‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi ile külliyatı

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 6

Böylece aylar birbirini kovaladı. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) nin iyice olgunlaştığını anlayınca;

Seyyid hazretleri birgün ona;

-“Evlâdım! Şimdiye kadar bildiğim ne varsa hepsini sana öğrettim. Bundan sonra senin daha da olgunlaşman, pek büyük bir mertebelere kavuşman Tebriz’li Şems’in (Şems-i Tebrizi’nin) gelmesine bağlıdır. Onun şefkat kanatları altında aşamadığın engelleri aşar, ma’nevi hallere kavuşursun. O seni tasavvuf’un en mahrem noktalarına çeker, sen de ona, aynı âlemi nlatırsın. Bu şekilde birbirinizi tamamlar ve yeryüzünün en büyük “iki dostu” olursunuz. Ben de Kayseri’ye gidip,ömrümün sonlarını orada geçiririm.” Buyurdu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) hocasına, Kayseri’ye gitmeyip berâber kalmaları için çok ısrar ettiyse de kabul ettiremedi. Mevlânâ hazretleri (r.a.), Seyyid Burhâneddin (r.a.) i Kayseri’ye uğurladı.

Kayseri’de bir müddet yaşayan Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) birgün abdestini alıp hizmetçisine;

-“Git kapıyı kapa ve dışarıda; Seyyid Burhâneddin vefât etti.” Diye bağır byurdu.

Hizmetçi dışarı çıkınca Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) secdeye kapanarak;

-Ya Rabbi! Seni ve Resûlü (s.a.v.) nü çok seviyorum. Sana kavuşmak arzum son haddine ulaştı. Beni bu sevgime ve arzuma bağışla. Lâ İlâhe illallah, Muhammedün Reülüllah” dedi ve ruhunu teslim etti.

Hizmetçisinin haberi üzerine Kayseri bir anda ana baba gününe döndü. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) ne haber salındı. Cenaze haırlıkları yapılıp kefenlendi. Namazı kılınıp, defn işleri haledildi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) haberi işitince Kayesri’ye gitti. Hocasının kabri başında Kur’an-i kerim okuyarak mübarek ruhuna bağışladı Seyyid Hazretleri (r.a.) nin kitaplarını Mevlânâ’ya teslim ettiler. Bu kitablar arasında Şems-i Tebrizi (r.a.) nin hazırladığı meşhur “Makâlât isimli eseri de vardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbe giirişi

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 7

Mevlânâ hazretleri (r.a.), Konya’da bulunan zamanın en büyük kelâm ve tasavvuf âlimlerinden olan Sadreddin-i Konevi hazretleri (r.a.) in den de ilim öğrendi.

Onun feyz ve teveccühlerine mazhar oldu, mânevi yolda yüksek deeceleree kavuştu.

Sadreddin-i Konevi (r.a.) anlatır;

-“Rü’yamda Fahr-i Kâinât efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm. Yanlarında Eshâb-i kirâm ile medreseye teşrif etmişlerdi. Sofa’nın ortasına oturdular. Bu sırada Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi de oraya gelip uygun bir yere oturdu.

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Mevlânâ’ya çok iltifat ettiler ve Hazret-i Ebû Bekr’e dönerek;

-“Yâ Ebû Bekr! Ben Celâleddin ile, diğer peygamberlerin arasında öğünürüm. Çünkü onun öğrendiği ilim, işlediği âmelin feyz ve nûru ile ümmetimin gözleri aydın olur. O benim oğlumdur.” Buyurdular. Mevlânâ’yı sağ tarafına oturttular.”

-“Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), bu rü’ya ile talebelerimden Mevlânâ’nın derecesinin yüksekliğine işaret buyurdular. Bu durumu diğer talabelere anlattım ki, onun hatırını gözetip, ilminin yüksekliğini anlasınlar.”

Birgün büyük bir ilim meclisi kurulmuş ve Konya’nın büyükleri orada toplanmışlardı. Sadreddin-i Konevi hazretleri (r.a.) de orada bir seccade üzerinde oturuyordu.

Mevlânâ (r.a.) içeri girince seccadeye oturmasını teklif etti.

Bunun üzerine Mevlânâ (r.a.);

-“Terbiyesizlik edip sizin secâdenize oturursam, kıyamette bunun hesabını nasıl verebilirim?” deyince

Sâdreddin-i Konevi hazretleri (r.a);

-“Senin oturmakta fayda görmediğin seccâde bize de yaramaz.” Buyurup, seccâdeyi oradan kaldırdı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (Avlu kapısı)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 8

Mevlânâ Celâleddin hazretleri (r.a.) nin hocalarından bir de Şems-i Tebrizi (r.a.) dir.

“Şems-i Tebrizi-Tebriz’in Güneşi”, seyahat ettiği yerlerde, uğradığı memleketlerde iyi bir dost bulabilmek için duâ ederdi.
Israrla yaptığı bu duâ’ların neticesi olarak rü’yasında, Konya’da bulunan Celâleddin-i Rûmi’ye gidip onun yetişmesine yardımcı olması icabettiği bildirdi.

Şems-i Tebriz-i (r.a.) Allah-u Teâlâ’ya şükr ederek;

-“Böyle dosta canım fedâ olsun.” Dedi.

Konya’ya gelip, “Şekerciler” ismindeki hana indi.

Günlerini orada geçirirken, birgün kapıda oturmuş, Allah-u Teâlâ’nın mahlukatı hakkında “tefekkür” ediyordu.

O sırada Mevlânâ hazretleri (r.a.) talabeleriyle oradan geçerken, kapı önünde “tefekkür” halinde duran, kıyafetinden yabancı olduğu anlaşılan Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne baktı, ona selam verdi ve yoluna devam etti.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) kendi kendisine de;

-“Bu yabancı bir kimseye benziyor. Buralarda böyle birisini hiç görmedim. Ne kadar da nûrlu bir y üzü var.” Diye düşünürken,

Aniden atının yularını bir elin tuttuğunu gördü. Mevlânâ hazretleri (r.a.), atı durduran elin sahibinin o yabancı olduğunu görünce;

-“Burunuz! Bir arzunuz mu var?” dedi

O yabancı kimse;

-“İsmini öğenmek istiyorum?” deyince

Mevlânâ hazretleri;

-“Celâleddin Muhammed” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Bir suâlim var. Acaba Muhammed aleyhis selam mı, yoksa Bayezed-i Bistami mi büyüktür.” Diye sordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (içten görünüşü)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 9

Böyle bir soruyu ilk defâ duyan Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Elbette ki Muhammed Aleyhis selam efendimiz büyüktür. Bütün mahlukat ve Bâyezid onun hürmetine yaratıldı.” Buyurdu.

Bu cevabı bekleyen Şems-i Tebrizi (r.a.);

-“Peki Muhammed Aleyhis selam; (-“Biz seni Layıkıyla bilemedik ya Rabbi!)” Dediği halde,

Niçin Bâyezed-i Bistamı (r.a.);

-“Subhani” (–“ Benim şanım ne yücedir”). diye söyledi. Bunun hikmetini söyler misiniz?” diyerek tekrar sordu.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) bun da şöyle cevap verdi;

-“Peygamber efendimiz (s.a.v.) mübarek kalbi öyle bir derya idi ki, Ona ne kadar marifet aşkı ilahi tecelli etse, ne kadar muhabbet, Allah-u Teâlâ’nın sevgisi dolsa onu içine alır, Onu kuşatırdı. Hatta daha çoğunu isteyip;

-“Ya Rabbi! Verdiğin bu ni’metleri daha da artır.” Der idi.

-“Fakat Bâyezid-i Bistami hazretleri (r.a.) nin kalbı, o kadar geniş olmadığı için, İlahi feyizlere tahammül edemiyecek tecelli ie dolup taşardı.

Bu izahata hayran kaln Şems-i Tebrizi (r.a.),

-“Allah” Diyerek yere yığıldı Bayılmıştı.

Mevlânâ hazretleri (r.a.), hemen atından inerek Şems-i Tebrizi (r.a.) yi kucakladı, ayağa kaldırdı bu nûr yüzlü zata o kadar ısınmıştı, kalbinde o kadar muhabbet hasıl olmuştu ki, ayılınca büyük bir hürmet ve edeble evine götürdü.

Bu zatın, İlk hocası Seyyid Burhâneddin hazretleri (r.a.) nin geleceğini söylediği Şems-i Tebrizi (r.a.) olduğunu öğrenince,

-“Ey Muhterem efendim! Gerçi evimiz size layık değil ise de, zat-i âlinize sadık bir köle olmaya çalışacağım. Kölenin nesi varsa efendisinindir. Bundan böyle bu ev sizin, çocuklarım da evlatlarınızdır.” Diyerek hizmetine koşmaya başladı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) Türbesi (Kubbe-i Hadra)

 

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 10

Mevlânâ hazretleri (r.a.), Gece gündüz hiç yanından ayrılmayıp, onun sohbetlerini büyük bir zevk içinde dinliyordu. Ondan hiç ayrılmıyor taleblerine ders vermeye, insanlara Camide va’zu nasihate gitmiyordu, yanlarına dahi, hizmetlerini görmek üzere büyük oğlu Sultan Veled girebilirdi. Her gün Şems-i Tebrizi ile sohbet ederler, Allah-ıu Teâlâ’nın yarattıları üzerinde “tefekkür” ederler, namaz kılarlar, Cenâb-ı Hakkı zikrederek muhabbetlerini tazelerdi.

Bir gün Şşems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), havuzun başında Mevlânâ hazretleri ile sohbet ediyordu.Mevlânâ bir hizmet için oradan ayrıldı. Şems-i Tebrizi (r.a.) de Mevlânâ’nın kitablarını havuza attı. Bir değnek ile suyun dibine bastırdı. Mevlânâ hazretleri (r.a.) oraya geldiğinde kitabları suda görünce çok üzüldü

Ve;,

-“Diğerleri ne ise, Feridüddin-i Atar (r.a.) hatırası olan” Mantık-ül-tayr” kitabı ıslanmasaydı.” Diyerek “Ah” etti.
Bunun üzerine Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), kolunu sıvayarak havuza soktu. Kitabın birisini sudan çıkardı. Çıkan kitab“Mantık-ut-tayr” idi. Ve hiç ıslanmamıştı.

Bu hadise diğer bir rivayetle de şöyle anlatılır;

-“Bir gün Mevlânâ hazretleri (r.a.) havuz kenarında idi. Yanında kitablar vardı. Şemseddin gelip kitabları sordu

Mevlânâ hazretleri (r.a.);

-“Sen bunları anlamazsın.” Dedi.

Şemseddin hazretleri (r.a.) kitabları suya attı.

Mevlânâ hazretleri (r.a.)

–“Ah babamın bulunmaz yazıları gitti! Diyerek çok üzüldü.

Şemseddin (r.a.) elini uzatıp her birini aldı. Hiçbir ıslanmaış görüldü.

Mevlânâ;

-“Bu nasıl iştir!” Dedi.

Oda;

-“Bu zevk ve hâldir. Sen anlamazsın.” Buyurdu.

Mevlânâ (r.a) Şems-i Tebrizi (r.a.) nin bu kerâmetinigörünce ona olan bağlılığı daha da artıp, sarsılamaz bir kale gibi oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mekke-i Mükerreme’nin çok eski resmi (Mekke müzesinden alınmıştır)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 11

Mevlânâ (r.a.) nın oğlu Sultan Veled (r.a.) onların hallerini şöyle anlatır;

-“Ansızın Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) gelip babam ile görüştü, Babamın gölgesi Onun nûrundan yok oldu. Onlar birbirlerine öyle muhabbet gösterdiler ki, etraflarında kendilerinden başkasını görmiyorlardı.”

-“Şems-i Tebriz-i babama; Mârifetten Allah-u Teâlâ’nın zatına ve sıfatlarına ait ince bilgilerde ve ona muhabbetten bahs ediyor, babam da bunları büyük bir haz ile dinliyordu. Eskiden herkes babama uyardı, şimdi ise babam Şems’e uyar oldu”

-“Şems (r.a.) babamı bu muhabbete da’vet ettikçe babam, Allah-u Teâlâ’nın muhabbetinde yanıp kavrulurdu. Babam artık onsuz yapamıyor, yanından bir an ayrılmıyordu. Bu şekilde aylarca sohbet ettiler. Böylece babam, Pek büyük mânevi derecelere yükseldi.”

Mevlâna Celâleddin-i Rûmi (r.a.) ile Şewms-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin zahiri ve bâtını çalışmaları dcevam ederken, onların bu sahbetlerini hazmedemiyen ve Mevlânâ’nın kendi aralarına katılmamasına üzülen bazı kimseler, Şems-i Tebrizi hakkında uygun olmayan sözler söyelemeye başladılar. Bu söylentiler, Mmevlânâ (r.a.) nın kulağına kadar geldi.

Diyorlardı ki;

-“Bu yabancı kimse Konya’ya geleli Mebvlânâ bizden tamamen uzaklaştı. Gece gündüz hep birbirleriyle sıohbet ediyorlar da, bizlere hiç iltifat göstermiyorlar. Yanlarına oğlu Sultan Veled hariç kimsetyi de almıyorlar. Mevlânâ, Sultan-ül-ulemâ (r.a.) nın oğlu olsun da, Tebriz’den gelen, ne olduğu belli olmayan bu kimseye gönül bağlasın. Onun için bi,ze sırt çevirsin. Hiç Horasan toprağı ile (Mevlkânâ hazretleri’nin memleketi) Tebriz toprağı bir olur mu? Elbette Horasan toprağı daha kıymetlidir.”

Bu söylentilere Mevlânâ Celaleddin-i Rûm-i hazretleri (r.a.);

-“Hiç toprağa itibar olunur mu? Bir iistanbul’lu bir Mekkeli’ye galip gelirse, Mekkeli’nin İstanbul’luya tabi olması hiç ayıp sayılırmı?” diyerek cevap verdi.

Fakat söylentiler durmadı. Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), artık Konya’da kalamıyacağını anladı. O çok kıymetli dostunu o münbarek ahbabını bırakarak Şam’a gitti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Cin camisinin dışardan görünüşü (Mekke-i Mükerreme)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 12

Şems-i Tebrizi (r.a.) nin gitmesi, Mevlânâ (r.a.) yı çok üzdü. Günler geçtikçe ayrılık acısına sabredemiyordu. Ayrılık kendisinde tahammül edecek bir hal bırakmıyordu. Şems (r.a.) in ayrılık hasreti ve muhabbeti ile yanıyordu.

-“Şems!”, “Şems!” diyerek ciğeri yakan kasideler söyliyor, göz yaşlarıyla dolu yazdığı mektubları Şam’a Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ne gönderiyordu.

Eğer bir kimse “Şems’i gördüm” diye yalan söylese, ona müjdelik olarak üzerindeki elbisesini verirdi.

Bir defasında birisi;

-“Şems-i Tebrizi (r.a.) yi Şam’da grdüm. Sıhhatı yerindeydi.” Dedi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.), ona elinde bulunan ne varsa hepsini verdi.

Orada bulunan diğer bir kimse;

-“O Şems’i Tebrizi (r.a.) yi görmedi, yalan söyliyor.” Deyince

Mevlânâ hazretleri (r.a.) da;

-“Ona verdiğim bu elbiseler, sevdiğimin yalan haberinin müjdesidir. Onun hakiki haberini getirene canımı veririm.” Diye cevap verdi.

Böylece aylar geçti. Mevlânâ artık dayanamıyacağını anlayınca, oğlu Sultan Veled (r.a.) i Şam’a göndermeye karar verdi.

Oğlunu çağırıp;

-“Sur’atla Şam’a varıp, filanca hana gidersin. Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin o handa bir genç ile sohbet ettiğini görürsün. O genci küçümseme sakın! O, Allah-u Teâlâ’nın sevdiği evliyânın kutublarından biridir, selamımı ve duâ isteğimi kandilerine bildir. İçinde bulunduğum şu vaziyetimi, hasretimi dile getir. Buraya acele teşriflerini tarafımdan istirham et.” Dedi.

Sultan Veled (r.a.) hemen hazırlıklrını tamalayıp yola çıktı. Şam’da, babasının ta’rif ettiği handa Şems-i Tebrizi (r.a.) yi bir genç ile konuşuyor buldu. Durumu dilinin dödüğü kadar anlattı. Konyada bu hadiyse sebep olanların tövbe ettiğini ve Mevlânâ’dan özür dilediklerini de sözlerine ekledi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescidi Cin içerisinden görüntü (Mekke-i Mükerreme)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 13

Bunun üzerine Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), Konya’ya tekrar gitmeye karar verdi. Hemen yola çıktılar. Sultan Veled (r.a.), şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) ni ata bindirdi, kendisi de arkasından yaya olarak yürüyordu. Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), Sultan Veled’in ata binmesi için ne kadar ısrâr ettiyse de;

O;

-“Sultanın yanında, hizmetçisinin ata binmesi bize yakışık olmaz. Hizmetçilerin, efendisinin arkasında yürümesi gerektiğini öğrendik.” Diyerek ata binmedi.

Sultan Veled(r.a.), Konya’ya yaklaştıklarında babası Mevlânâ hazretleri (r.a.) ne haberci gönderip, Konya’ya girmek üzere olduklarını bildirdi.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) müjdeyi getirene o kadar çok hediye verdi ki, o kimse zengin oldu.

Konya’da Tellâllar bağırtılarak, Şems (r.a.) in Konya’ya teşrif etmek üzere olduğu bildirildi. Konya’nın başta sultan olmak üzere ileri gelen vezirleri, hâkimleri, zenginleri yanı sıra, bütün halk yollara döküldü.

Büyük bir bayram havası içinde, mübarek veli Şemseddin-i Terbrizi hazretleri (r.a.) ni karşılamaya çıktılar. Öğleye doğru Şems-i Tebrizi ile sultan Veled (r.anhüm) göründüler.

Sultan Veled, atın yularından tutmuş, Şems (r.a.) de atın üzerinde başı önde ağır ağır ilerliyorlardı. Bu mühteşem manzarayı seyredenler büyük bir heyecana kapıldılar.

Mevlânâ (r.a.) koşarak ilerledi, atın dizginlerine yapıştı. Göz göze geldiler. Şems (r.a.) in attan inmesine yardım eden Mevlânâ, üstadının ellerini sevinç gözyaşları arasında doya doya öptü.

Bu arada yanık sesli hafizler Kur’an-i kerim okumaya başladılar. Herkes büyük bir haz içinde Kur’an-i kerim’i dinledikten sonra, sıra ile Şemseddin-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin ellerini öptü. Sonra Mevlânâ medresesine geldiler.

Şems-i Tebrizi (r.a.), Sultan Veled’in kendisine gösterdiği hürmeti ve yaptığı hizmetleri Mevlânâ (r.a.) ya anlattı.

Mevlânâ hazretleri (r.a.) bundan çok memnun olduğunu bildirerek;

-“Benim bir serim (başım), bir de sırrım vardır. Başımı (serimi) sana fedâ ettim. Sırrımı da oğlum Sultan Veled’e verdim. Eğer Sultan Veled’in “bin yıl” ömrü olsa da hepsini ibadetle geçirse, ona verdiğim sırra Ya’ni evliyalıkta ilerlemesine sebep olduğum derecelere kavuşamaz.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cin Mescid-i ‘nin girişi (Mekke-i Mükerreme)

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 14

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi hazretleri (r.a.) ile şems-i Tebrizi (r.a.), eskisi gibi yine bir odaya çekilip sohbete başladılar. Hiç dışarı çıkmadan, yanlarına oğlu Sultan Veled’den başka kimseyi almadan, mâ’nevi bir âlemde kendilerinden geçtiler.
Halk, Şems-i Tebrizi (r.a.) gelince Mevlânâ (r.a.) nın sakinleşeceğini, aralarına katılıp, kendilerine nasihat edeceğini, sohbetlerinden istifâde edeceklerini ümid ederlerken. Tam tersine eskisinden daha fazla Şems’e bağlandığını ve muhabbetinin ziyâdeleştiğini gördüler.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.), Mevlânâ’yı evliyalık makamlarının en yüksek derecelerine çıkarmak için elinden gelen bütün tedbirlere başvuruyor, her türlü riyâzet ve mücâhedeyi yaptırıyordu.

Günler bu şekilde devâm ederken, halk, Mevlânâ (r.a.) nın hiç görünmemesinden dolayı Şems’e kızmaya başladılar.

Birgün bu söylenenleri, şems-i Tebrizi (r.a.) işitince, sultan Veled’ de dedi ki;

-“Ey Veled! Hakkımda yine su-i zan etmeye başladılar. Beni Mevlânâ’dan ayırmak için söz birliği etmişler. Bu seferki ayrılığımın acısı çok derin olacak!”

645 (m. 1247) senesi Aralık ayının beşine rastlıyan Perşembe gecesiydi. Mevl’anâ hazretleri ile Şems hazretleri (r.anhüm) sohbet ediyorlar, Allah-u teâlâ’nın muhabbetinden ve çeşitli evliyalık makamlarından anlatıyorlardı. Bir ara kapı çalındı ve Şems hazretleri (r.a.) ni dışarı çağırdılar. Dışarıda bir grup kimse bir anda üzerine hücum ettiler.
Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin “Allah!” diyen sesi duyuldu. Mevlânâ hazretleri (r.a.) hemen dışarı çıktı, fakat hiç kimse yoktu. Yerde kan lekeleri vardı. Derhal oğlu Sultan Veled (r.a.) i uyandırıp durumun tetkikini istedi. Yapılan bütün araştırmalarda, Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin mübarek cesedini bulamadılar.

Bir gece Sultan Veled (r.a.), rü’yasında Şems-i Tebrizi (r.a.) nin cesedinin bir kuyuya atıldığını gördü. Uyayınca yanına en yakın dostlarından bir kaçını alarak, gördüğü kuyuya gittiler. Cesedi hiç bozulmamıştı. Cesedi alıp Mevlânâ’nın medresesine defn ettiler.

Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) nin bu ayrılığına, Mevlânâ hazretleri (r.a.) pekçok üzüldü. Ayrılığın verdiği hasret ile pek çok beyitler, kasideler söyledi. Evliyalık hallerini, derecelerini nazım ile öyle güzel anlattı ki o zamana kadar öylesini hiç kimse söyliyemedi. Hazret-i Ali (/r.a.) den gelen feyz ve bereketleri, vilayet yolunu, onun kadar açıklayan bulunmadı.
Şems-i Tebrizi (r.a.) ye olan muhabbetinden dolayı eserine “Şems” ve Hamus” kelimelerini mahlas olarak kullandı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-ül Cin camisi içerisinde güzel biz avize

Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) – 15

Mevlânâ hazrtelri (r.a.), artık talabeleri arasına karışmaya, onlara ders vermeye başladı. Pek çok evliyânın yetişmesine sebep oldu. Bunların arasında en meşhuru, Hüsâmeddin Çelebi (r.a.) idi. Camilerde cemâate nasihat etmeye başladı İnsanların hasta olan kalblerine, tatlı, serin şerbetler vererek şifa olmaya çalıştı.

İlim ve fazileti sebebiyle az zamanda, o derece şöhret bulmuşdu ki, ilim talâbesi, her taraftan huzuruna kavuşmak için acele ediyordu. Her zaman etrafında dört-beşyüz dinleyici bulunurdu. Evine gider gelirken de, etrafını sarıp, çeşitli sualler sorar, müşkilerini çözerdi.

Mevlânâ hazrteleri (r.a.), kitab ve sünnetten zerre kadar ayrılmıyarak, tasavvufda emsâlinden üstün oldu. Binlerce talebesi oldu. Onları büyük bir itina ile yetiştirmeğe çalıştı. Zamanla talebe sayısı arttı, medreseler çoğaldı. Büyük âlimler yetişti.

Şems-i Tebrizi hazretleri  (r.a.) anlattı;

-“Hocam Ebû Bekr Sellebâf hazretleri (r.a.) nin hizmetinde çok yüksek kerâmetlere nail olmuştum. Fakat bende mühim olan hususi bir hâl var idi ki, bu sırrın keşfinde hocam âciz kalırdı. İşte bende Mevlânâ hazretleri (r.a.) nin gizli hallerini bilmekte aciz oldum. Zira çok evliyâ, keşke biz de Mevlânâ’nın ziyaretine yetişmiş olsaydık diye arzu ederlerdi.”

Yine Şems-i Tebrizi hazretleri (r.a.) anlatır;

-“Her kimÂlimler” Peygamberin vârisleridir” hadis-i şerifinin sırrına vakıp olmak isterse, mevlânâ’nı haraketlerine, ahlakına, davranışlarına baksın. Onun gibi olmaya çalışsın. Onu sevsin. Onda enbiyâ ve evliyanın makbul bütün âdet ve vasıfları toplanmıştır. Hem fende emsalsizdir. Şimdi Cennet onun rızasında Cehennem onu gazabındadır. Kısaca ben ona ulaşmış olmasaydım, mahrum olurdum. Fakat Mevlânâ’nın sırrı, âlemde “gizli” kaldı, onu kimse keşf edemedi.

Mevlânâ Celâleddin Muhammed Rûmi hazretleri (r.a.) nin talebelerinin en önde gelenlerden biri, Selâhaddin Zerkub (r.a.) idi. Selâhaddin (r.a.), önceleri kuyumculuık yapardı. Birgün Mevlânâ hazretleri (r.a.), Selâhaddin (r.a.) nin dükkanının önünden geçerken, içerden, altına şekil vermek için vurulan her çekicin; “Allah, Allah!” diye ses çıkardığını kalb gözüyle anladı. Bu hal çok hoşuna giderek, dükkan sahibi olan Selâhaddin-i medreseye da’vet edip, iltifatlarda bulundu.

Selâhaddin (r.a.) Mevlânâ (r.a.) nın sohbetlerinden çok haz duyduğundan kuyumculuğu bıraktı. Artık her gün medreseye gidiyor, hocası Mevlânâ (r.a.) nın sözlerini sahrada susuz kalan kimse gibi, damlasını telef etmiyerek âdetâ içiyordu. Mevlânâ (r.a.) da bu yeni talabesini çok sevip, büyük feyz ve teveccühlerini onun üzerine çevirdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Celâleddin Muhammed Rûmi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu