‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) Ravda-i Mutahhara önünde Rabıta halı

“Tarikat edepten ibarettir. Burada bir tarikatin bir silsilesinin mürşidleri anlatılıyor. Lütfen başka silsilelerden şeyhlerin mürşidlerin adlarını kullanarak yorum yazmayın. Konu özeldir dağılmamalıdır.”

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh);

Evliyanın büyüklerinden. İslâm bilgilerinin mütehassısı. Çeşitli musibetlere düçar olup bütün bu acı musibetlerden sabır ve metanetle çıkmayı başaran edna sadatlardan olup, İnsanlara doğru yolu göstererek, hakiki saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i âliye” ismi verilen âlimler ve veliler zincirinin “Kırk birincisidir. Asrının gavsi idi.

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) Tarikatın hilafetini kendisine, hiç şüphesiz, muhterem pederi Muhammed El Haznevi (k.s.) vasiyet etmiş, kendi makamına O’nu geçirmiş, çatısının altındaki kimselerin başına O’nu seçmiş ve İrşad Seccadesine kendisinin vekili olarak oturtmuştur. Bunu da O’na kendi el yazısıyla kaleme almıştır.

Öyle ki;

O’nu inceleyen kimse, O’nun nur mürekkebiyle yazılmış olduğu ve bu icazet’e Rabbanı bir inayet gözüyle nazar kılındığını yakinen kavrar.

-”Ne zaman bir YILDIZ kaysa, Ey Göğün yıldızları!”

-”Başka bir yıldız doğar; diğer yıldızların kendisine sığındığı.”

Şu halde gözüne Muhammed El Haznevi (k.s.) in o değerli icazet’inin sürmesiyle sürmeleyen ve kulaklarının O’nun muazzam lafızlarının tadına vardığı Herkes bilsin ki; Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) En hayırlı seleflerin en hayırlı halefi olmuştur.

Yetişmesi;

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) mübarek yüzü cemal ile örtülü, yücelik ve ikbal güneşinin parlaklığı doğmuş şekilde dünyaya geldi. Mübarek yüzünde şan pırıltıları görülmektedir.

Gülümsediği esnada mübarek yüzünde başarı müjdeleri görülür. Velayetinin yüceliğinde nurani parıltılar parıldar. Güzel ahlakında Rabbani izler vardır.

Er kişilerin ulaştığı seviyeye ulaşana ve Kemal makamlarının yüceliğine yükselene kadar çok değerli bir anne ve babanın kucağında büyüdü.

Kendisi, irşadın değirmen taşının üzerinde döndüğü bir kutup, zikri tüm zamanlar boyunca kayıbolmayacak bir âlimdir. (Allah-u Teâlâ O’nu muhafaza eylesin.) Göz kamaştırıcı Şerefli ve en hoş unsurlardan oluşan bir hane-i saadette yetişti. O saadetin nuru mübarek alnında hâlâ parlamaktadır.

Liderlik âlemetleri çocukluğundan beri üzerinde gözükmektedir. Adalet ve liderlik işaretleri küçüklüğünden beri mübarek alnında parlamaktadır.

Fazilet ve kerem sahalarında birbirleriyle yarışan ve şan ve değerler meydanlarında birbiriyle rekabet eden bir anne ve babanın arasında çok iyi bir şekilde yetişti.

Öyle ki;

İkisinden biri bu yarışı kazandığında diğerinin namaz kılması gerekirdi. Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.), iki taraftan da asil bir soya ve her iki taraftan da yüksek mertebelere mensuptur.

Muhterem pederine (Muhammed el haznevi) Radiyallah-u anh gelince kendisi tarif edilmekten çok daha büyüktür. Gün ortasındaki güneşten bile parlaktır.

Muhterem validesine gelince takva sahibi ihlaslı ve Saliha bir hanım ve Muhammed Ma’sum el-Haznevi (k.s.) nin kerimesiydi.

Muhterem valideleri fazilet, iyilik ve ihsan sahibi hanımlardan biriydi. Fukaraya, dullara ve yetimlere tasaddukları ve iyilikleri çoktu.

Şeyh Muhammed Muta’ (k.s.)  nın kendisine gelince, hoş bir siret sahibi, kabile ve divanın başbuğu, asil soylu yüksek makam ve şecere sahibi,  Seyyidliği ‘Silsile’ yoluyla tevarüs etmiştir.

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed Muta’ el Haznevi hazretleri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC_3917  Fuad Yusufoğlu Muhammed Muta' hazretleri (k.s.) Tel İrfan'da

Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi hazretleri (k.s.) Tel İrfan’da

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh)- 2

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) rahat ve kolay bir hayat yaşadı. Bol nimet ve ihsan edilen İlahi armağanlar içinde yetişti.

Muhterem pederleri O’nun İslam’i bir terbiye ile yetişmesine özel bir önem verdi. Daha erken yaşlardayken O’nun ahlakını süslemek için uykusuz kaldı.

Fakat O’nun için mal ya da mülk gibi hiçbir şey biriktirmiyordu. Okuma yazmayı öğrenmiş ve önceki alimlerin adeti olduğu üzere küçüklüğünden itibaren Kur’an-i Kerim’i öğretmiştir.

İlmi yönü;

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) Ondan sonra anne babasının himaye kanatları altında ilimle meşgül olmaya başladı. Faziletli bir anne’nin şefkatı ve büyük bir mürebbi olan bir babanın sevgisi ile büyüdü.

İkisi de O’nu teşvik ettiler ve kendisinin de bilgiye olan eğilimi ve Edebi ilgileriyle onu en güzel yöne yönlendirdiler. Maharet ve beceri sahibi oluncaya kadar ilimleri tahsil etti.

Öyle ki;

kendisine lazım olan bütün öğrenim araçlarını ve vesilelerini elde etti. Kendisi için uzmanlık alanlarında müderrisler tayin edildi. O da zamanının en seçkin âlimlerinden olan pek çok âlimin elinde ilim tahsiliyle meşgül oldu.

İlim, irfan ve marifet pınarlarından kana kana içti. Öğrenimini Haznevi şer’i ilimler Enstitüsü’nde tamamladı. İçinde daha fazla ilim taleb etme isteği ve kazandıklarından daha fazlasına bir iştiyak duyduğunda Beyrut Ünüversitesi Davet Fakültesi’ndeki Yüksek öğrenimine devam etti. Oradan üstün bir başarı ve parlak bir dereceyle mezun oldu.

Nitekim denir ki;

-“Daha gençliğinin baharındayken liderliğe kavuştu.”
-“Muhakkak ki gençler geleceğin liderleridir.”

Sağını solunu ayırdığından ve doğru ile yanlış ayıredebildiği andan şimdiye kadar hâlâ marifet ve ilim elde etme yolunda daim, ilmin ince meselelerini gizli oldukları yerden çıkarma konusunda hassas, kamil ve hayırlı zatların hallerini araştırmaya ve bütün zamanlarda ağızlarda övgüsünün büyüklüğü konuşulan bir âlim, hatırasının resmi bütün mekanlarda O’nu görenlerin gözünden gitmeyen bir Salih, gecelerin O’nun gibiyle değer kazanmadığı bir Veli ve o’nun mükemmelliğini ve üstünlüğünü duyduğu esnada belağatının bütün duyguları titrettiği bir edib gibi Gönül Ehli ve ebrar’dan olan Salih kimselerin hallerinin menakıbını tesbite düşkündür.

Ömrünün ilk zamanlarında, muhterem Pederinin sohbetlerinde bulunduğu yıllardan ilk gençlik, yetişkinlik dönemine ve “Emanet’in yükünü” omuzlarını güçlendirdiği zamanlara kadar genel kültürünü geliştirmeye çabaladı.

Böylece kendisi İlahi yardım ve lütüflarla bilginin çeşitli güzellikleriyle süsledi. Bununla birlikte muhterem pederi olan Muhammed el haznevi hazretleri (r.a.) nin hayati tecrübelrinden ve muhterem pederlerinin O’nun kültürel birikimi ve ufku açılsın diye beraberinde onları ziyerete götürdüğü, O’nun Salihler ve âlimlerle olan dostluklarından istifade etti.

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed Muta’ el Haznevi hazretleri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC_3921  Fuad Yusufoğlu Muhammed Muta' (k.s.) 1 Tel İrfan

Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi (k.s.) Tel İrfan’da

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh)- 3

Muhammed Muta’ Hazretleri (k.s.), muhterem pederini, uman’ının kaynağından sabah akşam kana kana içti. Efendisinin Ma’rifet meyvelerinden çok güzel meyveler devşirdi. Geniş bilgileri, sadece muhterem pederinin içtikleriyle sınırlı değildir.

Bilakis şanlı dedesi (şeyh İzzeddin El-Haznevi) nin ve pederinin öğrencilerinden olan çağındaki büyük âlimlerin izinden de gitti. Onlardan hoşuna giden çeşitli ilim sanatları, kıymetli cevherler ve alışkanlıklar aldı.

Arpça’nın Nahv’i (sentaksı), sarf’ı (morfolojisi), Aruz’u (şiiri) ve belağati (retoriği) konusunda sağlamlaştıktan sonra çeşitli ilimleri hem kavramsal çerçeve (mantuk) ve hem de içerik (medfum) bakımından tahsil etti.

Kendisi fıkıh kapılarından girmedik hiçbir kapı, ilim dallarından uğraşmadığı dal ve Kur’an ilimleri ve Tefsir, fıkıh ilmi ve Usülü, Hadis ve Istılahları, Önermeleri, sonuçları, kıyası ve hükümleri ile Mantık ilmi gibi Şer’i İlimler’den ve diğer Nakli ve Akli ilimlerden uğraşmadığı hiçbir ilim bırakmadı.

Derin anlayışı;

Zat-ı âlileri üzerine düşeni en mükemmel şekilde yerine getirmiş ve şöhreti insanlar arasında kulaktan kulağa yayılmıştır. Muhterem pederlerinden devraldığı mirası güzelleştirmiş ve daha da geliştirmiştir.

Zat-ı âlilerinin faydası bütün kulları ve beldeleri içine almıştır. Zira yüksek soyuyla beraber kendisi aynı zamanda zarif görünüşlü, güzel endamlı, kamil, zeki faziletli bir âlimdir.

Kısaca;

Kendisinin menakıbı sayılmayacak kadar çok, faziletleri bitirimiyecek kadar maşhurdur. Yakışıklı, zarif, göz alıcı ve mütebessim aydınlık yüzü bütün cüzel ahlaklara sahiptir. Bununla birlikte vakar, hilim, basiret ve ilim sahibi bir de görkemi vardır.

Cemalını ve güzelliğini gören kimse o’nu sever. Ancak vakar’ına ve azametine muhatap olan kimse ise ondan korkar. Andolsun ki, işte bu nitelikler bütünüyle Ariflerin nitelikleridir.

Ariflerden birine; bir arifin sıfatı soruldu;

Buyurdu ki;

-“O kendisini hiçbir şeyin kederlenmediği ve her şeyle safa bulan kimsedir!”

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) ömrünün başlangıcından Otuz yılı aşan bugünkü yaşına dek birçok ilim elde etmiş; çoğunu da bizzat muhterem pederi Muhammed El Haznevi (Rahmatullahı aleyh) ve çağdaşı olan diğer ihtisas sahiplerinden almıştır.

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed Muta’ el Haznevi hazretleri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC_4101 Fuad Yusufoğlu  Muhammed Muta' (k.s.) 1 Tel irfan'da

Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi (k.s.) Tel İrfan’da

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh)- 4

Fazilet ve edep konusundaki üstünlüğüne rağmen kendisini yine de mütevazi ve iyi ahlaklı, sevecen ve güzel bir arkadaş olarak ve tekellüf ve yapmacıktan uzak olarak görürsün.

Ancak! Bu yüzden, gönüller kendisine meylediyor ve insanların aşkı kendisine yöneliyor.

Büyük himmeti kendinse yüce işleri işaretlemiş ve hedef olarak çizmiştir. Ardından kabiliyeti meydana çıkmış ve kendisinin asaleti tecelli etmiştir.

Akranlarını geride bırakmış ve yakınlarını ve dostlarını geçmiştir. Böylelikle de sinelerinde ona karşı gizledikleri kin ve hased gibi art niyetleri ortaya çıkmış ve ona karşı sakladıkları hile, ihanet, düşmanlık ve şiddetli muhalefet açığa çıkmıştır.

Sorumluluk bilinci;

Murşidimiz Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.), Nakşibendi tarikatını pederi Muhammed el-Haznevi (Kuddisesirruh) den almıştır. Bu yola çekingen korkakların dalışı gibi değil; şecaatli bir arslanın dalışı gibi dalmış ve bu uğurda muhterem pederine olan güven ve bağlılığını hiç kaybetmemiştir.

Bunun sonucu olarak da, tıpkı kendisinden önceki selefin adeti ve kendisinden sonra gelecek olan halefi için de geçerli olacak aynı kanun üzere, yorgunluk ve bıkkınlıktan bir an duraksamaksızın her daldan ilim ve edep meyvelerini devşirmiştir.

Kendisi kolayı tavsiye eden, güzel görünüşlü, ince kalpli, mükemmel bir akla, sağlam bir dindarlığa sahip, Takva ve Yakin sahibi, doğru sözlü, Sünnet-i Nebevi (s.a.v.) ye devam eden, Şer’i Hükümleri ve Tarikatın adab-ı erkanını koruyan biridir.

Olgunluk ve Kemalı;

Çeşitli akli ve nakli ilimleri kana kana içtikten ve olgunlaşıp kemale erdikten sonra öyleyse kendisinin seleflerinin ve ecdadının makamına geçmiş olması tuhaf bir durum değildir. Muhterem pederine varis ve O’nun irşad seccadesine oturması doğaldır.

Bilakis asıl beklenilen, kendisinin bu derinliğe ve kabiliyete olan irfani eğilimleriyle beraber bereketli ve bol ürün sunamsıdır.

Özellikle de kendisi ikamet ettikleri beldelerde bu uzun süre boyunca muhterem pederi ve dedesi ile beraber yaşadıktan, muhterem pederine Suriye içindeki ve diğer Arap ülkelerindeki yolculuklardan pek çoğunda refaket ettikten ve ayni şekilde ona Avrupa ülkelerine yaptığı uzun yolculuklarında ve oradaki ikametlerinde refaket ettikten sonra O’nun ahlakını ve yapısını daha yakından tanıdı.

Ve O’nun tarikatın adab-ı erkanı uğrunda çabaladığı ve hedeflediği şeyleri daha yakından idrak etti.

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed Muta’ el Haznevi hazretleri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC_3809  Fuad Yusufoğlu Muhammed Muta' (k.s.) 1 Tel İrfan

Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi (k.s.) Tel İrfan’da

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh)- 5

Öyle ki;

Muhterem pederi Şeyh Muhammed El Haznevi hazretleri (k.s.), O’nun hakkında şöyle buyurdu ki;

-“Oğlum Muhammed Muta’, bütünüyle; baştan ayağa kadar mahza akıldır.”

Bu konuda, er kişilerin, vasıflarında uzman olan bir âlimin tanıklığı sana yeter! Nitekim, bu tanıklık muhterem pederinin irtihalindan sonra doğrulanmıştır.

İnsanlar Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) nin başına gelen musibet ve acılara karşı yüce sabit dağların bile sergilemekte acze düştükleri, geösterdiği genişlik, güzel ahlak, sabır, hilim ve vekar gibi Muhammed Muta’ kuddisesiruhu nun kerametlerini bizat gördüler.

Şeyh Muhammed El-Haznevi (kudisesiruhu) nin Onu vasiyet etmesi;

Şeyh Muhammed El haznevi (k.s.), ölüme o gelmeden önce hazırlanmış ve kılıcını sıyırıp bir elinden diğer eline alarak onu bekliyordu. Muhammed (s.a.v.) i mirasını da sağ elinde, sol eline dolaştırıyordu. Ne Necid’teki ne de Ziselem’deki komşularına uğramadan, Mekke’den Medine’ye, Medine’den Mekke’ye gidip geliyordu.

Hiç şüphesiz, tarikatını ve müridlerini zeki, faziletli, soylu ve asil evlad-ı pâkı, âlim, zahid allame, kavrayış sahibi, tartışmasız Muhammed’i Varis Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) ne teslim etmiştir. Alah-u Teâlâ O’nu muhafaza eylesin.

Şeyh Muhammed Muta’ el haznevi hazretleri (k.s.), Şeyh Muhammed El-Haznevi (k.s.) nin evlad-ı pâkı, varisi ve O’nu kendinse seçtiği ve kendinden sonra irşad seccadesine O’nu oturttuğu ‘yegane’ halifesidir.

Nakşibendi tarikatının hilafetini, katarakt ameliyeatı olarak için Almanya’ya gittiği sırada, doğru ilhamların mazharı, şan sahibi insan-ı kamil muhterem pederi Muhammed El Haznevi (k.s.) den, kendi mübarek el yazısıyla yazdığı vasiyetle almıştır.

Şeyh Muhammed El Haznevi (k.s.) Almanya’da bu vasiyete üçü ûlemadan üçü de kendi sırlarını paylaştığı sırdaşlarından olmak üzere altı kişiyi de şahid tutmuştur. Şahidlerin hepside o vakit Avrupa’da kendisine refaket eden Türkiye vatandaşlarıdırlar. Sonra bu vasiyeti kapalı bir zarfın içinde kasasına koymuştur ve bunu Umre’ye seyahat edene kadar hiç kimseye bildirmemiştir.

Muhterem zevcesine eğer kendinden sonra hayatta kalırsa sahip olduğu şeylerin bulunduğu kilitli kasasında bir vasiyetin olduğunu bildirmiştir. Ve muhterem zevcesini kim olursa olsun ondan kimseye bahsetmemesi konusunda uyarmıştır.

-“Eğer sağ salim geri dönersem ne alâ! Aksi takdirde kasa Şeyh (k.s.) in ev halkı, ulemâ ve havastan kimselerden orada bulunanların önünde açılsın ve vasiyette bildirildiği üzere amel edilsin!”

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed Muta’ el Haznevi hazretleri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC_4109  Fuad Yusufoğlu Muhammed Muta' Tel İrfan

Şeyh Muhammed Muta’ el haznevi (k.s.) Tel İrfan’da

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh)- 6

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.), yaratılış, ahlak, siret ve kalb temizliği bakımından pek çok övülen meziyetlerle temayüz etmiştir. Ki, bu meziyetler kendisini en yüce makama yerleştirmeye, insanların kendisine muhabbet duymasına ve şeref kadehini ona sunmalarına son derece yeterlidir.

Başka bir insanın başına bir benzerinin geldiğini ne gördüğümüz, ne de duyduğumuz onca belâ ve müsibete rağmen tarikatın yayılmasına istenidiği gibi en sağlam şekilde yapmış ve vazifesini en güzel şekilde yerine getirmiştir.

Nitekim bir kişi ya çocuğuyla ya babasıyla ya sevdiğiyle imtihan olunur. Fakat daha gözü kapalı gençlik baharının ve her şeyden azade olan hayatının başlangıcında, zaman kendisinin üzerine avına atlar gibi atladı. Kader ise kendisine dalgalı bir deniz ya da öfkeli bir arslanın hücümüyle saldırmak için ağzını açtı. Ve çok kısa sürede validesini, pederini, kızkardeşini ve erkek kardeşini yuttu. Ve onu anne şefkatından, baba sevgisinden, bir kardeşin yardımından ve kız kardeşin şefkatından mahrum bıraktı.

Kendisine yardım eden ve üzerindeki yükleri hafifleten bu kimselerin yerine, en yakın akrabalarından, bunun tam tersi bir durum buldu.

Kendisini beldesinden ve evinden çıkardılar. O’na karşı düşmanlıkta birlik oldular, varını yoğunu yağmaladılar. Bütün bunlar sadece, Resulullah (Sallallahua leyhi ve Sellem) e olan mükemmel tabi oluşu sebebiyledir. Dolayısıyla kendisi hem şekil hem de mana itibariyle bir Muhammedi’dır. Gerçekten de bu, yüce sabit dağların onu taşımaktan kaçındıkları ağır bir yük ve büyük bir imtihandır.

Fakat aynı zamanda bu,

-“Allah bir kulunu sevdiğinde onu sınar; eğer sabrederse anu asfiya kılar, razı olursa onu nüceba kılar!” Meailindeki Hadis-i şerif’e uygun olarak Allah’ın itiraz edilemiyecek iradesi ve ondan kaçış olmayan bir kaderidir.

-“Ve Sabredenleri müjdele! Onlar ki, kendilerine bir musibet isabet ettiğinde, (-‘İnne lillahi ve inne ilahi raciun’) Bizler Allah’a aitiz ve yine O’na dönücüleriz.”

Derler.

-“İşte onlara Rablerinden salavatlar ve bir rahmet vardır. Ve işte onlar hidayete erenlerdir!”

Şeklinde buyurarak bu niteliğe sahip kimselere Allah sübhanehu ve Teâlâ’nın bahşetiği mükafat ne güzel ve ne muazzamdır!

Andolsun ki; Allah onu sabrederken ve hayır umarken hatta razı olmuş ve Allah’ın kaderine teslim olmuş olarak bulmuştur. Bu yüzden de Allah insanların kalplerini ona çevirmiş onlar da onu hiçbir kuvvetin, gücü ve ne de malın sağlamasının mümkün olmadığı bir sevgi ile sevmiştir.

Aksine bu Muhabbet saf Allah’ın bir ihsanı ve fazlıdır; Nitekim bir Hadis-i Şerif’te varit olduğu üzere;

-“Allah bir kulunu sevdiğinde Cebrail Aleyhis Selam’a (-“Ben filanı seviyorum sen de sev,)” diye nida eder. Böylece Cebrail Aleyhis Selam de O’nu sever. Sonra Sema ehli’ne, (-“Allah flanı seviyor, sizler de seviniz,)” diye seslenir. Sema’deki melekler de O’nu sever, Yeryüzünde hüsn-ü kabul görmesi sağlanır.”

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed Muta’ el Haznevi hazretleri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC_3433  Fuad Yusufoğlu Muhammed Muta' (k.s.) 1 Tel İrfan'da

Şeyh Muhammed Muta’ el-Haznevi (k.s.) Tel İrfan’da

ŞeyhMuhammed Muta’ hazretleri (Radiyallah-u anh)- 7

Şeyh Muhammed Muta’ hazretleri (k.s.) nin nitelikleri;

Allah-u Teâlâ kendisini mütebessim, güzel yüzlü ve narin yapılı yaratmıştır. Din konusundaki son derece titizliğine (vera) ve hassasiyetine rağmen ne kötü söz söyler ne de gıybet eder. Ne katı kalpli ve kaba, ne de asık yüzlü ve çatık kaşlı ve ne de kaba yapılıdır. Aksine sevecen, mütebessim, kaynaşan ve kendisine kaynaşılan biridir. Adımlarını yavaşça; ne uzun ne de kısa atar.

Ahlaki nitelikleri;

Kendisi dinde orta yol sahibi, titizlikte (vera) ise hassastır. Allah’tan duyduğu muazzam korku kendisni Allah’ın kullarına zarar vermekten ve onları incitmekten men eder. Allah Teâlâ’nın haklarına zarar vermekten ve onları incitmekten men eder. Allah-u Teâlâ’nın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden biridir;

-“Rahman’ın (has) kulları o kimselerdir ki; Yeryüzü’nde tevazu ile yürürler. Kendini bilmezler onlara laf attığında (onları incitmeden) ‘Selam!’ derler (geçip giderler). Ve yine onlar, gecelerini Rablarına secde ederek ve kıyamda durarak geçirirler. Ve yine onlarşöyle derler; -“Ey Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav! Doğrusu onun azabı gelip geçici değil süreklidir!”

Tarikattaki yolculuğu;

Kendisi Terbiye edici İmâm, Islah eden bir davetçi, başarılı bir Muallimdir. Allah-u Teâlâ’ya davet, vaaz, irşad ve Allah kullarını doğru Yol’a sevketme konusunda canlı bir örnektir.

İnsanlara nasihat eder ve onlara dinlerinin inceliklerini öğretir. Onlara Allah’ın onlardan istediklerini ve istemediklerini gösterir.

Sözleriyle ve davranışlarıyla, hatta ve hatta mübarek yüzü ve gülümsemesiyle bile, muhiplerinin ve müridlerinin arasında tam bir eşitlik kurma konusunda son derece hassastır.

Öyle ki;

Kendisiyle beraber olan ve onunla oturan herkes onun kendisini başka herkesten daha çok sevdiğine can-u gönülden inanır. İşte bu yüzden kendisni herkes sevmekte ve kendilerini ona adamaktadırlar.

İdare ve terbiye etmedeki bilgeliği;

İnsanları idare ve onların işlerini düzenleme konusunda metodlarının üzerinde döndüğü eksen, onların ahlak ve adaplarına uygun olan şeylere, İslam’i prensiplere, değerlere ve yüce ideallere tam olarak bağlılık ve İslam’ın ruhunu ve Selef-i Salih (r.anhüm) in Yolunu korumaktır.

O’na göre bir tarikatın şeyhi;

Dine çağıran bir da’vetçi olmasının yanı sıra aynı zamanda Müslümanların bir önderi ve örnek alınan ve o’na göre nakış yapılan bir numunedir. Şeyhlik bir makam, ya da bir liderlik ya da tevesül için bir vesile ve kırıntı toplamak için bir torba değildir.

Devam edecek….

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Muhammed Muta’ el Haznevi hazretleri (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kalb İlacı

24 Haziran 2008

dsc01063-kasyan-fuadyusufoglu.JPG

Kasyane Navale sipi (Nusaybin)

Rivayet edilir ki;

Salihlerden biri, bir topluluğa uğrar. Bakar ki; doktorun biri hastalık ve ilaçtan bahsediyor.

Bunun üzerine doktora sorar:

-“Ey vucutları tedavi eden, kalbleri de tedavi edebiliyor musun?

Doktor şu cevabı verir:

-“Evet tedavi ediyorum. Kalbin hastalığını bana anlat.”

Salih adam:

-“Kalbi fısk-u fucur ile günahlar karartı.”

Doktor cevab olarak şöyle der:

-“Onun ilacı, Allah’a tezarru, istiğfarde bulunup gece gündüz, zari zar ağlamak ve aziz ve Ğaffar olan Allah (c.c.) a ibadet etmeye koşmak, mutlak mülk sahibi olan Allah (c.c.) a bağışlanması için yalvarmaktır. İşte bu KALBLERİN TEDAVİSİSDİR. Şifa ise Allem-ül ğuyub olan Allah (c.c.) tandır.”

Bunun üzerine Salih adam, çığlık attı ve ağlayarak gitti. Gitmeden doktora şöyle demeği ihmal etmedi:

-“Sen ne güzel doktorsun. Kalbimin ilacını buldun.”

Doktor şu karşılıkta bulundu:

-“İşte bu, tevbe edip, sevab işlemeye yönelenin kalbının tedavisidir.”

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Kalbın hastalığı olan Fısk-u fücur den sakınmayı ve kalbin ilacı olan TEVBE-İ NASSUH ile amel etmeyi İhsan eylesin. Amin…

Fuad Yusufoğlu

Tevbe- 2

24 Haziran 2008

dsc02154-girnavas-selalesi-fuad-yusufoglu.JPG

Girnavas Şelalesi

Gene rivayet edilir ki;

Adamın biri pazardan bir köle satın almak ister.

Köle adama şöyle der;

-“Ey efendim, sana üç şartım vardır.”

1-Farz olan namazların vakti geldiği zaman beni namazımı kılmaktan men etme men;
2-Gündüzün bana istediğini yaptır, fakat bana gece hiçbir şey söyleme,
3-Bana evinden bir oda ayırman ve oraya kimsenin girmemesini emretmen,

Adam kölenin şartlarını kabul eder. Köleyi alıp; evine getirir ve

-“Odalara bak hangisini istersen onu seç.” der.

Köle odaları dolaşır içlerinden harap bir oda görür ve efendisine;

-“Ben bunu seçtim.” der.

Bunun üzerine efendisi;

-“Ey delikanlı sen harap olmuş odayı seçtin.”

Köle;

-“Ey efendim; bilmiyor musun harap olan oda, Allah (c.c.) la beraber bulunduğu zaman bağ, bostan olur?”

Köle gündüz efendisine hizmet etmekle meşgul olurdu. Gece ise sabahlara kadar, Allah (c.c.) a ibadetle iştigal ederdi.

Bu hal böyle devam ederken, bir gece efendisi evi dolaşmaya başladı; Kölelerin odasına gelince baktı ki;

Oda aydınlık içinde, köle de secdeye varmış ibadete. Kölenin başında yer ile gök arasında asılmış NURDAN bir kandil var. Köle secdede Allah (c.c.) a şöyle münacatta bulunuyor;

-“Ey Allah’ım; bana efendime hizmet etmeyi vacip kıldın, Ona gündüz hizmet ediyorum. Eğer bu olmamış olsaydı; gece gündüz sana ibadet ederdim. Benı bağışla Allah’ım.”

Kölesinin bu durumuna mutalı olan efendisi, Sabaha kadar ona baktı. Sabah olunca kandil yerinden kalktı, odanın açık tavanı kapandı. Adam eve döndüğünde bu halı karısına anlattı.

İkinci gece karısını alıp; kölenin bulunduğu odanın kapısına geldi. Köleyi gene secdede buldu. Odayı aydınlatan kandil de yerinde idi. Karısı ile birlikte kapıda durup kölenin ibadetini seyrettiler.

Sabaha kadar ağladılar. Sabah olduğu vakit, adam kölesini çağırıp şöyle dedi.;

-“Seni Allah (c.c.) için azad ettim.Ta ki özür dilediğin kişiden kurtulup Allah (c.c.) a gece – gündüz ibadet edesin.”

Bunun üzerine Köle ellerini semaya kaldırıp şöyle dedi;

-“Ey sır sahibi. Sırrı zahir eden kul’un şöhret bulduktan sonra yaşamak istemez kulun”

Sonra Allah (c.c.) a şöyle niyazda bulundu;

-“Ey Allah(c.c.) ım senden ölümümü diliyorum.”dedi ve düşüp öldü.İşte salihlerin, aşıkların ve Allah(c.c.) ı isteyenlerin durumları böyledir..

Kalblerin Keşfi (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri Kalbın hastalığı olan Fısk-u fücur den sakınmayı ve kalbin ilacı olan TEVBE-İ NASSUH ile amel etmeyi İhsan eylesin. Amin…

Fuad yusufoğlu

Allah Korkusu 3

24 Haziran 2008

Çağ-Çağ dersinde küçük bir şelale (Nusaybin)

Avn bin Abdullah (r.a.) der ki;

-“İnsanların, Allah (c.c.) korkusundan gözlerinden yaş akıp vucudun bir yerine isabet ederse, orasını Allah (c.c.) cehenneme haram kılar…

Resülullah (a.s.v.) ın göğsünde ağlamaktan meydana gelen ateşte kaynayan bir tencerenin sesi gibi ses vardı.

Kündi (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) korkusundan ağlamaktan meydana gelen bir damla yaş deryalar gibi cehennem ateşini söndürür.

İbni Semmak (r.a.), nefsini azarlayıp şöyle derdi:

-“Sen zahidler gibi konuşursun, münafıkların işlediği gibi işlersin. Bununla beraber cennete girmeyi istersen. Heyhat. Heyhat… Cennete öyle başka zümreler için hazırlanmıştır ki, onların bizim amellerimizden bambaşka amelleri vardır.

Süfyan-i Servi (r.a.) den rivayet edilir.

Der ki:

Cafer-i Sadık (r.a.) ın yanına girdim ve dedim ki:

-“Ey Allah’ın Resülunun (a.s.v.) torunu bana vasiyet et.

Cafer-i Sadık (r.a.) bana dedi ki;

-“Ey Süfyan: yalancıda, insanlık yoktur. Hased edende de rahatlık yoktur. Zayifin dostu da yoktur. Kötü huylu olan büyük kişi olamaz..

Ben kendisine:

-”Ey Allah (c.c.) ın Resülunun (a.s.v.) torunu, daha çok söyle bana.” dedim.

Cafer-i Sadık (r.a.) dedi ki;

-“Ey Süfyan: Allah (c.c.) ın haram kıldığı şeylerden kendini çek ki; Abid olasın, Allah’ın sana verdiğine razı ol ki; Müslüman olasın, insanlardan kimler seninle sohbet etmeği severse sen de onlarla sohbet et ki; mü’min olursun. Facir ile arkadaşlık etme ki; fıskı fücurunu sana da öğretir. (kişi dostunun dini üzeredir. Sizden biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.) İşlerinde Allah’tan korkanlarla müşavere et.

Ben dedim ki:

-“Ey Allah (c.c.) Resülunun (a.s.v.) torunu Bana daha fazlasını söyle:

Cafer-i Sadık (r.a.) dedi ki;

-“Ey Süfyan; kim ki, kabilesiz izzet sahibi, kuvvetsiz de heybet sahibi olmak isterse, Alla(c.c.) a İsyan etmesin. Zelilliğinden çıkıp, Allah’a itaat etsin. dedi.

Ben dedim ki;

-”Ey Allah Resülullah (a.s.v.) ın torunu, bana daha söyle.

Cafer-i Sadık (r.a.) Dedi ki;

-“Babam beni üç şey üzere terbiye etti.”

-”Bana dedi ki: Ey oğlum!”

-”1-Kötü huylularla dostluk yapan Selamat bulamaz.”

-”2-Kötü yerlere giren itham olunur.”

-”3-Diline hakim olmayan pişman olur.”

İmâm-i A’zem; Hanefi mezhebin kuucusu (r.a.) Anlatır:

-“Cafer-e sadık (r.a.) ile geçirdiğim iki yıl olmasaydı Numan (r.a.) helak olurdu. İmam-e A’zem (r.a.) bunu söylemekle Tasavvuf’un ehemmiyetini belirtmiştir.”

Ahmet bin Hambel; Hambeli mezhebin kurucusu (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) korkusu beni yemekten içmekten alıkoyuyor. İştahım kesiliyor.”

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.); Şafi-i Mezhebin kurucusu der ki;

-“Hem âlim ol, hem de mutassavvuf. Eğer sadece âlim olur daTasavvuf ehli olmazsan kalbin katı olur; Eğer Tasavvuf ehli olur da, İlim sahibi olmazan sen zaten yolu kayıb etmişsin. Bu halinle başkalarına nasıl yol göstereceksin.”

İbni Mubarek (r.a.) der ki; ben Vehb bin Vird’e (r.a.) sordum:

-“Allah (c.c.) a isyan eden kimse ibadetten zevk alabilir mi?

Vehb bin vird (r.a.) dedi ki;

-“Hayır. Allah (c.c.) a İsyan etmeyi kasd eden de ibadette zevk bulamaz.”

Mükaşefetül Kulub (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri kendisinden korkan ve onun dostlarıyla oturup kalkan Kullarından eylesin.Amin…

Fuad Yusufoğlu