‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Nusaybin Barajı

Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 8

Sonra bütün malını sadaka olarak dağıttı. Bizimle birlikte cihad için sefere çıktı. Bize ve hayvanlarımıza hizmet etmeye başladı. Biz uyurken o nöbet tutardı. Gündüz oruç tutar, geceleri namaz kılardı. Hepimiz onun bu hâlına hayran kalırdık. Tâ ki, Rum diyarına vardık. Biz harp hazırlıklarını yaparken, o genç kendinden geçmiş ve hayran bir vaziyette;

-“Aynâ-yı merdiyye’ye müştâkım, ona kavuşmak istiyorum.” Der dururdu.

O hâle gelmişti ki, arkadaşlarımız onun aklının gittiğini zanediyorlardı..

Birgün onu çağırdım ve;

-“Bu söylediğin sözün manası nedir?” diye sordum.

Dedi ki;

-“Bir gün uyumuştum. Rü’yamda gördüm ki, birisi bana; (-“Aynâ-yı merdiyye’ye git!”) diyordu.
Sonra birdenbire bir bahçe karşıma çıktı. Bu bahçenin içinde suyu berrak ve saf akan bir ırmak vardı. Irmağın kenarında huriler duruyordu. Hepsi de öyle süslenmişler ve öyle güzel idiler ki, dilim onu anlatmaktan âcizdir.”

Beni görünce birbirlerine;

-“Müjde! İşte Aynâ-yı merdiyye’nin zevci” dediler.

Onlara selam verdim ve;

-“Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mı?” dedim.

-”Bizim aramızda değil, biz onun hizmetçileriyiz, daha ileri git.” Dediler.

-”İlerledim. Bir başka bahçe gördüm. İçinde her türlü güzellikler vardı. Halis sütten bir nehir gördüm. Nehir kenarında, benzerini o ana kadar görmediğim güzellikte hûriler vardı. Onların güzelliğine hayran kaldım.”

Beni görünce birbirlerine baktılar ve;

-“Müjde olsun ki, bu Ayna-yı merdiyye’nin zevcidir.” Dediler.

Onlara da selam verdim ve;

-“Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mıdır? Diye sordum.

Bana;

-“Hayır biz onun hizmetçisiyiz.” Dediler. İlerledim. Bir Cennet ırmağına rastladım. Etrafında hûriler vardı. O kadar güzeldiler ki, bunları görünce önceki gördüğüm hûrilerin güzelliğini unuttum.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Nusaybin Barajı

Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 9

Onlara da selam verdim;

-“Sana da selam olsuın ey Allah-u teâlânın veli kulu.” Dediler

-”Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mı?” dedim.

-“ Hayır, biz onun hizmetçileriyiz, ileriye git.” Dediler.

İlerledim. Bu ırmağın da etrafında hûriler vardı. Bu hûriler güzellikte öncekilerden daha üstün idi. Öyle ki, öncekilerin hepsini unuttum.

Selam verdim ve;

-“Aynâ-yı merdiyye sizin aranızda mı?” diye sordum.

-”Hayır, bu gördüklerinin hepsi onun hizmetçisidir, ileri git.” Dediler.

-”İlerledim. Tek bir inciden yapılmış, ipleri duûrdan bir çadır gördüm. Kapısında ay yüzlü bir hizmetçi bekliyordu. Bu hizmetçi öyle güzeldi ki, göz hayrette kalıyordu. Bunu görünce;

-“Ey Aynâ-yı merdiyye! İşte sana eş olacak kimse geldi.” Dedi.

Çadıra yaklaşıp içeri girdim. Aynâ-yı merdiyye (hûri) inci ve yakut kaplı altın taht üzerindeoturuyordu. Onu görür görmez meftun oldum.

Bana;

-“Hoş geldin ey Allah’ın veli kulu.” Dedi.

-”Yaklaştım. Boynuna sarılmak istedim.

-”Sabret, sen dünyadasın, henüz vakit var. Yatrın gece bizim yanımızda olacaksın.” Dedi.

Bu rü’yadan sonra birden bire uyandım.

-“Ey Şeyh! O güzelliğe kavuşmak için sabırsızlanıyorum. Hiç sabrım kalmadı.” Dedi.

Sonra savaş başladı. Genç de savaşıp kahramanlıklar gösterdi. Büyük bir yara alıp yere düşmüştü. Onu kaldırıp baktıklarında gülüyordu. Gülerek ruhunu teslim edip, şehid oldu.”

Abdullah bin Zeyd (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“Bir gemi ile yolculuğa çıkmıştık. Gemi rüzgara kapılıp bir adaya doğru sürüklendi. Adaya yaklaşınca, yanaşıp indik.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajının bahçesinden görünüm

Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 10

Adada puta tapan bir adam gördüm.

-“Neden bu puta tapıyorsun? Bu put, ne fayda sağlar, ne de zarar.” Dedim.

Bana;

-“Siz kime taparsınız?” dedi.

Ben de;

-“Herşeyi yaratan, her şeye mâlik olan ve her şeye gücü yeten Allah-uü teâlâ’ya ibadet ederiz.” Dedim.

Bana;

-“Bunu size kim bildirdi?” dedi.

Ben de;

-“Allah-ü teâlâ bize kerim bir peygamber gönderdi. Onun vasıtasıyla biz bildirdi.” Dedim.

Bana;

-“O peygamber nerededir?” derdi.

Ben;

-“Allah-ü teâlâ’nın gönderdiği dini bildirip tebliğ vazifesini tamamladıktan sonra vefât etti. Allah-ü teâlâ’ya kavuştu.” Deyince

Bana;

-“Ondan size hiçbir âlemet kaldı mı?” dedi.

Ben;

-“Evet, O Allah-ü teâlâ’dan bir kitap getirdi. Şimdi o Kitab (Kur’an-i kerim) bizim yanımızdadır.” Dedi.

Kendisi;

-“Bana gösterin.” Dedi.

Kur’an-i kerimi ona gösterdim;

-“Ben bunu okumasını bilmiyorum.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajının bahçesi

Kâdi Muhammed Zâhid; (Radiyallah-u anhu) – 11

Kur’an-i kerimi açıp ona bir sure okudum. Ben okudum o ağladı. Sureyi okuyup bitirince;

-“Layık olan odur ki, kimse bu kelâmın sahibine asi olmasın.” Dedi.

Ve hemen Müslüman oldu.

Kur’an-i kerimden birkaç sureyi okumayı ve kendisine yetecek kadar din bilgisi öğrendi. O gece yatsı namazını kıldıktan sonra yatma zamanı geldi. O yatmayıp sabaha kadar ibâdet etti.

Talebelerime dedim ki;

-“Bu yeni Müslüman oldu Buna aramızda biraz para toplayıp verelim ki, sıkıntı çekmesin.”

Parayı toplayıp götürdüğümüzde;

-“Bu nedir?” dedi.

Ben;

-“Bunu al, kendine nafaka yap ki sıkıntı çekmeyesin.” Dedim.

Bana;

-“Lâilâhe illallah. Ben daha önce bu adada iken puta tapardım. Allah-ü teâlâ’yı bilmezdim, fakat O beni zâyi ertmedi, korudu. Şimdi ise O’nu tanıyorum. Beni hiç zâyi eder mi?” dedi.

-“Üç gün sonra bir haber aldım ki, o yeni Müslüman olan kimse hastalanıp yatağa düşmüş.”

Hemen yanına koştum;

-“Bir isteğin bir hâcetin var mıdır?” dedim.

Kendisi;

-“Benim ihtiyacımı, her ihtiyacı gideren Allah-ü teâlâ karşıladı.” Dedi.

Bundan bir sonra da vefat etti.

O gece onu rüyamda gördüm. Bir bahçe içinde duruyor. Bahçenin üzerinde yüksek bir kubbe, kubbe’nin altında bir taht üzrine oturmuş. Yanına da bir hûri oturmuş;

Meâlen;

-“…Melekler de her kapıdan yanlarına vurarak şöyle diyeceklerdir. (“Sabrettiğiniz için. Size selâm olsun! Ahiret saâdeti ne güzeldir!” Ra’d suresi ayet 23- 24) buyurulan ayet-i kerimeyi okuyordu.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Kaynaklar;

1-Tam ilmihâl seâdet-i Ebediyye (sah. 1047)
2-Behcet-üs-seniyye (sah. 11)
3-Hâdaik-ül-Verdiyye (sah.174)
4-Umdet-ül-Makamat (sah. 82)
5-Mesmuat, Süleymanıye kütüphânesi Es’ad efendi bölümü No1715 varak; sa. 13a. 18a, 24a, 29b, 55b, 56b.
6-Silsilet-ül-Arifin, Süleymaniye kütüphânesi Haci MAHMUD BÖLÜMÜ No;2830 varak; 188a, 190a-b, 191a-b.
7-K-Hadikat-ül – Evlliya (sah.86)
8-İmgam-ül-merid (sah. 68)
9-Reşehât Zeyli (sah. 5)
10-Rehber ansiklopedisi (cild 12, sah, 300)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Ondukuzuncu’su Kâdı Muhammed Zâhıd (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

20- Fuad Yusufoğlu Derviş Muhammed (radiyallah-u anhu) ın mübarek kabirleri

Derviş Muhammed (radiyallah-u anhu) ın mübarek kabirleri

Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu);

Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmincisidir.” Doğum tarihi bilinmemekte olup, 970 (M. 1562) senesinde vefat etti.

Ruh ilimlerinde mütehassıs idi. Büyük âlim ve kâmil bir “veli” olan dayısı Kâdı Muhammed Zahid (r.a.) den ders alarak yetişti. Dayısına talebe olmadan önce onbeş sene nefsinin isteklerinden kurtulmak için mücadele etmiş ve insanlardan uzak yaşamıştı.

Birgün ellerini açıp, âcizliğini ve çaresizliğini Allah-u Teâlâ’ya yalvararak arz etmişti.

Aniden Hızır Aleyhis selam gelip;

-“Eğer sabır ve kanâat istiyorsan, Muhammed Zahid (r.a.) in hizmet ve sohbetlerin kavuşmakta acele et. O sana sabır ve kanâati öğretir.” Buyurdu.

Hemen Muhammed Zâhid (r.a.) in yüksek huzuruna varıp, orada ilim tahsil etti. Güzel terbiye görüp, kemâle geldi.

Hocasının vefatından sonra yerine geçip, Semerkand’da, doğru yoldan ayrılanlara ve dine sonradan sokulan bid’atlerle uğraştı. Bid’atleri yok etti. Çok “veli” yetiştirdi. İnsanları Allah-u Teâlâ’nın yoluna çağırmada çok gayret gösterdi.

Talebelerinin terbiyesi hususunda, insan üstü bir kuvvet ve gayrete sahipti. 970 (M. 1562) senesinde, ikinci binin yenileyicisi İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.) nin dünyaya gelmesinden bir sene önce, Buster kasabasının Dasferar köyünde vefat etti.

İnsanları irşad için yetiştirdiği yüksek talebeleri pek çok olup, en büyüğü oğlu Hâce Muhammed İmkenki (r.a.) dir.


İslam âlimleri ansiklopedisi

(Kaynaklar)

1–Tam ilmihal Seâde-i Ebediyye (sah.. 997)

2-Umdet-ü-Makamat (sah. 75)

3-Hadaik-ül-verdiyye (sah. 177)

4-Reşehât zeyli (sah. 5)

5-Hadikat-ül-evliyâ (sah. 88)

6-Behcet-üs-seniyye (sah. 8)

7-İrgâm-ül-merid (sah. 67)

 

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Derviş Muhammed (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

21- Fuad Yusufoğlu Muhammed Emkengi (radiyallahu anhu) ın mübarek kabirleri

Hâce Muhammed İmkenki radiyallah-u anhu’nun mübarek kabri şerifleri

Hâce Muhammed İmkenki (Radiyallah-u anhu);

Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden; doğru yolu göstererek, saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmibirincisidir.” 918 (M. 1512) senesinde Buhara’nın İmkene kasabasında doğdu. 1008 (M. 1599) de 90 yaşında ilken İmkene’de vefat etti.

Evliyanın büyüklerinden Derviş Muhammed hazretleri (r.a.) nin oğlu ve Muhammed Bâki-billah hazretlerinin hocasıdır. Zahiri ve batını ilimleri babasından öğrendi. Babasından feyz alarak tasavvuf’da yetişip kemâle erdi. Ruh ilimlerinin mütehassısı idi.

Bütün ömrü; İslamiyetle ve Peygamberimiz (s.a.v.) in güzel ahlakını insanlara duyurmakla ve öğretmekle geçti. Çok veli yetiştirdi.

Yetiştirdiği veli zatlardan en başta gelen talebesi, kendisinden sonra halifesi olan Muhammed Bâki-billah’dır. Muhammed Bâki-billah (r.a.) bir gece ru’yasında Hacegi Muhammed İmkenki hazretleri (r.a.) ni gördü.

Ona;

-“Ey oğul! Senin yolunu gözlüyorum.” Buyurdu.

Bâki-billah hazretleri (r.a.) buna çok sevindi. Hemen huzuruna gitti. Huzuruna varınca ona çok iltifat ve inayet gösterip, yüksek hallerini dinledi.

Sonra üç gün üç gece birlikte bir odada baş başa kalıp, sohbet ettiler. Hacegi hazretleri ona feyz verip, yüksek faidelere kavuşturdu.

Sonra Bâki-billah hazretleri (r.a.) ne;

-“Sizin işiniz, Allah-u Teâlâ’nın yardımı ve yüksek yolun büyüklerinin ruhlarının terbiyeleri ile tamam oldu. Tekrar Hindistan’a gitmeniz icâb ediyor. Çünkü bu Silsile-i âliyye’nin, oradan sizin sayenizde parlayacağını görüyorum. Bereket ve terbiyenizden çok istifade edip, büyük işler yapacak olanlar gelecek.” Buyurdu.

Hâce Bâki-billah (r.a.) kendilerini bu işe layık görmediğinden, özür dilediyse de, Hâcegi İmkenki (r.a.), ona istihare yapmasını emretti.

Ruyalarını imkenki hazretleri’ne anlattığı zaman şu karşılığı aldılar;

-“Derhal Hindistan’a gidiniz. Orada sizin bereketli nefeslerinizden bir aziz meydana gelecek, bütün dünya onun nûruyla dolacak. Hatta, siz de ondan nasibinizi alacaksınız.”

Hâce Bâki-billah hazretleri (r.a.); Hindistan’da Serhend şehrine geldiği zaman,

Kendisine;

-“Kutbun etrafına geldin.” Diye ilham olundu.

Bu kutub, İmâm-i Rabbâni hazretleri idi. Demek ki, bu kıymetli tohum, Semerkand ve Buhârâ’dan getirilmiş, Hindistan toprağına ekilmiş oluyordu.

Hâcegi Muhammed İmkenki hazretleri (r.a.), ömrünün sonlarına doğru şu şiir’i çok okurlardı.

-“Zaman zaman ölümü hatırlarım.
Bugün ne olacak ben de bilmem.
İsteğim Rabbimde dûr (uzak) olmıyayyım.
Başka ne olursa ona razıyım.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

(Kaynaklar)

1-Tam ilmihâl Seâdet-i Ebediyye (sah. 1008)

2-Umdet-ül-Makamat (sah. 83)

3-Hadaik-ül-verdiyye (sah. 177)

4-İrgam-ül-merid (sah. 68)

5-Reşehât zeyli (sah. 6)

6-Zübdet-ül-makamat (sah. 14)

7-Behcet-üs-seniyye (sah.8) 8-Hadikat-ül-evliya (cild 1 sah.90)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Hâce Muhammed İmkenki (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

22-  Fuad Yusufoğlu Muhammed Baki-billah (Radiyallah-u anhu) mübarek türbeleri

Nuhammed Baki-billah radiyallah-u anhu’nun mübarek türbeleri

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu);

Evliyanın büyüklerinden. İnsanları Hakka da’vet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen büyük âlim ve velilerin “yirmiikincisidir.” İkinci bin yılının “müceddidi’ni ve İslam âlimlerinin gözbebeği olan İmâm-i Rabbanı Ahmed-i Faruki Serhendi hazretleri’nin hocasıdır.

Babsının ismi Abdüsselam olup, faziletli bir zat idi. Annesi ise Hazret-i Hüseyn (r.a.) ’in soyundan olup, seyide ve mübarek bir hanım idi.

Muhammed Baki-billah hazretleri (r.a.) 971 (M. 1563) senesinde Kâbil şehrinde doğdu. 1012 (M. 1603) de Delhi’de kırk yaşında iken vefat etti. Türbesi, “Kutabrol” denilen yerdeki kendi mescidinin yanında olup, ziyaret edilmektedir.

Muhammed Baki-billah (r.a.) ın büyüklük hâli daha çocukluk zamanlarında simâsından belli olurdu. Yüksek bir zat olacağının işaretleri ve büyük fâidelere sebep olacağının alâmetleri, işlerinden, çalışmalarından ve gayretinden anlaşılırdı. Bazen bütün gün odanın bir köşesinde başını eğip sesizce oturur, tefekküre dalardı.

Gençliğinde, ilim tahsili için Kâbil’den Semerkand’a gidip, zâhiri ve akli ilimleri, zamanın en büyük âlimlerinden olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvani (r.a.) den öğrendi. Yüksek yaradılışı ve kabiliyeti ile kısa zamanda hocasının talabeleri arasında en yüksek seviyeye ulaştı.

Zâhiri ilimleri öğrenip bitirmeden tasavvuf’a yönelip, batını ilimleri oğrenmek için, bu yolun büyük âlimlerinin sohbetlerine ve derslerine gitti. Yaratılışındaki zekasının ve kabiliyetinin üstünlüğü ile, ilimlerde yüksek bir dereceye ulaştı.

Sâlih ve doğru sözlü bir zat şöyle anltmıştır;

-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), akli ilimleri bırakıp, tasavvufa yöneldiği ilk zamanlarda, büyük zatlardan birinin huzuruna gitmişti.”

O zât, Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.) a;

-“Eğer Hazret-i Hâcemiz birkaç gün daha ilim mütâlaası ile meşgül olup, kemâl ve ikmâl sahibi olsalardı ne güzel olurdu!” diyerek, Muhammed Baki-billah (r.a.) ın, bir müddet daha zahiri ilimleri tahsil etmiş olmasını temenni ettiğine işaret etmişti.

Bunun üzerine Muahmmed Baki-billah hazretleri (r.a.) şöyle dedi;

-“Kemâl sahibi olmaktan maksat (zahiri ilimlerde) uzun ve zor kitabları, hakkı ile mütâlaa ve izah etmek ise, iddiasız diyebilirim ki; keskin görüşlü âlimlerin anlayabileceği hangi kitabı bize getirseler, getirenlerin hepsi tatmın olur ve tam bir faide elde ederler.

Muhammed Baki-billah (r.a.) ın zâhiri ilimlerde hocası olan Mevlânâ Sâdık-ı Hulvâni (r.a.) talebelerinden faziletli bir zat, Muhammed Haşimi Keşmi (r.a.) ye şöyle anlatmıştır;

-“Hâce Muhammed Baki-billah (r.a.), zahiri ilmi bırakıp tasavvuf’a rağbet ettiğini işittiğimizde”,

Biz hep birden dedik ki;

-“Bu gençte öyle bir fırtrat ve öğle bir himmet, gayret gördük ki, imkanı yok bir işe başlasın da onu bitirmesin. Başladığı işi mutlaka bitirir.”

Nihayet düşündüğümüz gibi

-“Her ne kadar zahiri ilimleri bırakmışsa da, bu ilimlerde kemâle ulaşmıştır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri   “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu)  yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) nin baş ucundaki kitabe’nın yakından görüntüsü

 

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 8

Bu rü’yadan sonra, Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) nin huzuruna gidip, beni talebeliğe kabul etmesi için yalvardım. Diğer isteklilere gösterdiği tevazu’u bana da gösterdi.

Bunun üzerine ağlayarak, feryad-ü fiğan ederek ve perişan bir vaziyette mescide gittim. Dervişlerle bir arada oyururken şu sözler kendiliğinden ağzımdan çıkaverdi;

-“Ey Yâr! Ah, bu ne naz, ne yakmaktır ki, kendini bana gösterdin, kalbimi çaldın. Nâşad ( mutsuz) üzüntülü, evi barkı terk etmiş benim gibi zavallıya, bir biçâreye böyle söylenir, böyle muamele edilirse, ne yapar nereye gider?”

Bu sözleri öyle bir edâ ile söylemişim ki, orada bulunanlardan çoğu hüngür hüngür ağlamağa, derin derin üzülmeye başladı. Akılları başından gitti ve bir karışıklık meydana geldi. Bu karışıklık haberi Muhammed Bâki-billah (r.a.) a gidince;

-“Bu karışıklık nedir?” diye sordu.

Vaziyeti kandisine arzettiler. Bu halime bakıp tebessüm etti. Sonra beni huzuruna çağırıp talebeliğe kabul ederek tasavvufta yetişmem için ihtimam gösterdi.

Beyt;

-“Çocuk bakar, ne zaman süt taşıp dökülecek,

-“Bulut bakar, ne zaman çimen açıp gülecek?

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) in adetleri şöyle idi ki;

Her kimi kabul etseler, önce tövbe ettirirdi. Eğer o talebede kendisine karşı büyük bir aşk ve muhabbet görürse, hakikat-i câmi’a olan kalbde, kendi suretini muhafaza etmesini, hatırlamasını emrederdi. Tasarrufunun yüksekliğinden bu hal esnasında sureti şerifleri apaçık görünürdü.

Başka hocalardan da ders almış, onların yolunda bulunmuş, icâzet almış olan, Hâce Burhân isminde bir zât, huzuruna gelip, istifade etmek ve feyz almak arzusunu bildirince, Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) kendi suretlerini klabde muhafza etmesini, hatırlamasını emr buyurdu;

Gelen zât bu duruma hayret etti. Yakınlarına, sırdaşlarına;

-“Bu vazife, bu yola yeni girmiş olanların haline münasiptir, kerem etsinler ve daha yüksek bir murâkabe göstersinler.” Dedi.

Dostları, yakınları;

-“Emre itâat edip uymak ve fazlasından kaçmak, sakınmak lazımdır.” Dediler

Bunun üzerine Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) a sevgi bağlılığı arttı. Mübarek suretini  hep kalbinde tuttu. İki gün geçmeden büyük hâllere kavuştu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri   “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu)  yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

 

Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nin mezarı başucundaki kitabeler

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 9

Tâlebelerden çoğuna, büyükler yolunda kalb ile zikri gösterirdi. Ba’zılarına zikr-i nefyi (Lâ ilâhe demeyi) ve isbâtı (illallah, demeyi) ba’zılarına yalnız ısbatı, yani, yalnız Allah-ü teâlâ’nın zâtının ismini söylemesini emrederlerdi.

Nisbeti, te’siri o kadar çoktu ki, birçokları yalnız yüzünü görmekle, cezbeye kapılır ve tasavvuf hâllerine mağlup olurlardı.

Ramazan-ı şerif ayında bir gece İmâm-i Rabbani hazretleri (k.s.) hizmetçilerinden birisi ile yüksek üstadına yoğurt göndermişti. Getiren şahıs hizmetçilerine değil de, doğruca Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) ın kapısına gitti. Kapıyı çaldı. Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) bir başkasını uyandırmayıp kendisi klaktı.

Yoğurt kabını eline alıp;

-“ İsmin nedir, nereden geliyorsun?” buyurdu.

Gelen adam;

-“İsmim Bâbâ’dır Şeyh Ahmed’in (İmâmı Rabbâni’nın) hizmetçisiyim.” Dedi.

Bunun üzerine;

-“Maden ki bizim Şeyh Ahmed’in hizmetçisisin, bizimle berabersin.” Buyrdu.

Bu kadarcık bir görüşmeden, hizmetçide bir sekr, kendinden geçme hâli hâsıl oldu. İmâm Rabbâni hazretleri (r.a.) nin huzuruna gitti.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.);

-“Hâlin nedir? Sana ne oldu?” dedi.

Kendinden habersiz, mest olmuş bir vaziyette;

-“Her yerde, taşlarda, ağaçlarda, yerde gökte, anlatılamayan, vasfedilmeyen, nihayetsiz bir nûr görüyorum. Nasıl anlatayım, ifâdeye, beyâna sığmaz.” Dedi.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) hocası Muhammed Bâki-Billah (r.a.) ı kasdederek;

-“Muhakkak o mübarekler, bu biçarenin karşısında durup karşılarında duran bu zerre üzerine bu güneşten bir şuâ aksetti.” Buyurdu.

Ertesi gün İmâm-i Rabbâni, hocasının(r.a.) huzuruna gidince, hocası ona tebessüm etti.

Beyt;

-“Mahşer gününde şehidler kan bahâsı isterler,

Sen, bir tebessüm eyle, hepsi sükut etsinler.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nin mübarek kabirleri

Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 10

Muhammed Hâşim-i Keşmi (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“Efendim, kurtarıcım, Mir Muhammed Nu’mân buyurdu ki;

-“Birgün kızımı hocamın huzûruna gönderdim. Hocam Muhammed Bâki-Billah (r.a.), daha meme emmekte olan bu çocuğu mübarek kucaklarına alıp, şefkat ve merhamet gösterdi. Çocuk elini mübarek sakalına getirip, çekerken, mübarek sakallarından bir kıl elinde kaldı.

Buyurdular ki;

-“Mir, senin çocuğun, bizden bir yâdigar aldı.” O sıralarda ahrete irtihâl eyledi. Ve o mübarek sakalından bir kıl, teberrüken ve yadigar olarak bizde kaldı.”

Beyt;

-“Saçllarından bir tel beni mest eder,

Hatta çok söyledim, kokusu yeter.”

Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) in kalblere teveccüh ederek, kalbleri, “Allah, Allah” diye zikrettirmesi inâyeti umûmi idi.

Birgün İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Bu ni’metin şumüllü ve umûmi olması, yani kalbin zikretmesi ve bu yolun daha başlangıcında cezbe hasıl olması, hoacamız Muhammed Bâki-Billah (r.a.) ın bu yolda lazım bereketli bir ilâvesidir.”

Muhammed Hâşim-i Keşmi, İmâmi Rabbâni hazretleri (r.a.) ne;

-“Daha evvel bu yoldaki büyüklerde bu yok mu idi?” diye sorunca.

İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Vardı, ama başlangıçta bu kadar umûmi değildi.”

Ve yine buyurdu ki;

-“Bu şumûlun ve bu umûmiliğin sırrını, Muhammed Bâki-Billah (r.a.) dan sorduğum zaman,

Buyurdu ki;

-“O zamandan bu zaman kadar isteyenlerin, talebelerin arzu ve himmetleri azaldı ve karıştı. Talebelerin anlama ve gayretleri de azaldı. Şefkatın çokluğu sebebiyle onlar mücâhede etmeksizin, uğraşmaksızın, büyük gayret sarfetmeksizin bu yola alınıyorlar. Böylece arzu ve istek sahrasında yaya olarak yürüyenler, bineğe kavuşuyorlar ve soğuklukları sıcağa dönüyor.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu