‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar
Osmanlılar zamanında yapılan Tren Garın bahçesinden görünüm (Medine)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -10
İbn-i Atâ (r.a.) buyurdu ki;
-“Adem Aleyhisselam Cennetten çıkarıldıktan sonra, Cennette bulunan her şey onun perişan haline üzüldü ve ağladı. Ağlamayan sâdece altın ve gümüş oldu.”
Allah-u Teâlâ (c.c.) Kelâm sıfatıyla onlara tecelli etti ve sordu;
-“Adem’e her şey ağlarken, siz denen ağlamadınız?”
Onlar şu cevabı verdiler;
-“Biz sana karşı hatâ işleyene ağlamayız.”
Bunun üzerine Hâk Teâlâ (c.c.) şöyle buyurdu;
-“İzzetime, celâlime yemin ederim ki, size her şeyin üstüne bir değer biçeceğim ve Âdemoğullarını size hizmetçi kılacağım.”
İbrahim bin Şeybân (r.a.) buyurdu ki;
-“Allah-u Teâlâ Müslümanlara ahrette vereceklerine karşılık olmak üzere iki şeyi ihsan etmiştir. Bunlardan birincisi; Cennete bedel olması için camilerde bulunmak, ikincisi; Allah-u Teâlâ’nın didarına karşılık, mü’minlerin yüzlerine muhabbetle bakmak.”
Yüsüf bin Hüseyn Razi (r.a.) buyudu ki;
-“Kim Allahû Teâlâ’yı hakkıyla zikrederse, O’ndan başka her şeyi unutur. O’nun zikri ile O’ndan başka her şeyi unutan kimseyi, Allah-u Teâlâ her şeyden muhafaza eder.”
Ebû Bekr Verrak (r.a.) şöyle buyuruyor;
-“Daime seninle olması gereken beş şey vardır;”
-“Bunlar”
-“Allah û Teâlâ”
-“Nefs,
-“Şeytan,
-“Dünya,
-“Ve halktır.
-“Eğer bunlara karşı şu beş şeyi tatbikte muvaffak olursan saâdete erersin.”
-“Allah-u Teâlâ’nın emirlerine itâat edip, yaptığı her şeyi beğenip razı olmak nefse muhalif olup, şeytana düşman olmak, dünyadan sakınmak, halka karşı de şefkâtle muâmele etmek lazımdır.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yapılan Tren Garı istasyonun bahçesi (Medine)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -11
Ebû Osman Hayri (r.a.) buyuruyor ki;
-”Sünnet-i seniyyeyi kendisine rehber edinen hikmet, nefsinin arzularını kendine hâkim kılan, bid’at söyler.
Ebû Turab Nehşebi (r.a.) buyuruyor;
-”Ey İnsanlar! Şu üç şeyi seviyorsanız, biliniz ki onlar sizlerin dğildir. Nefsinizi ve canınızı seviyorsanız, onlar Allah-u Teâlâ’nındır. Malınızı seviyorsanız, onlar da varislerinizindir.”
Ebûl Hasen-i Harkâni hazretleri (r.a.) buyuruyor ki;
Ulemâ;
-”Biz Peygamberlerin varisiyiz.” diyor. Fakat, Peygamber efendimiz (s.a.v.) in vârisleri arasında biz de varız. Çünkü O’nda olan şeylerin bazısı bizde de var. Resulullah efendimiz (s.a.v.) fakirliği seçmişti.
fakirliği tecih etmiş bulunuyoruz. O cömertti. Güzel bir ahlakı vardı. Hainlik bilmezdi. Basiret sahibiydi. Halkın rehberi idi. Tama’ sahibi değildi.
Hayır ve şerri Allah-u Teâlâ’dan bilirdi. Tabiatında yalan ve kandırma diye bir şey yok idi. Zamanın esiri değildi. İnsanların korktuğu şeyden korkmazdı.
İnsanların güvendiği şeye güvenmezdi. Hiç gururlanmazdı. İşte bunlar evliyânın sıfatlarıdır.
Resulullah efendimiz (s.a.v.), ucu bucağı bulunmayan umman idi. Eğer o ummandan bir damla ortaya çıksaydı, bütün âlem ve mahlukat şaşırır kalırdı.
Sufilerin kervânı; Allah-u Teâlâ, Resulullah (s.a.v.) ve Eshab-i kiram sevgisinden ibaretti. Bu kervanda bulunan ve ruhları bunların ruhlarıyla kaynaşan kimseye ne mutlu.”
Şöyle anlatılır;
-”Ebü’l Hasen-i Harkâni (r.a.) nin talebeleri, memleketlerine izinli gidiyorlardı. Kendisinden duâ istediler.
Ebü’l Hasen Harkani hazretleri (r.a.);
-”Korkulu yerde; Ya Ebel Hasen, deyiniz.” dedi.
Bir gece eşkıyanın hücumuna uğradılar.
Bağırıp;
-”Ya Allah” dediler.
Yalnız birisi;
-”Ya Ebel Hasen.” dedi
Eşkıyalar bunu görmediler. Diğerlerinin hepsini soydular. Sabah olup da onu selâmette görünce şaşırdılar.
O da;
-”Ben Ya Ebel Hasen dedim, kurtuldum.” dedi.
Yolda eşkıya tarafından soyulanlar hocalarına gelip;
-”Biz Allah dedik soyulduk. Bu ise, yâ Ebel Hasen diyerek sana sığınıp kurtuldu.” dediler.
Bunun sırrını, sebebini bildirmesi için yalvardılar.
Ebül Hasen Harkâni hazretleri (r.a.) de;
-”Ağzınızdan haram girer. Haram çıkar. Allah-u Teâlâ’yı tanımazsınız. Mecaz olarak Allah dersiniz. Böyle kimselerin duâları kabul olmaz. Allahû Teâlâ, onun sesini Ebü’l Hasen’e duyurdu. Ebü’l Hasen de, onu kurtarması için, Allah-u Teâlâ’ya yalvardı. Ebü’l Hasen haram yemez, haram içmez. Haram söz söylemez. Bu bakımdan duâsı kabul olup kurtuldu.”dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yapılan Tren Garı bahçesi (Medine-i Münevvere)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -12
Muhammed Bakır (r.a.) gece geç vakte kadar ibâdet eder, sonra Allahû Teâlâ’ya şöyle yalvararak ağlardı.
-”Ya İlâhi! Ya Rabbi, gece oldu. Gökte yıldızlar var. Herkes uyuyor. Kimsenin sesi çıkmıyor. Yâ Rabbi! Sen dirisin. Her şeyi biliyor, yapılan her şeyi görüyorsun. Uyuman uyuklaman olmaz. Seni böyle bilmiyen ihsanına kavuşamaz.”
-”Sen öyle kuvvet ve kudret sahibisin ki, hiçbir şey senin olmasını dilediğin bir şeyin olmasına mâni olamaz. Senin bâki ve ebedi oluşunda, gündüzün bitip gecenin başlaması ve gecenin bitip gündüzün başlaması gibi sebeplerle eksiklik, aksaklık olmaz.”
-”Rahmetin o kadar çoktur ki, rahmet kapılarını herkese açmışsın. Sana duâ edenlerin, yalvaranların duâlarını kabul edersin. İhsan ettiğin ni’metler verirsin. İnanarak ve güvenerek sana duâ edenler, eli boş dönmezler. Sana güvenen, kapına gelen kimseyi döndürmeye kimsenin gücü yetmez.”
-”Ey Rabbim! Ölümü, kabri ve sana hesap vereceğimi düşünükçe, önümde bunlar olduğunu bildikçe nasıl olur da senden sevinç ve neşe isteyebilirim.”
-”Âmel defterlerimin, sağımdan mı, solumdan mı verileceğini bilmediğim aklıma geldikçe, nasıl olur da senden dünyalık birşey istiyebilirim?“ Can alıcı meleğin geleceğini ve canımı alacağını bildiğim halde dünya lezzetlerinden nasıl tat alabilirim?”
-”Yâ Rabbi! Sana yalvarıyor, senden istiyor, rahmetinden ümid ediyor ve istiyorum ki, Ölümümü, hesabımı kolay ve rahat eyle ve sonra azâbı olmayan rahat bir hayat ihsan eyle Amin. Ya Rabbel Âlemin.”
Abdullah bin Hubeyk (r.a.), birgün Feth bin Şehraf ile karşılaşınca, ona şu nasihatte bulundu;
-”Ey Horasanlı! Şunlara dikkat et. İnsana zarar bunlardan gelir.
-”Gözünle harama bakma.”
-”Dilinle yalan söyleme.”
-”Kalbinde müslüman kardeşine hased ve kin tutma.”
-”İyi şeyleri arzu et ve iste, şer ve kötü oaln şeyleri arzu etme.”
Eğer bu dört şeye sahip olmazsan, sonunda “bedbaht” bir insan olursun.”
Ahmed bin Hadraveyh (r.a.) buyuruyor ki;
-”Gaflet uykusundan daha ağır bir uyku yoktur. Şehvetten kuvvetli esâret yoktur. Gaflet ağırlığı olmasaydı, şehvet gâlip gelmezdi.” Kalb, bir takım “kaplarden” ibarettir. Allah-u Teâlâ’nın sevgisiyle dolduğu zaman, nûrun fazlası diğer uzuvlara yansır. Bâtıla dolduğu zaman da, ondaki karanlık diğer organlara geçer.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yapılmış olan tren Garı bahçesi (Mmedine-i Münevvere)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -13
Şöyle anlatılır;
-“Ahmed bin Harb hazretleri (r.a.) nın Behram isminde ateşperest bir komuşusu vardı. Bu Behram, bir defasında ticaret için bir yere mal gönderdi. Yolda hırsızlar mallarını alıp kaçtılar. Ahmed bin Harb (r.a.) bu durumu haber alınca”,
Yanında bulunanlara;
-“Haydı komşumuza gidelim. Başına gelen bu hâl için üzülmemesini söyleyip onu tesell edelim. Her ne kadar ateşe tapıyor ise de, komşumuzdur.” Dedi.
Behram’ın evine geldiler. Behram kendilerini hürmetle karşıladı. Ahmed bin Harb (r.a.) ın elini öpüp çok saygı gösterdi. İkrâmlarda bulundu. O günlerde çok kıtlık olduğundan, bir şeyler yemek için gelmiş olabileceklerini düşünerek ayrıca yemek hazırlamak istedi”
Ahmed bin Harb (r.a.);
-“Zahmet etmeyiniz. Malınızın çalındığını duyduk. Üzülebileceğinizi düşünerek, halınızı hatırınızı soralım diye geldik.”Buyurdular.
Behram;
-“Evet öyledir, ama bunda üç şeye şükretmem lazım geliyor;”
-“Birincisi;
-“Başkaları benden çaldılar, ben başkalarından çalmadım.”
-“İkincisi;
-“Malımın yarısını aldılar, diğer yarısı bende kaldı. Ya hepsini alsalardı.”
-“Üçüncüsü;
-“Din bende kaldı, dünyayı aldılar.” Dedi.
Bu sözler Ahmed bin Harb (r.a.) ın çok hoşuna gitti
Ve;
-“Bu sözleri yazın. Bundan iman kokusu geliyor” dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yaptırılan Tren Garı (Medine-i Münvvere)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -14
Ahmed bin Harb hazretleri (r.a.) Behram’a;
-“Niçin ateşe tapıyorsun?” diye sordu.
Behram;
-“Ona tapıyorum ki yarın beni yakmasın, kendisine yakmak için odun verdim ki, beni Allah-u teâlâ’y ulaştırsın” diye cevap verdi.
Ahmed bin Harb (r.a.);
-“Çok yanılıyorsun. Ateş zayıftır. Ona tapmakla hesaptan kurtulmak mümkün değildir. Bir çocuk, bir avuç su atsa ateşi söndürür. Bu kadar zayıf olan bir şey başkasına nasıl kuvvet verebilir? Bir parça toprağı bile kendinden atamaz. Sen Allah-u Teâlâ’ya nasıl kavuşturur. Ateş cahildir. Bir şey bilmez, yakarken misk ile necaseti ayırmaz. Hepsini aynı anda yakar ve hangisinin daha iyi olduğunu bilmez. Sen ki, yetmiş senedir ona tapıyorsun. Ben de ömrümde bir kere ona tapmadım. Gel ikimz de elimizi ateşe sokalım. Seni koruyup korumadığını gör.” Buyrudu.
Behram ateş getirdi. Ahed bin Harb (r.a.) elini ateşe sokup bir saat kadar bekledi. Elli hiç yanmadı ve acımadı.
Bu hâlı gören Behram çok şaşırdı. Kalbinde bir değişme hisederek;
-“Size dört şey soracağım. Cevaplarını alırsan imân edeceğim.” Dedi.
Ahmed bin Harb (r.a.);
-“Sor.” Buyurdu.
Behran dedi ki;
-“Allah-u Teâlâ insanları niçin yarattı? Madenki yarattı niçin rızık verdi? Madenki rızık verdi. Niçin öldürdü? Maden ki öldürdü. Niçin diriltecek?
Ahmed bin Harb (r.a.) şöyle cevap verdi;
-“Allah-u Teâlâ kendini tanımaları için insanları yarattı. Rezzâk (ziyadesiyle rızık verici) olduğunu bilsinler diye onlara rızık verdi. Kahhar olduğunu anlamaları için onları öldürür. Kudretini tanımaları için onları tekrar dirilir.”
Behram bunları duyunca;
-“Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü” diyerek müslüman oldu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yaptırılan Tren istasyonu (Medine-i Münevvere)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -15
Ahmed bin Mesrûk (r.a.) buyurdu ki;
-“Kim Allah-u Teâlâ’dan korkarak kalbine glen uygunsuz düşüncelerden korunmaya çalışırsa, Allah-u Teâlâ da o kimsenin uzuvlarını, uygunsuz işleri yapmaktan korur, muhafaza eder.”
Şakik-i Belhi hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“Kendisine bir şey ikram ettiğin kimse ile sana ikramda bulunan iki kişinin senin kalbindeki yerlerine dikkat et. Eğer kalbindeki muhabbet, kendisine ikramda bulunduğun kimseye karşı daha fazla ise, bu ikram ve muhabbetin Allah için olduğu anlaşılır. Ama kalbindeki muhabbet, sana iktramda bulunan kimseye karşı daha fazla ise, bu dostluk menfaat içindir.”
Yusuf bin Esbât (r.a.) buyuruyor ki;
-“Sabırlı olmak isteyen kimse, öfkesini yenmeli, kalbinde Allah-u Teâlâ’dan başka bir şeye yakınlığın olmaması için çalışılmalı. Bir musibet veya sıkıntı geldiği zaman, inleyip sızlanmamalı, İbadetleri “Güzel yapabiliyorum” düşüncesinden uzak olup, amelleri kusurlu bilmeye devâm etmeli, farzları ve vacipleri yapmakta tenbellik yapmayıp, en güzel şekilde yapmaya çalışılmalı, yapılan bütün işlerin dine uygun olmasına gayret etmeli ve önceden yapılmış olan hata ve zararları telâfi etmek için uğraşmalıdır.”
Ali bin Sehl İsfehâni (r.a.) buyurdu ki;
-“Zenginliği aradım, ilimde buldum. Övülmeyi aradım, fakirlikte buldum. Âfiyeti (günahsız olmayı) aradım, zühd’de (şüphelilere düşmek korkusuyla mübahların çoğunu terk etmekte) buldum. Kolay hesabı aradım, susmakta buldum. Rahatı aradım, vermekte cömertlikte buldum.”
Amr bin Osman Mekki (r.a.) buyuryor ki;
-“Sabır, Allah-u Teâlâ’ya dayanıp sebat etmek ve belâyı gönül hoşluğu ve rahatlığı ile karşılamaktır.”
Ebû Abdullah Mağribi (r.a.) buyurdu ki;
-“İnsanların en aşağısı, zengine zengin olduğu için kıymet verip, onun karşısında zelil olan kimsedir. İnsanların en kıymetlisi de, fakirlere hürmet edip tevâzu gösteren zenginlerdir.”
Ebû Bekr Verrâk hazretleri (r.a.) buyurdu ki;
-“İnsanlar da üç sınıf önemlidir. Devlet adamları, âlimler ve zâhidler, Devlet adamları bozulunca, halkın uzuru bozulur. Âlimler bozulunca halkın dini zayıflar. Varını yoğunu Allah yolunda harcayan zâhidler bozulunca da, ahlak fesada uğrar. Devlet adamlarının kötülüğü zulüm ile âlimlerin bozukluğu hırs ve tema’ ile, zâhidlerin bozulması da riyâ ile olur.”
Ebû Hafs-ı Haddad en-Nişaburi (r.a.) buyurdu ki;
-“Firaset sahibi olduğu idiasında bulunmaya kimsenin hakkı yoktur. Yapılacak şey, başkasının firasetinden sakınmak ve korunmaktır.”
Zira Resulullah (Sllallahu alayhi ve selem);
-“Mü’minin firâsetinden korkunuz.” Buyurdu.
-“Fakat firaset sahibi olmaya çalışın buyurmamıştır. Şu halde firasetten korunmak mevkiinde bulunan bie kimsenin, firaset da’vasında bulunması nasıl doğru olabilir?”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yaptırılan Tren Gari bahçesi (Medine-i Münevvere)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -16
Ebû Osman Hayri (r.a.) buyurdu ki;
-“Zenginlerle sohbet ederken aziz, fakirlerle sohbet ederken alçak gönüllü ol. Zenginlere karşı izzetli davranman tevâzu, fakirlere karşı alçak gönüllü olman şereftir”
Birisi Hatim-i Esem (r.a.) a;
-“Nasıl namaz kılarsın?” diye sordu.
Hatim-i Esem (r.a.) da şöyle buyurdu;
-“Namaz vakti gelince, temiz bir kalb ile niyet ederek abdest alırım. Abdest uzuvlarımı yıkar, kalben de tövbe ederim. Sonra Camiye giderim. Mescid-i Harâm-ı gözümün önüne getirir, Makâm-ı İbrahim (a.s.) i iki kaş arasında tutar, cenneti sağımda, Cehennemi solumda, sıratı ayaklarımın altında, can alıcı meleği arkmda düşünür, kalbimi Allah-u Teâlâ’ya ısmarlar, sonra ta’zimle “Allahü Ekber” der, hürmetle kıyam, heybetle kırâat, tavazuyla rüku, tazarru ile (kendimi alçaltarak) secde, hilm ile cülûs (tahiyattaki oturuş), şükürle selâmı yerine getiririm. Benim namazım böyledir.”
Mimşâd ed-Dineveri (r.a.) buyurdu ki;
-“İnsanın taptığı, yani ömrünü kendisi için harcayıp, çok sevdiği şeyler çeşitlidir. İnsanların bir kısmı nefsine, bir kısmı çocuğuna, bir kısmı malına, bir kısmı parasına, bir kısmı hanımına, bir kısmı makam ve mevkiye tapar. Herkes gönlünü bunlardan birisine bağlamıştır. Buların bağından kurtulmak çok zordur. Bunlara tapınmaktan, sadece; kendine, malına, makam ve mevkiine güvenmeyip, her şeyin sahibi ve yaratıcısı Allah-u Teâlâ’ya hakkıyla kulluk yapamadığını bilip, yaptıklarını kusurluve noksan görerek, nefsini ayıplayanlar kurtulabilir.
Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.) buyuruyor ki;
-“Allah-u Teâlâ’nın, insanlara şu şekilde hitab etmediği hiçbir gün yoktur;-“Kulum! Hiç insaflı davranmıyorsun. Ben seni anıyorum ama, en beni unutuyorsun. Seni kendime da’vet ediyorum fakat sen, başkalarının dergâhına gidiyorsun. Ben, dertleri belâları senden uzaklaştırıyorum. Lakin günah üzerinde ısrâr ediyorsun. Ey Âdemoğlu! Yarın kıyamette huzuruma gelinc, mâzeret olarak ne söyliyeceksin?”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yapılmış Tren İstasyonu (Medine-i Münevvere)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -17
Şâh Şücâ’ kirmâni (r.a.) buyurdu ki;
-“Güzel ahlâk, başkalarına eziyet etmemek ve güçlüklere katlanmaktır.”
Ebû Ali Sakafi (r.a.) buyurdu ki;
-“Kişi, şu dört hasletten gâfil olmamalıdır.”
-“İlki, “doğru söz”,
-“İkincisi, “doğru iş”,
-“Üçüncüsü, “samimi dostluk,
-“Sonuncusu ise, “Emanete sadakat ile riayet etmektir.”
Ebû Bekr Kettâni (r.a.) şöyle anlatır;
-“Bir kere rü’yamda çok güzel bir genç gördüm;
-“Sen kimsin?” diye sordum.
Bana;
-“Takvayım.” Dedi.
Kendisine;
-“Nerede ikâmet edersin?” dedim.
Bana;
-“Dertlilerin kalbinde” dedi.
-“Sonra diğer tarafa baktığımda çirkin, siyah bir kocakarı gördüm.”
Kendisine;
-“Sen kimsin?” dedim.
Bana;
-“Ben kahkaha, zevk ve keyfim” dedi
Ben ona;
-“Nerede ikâmet ediyorsun?” Diye sordum.
Bana;
-“Çok gülenlerin kalbinde” dedi.
-”Uyandıktan sonra hiçbir zaman, kahkaha ile gülmemeye niyet ettim.”
Ebû Bekr Tamistani (r.a.) buyurdu ki;
-“İlim, seni cehâletten kurtarır. Sen de Allah-u Teâlâ’ya, seni ilimle cehaletten kurtarması için duâ et.”
Ebû Hasen bin Sâi (r.a.) buyuruyor ki;
-“Ma’rifet; her durumda kulun, Allah-u Teâlâ’nın vermiş olduğu ni’metlere şükretmede aciz olduğunu, genç ve kuvvetli olduğu zamanlarda ise, zayıf olduğunu bilmesidir.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yaptırılmış, Peygamber (s.a.v.) ın kurduğu çadırın yeri (Hudeybiye)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -18
Ebû Hasen Buşenci (r.a.) ye;
-“Kim mürüvvet sahibi değildir?” diye sordular.
Ebû Hasen Buşenci (r.a.);
-“Allah-u Teâlâ’nın kendisini gördüğünü bildiğini, kirâmen katibin melekleri ile hafaza meleklerinin yanında bulunduklarını ve kendisin takib etmekte olduklarını bildiği halde, günah işlemeye cür’et edebilen kimse, mürüvvet sahibi değildir.” Buyurdu.
Ebü’l Hayr el-Aktâ (r.a.) buyurdu ki;
-“Şerefli bir insan olabilmek için; edeb sahibi olmak, farzları edâ etmek, salihlarla sohbet etmek ve fasıklardan uzak durmak lazımdır.”
Ebü’l-Kasım Nasrabadı (r.a.) buyurdu ki;
-Ma’rifet ve Allah-u Teâlâ’ya yakın olma hali, farzları edâ etmekle ve sünnet-i seniyyeye tabi olamkla ele geçer.”
İbn-i Hafif (r.a.) buyurdu ki;
-“Riyazet, nefsi hizmetle kırıp, Allah-u Teâlâ’ya ibadette gevşeklik göstermesine mâni olmaktır.”
İbrahim bin Şeybân (r.a.) buyurdu ki;
-“Sefil (aşağılık) kimse, Allah-u Teâlâ’dan korkmayan ve O’na asi olandır. En sefil kimse, her şeyi bedel ile karşılık ile veren, verdiği her şeyden menfaat bekleyen ve verdiğini başa kakan kimsedir.”
İbrahim-i Kasar (r.a.) buyurdu ki;
-“İnsanların en zayıfı, nefsinin kötü isteklerinden uzak durmakta aciz kalan kimsedir. En kuvvetlisi de, bu kötü arzularını terk etmeye gücü yeten kimsedir.”
Ebû Ali Dekkâk (r.a.) buyurdu ki;
-“Bir kimse, kendini, hocasının kapısında süpürge yapamaz ise, hakiki aşık değildir.”
Ebü’l Hasen-i Harkani (r.a.) buyurdu ki;
-“Şayet bir mü’mini ziyaret edersen, hasıl olan sevabı, “yüz âdet” kabul edilmiş hac sevabı ile değiştirmemen lazımdır. Çünkü bir mü’mini ziyaret için verilen sevâb, fakirlere verilen “yüzbin altın” sadakanın sevabından daha fazladır. Bir mü’min kardeşinizi ziyarete gittiğinizde, Allah-u Teâlâ’nın rahmetine kavuştuk diye i’tikad edin.”
Ebû Ali Sakafi (r.a.) buyurdu ki;
-“Sağlam bir dal, ancak sağlam bir kökten çıkar, Şimdi hareketlerin sıhhatlı ve sünnet üzere olmasını isteğen kimse, önce kalbindeki ihlası sıhhatli hale getirmelidir. Zira zahir amellerdeki sıhhat, batın amellerdeki sıhhatten hasıl olur.
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Osmanlılar zamanında yaptırılan Resulullah (s.a.v.) ın istirahat ettiği çadırın yeri
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından bazı bölümler -19
Ca’fer-i Sadık (r.a.) buyurdu ki;
-“Beş kimsenin sohbetinden, yani beş kimse ile beraber bulunmaktan sakın”;
Birincisi;
-”Yalan söyleyenden sakın. Çünkü ona daima aldanırsın. Çünkü sana iyilik yapayım derken, kötülük yapar.”
İkincisi;
-”Cimriden sakın”,
Üçüncüsü;
-”Ahmaktan ya’ni aklı az olandan sakın. Çünkü en çok işine yarıyacağı zaman, seni bırakır.
Dördüncüsü;
-”Kötü kalblı kimseden sakın. Çünkü işi bozulunca seni harcar.”
Beşincisi;
-”Fasıktan ya’ni günah işlemekten utanmayan kimseden sakın! Çünkü seni bir lokma ekmeğe satar.”
Abdullah bin Muhammed (r.a.), buyurdu ki;
-“Allah-u Teâlâ çeşitli ibadetler bildirdi. Sabrı, sıdkı, namazı, orucu ve seher vakitleri “istiğfar” etmeği buyurdu. “İstiğfarı” en sonra söyledi. Böylce kula, bütün ibadetlerini, iyiliklerini kusurlu görüp, hepsini af ve mağfiret dilemesi lazım oldu.”
“Farzlardan birini edâ etmeyen, sünneti yapmama belâsına yakalanabilir. Sünneti terk edenin ise bid’ate düşmesi muhakkaktır.”
Feriddüddin-i Atâr (r.a.) ın Fârisi bir şiirinin tercümesi;
-“Sırlar âlemine uçan kuş idim.
-”Alçaktan yükseğe çıkmak istedim.
-“Sırra mahrem kimseyi bulmayınca.
-“Girdiğim kapıdan ben yine çıktım.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Feridüddin-i Attâr (r.a.) nın“Tezkiret-ül-evliyâ” kitabından alınmıştır
Kaynaklar;
(1- Mu’cem-ül-müellifin cild; 8, sahife; 209)
(2- Tezkiret-ül-evliye mukaddimesi)
(3- keşf-üz-Zünun cild; 1 sahife; 616)
(4- Nefahat-ül-üns sahife; 668)
(5- Tam ilmihal Seâdet-i Ebediye sahife; 277-715-1007)
(6- Rehber ansiklopedisi sahife; cild 5, sahife 337)
(7- eshab-i Kiram sahife 84- 140)
(8- Vehhâbiye nasihat sahife; 191)
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Feridüddin-i Attâr (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu