‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Girnavas-CİN TEPESİNDE- KÜÇÜK BİR ŞELALE Nusaybin

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 3

İmâm-i Şafi-i (r.a.), İmâm-i Malik (r.a.) ın yanına geldiği zaman, yirmi yaşlarında bulunuyordu. İmâm-i Mâlik (r.a.) onu himayesine alıp, dokuz yıl müddetle ilim öğretti.

İlimde yüksek bir ereceye ulaşan İmâm-i Şafi-i (r.a.) Mekke’ye dönünce, oraya gelen Yemen valisi, onu Yemen’e götürüp kadılık vazifesini verdi. Beş yıl kadar bu görevi yaptıktan sonra, Bağdad’a giderek, ilmini ilerletmek için İmâm-i A’zam’ın (r.a.) talabesi olan İmâm-i Muhammed (r.a.) den ders almaya başladı.

İmâm-i Muhammed (r.a.) onu kendi himayesine alıp, yazmış olduğu kitablarını okutmak suretiyle, Irak’ta tedvin edilen fıkıh ilmini ve Irak’ta meşhur olan rivayetleri öğretti.

İmâm-i Muhammed (r.a.) ayrıca İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin üvey babası idi. İmâm-i Şafi-i (r.a.) onun ilminden ve kitablarından çok istifade etmiştir.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) bu hususta şöyle demiştir;

-“İlimde ve diğer dünya işlerinde, İmâm-i Muhammed (r.a.) kadar bana kimse faydalı olmamıştır.”

Ebû Ubeyd (r.a.) şöyle demiştir; İmâm-i Şafi-i (r.a.) dan duydum. Buyurdu ki;

-“İmâm-i Muhammed (r.a.) den öğrendiğim mes’elelerle ve ilimle, bir deve yükü kitab yazdım. Eğer o olmasaydı ilim kapısının eşiğinde kalmıştım.”

-“Bütün insanlar ilimde, Irak âlimlerinin, Irak âlimleri de Kûfe âlimlerinin çocuklarıdır. Onlar da Ebû Hanife (r.a.) nın çocuklarıdır.”

Ya’ni bir babanın çocukları için lazım olan nafakayı kazanıp, çocuklarını beslemesi gibi, Ebû Hanife (r.a.) de kendinden sonrakileri böylece ilimle beslemiş ve doyurmuştur. İmâm-i Şafi-i (r.a.) ayrıca Selim-i Râi (r.a.) sohbetine kavuşup, vilayet (Evliyalık) makamlarına da kavuştu.

Dersleri ve Talebeleri;

İmâm-i Şafi-i (r.a.), Bağdad’da İmâm-i Muhammed (r.a.) den aldığı dersleri tamamlayıp, mekke’ye döndü. Burada bir müddet inceleme ve araştırmalar yapıp, ayrıca talebelerine ders verdi.
Bilhassa hac mevsiminde çeşitli İslâm beldelerinden gelen ilim adamları ondan ilim öğrenirlerdi. Mekke’de bu ikameti dokuz yıl kadar sürdü. Sonra tekrar Bağdad’a gitti.

Bu sırada bağdad İslâm âleminin önemli bir ilim merkezi idi. Burada bulunan âlimler, İmâm-i Şafi-i (r.a.) ye hürmet göstermiş ve ilim talebeleri onun etrafında toplanmıştır.

Bağdad âlimleri dahi ondan ders almışlardır. Daha önce Mekke’de İmâm-i şafi-i (r.a.) ile görüşen ve ondan hadis dinleyen Ahmed bin Hambel (r.a.) talebe olmuş, onun üstünlüğüne hayran kalmıştır.

Yine İmâm-i şafi-i (r.a.) ile emsâl olan İshak bin Râheveyh (r.a.) ve benzerleri ondan ilim tahsil etmiştir. Herkes onun dersine koşuyor ve verdiği fetvalara hayran kalıyordu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) Nusaybin

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 4

Ders ve fetvâ vermekte uyguladığı usûl, geniş olarak açıkladığı istinbat (kaynaklardan hüküm çıkarma) usûlü olan, “Usûl-i fıkıh ilmi” idi. O buna göre açıklamalarda bulunuyordu.

Güzel ve açık konuşması, ifade ve izah tarzı, munazara kuvveti ve te’sir bakımından çok güçlü idi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) Bağdad’da bulunduğu sırada (El Kitab-ül Bağdadiye) adını verdiği eserini yazdı.

İmâm-i şafi-i (r.a.) nin üstün şahsiyetine ve yüksek ilmine hayranlık duyarak, ondan ders alıp ilim öğrenen talebelerinden bir kısmı şunlardır.

Ahmed Bin Hanbel (r.a.), İshak bin Râheveyh (r.a.), Ez-Za’ferani (r.a.), Ebu Sevr İbrahim bin Halid (r.a.), Ebu İbrahim Müzeni (r.a.), Rebi’ bin Süleyman-i Muradi (r.a.) gibi bir çok âlim.

Daha sonraki asırlarda, Şafi-i mezhebinde yetişmiş âlimlerden meşhur olanlardan bazıları da şunlardır;

Hadis âlimlerinden İmâm-i Nesâi (r.a.), Kelâm (akaid) âlimlerinden Ebü’l-Hasan-i Eş’ari (r.a.), İmâm-i Mâverdi (r.a.), İmâm-i Nevevi (r.a.), İmam-ül Harameyn Abdülmelik bin Abdullah (r.a.), İmâm-i Ğazali (r.a.), İbn-i Hacer-i Mekki (r.a.)….Kaffâl-l Kebir, İbn-i Subki (r.a.), İmâm-i Suyuti (r.a.) v.b.

İmâm-i Nesâi (r.a.) nin (Sünen) i meşhurdur.

İmâm-i Eş’ari (r.a.), Ehl-i sünnet i’tikadının iki imâmından birisidir. Hocalarının zinciri İmâm-i Şafi-i (r.a.) ye ulaşır.

İlimdeki Üstünlüğü;

İmâm-i şafi-i (r.a.) ilim, zühd, ma’rifet, zekâ, hafıza ve neseb bakımlarından zamanındeki âlimlerin en üstünü idi. Onüç yaşında iken, Harem-i şerif’de;

-“Bana istediğinizi sorunuz?” derdi.

Onbeş yaşında iken fetva verirdi. Zamanın en büyük âlim’i olan üçyüz bin Hadis-i şerifi ezbere bilen İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.) ondan ders almaya gelirdi.

Çok kimse, İmâm-i Ahmed (r.a.) e;

-“Böyle büyük bir âlim iken, kendi çocuğun gibi bir genç karşısında nasıl oturuyorsun?” dediklerinde

İmâm-i Ahmed Bin Hanbel (r.a.);

-“Bizim ezberlediklerimizin ma’nalarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında kalacaktım. O DÜNYAYI AYDINLATAN BİR GÜNEŞTİR. Ruhlara gıdâdır.” Derdi.

Bir kere de, İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.);

-“Fıkıh kapısı kapanmıştı. Allah-u Teâlâ, bu kapıyı, kullarına İmâm-i Şafi-i (r.a.) ile tekrar açtı.” Dedi.

Başka bir seferde İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.);

-“İslamiyette, şimdi Şafi-i (r.a.) den daha çok hizmet eden birini bilmiyorum.” Dedi.

İmâm-i Ahmed bin Hanbel (r.a.) yine buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ her yüz yılda bir âlim yaratır, benim dinimi, herkese onunla ile öğretir.” Hadis-i Şerif’inde bildirilen âlim, İmâm-i Şafi-i (r.a.) dir

Hadis-i şerifte;

-“Kureyşe sövmeyiniz. Zira kureyşli bir âlim, yeryüzünü ilimle doldurur.” Buyuruldu.

İslâm âlimleri bu hadis-i şerif, İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin geleceğini bidirmiştir, demişlerdir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas civarında bir küçük şelale (Nusaybin)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 5

Ahmed bin Hanbel (r.a.) in oğlu Abdullah (r.a.) babasının İmâm-i Şafi-i’ye çok ‘dua’ ettiğini görerek sebebini sorunca;

-“OĞLUM, İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin insanlar arasındaki yeri, GÖKTEKİ GÜNEŞ GİBİDİR. O RUHLARIN ŞİFASIDIR.” Demiştir.

Ebü’l-Kasım bin Selam (r.a.);

-“Nice âlim ve faziletli kimselerle görüştüm. Şafi-i hazretleri (r.a.) gibi âlim ve fâdıl bir kimse görmedim.” Demiştir.

Ahmed Bin Hambel (r.a.);

-“Eline kağıt kalem alan herkesin İmâm-i Şafi-i (r.a.) ye şükran borcu vardır.” Demiştir.

İbn-i Uyeyne (r.a.) ye İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin vefât haberi ulaşınca; şöyle demiştir;

-“Eğer o vefât ettiyse, zamanın en faziletlisi vefât etmiştir.”

İmâm-i Şafi-i (r.a.) rivayet ettiği hadis-i şerifler, Sahih-i Müslim de, Sünen-i Ebı Dâvud, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Nesâi, Sünen-i İbni Mace ve Sahih-i Buhâri’nin ta’likatında yer almıştır.

Kendisinden hadis-i şerif işitip rivayet ettiği zatlar;

Müslim bin halid ez-Zencir (r.a.), Mâlik bin Esed (r.a.), İbrahim bin Sa’d (r.a.), Sa’id bin Salim (r.a.), Abdulvahhab es-Sakafi (r.a.), İbn-i Aliye (r.a.), İbn-i Uyeyne (r.a.) ve diğer hadis âlimleridir.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) den de Ahmed bin Hanbel (r.a.), Süleyman bin Davud el-Haşimi (r.a.), Ebu Bekir Abdullah bin Zübeyr el-Hamidi (r.a.), İbrahim bin Münzir (r.a.), Ebu Sevr İbrahim bin Halid (r.a.), Ebu Ya’kub Yusuf bin yahya (r.a.)ve diğer bir çok zat Hadis-i şerif rivayet etmişlerdir.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin rivayet ettiği hadis-i şeriflerden biri şudur;

-“Kendisine yumuşaklık verilen kimseye, dünya ve ahret iyilikleri verilmiştir. YUMUŞAKLIKTAN MAHRUM OLAN KİMSE, dünya ve ahret iyiliklerinden mahrum olur.”

İctihadı (Mezhebi);

İmâm-i Şafi-i (r.a.) ikinci defa Bağdad’a gidişinden sonra, Bağdad’daki siyası ve fikri kargaşalıklar sebebiyle Mısır’a gidip, ömrünün sonuna kadar orada kalmıştır.

İmâm-i Şafi-i (r.a.), İmâmi Malik (r.a.) in ve imâm-i A’zam (r.a.) ın talebesi İmâm-i Muhammed (r.a.) ın derslerine devam ederek İmâm-i A’zamın ve İmâm-i Mâlik (r.a.) in ictihad yollarını öğrenip, bu iki yolu birleştirdi. Ve ayrı bir ictihad yolu kurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas (Cin tepesi) mevki-i Nusaybin

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 6

Kendisi çok beliğ, edib olduğundan, ayet-i kerimelerin ve hadisi-i şeriflerin ifade tarzına bakıp, kuvvetli bulduğu tarafa göre hüküm verirdi.

İki tarafta da kendi usûlüne göre kuvvet bulamazsa, o zaman KIYAS Yolu ile ictihad ederdi.

Böylece Müslümanların ibadetlerinde ve işlerinde uyacakları bir yol göstermiştir.

Onun kendi usûlüne göre şer’i delilerden çıkardığı hükümlere, Ya’ni gösterdiği bu yola “Şafiî Mezhebi” denildi.

Ehl-i Sünnet i’tikâdında olan Müslümanlardan, amellerini ya’ni ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara “Şafiî” denir.

Allah-u Teâlâ, bütün Müslümanlardan tek bir iman istemektedir. İslamiyette, İmanda, İ’tikadda, tefrikaya, ayrılığa izin vermemiştir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin inandığı ve bildirdiği ve Eshab-i Kiramın naklettiği gibi iman eden Müslümanlara “Ehl-i Sünnet vel-Cemaat” veya kısaca ‘Sünni’ denir.

Kur’an-i kerimde ve hadis-i şeriflerde hükmü açıkça bildirilmemiş olan bazı ibadetlerin ve günlük muamelelerin tarifinde ve yapılışında, Sünni Müslümanlara mezheb İmâm-i olan büyük İslam âlimleri tarafından gösterilen ve Allah-u Teâlâ’nın rızasına kavuşturan yollara, ameli mezhebler (Veya fıkhı mezhebler) denilmiştir.

Mezheb İmâm-i olan büyük İslam âlimlerinin aralarındeki böyle ictihad ayrılıklarına, dinin sahibi izin vermiş ve bu hal her zaman ve her yerde Müslümanların İslamiyette dosdoğru uymalarını temin ederek, Müslümanlar için rahmet olmuştur.

Nitekim Hadis-i şerifte Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

-“Âlimlerin (müctehidlerin) mezheblere ayrılması rahmettir.)
Buyurmuştur.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin, talebelerinin ve kendisine sual soranların dini müşküllerini halederken ortaya koyduğu ve takib ettiği usûller, Şafi-i mezhebinin temel kaideleri olmuştur.

Bu mezhebin usûlleri de,diğer bütün müctehidlerin usulüne benzemekle beraber, ba’zı farklılıkları da vardır.

Bütün müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-i kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar. Hadis-i şeriflerde de açıkça bulamazlarsa, bu iş için (İcmâ) var ise, öyle yapılmasını bildirirler.

İcmâ,

Eshab-i kiramın ve onlardan sonra gelen Tabiin denilen âlimlerin bir mes’eledeki sözbirliğine denir.
Bu işin nasıl yapılması lazım olduğu icmâ ile de bilinmezse, müctehidler kendileri kıyas’ta bulunarak ictihad ederler;

Mes’elenin dini hükmünü bildirirler. Kıyas, Kur’an-i kerim’de ve hadis-i şeriflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas tepesinden Nusaybin’nin görünüşü

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 7

İmâm-i Şafi-i (r.a.), ictihadlarında, İmâm-i A’zam (r.a.) ın kıyas işinde takib ettiği (Rey yolu) ile, İmâm-i Malik (r.a.) in takib ettiği (Rivayet yolu) nu birleştirerek, ayrı bir ictihad yolu kurdu.

Şafi-i mezhebinin reis’i olan İmâm-i Şafi-i (r.a.) usul-i fıkıh ilmindeki mes’eleleri ilk defa tasnif edip, kitaba yazan kimsedir. Bu ilmindeki eserinin adı “Er-Risâle fil-Usul”dür.

Şafi-i Mezhebi;

Hanefi mezhebinden sonra en çok yayılan bir mezhebdir. Mısır, Mekke, Medine’de, Endonezya’da, Aden’de, Filistin’de, Azerbeycan’da ve Semerkant’da, Doğu ve Güneydoğu anadolu’da ve diğer yerlerde yayılmıştır.

Şafi-i mezhebinin hükümlerini anlatan pek çok kitab yazılmıştır. Bunlar arasında en meşhurleri İbn-i Hacer-i Mekki Hazretleri (r.a.) nin yazdığı “Tuhfet-ül-muhtac” haşiyesi, “Muhtasar-ı müzeni”, “Mugn-il-muhtac” Ve imâm-i Nevevi (r.a.) nin yazdığı “Minhac” adlı eseridir.

Eserleri;

1-Ahkam’ül Kur’an. Matbudur.
2-İhtilaf-ül hadis,
3-Müsned-üş Şafi-i Matbudur.
4-Er-Risale fi’l-usul; Usul-i fıkha dairdir. Usul-i fıkhın kitab halında yazıldığı ilk eserdir. Matbudur.
5-El-Mevaris,
6-El-Ümm; Fıkıh ilmine dair olup,İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin ictihad ederek bildirdiği mes’eleleri içine alan bir eserdir.Yedi cild halinde basılmıştır.
7-Kitab-üs-Sünen ve’l Müsned; Hadis ilmine dairdir.
8-El-Emali el-Kübrâ,
9-El-İmlâ’ es-Sağir,
10-Ebed’-ül-Kadi,
11-Fadail-i Kureyş,
12-El-Eşribe
13-Es-Sebku ve’r-remyu,
14-İsbat-ün-Nübüvve ve Redd-i ale’l-berahime, gibi eserleri ve divanı vardır.

Menkıbeleri ve mehdi;

Süfyan-i Servi şöyle demiştir;

-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 8

Menkıbeleri ve medhi;

Süfyan-i Servi (r.a.) şöyle demiştir;

-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır.”

Abdullah-i Ensari (r.a.) buyurdu ki;

-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) yi çok severim. Çünkü evliyalıkta hangi makama baksam onu herkesin önünde görüyorum.”

İmâm-i Şafi-i (r.a.) az yer, az uyurdu;

-“On altı senedir doyasıya yemek yemedim.” Buyurdu.

Sebebi sorulunca;

-“Çok yemek bedene ağırlık verir, kalbi zayıflatır, anlayışı, idraki azaltır, çok uyku getirir ve böylece insanı ibadetten alıkoyar. Kulluğun başı az yemektir.”

İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin siması, gayet güzel ve sevimli idi. Üstün bir zekaya ve kabiliyete sahib idi.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in sünnetine son derece riayet ederdi. İlmi, tevazusu, heybet ve vekarı ile kalblere te’sir ederdi. Kur’an-i kerim okurken dinleyenler kendinden geçerdi.

Orta halli giyinirdi. Heybetli bir görünüşü vardı. O bakarken, yanındakiler su dahi içmezlerdi. Yüzüğünde, (El-bereketü fil-kana’ati) Yani “Bereket kanaat etmektedir.” yazılı idi.

Harun Reşid, her sene Bizans İmparatorundan vergi alarak çok para ve mal alırdı.

Bir sene İmparaotor, âlimlerle munakaşa etmek için ruhbanlar gönderdi.

-“Eğer bizi yenerlerse onlara vergimizi vermeye devam edeceğiz. YOK EĞER BİZ YENERSEK VERMEYİZ.” Dedi.

Bunun üzerine dörtyüz hiristiyan geldi. Halife bütün âlimlerin Dicle kenarında toplanmasını emretti.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) yi çağırarak,

-”Hiristiyan ruhbanlara sen cevab ver!” Dedi.

Herkes Dicle kenarında toplandı. İmâm-i Şafi-i (r.a.) seccadeyi omzuna alıp nehre doğru gitti. Seccadeyi nehre atıp üzerine oturdu.

Ve;

-“Benimle munakaşa etmek isteyenler buraya gelsin.” Dedi

Bu hali gören ruhbanların hepsi Müslüman oldu. Bizans İmparatoru, adamlarının İmâm-i Şafi-i (r.a.) nin elinde Müslüman olduklarını öğrenince;

Dedi ki;

-“İyi ki, o buraya gelmedi. YOKSA BURADAKİLERİN HEPSİ MÜSLÜMAN OLURDU, KENDİ DİNLERİNİ BIRAKIRLARDI.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas’tan bir göünüş (Nusaybin)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 9

İmâm-i Şafi-i (r.a.) bir kere ders verirken, ders esnasında ON DEFA AYAĞA KALKTI. Sebebini sorduklarında,

Buyurdu ki;

-“Seyyidlerden bir çocuk, kapının önünde oynuyor. Kapının önüne gelip, kendisini gördüğüm zaman, ona hürmetten ayağa kalkıyorum. Resulullah (a.s.v.) ın torunu ayakta dururken oturmak reva değildir.”

Talebelerinden bir anlatır;

-“Bir bayram günü İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) ile berabr mescidden çıktık. Bir mesele hakkında sohbet ediyorlardı. Evlerinin kapısına gelince, bir hizmetçi kendisine bir kese altın getirip, efendisinin selamı olduğunu ve kabul buyurmasını rica etti. İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) keseyi kabul etti.”

Biraz sonra biri gelip,

-“Hanımım bir çocuk doğrudu. Yanımda hiç param yok. Sizen Allah Rızası için biraz para istiyorum.” Dedi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.), keseyi hiç açmadan, olduğu gibi o şahse verdi. Halbuki biliyordum ki, kendisinin de hiç parası yoktu.

İmâm-i Şafi-i Hazretleri (r.a.), Yemen’e bir sefer yapmıştı. Dönüşünde onbin dirhemle gelip, çadırını Mekke’nin dışında kurdurarak, ziyaretçilerini orada kabul etti.

Halk topluluklar halinde İmâm-i şafi-i (r.a.) ye gelerek müşküllerini halediyordu. Ziyaretçiler arasında bulunan fakirlere de para dağıtıyordu. Böylece, Yemen’den getirdiği onbin dirhemin hapsini fakirlere dağıttı.

Ve ondan sonra da;

-“Oh şimdi rahatladım.” Buyurdu.

Mısır’ın ileri gelenlerden birnin hanımı, bir münakaşada kocasına;

-“Ey Cehenemlik.”dedi.

Bu cevap karşısında bu şahıs hanımına;

-“Ben cehennemlkik isem, seni boşadım.” Dedi.

Fakat hanımını da çok seviyordu. Âlimleri toplayıp bu mes’eleyi sordu. Kimse cevab veremedi.

-“Senin cehenemlik olup olmadığını Allah (c.c.) bilir.” Dediler.

Âlimler arasından henüz daha genç yaşta olan İmâm-i şafi-i Hazretleri (r.a.) kalkıp;

-“Ben senin mes’eleni çözerim.” Dedi.

Oradakiler şaşırdılar. Bu kadar âlimin cevab veremediğine, nasıl cevap verecek diye merak ettiler.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e beşire Mecido (Girnavas mevki-i)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 10

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) dedi ki;

-“Önce sen benim sorularıma cevab ver!”

Ve devam etti;

-“Bir günah işlediğin vakit, Allah korkusundan bu günahı terk ettiğin oldu mu?” dedi.

Adam;

-“Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki çok oldu.”

İmâm-i şafi-i hazrteleri (r.a.);

-“Bu halinle cennetlik olduğun anlaşılmaktadır.” Buyurdu.

Orada bulunan âlimler, hangi delil ile bu hükmü verdiğini sordular;

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.);

-“Kur’an-i Kerimde; ‘Bir kimse Allah korkusundan nefsini günahlardan men ederse, onun yeri elbette cennettir.’ Buyurulmaktadır. Hükmünü bu ayet-i kerimeye göre verdim.” Buyurdu.

Oradaki âlimler susup kaldılar.

Abdullah bin Muhammed Bekri (r.a.) şöyle anlatmıştır.

-“İmâm-i Şafi-i (r.a.) ile Bağdad’da nehir kenarında oturuyor idik. Bir genç gelip abdest almaya başladı.

Fakat abdesti yanlış idi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) o gence;

-“ABDESTİ TAM AL. ALLAH-U TEÂLÂ SANA DÜNYA VE AHİRET SAADETİ VERSİN.” Buyurdu.

Genç tekrar abdest alıp, yanımıza geldi, ve;

-“Bana nasihat et, öğret.” Deyince,

İmâm-i Şafi-i (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Allah-u Teâlâ’yı bilen necat (kurtuluş) bulur. Dininde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden, saadete kavuşur. Biraz daha istermisin?.” Dedi.

Genç;

-“Elbet isterim.” Deyince,

İmâm-i Şafi-i (r.a.) şöyle devam etti;

-“Kim üç şey’i yaparsa İMÂNI KAMİL OLUR.”

-“1- Emr-i Bilma’ruf yapmak, yani Allah-u Teâlâ’nın emirlerini yapmak ve yaymak.

-“2- Nehy-i anil-münker yapmak, Ya’ni Allah-u Teâlâ’nın yasaklarını yapmamak ve yapılmaması için uğraşmak.”

-“3- Her şeyde Allah-u Teâlâ’nın dinde bildirdiği HUDUTLAR İÇİNDE BULUNMAK.” Buyurdu.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) Sonra;

-“Biraz daha istermisin?” deyince,

Genç;

-“İhsan ediniz Efendim.” Dedi.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Dünyaya bağlanıp, ona düşkün olma, ahreti iste. Bütün hal ve haraketinde Allah-u Teâlâ’yı hatırla ki, KURTULANLARDAN OLASIN.”

Bu nasihatları dinleyen genç, son derece memnun olup, benim yanıma yaklaşarak,

-“Bu zat kimdir?” dedi.

Ben de;

-“İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) dir.” Diye Tanıttım.

Bunun üzerine genç;

-“Bu gün NE BAHTİYARIM Kİ BÖYLE BÜYÜK ZATI GÖRÜP, NASİHATINI DİNLEDİM.” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Girnavas mevki-i (Cin tepesi)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 11

İmâm-i Şafi-i hazrteleri (r.a.) şöyle anlatmıştır;

-“Bir gece rü’yamda Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i görmekle şereflendim.”

Bana buyurdu ki;

-“Sen kimdensin?”

Cevabında;

-“Ben senin kabilendenim.” Dedim.

Resulullah (a.s.v.);

-“Bana yaklaş.” Buyurdu.

Yanına gittim. Mubarek ağzının suyunu dilime, ağzıma ve dudaklarıma sürüp;

-“Hadi, Allah-u Teâlâ sana bereket versin.” Buyurdular.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) Kendisi anlatır;

-“Çocukluk zamanında, Mekke’de rü’yamda Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm.
Tam bir heybetle Mescid-i Haramda insanlara imâmlık yapıyorlardı.”

Namaz bitince yanlarına gidip,

-“Bana da ilim öğretiniz.”dedim.

Bunun üzerine kaftanının altında bir terazı çıkarıp;

-“Bu senin içindir.” Buyurup hediye ettiler.”

Bu rü’yamı tâbir ettirdim.

Dediler ki;

-“Sen İlim’de İmâm olursun ve sünnet üzere olursun. Terazı ise, Hakikat-ı Muhammed’diye ye kavuşacağın alâmetidir.”

Yine  İmâm-i şafi-i hazretleri (r.a.) anlatır;

-“Bir gün rü’yamda Hazreti Ali (r.a.) efendimizi gördüm. Parmağından yüzüğünü çıkardı, parmağıma taktı. Bu haraketi, kendi ilminin ve Resulullah (a.s.v.) ın ilminin bana geçmesi alâmeti idi.”

İmâm-i Şafi-i (r.a.) altı yaşında iken mektebe gitmeye başladı. Zahide bir annesi vardı. İnsanlar emânetlerini ona bırakırlardı.

Bir gün iki kişi gelip, bir bohça verdiler. Daha sonra biri gelip bohçayı istedi. Annesi gelene bohçayı verdi. Biraz sonra diğeri gelip, bohçayı istedi. Bohçanın arkadaşına verildiğini söyleyince;

-“Biz ikimiz beraber gelmeyince bohçayı vermeyin demiştik. Bohçayı niçin verdiniz.” Dedi.

Annesi üzüldü. O sırada İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) geldi. Annesinin üzüntülü olduğunu görünce sebebini sordu.

Annesi olanları anlattı. Bunun üzerine annesine;

-“Sen üzülme ben şimdi bohçayı isteyanla konuşurum.”

Bohçayı isteyen şahsın yanına gelip dedi ki;

-“Sizin bohçanız olduğu yerde durmaktadır. Git arkadaşını getir.”

Adam aldığı cevab karşısında şaşırıp, geri dönüp giti. Bir daha da gelmedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Mardin)

İmâm-i Şafi-i (Radiyallah-u anh)- 12

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.), din-i İslama hizmet uğrunda tükettiği hayatının son anlarını Kur’an-i Kerim’i dinleyerek geçirmiştir.

ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR HER GÜN BİR HATİM OLMAK ÜZERE, Ayda otuz hatim okurdu. Ramazan-i şerifte ise GECE VE GÜNDÜZ BİRER HATİM olmak üzere, altmış hatim okurdu.

Artık vefatının yaklaştığı sırada takatsız düşmüştü. Önceki gibi okuyacak durumda değildi. Fakat okuyan birinden dinlemek arzu ediyordu. Bu halde iken, talebesi Ebu Musa Yunus bin Abdüla’la yanına girmişti.

Ona;

-”Ey Ebu Musa bana kur’an-i kerimden Al-i İmran suresinin yüzyirminci ayeti kerimesinden sonraki ayetleri yavaş yavaş oku.” Dedi. O da okumaya başladı.

İmâm-i Şafi-i (r.a.) okunan ayeti kerimelerin ma’nalarına dalmış, derin bir huşu içinde dinliyordu.

İmâm-i Şafi-i hazrteleri (r.a.) son nefeslerini vermek üzere iken halini sordular.

-“Dünyadan göçüyorum. Artık ondan ayrılıyorum. Ümit şerbetini içiyorum. Kerim olan Rabbime gidiyorum.” Buyurdu.

Vefatı İslam âlemi için büyük bir kayıp oldu. Duyulduğu her yerde, derin üzüntü ve gözyaşları ile karşılandı.

Kabri kazılırken etrafa misk kokusu yayıldı. Orada bulunanlar bu koku’nunun te’sirinde kalıp, kendilerinden geçtiler.

Kahire’de El Mukattam dağının eteğinde ‘Kurâfe kabristanına’ defn edildi. Daha sonra kabri üzerine bir türbe yapılmıştır. Türbesi üzerindeki şimdiki muhteşem kubbe, EYYUBİ SULTANLARINDAN el-Melikel-Kâim tarafından 608 (M. 1211) yılında yapılmıştır. SELAHHADDİN-İ EYYÜBİ tarafından da, türbesinin yanında büyük bir medrese yaptırılmıştır.

İmâm-i Şafi-i hazretleri (r.a.) nin kıymetli sözlerinden ve nasihatlarından bir kısmı şunlardır;

İmâm-i Şafi-i (r.a.) buyurdu ki;

-“Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahreti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allah-u Teâlâ’yı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat ve te’viller ile uğraşan âlimlerden fayda gelmez.”

İmâm-i Şafi-i (r.a.) buyurdu ki;

-“İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin, bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbını razı etmeye bakmalı, ıhlas sahibi olmalıdır.

-“İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi tevazu için, âlimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Hadis ilimlerini etfara ışık saçar gibi yayan İmâm-i Şafi-i radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu