‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Navala reş sonu (Nusaybin)

Birisi kendisine;

-“Bu kadar uzun yol için, bu kadar yük bu deveye fazla gelmez mi?” dedi.

Bayezid (r.a.):

Acaba yükü taşıyan deve midir? Dikkat et bakalım, devenin sırtında yük varmıdır?” buyurdu.

O kimse dikkatle baktığında gördü ki, yük devenin sırtından bir karış yukarıda durmaktadır.

O kimse hayretini gizlemeyip;

-“Sübhanallah’ ne kadar acaip iş.” Deyince

Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.);

-“Halimi sizden gizlesem, bana dil uzatıyorsunuz, halimi size açık açık göstersem hayret ediyorsunuz, Takat göstermiyorsunuz. Ben size ne yapayım bilmiyorum?” buyurdu. Ve yoluna devam etti.

Ziyaretleri esnasında kendisine, annesinin hizmetine gitmesi bildirildi. Bistam’a giden bir kafile ile hemen yola çıktı.

Bistam’a geldiği duyulunca bütün halk yollara dökülüp, kendisini karşıladılar. Seher vakti evlerine geldi.

Annesi abdetst almış şöyle dua ediyordu:

-“Ya Rabbi! Benim garib oğlumu her kötülükten muhafaza buyur. Büyükleri kendisinden hoşnud eyle. Oğluma güzel haller ve iyilikler ihsan buyur…”

Bunun üzerine Bayezid hazretleri (r.a.) kapıyı çalıp izin istedi.

Annesinin:

-“Kim o.” Sualina

Bayezid (r.a.):

-“Senin Garib oğlun.” Cevabını verdi.

Annesi koşup kapıyı açtı ve:

-“Senden ayrılık hasretiyle ağlaya ağlaya saçlarıma ak düştü, belim büküldü.” Dedi.

Bayezid-İ Bistam-i Hazretleri (r.a.) bir sene hac dönüşünde hemedan’a uğrayıp, oradan bir miktar tohum satın aldılar. Bistam’a gelip, Hemedan’dan aldığı tohum torbasını açınca içinde bir birkaç adet de karınca bulunduğunu gördü.

Bunları yuvalarından ayırmanın münasıb almıyacağını düşünüp, tekrar Hemedan’a gitti. Tohumu aldığı yere bırakıp, ondan sonra Bistam’a döndü.

Bayezid (r.a.), Bir gün yolda yürürken, bir gencin kendisini takib etmekte olduğunu fark edip döndü ;

Ve gence:

-“Niçin beni takib ediyorsun, istediğin nedir?” dedi

Genç edeble:

-“Efendim, sizin gibi olmak, yolunuzda bulunmak istiyorum. Lütuf elinizi uzatıp himmet buyurun da ben de kazanayım.” Dedi

Bayezid (r.a.) cevabında:

-“Benim yaptıklarımı yapmadıkça, benim derimin içine girsen istifade edemezsin. Bu Allah-u Teâlâ’nın bir lütfudur.” Buyurdu.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u teâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sağlam bir ittikadla Veli kullarına karşı saygılı olan ve onlara biat eden kullarından eylesin. Amin…

Fuad yusufoğlu

Girnavas Şelalesi (Uzaktan görünüşü) Nusaybin

Sulatanil Arif’in Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.) ne bir kimse gelip;

-“Efendim, ben Taberistan’da idim. Bir zatın cenaza namazını kılıyorduk. Siz de orada idiniz., cenaze namazından sonra Hızır aleyhis selam’ın elinden tuttunuz. Daha sonra sizin havada uçtuğunuzu gördüm.” Dedi.

Sultanil Arifin Bayezid-i Bistam-ii hazretleri (r.a.) ona:

-“Doğru söyliyorsun.” Buyurdu.

Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.) ıne bir gün bir kimse gelip dedi ki;

-“Efendim. Ben otuz senedir. Gündüzleri oruç tutup, geceleri namaz kılıyorum. Ama, kendimde hiçbir ilerleme göremiyorum. Halbuki İ’tikadım da düzgündür.”

Bayezid-i Bistam-i hazretleri (r.a.):

-“Sen bu halde üçyüz sene daha devam etsen bir şey’e kavuşamazsın. Çünkü nefs engelin var.”
Buyurdu.

O kimse:

-“Efendim. Bunun hâl çaresi yok mu?” diye sordu.

Sulatanil Arifin Bayezid-i Bistam-i (r.a.):

-“Var ama sen kabul etmezsin.” Buyurdu.

O kimse ısrar edip;

-“Aman efendim, lütfen bildiriniz ve beni talebeliğinize kabul ediniz. Ne emrederseniz yaparım.” Dedi.
Bayezid (r.a.) buyurdu ki;

-“Öyle ise şimdi evine git. Bu kıymetli elbiseleri çıkarıp, âdi ve eski elbise giy. Boynuna bir torba asıp içine ceviz doldur. Seni en iyi tanıyanların bulundukları sokağa git. Çocukları başına topla, (Bana bir tokat vurana bir ceviz, iki tokat vurana iki ceviz veriyorum.) de”

O kimse bunları duyunca:

-“SUBHANALLAH, LÂ İLÂHE İLLALLAH. Ben bunları yapamıyacağım. Bana başka bir şey emretseniz.” Dedi.

Hazreti Sultanıl Arifin (r.a.);

-“Senin ilacın ancak budur ve biz de baştan (Sen bunları kabul etmezsin) diye söylemiştik, Yolumuzun esası nefsi terbiye etmektir.” Buyurdu.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) nın Mecusi olan bir komşusu ve süt emme çağında bir de çocuğu vardı. Bu Mecusi sefere çıktı. Evlerini aydınlatacak bir şeyi bulunmadığı için çocuk ağliyordu.

Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) her gün bir çıra alıp, komşusunun evine götürürdü. Mecusi sefreden dönünce durumu haber alıp, kendisinde değişiklikler hiseti.

Hazreti Bayezid (r.a.) e karşı kalbinde bir sevgi hasıl olduğu hâlde,

-“ O zatın aydınlığı varken bizim karanlıkta bulunmamız hiç uygun değildir.” Dedi.

Ve hemen Bayezid-i Bistam-i (r.a.) nın huzuruna gelip MÜSLÜMAN oldu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazrteleri (c.c.) bizleri ve sizleri Beyazid-i Bistami hazretleri (radiyallah-u anhu) nın yüzü hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi (Nusaybin)

Sultanıl Arifin (r.a.) Bir gün sohbetinde bulunanlara:

-“Kalkınız Allah-u Teâlâ (c.c.) nın veli kullarından birini karşılamaya çıkalım.” Buyurup kalktılar.

Yola çıktıklarında, İbrahim bin Şeybe-i Hirevi (r.a.) ile karşılaştılar.

Hazreti Batezid (r.a.) ona;

-“Hatırıma seni karşılamak ve Allah (c.c.) katında sana şefaat etmek geldi.” Buyurdu.

İbrahim bin Şeybe-i Hirevi (r.a.);

-“Efendim siz bütün mahlukata şefaat etseniz yine fazla sayılmaz.” Dedi.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) bir gün talebeleriyle giderken delilerin bulunduğu bir timarhanenin önünden geçiyorlardı.

Talebelerinin birisi, orada, delilerin tedavileri için bir şeyler yapmaya çalışan Baştabibe yaklaşıp;

-“Günah hastalığı ile hasta olanlar için bir ilacınız var mıdır?.” Diye sordu.

Baştabib cevap veremeyip susunca, ayağı zincirle bağlı delilerden biri Bayezid (r.a.) ın teveccühü ile şöyle dedi.

-“O derdin İlacı şöyledir:

Tevbe kökünü istiğfar yaprağıyla karışıtırıp, kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyle iyice dövmeli. Sonra insaf eleğiyinden eleyip, gözyaşıyla hamur etmeli. Daha sonra Aşkullah ateşinde pişirip, muhabbet-i Muhammediyye (Sallallahu aleyhi ve sellem balından katarak, gece gündüz kanaat kaşığıyla yemelidir.

Devam edecek…

İslam âlimleri Ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; Tevbe kökünü İstiğfar yaprağıyla karıştıran, Kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyla iyice döven, sonra da insaf eleğiyle elekten geçiren, Gözyaşlarıyla hamur halına getiren, daha sonra da AŞKULLAH ateşinden pişirdikten sonra, Muhammed (s.a.v.) balından da katarak KANAAT kaşığıyla hazırlayan reçeteyi hazırlayan bu veli kullar hürmetine Afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi (bor) -Nusaybin-

Ebû Turab Nahşebi (r.a.) nın bir talebesi vardı. Allah-u Teâlâ (c.c.) ya olan muhabbetinin çokluğundan dolayı hemen hemen her gün yüzlerce defa kendinden geçip bayılırdı.

Bir gün hocasi kendisine;

-“Sen Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ı görsen daha çok derecelere kavuşursun.” Dedi.

Ve o talebe ile beraber Hazreti Bayezid-i Bistami (r.a.) ın yanına geldiler. Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ile o talebe göz göze geldikleri anda talebe düşüp vefat etti.

Bunun üzerine, Ebu Turâb-i Nahşebi (r.a.) dedi ki;

-“Ya Bayezid, bu talebe öyle idi ki, Allah-u Teâlâ (c.c.) nın aşkı ile kendisine bazı haller olur, kendisinden geçerdi. Fakat sizi bir defa görmekle düşüp can verdi. Bu nasıl oluyor?”

Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) buyurdu ki;

-“O kişinin hali doğru idi. Beni gördüğü anda, müşahedesi benim makamım kadar oldu. Lakin o kimse buna takat getirmeyip, can verdi.”

Bir gece, bazi kimseler Hazreti Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ın nasıl ibadet yaptığını, neler söylediğini işitmek için penceresinin altında dinlemeye başladılar. Seher vakti olduğunda bütün kalbiyle

-“ALLAH” dedi. Sonra düşüp bayıldı.

Bayılmasının sebebini sorulduğunda;

Hazreti Bayezid (r.a.);

-“Sen kim oluyorsun? Senin haddine mi düştü ismimi ağzına alıyorsun? Şeklinde bir nida gelir diye çok korktum da onun için bayılmışım.” Buyurdu.

Bayezid-İ Bistam-i (r.a.) namaz kılmak için mescide gelince kapıda bir miktar durur ve ağlardı.

Sebebini soranlara;

-“Camiyi, vucudumla kirletmekten korkuyorum. Tevbe edip Allah-u Teâlâ (c.c.) ya yalvarıyorum, ondan sonra giriyorum.” Dedi.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) ye sordular ki;

-“Nefsine verdiğin en hafif ceza nedir?”

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) Cevabında buyurdu ki;

-“ Bir defasında nefsim, bir itaatsizlikte bulundu. Buna ceza olarak bir yıl boyunca hiç su içmedim.”

Bir gün bazı kimseler Bayezid (r.a.) ın huzuruna gelip, yağmur yağması için dua etmesini taleb etmişlerdi. Hazreti Bayezid (r.a.) mubarek başını eğip, bir miktar dua ettikten sonra;

-“GİDİNİZ, DAMLARINIZIN OLUKLARINI KONTROL EDİNİZ.” Buyurdu. Ondan sonra 24 saat durmadan yağmur yağdı.

Bir defasında Hazreti Bayezid (r.a.) ın kalbine şöyle ilham olundu;

-“Ey Bayezid! Hazinelerim, başkaları tarafından yapılan ibadetlerle ve güzel hizmetlerle doludur.Sen bize öyle bir şeyle gel ki, o bizde olmasın.”

Hazreti Bayezid (r.a.);

-“Ya Rabbi! Hazinende bulunmayan şey nedir?”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; Tevbe kökünü İstiğfar yaprağıyla karıştıran, Kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyla iyice döven, sonra da insaf eleğiyle elekten geçiren, Gözyaşlarıyla hamur halına getiren, daha sonra da AŞKULLAH ateşinden pişirdikten sonra, Muhammed (s.a.v.) balından da katarak KANAAT kaşığıyla hazırlayan reçeteyi hazırlayan bu veli kullar hürmetine Afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ deresi (Bor) Nusaybin

Bir defasında Hazreti Bayezid (r.a.) ın kalbine şöyle ilham olundu;

-“Ey Bayezid! Hazinelerim, başkaları tarafından yapılan ibadetlerle ve güzel hizmetlerle doludur. Sen bize öyle bir şeyle gel ki, o bizde olmasın.”

Hazreti Bayezid (r.a.);

-“Ya Rabbi! Hazinende bulunmayan şey nedir?” Kalbime ilham olundu ki;

-“Acizlik, zavalılık, çaresizlik, zillet ve ihtiyaç.”

Bayezidi Bistam-i (r.a.) bir defasında şöyle anlattı;

-“Bizim ruhumuzu, semalara götürdüler. Cenneti, Cehennemi gösterdiler. Hiçbir şey’e bakmadım. Hep Allah-u Teâlâ (c.c.) yı düşünüyordum. Nice makaman geçirdiler. Nihayet ezeliyyet ağacını gördüm.

Sonra;

-“Ya Rabbi! Sana gelebilmem için beni benliğimden kurtar..” diye yalvardım.

Bana bildirildi ki;

-“Ey Bayezid! Benliğinden kurtulup bana yaklaşman, sevgili Peygamberim’e tabi olmana bağlıdır. Onun ayağının tozunu, gözüne sürme yap. Onun bildirdiği hükümlere uymaya devam et. (Tasavvuf ehli arasında bu menkıbeye Bayezid’in Mi!racı.” denir)

-“Bulunduğunuz şu derecelere nasıl kavuştunuz?” diye kendinse sordular.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) cevabında;

-“Her yerde Alla-u Teâlâ’nın gördüğünü ve bildiğini düşünüp, edebe riayet etmekle.” Buyurdu.

Bayezid-i Bistam-i Hazretleri (r.a.) bir gün, talebelri ile birlikte, gayet dar bir sokaktan geçiyorlardı. Hazreti Bayezid (r.a.) karşıdan bir köpeğin gelmekte olduğunu gördü, ve geri çekilip köpeğe yol verdi.

Talebelerinden birinin hatırına şöyle geldi;

-“İnsanoğlu hayvanlardan şereflidir. Hem bizim üstadımız, Sultan-ül Arifindir. Hemde etrafındekiler onun, her biri çok kıymetli sadık talebeleridir. Bütün bunlara rağmen, üstadımızın bu köpeğe yol vermesinin hikmeti acebe nedir?”

Bunun üzerine Hazreti Bayezd-i Bistam-i (r.a.) buyurdu ki;

-“Şu köpek , hal lisani ile ban dedi ki,’ Sana Sültan-ül Arifin olmak hıl’atini ve bana köpeklik postunu giydirdiler. Bunun tersi de olabilirdi.’ BUNUN ÜZERİNE BEN DE ONA YOL VERDİM.”

Bayezid-i Bistam-i (r.a.);

-“ On iki sene nefsimin ıslahi için çalıştım.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; Tevbe kökünü İstiğfar yaprağıyla karıştıran, Kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyla iyice döven, sonra da insaf eleğiyle elekten geçiren, Gözyaşlarıyla hamur halına getiren, daha sonra da AŞKULLAH ateşinden pişirdikten sonra, Muhammed (s.a.v.) balından da katarak KANAAT kaşığıyla hazırlayan reçeteyi hazırlayan bu veli kullar hürmetine Afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Girnavas şelalesi – uzaktan- (Nusaybin)

Bayezid-i Bistam-i (r.a.);

-“ On iki sene nefsimin ıslahi için çalıştım. Nefsimi riyazet (nefsin arzularını yapamak) körüğünde Mücahede (nefsin istemediği şeyleri yapmak) ateşiyle kızdırdım.”

-“Mezemmet (nefsini kınayıp, ayıblamak) örsünde, melâmet (azarlama) çekici ile dövdüm. Böyle uğraşa uğraşa kendi benliğimden bir ayna yapıp beş sene kendimin aynası oldum.”

-“Yapabildiğim ibadet ve tâatlarla bu aynayı cilâlayıp parlattım. Bir sene ibret nazarı ile bu aynaya baktım. Neticede bu aynada gördüm ki,”

-“Belimde gurur, riya, ibadete güvenip amelini beğenmek gibi kalb hastalıklarından meydana gelen bir zünnar bulunuyor. Bu zünnarı kesip atabilmek için beş sene daha uğraştım. Yeniden Müslüman oldum.” Buyurdu.

-“Ömrüm boyunca, Allah-u Teâlâ (c.c.) ya layıkıyla ibadet edebilmeyi, namazımı layıkıyla kılabilmeyi arzu ettim. Bu arzu ile belki güzel namaz kılarım diye sabaha kadar namaz kıldım. Fakat kıldığım bütün namazları O’na layık olarak bulmuyordum.”

Nihayet, Allah-u Teâlâ (c.c.) ya şöyle yalvardım:

-“Ya Rabbi! Sana layık şekilde tam ve kusursuz olarak hiç namaz kılamadım. Kıldığım bütün namazlar hep Bayezid’e yakışır şekilde oldu. Beni ve ibadetlerimi kusurlarımla birlikte kabul eyle.”

-“Bir zaman ‘artık ben, zamanın en büyük evliyasıyım’ düşüncesi kalbime geldi. Hemen pişman olup gönlüm hüzünle doldu. Şaşkınlık içerisinde Horasan’ın yolunu tuttum.

Bir müddet gittikten sonra;

-“Allah-Teâlâ beni kendime getirecek birini bana gönderinceye kadar buradan ayrılmayacağım” diye niyet ettim.

Ve orada üç gün bekledim. Dördüncü gün dişi bir devenin üzerinde bir gözü görmeyen bir kişi geldi.”

-“Nereden geliyorsun?” dedim.

-“Sen niyet ettiğin zaman üçbin fersah uzakta idim. Oradan geliyorum. Kalbini koru ‘Zamanın en büyüğü benim’ gibi düşünceleri hatırına getirme!’ dedi ve kayıboldu.”

-“Uzun seneler nefsimi terbiye etmekle uğraşıp çile çektikten sonra, bir gece, Allah-u Teâlâ (c.c.) ya yalvardım.”

‘İlham olundu ki;

-“Şu testi ve aba sende oldukça, sana ruhsat yoktur.”

‘Bunun üzerine yanımda bulunan testi ve abayı terk ettim.

Bundan sonra bana bildirdi ki;’

-“Ey Bayezid nefsin heva ve hevesi için tuzaktaki dane misali olan dünya mallarına gönül bağlayıp, sonra da Allah-u teâlâ kavuşmak için yol isteğen kimselere de ki;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; Tevbe kökünü İstiğfar yaprağıyla karıştıran, Kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyla iyice döven, sonra da insaf eleğiyle elekten geçiren, Gözyaşlarıyla hamur halına getiren, daha sonra da AŞKULLAH ateşinden pişirdikten sonra, Muhammed (s.a.v.) balından da katarak KANAAT kaşığıyla hazırlayan reçeteyi hazırlayan bu veli kullar hürmetine Afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

çağ-çağ deresi (Nusaybin) -BOR-

Bayezid-i Bistam-i (Radiyallah-u anh)- 13

-“Ey Bayezid nefsin heva ve hevesi için tuzaktaki dane misali olan dünya mallarına gönül bağlayıp, sonra da Allah-u teâlâ kavuşmak için yol isteğen kimselere de ki;

-“Bayezid isteklerini yapmayıp, istemediklerini yapmak suretiyle kırk yıl uğraştığı halde, yanında bulunan kırık bir testi ve eski abayı terk etmedikçe izin alamadı. Siz, bu halinizle size izin verileceğeini mi zanediyorsunuz. Asla izin alamazsınız.”

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) Vefat ederken, kendisini sevenlerden Eba Musa (r.a.) ismindeki zat yanında bulunmamıştı.

Fakat o gece rü’yada;

-“Arşı, başı üzerine alıp taşıyordu.”

Ebu Musa (r.a.) bu rü’yaya çok hayret edip, hikmetini anlayamadı. Ve bunu Bayezid (r.a.) a sormak için yola düştü.

Yolda, Hazreti Bayezid-i Bistama-i (r.a.) ın vefat ettiğini haber aldı. Bistma’a geldiğinde cenaze merasimi için hesabı mümkün olmayan fevkalade bir kalabalık gördü.Tabutunu taşımakla şereflenmek için yanaşmaya çalıştı.

Fakat yanaşıp da tabutu taşımak mümkün olmuyordu.

Diyor ki;

-“Gördüğüm rü’yayı unutmuş vaziyette, Hazreti Bayezid (r.a.) ın tabutunu taşımakla şereflenmek istiyordum. Bu mümkün olmayınca tabutu taşıyanlar arasında meşakkatle geçip tabutun altına girdim. Ve başımı tabuta dayayıp öylece gidiyordum.

Birden tabutun içinden bana şöyle hitab ettiğini duydum;

-“Ey Ebû Musa! İşte şu bulunduğun hal akşamki gördüğün rü’yanın tabiridir.”

Bayezid (r.a.) devamlı -“Allah!… Allah!…” derdi. Vafet anında da yine Allah!… Allah’…” diyordu.
Bir ara şöyle dua etti.

-“Ya Rabbi! Senin için yaptığım bütün ibadet, taat ve zikirleri hep Gaflet ile yaptım. Şimdi can veriyorum. Gaflet hali devam ediyor. Allahım! Bana huzûr ve zikir halini ihsan eyle.”

Bundan sonra zikir ve huzur içinde rûhunu teslim etti.

Bayezid-i Bistam-i (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Bir kimsenin, Allah-u teâlâ (c.c.) ya olan muhabbetinin hakiki olup olmadığının alâmeti, kendisinde deniz misali ÇÖMERTLİK, güneş misali ŞEFKAT ve toprak misali TEVAZU gibi üç hasletin bulunmasıdır.”

-“Allah-u Teâlâ hazreteleri (c.c.) nın ni’metleri, her an her kese gelmektedir. O halde her zaman ona hamdu sena etmek lazimdir.”

İslam âlimleri anlikpodisi

Allah-u Teâlâ Hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri; Tevbe kökünü İstiğfar yaprağıyla karıştıran, Kalb havanına koyarak, tehdid tokmağıyla iyice döven, sonra da insaf eleğiyle elekten geçiren, Gözyaşlarıyla hamur halına getiren, daha sonra da AŞKULLAH ateşinden pişirdikten sonra, Muhammed (a.s.v.) balından da katarak KANAAT kaşığıyla hazırlayan reçeyi hazırlayan bu veli kullar hürmetine Afv eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

06- Fuad Ysuufoğlu Ebul Hasan Harkani (r.a.)

Ebü’l-Hasen Harkâni (r.a.) mübarek türbesi

Ebü’l-Hasen-i Harkânı (Radiyallah-u anhu);

Allah-u Teâlâ’ya ve ahrete ait ilimler ya’ni ma’rifetler sahibi büyük bir âlim. Künyesi Ebül-Hasen olup, ismi Ali bin Ca’fer’dir. Bistam’ın bir kasabası olan Harkân’da dünyaya geldi.

Ebü’l-Hasen Harkâni (r.a.), uzun boylu, güzel yüzlü, geniş alınlı, iri gözlü ve kumral idi.

Hazret-i Ömer (r.a.) e benzerdi.

İnsanları hakka da’vet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki ssâdete kavuşturan ve kendilerine “silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve “velilerin altıncısıdır.”

Büyük İslam âlimi Bâyezid-i Bistami (r.a.) nin ruhaniyetlerinden istifade ederek kemâle gelmiş, yükselmişti. Zamanın kutbu idi. 425 (M. 1034) senesinde Harkân’da vefat etti.

Ebü’l-Hasen Harkâni hazretleri (r.a.), oniki sene Harkân’dan Bistâm’a, hocasının kabrini ziyaret için gitti. Bu ziyarete giderken, yolda Kur’an-i kerim’i hatim ederdi. Her gittiğinde ziyaret ile ilgili vazifelerini yaptıktan sonra,

-“Ya Rabbi! Bâyezid (r.a.) e ihsan ettiğin sana ait ilimlerden; büyüklüğünün hakkı için, Ebü’l-Hasen kuluna da ihsan eyle.” Diye yalvarırdı.

Geri dönerken, hiçbir zaman bâyezid (r.a.) in türbesine arkasını dönmezdi. Yatsı ve sabah namazlarını türbede kılardı. On iki sene sonra, Allah-u Teâlâ’nın lütfu ile Bâyezid (r.a.) in ruhaniyetinden istifade edip olgunlaştı.

Allah-u Teâlâ’yı tanıtan kalb ilimlerinde ve diğer ilimlerinde talebe yetiştirmeye başladı. Pek çok talebesi vardı. Kerametleri, menkıbeleri ve veciz sözleri çoktur.

Çok anlatılan kerametlerinden biri de şudur;

Bir kafilede bulunan insanlar, üstadın huzuruna gelip;

-“Yollar korkuludur. Bize bir duâ öğretiniz.” Diye istirham edince

Ebü’l-Hasen Harkan-i (r.a.) Buyurdu ki;

-“O zaman, Ebü’i-Hasen’i hatırınıza getiriniz!”

Bu söz, gelenlerin hoşlarına gitmedi. Yolda eşkiya önlerine çıktı. Hepsinin mal ve meta’larını aldı. Yalnız, Ebü’l-Hasen Harkâni (r.a.) yi hatırlayan bir kimsenin malına zarar gelmedi.

Bu hale arkadaşları şaşıp, nedenini sorduklarında;

-“Hazret-i Ebü’l-Hasen Harkâni (r.a.) yi hatırladım ve kurtuldum.” Cevabını aldılar.

Gelip durumu Ebü’l Hasen Harkâni hazretleri (r.a.) ne anlattılar.

Ve

-“Biz Allah’tan yardım istedik, eşkiyalar bizi soydu fakat seni hatırlayıp, senden yardım isteyen şu arkadaş kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular.

Ebü’l-Hasen Harkani hazretleri (r.a.);

-“O arkadaşınızı kurtaran, Allah-u Teâlâdır. Gümahkar ağızdan çıkan duâ’yı Cenab-i Hak kabul etmez. Bunun için siz Allah’a yalvardığınız zaman duânız kabul olmadı. Bu arkadaşınız beni hatırlayıp imdad isteğince, ben de Rabbim’e duâ ettim. (-“Ya Rabbi şu kulunu içinde bulunduğu belâden kurtar.”) Dedim. Rabbim benim duâmı kabul ettiği için, o arkadaşınız kurtuldu. Mes’ele bundan ibarettir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Ebü’l-Hasen Harkani hürmetine (radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

06- Faud Yusufoğlu Ebül Hasen Hârkani (r.a.) mübarek kabirleri

Ebü Hasen-i Harkâni hazretleri (r.a.) nin mübarek kabirleri

Ebü’l-Hasen-i Harkânı (Radiyallah-u anhu)- 2

Bir gün İbn-i Sina (r.a.), Harkân’a Ebü’l Hasen-i Harkâni hazretleri (r.a.) ni ziyarete geldi, evinden sordu.

Hanımı, azarlayarak, orman gittiğini söyledi. (Hanımı, Ebü’l Hasen hazretlerinin büyüklüğüne inanmadığı için, ona uyugunsuz şeyler söyledi.)

İbn-i Sina (r.a.) ormana doğru giderken, Ebü’l Hasen Harkanı hazretleri (r.a.) nin, bir arslana odun yüklemiş gelmekte olduğunu gördü;

-“Bu ne haldır?” diye sorunca

Ebü’l Hasen Harkanı (r.a.);

-“Evimdekinin sıkıntı ve belâ yükünü taşıdığım için, bu arslan da bizim yükümüzü taşıyor.” Buyurdu.

Şöyle anlatılır;

Bâyezid-i Bistami hazretleri (r.a.), her sene bir defa, Dihistan’da şehidlerin bulunduğu “kum tepeyi” ziyarete giderdi. Harkan’dan geçerken durur ve havayı koklardı.

Talabeleri kendisine;

-“Efendim, sizin bu şekilde havayı koklamanızda hikmet nedir? Biz herhangi bir şeyin kokusunu duymuyouz.” Diye sorduklarında

Ebâ Yezid-i Bistamı (r.a.) buyurdu ki;

-“Evet öyledir. Fakat bu kasabadan öyle birisinin kokusu geliyor ki, onun adı “Ali”, künyesi “Ebü’l Hasen” dir. O, zamanın “Kutbu” olacaktır.

Vaktiyle Bistâm şehrinde bir çegirge sürüsü hücum etti. Bütün ekinleri ve sebzeleri yediler. Halk, bu hayvanlardan ve bu musibetten bir türlü kurtulamiyordu.

Halkın telaşını ve üzüntüsünü gören Ebü’l Hasen-i Harkanı (r.a.);

-“Ne oldu, bu halkın feryadı nedir böyle?” diye sordu.

Çekirgelerin ortalığı istila ettiklerini, bütün ekinleri perişan ettiklerini ve halkın üzüntüsünün bundan olduğunu söylediler.

Bunun üzerine ayağa kalkarak dama çıktı. Ve etrarına bir nazar etti. Çegirgeler derhal toplanıp şehirden uzaklaştılar. İkindi namazı vaktine kadar “bir tek çekirge” kalmadığı gibi, bütün ekinlerin yaprakları da eski hâline gelip, hiç ziyan olmadı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin altıncısı olan Ebü’l-Hasen-i Harkânı hazretleri (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

06- Fuad Yusufoğlu Ebül Hasen Hârkani (r.a.) nin mübarek kabirleri

Ebü Hasen-i Harkân-i Hazretleri (r.a.) nin mübarek kabirleri

Ebü’l-Hasen-i Harkânı (Radiyallah-u anhu)- 3

İmâm-i Rabbani hazretleri (r.a.) “Mektubat” kitabında, Seyyid Şeyh Ferid (r.a.) e yazmış olduğu mektubta buyururyor ki;

-“İşittiğimize göre, Sultan Mahmud Gaznevi, bütün Asya’ya hakim olduğu zamanda, Harkan şehrine yakın gelmişti. Adamlarından bir kaçını, Harkân’a Şeyh Ebü’l Hasen-i Harkani hazretleri (r.a.) nin huzuruna göndermişti. Şeyh hazretlerini yanına çağırmıştı.

Şeyh hazretleri buna karşılık, bir özür beyân ederek gitmek istemediler.

Bu durum Mahmud Gaznevi’ye bildirilince;

-“Haydi kalkınız! Zira o bizim sandığımız kimselerden değildir. Biz O’na gidelim.” Dedi.

Sonra kendi elbisesini Kâdı İyad’e giydirdi ve on tane kadın cariyeyi erkek köle kılığına soktu. Kendisi de silahtar olarak, Kâdı İyâd’ın yanında Ebü’l Hasen-i Harkani (r.a.) nin evine girdi.

Mahmûd Gaznevi selâm verince, Ebü’l Hasen-i Harkani (r.a.) selamını aldı. Fakat ayağa kalkmadı.

Mahmud Gaznevi, Ebü’l Hasen-i Harkani (r.a.) ye;

-“Sultan için neden ayağa kalkmadınız?” diye sorunca,

Ebü’l Hasen-i Harkâni hazretleri (r.a.), Sultan Mahmud’a;

-“Maden ki seni öne geçirmişler, yanıma gel bakalım.” Dedi.

Soruya o anda cevap vermediler.

Sultan Mahmûd Gaznevi, Ebü’l Hasen-i Hârkani (r.a.),

-“Bâyezid-i Bistami (r.a.), nasıl bir zat idi?” diye sordu

Ebü’l-Hasen Harkan-i (r.a.);

-“Bâyezid (r.a) öyle kâmil bir veli idi ki, O’nu görenler hidayete kavuşurdu. Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu kimselerden olurdu.” Diye cevap verdi.

Sultan Mahmud bu cevabı beğenmedi ve;

-“Ebû Cehl, Ebû Leheb gibi kimseler, Fahr-i Kâinâti, Serveri âlem Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve sellem) yi nice kere gördüler. Bunlar hidayete gelmedi de, Bâyezid (r.a.) i görenlerin hidayete geldiklerini nasıl söyliyorsun?” Dedi.

(-“O, Resulullah (s.a.v.) efendimizden daha yüksek mi ki, iki cihanın efendisini, üstünlerin üstünü olan Allah-u Teâlâ’nın Sevgili Peygamberini gören, küfürden kurtulamadı da, Bâyezid-i Bistâmi (r.a.) yi görenlerin hepsi kurtulur diyorsun demek istedi.”)

Ebü’l Hasen-i Harkâni hazretleri (r.a.);

-“Ebû Cehl ve Ebû Leheb gibi ahmaklar, Allah-u Teâlâ’nın sevgili Peygamberini, insanların en üstünü olan Hazret-i Muhammed (s.a.v.) olarak görmediler. Ebû Talib’in yetimi, Abdullah’ın oğlu Muhammed (s.a.v.) i gördüler. O gözle baktılar. Eğer Ebû Bekr-i Sıdık (r.a.) gibi bakarak, Resulullah (s.a.v.) olarak görselerdi, eşkiyalıktan, küfürden kurtulur, O’nun gibi kemâle gelirlerdi.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Silsile-i Âliye’nin altıncısı olan Ebü’l-Hasen-i Harkânı hazretleri (Radiyallah-u anhu) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu