‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Dara Harabeleri (Mardin)

Cüneyd-i Bağdadi (Radiyallah-u anh);

Evliyanin büyüklerinden, tasavvuf ehlinin çok tanınmışlarından olup, “Seyyid-üt-tâife” denmekle meşhürdur.

Künyesi Ebü-l Kâsımdır. Cüneyd bin Muhammed 207 (m. 822) de Nehâvend’de doğdu. Bağdad’da büyüdü ve 298 (m.911) de 91 yaşında orada vefat etti.

Kabr-i şerifi, hocası ve dayısı Sırrı-yi Sekâti) (r.a.) nın kabri yanındadır. Süfyan-i Servi (r.a.) nın derslerinde yetişti.

Tasavvufu, dayısı Sırrı-yi Sekati (r.a.) den öğrendi. Asrı’nın kutbu idi. Binlerce veli yetiştirdi. Otuz defa yaya olarak hacca gitti. Kerametleri, nasıhatleri, hikmetli sözleri ve ihlaslı amelleri ile meşhür oldu.

Zahiri ilimleri, İmam-i Şafi-i (r.a.) nin talebelerinden Ebu Sevr (r.a.) den öğrendi. Ayrıca Haris-i muhasebi (r.a.), Muhammed kassab (r.a.) ve başka zatlarla da sohbet etti.

Cüneyd Bağda’dı hazretleri (r.a.), Namaz da kalbine dünya düşüncesi gelse, o namazı tekrar kılardı. Daima Allah-u teâlâ’yı hatırlardı. Her gün 400 rek’at namaz kılardı. Otuz yıl yatsı namazından sonra hiç uyumadan ibadetle meşgül oldu.

Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.) yedi yaşında iken, mektebten gelince babasını ağlıyor görüp, sebebini sordu.

-“Zekat olarak dayın Sırrı-yı Sekatı (r.a.) ye birkaç gümüş göndermiştim, almamış. Kıymetli ömürümü, Allah (c.c.) adamlarının beğenip almadığı gümüşler için geçirmiş olduğuma ağlıyorum.” Dedi.

Cüneyd (r.a.);

-“Babacığım, parayı bana ver ben dayım (Sırrı-yi Sekati’ye) a götüreyim.” Deyip dayısının evine gitti. Kapıyı çaldı.

Dayısı (Sırrı-ye Sekati (r.a.);

-“Kim?” olduğunu sorunca;

Cüneyd-i Bağdadi (r.a.);

-“Ben Cüneyd’im dayıcığım. Kapıyı aç ve babamın zekatı olan bu gümüşleri al.” Dedi.

Dayısı (Sırrı-yı Sekati (r.a.);

-“Almam.” Deyince

Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.);

-“Adl edip babama emreden ve ihsan edip, seni serbest bırakan Allah-u Teâlâ için al.” Dedi.

Dayısı Sırrı-yi Sekati (r.a.);

-“Allah-u Teâlâ babana ne emretti, ve bana ne ihsan etti?” dedi

Devam edecek…

<<< Sırri-ye Sakati (r.a.) başka yazıyı okumak isterseniz tıklayın>>>

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Cüneyd-i Bağdadi (Radiyallah-u anh) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Nusaybin (Bor-e Gündük)

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiyallah-u anh)- 2

Cüneyd (r.a.);

-“Babamı zengin yapıp, zekat vermesini emretmekle adalet eyledi. Seni de fakir yapıp, zekatı kabul etmek ve etmemek arsında serbest bırakmakla ihsan eyledi.” Dedi.

Bu söz Sırrı-ye Sekati (r.a.) nin çok hoşuna gidip;

-“Oğlum! Gümüşleri kabul etmeden önce seni kabul ettim.” Dedi. Ve kapıyı açıp parayı aldı.

Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.) henüz yedi yaşında iken, hocası (ve aynı zamanda dayısı olan), Sirri-ye Sekati (r.a.) tarafından hacca götürüldü.

Mecsid-i Haram’da dört yüz kadar büyük zat şükrü ta’rif ve izah ettiler. Neticede dört yüz ayrı izah meydana geldi ise de, hepsi de bu ta’rif ve izahları yetersiz buldular.

Hazreti Sırrı-yi Sekati (r.a.) orada bulunan Cüneyd (r.a.) e;

-“Madem ki buradasın, bu hususta bir de sen bir şeyler söyle.” Dedi.

Hazreti Cüneyd (r.a.);

-“Şükür, Allah-u teâlâ’nın ihsan ettiği ni’met ile O’na isyan etmemek, O’na isyan için, ihsan ettiği ni’meti sermaye olarak kullanmamaktır.” Buyurdu.

Orada bulunanların hepsi bu cevaba pek sevinip, hepsi de;

-“Seni tebrik ederiz, Maksadı en güzel şekilde ifade ettin. Bu ancak bu şekilde ta’rif edilebilirdi.” Dediler.

Sırrı-ye Sekati (r.a.);

-“Yavrum öyle anlıyorum ki senin lisanın doğru ve kuvvetli olacak. Böyle güzel söyleyebilmek halı sana nereden geliyor?” deyince

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.);

-“Sizin sohbetlerinizde bulunmakla efendim.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) hocasına ait olan evin bir odasında kalırdı. Her an Allah-u Teâlâ’yı hatırlardı.

Seccadesi üzerine, sabaha kadar “Allah, Allah” der, aynı abdestle sabah namazını kılardı. Bu hâl senelerce devam etti.

Cüneyd-i Bağdad’ı (r.a.), nin şöyle anlattığı nakledilir;

-“Bir gece yıkanmak için suya ihtiyacım oldu. Hava çok soğuk olduğu için, sabah olmasını bekliyeyim, su ısıtırım veya hamama gidip yıkanırım,” dedim.

-“Sonra, düşündüm ki, ben yıkanmayı tehir için, sabah olamsını, su ısıtmak, hamama gitmek gibi bir sürü şeyleri istiyorum. Halbuki, Allah-u teâlâ bana sadece bir defa yıkanmamı emrediyor. Ben de onu tehir için çeşitli çâreler arıyorum. Benim yaptığım hiç münasip değil.” Dedim.

-“Hemen, gecelik elibisem üzerimde olduğu halde, soğuk su ile gusletmeye ve ıslak elbiseleri çıkarmayıp üzerimde kuruması için niyet ettim ve öyle yaptım.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Cüneyd-i Bağdadi (Radiyallah-u anh) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

 

Dara harabeleri (Mardin)

Cünayd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 3

Cüneyd-e bağdad’i hazretleri (r.a.) şöyle anlatıyor;

-“Hocam Sırrı-ye Sekati (r.a.) bana bir meclis kurup, insanlara ilim öğretmemi, nasihat etmemi söylerdi. Fakat ben, kendimi bu işe layık bulmayıp, nefsimi kötülerdim.”

-“Bir cum’a gecesi Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i rü’yada gördüm.”

Bana;

-“Ey Cüneyd! İnsanlara nasihat et. Zira senin sözün halkın kalblerinin rahatlık ve ferahlık bulmasına sebebtir. Allah-u teâlâ senin sözünü, insanların kurtuluşa ermesi için sebep kılmıştır.” Buyurdu.

Uyandım, sabahleyin erkenden Hocamın yanına vardım. Ben hiçbir şey söylemeden;

-“Peygamberimiz efendimiz (Sallallayhu aleyhi ve sellem) tarafından vazifelendirilmedikçe, insanlara ilim öğretmekten çekindin.” Dedi.

-“Ertesi gün bir meclis kurup, insanlara Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) yolunu anlatmaya başladım.”

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) in meclis kurup insanlara ilim öğretmekte olduğu, kısa zamanda her tarafa yayıldı. Herkes bu sohbetlere gelip istifade etmeye başladı.

Bir gün bir genç, Cünayd (r.a.) ın sohbet ettiği meclise gelip, Cüneyd (r.a.) e şöyle dedi;

-“Ey Ustad hazretleri, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuryor ki; “Mü’minin ferasetinden korkunuz. Çünkü o, Allah-u Teâlâ’nın nuru ile bakar.” Bunun manası nedir”

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) bir müddet sustu Sonra başını kaldırıp;

-“Müslüman ol. Müslüman olmak zamanın geldi.” Buyurdu.

Meğer o genç hiristiyan imiş. Hemen “Zünnarını” kesip orada Müslüman oldu.

İmam-i Yafi-i (r.a.) buyuruyor ki;

-“İnsanlar bu hadisde, Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) nın bir kerameti var zaneder. Halbuki, bu hadisede onun iki kerameti vardır.”

-“Birisi, o gencin hiristiyan olduğunu bilmesi, diğeri de, gencin Müslüman olma vaktinin geldiğini bilmesidir.”

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) ye;

-“İhlası kimden öğrendiniz? Diye sordular.

O da cevabında buyurdu ki;

-“Mekke-i Mükkeremede bulunuyordum. Bir berber gördüm.”

Ona;

-“Allah rızası için benim saçlarımı düzeltebilirmisin? Dedim.

Berber;

-“Elbette .” dedi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Cüneyd-i Bağdadi (Radiyallah-u anh) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Şeşça’vi Deresi başı (Bor-e Veysike)

Cünayd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 4

-”O sırada mevki sahibi birini traş etmekte idi.”

Hemen traşını bırakıp,

-“Efendi kalk. Bir kimse Allah için bir şey istedi mi, bütün işler durur, derhal ona bakılır.” Dedi.

Sonra berber koltuğuna beni oturtup traş etti. Sonra da bana bir miktar altın verip,

-”İhtiyaçların için lazım olur, onlara harcarsın.” Dedi.

Ben bu hâle çok hayret edip, elime geçecek ilk parayı kendisine hediye etmeye niyet ettim.

Az bir zaman sonra bana Basra’dan bir kese altın gönderdiler. Hemen götürüp o keseyi, ona verince sebebini sordu.

Ben de niyetimi açıkladım.

Bunun üzerine bana;

-“Sen Allah rızası için beni traş et.” Dedin. Ben de o niyetle seni traş ettim. Şimdi bunları alırsam, niyetimde bir değişme olmasından korkuyorum.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i hazrteleri (r.a.) talebeleri ile otururlarken bir kimse geldi ve Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) nin önüne beşyüz dirhem bırakıp;

-“Bu parayı ihtiyacı olanlara dağıtırsınız.” Dedi

Hazreti Cüneyd (r.a.);

-“Bundan başka paran var mı?” dedi.

O kimse;

-“Evet, bunlardan başka çok param var.” Dedi

Cüneyd (r.a.);

-“Peki sahib olduğun paralardan başka daha çok paran olsun ister misin? Dedi

O kimse;

-“Evet isterim.” Deyince

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.);

-“Sen şu bıraktığın beş yüz dirhemi geri al. Çünkü, o paralara bizden çok senin ihtiyacın var. Zira biz, paramız olsun istemiyoruz.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Cüneyd-i Bağdadi (Radiyallah-u anh) nin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara Harabeleri -Zindanı- (Mardin)

Cünayd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 5

Bir gün Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Tabib çağırdılar, gelen tabib, Hiristiyan idi.

Muayene eden tabib;

-“Gözlrinize su değdirmiyeceksiniz.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.);

-“Gözlerime su değdirmesem nasıl abdest alırım? Deyince

Tabib;

-“Gözleriniz size lazım ise su değdirmiyeceksiniz.” Dedi

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir miktar uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı.

O anda bir ses duydu ki;

-“Ya Cüneyd sen bizim için gözlerini fedâ ettiğin için, biz de senden o ağriyi giderdik.” Diyordu.

Bir zaman sonra hiristiyan tabib tekrar geldi. Baktı ki gözler tamamen iyi olmuş.

Hayret edip;

-“Nasıl yaptın da iyi oldu?” dedi

Cüneyd (r.a.) olanları anlatınca, Hazreti Cüneyd (r.a.) in elini öpüp iman etti ve;

-“Esas ağriyan göz sizin ki değil benim gözlerim imiş.” Dedi.

Salihalerden bir zat Rü’yasında Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) i gördü.

Hazreti Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) de yanlarında bulunuyordu. Bu sırada biri gelip, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e bir sual sordu.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Bunun cevabını Cüneyd’den iste. O versin.” Buyurdular.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.);

-“Ya Resulallah (a.s.v.) sizin mübarek huzurunuzda ben nasıl konuşabilirim.” Deyince

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem);

-“Diğer Peygamberlerden her biri ümmetlerinin tamamı için ne kadar öğünüyorlarsa, ben de Cüneyd ile o kadar öğünüyorum.” Buyurdular.

Devam Edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Bu mübarek zat olan Cüneyd-i Bağdad’i hazretlerinin yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara Harabeleri (Mardin)

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 6

Zengin bir kimse vardı. Cüneyd’i Bağdad’i hazretleri(r.a.) nin huzuruna gelip tevbe etti ve talabeliğe kabullünü istedi. Malını da fakirlere dağıttı. Bin altın kaldı.

Cüneyd (r.a.);

-“Bu bin altını da Dicle nehrine at.” Buyurdu.

O kimse Dicle kenarına gidip altınları birer birer nehra attı.

Geri döndüğünde Cünayd hazretleri (r.a.) kendisine heybetle bakıp;

-“Niçin hepsini birden nehre atmadın da birer birer sayarak attın? Demek hâlâ gönlünde onlara muhabbet var” buyurdu.

Ve bir müddet kendisini sohbetlere kabul etmedi. Sonunda o kimse buna da tevbe edip, nihayet talebeliğe kabûl edildi.

Büyüklerden bir zat, Hazreti Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) nin yanına gelmişti. Şeytanın, onun yanından hızla kaçmakta olduğunu gördü.

O kimse Cüneyd-i Bağdad’i hazrteleri ( r.a.) nin yanına yaklaşınca yüz hallerinden, onun çok öfkelenmiş olduğunu anlayıp,

Sordu;

-“Ey Cüneyd! Biz biliyoruz ki, insan öfkelenince şeytan (Aleyhil’lanet) ona yaklaşır. Fakat görüyorum ki, bu kadar fazla öfkelenmiş olduğunuz halde, şeytan (Aleyhil’lanet) sizden kaçıyor. Bunun hikmeti nedir?”

Cüneyd-i Bağdad’i hazrteleri (r.a.);

-“Sen bilmez misin ki, biz kendi nefsimiz için kızmayız. Başkaları, nefsleri için kızarlar. Bunun için de, Şeytan (Aleyhil’lanet) kendilerine musallat olur. Bizim kızmamız, hep Allah (c.c.) için olduğundan, şeytan (Aleyhil’lanet) bizden, kızdığımız zaman kaçtığı gibi başka hiçbir zaman kaçmaz.” Buyurdu.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) yi tanıyan ve sevenlerden, Ebû Amr isminde bir zat şöyle anlatıyor;

-“Bir gün bir ihtiyaç için çarşıya gitmiştim. Bir cenaze gördüm. Cenaze namazına katılayım dedim. Yolda giderken bir kadın görüp ona baktım. Bu yaptığımın uygun olmadığını hatırlayıp derhal tevbe ettim. Eve geldiğimde yüzümün niçin karardığını sordular. Aynaya baktığımda hakikatten, yaptığım o uygunsuz iş sebebiyle yüzümün karardığını gördüm.”

-“Kırk gün devamlı olarak bu günahıma tevbe ve istiğfar ettim. Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) yi ziyaret etmek hatırıma geldi.”

-“Bağdad’a gittim. Cüneyd (r.a.) hanesine varıp kapısını çaldığımda içeriden;”

-“Gel bakalım Ey ebâ Amr! Sen Ruhbe’de günah işle, biz de Bağdad’da bu günaha istiğfar edelim.” Buyurdu.

Birisi Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) ye;

-“Gözümü yabancı kadınlara bakmaktan nasıl koruyabilirim?” diye sordu.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) buyurdu ki;

-“Yabancı kadını gördüğün zaman, Allah-u teâlâ (c.c.) nin seni, senin o yabancı kadını görmenden daha iyi gördüğünü hatırla.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri bu veli kullar hürmetine sahih akıl ve müstekim yol ihsan eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Mardin)

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 7

Mel’ün şeytan, bir üstadın hizmetçisi kılığında Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin yanına gelip;

-“Efendim, size hizmet etmekle şereflenmek, feyiz ve bereketlerinizden istifade etmek arzusuyla geldim. Lütfen kabul buyurunuz.” Dedi

Cüneyd (r.a.) kabul edip, şeytan yirmi sene kadar kendisine hizmet etti ama bir kere olsun vesvese veremedi.

Nihayet ümidini kesip bir gün;

-“Ey Üstadım! Siz beni tanıyor musunuz?” dedi

Cüneyd (r.a.);

-“Ben seni ilk geldiğin gün tanımıştım. Sen iblis’sin.” Dedi

Şeytan (Aleyhil’lanet);

-“Ey Ebâ Kâsım! Ben senin kadar, yüksek makam ve derecelere kavuşmuş olan bir zat daha tanımıyorum.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) Buyurdu ki;

-“Ey Mel’ün! Hemen defol git. Şimdi de beni kendimi beğenme (ucub) gibi bir duruma düşürmek ve beni mahvetmek arzusundasın değil mi? Bu çirkin maksadına kavuşamiyacaksın. Haydi defol.”

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin talebelerinden biri şeytan’nın vesvesesine kapılıp,

-“Artık ben kemale geldim. Sohbete devam etmeme lüzum kalmadı” deyip kendi başına bir yere çekildi.

Benlik ve gururundan dolayı şeytani bir rüya gördü. Rü’yasında, bağlık-bahçelik içinde güzel nehirler ve çok lezzetli yemekler yediğini gördü. Bu rüyasını hakikat zannedip, kibiri daha da arttı ve bu halini arkadaşlarına anlattı.

Onlar da Cüneyd-i Bağdadi (r.a.) ye arzettiklerinde, Hazreti Cüneyd (r.a.) çok üzüldü ve anlatılan kimsenin yanına gitti.

Baktı ki o kimseyi şeytan aldatmış. Ona;

-“Seni bu gece cennete götürürlerse, cennete vardığında üç defa (La havle…) oku.” buyurdu.

Hakikaten o kimseyi rü’yasında Cennete götürdüler. O kimse Cennete vardığında üç defa (la havle…) okudu. Gördüklerini ve kendisinde hasıl olan şeytani hallerin hepsini unuttu.

Bir anda kendisinin pislik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü. Uyandığında gördüklerini hatırladı ve içine düştüğü hatayı anladı. Çok pişman olup tövbe etti ve cüneyd (r.a.) in elini öptü. Sohbetlere devam edip, talebeler arasındaki yerini aldı.

Hz. Cüneyd (r.a.) buyurdu ki;

-“Herkese bir mürşid-i kamil lazımdır. Aksi halde melün şeytan gelip kendisine musallat olur. Ve insan –maazallah- ona tabi olur.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri bu veli kullar hürmetine sahih akıl ve müstekim yol ihsan eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hafka çino şelaleleri (Çağ-Çağ nehri) Nusaybin

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 8

Hayr-ı Nessac (r.a.) şöyle anlatıyor:

-“Bir gün evimde oturuyordum. (–“Kalbime Ebül Kasım Cüneyd-i Bağdad (r.a.) i kapıdadır. Çıkıp karşılayayım.”) diye bir düşünce geldi. Fakat, o buraya gelmez. Kalbime gelen vesvesedir. Deyip o düşünceyi kalbimbden attım.”

-“Biraz sonra aynı düşünce gene geldi. Gene attım. Üçüncü defa gelince çıkıp bakayım dedim. Çıktım. Cüneyd (r.a.) kapıda idi. Bana selam verdi.”

Ve;

-“Ey Hayr! Kalbine ilk geldiği zaman niçin kapıyı açmadın?” buyurdu.

Kendisine iftira edip, uydurma sözlerle halifeye şikayet ettiler;

-“İnsanlar onun sözleri ile fitneye düşüyör, karışıklık çıkarıyor.” Dediler.

Halife üçbin altına satın aldığı ve kendisini çok sevdiği, çok güzel bir cariyesi vardı.

Halife Cariyesine;

-“Kıymetli elbiseler giy, çeşitli mücevherle süslen, falan yerde Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) in yanına gidip, yüzünü aç

Ve Cüneyd (r.a.) e;

-“(Benim çok malım var, ama kalbim dünyadan soğudu. Sana geldim ki beni kabul edesin ve ben de senin yanında ibadet ve tâatle meşgül olayım. Senden başkası ile bulunmama kalbim razı olmuyor) de.” Diye tembih etti.

Bir hizmetçi ile beraber bu cariye Cüneyd (r.a.) in bulunduğu yere geldi. Kendisine söylenilen şekilde giyinmiş ve süslenmiş idi ve bu söylenenleri, daha fazlasıyla Cüneyd (r.a.) e söyledi.

Cüneyd (r.a.) hep önüne bakıyordu. Bir ara başını kaldırıp;

-“Allah’ım!” diye bir feryad etti.

Onun bu sözüne dayanamiyan cariye düşüp öldü. Cariyeyi getiren hizmetçi derhal geri dönüp olanları halife’ye anlattı.

Halife yaptığına çok pişman oldu ve;

-“İşte böyle, yapılmaması emredilen şeyi yapan, görülmemesini arzu ettiği şeyleri götürür.”

Diyerek kendini ayıpladı. Öyle bir zat yanıma çağırmam münasib değildir deyip, kendisi Cüneyd (r.a.) in yanına geldi.

Ve;

-“Ey Üstad! Bu kadar güzel bir kadını yakmağa kalbin nasıl müsaade etti?” dedi.

Cüneyd (r.a.);

-“Ey Mü’minlerin emiri! Senin Mü’min kullara olan şefkatın bu mudur ki, benim, kırk senedir uğraşarak, nefsimle mücadele ve mücahede ederek ve can çıkarırcasına ibadet ederek kazandıklarımı bir anda yok edeceksin? Ben vasita oldum. Aslında, sen yapma ki, sana yapmasınlar.” Buyurdu.

Bu hadiseden sonra Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin büyüklüğü daha iyi anlaşıldı ve şanı her tarafa yayıldı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri bu mübarek veli kullar hürmetine günahlarından tevbe-i nasuh ile dönüp tevbe eden ve Salih ameller işleyen kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri Su sarnıçı (Mardin)

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 9

Bir gün sohbetinde bulunanlardan bir kimse, kendisini imtihan için yanına geldi ve sual sordu.

Cüneyd (r.a.);

-“Bu suale söz le mi, yoksa Ma’nevi olarak mı cevab verelim?” dedi.

O kimse;

-“İki şekilde de cevap ver.” Deyince

Cüneyd-i Bağdad’, hazretleri (r.a.);

-“Keşke kendi kendini deneseydin. O zaman beni denemeye lüzüm görmezdin. Ma’nevi cevap istiyorsan şöyledir ki, sen böyle yapmakla artık yolumuzdan ayrıldın. Bilirmisin ki Allah-u teâlâ’nın dostlarını tecrübe etmeye, onları yaralamağa senin gücün yetmez.” Buyurdu.

Bunun üzerine o kimsenin yüzü, sim-siyah olup, kalbinde bulunan bir parça yakîn de kayıboldu.

O kimse çok pişman olup yaptığına tevbe etti. Çok istiğfar etti. Cünayd (r.a.) yine de o kimseye merhamet edip tevecüh etti ve o kimsenin hâli bundan sonra daha düzgün oldu.

Bağdad’daki Halife bir gün Ruveym bin Ahmed (r.a.) e;

-“Edebin noksandır.” Dedi.

Ruveym (r.a.) cevabında;

-“Benim mi edebim noksandır? Ben Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) ile yarım gün beraber olup sohbet ettim. Onunla yarım gün birlikte bulunan kimseden edepsizlik kalır mı? dedi.

Kelâm ehlinden İbn-i Küllab, bozuk fırkalar hakkında reddiyeler yazıyordu. Bazı kimseler ona tasavvuf ehlini de yazmasını söylediler;

-“Bunların reisleri kimdir?” diye sordu.

Onlar;

-“Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) dir” dediler.

İbn-i Küllab Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) ya birisini gönderip görüşlerinin ne olduğunu öğrenmesini söyledi.

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) buna buyurdu ki;

-“Bizim yolumuz, Bâkî olanı, fani olandan ayırmak, Bâkî olan için, fâidesi olmayan her şeyden uzak durmaktır.”

Bu cevap, İbn-i Küllab’a gelince;

-“Bu nasıl bir şeydir ki, bizim bunu anlamamaız dahi imkansız.” Deyip Hazreti Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) nin bulunduğu meclise gitti.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) ne tavhid hakkında bir sual sordu.

Cüneyd (r.a.), in verdiği cevabtan hayrette kalıp;

-“Bu cevabı tekrarlarmısınız?” dedi

Cüneyd (r.a.) daha değişik bir şekilde cevab verdi.

İbn-i Küllab ‘ın hayreti daha da artıp;

-“Bu cevabıda tekrarlarmisiniz?” dedi.

Cüneyd (r.a.) bu sefer de daha başka bir şekilde cevab verdi.

İbn-i Küllab;

-“Söylediklerinizi kavrayabilmem, ezberlemem imkansız bari bunları söyleyin de yazayım.” Dedi.

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.);

-“Eğer bütün bunları söyleyen ben olsaydım yazdırırdım.” Buyurdu.

Bunun üzerine İbn-i Küllab, Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin büyüklüğünü kabul edip ve O’na hayranlığını itiraf etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri veli kullar hürmetine günahlarından dönüp tevbe eden ve Salih ameller işleyen kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Dara harabeleri (Su sarnıçı) Mardin

Cüneyd-i Bağdad’i (Radiayallah-u anh)- 10

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) nin bir talebesi vardı. Bütün iyilik ve ve fâziletler onda mevcuttu.

Sonradan gelmesine rağmen Cünryd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) onu pek ziyade seviyor, diğer talebeleri ise bu hali çekemiyorlardı.

Talebelerinin bu hâli Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.) ye malum oldu. Talebelerinin eline birer tane kuş verdi

Ve buyurdu ki;

-“Her biriniz bu kuşları kimse görmedik bir yerde boğazlayıp getirsin.”

Hepsi de kendilerine verilen kuşları aldılar, varıp ıssız bir mahalde boğazlayıp getirdiler. Yalnız o talebesi kuşu boğazlamadan getirdi.

Cüneyd-i Bağdad’, hazretleri (r.a.);

-“Niçin boğazlamadın?” buyurdu.

Talebesi;

-“Hocam! Siz kuşları kimse görmedik bir yerde boğazlayın demiştiniz. Ben ise ıssız bir yer bulamadım. Her yeri Allah-u Teâlâ görüyor.” Deyince

Cüneyd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) buyurdu ki;

-“Arkadaşınızın ferâsetini gördünüz mü?”

Talebelerin hepsi de tevbe ettiler ve boyunlarını büküp, Cünayd-i Bağdad’i hazretleri (r.a.) den afv edilmelerini dilediler.

Ebû Amr isminde bir zat şöyle anlatıyor;

-“Bir sene hacca gidiyordum, vedalaşmak için Cüneyd (r.a.) e uğradım. İhtiyacım olmadığı halde, bereket olarak yanımda bulunması için kendilerinden bir dirhem borç istedim. Fakat yanlarında hiç para olmadığını da biliyordum.”

-”Bana bir müddet baktılar. Sonra cebinden bir dirhem çıkarıp bana verdiler. Hacca gittim. Döneceğim zaman;”

-”Medine-i Münevverede aklıma geldi ki, Cüneyd (r.a.) ye bir yüzük alıp hediye götüreyim. Yüzüğü aldım. Bağdad’a döndüm.”

-”Cüneyd (r.a.) in ziyaretine gittim. Fakat yüzüğü evde unuttum;”

-“Neyse şimdi yüzükten hiç bahsetmem sonra tekrar ziyeret ettiğimde yüzüğü takdim ederim.” Dedim

O’nu ziyaret ettiğimde;

-“Efendim! Hacca giderken sizden ödünç aldığım bir dirhemi iâde etmek istiyorum.” Dedim

Cüneyd-i Bağdad’i (r.a.);

-“Biz onu, Medine-i Münevvere’den getirip de evde unuttuğumuz yüzük gibi unutmadık. O zaman hediye etmiştik.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri veli kullar hürmetine günahlarından dönüp tevbe eden ve Salih ameller işleyen kullarından eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu