‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Bor-e veysike (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 13

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) herkese hüsn-i muamelede bulunduğundan vefat ettikten sonra hiristiyanlar ve Yahudiler O’nun kendilerinden olduğunu iddia ettiler.

Müslümanlar ise;

-“O bizdendir.” Dediler.

Bu iddialar olurken hizmetçilerinden biri gelip;

-“Efendimizin bize şöyle vasiyeti var.”

-“Benim cenazemi yerden kim kaldırırsa ben o zümredenim.” Buyurdu diye haber verdiler.

Hiristiyan ve Yahudiler geldiler. Mübarek cenazesini yerden kaldıramadılar. Müslümanlar cenazesini kaldırdılar ve oraya defn ettiler.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) ne cennet arzusundan, ne de Cehennem korkusundan dolayı ibadet etti. O Yalnız Allah-u Teâlâ’ya olan aşkından ve muhabbetinden dolayı ibadet etti. Allah-u teâlâ da onu en yüksek makamlara yükseltti ve aradaki perdeleri kaldırdı. Hem Hak Teâlâ’nın hem de halkın sevgilisi oldu.

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.), Enes bin Malik (r.a.) ve İbn-i ömer (r.a.) den şu hadis-i şerifi rivayet etti;

-“Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) e eshab-i kiramdan birisi geldi;

-“Ya Resulallah beni cennete götürecek ameli göster.” Diye sordu

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Gazablanma, kızma.” Buyurdu.

O zat;

-“Bunu yapamazsam Ya Resulallah” diye sorunca

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem);

-“Her gün ikindi namazından sonra yetmiş kere istiğfar et. Allah-u teâlâ senin yetmiş senelik günahını affeder.” Buyurdu.

O zat;

-“Ya Resulallah yetmiş senelik günah işlememişsem.” Diye sorunca

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem);

-“O zaman Annenin yetmiş yıllık günahı affolur.” Buyurdu.

O zat;

-“Peki annem ölmüş ve de yetmiş yıllık günah işlememişse ne olur” diye
sorunca,

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Akrabalarının yetmiş yıllık günahı affolur.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e veysike (Nusaybin)

Ma’rûf-i kerhi (Radiyallahu anh)- 14

Yine Ma’rûf-i Kerhi (r.a.) Enes bin Malik (r.a.) den rivayetle Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu;

-“Kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse; (nafile bir) Hac ve Umre yapmış gibi sevab kazanır.”

Amr bin Dinar ve İbn-i Abbas (r.a.) rivayetle Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu;

-“Kim uyurken; “Allahım bizi mekrinden (aldatmandan, azablarını ni’met şeklinde göstermekten) emin kıl. Bize zikrini unutturma ve bizi gafiller zümresinden eyleme. Allahım bizi en sevdiğin zamanlarda (Seher vakitlerinde) bizim seni hatırlamamızı nasıb eyle ki, o vakitler de sen, sana ibadet eden, seni zikreden kullarından razı olursun. O vakitte senden bir şey isteyip sonra ihsanına kavuşmayı, dua edip kabulunu nasıb eyle, mağfiret dileyip affımızı nasıb eyle”

Diye dua ettiği zaman

-“Allah-u Teâlâ o sevdiği saatte (seher vaktinde) bir melek yaratır. O melek o kimseyi seher vektinde uyandırır. Eğer uyanmazsa bu melek göğe çıkar. Allah-u Teâlâ başka bir melek gönderir. ONU UYANDIRIR. Eğer uyanmazsa bu iki melek o vakti ihya ederler. Eğer uyanır ve dua ederse duası kabul olunur. Eğer uyandıktan sonra kalkıp ibadet etmezse, Allah-u Teâlâ o meleklerin sevabını ona verir.”

Ma’rûf-i Kerhi (r.a.), Abdullah bin Musi (r.a.), Abdul a’lâ (r.a.), Yahya bin Ebi Kesir (r.a.), Urve (r.a.), Hazreti Aişe (r.anha) den Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) ın şöyle buyurduğunu rivayet etti;

-“Din Allah için sevmek ve Allah için buğzetmekten (Hubb-u Fillah ve Buğd-u Fillah) ibarettir.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ma’rûf-i Kerhi hazretleri (Radiyallah-u anh) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ nehri (Nusaybin)

Sırrı-yi Sekatı (Radiyallah-u anh)

Evliyanın büyüklerinden ve meşhurlerindan. İsmi Sırrı bin Muğlis es-Sekati (r.a.) olup, künyesi, Ebü’l Hasan’dır.

Bağdad’da doğdu. 251 (M. 865) de Ramazan-i şerif ayında orada vefat etti. “Şunizi kabristanına” defnedildi. Ma’ruf-i Kerhi hazretleri (r.a.) ınden feyz aldı. Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.) hazretleri nin dayısı ve hocasıdır.

Tasavvuf’ta, vera’ ve takva’da asrının bir tanesi idi. Hâris-i Muhasebesi ve Bişri Hafi (r.a.) nin akranı’dır.

Sırrı-yi Sekati (r.a.) Hüşeym bin Beşir (r.a.), Ebu Bekir bin İyaş (r.a.), Ali bin Garab (r.a.) Yahya bin Yeman, Yezid bin Harun (r.a.) ve bir çok âlimden ilim öğrenmiş ve hadis-i şerif rivayet etmiştir.

Ebu Abdurrahman Sülemi (r.a.) ‘Tabakat-us-sûfiye’ kitabinda diyor ki;

-“Üçüncü asırda yaşamış olan evliyaların hemen hepsi, Sırrı-yi Sekati (r.a.) den feyz almişlardır.”

Zühd ve edepte pek çok hârikulade hal ve haraketleri, tasavvuf’a dair sözleri meşhurdir. Bir yere gittiğinde, yolda olan şeyler ve havada uçan kuşlar, açık bir lisan ile kendisine selam verirlerdi.

Kırk def’a yürüyerek hacca gidip geldi. Üzüntü ve dert deryası, hilm ve sebat dağı, mürüvvet ve şefkat hazinesiydi.

Ticaret yapardı. Bağdad’da bir dükkanı vardı. Ticaretten yüzde beşten fazla bir kâr almazdı. Bir defasında altmış altına ‘badem’ aldı. Badem birden pahalılaştı. Delal, bademleri doksan altına satmak istedi;

Sırrı-yı Sekatı hazretleri (r.a.);

-“Ben âdetimi bozmam, ancak altmış üç (63) altına satarım.” Dedi. Delal ise bunu az bulup kabul etmeyip malları satmadı.

Büyüklerin yoluna girmesini şöyle anlatır;

-“Bir gün Habib-i Râ-i (r.a.) dükkanıma uğradı. Fakirlere vermesi için ona bir şeyler verdim.”

Bana;

-“Allah-ü Teâlâ hazretleri sana mükafatını versin.” Diya ‘dua’ etti.

-”Ertesi gün hocam Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) hazretlerini, hurma çekirdeği toplarken gördüm.”

Ona;

-“Bunları ne yapacaksın?” diye sordum.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) bana;

-“Şu çocuğu ağlar vaziyette gördüm ve niçin ağlıyorsun? Diye sordum.

O zaman çocuk bana;

-“Ben yetimim, Annem babam yok. Bütün arkadaşlarımın güzel elbiseleri var. Fakat benim ne elbisem var, nede oyuncağım.” Dedi.

Ma’ruf-i Kerhi (r.a.) konuşmasına şöyle devam etti;

-“Ben de şimdi bu hurma çekirdeklerini toplayıp satacağım ve onun ihtiyacını alacağım.” Dedi.

Bunun üzerine ben de Ma’ruf-i Kerhi hazretleri (r.a.) den izin isteyip, çocuğa bir takım elbise ve oyuncak aldım. Yetim çocuk çok sevindi.

Ma’ruf-i Kerhi hazretleri (r.a.) bu durumu görünce buyurdu ki;

-“Senin bu çocuğu sevindirdiğin gibi, Allah-u teâlâ hazretleri de (c.c.) seni sevindirsin. Dünya sevgisini kalbinden çıkarsın, seni bu meşgüliyetten kurtarsın.”

İşte bu dau’lar sebebi ile kurtuldum.

<<<İsteyen bu yazımı okusun>>>

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sırrı-yı Sekatı radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Bor-e Gündük Çağ-Çağ deresi (Nusaybin)

Sırrı-yi Sekatı (Radiyallah-u anh)- 2

Cüneyd-i Bağdad’ı Hazretleri (r.a.) anlatır;

-“Sırrı-yı Sekati (r.a.) hazretlerinden ziyade ibadet ehli kimse görmedim. Daima edepli bir halde otururdu. Allah-u Teâlâ’dan hiçbir zaman gâfil olmadı. Yetmiş yıl hiç kimse onun ayaklarını uzatıp yattığını, edebe uymayan bir haraketini görmedi.”

-“Gece gündüz Allah-u Teâlâ’nın huzurunda olduğunu düşünür ve her zaman edebli bir şekilde otururdu. Ancak ölüm hastalığında yatağa uzanabildi.”

Sırrı-yı Sekatı (r.a.) anlatır;

-“Bir gün bir hata işledim. O hatânın ateşi otuz (30) yıldır içimde durmakta, hatırladıkça kalbim cayır cayır yanmaktadır. Bir gün Bağdad şehrinde, dükanımın bulunduğu semte yangın çıktı. Bütün dükkanlar yandığı halde yalnız benim dükkanım yanmamıştı.”

-“Dükkanımın yanmadığı haberi gelince, “Elhamdulillah” diye Allah-u Teâlâ’ya şükrettim. Hemen akabinde, başkalarının zarar ve ziyanını düşünmediğimi hatırlayıp, çok tevbe ve istiğfar ettim.”

-“Kefaret olarak dükkanımdaki bütün mallarını fakirlere dağıttım. Fakat otuz (30) yıldır, kalbimden bunun acısını silemedim.”

Bir gün Lübnan’dan biri gelip dedi ki;

-“Efendim! Lübnan dağlarında kalan falan zatın size selamı var.”

Sırrı-yı Sekatı hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“O kişiye bizden selam söyle. İnsanlardan uzaklaşıp dağ başında oturması, yalnız ibadetle meşgül olması uygun değildir. Hak aşığı dediğin, çarşıda, pazarda alişverişle de meşgül olur ve bu esnada bir an olsun Allah-u Teâlâ’dan gafil olmaz. İNSANLARA HİZMET ETMESİ DE İBADETTİR. Kişinin zaruri ihtiyaçlarını karşılaması tevekkülüne mani değildir.”

Cüneyd-i Bağdad’ı hazretleri (r.a.) anlatır;

-“Sırrı-yı Sekatı hazretleri (r.a.) nin ömürlerinin son günlerinde ziyaretine gitmiştim. Yakınımda bir yelpaze vardı. Onu elime alıp, mübarek yüzlerine sallamaya başladım.”

Gözünü açtı. Elimde yelpazeyi görünce;

-“Ey Cüneyd, yelpazeyi elinden bırak! Sallama! Çünkü ateş, yellenince daha çabuk ve çok yanar.” Dedi.

Kendilerine;

-“Bir emriniz var mı?” diye sordum.

Buyurdu ki;

-“Daima Allah-u Teâlâ’yı hatırla! Bundan gâfil olma! ahreti unutturacak kadar dünya işlerine dalma.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sırrı-yı Sekatı Radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Gündük Çağ-Çağ nehri (Nusaybin)

Sırrı-yi Sekatı (Radiyallah-u anh)- 3

Sırrı-yı Sekatı hazretleri (r.a.) nin kızkardeşi bir gün ziyaretine gelip;

-“Eğer musaade buyurursanız evinizi süpüreyim.” Dedi.

Sırrı-yı Sekatı hazretleri (r.a.) musaade etmedi. Başka bir gün ziyaretine geldiğinde, bir koca karının Sırrı-yı Sekatı hazretleri (r.a.) nin evini süpürdüğünü gördü.

Bunun üzerine;

-“Ey Biraderim! Ben senin hemşiren iken haneni süpürmeme musaade etmedin. Şimdi ise süpürmek için ihtiyar bir kadın getirmişsin.” Dedi.

Sırrı-yı Sekati hazreleri (r.a.) hemşiresinin bu sözü üzerine tebessüm ederek buyurdu ki;

-“Ey hemşirem, o gördüğün acuze KADIN DÜNYADIR. ALLAH-U TEÂLÂ HAZRETLERİ, DİNİNE HİZMET EDENE, DÜNYAYI HİZMETÇİ EYLER.”

Cüneyd-i Bağdad’ı hazretleri (r.a.) şöyle anlatıyor;

-“Bir gün dayım Sırrı-yı Sekati (r.a.) ye gittim ağlıyordu.”

Sebebini sordum;

-“Bu gece ibriğe su koyup biraz bekleteyim de soğusun diye aklıma geldi.”

Öyle yaptım.

Gece rü’yamda bir huri gördüm;

-“Sen kimsin?” dedim.

Bana;

-“Suyu soğutmak için ibriği bekletmiyenin.” Dedi ve ibriğimi alıp yere çaldı.

-“İşte parçaları.” Diyerek dağılmış ibriğin parçalarını gösterdi.

Yine Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.) şöyle anlatıyor;

Dört dirhemim vardı. Sırrı-yi Sekati (r.a.) nın yanına gidip”

-“Bunları size getirdim efendim.” Dedim.

Bana;

-“Oğlum! Sana müjdeler olsun ki, SEN KURTULMUŞLARDANSIN. Dört dirheme ihtiyacım vardı. Kurtulmuş olanlardan birinin eli ile, ihtiyacım olan parayı bana göndermesi için Allah-u Teâlâ’ya dua etmiştim. Sen getirdin.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sırrı-yı Sekatı Radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-Çağ barajı Sonbahar mevsimi(Nusaybin)

Sırrı-yi Sekati (Radiyallah-u Anh)- 4

Sâlihlerden bir zat şöyle anlatır;

-“Bir def’a Sırrı-yi Sekati (r.a.) yi ziyeret etmek evine gidip, kapısını çaldım.”

İçerden;

-“Kim o?” dedi

Ben de;

-“Aşığın birisi.” Dedim.

Sırryi Sekati (r.a.);

-“Eğer Aşık olsaydın, hep Allah-u Teâlâ ile meşgül olur, bana gelmezdin.” Buyurdu.

Ve;

-“Ya Rabbi! Bu kimseyi hep kendin ile eyle ki, başkaları ile meşgül olmasın.” Diye dua etti. Bu anda bende çok değişiklikler hâsıl oldu. Dua’sı kabul olmuştu.

Sırrı-yi Sekati (r.a.), bir gün va’z veriyordu. Sultanın adamlarından birisi, merasim ile oradan geçerken, (Şuraya bir uğrayalım) deyip içeri girdi.

O sırada Sırrı-yi Sekati (r.a.);

-“Mahlukat içerisinde en aciz ve zayıf olan mahluk insandır. Bununla beraber, bu kadar mahluk arasında, Allah-ü Teâlâ’nın emirlerine insan kadar isyan edip yüz çeviren mahluk da yoktur.”

-“Eğer insan iyi olursa, melekler ona gıpta eder imrenirler. Eğer insan kötü olursa, şeytanın dahi kendisinden nefret ettiği, kendisindcen kaçtığı, şerli bir kimse olur.”

-“Ne kadar hayret edilir ki, bu kadar zayif ve aciz olan insanoğlu, kendisine her ni’meti veren, her an varlıkta durduran, yaşatan, kudret ve azamet sahibi olan Allah-u Teâlâ’ya karşı gelmekte ve isyan etmektedir…” diye anlatıyordu.

Sultanın yakınlarından olan bu kişi, bu hikmet dolu sözlerin te’siri ile, ağlaya ağlaya kendinden geçti. Bir zaman sonra kalkıp evine gitti. Hiç konuşmuyor, bir şey yiyip içmiyor, hep ağliyordu.

Sabah olunca, yürüyerek, Sırrı-yi Sekati (r.a.) nin sohbet ettiği yere gelip, anlatılanları dinledi. Üçüncü gün yine geldi.

Sohbet bittikten sonra;

-“Efendim! Sizin söyledikleriniz bana çok te’sir etti. Kbul ederseniz, sizin talebelerinizden olmayı arzu ediyorum.” Dedi.

Kabul edildi. Ahmed İsmindeki bu talebei az zamanda çok yüksek derecelere kavuştu.

Bir gün hocası Sırrı-yi Sekati (r.a.) nin huzuruna çıkıp;

-“Ey Şefkatli ….

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bar-e Gündük Küçük bir şelale (Nusaybin)

Sırrı-yi Sekati (Radiyallah-u Anh)-5

Bir gün hocası Sırrı-yi Sekati (r.a.) nin huzuruna çıkıp;

-“Ey Şefkatli merhametli efendim! Beni günah karanlıklarından kurtarıp, huzur ve saadete kavuşturdunuz. Bunun için Allah-u Teâlâ size bol bol mükafatlar ihsan buyursun.” Dedi.

Kısa zaman sonra Sırrı-yi Sekati hazretleri (r.a.) ne biri gelip;

-“Efendim! Beni talebeniz Ahmed gönderdi. Rahatsız olduğunu size bildirmemi söyledi.” Dedi.

Sırrı-yi Sekati (r.a.), gelen kimse ile beraber talebesi Ahmed’in bulunduğu yere gittiler.

Şehrin dışında, sahrada çukur bir yerde yattığını ve ölmek üzere olduğunu gördüler.

Sırrı-yi Sekati (r.a.) sadık talebesinin başını kaldırıp dizine koydu. Yüzünün tozlarını sildi. Ahmed gözünü açıp hocasını görünce çok sevindi.

Huzur içinde ruhunu teslim etti. Gasl ve defin hizmetlerini yerine getirmek için şehre geri geliyordu ki, şehir halkının kendilerinden tarafa gelmekte olduklarını gördüler.

Hayret edip nereye gittiklerini sordular.

Onlar;

-“Biz şehirde (Her kim, Allah-u Tâlâ’nın veli kullarından birinin cenazesinde bulunmak isterse, ‘Şuniziye’ kabristanına gitsin.) diye bir ses duyduk. Onun için yola çıktık.” Dediler.

Yıkayıp kefenledikten sonra ‘Şuniziye’ kabristanına defn ettiler.

Cüneyd-i Bağdad’ı şöyle anlatır;

Hocam Sırrı-yi Sekati (r.a.), bana bir şey öğretmek istediği zaman sual sorardı. Bir gün bana;

-“Ey Cüneyd! Şükür ne demektir?” diye sual etti.

Ben de cevab olarak;

-“Ni’metini destek yaparak Allah-u Teâlâ’ya asi olmamaktır.” Deyince

Bana;

-“Bu hikmet sana nereden geliyor? Diye tekrar sual etti.

Ben de;

-“Senin meclisinde bulunmaktan.” Dedim.

Şöyle anlatılır;

Birgün Sırrı-yi Sekati (r.a.) ye sabrın ne olduğu soruldu. O da sabır konusunu anlatmaya başladı. Bu esnada bir akrep dolaşmaya başladı. İğnesini defalarca kendisine soktuğu halde, Sırrı-yi Sekati (r.a.) hiçbir şey yokmuş gibi, sakin sakin konuşmasına devam etti.

Kendisine;

-“Neden akrebi fırlatıp atmiyorsunuz?” diye sorulunca

Sırrı-yi Sekati (r.a.) şöyle cevab verdi;

-“Sabır konusunda konuşurken, sabretmemek hususunda haâk Teâlâ’dan hayâ ederim.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ Barajı Sonbahar manzarası (Nusaybin)

Sırrı-yi Sekati (Radiyallah-u Anh)-6

Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.) şöyle anlatır; Bir gün Sırrı-yi Sekati (r.a.) nin yanına gittim.

Bana şunu anlattı.;

-“Hergün yanıma küçük bir kuş gelirdi. Elimdeki ekmek kırıntılarını yerdi. Bir kere bu kuş bana geldi. Fakat elime konup ekmek kırıntılarını yemedi.”

Ben kendi kendime;

-“Ne hata işledim?” diye düşündüm.

Daha önce ekmekle beraber bir sebze yemiştim. Bunu hatırladım ve;

-“Bir daha şüpheli şeyler yemiyeceğim.” Diyerek tevbe ettim. Bunun üzrine kuş elime kondu ve elimdeki ekmek kırıntılarını yedi.

Şöyle anlatılır;

Sırı-yi Sekati hazretleri (r.a.), bir bayram günü meşhur bir zatla karşılaşmış ve ona güler yüzlü olmayarak selam vermişti.

-“Neden böyle yaptın?” diye sorduklarında,

Sırrı-yi Sekati (r.a.);

-“Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şerifte; “İki mü’min karşılaştıkları zaman, yüz rahmet aralarında taksim edilir. Bunlardan doksan rahmet, daha güler yüzlü olana verilir.” Buyurmuştur. İstedim ki, o benden daha çok sevab alsın.” Diye cevab verdi.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) yine şöyle anlatır;

Birgün Sırrı-yi sekati (r.a.) yanına gittim. Onu üzgün olarak gördüm.

-“Neden böyle üzgünsün?” diye sordum.

Sırrı-yi Sekati (r.a.);

-“Yanıma bir delikanlı geldi. Benden tevbenin ne olduğunu, izah etmemi istedi.”

Ben de;

-“Günahını unutma” diye cevab verdim.

O genç itiraz ederek;

-“HAYIR! BELKİ TEVBE, GÜNAHINI UNUTMAK VE BİR DAHA YAPMAMAKTIR.” Dedi.

Bende;

-“Buna üzüldüm.” Deyince

Sırr-yi Sekati (r.a.);

-“Benim kanaatım de gencin kanaatı gibidir.” Dedim.

Bunun üzerine Sırrı-yi Sekati (r.a.) sebebini sordu

Ben de;

-“Allah-u Teâlâ bana, işlediğim günahıma tevbe etmemi nasib ettiği zaman, tevbe halınde günahı hatırlamak günah olmaz mı?” dedim.

Bunun üzerine Sırrı-yi sekati hazrteleri (r.a.) sükût etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Seyyidet nefise radiyallah-u anha veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bor-e Gündük (Haci latif bahçesi) Nusaybin

Sırrı-yi Sekati (Radiyallah-u Anh)- 7

Sırrı-yi Sekati (r.a.) anlatır;

-“Yaya olarak, Rum diyarına gazâ için gitmiştim. İstirahat ederken, yorgunluktan sırt üstü yatmış, ayağımı duvara dayamıştım. O esnada bir ses duydum. Bu ses bana; ‘Ya Sırrı! Köle, efendisinin yanında böyle yatar mı?’ dedi.

Bundan sonra, bir daha ayağımı hiçbir şekilde uzatarak yatmadım.

Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.) şöyle anlatır;

Sırrı-yi Sekati (r.a.) hasta iken, üç günde bir ziyaretine giderdim. Bir def’asında yanına girdim, uyuyordu.

Başucunda ağlamaya başladım. Göz yaşlarım yanağına düştü. Gözlerini açtı ve bana bakınca;

-“Bana nasihat et.” Dedim.

O zaman buyurdu ki;

-“KÖTÜ HUYLU KİMSELERLE SOHBET ETME.İYİ HUYLU İNSANLARLA BERABER BULUNARAK, ALLAH-U TEÂLÂ’YA İBADET ET.”

Başka bir gün ziyarette gittiğimde, Sırrı-yi Sekati (r.a.) ye;

-“Kendini nasıl hisediyorsun?” diye sordum.

O bunun üzerine;

-“Hâlimden tabibıme nasıl şikayet edebilirim ki, bana bunu veren O’dur.” Buyurdu.

Ebü’l Abbas bin Mesruk (r.a.) şöyle anlatır;

Sırrı-yi Sekati hazretleri (r.a.) yi hastalığında ziyaretine gittim. Yanında uzun süre oturduk. Halbuki karnında bir sancı vardı. Sonra sırrı-yi Sekati (r.a.) ye yanında ayrılırken;

-“Bize dua edin.” Dedik.

Sırrı-yi Sekati (r.a.) ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti;

-“Ya Rabbi! Bunlara hasta ziyaretinin nasıl olacağını öğret.”

Sırrı-yi Sekati (r.a.); Hişam bin Urve (r.a.) den şöyle rivayet ediyor;

-“Rsulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) hastalığı şiddetlenip, cemaata gidecek takat bulamayınca; ‘Ebû Bekir (r.a.) e söyleyin namaz kıldırsın. Buyurdu. Bunun üzerine Hazreti Ebû Bekir (r.a.) üç gün cemaate namaz kıldırdı.’

-“Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) vefat ettiği günün sabah namazı vaktinde, mescide açılan odanın kapısından perdeyi kaldırdı. Hazreti Ebû Bekir (r.a.) cemaate sabah namazını kıldırmak için imâmete geçmiş idi. Eshabına bakıp, onları namazda saf tutup durduklarını görünce sevinerek tebessüm etti.”

-“Sonra mescide girdi. Resûlullah (s.a.v.) teşrifini fark eden Ebû Bekir (r.a.), mihrabden çekilmek üzere iken Resûlullah (a.s.v.) eliyle yerinde durmasını işaret edip, oturduğu yerde Ebû Bekir (r.a.) e uyarak sabah namazını kıldı.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sırrı-yı Sekatı Radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Çağ-çağ baraji (Sonbahar manzarası)

Sırrı-yi Sekati (Radiyallah-u Anh)- 8

Sırrı-yi Sekati (r.a.); Eshab-i Kiramdan Hazim bin Harmele (r.a.) den şöyle rivayet ediyor; Bir gün yolda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) beni gördü ve buyurdu ki;

-“Ey Hazim! ‘La havle vela kuvvete ille billah’ sözünü çok söyle, zira o Cennetin hazinelerindendir.”

Sırrı-yi Sekati (r.a.) buyurdular ki;

-“Allah-u Teâlâ’yı görmekten mahrum kalmak, en şiddetli Cehennem ateşinden daha çok azab verir.”

-“Cehennemlik olanlar, Cehennmde iken Allah-u Teâlâ’yı görmekle şereflenebilselerdi, hiçbir zaman cenneti hatıralarından geçirmezlerdi.”

-“Çünkü, ismi Aziz olan Hâk Teâlâ’yı seyretmek, ruha o kadar çok neş’e verir ki, bu neş’e ona, bedeninin çektiği azabı unutturur. Bu azb ile meşgül olmak hatırına bile gelmez.”

-“Cennette ise, Allah-u Teâlâ’yı temâşâden daha mükkemmel bir ni’met mevcut değildir. Cennetteki ni’metlerin hepsi yüz misli arttırılsa, fakat cennette olan kimselerle Allah-u Teâlâ (c.c.) arasında bir perde bulunsa, yine de cânı gönülden feryad ve figan ederlerdi.”

Sırrı-yi Sekati hazretleri (r.a.) dan bazı sözler;

-“En kuvvetli, kudretli insan, kendi nefsini yenendir.”

-“Yarın kıyamette herkesi, Peygamberi ile çağırırlar.
‘Ey Musa aleyhisselam’ın ümmeti’,
‘Ey İsa Aleyhisselam’ın ümmeti,’
‘Ey Muhammd Aleyhisselam’ın ümmeti derler.”

Ancak Allah-u Teâlâ’nın sevgili kullarına;

-“Ey Allah’ın veli kulları, Allah-u Teâlâ’nın katına geliniz.” Denir

Bunun üzerine onların gönülleri, sevinçten yerinden çıkacakmış gibi olur.

-“Salih bir kul olmak isteyip de, yarın yaparım diyerek günlerini geçiren kimse aldanmıştır.”

-“Bir adam, içinde Allah-u Teâlâ’nın yarattığı her türlü ağacın bulunduğu ve ağaçların üzerinde yaratılan her cins kuşun bulunduğu bir bahçeye girse ve bu bahçedeki kuşlar ona;

-“Ey Allah’ın veli’si sana selam olsun.” Deseler Nefs de bundan sükunet bulur ve gururlanırsa, bu kimse nefsinin esiri olur.”

-“Farzları yapmak, haramlardan kaçınmak, gafleti terk etmek, Allah-u Teâlâ’nın kendilerini çok sevdiği, evliyasının ahlakındandır.”

-“Bir kimsenin ahmak olduğunun alameti, kendi ayıbını bırakıp, başkasının ayıbıyla meşgül olmasıdır.”

-“Dil, kalbın tercümanı, yüz kalbın aynasıdır. Kalbde gizli olan, yüzde meydana çıkar.”

-“Şu üç şey Allah-u Teâlâ’yı çok üzer.

1-Vakti boşa geçirmek.”

2-insanlarla alay etmek.”

3-Giybet etmek.”

-“Kulun amellerini boşa çıkaran, kulu en sür’atli helake götüren, devamlı hüzne boğan, cezayi çabuklaştıran, riya’yı sevdiren, ucba (Amellerini beyenip güzel görmek) götüren, baş olmak hevesine kaptıran şey, insanın nefsini tanımaması, kendi ayıblarını bırakıp, başkalarının ayıblarını görmesidir.”

-“Gençler”

-”Gençliğinizin kıymetini bilin. Güç kuvvet elde iken, çok ibadet ediniz. Bizlerden (yaşlılardan) ibret alınız da, zaif ve güçsüz duruma düşmeden evvel, çok ibadet ediniz.” (O bu sözü söylerken, gençlerden daha çok ibadet ediyordu.)

-“Kul dört şeyle yükselir; bunlar”
-“1- ilim.”
-“2- Edeb.”
-“3- Emanet.”
-“4- İffettir.”

Sırrı-yi Sekati (r.a.) de, Allah korkusu, kendini küçük ve aşağı görme hali, o derece fazla idi ki;

-“Bağdad’da ölmek istemem. Çünkü bu insanlar, benim hakkımda iyi zan sahibidirler. Korkarım ki toprak beni kabul etmez de, herkese rezil olmuş olurum.”

Ramazan-i şerif ayında Bağdad’da vefat etti. Şûnizi Kabristanına defn edildi.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Sırrı-yı Sekatı Radiyallah-u anh veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu