‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 11
23 Haziran 2008
Muhammed Bâki-Billah (r.a.) mezarları
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 11
Muhammed Hâşim-i Keşmi (r.a.) demiştir ki;
-“İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) bu sözleri bitirince, bir ah çekti ve şöyle duâ etti;
-“Allah-u Teâlâ ona, talebeleri tarafından, büyük ve hayırlı karşılıklar versin!”
Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) nin şefkati ve merhameti o kadar çok idi ki, bir defasında Lâhor şehrinde kıtlık vaki olup, yaşamak güçleşmişti. O günlerde o da Lâhor’da bulunuyordu. Hatta birkaç gün yemek bile yemedi.
Her ne zaman huzurlarına yemek getirseler;
-“İnsanlar, sokaklarda açlıktan can verirken, bizim yememiz insafa sığmaz.” Derdi.
Getirilen yemeklerin hepsini açlara dağıtırdı. Lâhor’dan Delhi’ye giderken çok defa bir-iki kilometre yol almadan, yaya yürüyen bir zavallıyı görür, hayvanından inip, onu bindirir, kendisi yaya yürürdü.
Hatta tanıdıklarından biri bu yaptığınu görerek;
-“Kendisi yaya gidiyor” demesin diye, tevâzu’undan sarığını başına iyice geçirerek kendisini belli etmezdi. Şehre yaklaşınca hâllerini gizlemek niyetiyle, tekrar hayvanına binerdi. Şefkatı ve acıması o kadar çoktu ki, hayvanlara bile şâmildi.
Derler ki;
-“Bir gece teheccüde kalkmıştı. Bir kedi gelip yorganının üzerinde uyumuştu. Sabaha kadar sıkıntı ve mihnetlere katlanıp kediyi uyandırmadı. Eğer kendisinden bir hârika , bir kerâmet zuhûr etseydi, Allah-ü teâlâ’nın mahlukatına olan aşırı şefkatından, acımasından dolayı olurdu.”
Delhi şehrindeki fâziletli zâtlardan biri, murâdının hâsıl olması için ahdetmişti. Yâni evliyalık hallerinin hasıl olması için ne yapmak lazımsa hepsini göze almıştı. Bunun için her tarafa başvurdu. Senelerce doalştı, fakat kalb gözü açılmadı. Maksadına ulaşması için edilen duâ’lardan bir te’sir görmedi. Arayış içinde olan bu fâziletli zât, Muhammed Bâki-Billah (r.a.) ın halini ve kemâlini, tasavvuftaki üstün derecesini duymuştu.
Birgün hâlini ona arzetmeye karar verip, Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) at üzerinde giderken yanına yaklaştı. Atının dizginlerini tutup, büyük ve içli bir yalvarma ile vaziyetini arzetti. Ve meşakkatinin son bulmasını istedi.
Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) ona merhamet ederek atından indi ve onu şefkatla kucakladı. Kuvvetlice boynuna sarılıp sıktı.
Allah-ü teâlâ senin kalb gözünü açsın.” Dedi.
O anda teveccüh için yalvaran kimse kalb gözünün açıldığını müşâhede etti. Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) in teveccühü ile kalb gözü açıldı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 12
23 Haziran 2008Muhammed Bâki-Billah (r.a.) nin kabirleri
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 12
Bir başka kerâmeti de şöyledir;
-“Üç-dört yaşlarında küçük bir çocuk, İran’da Şiraz’ın güneyindeki Firûz-âbâd kal’asının onbeş-yirmi metre yüksekliğindeki duvarından, zemini taş olan yere düşmüştü. Öyle ki çocuğun kulaklarından kan gelip nefesi kesilmişti. Çocuğun annesi bu hâdise karşısında çocuğunu kucaklayıp, çâresizlikler içerisinde ağlayıp inleyerek, doğruca büyük bir evliyâ zât olduğunu bildiği Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) nin huzuruna gitti. Derin bir üzüntü ve içli bir yalvarışla çocuğunun kurtulması için himmet ve duâ istedi.
Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) nin adeti şöyleydi ki;
Teveccüh ve tasarruflarını, ma’nevi yardımlarını, sebepler altında gizlerdi. Bu durum karşısında da himmetinbi gizleyip bir tıb kitabı istedi.
Kitabı alıp;
-“Öyle anlıyorum ki bu çocuk ölmeyecek.” Buyurdu.
Orada bulunanlar hayretler içerisinde kaldılar. Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) bundan sonra bir müddet sesizce durup çocuğa himmet ve duâ’da bulundu. Bir de baktılar ki çocuk hâline gelip sapa sağlam oldu. Bu hâdiseye şâhid olanların şaşkınlığı bir kat daha arttı.
Doğruluktan ve mürüvvetten uzak olan bir asker, Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) in komşularından birine eziyet etmekte idi. Muhammed Bâki-Billah (r.a.), bu zulmü görerek, rahat edemeyip, o askere nasihat eti. Fakat o zalim asker nasihatlarını kabul etmedi.
Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.), mazluma merhametinin çokluğundan, o zalime şöyle dedi;
-“Merhameti gibi gayreti de çok olanların (büyük velilerin), komşularına yaptığınız bu bu iş sizi helâk eder. Haberiniz olsun!”
İki-üç gün sonra o zalim askeri açıkça hırsızlık yapma suçundan yakaladılar ve öldürdüler.
Birgün, azizlerden biri, onun muhlis talebelerinden birine, arzu ve istek dolu bir mektup gönderdi. Bu mektup Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) ne takdim edildi.
Yüksek bir tevazu ile mektubun arkasına şöyle yazdı;
-“Maalesef bu aciz iş yapacak kuvvet kalmadı. Allah-u teâlâ, bu geride kalmış günlerinin mâtemini tutana birkaç gün ömür verirse, en büyük gayretle maksadı ararım, hayatımı bu yolda veririm. Allah-u teâlâ bu miskine, her iki cihândaki işini, kudreti ilâhiyyeye bırakmasını ve bütün tutumlardan kurtulmasını, ihsan eylesin. Âmin. Yâ Rabb-el-âlemin…( ) kardeşime rica ederim ki, bu arzunun husülü için, yüzünüzü yerlere sürünüz. Ve fakirin bu arzusuna kavuşması için Allah-u teâlâ’ya duâ ediniz. Zira arkadan, giyaben yapılan duâları, Allah-u teâlâ hemen kabul eder.. Dualar ederim efendim.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 13
23 Haziran 2008Bore Veysike (Nusaybin)
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 13
Muhammed Hâşim-i Keşmi (r.a.), Şeyh Taceddin’den şöyle nakletmiştir;
-“Bir gün Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.), nehre doğru gidiyordu. Muzdarip, garib, çok üzüntülü olduğu anlaşılıyordu. Ben de onun arkasından gidyordum. Biraz sonra, arkasından gittiğimi anladı.
Ah ederek, içli bir ses ile;
-“Ey Taceddin, vâridât, feyzler, nurlar, haller ve esrarı o kadar üzerime yağdırıyorlar ki, bu nehir mürekkeb olsa, onları yazmadan biter. Benim aradığım görülmez, bilinmez, istek anlatılmaz, istenen vasfedilemez.” Buyurdu.
Beyt;
-“Ne taleb dile gelir, ne mâtlub anlatılır,
-“Ne onun bir benzeri, ne bunun misli vardır.”
Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.), tasavvuf halleri içinde kendinden geçmiş bir durumda olamsına rağmen, i k i s e n e talebelerini yetiştirmekle meşgül oldu. Talebelerinin en büyüğü ve en üstünü olan İmâm-i Rabbâni hazretleri (r.a.) tasavvuf’da yetişip kemâle ulaşınca, kendini sohbetten ta’lim ve telkinden çekip, dostlarını ve telabelerinin yetiştirilmesini ona havale etti. Kendini bu işten çekip, yalnızlığı tercih etti. Ahirete ait büyük bir elem ve üzüntü ile yalnız kaldı. Sadece cemâatle namaz kılmak için dışarı çıkardı.
Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) ni kim görse;
-“Yeryüzünde yürüyen bir meyyite kim bakmak ister ise, Ebû Kuhâfe’nin oğluna, ya’ni Ebû Bekr Sıddık’a (r.a.) baksın.” Hadis-i şeriflerini hatırlardı.
Bununla berâber, nazarlarının heybet ve te’siri duvarlara işlerdi. Gafiller, kendisini görünce;
-“Onları görenler Allah’ı hatırlar.” Hadis-i şerifini hatırlardı.
Hatta öyle ki;
-“Birgün Hindu’ların tarlalarının bulunduğu bir köyden geçiyordu. Orada bulunanların gözleri Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) ne takılınca, birbirlerine;
-“Bu nasıl bir insandır ki, onu görünce Allah hatırımıza geldi.” Dediler.
Muhammed Hâşim-i Keşmi fâziletli bir zâtın şöyle dediğini nakleder;
-“Söz ve hâl sahibi birçok büyük, Hindistan’da altmış-yetmiş sene hocalık yaptı. Onlardan kimlerin ve neyin kaldığını herkes biliyor. Muhammed Bâki-Billah (r.a.) büyüklüğünü şu kâfidir ki; kırk yaşında vefat ett ve iki-üç sene irşâd ve hidayet makamında bulunup, bütün âlemi bereketlendirdi.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 14
23 Haziran 2008Hasankeyf velilerinden İmâm Abdalla (r.a.) nin türbesi
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 14
Vefâtı;
-“Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.), insanların olgunluk yaşı olup, ma’nevi kemâllerin de yaşı olan kırk yaşına gelince, bu sıkıntılarla dolu cihanın darlığından kurtulmak istedi. Bu günlerde birinin vefat haberini işitip serâpa dertli olan kalbinden içli bir ah sesi duyuldu.
Ve;
-“Çok iyi oldu, kurtuldu.” Buyurdu.
Bundan maksadı, mevhum olan varlık libasından kurtulmaktır. Zira dünyada olanlar, yalnız matlubu duymakla kalırlar.
Şöyle ki;
Mevlânâ CelâlEddin-i Rûmi (r.a.) vefatı zamanında, bu esrarı terennüm eyledi.
Beyt;
-“Ben tenden kurtulurum, o hayâlden kurtulur,
-“Gideyim, kavuşmanın sonu böyle bulunur.”
Vefâtı yaklaştığı son günlerde hanımına;
-“Ben kırk yaşına gelince, büyük bir hâdise önüme gelir.” Buyurdu.
Mübarek ellerini açtı ve;
-“Elimde olan çizgi, sana söylediğim sözün nişanıdır.” Dedi
Yine bu günlerden birgün, eline bir ayna alıp, hanımını çağırdı ve;
-“Gel beraber bu aynaya bakalım.” Dedi.
O afife hatun şöyle demiştir;
-“Aynada, onu tamamen beyaz sakalı gördüm ve korktum.
-“Bana böyle görünmeyiniz, bakmaya gücüm yetmiyor.” Dedim.
Tebessüm etti ve kendini asıl şeklinde gösterdi.
Yine bu günlerde idi. Kendi keşflerini, bir rü’ya görmüş gibi anlatmaları âdeti olduğundan;
-“Evliyûllahdan birine, bu yakınlarda Nakşibendi silsilesinin büyüklerinden bir ahrette intikal edecektir. Delhi şehrinin kenarında bir yere gömülsün ve insanlara karışmaktan kurtulsun diye bildirildi.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 15
23 Haziran 2008Hasankeyf’in tarihi köprüsü Batman)
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 15
Bu zatın kim olduğu hususunda, bazı talebeleri istihâre eylediler, izin verilmediği anlayınca, istihâreden vaz geçtiler.
Yine birgün kendisi için;
-“Bana şöyle bildirdiler ki; Senin dünyaya gelmekten maksadın, tamam oldu. Dünyada işin kalmadı, artık sefere çıkmak icâb ediyor.” Buyurdu.
Ve yine;
-“Görüyor ki, kutb-i zaman öldü diyorlar, bu zamanda kendime mersiye olarak bir kâside okuyorum ve içinde çok yüksek ma’rifetler bulunduğunu anlıyorum.”buyurdu.
Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) Hicri binoniki senesinin Cemazil-âhir ayın gelincei bir hastalığa tutuldu.
Bu günlerde şöyle buyrudu;
-“Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr (r.a.) i rüyada gördüm,”
Ve bana;
-“Gömlek giyiniz.” Buyurdu.
Bu rü’yayı anlattıktan sonra tebessüm etti ve;
-“Eğer yaşarsam öyle yaparım, yaşamazsam gömleyim kefenimdir.” Buyurdu.
Bu günlerde sefere çıkmak isteyen muhlis talebelerinden birine de;
-“Birkaç gün bir yere gitmeyiniz, son günlerimi yaşıyorum.” Dedi.
Sâdık talebelerinden birçokları gelmişlerdi. Za’fiyetinin, hastalığının çok olduğu zamanlar, derin ilimler beyan eyleyip çok yüksek hakikatlarden bahsetti. Bir gece, hastalık ve za’fiyet o hale geldi ki, gören can vermekte olduğunu sanırdı.
Bir müdet sonra kendine gelip;
-“Eğer ölmek bu ise, ne büyük bir ni’’mettir. Bu hâlden kurtulmak istemiyorum.” Buyurdu.
Cemâzil-âhir ayının yirmibeşinde Cumartesi günü, hazırlık ve ayrılık eserleri görünmeğe başladı. Bütün dostlarına bakışları ile vedâ ederken, talebeleri, eshabı ve dostları ağlamağa başladılar.
Muhammed Bâki-billah ise tebessüm buyurup hayretle bkıyor ve sanki;
-“Siz nasıl dervişlersniz, kazâya rıza dairesinden çıkıp ağlarsınız.” Diye söylemek istiyordu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 16
23 Haziran 2008Hasankeyf’in tarihi köprüsü (Batman)
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 16
Bu sırada taleblerden biri;
-“Ya İlâh-el-âlemin” mübarek klimesini söyledi. Sür’atle onun tarafına bakıp, mübarek yüzünü onun tarafına çebirdi.
Orada olanlardan biri;
-“Onların bu hareket ve teveccühü hakiki mahbubun ismini duyma şevkindendir. Buyurunca, bu sözün tesiri ile mübarek gözleri yaş ile doldu.
İkindi vakti yaklaşmıştı. Sesli olarak Allah-ü teâlâ ismini zikretmekle meşgül olup böylece; -“Allahi Allah…” diye diye ruhunu teslim eyledi.
Vefatından sonra, en sadık talebeleri, karar verdikleri bir yere mzarlarını kazdılar. Fakat tabutu oraya götüremediler. Telâşla bir başka yere götürdüler. Tabutu yere indirdikten sonra, ne görsünle! Orası bir defasında Muhammed Bâki-Billah hazretleri (r.a.) nin talebeleri ile geldikleri bir yer idi. Burayı bğenmişti. Burada abdest alıp, iki rekat namaz kılmıştı. O temiz yerden bir miktar toprak eteğine yapışmıştı ve;
-“Bu yerin toprağı bizim eteğimizi tuttu.” Buyurmuştu.
Ana caddeye yakın olan bu yerde kabrini kazdılar. Bu irşad memleketinin padişahını, içli üzüntülerle mezara indirdiler. Hâce Hüsâmeddin hazretleri (r.a.) nin gayretleri ile, mezarın etrafına; ağaçlar, meyveler, çiçekler dikip, orasını gayet güzel bir bahçe yaptılar. Kabr-i şerifini ziyaret edenlker bereket ve şifa bulurlar.
Beyt;
Mağfiret nuru parlasın, mezarında mum yerine,
Kapına gelenin kalbi gark olsun nur denizine.”
Faziletli zatlar ve arifler vefat tarihi için mersiyeler yazdılar. Bu şiirlerden birinin son mısrasında geçen “Bahr-ı ma’rifet” ifadesi, ebced hesabına göre, Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) nin vefat tarihi olan hicri “1012” senesini göstermektedir.
Bu şiirin tercümesi şöyledir;
-“Bir zat ki mahbubu ile bâki oldu,
Ve sıfatlardan hep fâni oldu,
Hâlıkına âşık, tam bir aşk ile,
Mahlukata çok merhametli oldu
Onun vasıl senesi susuz dilime,
Bak ne güzel “Bahr-i ma’rifet oldu”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 17
23 Haziran 2008Hasankeyf’in tarihi köprüsü (Batman)
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 17
İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.), yazdığı kitablarda hocası Muhamnmed Bâki-billah (r.a.) i methetmiş büyüklüğünü bildirimiştir.
Mesele;
-“Mebde’ ve Me’âd” risalesinde şöyle buyurmuştur;
-“Hayr-ul-beşer olan Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’ı görmek ve o zamanda bulunup, sohbetine kavuşmakla şereflenmedik ama, Muhammed Bâki-billah’ın sohbetine kavuşmaktan da mahrum kalmadık. Kavuştuğumuz ni’metlere şükrler olsun.”
Muhmmed Bâki-billah (r.a.) ın talebelerinden olan ve Hindistan’ın meşhur hâdis âlimi Abdülhak-ı Dehlevi (r.a.) de şöyle demiştir;
-“Murâkabe, zikr, râbıta ve huzuru yâd-ı dâşt (devamlı, Allah-u teâlâ’yı hatırlamak) hallerini, ancak Hindistan’a gelip, üstadların üstadı olan Hâce Muhammed Bâki-billah (r.a.) ın sohbetine kavuştuktan sonra elde edebildim. Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) hakkı arayan, tâlibleri ırşad eden büyük murşid-i kâmil olup, Hindistan’da bizim hocamız, rehberimiz idi.”
Yine Hindistan’da daha sonraki asırlarda yetişen, meşhur hâdis âlimi Şâh Veliyyullah-ı Dehlevi (r.a.) de;
“El-İntibah fi selâsil-il evliyâ” adlı eserinde şöyle demiştir;
-“Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.), Hindistan’da sufilerin kendisine tabi olduğu bir zât idi. Onun irşadı bütün âleme yayılmıştır.”
“Tarih-i Hâfi Han” adlı eserde de şöyle kayıdedilmiştir;
-“Hâce Muhammed Bâki-billah (r.a.), zamanında kendisine uyulan, tabi olunan bir muşid-i kâmil idi. O, o kadar büyük bir evliya idi ki, kalem onun büyüklüğünü yazmaktan ve anlatmaktan âciz kalmaktadır… Akli ve nakli ilimlerde büyük bir âlim idi.” Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) nin mektublarından kırkbir tanesi, “Zübdet-ül-makâmât” kitabında ayrı bir bölüm olarak yazılmuştır.
Mektublarından bazıları şunlardır;
6’nci Mektub (Bu mektup, Şeyh Tâceddin’e gönderilmiştir.);
-“Devamlı abdestli bulunmak, helâl yemek yemeğe dikkat etmek, bütün günahlardan, gıybetten, söz taşıyıcılıktan, mü’mini aşağılamaktan, müslümana düşman olmaktan, kin y-tutmaktan, eli altında olanlara kızmaktan ve sert davranmaktan sakınmak lazımdır. Bizim yolumuzun esâsı budur. Bunlarsız iş sağlam olmaz. Ama bu sayılanlarda arada bir gevşeklik olursa, bu işi, yani büyüklerin verdiği vazifeleri ve o yolun icablarını terk etmemeli, aksine tövbe ve istiğfat etmeli, aldığı ve yapmakta olduğu vazifelere daha sıkı sarıulmalıdır ki; “Muhakkak ki, sevâplar, günahları götürür.” Ayetinin sırrı ortaya çıksın. Doğru yolda bulunanlara selâm olsun!”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 18
23 Haziran 2008Girnavas civarı (Nusaybin)
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 18
82’nci Mektup;
-“Hazret-i Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) insan idi. İnsanların en yüksek ve en temiz yaradılışlısı idi. Zâhiren bir kimseden ders almamıştı, okumamıştı. Doğduğu ve büyüdüğü şehirdekiler de onu okutmamışlardı. Evet, onun dedeleri, insanlara lazım olan şeyleri çok iyi bilirlerdi ve yeryüzünün en iyi insanları idiler ama, zaman geçtikçe onların da ilimleri azaldı ve neredeyse bitti. İşte o zaman Allah-u teâlâ Muhammed (Sallallahu aleyhi ve selem) ı yarattı ve kendisinin mahbûbu eyledi. Hâk teâlâ’yı O’ndan daha iyi bilen olmadı. Melek göndrip Muhammed (s.a.v.) e bildirdi ki;
-“Benim sıfatlarımı insanlara ve cinlere bildirsin, benim rızamın bulunmadığı her şeyden onları men etsin. Namazı, orucu, zekâtı, haccı ve kafirlerle Allah yolunda cihadı onlara öğretsin.” Önce, melek bunları Allah-u teâlânın buyurduğu ve bildirdiği şekilde Muhammed (s.a.v.) e ulaştırdı. Bundan sonra Muhammed Mustafa (s.a.v.) mübarek yüzünü görmekle şereflenen cemâate, yani Eshab-i kirâm (aleyhimürrıdvan) ına bildirdi. Allah-u teâlâ, ismi Kur’an-ı kerim olan şerefli kitabı, Muhammed Mustafa (s.a.v.) nın vasıtasıyla, insanlara ve cinlere gönderdi. İşte mü’min olan kul, kalbinden yakın ile “Bu kitabta olanların ve onun insanlara seçip gönderdiği Peygamberi Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) nın söylediklerinin hepsi doğrudur.” Diye inanmalı, kabul etmeli ve dili ile de; “Allahtan başka ma’bud yoktur, O birdir ve Muhammed (a.s.) o’nun peygamberidir” demelidir.
Bu kadarını bildikten sonra, âlimlere gidip;
-“Bize bu kitabta neler buyurmuştur? Hangi şeyleri bilmeliyiz hangi şeyleri, amelleri yapmalıyız, yahut yapmamalıyız” diye sormak lazımdır.”
İşte Kur’an-i kerimde buyuruldu ki;
-“Ben Hayy’ım diriyim, Her şeye kâdirim. Dilediğimi yaparım. Herşeyi işitirim. Herşeyi görürüm. Herkese boynundaki şah damarından daha yakınım. Herkese gâlibim, herkese hâkimim, Kahhâr ve Cebbârım. Bununla beraber herkesten merhametliyim. Bütün âlemi, insanları, cinlri melekleri, yeri göğü, taşı, toprağı, ağaçları, yerde ve göklerde olanları ben yarattım, ben yaptım ve yaratmaktayım. Var olan her şeyi var eden benim. Yok olanı da yok eden benim. Ama ateşin o şeye ulaşması bahâne kılınmıştır. Böylece herkes onu bilsin ve onun yaptığını görmesin. Biliniz ki, O birdir. Fiilinde, yaptıklarında ortağı, yasrdımcısı hiç yoktur. Herşeyi O yarattı.”
Yine O kitabta buyuruldu ki;
-“Bana kulluk ediniz, ibadetten geri kalmayınız. Kulluk ve ibadetlerin esâsı; Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hac yapmak ve kafirlerle cihad etmektir. Biri de, hak sahiplerinin haklarını gözetmenizdir. Ana-baba ve benzeri hak sahiplerinin haklarına riâyet etmektir. Hiç kimseye zülüm ve haksızlık etmeyiniz. Böyle bilgiler çoktur. Âlimlerden yavaş yavaş öğreniniz.”
-“Biliniz ki; Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve selem) insanların en sevimlisi ve en güzel ahlaklısı idi. Zâtı bütün zâtlardan temizi kalbi bütün kalblerden nûrludur. Evliyanın hepsi, onun yüce kapısının dilencileridir. Her insanda olan iyiliğin daha çoğu onda vardı. Allah-u teâlâ O’nun mübarek kalbini kendi evi yapmıştı.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 19
23 Haziran 2008Girnavas civarı (Nusaybin)
Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) – 19
-“Ne söylese Haktan söylerdi, ne bildirse, Haktan bildirirdi.. Ne yaptıysa, Hakkın kudretiyle yapardı. Şimdi de öyledir, ileride de öyle olacaktır.”
Muhammed Bâki-billah hazretleri (r.a.) buyurdular ki;
-“Kalbinde ma’rifet-i ilâhi isteği olmayanla sohbet etme, arkadaşlık yapma. İlmini; mevki, makam ve övünmek için vesile eden âlimlerden, aslandan kaçar gibi kaçınız.”
-“Cahil tarikatçılarla beraber bulunmaktan sakınınız.”
-“Ma’rifetin kısım ve mertebeleri çoktur. İşin esâsı dinimizin esâsı üzere olmaktır.”
-“Oruç tutmak, Allah-u teâlâ’nın sıfatıyla sıfatlanmaktır. Zira Allah-u teâlâ yemekten ve içmekten münezzehtir.”
-“Bu yolun büyükleri son derece gayretli ve naziktirler. Onların yolu, hiç eksiksiz Resulullah (Sallalahu aleyhi ve selem) ın yoludur.”
-“Rıza sâhiplerine, belâler musibet değildir: Onlar belâleri beğenmezlik etmezler. Çünkü, belâleri veren yine Allah’dır.”
-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a tabi olmak, Ehl-i sünnet vel-cemâat i’tikadında bulunmak ve bu büyüklerin nisbetini (bağlılık ve muhabbetlerini) kalbinde saklamak, dünyanın her ni’metinden iyidir.”
-“Sâdıklar ve hakikate erenler sözbirliği ile diyoruz ki; “Sırât-ı müstekim, yanı şaşmayan” doğru yol, Ehl-i sünnet vel-cemâatin yoludur.”
-“Müslümanlık; yapmak, yaşamak, ahkam-ı ilahiyi yerine getirmek demektir.”
-“Sözün özü şudur ki; Gönül dostla olmalı, beden de işte bulunmalıdır.”
-“Sakın helâl ve haramdan her bulduğunu korkusuzca yiyenlerden olma!”
-“Haram ve şüpheli bir lokma yememek için, çok gayret ve dikkat etmelidir.”
-“Ümid ipinin ucunu hiçbir zaman elden bırakmamalıdır.”
-“Tevekkül, sebebe yapışmayıp, tembel oturmak değildir. Çünkü böyle olmak, Allah-u teâlâ’ya karşı edepsizlik olur. Müslüman meşru olan bir sebebe yapışması lazımdır. Sebebe yapıştıktan ve çalışmağa başladıktan sonra tevekkül edilir. Yani istenilen şey, bunun hasıl olmasına sebep olan şeyden beklenilmez. Çünkü Allah-ü teâlâ sebebi, istenilen şeye kavuşmak için, bir kapı gibi yaratmıştır. Birşeyin hasıl olmasına sebep olan işi yapmayıp da sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, edebsizlik olur. Allah-ü teâlâ ihtiyaçlarımıza kavuşmak için kapıyı yaratmış ve açık bırakmıştır. Onu kapamamız doğru değildir. Bizim vazifemiz kapıya gidip beklemektir. Sonrasını o bilir. Çok zaman kapıdan gönderir. Dilediği zaman da pencereden atarak verir.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynak)
1-Mektubat-i İmâm-i Rabbânı
2-Tam ilmihal Seâdeti Ebediyye sah.1040
3-Mebde2 ve Me’âd risalesi sah. 59
4-Mükaşefet-i Gaydiyye ah. 241
5-Eshab-i kiram sah. 314
6-Zübdet-ül-makâmât sah. 5
7-Umdet-ül makâmet sah. 84
8-Hadart-ül-Kuds sah.34
9-Hadaik-ül-verdiyye sah. 178
10-İrgam-ül-merid sah. 68
11-ehcet-üs-seniyye sah. 77
12-Hadikat-ül-evliya cild 1 sah. 92
13-Külliyat-i Bâki-billah
14-İrfaniyyât-ı Bâki sah. 7,8,9,10
15-Hülâsat-ül-eser cild 4 sah. 288
16-Rehber ansiklopedisi cild 12 sah. 287
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Yirmiikincisi olan Muhammed Bâki-billah (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
İmâm-i Rabbani Ahmed Faruk-i Serhendi (Radiyallah-u anhu);
23 Haziran 2008İmâm-i Rabbâni hazretlerinin (Radiyallah-u anhu) mübarek türbeleri
İmâm-i Rabbani Ahmed Faruk-i Serhendi (Radiyallah-u anhu);
Hindistan’da yetişen meşhur âlimi ve büyük veli. Âriflerin ışığı, velilerin önderi, İslâm’ın bekçisi, Müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslâm âlimlerinin gözbebeğidir.
İnsanların i’tikad, ibadet ve ahlak hususunda doğruyu öğrenmelerini, öğrendikleri bu bilgiler ile âmel etmelerini sağlayan, insanları Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşturmak için rehberlik eden, ve kendilerine “Silsile-i âliye” denilen İslâm âlimlerinin “yirmiüçüncüsüdür.”
İsmi, Ahmed bin Abdülehâd bin Zeynel’âbidin’dir. Lakabı Bedreddin, künyesi Ebü’l-Berekât’dır. 971 (M. 1563) senesinde Hindistan’ın Serhend (Sirhind) şehrinde doğdu. 1035 (M. 1624) de Serhend’de 63 yaşında iken vefat etti. Türbesi oradadır. İmâm-i Rabbâni ismiyle tanınmıştır.
İmâm-i Rabbâni, Rabbâni âlim demektir. Rabbâni âlim de; kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilim ile âmel eden, ilim ve âmel bakımından kâmil olan âlim demektir.
Hicri ikinci bin yılının “müceddid-i elf-i sâni”, ahkamı islâmiye ile tasavvufu vasletmesinden, birleştirmesinden dolayı da, “Sıla” ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer (r.a.) soyundan olduğu için, “Faruki” nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, “Serhendi” nisbeti verilmiştir.
Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi, İmâm-i Rabbani, Müceddid-i elf-i sâni, Şeyh Ahmed-i Fâruki Serhendi’dir (Kadesallah-u sirrehu)
İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.), Peygamber efendimiz (s.a.v.) in hadis-i şerifte;
-“Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer bin Hattab Peygamber olurdu.” Buyurarak methettiği ve Hazret-i Ebû Bekr (r.a.) den sonra insanların en üstünü olan Hazret-i Ömer (r.a.) in soyundan olup, “yirmidokuzuncu torunudur.”
Yine Hadis-i şerif’de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem);
-“Ümmetimin âlimler, İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.” Buyurularak bildirilen, ilmini nübüvvet kaynağından alan ve “Ülemâ-i râsihin” denilen âlimlerin en meşhurlarındandır.
Babası ve dedelerinin hepsi, zamanlarının büyük âlimleri, Salih ve faziletli kimseleri idiler. Babası Abdülehad zahiri ve batını ilimlerde yetişmiş, tasavvuf hallerinde kemâl derecede büyük bir âlim ve mürşid-i kâmil idi.
Gençliğinde ilmi yaymak insanlara hizmet etmek, doğru yolu göstermek için seyehat ettiği sıralarda Hindistan’ın meşhur kasabalarından Skendere’ye gitmişti. O memleketin asil bir âilesine mensub Saliha bir hanım, firasetiyle Abdülehâd (r.a.) ın mübarek bir zat olduğunu anlayıp,
Ona;
-“Kendi kucağımda terbiye edip büyüttüğüm, iffet ve ismet cevheri bir kızkardeşim vardır. Böyle Saliha bir kızın sizinle nikahlanmasını arzu ediyorum. Ümid ederim ki bu ricamı kabul edersiniz.” Diye haber göndermişti.
Abdülehâd (r.a.) bir müddet düşündükten sonra teklifi kabûl edip, o kızla nikahlandı. Bu evliliklerinden İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.) doğdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İmâm-i Ahmed Rabbani (Radiyallah-u anhu) (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu