlük hizmetleri yerine getirir, akşama kadar ayakta dururdu. Bununla beraber hergün oruçlu olur, geceleri de Allah-u Teâlâ’ya ibadet ve tâatle geçirirdi.

Bir gece efendisi uyandığında Rabi’a (r.anha) nın odasından sesler geldiğini duydu. Pencereden baktı.
Gördü ki, Rabi’a (r.anha), secde halinde, Allah-u Teâlâ’ya şöyle niyaz ediyordu.

-“Ey Rabbim! Biliyorsun ki benim arzum senin emrine uymaktır. Benim saâdetim senin huzurunda bulunmaktır. Eğer elimden gelse, sana ibadetten, bir an geri kalmam. Fakat ev sahibinin hizmetinde bulunduğum için ona hizmet ediyorum ve sana gereği gibi ibadet edemiyorum…”

Ev sahibi, bunları duydu. Ayrıca Rabi’a (r.anha) nın başı üstünde bir kandil bulunduğunu, kandilin bir yere asılı olmayarak havada durduğunu, odanın o kandilin nur’u ile aydınlandığını görünce hayretten dona kaldı.

Bunun üzerine ev sahibi;

-“Artık Rabi’a (r.anha) köle olamaz.” Diyordu.

Sabaha kadar uyuyamadı. Sabah olunca hemen Rabi’a (r.anha) yi çağırdı ve dedi ki;

-“Artık serbestsin. Dilediğini yap. Ama burada kalırsan ben sana hizmet ederim.”

Rabi’a (r.anha);

-“Gideyim.” Dedi.

Oradan ayrılıp küçük bir eve yerleşti. Bütün vakitlerini ibadetle geçirir, bir gün ve gecesinde bin rek’at namaz Kılardı. Kefenini daima yanında taşır, namaz kılacağı zaman onu serer, üzerine secde ederdi. Kefeni yanında olmadan gezdiğini, kefenini beraberinde almadan konuştuğunu kimse görmedi.

Süfyan-i Servi (r.a.) ve Hasan-i Basri (r.a.), rabi’a hatundan feyz alırlardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hasan keyf (Batman)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 3

Rabi’a-tül adaviye (r.anha) kimseden bir şey almazdı. Bir keresinde Hasan-i Basri hazretleri (r.a.), kendisini ziyarete gitmişti. Kulubesinin kapısında, zenginlerden birinin ağlamakta olduğunu gördü;

Hasan-i Basri (r.a.);

-“Niçin ağlıyorsunuz? Diye sordu.

O zengin;

-“Zühd ve kerem sahibi şu hatun olmazsa, halk mahv olur. O zamanın bereketidir. Allah-u Teâlâ bizi, bir çok belâ ve sıkıntılardan onun hürmetine muhafaza etmektedir. Ona bir miktar yardımım olsun diye şu altın dolu keseyi getirdim. Fakat kabul etmez diye korkuyorum. Onun için ağlıyorum. Siz bunu ona verseniz belki sizin hatırınız için kabul eder.”Dedi.

Hasan-i Basri (r.a.) içeri girip olanları bildirdi.

Rabi’a (r.anha) buyurdu ki;

-“Ben bu dünyalıkları hakiki sahibi olan Allah-u Teâlâ’dan istemeğe utanır iken başkasından nasıl alırım? Allah-u teâlâ bu dünyada, kendisini inkar edenlerin dahi rızkını vermekte iken, klabi O’nun muhabbetiyle yanan birinin rızkını vermez mi zanediyorsunuz? O kimseye selamımızı söyle. Kalbi mahzun olmasın. Biz Allah-u Teâlâ’dan başkasından bir şey almamaya ahd ettik. Hiçbir kimseden bir şey beklemiyoruz. Geleni kabul etmiyoruz. Bir def’asında devlete ait olan bir kandilin ışığından istifade ederek gömleğimi yamadım da kalbim öyle dağıldı ki, o diktiğimi sökünceye kadar kalbimi toparlayamadım.”

Malik bin Dinar (r.a.), şöyle anlattı;

Bir gün Rabi’a (r.anha) nın yanına gittim. Abdestini almış, kalan sudan birkaç yudum da içmiş idi. Dikkat ettim, testinin bir tarafı kırık idi. Ve çok eski bir hasirde oturuyordu. Kerpiçten yapılmış bir de yastığı vardı.

BUNLARI GÖRÜNCE ÇOK ÜZÜLDÜM, İÇİM YANDI VE;

-Ey Rabi’a! Zengin arkadaşlarım var. Kabul edersen sana onlardan bir şeyler alayım.” Dedim.

Rabi’a (r.anha) bana dönerek;

-“Ya malik! Bana da, onlara da rızkı veren Allah-u Teâlâ’dır. O fakirleri fakir olduğu için unutup, zenginleri de zengin olduğu için hatırlıyor ve yardım ediyor mu sanıyorsun?” dedi.

Ben de;

-“Hayır, hiç öyle olur mu?” dedim.

Bunun üzerine Rabi’a (r.anha);

-“Madem ki Rabbım benim halimi bliyor, benim hatırlamama lüzüm yok. O öyle istiyor, biz de o’nun istediğini yapıyoruz.” Diye cevab verdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 4

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha), çok oruç tutardı. Bir defasında bir hafta hiç yiyecek bulamadı. Sekizinci gece açlığı iyice şiddetlendi. Nefsine eziyet ettiğini düşünürken birisi kapıyı çaldı. Bir tabak yemek getirdi. Rabi’a (r.anha) yemeği alıp, yere koydu. Mum getirmeğe gitti. Geri gelince bir kedinin yemeğini dökmüş olduğunu gördü. Su bardağını almaya gitti. Mum söndü. Su içmek isterken bardak düşüp kırıldı.

O da;

-“Ya Rabbi! Bu zavallı kulunu imtihan ediyorsun, fakat acizliğimden sabredemiyorum.” Diyerek bir ah çekti. Bu ah’tan neredeyse ev yanacaktı.

Bir ses duyuldu;

-“EY Rabi’a! İstersen, dünya ni’metlerini üstüne saçayım. İstersen, üzerindeki dert ve belalari kaldırayım. Fakat bu dertler, belâler ile dünya bir arada bulunmaz.”

Bu sözü işitince şöyle dua etti;

-“Yarabbi, beni kendinle meşgül eyle ve senden alıkoyacak işlere beni bulaştırma.”

Bundan sonra dünya zevklerinden öyle kesildi ki; kıldığı namazı;

-“Bu benim son namazımdır.”

Diye o huşu’ ile kılar, hep Allah-u Teâlâ ile meşgül olurdu. Hatta birisi gelip kendisini Allah-u Teâlâ ile meşgüliyetten alıkoyar korkusuyla;

-“Ya Rabbi! Beni kendinle meşgül eyle ki, beni kimse senden alıkoymasın.” Diye dua ederdi.

-“Niye evlenmiyorsun?” diye ısrar edenlere de

Şöyle söyledi;

-“Benim üç büyük derdim var. Benim, bunların sıkıntısından kolayca kurtulmamı garanti ederseniz, o zaman evlenirim.”

-“Birincisi; (Acaba son nefsimde imanını kurtarabilecek miyim?)”

-“İkincisi; (Kıyamet gününde amel defterimi sağ tarafımdan mı, yoksa sol tarafımdan mı verecekler?)”

-“Üçüncüsü; (herkesin hesabı görüldükten sonra bir gurup Cehenneme ve bir grup Cennete geiderken, acaba ben hangi gurupta bulunacağım?” dedi.

O kimseler;

-“Biz bu suallerin cevabı olarak size bir şey söylemekten aciziz.” Dediler.

Rabi’a (r.anha);

-“O halde önümde böyle dehşetli günler varken ve bu günlere hazırlanmak elbette lazım iken, evlenmeyi nasıl düşünebilirim?” buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e veysike (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 5

Bir gün ikindi vakti yanına bir misafir geldi. Tencerede bir parça et vardı. Eti pişirip misafira ikram edeyim diye düşündü.

Fakat, yemeği hazırlamak için de misafirin yanından ayrılmadı. Nihayet akşam vakti oldu. Namazlarını kıldılar. Kendisi de, misafiri de oruçlu idiler. Nihayet evde bulunan bir kuru ekmek ve bir miktar suyu misafira ikram için hazırladı.

Baktı ki, etin bulunduğu tencere Allah-u Teâlâ’nın izni ile kaynıyor ve et yemeği çok güzel pişmiş, yemeği misafire ikram etti. İftar ettiler.

Misafir olan kimse dedi ki;

-“Hayatımda bu kadar lezzetli bir yemek yemedim.”

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha);

-“Her halinde Allah-u Teâlâ’yı hatırlayan ve sadece O’nun rızasını istiyenlere işte böyle yemek pişirirler.” Buyurdu.

Rabi’a-tül Adaviye (r.anha) nın hacca gitmek arzusu çoğaldı. Bir kafileye katılarak yola çıktı.

Yolda merkebi ölünce kafiledekiler;

-“Eşyalarınızı bizim hayvana yükleyeylim.” Dediler.

Rabi’a (r.a.);

-“Ben Allah-u Teâlâ’ya tevekkül ederek yola çıktım. Siz yolunuza devam ediniz. Ben yavaş yavaş gelirim.” Dedi.

Ve kervan yoluna devam etti.

Rabiâ (r.anha);

-“Ya Rabbi! Çok aciz olduğumu görüyorsun, biliyorsun. Beni evine da’vet ettin ama bineğim yarı yolda öldü. Koca çölde yalnız kaldım. Durumu sana havale ettim.” Diyerek eşyalarını yükledi.

Rabi’a’nın bu yalvarışından sonra Allah-u Teâlâ merkebi diriltti. Rabi’a (r.anha) buna çok sevindi.

Bir gün, Rabi’a-tül Adaviyye (r.a.) ye yemek yapmak istediler, fakat soğan yoktu. Komşundan alalım dediler.

Rabi’a-tül adaviye (r.a.nha);

-“Kırk senedir Allah-u Teâlâ’dan başkasından bir şey istememek üzere söz verdim. Zararı yok, yemek soğansız olsun.” Buyrudu.

Rabi’a (r.a.) sözünü yeni bitirmişti ki, bir kuş ayaklarındaki soğanları oraya bırakıp gitti.

Bunu gören Rabi’a (r.anha);

-”Bu İlahi bir imtihandır. Allah-u Teâlâ’nın azabından emin değilim, korkuyorum.” Deyip yemeği değil kuru ekmeyi yedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike Çağ-Çağ nehri (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 6

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha) Bir gün Hasan-i Basri (r.a.) nın evinin önünden geçiyordu. O sırada evin damında bulunan Hasan-i Basri (r.a.) Allah-u Teâlâ’nın muhabettinden çok ağlamış, gözyaşlarını rüzgar, aşağıdan geçmekte olan Rabi’a (r.anha) nın yüzüne düşürmüştü.

Damlaların nereden geldiğini araştıran Rabi’a (r.anha) yukarda ağlamakta olan Hasan-i Basri (r.a.) yi görünce;

-“Ey Hasan! Sakın gözyaşların nefsinin arzusuyla akmış olmasın! Bu gözyaşlarını içinde muhafaza et ki, içerde bir derya olsun. ALLAH-U TEÂLÂ’NIN MUHABBETİ İLE KAYNASIN.” Dedi.

Bir defasında kendisini sevenler ziyarete gelmişlerdi. Evde odayı aydınlatacak bir kandil yoktu. Gelenlere ise ışık lazımdı. Rabi’a (r.anha) parmaklarını üfledi.

Bunun üzerine;

-“Allah-u teâlâ’nin izni ile sabaha kadar parmaklarından ziya fışkırdı ve oda aydınlandı.”

Bir kimse, kendisine cebinden çıkardığı parayı vermek istedi. Rabi’a (r.anha) elini havaya doğru uzattı.

Avucları altınla dolu olduğu halde o kimseye;

-“Sen cebinden alıyorsun, bana böyle veriyorlar.” Dedi.

Bir gün iki kişi Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha) yi ziyarete geldiler. İkisi de aç idiler.

-Yemeği helaldır.” Diye içlerinden yemek yemek geçti.

O anda kapıya biri gelerek, Allah rızası için bir şeyler istedi. Rabi’a (r.anha) evde mecut olan iki ekmeğini buna verdi. Gelen sevinerek gitti.

Bir saat kadar sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle geldi. Rabi’a (r.anha) ekmekleri saydı onsekiz ekmek vardı.

Dedi ki;

-“Ekmekler yirmi olsa gerektir.”

Ekmeği getiren, ikisini saklamıştı. Çıkarıp iki ekmeği de verdi.

Oradakiler hayretle sordular;

-“Bu ne sırdır? Biz senin ekmeğini yemeye gelmiştik. Önümüze koyacağın ekmekleri kapıya gelene verdin. Ardından ekmekler geldi. Eksik olduğunu söyledin.”

Cevabında Rabi’a (r.anha);

-“Siz ikiniz gelince karnınızın aç olduğunu anladım. Önünüze koyacağım o iki ekmeği kapıya gelene verdim. Allah-u Teâlâ’dan bu ekmeklerin misafirlerin karnını doyuramayacağını, bunun için bir yerine on vermesini istedim. Çünkü; En’âm sûresi 160. Ayet-i Kerimesinde; “Bire on vereceğini” bildiriyor. Ben O’nun bu va’dine güvendim. İki ekmek yerine 20 ekmek geleceğini bildiğim için de ekmeklerin noksan olduğunu söyledim.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alaman köprüsü (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 7

Bir defasında namaz kılarken gözüne bir kamış saplandı. Kalb huzur ve Allah-u Teâlâ’nın muhabbetinin her tarafını kaplamış olması hali o kadar fazla idi ki, namaz esnasında bunu hiç fark etmedi.

Namaz bitince oradakilere;

-“Gözüme bir bakın. Galiba gözüme bir şey girmiş.” Dedi.

Baktılar kamış parçası gözüne saplanmıştı. Güçlükle çıkardılar.

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha) , bir gece evinde geç vakitlere kadar namaz kılarken hasirin üzerinde uyuya kaldı.

Bu arada evine bir hırsız girdi. Her tarafı aradı, çalacak bir şey bulamadı

Giderken;

-“Girmişken boş çıkmayayım.”

Diyerek, Rabi’a (r.anha) dışarıda giydiği örtüsünü aldı. Evden çıkarken yolunu şaşırdı, kapıyı bulamadı. Geri dönüp örtüyü aldığı yere bıraktı. Bu sefer rahatlıkla kapıyı buldu. Kapıyı bulunca tekrar geri dönüp, örtüyü aldı. Fakat yine kapıyı bulamadı. Bu hal yedi def’a tekrarlandı.

Yedinici def’a tekrar örtüyü eline alınca şöyle bir ses duydu;

-“Ey kişi kendini yorma. O yıllardır kendini bize ısmarladı. Şeytanın ona yaklaşmağa gücü yok iken, hırsızın onun örtüsüne yaklaşması mümkün müdür? Git yorulma, boşuna uğraşma. O uyuyorsa da dostu uyanıktır ve onu korumaktadır.”

Bu hadiseden korkup dışarı fırlayan hızsız, tövbe edip bu kötü huyundan vazgeçti.

Hasan-i basri (r.a.) sual edip;

-“Ey Rabi’a (r.anha), yokluğu neden buldun?” dedi.

Cevabında Rabi’a (r.anha);

-“Kendimi Hak Teâlâ’ya teslim ve işlerimi O’na havale ettim.” Buyurdu.

Yine Hasan-i Basri (r.a.), sual edip;

-“Ey Rabi’a (r.anha), Hak Teâlâ aşkına sana ihsan olunan ilim ve amelden bana bir harf öğret.” Dedikte,

Cevabında Rabi’a (r.anha);

-“Ey Hasan! Cariyelikten kurtulalı beri iplik eğirip satarım, geçimimi temin ederim. Lakin hiçbir zaman iki akçeyi bir elime almadım. Kortum ki ikisi bir yere gelir de beni Hak Teâlâ’nın yolundan ve Ma’rifetullah’tan alıkoyar.”

Birinin;

-“Ya Rabbi, bana rahmet kapısını aç.” Diye dua ettiğini işitince,

Rabi’a-tül Adiye (r.anha);

-“Ey cahil, Allah-u Teâlâ’nın rahmet kapısı kapalı mı idi de şimdi açmasını istiyorsun? Rahmetin çıkış kapısı her zaman açık ise de giriş kapısı olan kalbler, herkese açık değildir. Bunun açılması için dua edilmelidir.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Alaman köprüsü (Nusaybin)

Rabi’a-tül Adaviyye (radiyallah-u anha)- 8

Kendisine dediler ki;

-“Hasan-i Basri hazretleri (r.a.) buyuruyor ki; (-“Cennete, Allah-u Teâlâ’yı görmekten bir an mahrum olursam öyle ağlayıp, feryad edeceğim ki, bütün Cennet ehli bana acıyacak.”)

-“Buna ne dersiniz?”

Rabi’a (r.anha) buyurdu ki;

-“Bu çok güzeldir. Lakin eğer dünyada, Allah-u Teâlâ’dan bir an gâfil olduysa ve bu gâfletinden dolayı aynen bildirdiği üzüntü, ağlamak ve inlemek meydana geldiyse ahirtte de dediği gibi olacaktır. Aksi halde olmayacaktır.”

Hep evinde bulunup dışarı çıkmaz, devamlı ibadet ederdi.

Birgün birisi ona;

-“Biraz dışarı çıksan da Allah-u Teâlâ’nın mahluklatı yaratmaktaki fevkalâde san’atını temaşa etsen.” Dedi.

Rabi’a-tül Adaviyye (r.anha);

-“Ben dışarıda san’atı temaşa edeceğime, içeride hep ibadetle meşgül oluyor ve san’atkarı müşahade ediyorum.” Buyurdu.

Rabi’a (r.anha) bir gece;

-“Ya Rabbi! Ya kalb huzuru ile namaz kılmamı nasib et, ya da kalb huzuru ile kılmadığım namazımı kabul buyur. Allahım benim bütün dünyadaki arzum ve işim, seni yadetmek, ahrette de Cemal-i İlahiyene kavuşmaktır. Ne olur, beni bu anlayışıma bağışla.” Diye yalvardı.

Rabi’a (r.anha) bazen Allah-u Teâlâ’ya şöyle niyazda bulunurdu;

-“Ya Rabbi! Benim dünyadaki bütün gayret ve maksadım, hep seni hatırlamak, hep seninle meşgül olmak, ahrette ise, cemalin ile müşerref olmaktır. Benim bütün arzum budur.”

Bir gün Rabi’a Hatun ağlıyordu. Dediler ki;

-“Ey Allah-u Teâlâ’nin sevgili kulu niçin ağlıyorsun? Rabbinle yakınlığın var”

Buyurdular ki;

-“Ayrılıktan korkuyorum. Belki ölüm vaktinde (Sen bana gerekmezsin Ey Rabi’a) diye Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) hitab buyurursa benim halim ne olur. Eyvah! Eyvah!” deyip ağladı.

Tevekkülü o dereceye ulaşmıştı ki;

-“Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyadaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, onlara nasıl bakacağım düşüncesi aklıma gelmez, ÇÜNKÜ; ALLAH-U TEÂLÂ HEPSİNİN RIZKINI VERECEĞİNİ BİLDİRMİŞ VE ÜZRİNE ALMIŞTIR.” DERDİ.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Rabi’a-tül Adaviyye (Radiyallah-u anha) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu