‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar
Girnavas Mevki-i Nusaybin
Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu)- 5
Ebû Hafs-i Haddad (r.a.) hacca gitmişti. Hac dönüşünde, Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin talebeleri karşıladılar.
Onlara;
-“Yol hediyem şu sözümdür; Eğer bir arkadaşınız size saygısızlık ederse, onu özür dilemeye teşvik edin’ Fakat siz, dilediğinden çok özür dileğin. Eğer kırgınlık gitmemişse ve hakkın da kendi tarafınızda olduğunu kanaat getirirseniz, yine arkadaşınızı en güzel bir şekilde özür dilemeye teşvik edin ve siz de özür dileyin! Kırk gün buna devam edin! Yine kırgınlık gitmezse, o zaman kendinize şöyle deyin; ‘Ey Ahmak nefs! Ne inatçı, ne bencil, ne vurdumduymaz, ne edepsizsin! Sende biraz olsun mertlikten bir eser yoktur. Kırk gün arkadaşın senden özür diledi de özrünü kabul etmedin. Ben senden el etek çektim. Sen bilirsin, nasıl istiyorsan öyle ol!” buyurdu.
Talebesi Ebû Osman (r.a.) şöyle anlatıyor;
Ebû Bekr-i Hanefiyyen’ın evindeydim. Ebû Hafs-i Haddad (r.a.) da oradaydı. Arkadaşlar bir dostumuzdan bahsettiler.
Ben de;
-“Keşke, o da burada olsaydı!” dedim.
Ebû Hafs-i Haddad (r.a.);
-“Kağıt, kalem olsaydı, ona gelmesi için mektub yazardım.” Buyurunca
Ben;
-“Burada var.” Dedim.
Ebû Hafs-i Haddad (r.a.);
-“Fakat ev sahibi çarşıya gitti. Eğer orada öldüyse, bunların varislerin malı olur. Böyle olunca onlarla yazı yazılmaz.” Buyurdu. O kalem kağıdı kullanmadı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Girnavas Mevki-i Nusaybin
Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu)- 6
Ebû hafs-i Haddad (r.a.), Ebû bekr-i Şibli’ (r.a.) nin evinde kırk gün misafir kaldı. çeşit çeşit yemeklerini yedi.
Ayrılıp giderken yanına vardığında;
-“Ey Şibli! EĞER YOLUN Nişabur’e uğrarsa, yanıma gel! Misafirperverlik nasıl oluyormuş, sana öğreteyim.”
Şibli (r.a.) de;
-“Ben ne yaptım ki?”
Ebû Hafs-i Haddad (r.a.);
-“Başka ne yapacaksın, külfete girerek çeşitli yemekler hazırladın. Civanmertlikte bu yoktur. Misafir gelince öyle davranmamalı ki, hizmet ederken üzerine bir ağırlık çökmemeli, gittiği için de ferahlanmamalısın! Külfete girdiğinde gelişi ağır gelir, gittiğinde de rahatlarsın. Böyle ev sahibliği olmaz.” Buyurdu.
Bir müddet Sonra im’am-i Şibli hazretleri (r.a.) kırk arkadaşıyla beraber Nişabur’a geldi. Ebû Hafs-i Haddad (r.a.) a uğradı.
Ebû Hafs-i Haddad (r.a.) o gece kırkbir (41) mum yakmıştı. İmâm-i Şibli hazretleri (r.a.) bunları görünce;
-“Bu ne hal böyle?” dedi.
Ebû Hafs-i Haddad (r.a.);
-“Ne oldu?” buyurdu.
Şibli (r.a.);
-“Külfete girmeyin demiştiniz. Bu mumlar ne böyle?” dedi.
Ebû hafs-i Haddad (r.a.);
-“Öyleyse onları söndür.” Buyurdu.
Şibli (r.a.) de kalkıp hepsini söndürmeye uğraştı ise de, yalnız bir tanesini söndürebildi.
Bunun üzerine Ebû Hafs-i Haddad (r.a.);
-“Sizi Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) gönderdi. Ben de Allah rızası için kırk (40) mum yaktım. Bir tanesini de kendim için yaktım. BENİM İÇİN OLAN MUMU SÖNDÜRDÜN. Allah (c.c.) rızası için olanı söndüremedin. Sen Bağdad’da her yaptığın şeyi benim için yapmıştın. Seninki külfet oldu, benimki ise külfet olmadı.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Çağ-çağ barajı (Sonbahar mevsimi) Nusaybin
Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu)- 7
Talebesi Ebû Osman (r.a.) şöyle anlatıyor;
Ebû Hafs-i Haddad (r.a.) a;
-“İnsanlara nasihat etmek, ilim öğretmek istiyorum.” Dedim.
Bana;
-“Sende bu hal neden hasıl oldu?” buyurdu.
Ben de;
-“İnsanlara şefkat hissinden.” Dedim
Bana;
-“İnsanlara şefkat hissi sende ne derecededir?” buyurdu.
Ben de;
Öyle bir durumdadır ki, bütün günahkarların yerine Cehennemde yanmaya hazırım.” Dedim.
İzin verip bana nasihatle;
-“Önce kendine, sonra etrafındakilere nsihat et! Etrafındaki halk topluluğu seni şimartmasın! Çünkü cemaat dışına, Cenab-i Hak ise içine nazar eder., bakar.” Buyurdular.
Ben bir yerde sohbet ederken, Hocam gizli bir köşeye saklanmışlar. Sohbet bitince, sadaka isteğen bir kimseye herkesten önce gömleğimi çıkarıp verdim.
O anda Ebû Hafs-i Haddad (r.a.);
-“Seni yalancı, in bakayım o kürsiden.” Dedi.
Hatamı sorduğumda hocam bana;
-”Hem halka karşı beslediğin şefkat ve merhametten bahsediyorsun. Hem de sadakayı acele ile verip, hepsinden önce sevaba ben kavuşayım diyorsun! Şayet önce söylediğin da’van üzere olsaydın, bu bencilliği yapmazdın. İn bakalım oradan? Orası senin yerin değildir.” Buyurdu.
Ebu Zekeriye (r.a.) da şöyle anlatıyor;
Malım olmasına rağmen fakirlikten korkardım. Bir gün Ebû Hafs-i Haddad (r.a.) bana;
-“Eğer Allah-u Teâlâ sana fakirliği takdir etti ise, kimse seni zengin yapamaz.” Buyurdular. Bunun üzerine ben de fakirlik korkusu kalmadı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Girnavas tepesinde kazı çalışmalrın eseri (Nusaybin)
Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu)- 8
Talebesi ve damadı olan Hayri-i Nişaburi şöyle anlatıyor;
Nişabur’a ona talebe olmak için gitmiştim. Henüz çok gençtim. Yanına gittim. Bana;
-“Sen henüz gençsin, bizimle oturamazsın.” Buyurdular. Ve beni kabul etmediler.
Çıkarken arkamı dönerek gitmedim. Arka arka giderek çıktım. KALBİM ONA ÇOK ISINMIŞTI. Bir müddet sonra kapısına tekrar vardım, bekledim. Bir yere gidemiyordum.
İçimden;
-“Şu kapının önüne bir çukur kazayım, içine gireyim ondan çık emri gelinceye kadar orada durayım.” Diyordum.
Hatta yapmaya da karar vermiştim. Sonra sadakatımı anladı ve beni çağırdı. Huzuruna aldı. Gönlümü hoş etti ve Talebeliğe kabul etti.”
Bir gün Ona;
-“Aklı başında bir kimse, kendisine zülmeden birini ma’zur görebilir mi?” diye sordular.
O da şu cevabı verdi;
-“Evet, mümkündür. Ama o zülmedeni, kendisine Allah-u teâlâ tarafından gönderilmiş bir ni’met olarak bilirse!..”
Ebû Hafs-i Haddad-i Nişaburi (r.a.) nın mübarek lisanında çıkıp gönüllere te’sir eden kıymetli sözleri çoktur.
Buyurdular ki;
-“Hakiki âlim, suali cevablandırırken, kıyamette, ‘Bu cevabı nereden buldun’ diye sorulacağından korkan kimsedir.”
-“Tasavvuf, baştan başa EDEPTİR. Zira her vaktin bir edebi her makamın bir edebi vardır. Her halin bir edebi vardır. Vakitlerle ilgili edebe riayet edenler (vaktini iyi şeylerle geçirenler) veli olan kimselerin makamına ulaşırlar. Edeb’i TERK edenler, Allah-u Teâlâ’ya yakin olduklarını zanettikleri halde, ondan uzaktırlar. Bazı kullar da vardır ki, kendilerinin zanettiklerinden daha yüksek bir mertebeye sahibtir, daha sevgilidirler.”
-“Kulu, Allah-u Teâlâ’ya yaklaştıran en iyi vesile, kulun her halükarda daimi surette O’na ihtiyaç duyması, bütün işlerde sünnet-i seniyeye dört elle sarılması ve gıdayı HELAL yoldan te’min etmesidir.”
-“Mürüvvet, insafı yerine getirmek ve hiç kimseden intikam almayı istememektir.”
-“Yirmi yıl kalbimizi muhafaza etmeye çalıştık. Kötülüğün oraya girmemesi için kapısında bekledik. Aradan bir zaman geçti. Öyle bir hal aldı ki, BEKLEYEN DEĞİL BEKLENEN olduğumuzu anladık.”
-“Zamanın fesada varmasına şu üç topluluğun haraketi, sebep oldu;”
-“1-İrfan sahibi olduklarını iddia edenlerin GÜNAH İŞLEMESİ,”
-“2-Muhabbet ehli olduklarını söyleyenlerin HİYANETİ.”
-“3-Allah yolunda olduklarını söyleyenlerin YALANI.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Ebu Hafs-ı Haddad en- Nişaburi (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu);
02 Ocak 2009Çağ-çağ deresi Girnavas mevki-i (Nusaybin)
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu);
Evliyanın büyüklerinden. İsmi, İbrahim bin İsmail el-Havvâs olup, künyesi Ebû ishak’dır.
Cüneyd-i Bağdad’l hazretleri (r.a.) nın talebelerinden olup, Ebû ca’fer Huldi ve Sürvân-i Kebir’in üstadıdır. Yüksek makam ve kerametler sahibiydi. Bağdad’lıdır. 291 (M. 903) yılında Rey Camii’nde vefat etti. Gasl ve tekfinini Yusuf bin el-Hüseyin Yaptı.
Havvâs, hurma yaprağından ‘zenbil’ dokuyucu demektir. Herkes tarafından medh edilmiş, kendisine tevekkül edenlerin Reis’i denilmiştir.
Konuşmaları hep hikmet doluydu. Seferleri meşhurdur. Defalarca Mekke’ye gitti. Sefere çıkacağı zaman ve başka zamanlarda, iğne iplik, makas ve su kabını yanından eksik etmezdi.
Çağırılan bütün da’vetlere sünnet olduğu için gider. Fakat bir şey yemezdi. İnanlara nasihat ederdi. Da’vetten sonra hemen evine dönerdi. Evinde yenecek bir şey bulunmaz, bu sebeple ne yiyip, ne içtiği bilinmezdi.
İbarahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) anlatır;
-”Bir sene Hacca gitmeye niyet ederek yola çıktım. Ne zaman Ka’be-i Şerif tarafına gitmek istedimse, gayri ihtiyarı ters istikamete doğru gidiyordum.”
-”Allah-u Teâlâ’nın iradesi beni bu tarafa çekiyordu. En sonunda İstanbul tarafına gitmeye karar verdim. Şehre girdim. Yüksek bir köşk gördüm. Kapısı önünde, bir kısım insanlar toplanmıştı.”
Yaklaşarak;
-“Niçin toplandınız?” diye sordum.
Onlar da;
-“Rum kayserinin kızı delirmiş, çare bulmak için doktorlarını topladı.” Dediler.
Bunda bir hikmet olsa gerekir deyip içeri girdim. Oda’da Kayser’in kızını gördüm.
Bana bakarak;
-“Ey İbrahim-i Havvâs! Hoş geldiniz.” Dedi.
Ben hayret ederek;
-“Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sorunca,
Bana;
-“Canımı canan’a teslim etmek istedim. Ve Hak Teâlâ’dan sevdiği bir kulunu yanımda bulundurmasını niyaz ettim.”
Bana;
-“Üzülme, yarın İbrahim-i Havvâs dostum sana gönderilir. Buyuruldu.’ Dedi.
Bunun üzerine İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.);
-“Peki hastlığınız nedir? “ diye sordum.
Kız da;
-“Bir gece dışarı çıkıp, ibret nazarı ile gökyüzüne baktım. Allah-u Teâlâ hazretleri, beni benden aldı. Kendimden geçtim. (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) kelimesi dilime, Ma’nası kalbime geldi. Bu kelimeyi dilimden düşürmez oldum. Bu sebepten bu halime delilik âlameti, bana da deli, dediler.” Diye cevab verdi.
O zaman;
-“Bizim diyara gelmek ister misin?” deyince
O da;
-“Sizin diyarda ne vardır?” dedi.
Ben de;
-“Mekke, Medine, Beytilmukaddes oradadır.” Diye cevab verince
Bana ;
-“Sağ tarafıma bak.” Dedi.
Baktım, bir düzlükte Mekke, Medine ve Beytülmukaddes karşımda duruyor gördüm.
Az sonra bana;
-“Vakit yaklaştı, istek ve arzu haddi aştı.” Dedi ve Kelime-i Şehâdet getirip ruhunu teslim etti.
<<< İbrahim Havvas hazretlerinin diğer bir yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 2
02 Ocak 2009Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 2
Talebelerinden biri anlatır;
İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ile yola çıkmıştık. Yola çıkarken buyurdu ki;
-“Yol boyunca ikimizden birinin ‘Reis’ olması lazımdır. Yollardaki işlerin idarsi onun elinde olacak.”
Ben de;
-“Reis siz olun efendim.” Dedim.
Kendisi;
-“Reis olursam, benim söylediklerime itiraz etmiyeceksin.” Buyurduğunda
Ben;
-“Peki efendim.” Dedim.
Yolumuza devam ettik. Yolda bir konağa gelince;
-“Otur.” Buyurdu.
Kuyudan su çekti, bana ikram etti. Odun getirdi, ateş yaktı. Ne zaman bir iş yapacak olduysam musaade etmedi.
-“Madem ki ‘Reis’ benim. Benim dediğim olacak.” Buyurdu.
Yolda şiddetli bir yağmura tutulduk, paltosunu çıkarıp, sabaha kadar ayakta üstüme tuttu. Ben çok sıkılıyordum.
Sabah olunca;
-“Keşke ‘Reis’ ben olsaydım.” Dedim
Yolumuza devam edip, hacca gittik.
Hacdan sonra bana;
-“Evladım, ‘Reis’ olduğun zaman sana yaptığım gibi yaparsın. Reis, başkalarına hizmet ettiren değil, onlara hizmet eden, onların dünya ve ahiret saadeti için çalışan kimsedir. Reis, başkalarından gelen sıkıntılara severek katlanan insandır.”
İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) birgün Bağdad’da Salihlerden birkaç kişiyle birlikte bir yerde oturuyorlardı. O esnada yanlarına bir genç geldi.
İbrahim-i Havas hazretleri (r.a.) arkadaşlarına buyurdu ki;
-“Bu gencin Yahudi olduğunu zanediyorum.”
Arkadaşları, bu söze pek kulak vermediler.
Genç gelip oradakilere sordu;
-“Bu zat benim için neler söyledi?”
Onlar da;
-“Senin Yahudi olduğunu söyledi.” Dediler.
Genç hemen İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) nin ellerine sarılıp, Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.), Müslüman olmasının sebebini sordu.
Genç;
-“Efendim, biz kitabımızda şöyle okuduk ki; ‘Sıddık’, ya’ni hakiki bir Müslüman firasetinde yanlışlık olmaz.”
-“Kendi kendime dedim ki; ‘Müslümanlar arasında sıddık olanlar bulunabilir.”
-“Çünkü onlar;”
-“Biz Allah-u teâlâ’dan başka her şeyi kalbimizden çıkarırız.”diyorlar
-“İşte bu düşünce ile sizin yanınıza geldiğimde, benim Yahudi olduğumu hemen anladınız. Buradan sizin ‘Sıddık’ olduğunuzu anladım. Bunun için Müslüman oldum.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 3
02 Ocak 2009Nusaybin’den YAKİN KÖYLERİN GÜRÜNÜŞÜ (Nusaybin)
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 3
İbrahim Havvâs hazretleri (r.a.) anlatır;
-“Hacca giderken bir rahiple karşılaştım. Onunla yedi gün yolculuk yaptım.”
Bir ara rahip;
-“Senin dinin mi, yoksa benim dinim mi haktır, şu suyun üzerinde yürüyüp tecrübe edelim.” Diyerek ırmağın üzerinde yürüyüp karşıya geçti.
Rahibin bu halina hayret ettim;
-“Ya Rabbi, beni bu rahibe karşı mahcup etme.” Diye dua ettim. Besmele çekip, su üzerinde karşıya geçtim.
Rahip;
-“Bu olmadı, ikimiz de geçtik.” Dedi.
-”Bir müddet daha yola devam ettik. Karınlarımız acıkınca, rahip cebinden çıkardığı kağıda bir şeyler karalayarak yemek istedi. Önümüzde bir köpek çıktı. Ağzında bir dilim ekmek vardı. Rahip bu ekmeyi aldı.”
Bunun üzerine;
-“Ya Rabbi beni yine utandırma.” Diye dua ettim.
Hemen Nur yüzlü bir genç, içinde çeşitli nefis yemekler bulunan bir tepsi getirip bıraktı.
Gelen iki yemek arasındaki farkı gören rahip;
-“Benim yaptığım sihir idi. Senin ki gerçekten kerâmettir.” Diyerek hemen Kelime-i Şehadet getirip Müslüman oldu.”
İbrahim Havvâs hazretleri (r.a.) anlatır;
-“Bir yolculukta idim. Vakit gece yarısı idi. Adamın biri karşıma çıkıp,”
Bana dedi ki;
-“Ya İbrahim! Sen aç ve susuz değil misin?”
Gerçekten de uzun zamandan beri açtım.
Ve ona;
-“Aç ve susuz olduğumu.”Söyledim.
Hemen bir tas su ile biraz yiyecek verdi. Bunları yedim. O başka tarafa, ben de başka yöne ayrıldım.
O yemekleri yedikten sonra bir daha hiç acıkmadım. O kimsenin kim olduğunu hâlâ bilmiyorum.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 4
02 Ocak 2009Girnavas mevki-i (Nusaybin)
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 4
Hamid-i Esved Hazretleri (r.a.) anlatır;
-“İbrahim-i Havvâs hazreteleri (r.a.) ile Medine’de idik. Kendisi kalabalık bir cemaate va’z veriyordu.”
Birisi, halkı yararak yanına varıp elini öptü.
Ona sordum;
-“Sen Onu nereden taniyorsun?”
O da;
-“Ben aslen Taif’liyim hanımım ve çocuklarım geçen sene hac esnasında vafet ettiler. Baki’ kabristanına defn ettik. Çok üzüldüm.”
Devamli kabirlerini ziyaret ediyordum.
-“Bir gün kabristanda birisiyle karşılaştım. Ona durumu arz ettim. Beni teselli etti. Bana anlatıklarından çok duygulanmıştım.
Kendisine;
-“Efendim isminiz nedir?” diye sordum. Bir türlü caveb vermedi. Çok ısrar etmeme rağmen yine söylemedi.
Biraz uzaklaşınca;
-“Ben İbrahim-i Havvâs’ım.” Dedi.
-“Kabristanda gördüğüm zat, işte bu va’z verendir. Görür görez onu tanıdım.”
İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) Medine’ye Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in Revda-i şerifini ziyarete gidiyordu.
Çölde hayvanlar susamışlar, ölme derecesine gelmişlerdi. Yanında bulunan bir kayaya eli ile vurdu. Ve Allah-u Teâlâ’nın ihsaniyle oradan su fışkırdı. Bütün hayvanlar oraya gelip su içtiler.
Yanına bir zat gelip sordu;
-“Nereye gidiyorsun?”
İbrahim-i Havvâs (r.a.);
-“Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) in Revdasiniı ziyaret etmeğe.” Dedi.
Gelen kimse;
-“Bizden de Selam söyler misin?” deyince
İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.);
-“Olur ama kimin selamı var diyeceğim?” dedi.
O gelen de;
-“Kardeşin Hızır’ın selamı var dersiniz.” Dedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 5
02 Ocak 2009Girnavas şelalesi (Nusaybin)
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 5
Birgün bir rahip İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ne gelerek dedi ki;
-“Duyduğuma göre bir yere gidecek mişsin, acabe size yol arkadaşı olabilir miyim?”
İbrahimi Havvâs (r.a.);
-“Olur.” Buyurdu.
Nihayet yola çıktılar. Uzun bir yolculuktan sonra bir ovaya gelip, bir ağaç altına oturdular.
Rahip dedi ki;
-“Ben çok acıktım. Yemeğimiz de yok.”
Rahib sözlerine devam etti;
-“Rabbim sevdiği kulunu sıkıntıda bırakmaz.” Diyordun, haydi Rabbine dua et de yemek göndersin.”
İbrahim-i Havvâs Hazretleri (r.a.) rahibin bu sözleri karşısında;
-“Ya Rabbi’ beni bu rahibin yanında mahcup etme.” Diye dua etti.
O anda gökten bir sofra indi. Çeşitli yemekler vardı, beraberce yediler. Akşama kadar yola devam ettiler.
İbrahim-i Havvâs (r.a.) Akşam namazını kıldıktan sonra rahibe buyurdu ki;
-“Bu sefer de sen dua et de yemek gelsin.”
Rahib bir kenara oturup düşünmeye başladı. Bir de baktılar ki, aniden bir sofra geldi. Sofrada, daha çok çeşit yemekler vardı.
İbrahim-i havvâs hazretleri (r.a) bu duruma çok şaşırdı. Merakla sordu;
-“Sen nasıl dua ettin de bu yemek geldi.”
Rahip;
-“Efendim! Size birinci müjdem, Kelime-i şehadettir. Kenarda oturunca, içimden kelime-i Şehadet getirdim. Zünnarımı kopardım. İkincisi’de Ya Rabbi! Yanımda bulunan İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) in hurmetine bize yemek gönder.”
Diye dua ettim.
-“Allah-u teâlâ ihsan buyurarak, bize bu yemekleri gönderdi.”
Rahip iman ettikten sonra, İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ile birlikte hacca gitti. Ve orada vefat etti.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 6
02 Ocak 2009Girnavas mevki-i Şelale (Nusaybin)
İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu)- 6
İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) a;
-“İmanın hakikatı nedir?
Diye soran kimseye;
-“Bu sorunuzun cevabı laf ile değil, yaşayarak görerek verilir. Şimdi ben Mekke-i Mükerreme’ye gidiyorum. Eğer benimle gelirsen, yolculukta sorunun cevabını alırsın. Buyurdu.
O zat diyor ki,
-“İbrahim-i Havvâs hazretlerini (r.a.) nın teklifini kabul ettim. Yola çıktık. Yolculuğumuzun her gününde, iki tabak yemek ile iki bardak su gaibden zuhur ediyordu. Yiyeceklerin yarısını bana veriyor, diğerini de kendisi için ayırıyordu.”
-“Bir gün çölün ortasında ata binmiş yaşlı bir zat yanımıza geldi. İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.) ile bir miktar konuştular. Sonra atına binerek yanından uzaklaştı.”
Ben;
-“Efendim bu gelen ihtiyar kim idi?” dedim.
İbrahim-i Edhem hazretleri (r.a.);
-“Yolculuğumuzun başında bana sorduğunuzun cevabıdır.” Buyurdu.
Ben;
-“Anlayamadım efendim.” Deyince
İbrahim-i Havvâs hazretleri (r.a.);
-“Bu gelen zat Hızır aleyhisselam idi. Seninle beraber yolculuk yapalım diye teklif etti. Allah-u Teâlâ’dan başkasına güvenmek, itimad etmek gibi bir hal olur, tevekkülüm bozulur diye korktuğum için, teklifini kabul etmedim. İşte sorduğunuz imanın hakikatı, Allah-u teâlâ’dan başkasına güvenmemektir.” Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri İbrahim-i Havvâs (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı af eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu