‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Barış Parkı (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 3

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nın keramet ve menkıbeleri çoktur. Cömertlik ve kerem sahibi olup, SAĞLIĞINDA VE VEFATINDAN SONRA DA YARDIM YAPAN DÖRT BÜYÜK EVLİYADAN BİRİDİR.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) ye;

-“Muhabbet nedir?” diye sordular.

Cevabında buyurdular ki;

-“Muhabbet, öğrenmek ve öğretilmekte elde edilen bir şey değildir. Ancak Allah-u Teâlâ’nın bir ihsanı ile elde edilir.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) Buyurdu ki;

-“Kulun mâlâya’nı (boş ve faidesiz) konuşması Allah-u teâlâ’nın onu zelil ve yalnız bırakmasının âlametidir.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ye;

-“Tasavvuf nedir?” diye sorduklarında,

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

TASAVVUF; HAKİKATLARI ALMAK VE HALKIN ELİNDE OLAN DÜNYA MALINDAN ÜMİDİNİ KESMEKTİR, UZAKLAŞMAKTIR.” Buyurdu.

Yine Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

Evliyanın üç âlameti vardır;”

-“1-Düşüncesi Hak ola,”
-“2-İşliyeceği işi Hak ile işleye,”
-“3-Meşgûliyeti daima Hak ile ola.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) bir gün namaz kılmak için ikamet okudu ve sonra Muhammed bin ebi Tevbe (r.a.) ye öne geçip namaz kıldırmasını istedi. Kendisi imâm olmadı. Müezzinlik yaptı.

Muhammed bin Ebi Tevbe (r.a.) İmâmlık yapmaktan çekindi ve Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ye;

-“Eğer bu namazı kıldırırsam başka namaz kıldırmam.” Dedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) bu sözü beğenmedi ve;

-“Nefsinden konuşuyorsun başka bir namaz kıldıracağını düşünmek (başka bir namaz vaktine kadar yaşayacağım diye konuşmak) Tul-i Emel (uzun arzu) sahibi olmaktır. Tul-i emel sahibi olmaktan Allah-u Teâlâ’ya sığınırız. Çünkü tul-i emel, hayırlı âmel yapmaya mani olur.” Buyurdu.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Dilini (başkalarını) kötülemek ve aşağılamaktan koruduğun gibi, medh etmekten de koru.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Veysike’den Nusaybin’in görünüşü (Bizim Mahalle)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 4

Ma’rûf-i Kerhi (r.a. buyurdu ki;

-“Dünya dört şeyden ibarettir.”

-“1-Mal,”
-“2-Söz,”
-“3-Uyku,”
-“4-Ve yemek.”

-“Mal; İnsanı Allah-u Teâlâ’ya isyan ettirir.”
-“Söz; İnsanı Allah-u Teâlâ’dan oyalar,”
-“Uyku; İnsana Allah-u Teâlâ’yı unutturur.”
-“Yemek ise, İnsanın kalbini katılaştırır.”

Sırrı-yi Sekati (r.a.), buyurdu ki;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) yi şöyle söylerken işittim;

-“Kim kibirli olur, kendini büyük görürse, Allah-u Teâlâ onu yere vurur, Kim ki, Allah-u Teâlâ ile münazea ederse (karşı gelirse) Allah-u Teâlâ ona gazab eder. Kim Allah-u Teâlâ’ya hile yapmaya kalkarsa, O Allah-u Teâlâ’ya boyun eğer (hilesinden vazgeçer) Kim Allah-u Teâlâ’ya Tevekkül eder o’na sığınır ve güvenirse; Allah-u Teâlâ (c.c.) onun yardımcısı olur. Kim Allah-u Teâlâ’ya tevazu ederse, Allah-u Teâlâ onu yükseltir.”

Ma’rûf-e Kerhi (r.a.) ye;

-“Dünya sevgisi kalbden nasıl çıkar?” diye sorulduğu zaman;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) Buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’ya karşı HALİS SEVGİ, TAM BİR MUHABBET VE HÜSN-Ü MUÂMELE Ya’ni; Allah-u Teâlâ’nın razı olduğu işleri yapmak ve men ettiklerinden sakınmak ile.” Cevab verdi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Mertliğin âlameti üçtür;”

-“1.Hilafsız tam bir vefa,”
-“2.İstenmeden vermek ve kendisine cömertlik,”
-“3.İyilik yapılmadan başkalarını medh etmek.”

Bir adam Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.) ne gelerek;

-“Ey Efendim. Benim Allah-u teâlâ’ya nasıl kavuşacağımı bana öğretir misin?” dedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) onun elinden tuttu ve padişahın kapısına getirdi. Kapının önünde ayağı kırık duran bir adam buldular.

Soru soran zat’a o kimseyi gösterip;

-“İşte bunun gibi olursan Allah-u Teâlâ’ya vasıl olursun.” Buyurdu.

Bununla, ayağının ikisi de kırık bir köle, efendisinin kapısının önünde nasıl durur hiçbir yere ayrılmazsa; bir kul da Allah-u teâlâ’nın kapısından her an bekler hiç ayrılmaz ve isyan etmezse, Allah-u Teâlâ’ya kavuşur demek istedi.

Bir kimse gelip kendisinden kalbının yumuşaması için dua etmesini istedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) Ona;

-“Ey Kalbleri yumuşatan Allahım! Ölüm benim kalbimi yumaşatmadan sen benim kalbimi yumuşat. Diye dua et.” Buyurdu

Sırrı-yi Sekati hazretleri (r.a.);

-“Kavuştuğum bütün ni’metlere Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a) nin BEREKETİYLE KAVUŞTUM.”Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Veysike köyündenden bir başka açıdan Nusaybin görünüşü

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 5

Ma’rûf-i Kerki Hazretleri (r.a.); buyurdu ki;

-“Kim öldükten sonra unutulmak istemezse, güzel (amel) işlesin ve isyan etmesin.”

Yine Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) buyurdu ki;

-“Allah-u teâlâ mü’minlerden bir zümreyi kabirlerinden kanatlı olarak diriltir. Sur üfürüldüğü zaman kabirlerinden uçarlar. Cennet-i Â’la’ya koşarlar. ONLARI MELEKLER KARŞILAR.”

Ve onlara;

(-“Siz kimsiniz?”)

Onlar;

-“Mü’minlerdeniz, ümmet-i Muhammed’deniz, ümmet-i kur’andanız.” Derler

Melekler;

(-“Siz sıratı gördünüz mü?”)

Onlar;

-“Hayır.” Derler.

Melekler;

(-“Siz haşrı gördünüz mü?”)

Onlar;

-“Hayır.” Derler.

Melekler;

(-“Siz Allah-u Teâlâ’yı gördünüz mü?”

Onlar;

-“Biz O’nun nûrunu gördük.” Derler

Melekler;

(-“Peki siz dünyada ne amel yapardınız?”)

Onlar;

-“Biz o’na kulluk ettik, O’ndan başka her şeyden yüz çevirdik. Allah-u teâlâ bize hesaba çekilecek bir dünyalık vermedi.” Derler.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) buyuruyor ki;

-“Kim mü’min kardeşinin bir ayıbını örterse, Allah-u Teâlâ onun bu işinden dolayı bir melek yaratır, O’nun elinden tutar ve O melekle beraber Cennete girer.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) yine buyurdu ki;

-“Her kim günde üç kere ‘Allahumma aslıh ümmeti seyyidine muhammed’ (-“Allahım! Muhammed (sallallahu aleyhi ve selem) ümmetini ıslah et.” Diye duâ ederse ABİDLERDEN SAYILIR.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara Harabeleri (Mardin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 6

Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.) ne Bağdat ahalisi ve bütün Müslümanlar tarafından devamlı hürmet edilirdi. Kabri, dua’ların kabul edildiği hastaların şifa bulduğu bir yerdir. Dua’ların kabul edildiği herkes tarafından tecrube edilmiştir.

İmâm-i Yafi-i (r.a.) de bunu bildirmektedir;

Ma’r’uf-i Kerhi (r.a.), talabesi Sırrı-yi Sekati (r.a.) ye buyurdu ki;

-“Eğr Allah-u Teâlâ’ya dua eder ve bir şey istersen, O’na BENİM İSMİMİ VESİLE ET, BENİM HÜRMETİME İSTE!

Muhammed bin Hişam (r.a.) diyor ki;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) bana;

-“Sana on cümle öğreteceğim; beşi dünya, beşi ahret içindir. Bunlar ile kim dua ederse Allah-u Teâlâ onun duasını kabul buyurur.” Dedi.

Ben;

-“Yazayım mı?” diye sordum.

Ma’rûfi Kerhi (r.a.);

-“Hayır Behr bin Hânis nasıl tekrar tekrar okuyup bana öğrettiyse, sana da tekrar tekrar okuyup öğretirim.” Dedi.

Ve, Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) buyurdu;

-“Dinim için Allah bana kafidir. Dünyam için Allah-u Teâlâ kafidir. Ehemmiyetli işlerim için Allah-u Teâlâ kerimdir ve bana kafidir. Bana haksızlık etmek isteyenlere hilm ve kuvvet sahibi olan Allah-u Teâlâ kafidir. Bana kötülük etmek isteyenlere, Şedid olan Allah-u Teâlâ bana kafidir. Ölüm anında Rahim olan Allah-u Teâlâ bana kafidir. Kabir sualında Rauf olan Allah-u Teâlâ bana kafidir. Hesab anında Kerim olan Allah-u Teâlâ bana kafidir. Mizan anında Latif olan Allah-u Teâlâ bana kafidir. Sırat’ta, Kadim olan Allah-u Teâlâ bana kafidir. Kendisinden başka hiçbir İlah olmayan Allah-u Teâlâ bana kafidir. O Arş’ın Rabbıdır. Ve ben O’na tevekkül ederim.”

Muhammed bin Mansur Tusi (r.a.) haber veriyor;

Bağdad’da Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nin huzuruna gittim. Yüzünde bir yara izi gördüm;

-“Dün burada iken yüzünüzde bir şey yoktu. Bu nedir bir şey mi oldu?” diye sordum.

Ma’râf-i Kerhi (r.a.) bana;

-“Seni ilgilendirmeyen şeyi sorma, sana yarayanı sor.” Dedi.

Ben;

-“Allah aşkına söyle.”dedim.

Ma’rûf-İ Kerhi (r.a.) şöyle anlattı.

-”Bu gece namaz kılıyordum. Mekke’ye gidip Kâ’be’yi tavaf etmek istedim. Su içmek için zemzem kuyusuna gittim. Ayağım kaydı ve yüzüm oraya çarptı. Bu iz ondandır.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Mardin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 7

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) abdest almak için Dicle nehri kenarına gitti. Kur’an-i kerim ve seccadesini namaz kıldığı yerde bıraktı. Bir kadın gelip bunları alıp giderken Ma’rûf (r.a.) arkasından koştu ona yetişti. Ve yüzünü görmemek için başını eğip;

-“Kur’an-i Kerim okuyan çocuğun var mı?” diye sordu.

Kadın;

-“Hayır.” Deyince

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-”Kur’an-i Kerim’i bana ver, seccade senin olsun.” Buyurunca

Kadın O’nun bu güzel haraketine çok şaşırdı. Her ikisini de oraya bıraktı.

Ma’rûf-i kerhi hazretleri (r.a.);

-“Seccadeyi al sana helal ettim.” buyurdu.

Kadın utanarak hemen oradan uzaklaşıp gitti. Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.) herkese merhamet eder ve herkesin ıslahı için çalışırdı.

Bir gün Talabeleriyle Dicle nehri kenarındaki bir hurmalıkta oturuyorlardı. Baktılar ki Dicle nehri’nin yukarısından bir kayık geliyor. Kayıkta birkaç erkek içki içiyor, nara atıyorlar.

Bu nahoş manzara karşısında talabeleri şöyle dedi.

-“Efendim bir dua edin de, Allah-u Teâlâ bunları bu nehirde boğsun. Ve insanlar onların zararlarından kurtulsunlar.”

Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Ya Rabbi! Sen bu kullarını dünyada neş’elendirdiğin gibi ahrette de nes’elendir.”

Talabeleri, bu dua’nın mana ve sırrını anlamadıklarını söylediler.

Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.) bunun üzerine;

-“Benim söylediğimi (Allah-u Teâlâ) bilir. Bekleyin şimdi sırrı açığa çıkar.” Buyurdu.

O topluluk Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.) ni görünce sazlarını kırdılar, şaraplarını döktüler ve titremeye başladılar. Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nin el ve ayaklarına kapanıp TEVBE ettiler.

Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (r.a.);

-“Gördüğünüz gibi herkesin istediği oldu; ne onlar boğuldu, ne de bir kimse onlardan rahatsız oldu.” Buyurdular.

Muhammed bin Muhallid (r.a.) dedi ki;

Hasan bin Abdülvahhab (r.a) a Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nin hayatı okunuyordu.

Buyurdu ki;

-“Ma’rûf-i Kerhi (r.a) nin suyun üzerinde yürüdüğünü söylerler. Eğer bana O’nun havada uçtuğunu söylenilse; onu tasdik ederim.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Kasyane (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 8

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nin bir dayısı şehrin valisi idi. Vali bir gün şehrin kenar mahallelerini dolaşıyordu. Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) yi gördü.

Bir kenarda oturmuş ekmek yiyor, önünde de bir köpek; bir lokma kendi ağzına, bir lokma da köpeğin ağzına koyuyordu.

Dayısı,

-“Köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun?” dedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“Utandığım için bu zavallıyı yediriyorum.” Dedi.

Ve başını kaldırıp havadaki bir kuşa seslendi. Kuş uçup geldi, eline kondu ve kanadiyle başını ve gözünü örttü.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“Allah’tan utanandan her şey utanır.” Buyurdu.

Dayısı da bu hali görüp, bu sözü işitmekle hem hayret etti, hem de oradan uzaklaştı.

Birgün abdesti bozuldu. Hemen orada teyemmüm etti;

Oradakiler;

-“İşte Dicle nehri, niçin teyemmüm ettiniz?. Diye sorduklarında;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“Oraya gidinceye kadar acaba yaşayabilir miyim? Ölüverirsem abdestsiz olmayayım.” Dedi.

Halil seyad (r.a.) anlatıyor;

Oğlum Muhammed kayıbolmuştu. Annesi ve ben şaşkına dönmüştük. Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ya geldim;

Ve;

-“Ya Ebâ Mahfuz, oğlum kayıboldu, annesinin aklı başından gitti.” Dedim

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“Ne istiyorsun?” buyurdu.

Halil seyyad (r.a.);

-“Allah’a dua edin de, çocuğumuzu bize iade etsin.” Dedi.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-”Ya rabbi! Gök senin, yer senin, arasındakiler de senin. Muhammed’i gönder.” Dedi.

Şam kapısına geldim. Oğlumu orada gördüm.

-“Oğlum Muhammed, geldin mi?” dedim.

Oğlum;

-“Şimdi Enbar şehrinde idim, birden kendimi burada buldum.” Dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ barajı (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 9

Âmir bin Abdullah Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) yi anlatır;

Benim hiristiyan bir komşum vardl. Bir gün bana geldi ve;

-“Ey Eba Âmir, benim senin üzerinde komşuluk hakkım vardır. Senden bir ricam var. Beni Allah’ın sevgili bir kuluna, bir veli’ye götürmedin ki, O veli zat Allah-u teâlâ’nın bana bir evlat vermesi için dua etsin.” Dedi.

Bunun üzerine bu hiristiyan komşumu, ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ye götürdüm. Onun işini ve ricasını anlattım.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) onu islam’a davet etti. Müslüman olmasını istedi.

Komşum;

-“Ya Ma’rûf, benim hidayetim senin elinde değildir. Ancak Allah-u Teâlâ hidayet eder. Bir kimseyi doğru yola kavuşturur. Ben senden dua istemeğe geldim. Müslüman olmağa gelmedim.”dedi.

Bunun üzerine Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ellerini kaldırdı;

-“Allahım senden bu kimseye anna ve babasına itaatkar bir evlat vermeni istiyorum ki, anne ve babası onun elinde Müslüman olsun.” Diye dua etti.

Allah-u teâlâ duasını kabul etti ve bu kimsenin bir oğlu oldu. Bu çocuk zamanındaki çocuklardan ve akranlarından çok akıllı ve zeki oldu.

Büyüdüğü zaman babası onu bir rahibe götürdü. Ona hiristiyanlığı ve incili öğretmesini istedi. Rahib onu önüne oturdu. Kendisine bir yazı tahtası verdi;

Ve;

-“Benim okuduğumu, söylediğim şeyleri söyle.” Dedi.

Bu çocuk;

-“Hayır söylemem. Dilim teslisi söylemeye (Allah’ın üçtür demeye) kapalıdır. Kalbim ise Allah-u Teâlâ’nın sevgisiyle meşgüldür.”dedi.

Rahib;

-“Ey oğlum ben sana bunu sormadım.” Dedi

Çocuk;

-“Peki neyi sordun?” dedi.

Rahib;

-“Ben sana, benden sorup öğrenmek ve anlamak istediğin şeyi sordum.” Dedi.

Bunun üzerine çocuk;

-“AKLIMIN KABUL EDECEĞİ, ZİHNİMİN VE KALBİMİN İDRAK EDECEĞİ ŞEYİ BANA ÖĞRET.” DEDİ.

Rahib;

-“Ey Oğlum (elif) de” diyerek alfabenin ilk harfını söyledi.

Çocuk şiirle şöyle dedi;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 10

Rahib;

-“Ey Oğlum (elif) de” diyerek alfabenin ilk harfını söyledi.

Çocuk şiirle şöyle dedi;

-“Lafza-i celâlın başındaki) vasıl elifi her kalbi ezeli ve ebedi sıfatlar sahibi olan sevgiliye (Allah-u teâlâ’ya) vasletti. Kavuşturdu.

Rahib;

-“Oğlum BE de.” Diye söyledi.

Çocuk yine şiirle;

-“BE, Allah-u Teâlâ’nın BEKA (sonu olmamak) sıfatının harfıdır.” Dedi.

Rahib;

-“SÂ, CİM, HÂ ve bütün harfleri söyledi. Çocuk da hepsine manzum ve o harflerle ilgili Allah-u teâlâ’nın sıfatlarını anlatan şiirlerle cevap verdi.

Bu cevabları duyunca Rahib şaşırıp kaldı. Kalbinde bir ürperti duydu, ve kendisini bir titreme aldı. İslam dininin dışındaki bütün dinlerin batıl olduğunu anladı.

Rahipteki bu değişikliği görünce genç;

-“Ağlatan, güldüren, öldüren, dirilten bir Allah’a yemin ederim ki,”
-“O’NUN KAPISINDAN BAŞKA BİR KAPIYA GİDEN, MUTLAK ZARAR ETMİŞTİR.”
-“Allah’ın rızasından başka bir şeyi maksud edinenler yolunu şaşırmıştır.”
-“Hakiki MAKSUD Allah-u Teâlâ’nın rızasıdır. Ondan başkasına gidenlere yazıklar olsun.”
-“Affeden, ihsan eden Allah-u Teâlâ, O’ndan başkasından ne zarar gelir ne fayda.”
-“Halık-ı âlem Allah’ım ne a’ladır. Ne âlâ kul isyan eder de yine örter o aliyy-ül a’lâ.”
-“Âlemde kendsinden başka Rab olmayan Allah, noksanlıktan münezzeh.”
-“Sever kendisinin emirlerine nehiylerine uyanları ol münezzeh.”
Beyitlerini söyledi.

Rahip işittiği sözler karşısında aklı başından gitti. Bu çocuğun kendisinden konuşmadığını ve buna bu hikmetli sözleri söyletenin Allah-u Teâlâ olduğunu anladı.;

-“Eşhedü enla ilahe ilah ve eşhedü enne Muhammedeen abdühü ve resûlüh.” Diyerek iman etti.

Sonra çocuğun elinden tutarak babasına getirdi. Babası oğlunun rahible beraber geldiğini görünce, ona doğru yöneldiler. Rahib’e bakınca yüzünden bir nur parladığını gördü.

Rahib’e;

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Termik santral bahçesi (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 11

Sonra çocuğun elinden tutarak babasına getirdi. Babası oğlunun rahible beraber geldiğini görünce, ona doğru yöneldiler. Rahibe bakınca yüzünden bir nur parladığını gördü.

Rahib’e;

-“Oğlumun zekasını nasıl buldun?” diye sordu.

Rahib

-“O’nun sözlerine kulak ver.” Dedi.

Sonra söylediklerini babasına anlattı.

Babası;

-“Muhtaçlara yardım eden Allah-u Teâlâ’ya yemin ederim ki, bunlar ondan değildir. Bunlar Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nin duası bereketiyledir. O’NUN KERAMETİDİR.” Dedi.

Sonra;

-”Ey Oğlum! Senin vasıtanla bizi cehennemden kurtaran ALLAH-U TEÂLÂ HAMD EDERİM. MUHAKKAK Kİ BİZ ÇOK KÖTÜ BİR HALE İDİK, İMANSIZ İDİK.” Dedi ve kelime-i şehadet getirip, iman etti.

Daha sonra bütün ailesi de Müslüman oldu. Evlerindeki haç işaretlerini kırdılar.

Allah-u Teâlâ, ma’rûf-i Kerhi (r.a.) nin vasitesiyle bunlara hidayet nasıb etti. Ve cehennem ateşinden kurtardı.

Sırrı-yi Sekati (r.a.) anlatır;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) yi rü’yamda gördüm. Arşın altında durmuş, gözü açık halde kalmış hayran haraketsiz, kendinden geçmiş bir halde idi.

Allah-u Teâlâ meleklere;

-“Bu kimdir? Buyurdu.

Melekler;

-“Ya Rabbi! Sen daha iyi bilirsin.” Dediler.

Allah-u Teâlâ (c.c.);

-“Bu Ma’rûf’dur. Benim muhabbetimden mest ve hayran olmuştur. Beni görmeyince kendine gelmez.” Buyudu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Veysike (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 12

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.), Ramazan ayından başka bir ayda, nafile oruç tutarken Bağdad çarşısından geçiyordu. İkindi vakti bir sebil su dağıtıcısı (Benim suyundan içene Allah-u Teâlâ rahmet etsin) diye bağırıyordu.

Hazreti Ma’rûf-i Kerhi (r.a.), Sucunun elindeki bardağı alıp içti. Talabeleri dedi ki;

-“Efendim siz oruçlu değil miydiniz?”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“Evet oruçlu idim. Fakat bu su dağıtıcınsın dua’sı üzerine nafile orucumu bozdum.”

Ma’rûf-i Kerhi vefat edince, kendisi rü’yada gördüler.

Dediler ki;

-“Allah-u teâlâ sana ne muamele eyledi?”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“O su dağıtıcı’nın duası ile daha fazla ihsana kavuştum.” Dedi.

Sırrı-yi Sekati (r.a.) anlatıyor;

Bir bayram günü Hazreti Ma’rûf (r.a.) u hurma çekirdeklerini toplarkan gördüm ve sordum;

-“Efendim bunları ne yapacaksın?

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“Şu çocuğu ağlarken gördüm ve niçin ağladığını sordum.”

Bana;

-“Yetim olup anne ve babsının olmadığını, arkadaşlarının yeni elbiseleri ve oyuncakları olup kendisinin olmadığını söyledi.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) devam etti.;

-“Şimdi bunları toplayıp satacağım, ağlamayıp oynaması için O’na oyuncak ve elbise satın alacağım.”Dedi.

Bunun üzerine;

-“Efendim bu işi bana bırakın.”Deyip çocuğu alıp götürdüm.

-“Yeni güzel elbiseler ve oynaması için bir oyuncak aldım. Çocuk o zaman memnun oldu. Bundan sonra kalbime bir nur geldi. Kalbim parladı ve hâlim bambaşka oldu.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) hastalanıp yatağa düştüğü zaman Sırrı-yi Sekati (r.a.) vasiyetini sordu;

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.);

-“Vefat ettiğimde şu gömleğimi sadaka olarak ver. Çünkü dünyaya geldiğim gibi gitmek isterim.” Buyurdular.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu