‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Nebevi mescidi avlusu

Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 13

Seyyid Ahmed-i Bedevi (r.a.) görünüş itibariyle bir tarafa gitmezdi. Fakat uzak memlektlerden haberler verirdi. Zahiren gitmezse bile, manen çok uzaklara gidip gelirdi. Allah-u teâlâ’nın evliyası için uzalık mes’ele olmadığı için, bu zat da Allah-u teâlâ’nın izniyle uzak yerlerde görülebiliyor darda kalan, yolu kesilen, kendisinden yardım isteyenlerin imdadına Allah-u teâlâ’nın izniyle yetişiyordu. Bunun misalleri çok olup kitabları doldurur.

Mısır’da Kadı’l-kudet olan Takıyyüddin isminde bir zat vardı. Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin büyük bir veli olduğunu biliyordu. Fakat, buna Seyyid hazretleri (r.a.) hakkında uygunsuz sözler söylemişlerdi. Bu da yakından ve iyice anlamak için Seyyid hazretleri (r.a.) nin yanına geldi.

Kadi’l-kudet, sohbet esnasında bir ara Seyyid hazretleri (r.a.) ne;

-“Sizin hakkınızda bana, uygun olmayan haberler geldi. Cemâate gelmediğiniz, hatta namazı kılmadığınız oluyormuş. Bu ise Resulullah (s.a.v.) in sünnetine aykırıdır ve bu hal, Salihlerin hali değildir.” Dedi.

Buna üzülen Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.);

-“Sus! Yoksa uçarsın” deyip. Takiyyüddin’e sert bir nazarla baktı. Nazarın şiddeti ile kendinden geçen Takiyyüddin, bir anda kendini üçsuz bucaksız bir sahrada buldu.

Kendi kendini çok ayıplayarak ve kendi kendine çok kızarak;

-“Hey ahmak ve aptal kişi! Allah-u teâlâ’nın dostlarında, evliyasında kusur ve kabahat aramak senin ne haddine! Bu ıssız sahrada kimsenin bulunmadığı bu yerde senin hâlin ne olacak!” diyordu

Ağlayarak sızlayarak, Allah-u teâlâ’nın rahmet ve mağfiretine sığınarak “La havle…” okuyordu.

Bu sırada çok uzaklardan bir kimse göründü. Gayet heybetli idi. Takiyyüddin, bu ıssız sahrada bir insan ile karşılamanın sevinciyle ve kendisine yardımcı olur ümidiyle, o kimsenin yaklaşmasını heyecanla bekledi. Gelen kimse yaklaşınca Takiyyüddin koşarak ellerine sarıldı ve ağlayarak kendisine yardımcı olmasını istedi.

O heybetli kimse;

-“Söyle bakalım. Derdin nedir?” dedi.

Takiyyüddin; Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) ile arasındaolan hadiseyi anlatınca,

Gelen kimse çok hayret etti ve

-“Hakikaten sen, tehlikeli bir iş yapmışsın ve çok tehlikeli bir hale düşmüşsün Sen buranın Mısır’a olan uzaklığı ne kadardır, bilir misin?” dedi.

Takiyyüddin;

-“Ben buraları hiç tanımıyorum. Mısır’dan ne kadar uzakta olduğumu da bilemiyorum.” Deyince

Geeln kimse;

-“Mısır ile buranın arası “altmış günlük” mesafedir.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Cebrail (a.s.) ile Peygamber efendimiz (s.a.v.) ın buluştuğu hücre

Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 14

Bunun üzerine Takiyyüddin’in çaresizliği ve korkusu daha da arttı.

Kendi kendine;

-“Allah-u teâlâ’nın rızası için beni bu müşkül durumdan kurtaracak birisi yok mudur?” diye söylendi.

Buralarda ölüp gidceğini düşünerek;

-“İnnâlillah ve innâ ileyhi raciun” okuyordu.

Sonra yine o heybetli zata yalvararak;

-“Allah-u teâlâ’nın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Sen bana yardımcı olamaz mısın?” dedi.

O da;

-“Hiç korkma! İnşallah selamete erersin” dedi

Ve eliyle bir kubbeyi gösterdi.

-“O kubbeyi görebiliyor musun?” dedi.

Takiyyüddin;

-“Evet.” Deyince

O kimse;

-“İşte senin kendisine uygunsuz sözler söylediğin Seyyid Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.), ikindi namazını cemâatle orada kılar. Sen şimdi, haline tövbe istiğfar ederek oraya git! İkindi namazı vaktine yetiş. Orada Cemâatle namazını kıl! Namazdan sonra Seyyid hazretleri (r.a.) nin elini öp, özür dile! O inşallah seni affeder ve Allah-u teâlâ’nın izni ile seni memleketine ulaştırır.” Dedi.

Takiyyüddin, bu zata teşekkür ederek ayrıldı ve sür’atle o kubbenin bulunduğu yere doğru gitti. Oraya varınca çok güzel bir cami olduğunu gördü. İkindi namazı vakti olmak üzere idi. Abdest aldı. İçeriye girip oturdu.

Biraz sonra hiç tanımadığı, garib kimseler camide toplanmaya başladı. Nihayet Seyyid hazretleri (r.a.) de geldi. Oradaki cemâate imâm oldu. İkindi namazını kıldılar. Namazdan sonra, Seyyid hazretleri (r.a.) nin elline sarılıp sarılıp özür dilemeye hazırlanırken,

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Baki’ kabristanın uzaktan görünüşü

Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 15

Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.);

-“Hızır Aleyhis selam’ın yardımı, yol göstermesi olmasaydı çok zor durumda kalmıştın değil mi?” buyurdu.

Bu keramet karşısında eski haline daha çok opişman olan ve kendi kendine daha çok kızan Takiyüddin (r.a.);

-“Efendim! Ben halime tövbe ettim. Sizden çok özür diliyorum. Özrümü kabul ediniz ve beni affediniz!” dedi.

Seyyid hazretleri (r.a.) özrünü kabul etti, sırtını sıvazladı;

-“Bir daha böyle düşünceleri kalbine getirme! Şimdi evine dön! Çocukların seni bekliyorlar.” Buyurdu.

Takiyyüddin;

-“Hay hay efendim! Bundan sonra hiçbir sözünüze ve halinize i’tiraz etmiyeceğim. Allah-u teâlâ’nın evliyasında kusur ve kabahat aramıyacağım.” Dedi.

Sahrada kendisine yol gösteren zatın da Hızır aleyhisselam olduğunu anladı.

Sonra bir anda kendisini Mısır’da evinin önünde buldu. Bu halin tesirinden uzun müddet kurtulamadı.

Ahmed-i Bedevi hazretleri’nin medfun bulunduğu Tanta şehri yakınında bulunan Garbiye şehrinin valisi, Ahmed-i Bedevi (r.a.) nin büyüklüğüne inanmazdı. Bu sebeple, her sene Seyyid hazretleri (r.a.) nin türbesinde düzenlenmekte olan mevlid toplantılarına Garbiye ahâlisinden katılmak isteyenlere de mani olur, gitmelerine musâade etmezdi. Bu hali haber alan Muhammed Şenâvi hazretleri (r.a.), o şehre gidip Vali ile görüştü. Böyle yapmasının çok mahzurlu olduğunu, Seyyid hazretleri (r.a.) nin çok büyük evliya olduğunu anlatıp, kendisine çok nasihat etti. Vali nasihatleri kabul etmedi. Eski haline de devam etti. Bu hâle çok üzülen Muhammed Şenâvi (r.a.), bu durumu ma’nevi olarak. Seyyid Ahmed-i Bedevi (r.a.) ye arzetti.

O anda;

-“Sabret! O yakında cezasını bulur.” Diye bir ses duyuldu.

Az zaman sonra valinin yüzünde bir yara çıktı. O vali, dudaklarını ve dilini dahi kaplayan bu yara sebebiyle, zelil ve hakir hâle düştü.

Böylece evliyaya düşman olmanın cezasını dünyada iken çekmeye başladı. Bir müddet sonra öldü. Allah-u teâlâ’nın dostlarına, evliyasına dil uzatanların, düşman olanların, ahrette çekeceği çok acı azablar yanında, dünyada çektiği böyle sıkıntılar pek az ve hiç kalır. Bunda çok dikkatlı olmak icab ettiğini İslâm âlimleri bildirmişlerdir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebi avlusu

Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 16

İmâm-i Şa’rani hazretleri (r.a.) şöyle anlattı;

-“Hocam Muhammed Şenâvi (r.a.), evliyanın büyüklerinden idi. Kendisine talebe olduğum zaman ilk defa beraberce, Seyyid-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin türbesini ziyaret ettik.

Kabrin yanında oturduk. Hocam Muhammed Şenâvi (r.a.) kabirde bulunan Seyyid-i bedevi (r.a.) ye seslenerek, beni tanıttı ve kendisine teslim ettiğini bildirip;

-“Efndim! Bu bizim sevdiklerimizdendir. Buna ve bizlere himmet etmenizi istirham ediyorum.” Dedi.

Kabirden;

-”Peki evladım” diye bir ses duyuldu. Tam o sırada, Seyyid-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin mübarek eli görüldü. Ben hemen elini öptüm. O da benim elimi sıkıca tuttu.”

İmâm-i Şa’rani hazretleri (r.a.) nin “Tabakat” adlı kitabında şu menkıbe nekledilmektedir.

Mısır’da Ebü’l-Gays bin Ketile isminde âlim bir kimse vardı. Birgün yolu, Ahmed-i Bedevi hazretleir (r.a.) nin medfun olduğu beldeye düştü.

Oradaki insanların, Seyyid hazretleri (r.a.) ne çok büyük ihtimam, hürmet gösterdikleini görünce;

-“Siz de fazla yapıyorsunuz. Ona lüzumundan fazla ihtimam gösteriyorsunuz!” dedi.

Orada bulunanlardan biri;

-“Sen ne diyorsun. O çok büyük bir velidir.” Dedi.

Ahmed-i Bedevi hazretkeri (r.a.) nin büyüklüğünü anlıyamamış olan bu zavallı adam, bu söze daha da içerledi. Fakat bir cevap vermedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebi avlusu

Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 17

Bu kimse misafir olduğu için kendisine yemek getirdiler. Yemekte kızartılmış bir balık vardı. Ebü’l-Ğays yemek yerken boğazına bir “kılçık” takıldı. Saatlerce uğraştılar ise de “kılçığı” çıkartamadılar. Nice tanınmış doktorlar çağırdılar, onlar da “kılçığı” çıkaramadılar. Artık yemekten içmekten kesilmişti. Yataklara düştü. Her geçen gün ızdırabı şiddetleniyor, hiçbir şey de yapamıyordu. Ölecek duruma gelmişti.

Nihayet aradan “bir sene” geçtikten sonra, son çare olarak Ahmed-i Bbedevi hazretleri (r.a.) nin kabrini ziyaret edip, ruhaniyetinden yardım istemeyi düşündü. Yakınları bunu Seyyid Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin kabrine götürdüler. Kabrin yanında oturup, kendisine dil uzattığı için pişman olmuş bir kalb ile ve Seyyid hazretleri (r.a.) nin ruhuna hediye etmek niyetiyle Yasin-i şerif okurken, kendisine bir aksırma hali geldi. Doktorların uğraşarak çıkaramadıkları “klıçık”, orada bir aksırma ile çıkıverdi. O kadar rahatladı ki, sevincinden ne diyeceğini bilemedi;

-“Ya Seyyid Ahmed-i Bedevi! Sizin çok yüksek bir veli olduğunuzu şimdi anladım. Ben sizin hakkınızda çok uygunsuz düşünüyormuşum. Sizin büyüklüğünüzü inkar etmenin ne kadar yanlış olduğunu ve böyle düşünmenin ne büyük haksızlık olduğunu şimdi çok güzel anladım. Eski düşüncelerimden dolayı Allah-u teâlâ’ya tövbe ediyorum.” Dedi.

Abdulvahab-i Şa’ranı hazretleri (r.a.) nin bildirdiğine göre, Seyyid Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin doğum ve vefatının sene-i devriyelerinde ve başka zamanlarda, insanların bu zata çok alaka muhabbet göstermelerinden rahatsız olan ve Seyyid hazretleri (r.a.) nin büyüklüğünü inkar eden, kendini beğenmiş bir kimsa vardı.

Bu bozuk düşüncelerinde çok ileri gittiği bir gün idi. Yine Seyyid hazretleri (r.a.) ne buğs eder halde iken, hazfızasında ve kalbinde iman ve ma’rifete ait ne varsa hepsinin bir anda silindiğini hisetti. Ne olduğunu anlıyamamaıştı. Ne yapacağını şaşırdı. Bu halinin Seyyid hazretlerine olan itirazın bir cezası olabileceğini düşündü. Seyyid hazretleri (r.a.) nin kabrine gitti. Ruhaniyetinden imdad istedi. Tövbe ettiğini, affedilmesini rica etti.

Hazreti Seyyid (r.a.) in kabrinden bir ses;

-“Bir daha inkar ve itiraza dönmemek şartıyla.” Diyordu.

Adam;

-“Peki.” Deyip kabul etti.

Bundan sonra iman ve ma’rifete ait bildiklerinin tekrar kendisine verilmiş olduğunu hissetti. Bundan sonra da sözünü tuttu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i Nebi avlusu

Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 18

Yine İmâm-i Şa’rani hazretleri (r.a.) anlatıyor;

-“Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin, ruhu için okunan mevlid-i şerif için toplanmıştık. Mecliste tanımadığımız bazı veliler de vardı.

Onlara;

-“Siz nereden geliyorsunuz?” diye sordum.

Hindistan’dan geldiklerini söylediler.

-“Bu kadar uzak yoldan ta buralara kadar gelmenizin sebebi nedir? Ticaret falan mı yapıyorsunuz?” dedim.

Onlar;

-“Hayır. BİZ SADECE Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) ni ziyaret tmek ve mevlidinde bulunmak için geldik.” Dediler.

Ben;

-“Peki Hindistan buraya çok uzaktır. Bu kadar yolu ne kadar zamanda kat ettiniz?” dedim.

Onlar;

-“Salı günü Hindistan’dan yola çıktık. Çarşamba gecesini Medine-i Münevvere’de Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in huzurunda geçirdik. Perşembe gecesini Seyyid Abdulkadır Geylani hazretleri (r.a.) nin huzurunda geçirdik. Bu gece de (Yani Cuma gecesi) işte buradayız. (Mısır’ın Tanta şehrinde Seyyid Ahmed-i Bedevi (.a.) nin huzurundayız.) dediler.

Onlar böyle anlatıkça ben çok hayert ediyordum.

Bana;

-“Niçin şaşırıyorsunuz? Allah-u teâlâ’nın evliyası için bütün dünya bir adımlık yoldur.”dediler:

Başka bir sene yine aynı münasebetle toplandığımızda onları tekrar gördüm.

Ben onlara;

-“Hindistan’da size Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) ni kim tanıttı?” dedim.

Onlar;

-“O nasıl söz? Bizim çocuklarımız bile bu zatın büyüklüğünü bilir. Onu tanımayan varmıdır? Sadece Hindistan’da değil. Okyanusların ötesindeki beldelerde, çok uzak yerlerde bulunan insan ve cinlerden Müslüman olanlar, Seyyid Hzretleri (r.a.) ni tanırlar ve onun mevlidinde bulunmak üzere gelirler. Bunların hepsi Allah-u teââ’nın veli kullarıdır…”dediler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescid-i nebi avlusu

Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) – 19

Yine İmâm-i Şa’rani hazretleri (r.a.) “Minen” isimli eserinde şöyle anlatıyor.

-”Seyyid-i Bedevi (r.a.) nın doğumunun sene-i devriyesinin birgün evveli idi. Kendisini ruyamda gördüm.”

-“Eğer ziyaretimize gelirsen, “Melûhiye” yemeğini ikram ederiz.” Buyurdu.

-“Bu rü’ya üzerine Tanta’ya gittim. Beni tanıyanlar karşıladılar. Üç gün misafir kaldım. Her gitiğim yerde, “Melühiye” yemeği ikram ediyoralrdı. Bunun Seyyid hazaretleri (r.a.) nin bir kerameti olduğunu anladım.”

Evliyanın meşhurlerinden Muhammed es-Sevri bir sene Seyyid-i Bedevi (r.a.) nin kabrine düzenlenen mevlid cemiyetine gitmedi.

Rü’yasında Seyyid-i Bedevi hazretleri (r.a.) ni gördü.

Kendisine;

-“Resulullah efendimiz’ın ve diğer peygamberlerin (aleyhi ve aleyhimüssalatu vesselem), Eshab-i kiram (r.anhüm) ın ve bilcümle evliyanın (r.alayhim) bulundukları bir cemiyette bulunmaktan itiraz mı ediyorsun? (sakınıyor ve çekiniyor musun?)” buyurdu.

Bunun üzerine sabah erkenden yola çıkıp Tanta’ya gitti.

İmâm-i Şa’rani (r.a.) nin bidirdiğine göre, evliyadan Muhammed Şenevi hazretleri (r.a.) nin kardeşinin bir merkebi vardı. Birgün bu merkeb kayıboldu. Merkebin sahibi çok aradı ise de bulamadı.

Nihayet Seyyid-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin türbesine gitti. Oturdu. Onun ruhaniyetinden yardım istedi ve kendi kendine;

-“Merkebim gelmedikçe buradan kalkmıyacağım.” Dedi.

Biraz sonra merkebin gelip, türbenin dışında kendisini eklediğini gördü. Çok sevinip Allah-u teâlâ’ya şükretti.”

Ahmed-i Bedevi hazretleri (r.a.) nin Salevâti Vesâyâ, el-İhbar fi halli elfaz-ı gayet-ül-ihtisar ve başka eserleri vardır.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;
(1-Camiu keramat-ül-evliya cild-1 sahife-309)
(2-Tabakat-ul-kübra cild- 1 sahife- 183)
(3-Şerazat-üz-zeheb cild- 5 sahife- 345)
(4-Mu’cem-ül-müellifin cild- 2 sahife- 314)
(5-El-A’lem cild- 1 sahife- 175)
(6-İzah-ül-meknün cild- 2 sahife- 644)
(7-Hüsn-ül-öüdahara cild- 1 sahife 521)
(8-Kamuü-ül-âlem cild-1 sahife 787, cild-2 sahife1257)
(9-Hadikat-ül-evliya son kısım, sahife 1)
(10-Tabakat-ül-evliya sahife 422)
(11-Tühfet-ür-Ragib sahife 65)
(12-Tam ilmihal eadet-i Ebediye sahife- 980)
(13-Rehber ansiklopedisi cild-1 sahife 120)
(14-Mir’at-ül-harameyn (mir’at-i Medine) sahife- 1049)
(15-Kıyamet ve ahiret sahife- 128)
(16-Menakıb-ı Ahemd-i Bedevi)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Seyyid Ahmed-i Bedevi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Aşke keşe Nusaybin

Ömer bin Muhammed el-Ceziri (Radiyallah-u anhu);

Şafi-i fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ömer bin Muhammed bin Ahmed bin İkrime el-Ceziiri’dir. Künyesi; Ebü’l Kasım olup, “İbnü’l-Bezri” diye meşhur oldu. Zeynüd-din ve Cemal-ül-İslâm lakabları ile tanınırdı. 471 (M. 1078) senesinde doğdu. Çezire şehrinin en büyü âlimi, fakıhı ve müftüsü idi.

Önce, Cezire’de, Şeyh Ebü’l-Ganaim Muhammed bin Ferec bin İbrahim bin Hasen es-Sülemi el-Fariki’den fıkıh ilmini öğrendi. Sonra Bağdad’a gelip İmâm-ı Ğazali, Kıyâ el-Herâsi ve Eb’u Bekr eş-Şâşi’den de (R.anhüm) ilim öğrendi. Eü’l-Ganaim (r.a.) in sohbetlerinde çok bulundu.

Bunlardan ve kardeşi Ahmed (r.a.) den hadis-i şerif dinledi. O, daha birçok âlime yetişip, onlardan istifade etti.

Bir müdet sonra Cezire’ye dönüp, orada ders verdi. Çeşitli beldelerden kimseler gelip, onun derslerine katıldı.

Ebû İshâk-ı Şirazi (r.a.) nin “Müzehheb” isimli kitabında bulunan müşkil mes’eleleri, garib lafızları, eserde zikredilen şahısların isimlerini şerh edip, “El-Esâmi vl-ilel min kitab-il-müzehheb” adını verdi. Bu muhtasar bir eserdir.

560 (M.1165) senesi Rabi’ül-evvel ayında Cezire’de vefat etti.

İbn-ül-Bezri, Şafi-i mezhebinin en meşhur âlimlerinden ve hafızlarından idi. Dinine çok bağlı ve vera’ sahibi idi. Hatta yaşadığı asırda “Şafi-i mezhebinin mes’elelerini, yeryüzündeki insanların en çok ezberliyenidir.”  Denildi. “Kitab-ı-Şerh-il-müzehheb” adındaki kitabından başka “fetva’sı da meşhürdur. Kendisinden ilim öğrenip yetişen çok talabesi vardır.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;
(1-Mü’cem-ül-müellifin cild- 7 sahife-306)
(2-Tabakat-üş-şafiiyye cild- 7 sahife 251)
(3-Vefeyat-ül-a’yan cild-3 sahife- 444)
(4-Keşf-üz-zünun sahife- 1913)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Ömer bin Muhammed el-Ceziri (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bir Ali (Mikat)

Tartûşi – Muhammed bin el-Velid – (Radiyallah-u anhu);

Hadis, tefsir ve Mâliki mezhebi fıkıh âlimi, künyesi Ebû Bekr olup, ismi Muhammed bin el-Velid bin Muhammed bin Halef bin Süleyman et-Tartûşi’dir. İbn-i Ebi “Rundeka” olarak bilinir.

Ebu Bekr Tartûşi (r.a.), 451 (M. 1059) senesinde doğdu. 520 (M. 1126) senesi Şa’ban ayında İskenderiyye’de vefat etti.

Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), ilmiyle amel eden bir âlimdi. Zahid, vera’ sahibi, mütevazi, aza kanaat edip, dünya malına değer vermeyen bir zât idi. Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), İskenderiyeye’de Saliha zengin bir hanımla evlendi. Allah-u teâlâ’nın ihsan ettiği bu imkan ile bir medrese inşa ettirdi. Ve burada ders okuttu, talebe yetiştirdi. İskenderiyeli pek çok kimse, kendisinden fıkıh ilmini öğrendiler.

Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), Serakusta’da Kadi Ebü’l-Velid el-Bâci’den icazet aldı ve hadis-i şerif rivayet etti. Ferâiz ve hesap ilmini memleketinde okudu. Hilaf ilminde de söz sahibi oldu. Daha sonra, doğu memlekletlerine ilim öğrenmek için seyahat etti.

Hacdan sonra Bağdad’a geldi. Bu seyahatları sırasında, basra’da Ebû Bekr eş-Şâşi ve Ebü’l-Abbas el-Cürcani’nın derslerine devam ederek fıkıh bilgisini arttırdı. Ayrıca burada, Ebû Ali Tüsteri’den hadis-i şerfi dinledi ve rivaytte bulundu. Bir müddet de Şam’da ikamet edip, ders verdi.

Kadı Ebû Bekr Muhammed bin Abdullah (r.a.) onun hakkında;

-“Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), ilmiyle âmil, fazilet sahibi, dünyaya hiç kıymet vermeyen bir zat idi.” Demektedir.

Şöyle anlatılır;

-“Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), Efdal Şahinşah bin Emir-ül-Cüyüş’ün meclisine girdi. Yanında taşıdığı kilimi katladı ve üzerine oturdu. Orada va’z ve nasıhat vermeye başladı. Te’sirli konuşması ile Efdal Şahinşah ağladı. Ebu Bekr Tartûşi (r.a.), Efdal’e şu manada bir şiir okudu.”

-“Tâatı kurbet, kendisine itâat vacib olan sultanım,
-“Sende olan şerefi, (bu) senden almak ister.”

Bu şiirde (bu) kelimesi ile mecliste bulunan bir hiristiyanı işaret etti. Bunun üzerine Efdal, o hiristiyanı hemen meclisten uzaklaştırdı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tartûşi – Muhammed bin el-Velid- (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Âişe -i Sıdfık (r.anha) nın inşa ettiği mescid (Teni’m)

Tartûşi – Muhammed bin el-Velid – (Radiyallah-u anhu) – 2

Efdal, Ebû Bekr Tartûşi (r.a.) ye, Rasad yakınındaki Şakik-ül-Melik mescidinde ders verirdi. Bazı sebeplerden dolayı, Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), Efdal’in valilikte kalmasını uygun göremedi.

Birgün hizmetçisine;

-“Bana şu evsaftaki taze otlardan topla” dedi.

Ebû Bekr Tartûşi (r.a.) üç gün onları yedi.

Akşam namazı olunca;

-“Şu anda Efdal’a dua ettim ve kabul oldu.” Dedi.

Sabah olunca Efdal oradan ayrıldı. Yerine Me’mun bin el-Betâihi vali oldu. Bu zat Salih, adil bir idareceydi. Ebû bekr Tartûşi (r.a.), onun için “Sirac-ül-mülük” kitabını yazdı.

Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), bir şiirinin tercümesinde şöyle buyururyor;

-“Muhakkak Allah-u teâlâ’nın yeryüzünde sevdiği Salih kulları vardır. Onlar dünya malına hiç kıymet vermezler ve fitne çıkarmazlar, bundan çok çekinirler. Onlar daima “tefekkür” halinde olup, bu dünya ve içindekilerin fani olduğunu ve hiçbir canlı için kalıcı olmadığını yakinen bilirler. Bu dünyayı bir deniz ve yapılacak Salih amelleri de bu denizde bir gemi olarak kabul ederler ve selametle ahrete kavuşmak isterler.”

Ebû Bekr Tartûşi (r.a.), Buyurdu ki;

-“Dünya ve ahiret işi ile karşılaşıp, bunlardan birini tercih durumunda kaldığınızda, ahreti tercih edin. Dünya işi arakasından verilir.”

Ebû Bekr Tartûşi (r.a.) nin yazmış olduğu eserlerden bazıları şunlardır;

1-Ed-Duâ,
2-El-Havadisü-vel-Bed’u,
3-Muhtasaru Tefsir-is-Seâlebi,
4-Şerhu risaleti İbn-i Ebi Zeyd,
5-Sirac-ül-mülük; Devlet adamlarına nasihat olarak yazılımış bir eserdir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Tartûşi – Muhammed bin el-Velid- (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu